|
- For example, we were discussing Paraguay just a few minutes ago.
- Örneğin, birkaç dakika önce Paraguay'ı tartışıyorduk.
- You did not even use the full five minutes you were entitled to, which is greatly to your credit.
- Hakkınız olan beş dakikanın tamamını bile kullanmadınız ki bu sizin için büyük bir övünç kaynağıdır.
- I have been asking to speak for 15 minutes.
- 15 dakikadır konuşmak istiyorum.
- We shall therefore listen even more closely to what he says over the next two minutes.
- Bu nedenle önümüzdeki iki dakika boyunca söylediklerini daha da yakından dinleyeceğiz.
- We will dedicate approximately one hour and fifteen minutes to Question Time.
- Yaklaşık bir saat on beş dakikayı Soru Zamanına ayıracağız.
- The first part, Questions to the Commission, will last 30 minutes.
- İlk bölüm olan Komisyon'a Sorular 30 dakika sürecektir.
- I hear that the average delay is said to be 20 minutes.
- Ortalama gecikmenin 20 dakika olduğu söyleniyor.
- The sitting will be suspended for two minutes.
- Oturuma iki dakika ara veriyorum.
- It usually took me twenty minutes to get from Jericho to Ramallah.
- Eriha'dan Ramallah'a gitmek genellikle yirmi dakikamı alırdı.
- I should now like to take a few minutes to deal with each in turn.
- Şimdi birkaç dakikamı ayırarak her bir konuya sırayla değinmek istiyorum.
- They unlocked them, took off the rope that was binding them and then 20 minutes later they were locked and bound again.
- Kapıların kilidini açtılar, onları bağlayan ipi çıkardılar ve 20 dakika sonra tekrar kilitlenip bağlandılar.
- I will not be availing myself of my two minutes.
- İki dakikalık süremi kullanmayacağım.
- The sitting will therefore be suspended for a few minutes.
- Bu nedenle oturuma birkaç dakika ara verilecektir.
- Mr President, I have never before had the honour of speaking for three long minutes in this wonderful Chamber.
- Sayın Başkan, daha önce bu harika Meclis'te üç uzun dakika boyunca konuşma şerefine nail olmamıştım.
- However, we are fated to spend at least a few more minutes in conversation.
- Ancak kaderimizde en azından birkaç dakika daha sohbet etmek var.
- Two of our staff missed being victims of the 19 August attack by a matter of minutes.
- İki çalışanımız 19 Ağustos saldırısının kurbanı olmaktan birkaç dakika ile kurtuldu.
- Commissioner Barnier, I will now agree to give you eleven minutes, the same that Parliament has had.
- Komisyon Üyesi Barnier, şimdi size Parlamento'nun sahip olduğu on bir dakikayı vermeyi kabul ediyorum.
- I could quite easily go on like this for a while and fill my 3 minutes very quickly.
- Bu şekilde bir süre daha devam edebilir ve 3 dakikamı çok hızlı bir şekilde doldurabilirdim.
- That is one every 26 minutes.
- Her 26 dakikada bir.
- I shall now suspend the sitting for two minutes, and then we will continue.
- Şimdi oturuma iki dakika ara veriyorum ve sonra devam edeceğiz.
- We have wrangled over minutes and then we end up finishing half an hour early!
- Dakikalar boyunca tartıştık ve sonunda yarım saat erken bitirdik!
- Colleagues, I remind you that you have two minutes of speaking time.
- Meslektaşlarım, iki dakikalık konuşma süreniz olduğunu hatırlatmak isterim.
- However, we are fated to spend at least a few more minutes in conversation.
- Ancak, kaderimizde en azından birkaç dakika daha sohbet etmek var.
- I would like to say that I was stuck in a lift for 15 minutes, so the lifts really are not working.
- Bir asansörde 15 dakika mahsur kaldığımı söylemek isterim, yani asansörler gerçekten çalışmıyor.
- For approximately 15 minutes nobody came for it.
- Yaklaşık 15 dakika boyunca kimse gelmedi.
- I do not think I will take up the whole five minutes.
- Beş dakikanın tamamını alacağımı sanmıyorum.
- You have spoken for 22 seconds more than your three minutes.
- Üç dakikadan 22 saniye daha fazla konuştunuz.
- We still have 20 minutes thanks to the so-called secret ballot.
- Sözde gizli oylama sayesinde hala 20 dakikamız var.
- I would ask you to prevent this in future, otherwise I too would like to speak for another two minutes.
- Bunu gelecekte önlemenizi rica ediyorum, aksi takdirde ben de iki dakika daha konuşmak istiyorum.
- In Europe, a woman dies of breast cancer every 20 minutes.
- Avrupa'da her 20 dakikada bir kadın meme kanserinden ölmektedir.
- I have no need of three minutes.
- Üç dakikaya ihtiyacım yok.
- In the European Union, someone is diagnosed with it every two and a half minutes.
- Avrupa Birliği'nde her iki buçuk dakikada bir kişiye bu hastalık teşhisi konulmaktadır.
- The minister should be here in a few minutes.
- Bakan birkaç dakika içinde burada olacak.
- You have spoken for 22 seconds more than your three minutes.
- Üç dakikadan 22 saniye fazla konuştunuz.
- I want to try, in these three minutes, to set out, at least fragmentarily, my view of this problem.
- Bu üç dakika içerisinde bu soruna ilişkin görüşlerimi en azından parça parça ortaya koymaya çalışacağım.
- It pains me to even think about what has happened there and two minutes is far too little time in which to do so.
- Orada olanları düşünmek bile bana acı veriyor ve iki dakika bunu yapmak için çok az bir süre.
- Although I should like to congratulate all the rapporteurs, the two minutes I have prevent me from doing so.
- Tüm sözcüleri tebrik etmek istememe rağmen, sahip olduğum iki dakika bunu yapmamı engelliyor.
- I will answer them all, but it will unfortunately take a few minutes.
- Hepsine cevap vereceğim, ancak ne yazık ki birkaç dakika sürecek.
- We still have 10 minutes left.
- Hâlâ 10 dakikamız var.
- I do not need five minutes for such straightforward questions.
- Bu kadar basit sorular için beş dakikaya ihtiyacım yok.
- First of all, I would like to reassure you that I will not need the full ten minutes that have been allocated to me.
- Öncelikle, bana ayrılan on dakikanın tamamına ihtiyacım olmayacağı konusunda sizi temin etmek isterim.
- The sitting will be suspended for two minutes.
- Oturuma iki dakika ara verilecektir.
- For fifteen minutes, and more, he talked about Russia, but never mentioned Chechnya.
- On beş dakika ve daha uzun bir süre boyunca Rusya hakkında konuştu, ancak Çeçenistan'dan hiç bahsetmedi.
- I say I hope that will be the case because the deadline for amendments on this dossier closed only a few minutes ago.
- Umarım böyle olur diyorum çünkü bu dosyada değişiklik yapılması için tanınan süre sadece birkaç dakika önce doldu.
- All the information we have indicates that it is five minutes to midnight!
- Elimizdeki tüm bilgiler gece yarısına beş dakika kaldığını gösteriyor!
- Yesterday, Wednesday, Questions to the Council were cut by 35 minutes because the agenda was so full up.
- Dün, Çarşamba günü, gündem çok dolu olduğu için Konsey'e yöneltilen sorular 35 dakika kesildi.
- In the past four minutes, eight people have died from malaria.
- Son dört dakika içinde sekiz kişi sıtmadan öldü.
- It takes 15 to 20 minutes before the condemned person finally dies.
- Mahkûmun nihayet ölmesi 15 ila 20 dakika sürer.
- I hope not to take up my five minutes, but I am not very good at controlling myself in this regard.
- Beş dakikamı almamayı umuyorum, ancak bu konuda kendimi kontrol etmekte pek iyi değilim.
- Perhaps I can just focus on four points very briefly and try to stick to my five minutes.
- Belki de çok kısa olarak dört noktaya odaklanabilir ve beş dakikama sadık kalmaya çalışabilirim.
- You spoke for more than two minutes.
- İki dakikadan fazla konuştunuz.
- I could do so, but it would take about ten minutes.
- Bunu yapabilirim, ama yaklaşık on dakika sürer.
- We have taken over ten minutes to get from the ninth floor down to the Chamber.
- Dokuzuncu kattan odaya inmemiz on dakikadan fazla sürdü.
- Every 20 minutes, a woman dies of breast cancer in Europe.
- Avrupa'da her 20 dakikada bir kadın meme kanserinden ölmektedir.
- A state of emergency was declared there a few minutes ago following the assassination of Prime Minister Djindjic.
- Başbakan Djindjic'in öldürülmesinin ardından birkaç dakika önce burada olağanüstü hal ilan edildi.
- This in no way jeopardises their respective turns of 20 minutes.
- Bu hiçbir şekilde 20 dakikalık sıralarını tehlikeye atmaz.
- The vote will take place in a few minutes, at 12 noon.
- Oylama birkaç dakika içinde, öğlen 12'de yapılacak.
- Mr President, I have never before had the honour of speaking for three long minutes in this wonderful Chamber.
- Sayın Başkan, daha önce bu harika Meclis'te üç dakika boyunca konuşma onuruna erişmemiştim.
- Yesterday, Wednesday, Questions to the Council were cut by 35 minutes because the agenda was so full up.
- Dün, Çarşamba günü, gündem çok dolu olduğu için Konsey'e yöneltilen sorular 35 dakika kadar kısaltılmıştır.
- A French shipowner told me less than ten minutes ago that the Commission hears but does not listen.
- On dakika kadar önce bir Fransız armatör bana Komisyon'un duyduğunu ama dinlemediğini söyledi.
- If it were to allocate 20 minutes more speaking time than before, this would work out exactly.
- Parlamento eskisinden 20 dakika daha fazla konuşma süresi ayırırsa bu iş tam olarak hallolur.
- This is the equivalent of four days of global military spending and 9 minutes of international currency speculation.
- Bu, dört günlük küresel askeri harcamaya ve 9 dakikalık uluslararası döviz spekülasyonuna eşdeğerdir.
- We would not prevent professional footballers from playing in excess of 45 minutes per week, would we?
- Profesyonel futbolcuların haftada 45 dakikadan fazla oynamalarını engellemeyiz, değil mi?
- You even have three minutes, time enough to score an equaliser, I think.
- Üç dakikanız bile var, bence eşitliği sağlamak için yeterli bir süre.
- I could do so, but it would take about ten minutes.
- Bunu yapabilirim ama on dakikamı alır.
- It would be arrogance to attempt to sum up the Copenhagen Summit in two minutes.
- Kopenhag Zirvesi'ni iki dakikada özetlemeye kalkışmak küstahlık olur.
- I must remind the House that, under Rule 110a(4), the rapporteur is fully within her rights to speak for two minutes.
- Meclise, İçtüzük 110a(4) uyarınca raportörün iki dakika konuşma hakkına sahip olduğunu hatırlatmak isterim.
- We sent the document to all rapporteurs – and to you – a few minutes after it was adopted by the Commission.
- Belgeyi Komisyon tarafından kabul edildikten birkaç dakika sonra tüm raportörlere - ve size - gönderdik.
- This meant we had fourteen minutes less this afternoon.
- Bu, öğleden sonra on dört dakika daha az zamanımız olduğu anlamına geliyordu.
- As there are no more items on the agenda, I shall adjourn the session for fifteen minutes before the vote.
- Gündemde başka madde olmadığından oylamadan önce oturuma on beş dakika ara veriyorum.
- If you add all this time together, you arrive at the sixteen minutes out of the twenty-two.
- Eğer tüm bu zamanı toplarsanız, yirmi iki dakikanın on altı dakikasına ulaşırsınız.
- He wants a referendum every five minutes.
- Her beş dakikada bir referandum istiyor.
- Just in the last few minutes we have received bad news from Serbia.
- Son birkaç dakika içerisinde Sırbistan'dan kötü haberler aldık.
- I could quite easily go on like this for a while and fill my 3 minutes very quickly.
- Bu şekilde bir süre daha devam edebilir ve 3 dakikamı çok hızlı bir şekilde doldurabilirim.
- If it were to allocate 20 minutes more speaking time than before, this would work out exactly.
- Eğer eskisinden 20 dakika daha fazla konuşma süresi ayrılacak olsaydı, bu tam olarak işe yarayacaktı.
- You got about five minutes on the job, you still smell green to me.
- İşi yaparak beş dakika geçirdin ama bana hâlâ acemi gibi geliyorsun.
- You just have to find a green space and stay in it for at least five minutes.
- Sadece yeşil bir alan bulmanız ve en az beş dakika orada kalmanız gerekiyor.
- Take two minutes and come down.
- İki dakikanı ayır ve aşağı gel.
- You got about five minutes on the job, you still smell green to me.
- İşe başlayalı beş dakika oldu, bana hala çömez gibi geliyorsun.
- Your body will feel the horror when this takes effect, in a few minutes.
- Bu birkaç dakika içinde etkisini gösterdiğinde vücudunuz dehşeti hissedecek.
- Mulder that the pilot developed superficial symptoms within a few minutes.
- Mulder, pilotun birkaç dakika içinde yüzeysel semptomlar geliştirdiğini söyledi.
- Five minutes of walking was not enough; I wanted more.
- Beş dakikalık yürüyüş yeterli değildi; daha fazlasını istedim.
- Your body will feel the horror when this takes effect, in a few minutes.
- Bu tesir birkaç dakika içinde ortaya çıktığında vücudunuz dehşeti hissedecektir.
- The patient will feel intense cold during the first few minutes.
- Hasta ilk birkaç dakika boyunca yoğun üşüme hissedecektir.
- Ladies, it takes five minutes to get to that table and register.
- Hanımlar, şu masaya gidip kaydolmak için beş dakikanız var.
- Your body will feel the horror when this takes effect, in a few minutes.
- Bu birkaç dakika içinde tesir ettiğinde, bedenin dehşeti tadacak.
- You got about five minutes on the job, you still smell green to me.
- Daha beş dakikadır bu iştesin ve bana hala acemi geliyorsun.
- We're out in two minutes, not one second longer.
- İki dakika içinde çıkıyoruz, bir saniye bile fazla değil.
- You just have to find a green space and stay in it for at least five minutes.
- Yeşil bir alan bulup içinde en az beş dakika kalmanız yeterli.
