1 |
loop |
döngü |
n. |
|
- The Union decided to divide up access to the local loop.
- Birlik, yerel döngüye erişimi bölmeye karar vermiştir.
- Exercising is a powerful method to break this loop.
- Egzersiz yapmak bu döngüyü kırmanın etkili bir yoludur.
- Exercising is a powerful method to break this loop.
- Egzersiz yapmak bu döngüyü kırmak adına tesirli bir yöntemdir.
- Exercising is a powerful method to break this loop.
- Egzersiz yapmak bu döngüyü kırmak için etkili bir yöntemdir.
- Tom is getting prepared to join the loop.
- Tom döngüye katılmaya hazırlanıyor.
- Keep me in the loop.
- Beni döngü içinde tutun.
- Naturally, Europe and its many loops were well-defined, but farther afield things got sketchier.
- Doğal olarak, Avrupa ve birçok döngüsü iyi tanımlanmıştı, ancak daha uzakta işler daha kabataslaktı.
Show More (4)
|
2 |
loop |
(bilgisayar kodunda) döngü |
n. |
|
- This program is not working; it's given some sort of infinite loop warning!
- Bu program çalışmıyor; bir çeşit sonsuz döngü uyarısı vermiş!
Show More (-2)
|
3 |
loop |
çember |
n. |
|
- There was a loop of garden hose by the house.
- Evin yanında çember halinde bir bahçe hortumu vardı.
Show More (-2)
|
4 |
loop |
haberdar etmek |
v. |
|
- We looped him in on all the latest advancements.
- Onu en son gelişmelerden haberdar ettik.
Show More (-2)
|
5 |
loop |
dolamak |
v. |
|
- She skillfully looped a rope around the bull's neck.
- Boğanın boynuna ustalıkla bir ip doladı.
Show More (-2)
|
6 |
loop |
döngü yapmak |
v. |
|
- The space probe looped toward Mars.
- Uzay sondası Mars'a doğru döngü yapıyor.
Show More (-2)
|
7 |
loop |
armut hattı |
n. |
|
- There is a loop line ahead for the train to return its way.
- Trenin geldiği yolu dönebilmesi için şu ileride bir armut hattı bulunuyor.
Show More (-2)
|