- The patient will feel intense cold during the first few minutes.
- Hasta ilk üç dakika içerisinde yoğun bir üşüme hisseder.
- You just have to find a green space and stay in it for at least five minutes.
- Tek yapmanız gereken yeşillik bir alan bulmak ve en az beş dakika boyunca orada durmaktır.
- The patient will feel intense cold during the first few minutes.
- Hasta ilk birkaç dakika boyunca yoğun bir üşüme duyacaktır.
- Let's just sit here for a few minutes.
- Birkaç dakikacık burada oturalım.
- Tom is leaving in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde gidiyor.
- Tom is leaving in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde ayrılıyor.
- We had better leave her alone for a few minutes.
- Onu birkaç dakika yalnız bıraksak iyi ederiz.
- The bus arrived ten minutes late.
- Otobüs, on dakika geç geldi.
- Be outside in five minutes!
- Beş dakikaya dışarıda ol!
- Tom was in the basement a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce bodrumdaydı.
- It did not last more than three minutes.
- Bu üç dakikadan daha fazla sürmedi.
- Within a couple of minutes, she had eaten up all the bread and cheese.
- Birkaç dakika içinde bütün ekmek ve peyniri yemişti.
- I'm afraid your watch is two minutes slow.
- Korkarım ki kol saatiniz iki dakika geri.
- I missed the first thirty minutes of the movie.
- Filmin ilk otuz dakikasını kaçırdım.
- Tom needs to see you in ten minutes.
- Tom on dakika içinde seni görmek istiyor.
- I'm a few minutes early.
- Ben birkaç dakika erken geldim.
- I'll call you back in about thirty minutes.
- Yaklaşık otuz dakika içinde seni geri arayacağım.
- We'll fly there in 50 minutes.
- Biz 50 dakikada oraya uçacağız.
- You have thirty minutes to decide.
- Karar vermek için otuz dakikan var.
- He was able to get there in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede oraya varabildi.
- Please let me sleep for another ten minutes.
- Lütfen on dakika daha uyuyayım.
- It took slightly more than five minutes for Tom to read the pamphlet.
- Tom'un broşürü okuması beş dakikadan biraz fazla sürdü.
- Eighteen minutes later, the battle was over.
- On sekiz dakika sonra savaş bitmişti.
- Tom has to leave in a few minutes.
- Tom'un birkaç dakika içinde gitmesi gerekiyor.
- I have only a few minutes.
- Benim yalnızca birkaç dakikam var.
- The train is twenty minutes behind time.
- Tren, planlanan zamanın yirmi dakika gerisinde.
- I was made to wait for over 30 minutes.
- Otuz dakikanın üzerinde bekletildim.
- The eclipse lasted for seven minutes.
- Güneş tutulması yedi dakika sürdü.
- We had chatted for almost five minutes without being able to speak one another's language.
- Birbirimizin dilini konuşamadan neredeyse beş dakika sohbet ettik.
- Chestnuts have to be boiled for at least fifteen minutes.
- Kestaneler en az on beş dakika kaynatılmalıdır.
- This shouldn't take more than 30 minutes.
- Bu 30 dakikadan fazla sürmez.
- Let's rest for a few minutes.
- Birkaç dakika dinlenelim.
- Tom got here about fifteen minutes after Mary.
- Tom Mary'den yaklaşık on beş dakika sonra buraya geldi.
- I'm supposed to meet Tom here in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde Tom'la burada buluşmam gerekiyor.
- Let's wait for another 5 minutes.
- Beş dakika daha bekleyelim.
- I'll be ready in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde hazır olurum.
- It's only a short way, so you can walk there in a few minutes.
- Çok kısa bir yol, bu yüzden birkaç dakikada oraya yürüyebilirsiniz.
- I'll be there in fifteen minutes.
- On beş dakika içinde orada olacağım.
- It's fifteen minutes on foot.
- Yürüyerek on beş dakika.
- The show starts in ten minutes.
- Gösteri on dakika içinde başlıyor.
- Tom arrived three minutes early.
- Tom üç dakika erken geldi.
- I'll pick you up in ten minutes.
- Seni on dakika içinde alırım.
- It took me ten minutes to walk to the metro station.
- Metro istasyonuna yürümek benim on dakikamı aldı.
- We waited for the bus, but it was over 30 minutes late, so we caught a cab.
- Otobüsü bekledik ama 30 dakika gecikti, biz de taksiye bindik.
- She will be back in less than ten minutes.
- On dakikadan daha az bir sürede dönecek.
- Let's just schmooze for a few minutes, then leave.
- Birkaç dakika laflayıp sonra gidelim.
- Your watch is three minutes slow.
- Saatin 3 dakika geri kalmış.
- Tom needs to see you in ten minutes.
- Tom'un on dakika içinde seni görmesi gerekiyor.
- I missed the train by only a few minutes.
- Ben sadece birkaç dakika ile treni kaçırdım.
- It takes 10 minutes to solve this problem.
- Bu problemi çözmek 10 dakika sürer.
- Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir yürüyüş daha bizi sahile ulaştırdı.
- Tom has only fifteen minutes to eat his lunch.
- Tom'un öğle yemeğini yemek için sadece on beş dakikası var.
- We could've saved Tom if we'd arrived just a few minutes earlier.
- Sadece birkaç dakika daha erken gelseydik Tom'u kurtarabilirdik.
- The first spacewalk was 10 minutes long.
- İlk uzay yürüyüşü 10 dakika uzunluğundaydı.
- Tom came three minutes after I called him.
- Tom onu aradıktan üç dakika sonra geldi.
- Within a few minutes, Tom had eaten up all the food on the table.
- Birkaç dakika içinde Tom masadaki tüm yemeği yedi.
- It will take me 20 minutes to get to the station by taxi.
- Taksiyle istasyona gitmem 20 dakika sürer.
- He needed more than ten minutes to find the way out.
- Çıkış yolunu bulmak için on dakikadan daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
- I got here thirty minutes early.
- Otuz dakika erken geldim.
- I'll call them in a few minutes.
- Birkaç dakika içerisinde onları arayacağım.
- I'm leaving in ten minutes.
- On dakika içinde ayrılıyorum.
- My watch is ten minutes slow.
- Saatim, on dakika geri.
- We need a few minutes.
- Bize birkaç dakika lazım.
- They are thirty minutes late according to the planned timetable.
- Planlanan zaman çizelgesine göre otuz dakika geç kaldılar.
- He needed more than ten minutes to find the way out.
- Çıkış yolunu bulmak için on dakikadan fazlasına ihtiyacı vardı.
- I can spare you just 10 minutes.
- Size sadece 10 dakika ayırabilirim.
- It's a ten minutes walk to the bus stop.
- Otobüs durağına on dakika yürüme mesafesinde.
- It'll take about thirty minutes to get to the station by taxi.
- Taksiyle istasyona gitmek yaklaşık otuz dakika sürer.
- The first minutes after a heart attack are very important.
- Kalp krizinden sonraki ilk dakikalar çok önemlidir.
- I'll be with you in ten minutes.
- On dakika içinde seninle olacağım.
- Tom left ten minutes ago.
- Tom on dakika önce terk etti.
- The cat waited in front of the mousehole for over ten minutes.
- Kedi on dakikadan fazla fare deliğinin önünde bekledi.
- It leaves every thirty minutes.
- Her otuz dakikada bir kalkıyor.
- Tom left a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce çıktı.
- I'll pick you up in ten minutes.
- On dakika içinde seni alacağım.
- It'll take longer than ten minutes.
- On dakikadan uzun sürecek.
- I think we had better wait another thirty minutes.
- Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olur.
- We're leaving in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde gidiyoruz.
- I was gone for 45 minutes.
- 45 dakika boyunca yoktum.
- Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
- Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.
- Dad came home a few minutes ago.
- Babam birkaç dakika önce eve geldi.
- I'm leaving in ten minutes.
- On dakika içinde yola çıkıyorum.
- Tom missed the train by three minutes.
- Tom üç dakikayla treni kaçırdı.
- I only slept for about thirty minutes.
- Sadece otuz dakika kadar uyudum.
- I arrived at the station ten minutes late.
- İstasyona on dakika geç vardım.
- That took thirty minutes.
- O otuz dakika sürdü.
- I arrived within 30 minutes.
- 30 dakika içinde geldim.
- I'm a few minutes late.
- Birkaç dakika geciktim.
- Can I have a few minutes alone?
- Birkaç dakika yalnız kalabilir miyim?
- Can you do that in thirty minutes?
- Bunu 30 dakika içinde yapabilir misin?
- It takes 10 minutes to get to the station.
- İstasyona varmak 10 dakika sürer.
- An hour has sixty minutes.
- Bir saatte altmış dakika vardır.
- Give me a couple minutes to get dressed.
- Giyinmem için bana birkaç dakika ver.
- I need five more minutes.
- Beş dakikaya daha ihtiyacım var.
- Minutes later, police arrived at my door.
- Dakikalar sonra polis kapıma geldi.
- She'll be back in a few minutes.
- O, birkaç dakika içinde dönecek.
- Can you spare five minutes?
- Beş dakikanızı ayırabilir misiniz?
- Tom is still thirty minutes away.
- Tom hâlâ otuz dakika uzaklıktadır.
- I'll be at your place in about thirty minutes.
- Yaklaşık otuz dakika içinde senin mekanında olacağım.
- Will you listen to me for a few minutes?
- Birkaç dakika beni dinler misin?
- She got to the other side in 30 minutes.
- Diğer tarafa 30 dakikada geçti.
- The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs, on dakika geç kaldı.
- Tom can walk to his office in thirty minutes or less.
- Tom otuz dakika ya da daha az sürede ofisine yürüyebilir.
- Your watch is ten minutes slow.
- Saatiniz on dakika geri.
- I've got a few minutes.
- Birkaç dakikam var.
- We're going to eat in just a few minutes.
- Birkaç dakika içinde yiyeceğiz.
- I can be there in 30 minutes.
- 30 dakika içinde orada olabilirim.
- Tom studies French every evening for thirty minutes.
- Tom her akşam otuz dakika Fransızca çalışır.
- I will return for you in 20 minutes.
- Senin için 20 dakika içinde döneceğim.
- Tom arrived ten minutes ago, but I haven't yet seen him.
- Tom on dakika önce geldi ama henüz onu görmedim.
- I can spare you just 10 minutes.
- Sana sadece 10 dakika ayırabilirim.
- The Hikari runs between Tokyo and Shin-Osaka in three hours and ten minutes.
- Hikari, Tokyo ve Shin-Osaka arasında üç saat on dakikada koşuyor.
- Tom came three minutes after I called him.
- Tom, ben onu aradıktan üç dakika sonra geldi.
- The data suggest that the optimum length of a lecture may be 30 instead of 60 minutes.
- Veriler, bir dersin ideal uzunluğunun 60 dakika yerine 30 olabileceğini öneriyor.
- I think we'd better wait for another thirty minutes.
- Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olur.
- We'll be there in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde orada olacağız.
- I'll be back in 30 minutes.
- 30 dakika içinde döneceğim.
- Tom is going to leave in thirty minutes.
- Tom 30 dakika içinde yola çıkacak.
- Five or ten minutes would not have made any difference.
- Beş ya da on dakika fark yaratmazdı.
- I am afraid your watch is two minutes slow.
- Korkarım saatiniz iki dakika geri kalmış.
- They'll be here in ten minutes.
- On dakika içinde burada olacaklar.
- Were we really there for thirty minutes?
- Gerçekten otuz dakika boyunca orada mıydık?
- He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours.
- İki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.
- We walked a few minutes and reached the shore.
- Birkaç dakika yürüdük ve sahile ulaştık.
- She got bored after fifteen minutes.
- On beş dakika sonra sıkıldı.
- Sixty minutes make an hour, and a minute is made up of sixty seconds.
- Altmış dakika bir saat eder ve bir dakika altmış saniyeden oluşur.
- Stir once every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir karıştırın.
- I have labor pains every thirty minutes.
- Her otuz dakikada bir doğum sancısı çekiyorum.
- Tom promised himself he would study French for thirty minutes every day.
- Tom kendi kendine her gün otuz dakika Fransızca çalışacağına söz verdi.
- Tom is thirty minutes late already.
- Tom şimdiden otuz dakika gecikti.
- The TAM 224 will be 20 minutes delayed today.
- TAM 224 bugün 20 dakika gecikmeli kalkacak.
- I was made to wait for over 30 minutes.
- Otuz dakikadan fazla bekletildim.
- It's about ten minutes to the station by bus.
- Otobüsle istasyon yaklaşık on dakika uzaklıkta.
- She got to the other side in 30 minutes.
- O, 30 dakika içinde karşı tarafa vardı.
- He did 100 push-ups in three minutes.
- O, üç dakikada 100 şınav çekti.
- Can't you give us a few minutes?
- Bize birkaç dakika veremez misin?
- He went out a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce dışarı çıktı.
- I don't know when the meeting started, but it started at least thirty minutes ago.
- Toplantı ne zaman başladı bilmiyorum ama en az otuz dakika önce başladı.
- The speech lasted thirty minutes.
- Konuşma otuz dakika sürdü.
- You can get there in less than thirty minutes.
- Otuz dakikadan daha az bir sürede oraya varabilirsiniz.
- I got up 10 minutes ago.
- Ben 10 dakika önce kalktım.
- Sometimes, if I look at a forest of trees, I get in a trance and don't even realize until minutes later.
- Bazen bir ağaç ormanına baktığımda transa geçerim ve dakikalar geçene kadar farkına bile varmam.
- If you had come only two minutes earlier, you could have caught the bus.
- Eğer iki dakika daha erken gelseydin, otobüsü yakalayabilirdin.
- The cat waited in front of the mousehole for over ten minutes.
- Kedi, fare deliğinin önünde on dakikayı aşkın bekledi.
- Tom left about thirty minutes ago.
- Tom yaklaşık otuz dakika önce ayrıldı.
- After eye surgery, George put in eye drops every fifteen minutes.
- Göz ameliyatından sonra George her on beş dakikada bir göz damlası verdi.
- It takes about ten minutes to boil an egg.
- Bir yumurtayı kaynatmak yaklaşık on dakika sürer.
- Whichever way you may take, you can get to the station in about ten minutes.
- Hangi yoldan giderseniz gidin, istasyona yaklaşık on dakikada varabilirsiniz.
- I think I can spare a few minutes.
- Sanırım birkaç dakikamı ayırabilirim.
- We need a few minutes.
- Birkaç dakikaya ihtiyacımız var.
- I saw Tom a few minutes ago and he looked tired.
- Tom'u birkaç dakika önce gördüm ve yorgun görünüyordu.
- I'll be a few minutes late.
- Birkaç dakika gecikeceğim.
- It'll take about thirty minutes to do that.
- Bunu yapmak yaklaşık otuz dakika sürer.
- It shouldn't take more than a few minutes.
- Birkaç dakikadan fazla sürmez.
- It only lasts 15 minutes, no?
- Sadece 15 dakika sürüyor, değil mi?
- We have three minutes.
- Üç dakikamız var.
- It took Tom only three minutes to solve the problem.
- Tom'un sorunu çözmesi sadece üç dakika sürdü.
- I saw him go into the toilet a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce onu tuvalete girerken gördüm.
- I can only stay a few minutes.
- Sadece birkaç dakika kalabilirim.
- Tom left thirty minutes ago.
- Tom 30 dakika önce ayrıldı.
- I think I'll stay here for a few more minutes.
- Sanırım birkaç dakika daha burada kalacağım.
- I'll call him in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde onu arayacağım.
- We talked for thirty minutes.
- Otuz dakika boyunca konuştuk.
- Sami's condo is just five minutes away.
- Sami'nin evi sadece beş dakika uzaklıkta.
- It took five minutes to get to the station.
- İstasyona gitmek beş dakika aldı.
- The bus leaves in five minutes.
- Otobüs, beş dakika içinde ayrılacak.
- Tom was able to ski down the slope in three minutes.
- Tom yamaçtan aşağı üç dakikada kayabildi.
- I got here thirty minutes early.
- Buraya otuz dakika erken geldim.
- I have a meeting in fifteen minutes.
- On beş dakika içinde bir toplantım var.
- We just need thirty minutes.
- Sadece otuz dakikaya ihtiyacımız var.
- You only have six minutes to escape a modern home if it's on fire.
- Modern bir evde yangın çıkmışsa kaçmak için yalnızca altı dakikanız vardır.
- We're about thirty minutes behind schedule.
- Programın yaklaşık 30 dakika gerisindeyiz.
- Give me thirty minutes.
- Bana otuz dakika ver.
- Just give me a couple minutes.
- Sadece bana birkaç dakika ver.
- That was because my watch was five minutes slow.
- Sebebi saatimin beş dakika geri kalmasıydı.
- Tell Tom I'll be there in thirty minutes.
- Tom'a otuz dakika içinde orada olacağımı söyle.
- Tom studies French every evening for thirty minutes.
- Tom her akşam otuz dakika Fransızca çalışıyor.
- After watching the movie for about thirty minutes, I came to the conclusion it was terrible and walked out of the theater.
- Filmi yaklaşık otuz dakika izledikten sonra berbat olduğu sonucuna vardım ve salondan çıktım.
- The audience applauded for a full five minutes.
- Seyirciler beş dakika boyunca alkışladı.
- It won't last more than three minutes.
- Üç dakikadan fazla sürmeyecek.
- Someone called on you ten minutes ago.
- On dakika önce biri seni ziyaret etti.
- We're only thirty minutes behind schedule.
- Programın sadece 30 dakika gerisindeyiz.
- She has been waiting for him thirty minutes.
- Otuz dakikadır onu bekliyor.
- The audience applauded for a full five minutes.
- Seyirci tam beş dakika alkışladı.
- Tom bought his ticket twenty minutes ago.
- Tom biletini yirmi dakika önce almıştı.
- I'll be ready to go in five minutes.
- Beş dakika içinde gitmeye hazır olacağım.
- Fadil's home was just five minutes away.
- Fadıl'ın evi sadece beş dakika uzaktaydı.
- My school is about ten minutes' walk from the station.
- Okulum istasyona yaklaşık on dakikalık yürüme mesafesinde.
- He who asks is a fool for five minutes, but he who does not ask remains a fool forever.
- Soran kişi beş dakikalığına aptaldır, ama sormayan kişi sonsuza kadar aptal kalır.
- It only took Tom a few minutes to fix that.
- Tom'un bunu düzeltmesi sadece birkaç dakikasını aldı.
- Tom has a feeling that Mary might show up in a few minutes.
- Tom'un Mary'nin birkaç dakika içinde ortaya çıkabileceğine dair bir hissi var.
- Tom is leaving in thirty minutes.
- Tom 30 dakika içinde ayrılıyor.
- Can you spare me a couple of minutes?
- Bana birkaç dakikanı ayırabilir misin?
- Tom spent thirty minutes on the phone.
- Tom telefonda otuz dakika geçirdi.
- We all live within a five minutes' walk from each other.
- Hepimiz birbirimize beş dakikalık yürüme mesafesinde yaşıyoruz.
- Someone came ten minutes ago.
- On dakika önce biri geldi.
- Tom will leave in thirty minutes.
- Tom otuz dakika içinde ayrılacak.
- Can we give it ten more minutes?
- Ona on dakika daha verebilir miyiz?
- You have exactly thirteen minutes to finish this.
- Bunu bitirmek için tam olarak on üç dakikan var.
- Can you spare me a few minutes of your valuable time?
- Değerli zamanınızdan bana birkaç dakika ayırabilir misiniz?
- You have only three minutes left.
- Sadece üç dakikan kaldı.
- Walking from the station to the house takes only five minutes.
- İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
- Can you spare a few minutes?
- Birkaç dakikanızı ayırabilir misiniz?
- Tom ate the three apples in less than five minutes.
- Tom üç elmayı beş dakikadan daha kısa bir sürede yedi.
- The movie starts in five minutes.
- Film beş dakika içinde başlıyor.
- That would take about three minutes.
- Üç dakika sürer.
- We have to leave in five minutes.
- Beş dakika içinde gitmemiz gerekiyor.
- I'll give you five minutes to work out this problem.
- Bu problemi çözmeniz için size beş dakika veriyorum.
- Close your eyes for three minutes.
- Üç dakikalığına gözlerini kapat.
- Tom spent fifteen minutes trying to pry open the drawer with a crowbar, but he couldn't get it opened.
- Tom çekmeceyi levye ile açmak için on beş dakika uğraştı ama açamadı.
- I just heard about it thirty minutes ago.
- Olayı 30 dakika önce duydum.
- It will not last more than three minutes.
- Üç dakikadan fazla sürmeyecek.
- I thought you might want to know that Tom arrived a few minutes ago.
- Tom'un birkaç dakika önce geldiğini bilmek isteyeceğini düşündüm.
- We're five minutes away.
- Biz beş dakika uzaktayız.
- We'll fly there in 50 minutes.
- Oraya 50 dakika içinde uçacağız.
- He came 30 minutes late.
- 30 dakika geç geldi.
- He did 100 push-ups in three minutes.
- Üç dakikada 100 şınav çekti.
- My appointment is in thirty minutes.
- Randevum 30 dakika sonra.
- My watch may be one or two minutes fast.
- Saatim bir ya da iki dakika ileri olabilir.
- My school is about ten minutes' walk from the station.
- Okulum istasyondan yürüyerek yaklaşık on dakikadır.
- It only lasts 15 minutes, no?
- Bu sadece 15 dakika sürer, değil mi?
- Let me sleep for ten more minutes.
- Bırak on dakika daha uyuyayım.
- Please ask Tom if he can spare another few minutes.
- Lütfen Tom'a birkaç dakika daha ayırıp ayıramayacağını sorun.
- Please stay for 5 more minutes.
- Lütfen 5 dakika daha kalın.
- I'll be back in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde döneceğim.
- I am afraid your watch is two minutes slow.
- Korkarım ki saatin 2 dakika geri.
- I wish you had called thirty minutes ago.
- Keşke otuz dakika önce arasaydın.
- Just give us a couple minutes.
- Bize sadece birkaç dakika ver.
- We've only got thirty minutes.
- Sadece 30 dakikamız var.
- I'm going to sleep in 10 minutes.
- 10 dakika içinde uyuyacağım.
- We've only got three minutes.
- Sadece üç dakikamız var.
- If you have a couple minutes, could you hear me out?
- Birkaç dakikan varsa, beni dinler misin?
- That would take about three minutes.
- O yaklaşık üç dakika sürerdi.
- Can you spare a few minutes?
- Birkaç dakika ayırabilir misin?
- After watching the movie for about thirty minutes, I came to the conclusion it was terrible and walked out of the theater.
- Filmi yaklaşık otuz dakika izledikten sonra onun berbat olduğu sonucuna vardım ve sinemadan çıktım.
- I asked Tom to wait for a few more minutes.
- Tom'dan birkaç dakika daha beklemesini istedim.
- Tom arrived at school ten minutes late today.
- Tom, bugün okula on dakika geç geldi.
- Tom can be there in thirty minutes.
- Tom otuz dakika içinde orada olabilir.
- I saw Tom leave about thirty minutes ago.
- Tom'un yaklaşık otuz dakika önce ayrıldığını gördüm.
- I'll just be a couple minutes.
- Sadece birkaç dakikaya geliyorum.
- Let me sleep for another ten minutes.
- On dakika daha uyuyayım.
- It only takes me three minutes to do that.
- Bunu yapmak sadece üç dakikamı alıyor.
- We have to leave in five minutes.
- Beş dakika içinde çıkmak zorundayız.
- We've only got about three minutes.
- Yaklaşık olarak sadece üç dakikamız var.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
- Biz beş dakika kapıyı çaldık, ama nafile.
- It took less than five minutes.
- O beş dakikadan az sürdü.
- Tom is going to be back in thirty minutes.
- Tom otuz dakika içinde dönecek.
- He got bored after fifteen minutes.
- On beş dakika sonra sıkıldı.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
- Dersin bitmesine sadece 10 dakika kaldı.
- I'll wait thirty more minutes.
- Otuz dakika daha bekleyeceğim.
- Tom was at the bus stop ten minutes before the bus arrived.
- Tom, otobüs gelmeden on dakika önce otobüs durağındaydı.
- I'll be back in thirty minutes so I'll be in time for the concert.
- Otuz dakika içinde döneceğim, böylece konsere yetişebilirim.
- Tom says he can hold his breath for three minutes.
- Tom nefesini üç dakika tutabildiğini söylüyor.
- Tom is usually the last to leave, but last night Mary left ten minutes after he did.
- Tom genellikle en son çıkar, ama dün gece Mary ondan on dakika sonra çıktı.
- My watch loses five minutes a day.
- Saatim günde beş dakika geri kalıyor.
- Just give me a couple minutes.
- Bana sadece birkaç dakika ver.
- I'll be there in about 30 minutes.
- Yaklaşık 30 dakika içinde orada olacağım.
- The train was thirty minutes late on account of the heavy snow.
- Tren şiddetli kar yağışı yüzünden otuz dakika geç kaldı.
- What did I just tell you a few minutes ago?
- Birkaç dakika önce ben size ne söyledim?
- I still have a few minutes.
- Hâlâ birkaç dakikam var.
- After a few minutes, I began to lose interest in the conversation.
- Birkaç dakika sonra, konuşmaya olan ilgimi kaybetmeye başladım.
- This clock gains two minutes a day.
- Bu saat günde iki dakika ileri gidiyor.
- This should only take a few more minutes.
- Bu sadece birkaç dakika daha sürmeli.
- Please spend a few minutes thinking about this.
- Lütfen bu konuda düşünerek birkaç dakika harcayın.
- Tom lives less than thirty minutes away.
- Tom otuz dakikadan daha az bir mesafede yaşıyor.
- The first minutes after a heart attack are crucial.
- Bir kalp krizinden sonra ilk dakikalar çok önemlidir.
- I saw him a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce onu gördüm.
- He arrived five minutes after the specified time.
- Belirtilen saatten beş dakika sonra geldi.
- We'll be back in twenty minutes.
- Yirmi dakika içinde döneceğiz.
- It would only take a few minutes for you to fill out this questionnaire.
- Bu anketi doldurman sadece birkaç dakika alır.
- I'll meet you there in five minutes.
- Beş dakika içinde seninle orada buluşacağım.
- Tom and I want to talk to Mary alone for a few minutes.
- Tom ve ben birkaç dakika Mary ile yalnız konuşmak istiyoruz.
- After ten minutes' walk we came to the museum.
- Biz on dakikalık bir yürüyüşten sonra müzeye geldik.
- I'll be with you in five minutes.
- Beş dakika içinde senin yanında olacağım.
- When we told Koko the news, she was silent for about ten minutes.
- Koko'ya haberi verdiğimizde on dakika kadar sessiz kaldı.
- Can I call you back in twenty minutes?
- Sizi 20 dakika sonra geri arayabilir miyim?
- It will only take a few minutes.
- Bu sadece birkaç dakika sürer.
- The bus stop is five minutes' walk from here.
- Otobüs durağı, buradan beş dakika yürüme mesafesinde.
- You've got three minutes to decide.
- Karar vermek için üç dakikan var.
- Our plane was about thirty minutes late.
- Uçağımız otuz dakika gecikti.
- It took only ten minutes to walk there.
- Oraya yürümek sadece on dakika sürdü.
- Tom's train left five minutes ago.
- Tom'un treni beş dakika önce ayrıldı.
- Tom went out for a few minutes.
- Tom birkaç dakika dışarı çıktı.
- We can be there in fifteen minutes.
- On beş dakika içinde orada olabiliriz.
- Can I see you for a few minutes?
- Birkaç dakika görüşebilir miyiz?
- Tom will be here in about thirty minutes.
- Tom yaklaşık otuz dakika içinde burada olacak.
- My appointment is in thirty minutes.
- Randevum otuz dakika içinde.
- I told Tom not to wait for more than thirty minutes.
- Tom'a otuz dakikadan fazla beklememesini söyledim.
- I'm meeting Tom downstairs in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde Tom'la aşağıda buluşacağım.
- Several minutes later, the telephone rang.
- Birkaç dakika sonra telefon çaldı.
- Tom is thirty minutes behind schedule.
- Tom programın otuz dakika gerisinde.
- I'll be back in just a few minutes.
- Sadece birkaç dakika içinde geri geleceğim.
- I give you five minutes to resolve this issue.
- Bu sorunu çözmeniz için size beş dakika veriyorum.
- We're only thirty minutes away.
- Biz sadece otuz dakika uzaktayız.
- Tom left for the concert hall about 30 minutes ago.
- Tom yaklaşık 30 dakika önce konser salonuna gitti.
- It should only take a couple of minutes.
- Sadece birkaç dakika sürer.
- He came five minutes after the bell had rung.
- Zil çaldıktan beş dakika sonra geldi.
- The movie starts in thirty minutes.
- Film otuz dakika içinde başlıyor.
- I'll be back in twenty minutes.
- Yirmi dakika içinde döneceğim.
- Can I come in for a few minutes?
- Birkaç dakika içeri girebilir miyim?
- I only wish to talk to Tom for a few minutes.
- Tom'la sadece birkaç dakika konuşmak istiyorum.
- Actually, we'll only stay for five minutes or so.
- Aslında sadece beş dakika falan kalacağız.
- I'll be ready in about thirty minutes.
- Otuz dakika içinde hazır olurum.
- I, too, will come in about ten minutes.
- Ben de yaklaşık on dakika içinde geleceğim.
- It's ten minutes' walk to the station.
- İstasyon on dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- I asked Tom to be here 45 minutes ago.
- Tom'un 45 dakika önce burada olmasını istedim.
- We've been sitting here for thirty minutes.
- Otuz dakikadır burada oturmaktayız.
- Tom should've been here thirty minutes ago.
- Tom otuz dakika önce burada olmalıydı.
- Dad came home a few minutes ago.
- Babam eve birkaç dakika önce geldi.
- It takes only three minutes for the water to boil.
- Suyun kaynaması sadece üç dakika sürer.
- She advanced her watch ten minutes.
- Saatini on dakika ileri aldı.
- The ball is round, and the game lasts 90 minutes.
- Top yuvarlaktır ve maç 90 dakika sürer.
- Let me be with you just five more minutes.
- Sadece beş dakika daha seninle olayım.
- I'm just going to lie down for a few minutes.
- Sadece birkaç dakika uzanacağım.
- The collection of the ballots took ten minutes.
- Oyların toplanması on dakika sürdü.
- I, too, will come in about ten minutes.
- Ben de on dakika içinde geleceğim.
- Do you have a few minutes?
- Birkaç dakikan var mı?
- That should take about thirty minutes.
- Yaklaşık otuz dakika sürer.
- He was underwater for three minutes.
- Üç dakika boyunca suyun altındaydı.
- Our car will run out of petrol in 2 minutes.
- Arabamızın benzini 2 dakika içinde bitecek.
- I just gave Tom a drink about three minutes ago.
- Tom'a üç dakika önce bir içki verdim.
- I asked for this thirty minutes ago.
- Bunu 30 dakika önce istemiştim.
- Tom should arrive in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde gelir.
- It's always a good idea to arrive a few minutes early.
- Birkaç dakika erken gelmek her zaman iyi bir fikirdir.
- Dinner will be ready in thirty minutes.
- Akşam yemeği 30 dakika içinde hazır olacak.
- Tom was about thirty minutes late.
- Tom yaklaşık otuz dakika gecikti.
- Our car ran out of gas after ten minutes.
- On dakika sonra arabamızın yakıtı bitti.
- I plan on finishing that in two or three minutes.
- İki ya da üç dakika içinde bitirmeyi planlıyorum.
- In about 20 minutes she made up her face.
- Yaklaşık 20 dakikada yüzüne makyaj yaptı.
- She put the tray in the oven for 10 minutes.
- Tepsiyi 10 dakikalığına fırına koydu.
- Tom will be there in thirty minutes.
- Tom otuz dakika içinde orada olacak.
- Tom was supposed to be here thirty minutes ago.
- Tom'un otuz dakika önce burada olması gerekiyordu.
- Tom lives about twenty minutes away from Mary.
- Tom, Mary'den yaklaşık yirmi dakika uzakta yaşıyor.
- Tom was exactly twelve minutes late.
- Tom tam on iki dakika geç kalmıştı.
- The bus will arrive at the station in fifteen minutes.
- Otobüs on beş dakika içinde istasyona gelecek.
- Can you spare me a couple of minutes?
- Bana birkaç dakika ayırabilir misin?
- The train arrived ten minutes late.
- Tren on dakika geç geldi.
- Can I borrow your pen for a few minutes?
- Birkaç dakikalığına kaleminizi ödünç alabilir miyim?
- See you in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde görüşürüz.
- An hour has sixty minutes, and a minute has sixty seconds.
- Bir saatte altmış dakika ve bir dakikada altmış saniye vardır.
- My piano teacher told me I should practice at least thirty minutes a day.
- Piyano öğretmenim bana günde en az otuz dakika çalışmam gerektiğini söyledi.
- He left ten minutes ago.
- On dakika önce ayrıldı.
- Please be ready in fifteen minutes.
- Lütfen on beş dakika içinde hazır ol.
- I'll be ready in ten minutes.
- On dakika içinde hazır olurum.
- Could you give me a few more minutes?
- Bana birkaç dakika daha verebilir misiniz?
- My house is ten minutes' walk from the station.
- Evim istasyona on dakikalık yürüme mesafesindedir.
- It's only four minutes from here by train.
- Trenle buradan sadece dört dakika sürer.
- We'll take off in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde havalanacağız.
- My watch gains five minutes a day.
- Saatim günde beş dakika ileri gidiyor.
- At this factory, they produce a car every ten minutes.
- Bu fabrikada her on dakikada bir araba üretiyorlar.
- You were thirty minutes late.
- Siz otuz dakika geç kaldınız.
- Angles are expressed in degrees and minutes.
- Açılar derece ve dakika olarak ifade edilir.
- It would only take a few minutes.
- Sadece birkaç dakika sürecekti.
- I'll be back in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde döneceğim.
- We're only thirty minutes behind schedule.
- Biz programın sadece otuz dakika gerisindeyiz.
- I just got back home a few minutes ago.
- Ben sadece birkaç dakika önce eve geri döndüm.
- Fifteen minutes ago it was half past two.
- On beş dakika önce saat iki buçuktu.
- It takes about ten minutes to boil an egg.
- Bir yumurtayı haşlamak yaklaşık on dakika sürer.
- The bus was two minutes early.
- Otobüs iki dakika erken geldi.
- They stopped three minutes later.
- Üç dakika sonra durdular.
- The train is ten minutes late.
- Tren on dakika gecikti.
- The Keisei Line Sky-Liner will take you from the airport to Ueno Station in 75 minutes.
- Keisei Hattı Sky-Liner sizi havaalanından Ueno İstasyonuna 75 dakikada götürecek.
- There are only five minutes till the train starts, and she hasn't appeared.
- Trenin gitmesine sadece beş dakika var ve o gelmedi.
- Tom invited Mary out just minutes after they met.
- Tom, tanışmalarından hemen birkaç dakika sonra Mary'yi gezmeye davet etti.
- Tom practices the piano at least thirty minutes every day.
- Tom her gün en az otuz dakika piyano çalışır.
- Sorry, I'm 30 minutes late because I overslept.
- Üzgünüm, uyuyakaldığım için 30 dakika geciktim.
- I've been working here for a couple of minutes.
- Birkaç dakikadır burada çalışıyorum.
- I missed the train by only a few minutes.
- Treni sadece birkaç dakika ile kaçırdım.
- I saw Tom a few minutes ago and he looked tired.
- Birkaç dakika önce Tom'u gördüm ve yorgun görünüyordu.
- Tom was supposed to be here thirty minutes ago.
- Tom'un 30 dakika önce burada olması gerekiyordu.
- Mary and the other women left thirty minutes ago.
- Mary ve diğer kadınlar otuz dakika önce çıktı.
- Tom, can you stay still for five minutes?
- Tom, beş dakika kıpırdamadan durabilir misin?
- Only fifteen minutes.
- Sadece on beş dakika.
- The fireworks show was suspended after 30 minutes due to the thunderstorm.
- Havai fişek gösterisi fırtına nedeniyle 30 dakika sonra durduruldu.
- Actually, we'll only stay for five minutes or so.
- Aslında sadece beş dakika kadar kalacağız.
- Tom practices playing the violin at least thirty minutes every day.
- Tom her gün en az otuz dakika keman çalmaya çalışır.
- A rocket needs about ten minutes to get into orbit.
- Bir roketin yörüngeye girmesi için yaklaşık on dakikaya ihtiyacı var.
- The clock is ten minutes behind.
- Saat on dakika geri kalmış.
- She was able to solve the problem in ten minutes.
- Problemi on dakika içinde çözebilirdi.
- Layla came home some ten to fifteen minutes later.
- Leyla yaklaşık on ila on beş dakika sonra eve geldi.
- It's a six minutes' walk to the bus stop.
- Otobüs durağına altı dakikalık yürüme mesafesinde.
- It took him ten minutes to solve the problem.
- Problemi çözmek on dakikasını aldı.
- It took less than five minutes.
- Beş dakikadan az sürdü.
- Let's just schmooze for a few minutes, then leave.
- Birkaç dakika konuşalım, sonra gidelim.
- We waited for Tom at the library for thirty minutes, but he never showed up.
- Biz Tom'u otuz dakika kütüphanede bekledik ama o asla gelmedi.
- Tom took a nap for thirty minutes.
- Tom otuz dakika şekerleme yaptı.
- Tom practices the piano at least thirty minutes every day.
- Tom piyanoyu her gün en az otuz dakikalık bir süreyle uygular.
- This clock loses three minutes a day.
- Bu saat günde üç dakika geri kalıyor.
- There is a bus every 20 minutes.
- Her 20 dakikada bir otobüs var.
- My house is ten minutes' walk from the station.
- Evim istasyondan on dakikalık yürüyüş mesafesindedir.
- Were we really there for thirty minutes?
- Gerçekten otuz dakikalığına mı oradaydık?
- Tom is only given fifteen minutes to eat his lunch.
- Tom'a öğle yemeğini yemesi için sadece on beş dakika veriliyor.
- My watch is ten minutes late.
- Saatim on dakika gecikti.
- That took thirty minutes.
- Otuz dakika sürdü.
- I'll call back in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde tekrar arayacağım.
- Can't you wait just ten more minutes?
- On dakika daha bekleyemez misin?
- Sami converted to Islam in five minutes.
- Sami beş dakika içinde Müslüman oldu.
- I'll be back in just a few minutes.
- Birkaç dakika içinde döneceğim.
- Would you mind sparing me thirty minutes of the day?
- Bana günün otuz dakikasını ayırır mısın?
- I'll call back in twenty minutes.
- Yirmi dakika sonra arayacağım.
- I was only five minutes late.
- Sadece beş dakika geciktim.
- I'll need a few minutes.
- Birkaç dakikaya ihtiyacım olacak.
- Five minutes' walk brought us to the park.
- Beş dakikalık bir yürüyüşle parka ulaştık.
- Up to 15 minutes.
- 15 dakikaya kadar.
- Can you spare five minutes?
- Beş dakika ayırabilir misin?
- Tom is leaving in thirty minutes.
- Tom otuz dakika içinde ayrılıyor.
- Please stay for 5 more minutes.
- Lütfen 5 dakika daha kal.
- Only fifteen minutes.
- Yalnızca on beş dakika.
- The collection of the ballots took ten minutes.
- Oy pusulalarının toplanması on dakika sürdü.
- We just rested thirty minutes ago.
- Daha otuz dakika önce dinlenmiştik.
- I saw them a few minutes ago.
- Onları birkaç dakika önce gördüm.
- This might take a few minutes.
- Bu birkaç dakika sürebilir.
- Our car ran out of gas after ten minutes.
- Arabamızın benzini on dakika sonra bitti.
- Every day has one-thousand four-hundred and forty minutes.
- Her günün bin dört yüz kırk dakikası vardır.
- We will be landing in 15 minutes.
- 15 dakika içerisinde iniş yapıyor olacağız.
- I only need two more minutes.
- Sadece iki dakikaya daha ihtiyacım var.
- Then I can still have five more minutes of sleep.
- O zaman hala beş dakika daha uyuyabilirim.
- I'm just going to lie down for a few minutes.
- Sadece birkaç dakika yatacağım.
- I will be free in ten minutes.
- On dakika içerisinde işim bitecek.
- It'll just take three minutes.
- Sadece üç dakika sürecek.
- Can't you wait just ten more minutes?
- Yalnızca on dakika daha bekleyemez misin?
- It takes 10 minutes to walk to the station.
- İstasyona yürümek on dakika alır.
- We have a few more minutes until the meeting starts.
- Toplantı başlayana kadar birkaç dakikamız daha var.
- Sami was calling Layla every five minutes.
- Sami her beş dakikada bir Layla'yı arıyordu.
- It takes me ten minutes to walk to school.
- Okula yürümek on dakikamı alıyor.
- Tom is supposed to meet Mary in thirty minutes.
- Tom'un otuz dakika içinde Mary ile buluşması gerekiyor.
- I give you five minutes to resolve this issue.
- Sana bu problemi çözmen için beş dakika veriyorum.
- Tom will be here in fifteen minutes.
- Tom on beş dakika içinde burada olacak.
- He called me about twenty minutes ago and said that he was on his way.
- O yaklaşık yirmi dakika önce beni aradı ve yolda olduğunu söyledi.
- I'll give you thirty minutes to get ready.
- Hazırlanman için sana 30 dakika veriyorum.
- It would only take a few minutes.
- Sadece birkaç dakika sürer.
- With five minutes left to play in the third quarter, the game was stopped because of lightning.
- Üçüncü çeyreğin bitimine beş dakika kala şimşek yüzünden oyun durdu.
- Dinner will be ready in 10 minutes.
- Akşam yemeği 10 dakika içinde hazır olacak.
- Your watch is three minutes slow.
- Saatin üç dakika yavaş.
- I won't wait for more than thirty minutes.
- Otuz dakikadan daha fazla beklemeyeceğim.
- I need 30 minutes.
- 30 dakikaya ihtiyacım var.
- Would you give me a few minutes alone with Tom?
- Beni Tom'la birkaç dakika yalnız bırakır mısın?
- I asked Tom to wait for a few more minutes.
- Tom'un birkaç dakika daha beklemesini istedim.
- Tom has been waiting for ten minutes in the car.
- Tom on dakikadır arabada bekliyor.
- The train is thirty minutes late.
- Tren otuz dakika geç kaldı.
- Thanks to his great help, we were able to solve the problem in 30 minutes.
- Onun büyük yardımı sayesinde, sorunu 30 dakikada çözdük.
- Tom left five minutes ago.
- Tom beş dakika önce çıktı.
- A few minutes' walk brought me to the park.
- Birkaç dakikalık yürüyüş beni parka getirdi.
- A few minutes' walk brought him to the zoo.
- Birkaç dakikalık yürüyüş onu hayvanat bahçesine getirdi.
- The cake is in the oven now and it should be ready to come out in about ten minutes.
- Pasta şimdi fırında ve yaklaşık on dakika içinde dışarı çıkmaya hazır olmalı.
- It won't even take five minutes of your time.
- Beş dakikanızı bile almaz.
- Within a few minutes, Tom had eaten up all the food on the table.
- Tom masanın üzerindeki yemeği birkaç dakika içinde yemiş.
- You can get there in less than thirty minutes.
- Oraya otuz dakikadan daha kısa sürede gidebilirsin.
- They walked for ten miles, rested for ten minutes, then walked again.
- On mil yürüdüler, on dakika dinlendiler, sonra tekrar yürüdüler.
- I'll be a few minutes late.
- Birkaç dakika geç kalacağım.
- The data suggest that the optimum length of a lecture may be 30 instead of 60 minutes.
- Veri bir dersin ideal uzunluğunun 60 dakika yerine 30 olabileceğini öneriyor.
- It could take a few minutes.
- Bu birkaç dakika sürebilir.
- It takes 10 minutes to solve this problem.
- Bu sorunu çözmek 10 dakika sürer.
- I've got an exam in a few minutes, and I'm going to fail for sure.
- Birkaç dakika sonra sınavım var ve kesinlikle kalacağım.
- Tom left about 30 minutes ago.
- Tom yaklaşık otuz dakika önce ayrıldı.
- I'd like to lie down for a few minutes.
- Ben birkaç dakika için yatmak istiyorum.
- Tom will be back in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde dönecek.
- Sorry, I'm 30 minutes late because I overslept.
- Affedersin, uyuyakaldığım için 30 dakika geciktim.
- Tom missed the train by three minutes.
- Tom treni üç dakika ile kaçırdı.
- His watch is ten minutes slow.
- Saati, on dakika geri.
- Someone called you ten minutes ago.
- Biri on dakika önce seni aradı.
- If there were no air, man could not live even ten minutes.
- Eğer hava olmasaydı, insan on dakika bile yaşayamazdı.
- It is only a few minutes away.
- Sadece birkaç dakika uzaklıkta.
- She made up her face in 20 minutes.
- Yüzüne 20 dakikada makyaj yaptı.
- He came here ten minutes ago.
- Buraya on dakika önce geldi.
- It takes about 15 minutes to get to my office.
- Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
- I got a call about thirty minutes ago from Tom.
- Otuz dakika önce Tom'dan bir telefon aldım.
- If there was no air, man could not live for even ten minutes.
- Hava olmasaydı, insan on dakika bile yaşayamazdı.
- My piano teacher told me that I should practice at least thirty minutes a day.
- Piyano öğretmenim günde en az otuz dakika çalışmam gerektiğini söyledi.
- Tom told me to cook it for thirty minutes.
- Tom onu otuz dakika pişirmemi söyledi.
- We're five minutes away.
- Beş dakika uzaklıktayız.
- I usually get to work about ten minutes early.
- Genellikle işe on dakika erken giderim.
- Tom will be back in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde geri dönecek.
- The bus will arrive within ten minutes.
- Otobüs, on dakika içinde varacak.
- It was 2.30 fifteen minutes ago.
- On beş dakika önce saat 2.30'du.
- The plane will arrive at the airport thirty minutes late.
- Uçak, otuz dakika gecikmeyle havaalanına varacak.
- I'm meeting her in ten minutes.
- On dakika sonra onunla buluşacağım.
- Sami could do it in thirty minutes.
- Sami onu otuz dakika içinde yapabilirdi.
- Tom lives less than thirty minutes from here.
- Tom buradan otuz dakikadan daha az bir mesafede yaşıyor.
- Tom arrived thirty minutes ago.
- Tom 30 dakika önce geldi.
- My piano teacher told me I should practice at least thirty minutes a day.
- Piyano öğretmenim günde en az otuz dakika çalışmam gerektiğini söyledi.
- I'll be there in about thirty minutes.
- Otuz dakika içinde orada olacağım.
- Your watch is three minutes slow.
- Saatin üç dakika geri.
- It'll only take three minutes.
- Sadece üç dakika sürer.
- I'd like to talk to Tom for a few minutes.
- Ben birkaç dakika Tom'la konuşmak istiyorum.
- I spoke to Tom just a few minutes ago.
- Sadece birkaç dakika önce Tom'la konuştum.
- The police were at Tom's door within three minutes after the phone call.
- Telefon aramasından sonra üç dakika içerisinde polisler Tom'un kapısındaydılar.
- Please remain seated for a few minutes.
- Lütfen birkaç dakika oturduğunuz yerden kalkmayın.
- It'll probably take you about 10 minutes to solve this problem.
- Muhtemelen bu sorunu çözmek yaklaşık 10 dakikanızı alacaktır.
- An hour has sixty minutes.
- Bir saatin altmış dakikası vardır.
- They'll be here in ten minutes.
- Onlar on dakika içinde burada olur.
- We've only got thirty minutes.
- Sadece otuz dakikamız var.
- Tom will be ready for us in about ten minutes.
- Tom on dakika içinde bizi bekliyor olacak.
- I have still got a few minutes.
- Hâlâ birkaç dakikam var.
- Tom called me about thirty minutes ago and said he was on his way.
- Tom 30 dakika önce beni aradı ve yolda olduğunu söyledi.
- I will be free in ten minutes.
- On dakika içinde boşa çıkarım.
- The plane takes off in ten minutes.
- Uçak on dakika içinde kalkacak.
- Tom arrived thirty minutes ago.
- Tom otuz dakika önce geldi.
- Tom spoke for three minutes.
- Tom üç dakika konuştu.
- It took Tom only three minutes to solve the problem.
- Problemi çözmek Tom'un sadece üç dakikasını aldı.
- I think we'd better wait another thirty minutes.
- Bence bir otuz dakika daha beklesek iyi olur.
- I got here about thirty minutes ago.
- Buraya otuz dakika önce geldim.
- Tom woke up a few minutes before the alarm.
- Tom alarmdan birkaç dakika önce uyandı.
- He can run a thousand metres in four minutes.
- O, dört dakikada bin metre koşabilir.
- I'll give you thirty minutes to get ready.
- Sana hazır olman için 30 dakika zaman tanıyacağım.
- Tom came back in about thirty minutes.
- Tom yaklaşık otuz dakika içinde geri geldi.
- He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours.
- Benim iki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.
- Cook the peeled and chopped potatoes for 20 minutes in boiling water.
- Soyulmuş ve doğranmış patatesleri kaynar suda 20 dakika pişirin.
- Tom arrived thirty minutes late.
- Tom otuz dakika geç geldi.
- The plane came in 30 minutes late.
- Uçak 30 dakika geç geldi.
- Layla drove twenty minutes to a bank downtown.
- Layla şehir merkezindeki bir bankaya yirmi dakika sürdü.
- Would you mind sparing me thirty minutes of the day?
- Günün otuz dakikasını bana ayırabilir misiniz?
- Layla drove twenty minutes to a bank downtown.
- Leyla şehir merkezindeki bir bankaya araçla yirmi dakikada gitti.
- It would only take a few minutes for you to fill out this questionnaire.
- Bu anketi doldurmanız sadece birkaç dakikanızı alacaktır.
- When we told Koko the news, she was silent for about ten minutes.
- Koko'ya haberi söylediğimde, o yaklaşık on dakika boyunca sessiz kaldı.
- It'll take a few minutes.
- Birkaç dakika sürer.
- It is no more than ten minutes' walk from here.
- Buradan yürüyerek on dakikadan fazla değil.
- It takes twenty minutes to walk from the station to school.
- İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürüyor.
- It is no more than ten minutes' walk from here.
- Buradan en fazla on dakikalık yürüme mesafesindedir.
- She usually gets up five minutes after waking.
- O, genellikle uyandıktan beş dakika sonra kalkar.
- Every day has 1440 minutes.
- Her günün 1440 dakikası var.
- Tom left thirty minutes before the party ended.
- Tom parti bitmeden 30 dakika önce ayrıldı.
- The bus was delayed for ten minutes.
- Otobüs on dakika rötar yaptı.
- Tom will be back in less than thirty minutes.
- Tom 30 dakika içinde dönecek.
- Tom is still thirty minutes away.
- Tom hala otuz dakika uzakta.
- Sami converted to Islam in five minutes.
- Sami beş dakikada Müslüman oldu.
- Will you notify me after 3 minutes?
- Üç dakika sonra bana haber verecek misiniz?
- Give me a couple of minutes alone with Tom.
- Tom'la birkaç dakika yalnız kalmama izin ver.
- The plane came in 30 minutes late.
- Uçak otuz dakika geç geldi.
- Boil chestnuts for at least 15 minutes.
- Kestaneleri en az 15 dakika kaynatın.
- The train is ten minutes late today.
- Tren bugün on dakika gecikti.
- We arrived about forty-five minutes after sunset.
- Gün batımından yaklaşık kırk beş dakika sonra vardık.
- Tom will be leaving in thirty minutes.
- Tom 30 dakika içinde ayrılacak.
- Be outside in five minutes!
- Beş dakika içinde dışarıda olun!
- No matter which road you follow, the drive to town won't take you more than twenty minutes.
- Hangi yolu izlerseniz izleyin, kasabaya varmanız yirmi dakikadan fazla sürmez.
- My boss detained me more than 30 minutes.
- Patronum beni 30 dakikadan daha fazla alıkoydu.
- The buses run every ten minutes.
- Otobüsler, her on dakikada bir çalışıyor.
- Give me a couple of minutes alone with Tom.
- Tom'la beni birkaç dakika yalnız bırakın.
- I have only a few minutes.
- Sadece birkaç dakikam var.
- I'll need about five minutes.
- Yaklaşık beş dakikaya ihtiyacım olacak.
- I need a few minutes.
- Birkaç dakikaya ihtiyacım var.
- We'll meet Tom in thirty minutes.
- Tom'la 30 dakika içinde buluşacağız.
- Everybody left thirty minutes ago.
- Herkes otuz dakika önce ayrıldı.
- Tom got bored after three minutes.
- Tom üç dakika sonra sıkıldı.
- Tom left about 30 minutes ago.
- Tom yaklaşık 30 dakika önce ayrıldı.
- The train is 10 minutes late today.
- Tren bugün 10 dakika geç kaldı.
- Give them a couple of minutes.
- Onlara birkaç dakika verin.
- It's going to take a few minutes.
- Bu birkaç dakika sürecek.
- We'll be ready to start in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde başlamaya hazır olacağız.
- The bomb was set to go off in thirty minutes.
- Bomba otuz dakika içinde patlamak üzere ayarlanmıştı.
- We've been sitting here for thirty minutes.
- Otuz dakikadır burada oturuyoruz.
- Give me three minutes.
- Bana üç dakika ver.
- Follow the tram line and after ten minutes you will see it on the right side.
- Tramvay hattını takip et ve on dakika sonra onu sağ tarafta görürsün.
- I will return for you in 20 minutes.
- 20 dakika içinde senin için döneceğim.
- She advanced her watch ten minutes.
- O, saatini on dakika ileri aldı.
- Tom shouldn't wait for Mary for more than ten minutes.
- Tom, Mary'yi on dakikadan fazla beklememeliydi.
- She was able to get there in less than ten minutes.
- On dakikadan kısa sürede oraya varabilmişti.
- Our school is within ten minutes' walk of my house.
- Bizim okul eve on dakikalık yürüyüş mesafesindedir.
- Detroit police take about 58 minutes to answer 911 calls.
- Detroit polisinin 911 aramalarını cevaplaması yaklaşık 58 dakika sürer.
- Would you mind waiting another ten minutes?
- On dakika daha bekleyebilir misin?
- There are only five minutes left till the train leaves and she hasn't appeared.
- Trenin gitmesine sadece beş dakika var ve o gelmedi.
- My mother left home ten minutes ago.
- Annem on dakika önce evden ayrıldı.
- I'm thirty minutes late.
- Otuz dakika geciktim.
- Fifteen more minutes and I'll be out of here.
- On beş dakika sonra buradan gideceğim.
- Dinner will be ready in thirty minutes.
- Akşam yemeği otuz dakika içinde hazır olacak.
- Tom was only at Mary's party for a few minutes.
- Tom sadece birkaç dakika için Mary'nin partisindeydi.
- The movie starts in five minutes.
- Film beş dakika sonra başlıyor.
- The next bus came thirty minutes later.
- Bir sonraki otobüs otuz dakika sonra geldi.
- The train leaves in 5 minutes.
- Tren 5 dakika içinde kalkıyor.
- The train leaves in 5 minutes.
- Tren beş dakika içinde hareket ediyor.
- I'm sending a car for you in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde sana bir araba gönderiyorum.
- It's ten minutes' walk to the station.
- İstasyon yürüyerek on dakika uzaklıkta.
- You're thirty minutes early, aren't you?
- Otuz dakika erken geldin, değil mi?
- I'm meeting Tom downstairs in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde alt katta Tom'la buluşacağım.
- It is five minutes to nine.
- Dokuza beş dakika var.
- Tom was here just a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce buradaydı.
- Our car ran out of petrol after ten minutes.
- Arabamızın benzini on dakika sonra bitti.
- Tom will be ready in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde hazır olacak.
- I was born just a few minutes before my brother Dan.
- Erkek kardeşim Dan'dan yalnızca birkaç dakika önce doğdum.
- Tom is only thirty minutes behind schedule.
- Tom programın sadece 30 dakika gerisinde.
- I'll call you back in five minutes.
- Seni beş dakika sonra arayacağım.
- Her watch is ten minutes slow.
- Saati on dakika geri kalmış.
- I'll be back in five minutes.
- Beş dakika içinde geri döneceğim.
- It'll just take a few more minutes.
- O sadece birkaç dakika daha sürer.
- Someone rang you ten minutes ago.
- On dakika önce biri seni aradı.
- My piano teacher told me that I should practice at least thirty minutes a day.
- Piyano öğretmenim bana günde en az otuz dakika çalışmam gerektiğini söyledi.
- Within a few minutes, he had eaten up all the food on the table.
- Birkaç dakika içinde masadaki tüm yemeği yedi.
- I think we had better wait another thirty minutes.
- Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olacak.
- I need a few minutes alone.
- Birkaç dakika yalnız kalmaya ihtiyacım var.
- She thought for a few minutes.
- O, birkaç dakika düşündü.
- Somebody was talking to Tom just a few minutes ago.
- Birisi sadece birkaç dakika önce Tom'la konuşuyordu.
- Tom left only a few minutes ago.
- Tom sadece birkaç dakika önce ayrıldı.
- If you're not here within five minutes, the deal is off.
- Beş dakikaya burada olmazsan anlaşma yatar.
- They are thirty minutes late according to the planned timetable.
- Onlar planlanan zaman çizelgesine göre otuz dakika geç kaldılar.
- Tom still studies French every evening for thirty minutes.
- Tom hala her akşam otuz dakika Fransızca çalışıyor.
- Tom waited outside for thirty minutes.
- Tom otuz dakika boyunca dışarıda bekledi.
- He'll be there in ten minutes.
- On dakika içerisinde orada olacak.
- You've got thirteen minutes left.
- On üç dakikan kaldı.
- She fainted, but came to after a few minutes.
- Bayıldı ama birkaç dakika sonra kendine geldi.
- We'll only have ten minutes in there.
- Orada sadece on dakikamız olacak.
- I was gone for 45 minutes.
- 45 dakikalığına gitmiştim.
- The clock is ten minutes slow.
- Saat on dakika geri kalmış.
- Could you help me for ten minutes?
- On dakika bana yardım eder misiniz?
- Don't take more than five minutes.
- Beş dakikadan fazla sürmesin.
- We live ten minutes away from him.
- On dakika uzaklıkta oturuyoruz.
- It's only going to take a couple of minutes.
- Sadece birkaç dakika sürecek.
- Do you mind if I leave for a few minutes?
- Birkaç dakika gidebilir miyim?
- The movie ran 85 minutes.
- Film 85 dakika sürdü.
- You're thirty minutes early.
- Otuz dakika erken geldin.
- She came back ten minutes after the explosion.
- O, patlamadan on dakika sonra geri geldi.
- She usually gets up five minutes after waking.
- Genellikle uyandıktan beş dakika sonra kalkar.
- I woke up thirty minutes ago.
- Otuz dakika önce uyandım.
- My watch is ten minutes fast.
- Saatim on dakika ileri.
- We're supposed to meet Tom in thirty minutes.
- Tom'la 30 dakika içinde buluşmamız gerekiyordu.
- Father came home about ten minutes ago.
- Yaklaşık on dakika önce babam eve geldi.
- The Keisei Line Sky-Liner will take you from the airport to Ueno Station in 75 minutes.
- Keisei Line Sky-Liner sizi havaalanından Ueno İstasyonu'na 75 dakikada ulaştıracak.
- Can you stand on your head for more than three minutes?
- Başının üzerinde üç dakikadan fazla durabilir misin?
- The train was thirty minutes late.
- Tren otuz dakika geç kalmıştı.
- The bus leaves every fifteen minutes.
- Otobüs, her on beş dakikada bir kalkıyor.
- My mother left home ten minutes ago.
- Annem on dakika önce evden çıktı.
- I'll be back in less than five minutes.
- Beş dakikadan az bir sürede döneceğim.
- Given only thirty minutes, we couldn't answer all the questions.
- Sadece otuz dakika verdiler, bütün sorulara cevap veremedik.
- Minutes turned into hours.
- Dakikalar saatlere dönüştü.
- Our guests will arrive in a few minutes.
- Konuklarımız birkaç dakika içinde gelecekler.
- I saw a man get arrested by the police a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce bir adamın polisler tarafından tutuklandığını gördüm.
- They walked for ten miles, rested for ten minutes, then walked again.
- On altı kilometre yürüyüp, on dakika dinlenip, tekrar yürüdüler.
- Can I borrow your pen for a few minutes?
- Kaleminizi birkaç dakikalığına ödünç alabilir miyim?
- The first bus will leave 10 minutes behind time.
- İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.
- I'll be there in 30 minutes.
- Otuz dakika içinde orada olacağım.
- See you in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde görüşürüz.
- The train was thirty minutes late.
- Tren otuz dakika gecikti.
- The crowd applauded for several minutes.
- Kalabalık birkaç dakika boyunca alkışladı.
- I'll call Tom in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde Tom'u arayacağım.
- I wish you had called thirty minutes ago.
- Keşke 30 dakika önce arasaydın.
- You are ten minutes behind the appointed time.
- Belirlenen saatin on dakika gerisindesin.
- The bus has a delay of ten minutes.
- Otobüsün on dakikalık bir gecikmesi var.
- If you had come only two minutes earlier, you could have caught the bus.
- Sadece iki dakika önce gelseydin, otobüsü yakalayabilirdin.
- Tom and Mary are going to be here in ten minutes.
- Tom ve Mary on dakika içinde burada olacak.
- I just got back home a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce eve döndüm.
- Tom and Mary were talking quietly in the kitchen a few minutes ago.
- Tom ve Mary birkaç dakika önce mutfakta sessizce konuşuyorlardı.
- He left five minutes ago.
- Beş dakika önce çıktı.
- Layla came home some ten to fifteen minutes later.
- Layla on-on beş dakika kadar sonra eve geldi.
- I'll call you back in five minutes.
- Beş dakika sonra tekrar arayacağım.
- About ten minutes later, the bell rang for tea.
- On dakika kadar sonra çay zili çaldı.
- The bus has a delay of ten minutes.
- Otobüsün on dakikalık bir rötar süresi var.
- Tom is going to leave in thirty minutes.
- Tom otuz dakika içinde ayrılacak.
- Tom still studies French every evening for thirty minutes.
- Tom hâlâ her akşam otuz dakika Fransızca çalışıyor.
- It took me ten minutes to walk to the metro station.
- Metro istasyonuna yürümem on dakika sürdü.
- Do you mind if I leave for a few minutes?
- Birkaç dakikalığına gitmemin sakıncası var mı?
- I can only give you ten minutes.
- Sana sadece on dakika verebilirim.
- Ready or not, the exam begins in ten minutes.
- Hazır olsan da ya da olmasan da, sınav on dakika içinde başlar.
- It'll just take about three minutes.
- Bu sadece yaklaşık üç dakika alacak.
- Tom should arrive in a few minutes.
- Tom'un birkaç dakika içinde gelmesi gerekir.
- We've got to be ready in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde hazır olmak zorundayız.
- I've some minutes left.
- Benim birkaç dakikam kaldı.
- She solved the task in ten minutes.
- Görevi on dakikada çözdü.
- Just give us a couple minutes.
- Bize birkaç dakika ver.
- The clock is ten minutes slow.
- Saat on dakika geri.
- I think we should've left ten minutes ago.
- Bence on dakika önce gitmeliydik.
- I think we should've left ten minutes ago.
- Sanırım on dakika önce ayrılmalıydık.
- Ready or not, the exam begins in ten minutes.
- Hazır olun ya da olmayın, sınav on dakika içinde başlıyor.
- After eye surgery, George put in eye drops every fifteen minutes.
- Göz ameliyatından sonra, George her on beş dakikada bir göz damlası kullanır.
- It takes 10 minutes to walk to the station.
- İstasyona yürümek 10 dakika sürer.
- The clock is ten minutes behind.
- Saat on dakika geride.
- We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.
- Betonu karıştırma tesisinden şantiyeye taşımak için doksan dakikamız var.
- In a few minutes we'll be landing at New Tokyo International Airport.
- Birkaç dakika içinde yeni Tokyo Uluslararası Havalimanına iniyor olacağız.
- I'll call back in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde geri döneceğim.
- I'll give you thirty minutes.
- Sana otuz dakika veriyorum.
- He should have been here ten minutes ago.
- On dakika önce burada olmalıydı.
- Let's rest for five minutes.
- Beş dakika dinlenelim.
- Could you help me for ten minutes?
- Bana on dakika yardım edebilir misin?
- The train is thirty minutes late.
- Tren 30 dakika gecikti.
- It only takes about fifteen minutes to walk to the station from here.
- Buradan istasyona yürümek sadece on beş dakika sürer.
- Why don't you meet me out front in a few minutes?
- Neden birkaç dakika sonra ön tarafta buluşmuyoruz?
- Do you need a few minutes?
- Birkaç dakikaya ihtiyacın var mı?
- I'll be there in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde orada olacağım.
- I want everyone in my office in 20 minutes.
- 20 dakika içinde herkesin ofisimde olmasını istiyorum.
- Tom lives less than thirty minutes from here.
- Tom buradan otuz dakikadan daha az mesafede yaşıyor.
- She came back in about thirty minutes.
- Otuz dakika sonra geri geldi.
- Tom is going to be here in fifteen minutes.
- Tom on beş dakika içinde burada olacak.
- I got to my plane five minutes before takeoff.
- Kalkıştan beş dakika önce uçağa bindim.
- Let's relax for a few minutes.
- Birkaç dakika dinlenelim.
- Tom was thirty minutes late.
- Tom otuz dakika geç kaldı.
- Tom was able to get there in less than twenty minutes.
- Tom oraya yirmi dakikadan daha kısa bir sürede varabildi.
- It's just going to take a few more minutes.
- Sadece birkaç dakika daha sürecek.
- Tom is going to be here in five minutes.
- Tom beş dakika içinde burada olacak.
- We've been here for a couple of minutes.
- Biz birkaç dakikadır buradayız.
- We're still thirty minutes away.
- Hala 30 dakika uzaktayız.
- Tom can walk to his office in thirty minutes or less.
- Tom ofisine yürüyerek otuz dakika veya daha kısa sürede gidebilir.
- Someone called on you ten minutes ago.
- On dakika önce biri sizi aradı.
- Can you stand on your head for more than three minutes?
- Üç dakikadan daha fazla bir süre kafanın üstünde durabilir misin?
- If you're not here within five minutes, the deal is off.
- Beş dakika içinde burada olmazsanız anlaşma iptal olur.
- It's about ten minutes to the station by bus.
- Otobüsle istasyon yaklaşık on dakika sürer.
- Tom left thirty minutes before the party ended.
- Tom, parti bitmeden otuz dakika önce ayrıldı.
- Sami's condo is just five minutes away.
- Sami'nin dairesi sadece beş dakika uzaklıkta.
- Tom's train left five minutes ago.
- Tom'un treni beş dakika önce kalktı.
- Tom arrived a few minutes early.
- Tom birkaç dakika erken geldi.
- A few minutes after he finished his work, he went to bed.
- İşini bitirdikten birkaç dakika sonra yatmaya gitti.
- I'm meeting them in ten minutes.
- On dakika sonra onlarla buluşacağım.
- It'll only take a couple of minutes.
- O sadece birkaç dakika sürer.
- We have a homeroom meeting for ten minutes every morning.
- Her sabah on dakika sınıf toplantısı yapıyoruz.
- She will be back in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede geri dönecek.
- I just saw you talking to Tom less than five minutes ago.
- Beş dakikadan daha kısa bir süre önce seni Tom'la konuşurken gördüm.
- I saw them a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce onları gördüm.
- You have three minutes to surrender.
- Teslim olmak için üç dakikan var.
- I just need five minutes.
- Sadece beş dakikaya ihtiyacım var.
- Your watch is five minutes slow.
- Saatiniz beş dakika geri kalmış.
- I usually get to work about ten minutes early.
- Genelde işe on dakika erken gelirim.
- He can run a thousand metres in four minutes.
- Dört dakikada bin metre koşabiliyor.
- The audience gave him an ovation for ten minutes.
- Seyirciler onu on dakika boyunca alkışladı.
- The bomb was set to go off in thirty minutes.
- Bomba 30 dakika içinde patlayacak şekilde ayarlanmıştı.
- Tom can't be in the car more than ten minutes without getting sick.
- Tom hastalanmadan arabada on dakikadan fazla kalamaz.
- We're leaving in five minutes.
- Beş dakika içinde gidiyoruz.
- The villa is only a five minutes walk from the beach.
- Villa plaja sadece 5 dakikalık yürüme mesafesindedir.
- Ten minutes after they had passed Nara, the car ran out of gas.
- Nara'yı geçtikten on dakika sonra arabanın benzini bitti.
- We wouldn't last five minutes.
- Beş dakika dayanamazdık.
- We've got to be ready in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde hazır olmalıyız.
- I allowed a margin of ten minutes.
- On dakikalık bir marj bıraktım.
- I'll be there in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde orada olacağım.
- Close your eyes for three minutes.
- Üç dakika gözlerini kapat.
- You're ten minutes late.
- On dakika geç kaldın.
- It didn't last more than three minutes.
- Bu üç dakikadan daha fazla sürmedi.
- Tom should be here within fifteen minutes.
- Tom on beş dakika içerisinde burada olmalı.
- Give me a few minutes.
- Bana birkaç dakika ver.
- It only takes me three minutes to do that.
- Bunu yapmak sadece üç dakikamı alır.
- I can probably give you seven minutes.
- Muhtemelen sana yedi dakika verebilirim.
- Could you give us just a few minutes longer?
- Bize birkaç dakika daha verebilir misiniz?
- Ten minutes after the knockout, the boxer regained consciousness.
- Nakavttan on dakika sonra,boksör yeniden bilincini kazandı.
- Tom calls Mary every night and talks with her for at least 45 minutes.
- Tom her gece Mary'yi arar ve onunla en az 45 dakika konuşur.
- Tom got here ten to fifteen minutes after Mary.
- Tom buraya Mary'den on-on beş dakika sonra geldi.
- The next class starts in five minutes.
- Bir sonraki ders beş dakika içinde başlayacak.
- The bus will be here in five minutes.
- Otobüs beş dakika içinde burada olacak.
- See you in thirty minutes.
- Otuz dakika sonra görüşürüz.
- Tom's father made him practice the piano every day for at least thirty minutes.
- Tom'un babası ona her gün en az otuz dakika piyano çalıştırdı.
- My watch loses ten minutes a day.
- Saatim günde on dakika kaybediyor.
- Tom was waiting outside for thirty minutes.
- Tom otuz dakikadır dışarıda bekliyordu.
- I won't wait for more than thirty minutes.
- Otuz dakikadan fazla beklemeyeceğim.
- It'll take about thirty minutes to do that.
- Bunu yapmak yaklaşık otuz dakika sürecektir.
- Come back in five minutes.
- Beş dakika içinde geri gel.
- Can you spare me a few minutes?
- Bana birkaç dakikanızı ayırabilir misiniz?
- A few minutes' walk brought us to the park.
- Birkaç dakikalık yürüyüş bizi parka getirdi.
- I can walk to school in ten minutes.
- On dakikada okula yürüyebilirim.
- The Narita Express will take you directly to Tokyo Station in approximately 90 minutes.
- Narita Ekspresi sizi yaklaşık 90 dakika içinde doğrudan Tokyo İstasyonu'na götürecektir.
- I'm meeting him in ten minutes.
- O dakika içinde onunla buluşuyorum.
- Tom said he'd be here in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde burada olacağını söyledi.
- Would one of you be willing to lend me your bicycle for twenty minutes or so?
- Sizlerden biri 20 dakikalığına bisikletini ödünç verir mi?
- It took about thirty minutes.
- Yaklaşık otuz dakika sürdü.
- She came three minutes after I called.
- Ben aradıktan üç dakika sonra geldi.
- I'll call you back in about thirty minutes.
- Otuz dakika sonra tekrar ararım.
- We're leaving in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde ayrılıyoruz.
- I think I'll be back in about 30 minutes.
- Sanırım 30 dakika içinde döneceğim.
- Five minutes' walk brought us to the park.
- Yürüyerek beş dakikada parka vardık.
- I'll be with you in ten minutes.
- On dakika içinde sizinle olacağım.
- Tom is going to be back in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde dönecek.
- The train was thirty minutes late on account of the heavy snow.
- Yoğun kar yüzünden tren otuz dakika rötar yaptı.
- Thanks to his great help, we were able to solve the problem in 30 minutes.
- Onun büyük yardımı sayesinde sorunu 30 dakika içinde çözebildik.
- I'm a few minutes late.
- Birkaç dakika geç kaldım.
- My watch gains two minutes a month.
- Saatim ayda iki dakika ileri gidiyor.
- Tom bought everything he needed in just thirty minutes.
- Tom sadece otuz dakika içinde ihtiyaç duyduğu her şeyi satın aldı.
- She spoke for 30 minutes without a break.
- Hiç ara vermeden 30 dakika konuştu.
- The eclipse lasted for seven minutes.
- Tutulma yedi dakika sürdü.
- I'll be along in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde geleceğim.
- It's only going to take three minutes.
- Sadece üç dakika sürecek.
- It's only going to take a few minutes.
- Bu sadece birkaç dakika sürecek.
- You'll get there in less than ten minutes.
- On dakikadan daha az sürede oraya varırsın.
- It takes fifteen minutes to walk from here to the campus.
- Buradan kampüse yürümek on beş dakika sürer.
- Tom showed up 30 minutes late.
- Tom 30 dakika geç geldi.
- It should only take a couple more minutes.
- Sadece birkaç dakika daha sürer.
- My house is only five minutes' walk from the station.
- Benim evim istasyondan sadece beş dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- Tom shouldn't wait for Mary for more than ten minutes.
- Tom Mary'yi on dakikadan daha fazla beklememeli.
- I got up 10 minutes ago.
- 10 dakika önce kalktım.
- Tom left here about thirty minutes ago.
- Tom yaklaşık otuz dakika önce buradan ayrıldı.
- It'll just take three minutes.
- Bu sadece üç dakika alacak.
- My watch loses three minutes a week.
- Saatim haftada üç dakika geri kalıyor.
- Tom arrived here thirty minutes early.
- Tom buraya otuz dakika erken geldi.
- I'm thirty minutes late already.
- Şimdiden 30 dakika geciktim.
- I might be a few minutes late.
- Birkaç dakika gecikebilirim.
- Could you spare me a few minutes?
- Bana birkaç dakika ayırabilir misiniz?
- Minutes passed like days.
- Dakikalar günler gibi geçti.
- The train runs every thirty minutes.
- Her otuz dakikada bir tren kalkıyor.
- Ready or not, the exam begins in ten minutes.
- Hazır ya da değil, sınav on dakika içinde başlıyor.
- I'll give you thirty minutes.
- Sana otuz dakika vereceğim.
- The distribution of the ballots took ten minutes.
- Oy pusulalarının dağıtımı on dakika sürdü.
- Tom is going to be ready in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde hazır olacak.
- It shouldn't take more than thirty minutes to do that.
- Bunu yapmak otuz dakikadan fazla sürmez.
- Tom left only a few minutes ago.
- Tom sadece birkaç dakika önce gitti.
- The water will come to a boil in 5 minutes or so.
- Su, yaklaşık 5 dakika içinde kaynamaya başlayacak.
- I think that would only take about three minutes.
- Sanırım bu sadece üç dakika sürer.
- Someone called you ten minutes ago.
- On dakika önce biri seni aradı.
- I'd like to lie down for a few minutes.
- Birkaç dakika uzanmak istiyorum.
- Tom got here thirty minutes ago.
- Tom otuz dakika önce buraya geldi.
- I need about twenty minutes to organize my morning.
- Sabahımı organize etmek için yirmi dakikaya ihtiyacım var.
- I think we had better wait for another 30 minutes.
- Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olur.
- I stood in that line for thirty minutes.
- Otuz dakika boyunca o sırada bekledim.
- Your thirty minutes are up.
- Senin otuz dakikan doldu.
- The first minutes after a heart attack are crucial.
- Kalp krizinden sonraki ilk dakikalar çok önemlidir.
- The cake is in the oven now and it should be ready to come out in about ten minutes.
- Kek şu anda fırında ve yaklaşık on dakika içinde çıkmaya hazır olacak.
- We'll be landing in fifteen minutes.
- On beş dakika içinde ineceğiz.
- I'll come back for you in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde senin için geri geleceğim.
- They'll get out of class in forty minutes.
- Kırk dakika içinde dersten çıkacaklar.
- The speaker referred to his notes every few minutes.
- Konuşmacı, her beş dakikada bir notlarına başvurdu.
- The bus is running ten minutes late.
- Otobüs on dakika gecikecek.
- A rocket needs about ten minutes to get into orbit.
- Bir roketin yörüngeye girmesi için yaklaşık on dakikaya ihtiyacı vardır.
- I asked for a hot drink a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce sıcak bir içecek istedim.
- Can I see you for a few minutes?
- Seni birkaç dakika görebilir miyim?
- The train left the station a few minutes ago.
- Tren birkaç dakika önce istasyondan ayrıldı.
- The train will be twenty minutes late.
- Tren yirmi dakika gecikecek.
- I expected you thirty minutes ago.
- Seni otuz dakika önce bekledim.
- In five minutes I want to see you on the balcony.
- Beş dakika içinde seni balkonda görmek istiyorum.
- Tom can't be in the car more than ten minutes or he gets sick.
- Tom arabada on dakikadan daha fazla duramaz, yoksa midesi bulanır.
- Maybe I should spend a few minutes with Tom alone.
- Belki de Tom'la birkaç dakika yalnız kalmalıyım.
- I'll call you back in five minutes.
- Seni beş dakikaya tekrar arayacağım.
- Someone came ten minutes ago.
- On dakika önce birisi geldi.
- I'm leaving in ten minutes.
- On dakika içinde çıkıyorum.
- He answered all the questions in ten minutes.
- O, bütün soruları on dakika içinde cevapladı.
- Tom studies French at least thirty minutes a day.
- Tom günde en az otuz dakika Fransızca çalışıyor.
- It's only going to take a few minutes.
- Sadece birkaç dakika sürecek.
- We had chatted for almost five minutes without being able to speak one another's language.
- Birbirimizin dilini konuşamadan yaklaşık beş dakika sohbet ettik.
- Mary runs the mile in 7 minutes.
- Mary bir kilometreyi 7 dakikada koşar.
- Tom may be a few minutes late.
- Tom birkaç dakika geç kalabilir.
- Come back in five minutes.
- Beş dakika sonra gel.
- Tom has three minutes to do it.
- Tom'un onu yapmak için üç dakikası var.
- Our car ran out of gas after two minutes.
- İki dakika sonra arabamızın yakıtı bitti.
- Tom bought his ticket twenty minutes ago.
- Tom biletini yirmi dakika önce aldı.
- We live ten minutes away from him.
- Ondan on dakika uzaklıkta yaşıyoruz.
- I've only got fifteen minutes.
- Yalnızca on beş dakikam var.
- Please limit your presentation to 30 minutes.
- Lütfen sunumunuzu 30 dakika ile sınırlayın.
- The meeting lasted thirty minutes.
- Toplantı otuz dakika sürdü.
- The plane will arrive at the airport thirty minutes late.
- Uçak havaalanına otuz dakika geç varacak.
- I'm meeting her in ten minutes.
- On dakika içinde onunla buluşuyorum.
- You've got thirteen minutes left.
- Senin on üç dakikan kaldı.
- It will take me 20 minutes to get to the station by taxi.
- İstasyona taksiyle gitmek 20 dakikamı alacak.
- The villa is only a five minutes walk from the beach.
- Villa plaja sadece beş dakikalık yürüme mesafesinde.
- We'll be out of here in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde buradan çıkacağız.
- Please let me sleep for five more minutes.
- Lütfen beş dakika daha uyumama izin ver.
- Whichever way you may take, you can get to the station in about ten minutes.
- Hangi yoldan giderseniz gidin, yaklaşık on dakika içinde istasyona varabilirsiniz.
- Can you do it in thirty minutes?
- Otuz dakika içinde bunu yapabilir misin?
- You have ten minutes to make up your mind.
- Kararını vermen için on dakikan var.
- Go along this street about five minutes.
- Bu cadde boyunca beş dakika kadar gidin.
- I'll just be a couple minutes.
- Sadece birkaç dakikaya döneceğim.
- You'll see me in 30 minutes.
- 30 dakika içerisinde beni göreceksin.
- We'll be leaving in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde çıkacağız.
- If there were no air, people could not live for even ten minutes.
- Eğer hava olmasaydı, insanlar on dakika bile yaşayamazdı.
- I have a few minutes.
- Birkaç dakikam var.
- It is better to be a coward for five minutes than dead for the rest of your life.
- Hayatının geri kalanında ölü olmaktansa beş dakikalığına korkak olmak daha iyidir.
- He turned up 30 minutes late.
- 30 dakika gecikti.
- The train is 30 minutes late.
- Tren 30 dakika gecikiyor.
- Tom should be here within fifteen minutes.
- Tom on beş dakika içinde burada olmalıydı.
- I walk to school in 30 minutes.
- Ben okula otuz dakikada yürüyorum.
- Could you give me a few more minutes?
- Bana birkaç dakika daha verebilir misin?
- Tom was at the bus stop ten minutes before the bus arrived.
- Tom otobüs gelmeden on dakika önce otobüs durağındaydı.
- Give us a couple more minutes.
- Bize birkaç dakika daha ver.
- My clock is two minutes fast.
- Saatim iki dakika ileridir.
- Ready or not, we have to be on stage in five minutes.
- Hazır ol ya da olma, beş dakika içinde sahnede olmalıyız.
- I can do that in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede yapabilirim.
- Follow the tram line and after ten minutes you will see it on the right side.
- Tramvay hattını takip edin, on dakika sonra sağ tarafta göreceksiniz.
- Our car ran out of gas after two minutes.
- Arabamızın benzini iki dakika sonra bitti.
- The ref is going to end the game in two minutes.
- Hakem iki dakika içinde oyunu bitirecek.
- Tom got bored after fifteen minutes.
- Tom on beş dakika sonra sıkıldı.
- Tom was able to get there in less than twenty minutes.
- Tom yirmi dakikadan daha az bir sürede oraya varmayı başardı.
- Tom sat in silence for 30 minutes.
- Tom, 30 dakika sessizce oturdu.
- Tom decided to wait for another three minutes.
- Tom üç dakika daha beklemeye karar verdi.
- I still have about three minutes.
- Hâlâ üç dakikam var.
- We walked a few minutes and reached the shore.
- Biz birkaç dakika yürüdük ve kıyıya ulaştık.
- Tom said that he'd be a few minutes late.
- Tom birkaç dakika geç kalacağını söyledi.
- I don't think it would take more than 15 minutes to clean your room.
- Odanı temizlemenin 15 dakikadan fazla süreceğini sanmıyorum.
- Tom was about thirty minutes behind schedule.
- Tom programın yaklaşık otuz dakika gerisindeydi.
- I stood in line for more than thirty minutes.
- Otuz dakikadan uzun süre kuyrukta durdum.
- Tom came into the classroom three minutes after the bell had rung.
- Tom zil çaldıktan üç dakika sonra sınıfa girdi.
- It's going to take a few minutes.
- Birkaç dakika sürecek.
- Do you want a few more minutes?
- Birkaç dakika daha ister misin?
- Can you spare me a few minutes of your time?
- Bana birkaç dakikanızı ayırabilir misiniz?
- This watch loses three minutes a day.
- Bu saat günde üç dakika geri kalıyor.
- The groom was getting cold feet just minutes before the wedding.
- Damat düğünden birkaç dakika önce korkmaya başlamıştı.
- Let's sit for five minutes.
- Beş dakika oturalım.
- Tom was here thirty minutes ago.
- Tom otuz dakika önce buradaydı.
- Minutes passed like days.
- Dakikalar, günler gibi geçti.
- Tom has a feeling that Mary might show up in a few minutes.
- Tom, Mary'nin birkaç dakika içinde ortaya çıkabileceğini hissediyor.
- Tom calls Mary every night and talks with her for at least 45 minutes.
- Tom her gece Mary'yi arıyor ve onunla en az 45 dakika konuşuyor.
- We're about thirty minutes behind schedule.
- Biz programın yaklaşık otuz dakika gerisindeyiz.
- I'll be with you in five minutes.
- Beş dakika içinde seninle olacağım.
- Can we give it ten more minutes?
- On dakika daha verebilir miyiz?
- We've got less than three minutes.
- Üç dakikadan daha az süremiz var.
- He will be back in ten minutes.
- On dakika içinde dönecek.
- Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
- Mucizevi bir şekilde tüm yolcular yanan uçağı üç dakikadan kısa bir sürede terk etmeyi başardı.
- The train is ten minutes late today.
- Tren bugün on dakika geç kaldı.
- I want to lie down for a few minutes.
- Birkaç dakika uzanmak istiyorum.
- My clock is five minutes fast.
- Saatim beş dakika hızlı.
- I will be back in less than five minutes.
- Beş dakikadan daha kısa bir sürede döneceğim.
- My watch is two minutes fast.
- Saatim iki dakika ileri.
- I plan to finish it in two or three minutes.
- İki ya da üç dakika içinde bitirmeyi planlıyorum.
- We seem to have arrived a few minutes early.
- Birkaç dakika erken geldik gibi görünüyor.
- No matter which road you follow, the drive to town won't take you more than twenty minutes.
- Hangi yolu izlersen izle, şehre gidiş yirmi dakikadan fazla zamanını almaz.
- We may only have a few minutes.
- Sadece birkaç dakikamız olabilir.
- The Narita Express will take you directly to Tokyo Station in approximately 90 minutes.
- Narita Ekspresi yaklaşık 90 dakikada seni doğrudan Tokyo İstasyonuna götürecek.
- Tom kept me waiting for more than 30 minutes.
- Tom beni 30 dakikadan daha fazla bekletti.
- You were thirty minutes late.
- Otuz dakika geç kaldın.
- His watch is ten minutes slow.
- Saati on dakika geri kalmış.
- Father came home about ten minutes ago.
- Babam yaklaşık on dakika önce eve geldi.
- I want everyone in my office in 20 minutes.
- Herkesin 20 dakika içinde ofisimde olmasını istiyorum.
- Meet me at my office in fifteen minutes.
- On beş dakika içinde benimle ofisimde buluş.
- I'm going to need at least five minutes.
- En az beş dakikaya ihtiyacım olacak.
- I think we had better wait for another 30 minutes.
- Sanırım 30 dakika daha beklesek iyi olacak.
- She solved the task in ten minutes.
- Görevi on dakika içinde çözdü.
- I want you to stay quiet for a few minutes.
- Birkaç dakika sessiz kalmanı istiyorum.
- The bus has a delay of ten minutes.
- Otobüs on dakika gecikti.
- The first spacewalk was 10 minutes long.
- İlk uzay yürüyüşü 10 dakika sürmüştü.
- Just give us a couple of minutes.
- Bize yalnızca birkaç dakika verin.
- Tom missed his train by three minutes.
- Tom treni üç dakika ile kaçırdı.
- Why don't you stick around for a few minutes?
- Neden birkaç dakikalığına kalmıyorsun?
- Tom woke up a few minutes before his alarm went off.
- Tom alarmı çalmadan birkaç dakika önce uyandı.
- We were waiting on him for ten minutes.
- On dakikadır onu bekliyorduk.
- See you in a couple of minutes.
- Birkaç dakika sonra görüşürüz.
- It will only take a few minutes.
- Sadece birkaç dakika sürecek.
- Why don't you meet me out front in a few minutes?
- Neden birkaç dakika içinde benimle ön tarafta buluşmuyorsun?
- Could you spare me a few minutes?
- Bana birkaç dakikanı ayırabilir misin?
- Could you keep an eye on my suitcase for a few minutes?
- Birkaç dakika bavuluma göz kulak olur musun?
- I'll be there in five minutes.
- Beş dakika içinde orada olacağım.
- The first minutes after a heart attack are very important.
- Bir kalp krizinden sonraki ilk dakikalar çok önemlidir.
- I saw Tom leave about thirty minutes ago.
- Tom'u 30 dakika önce çıkarken gördüm.
- I think I can spare a few minutes.
- Sanırım birkaç dakika ayırabilirim.
- We only need a few more minutes.
- Sadece birkaç dakikaya daha ihtiyacımız var.
- Tom can do it in 10 minutes.
- Tom on dakika içinde bunu yapabilir.
- Give me ten minutes.
- Bana on dakika ver.
- I'm meeting them in ten minutes.
- On dakika içinde onlarla buluşuyorum.
- The train will be leaving in five minutes so you had better hurry up.
- Tren beş dakika içinde kalkacak, bu yüzden acele etseniz iyi olur.
- Within minutes after the take-off, the airplane was in trouble.
- Kalkıştan birkaç dakika sonra uçakta sorun çıktı.
- The police were at Tom's door within three minutes after the phone call.
- Polis, telefon görüşmesinden sonra üç dakika içinde Tom'un kapısındaydı.
- My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika geri kalmış.
- I'll call him in a few minutes.
- Birkaç dakika içerisinde onu arayacağım.
- It did not last more than three minutes.
- Üç dakikadan fazla sürmedi.
- Give us a few minutes.
- Bize birkaç dakika ver.
- Tom left home a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce evden ayrıldı.
- I'm meeting him in ten minutes.
- On dakika sonra onunla buluşacağım.
- First, please take about 3 minutes to introduce yourself.
- Öncelikle, lütfen kendinizi tanıtmak için 3 dakikanızı ayırın.
- The bus leaves in five minutes.
- Otobüs beş dakika içinde kalkıyor.
- I asked Tom to be here 45 minutes ago.
- Tom'a 45 dakika önce burada olmasını söyledim.
- The meeting started thirty minutes ago.
- Toplantı otuz dakika önce başladı.
- You said that thirty minutes ago.
- Onu otuz dakika önce söyledin.
- The train is 30 minutes overdue.
- Tren 30 dakika gecikti.
- It'll only take a few minutes.
- O sadece birkaç dakika sürer.
- Tom drove the streets for ten minutes in search of a parking place.
- Tom bir park yeri bulmak için sokaklarda on dakika araç sürdü.
- After ten minutes' walk we came to the museum.
- On dakika yürüdükten sonra müzeye geldik.
- Due to the bad weather, the plane was ten minutes late.
- Kötü hava nedeniyle uçak on dakika gecikti.
- Your friend Tom was here a few minutes ago.
- Arkadaşın Tom birkaç dakika önce buradaydı.
- I'll call Tom up in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde Tom'u telefonla arayacağım.
- You're thirty minutes late.
- Otuz dakika geç kaldın.
- If there was no air, people could not live for even ten minutes.
- Eğer hava olmasaydı, insanlar on dakika bile yaşayamazdı.
- I need a few minutes alone.
- Birkaç dakika yalnız kalmam gerekiyor.
- Tom just left about five minutes ago.
- Tom sadece yaklaşık beş dakika önce ayrıldı.
- You'll see me in 30 minutes.
- Beni 30 dakika içinde göreceksin.
- She thought for a few minutes.
- Birkaç dakika düşündü.
- Could you give us just a few minutes longer?
- Bize sadece birkaç dakika daha verir misiniz?
- I'll be there in about 30 minutes.
- Yaklaşık otuz dakika içinde orada olacağım.
- It'll only take a few minutes.
- Sadece birkaç dakika sürecek.
- Would you mind waiting another ten minutes?
- On dakika daha beklesen sıkıntı olur mu?
- It only takes a few minutes.
- Sadece birkaç dakika sürer.
- I'm going to sleep in 10 minutes.
- On dakika içinde uyuyacağım.
- The ref is going to end the game in two minutes.
- Hakem oyunu iki dakika içinde bitirecek.
- It only took us fifteen minutes to complete the job.
- İşi tamamlamamız sadece on beş dakikamızı aldı.
- It only took us fifteen minutes to complete the job.
- İşi tamamlamak sadece on beş dakikamızı aldı.
- I arrived here a few minutes before you.
- Buraya sizden birkaç dakika önce geldim.
- I try to always arrive at least five minutes ahead of time.
- Her zaman en az beş dakika önceden gelmeye çalışırım.
- Sami could do it in thirty minutes.
- Sami bunu otuz dakikada yapabilir.
- I'll give you thirty minutes.
- Size otuz dakika vereceğim.
- The bus arrived ten minutes late.
- Otobüs on dakika geç geldi.
- Tom said he'd be here in a few minutes.
- Tom beş dakika içinde burada olacağını söyledi.
- Sixty minutes make an hour, and a minute is made up of sixty seconds.
- Altmış dakika bir saat yapar ve bir dakika altmış saniyeden oluşur.
- The train was ten minutes behind time.
- Tren on dakika geç kaldı.
- You have thirty minutes to decide.
- Karar vermek için 30 dakikan var.
- See you in a couple of minutes.
- İki dakika içinde görüşürüz.
- It'll only take a couple of minutes.
- Sadece birkaç dakika sürer.
- The future was five minutes ago.
- Gelecek beş dakika önceydi.
- They got to the station only a few minutes apart.
- Birkaç dakika arayla istasyona vardılar.
- Your watch is five minutes slow.
- Saatin beş dakika geri.
- Can you do that in thirty minutes?
- Onu otuz dakika içinde yapabilir misin?
- They'll get out of class in forty minutes.
- Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.
- I arrived within 30 minutes.
- 30 dakikada vardım.
- The ball is round, and the game lasts 90 minutes.
- Top yuvarlaktır ve oyun 90 dakika sürer.
- I can walk to school in 10 minutes.
- On dakikada okula yürüyebilirim.
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.
- Evinizden 10 km uzaklıktaki bir mağazaya gitmek isterseniz ve saatte 50 km hızla giderseniz, oraya varmanız 12 dakika sürer.
- One of our players scored a goal just five minutes after the match started.
- Oyuncularımızdan biri maç başladıktan sadece beş dakika sonra bir gol attı.
- I'll be back in ten minutes.
- On dakika içinde dönerim.
- I have a few minutes to spare.
- Birkaç dakikam var.
- I was only gone a few minutes.
- Sadece birkaç dakikalığına gitmiştim.
- I'd like to have a few minutes alone with Tom.
- Tom'la birkaç dakika yalnız kalmak istiyorum.
- The pizza will be here in five minutes.
- Pizza beş dakika içinde burada olacak.
- Tom can do it in 10 minutes.
- Tom bunu 10 dakikada yapabilir.
- They stopped three minutes later.
- Onlar üç dakika sonra durdular.
- The solution of the problem took me five minutes.
- Problemin çözümü beş dakikamı aldı.
- I'm free in ten minutes.
- On dakika içinde özgürüm.
- Give me just three minutes.
- Bana yalnızca üç dakika ver.
- Give me five more minutes.
- Bana beş dakika daha verin.
- Could you tell Tom that I'll be a few minutes late?
- Tom'a birkaç dakika gecikeceğimi söyler misin?
- I'll be ready in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde hazır olacağım.
- Let me sleep for ten more minutes.
- On dakika daha uyumak için bana izin ver.
- It's just going to take about three minutes.
- Bu sadece yaklaşık üç dakika sürecek.
- We wouldn't last five minutes.
- Beş dakika bile dayanamazdık.
- I'll be back in a couple minutes.
- Birkaç dakika içinde dönerim.
- I think we'd better wait for another thirty minutes.
- Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olacak.
- I saw a man get arrested by the police a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce bir adamın polis tarafından tutuklandığını gördüm.
- My boss detained me more than 30 minutes.
- Patronum beni 30 dakikadan fazla alıkoydu.
- The buses run every ten minutes here.
- Burada otobüsler her on dakikada bir çalışır.
- Do you think you can handle a few minutes alone with Tom?
- Sence Tom'la birkaç dakika yalnız kalabilir misin?
- She has been waiting for him thirty minutes.
- Otuz dakikadır onu bekliyordu.
- I missed the bus by three minutes.
- Üç dakika ile otobüsü kaçırdım.
- We've been here for a couple of minutes.
- Birkaç dakikadır buradayız.
- You will be delayed for only thirty minutes at worst.
- En kötü ihtimalle sadece otuz dakika geç kalmış olacaksın.
- It'll take longer than ten minutes.
- Bu on dakikadan daha uzun sürer.
- In ten minutes, the potatoes will be done.
- On dakika içinde patatesler bitmiş olacak.
- We will take off in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde havalanacağız.
- Those trains run every three minutes.
- Bu trenler her üç dakikada bir hareket ediyor.
- I'm going to stay here a few minutes.
- Birkaç dakika burada kalacağım.
- We're giving you about ten minutes.
- Size yaklaşık on dakika veriyoruz.
- I reached the museum after a few minutes' walk.
- Birkaç dakika yürüdükten sonra müzeye ulaştım.
- I was only given thirty minutes to do that.
- Bunu yapmak için sadece otuz dakikam vardı.
- I'll need about five minutes.
- Beş dakikaya ihtiyacım var.
- I got a call about thirty minutes ago from Tom.
- Yaklaşık 30 dakika önce Tom'dan bir telefon aldım.
- My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika yavaş.
- I'll be back in twenty minutes or so.
- Yirmi dakika içinde döneceğim.
- It's a few minutes before three o'clock.
- 3'e birkaç dakika var.
- We'll be landing in 15 minutes.
- 15 dakika içinde ineceğiz.
- Not five minutes after he started running, he tripped on a rock.
- Koşmaya başladıktan beş dakika sonra ayağı bir kayaya takıldı.
- At this factory, they produce a car every ten minutes.
- Onlar bu fabrikada her on dakikada bir araba üretirler.
- One of our players scored a goal just five minutes after the match started.
- Maç başladıktan sadece beş dakika sonra oyuncularımızdan biri gol attı.
- My watch gains ten minutes a day.
- Saatim her gün on dakika ileri gidiyor.
- Tom will be here in about thirty minutes.
- Tom 30 dakika içinde burada olacak.
- I'll join in ten minutes.
- On dakika içinde katılacağım.
- Tom promised himself he would study French for thirty minutes every day.
- Tom her gün otuz dakika Fransızca çalışacağına dair kendine söz verdi.
- I almost always arrive on time or a few minutes early.
- Neredeyse her zaman vaktinde ya da birkaç dakika erken gelirim.
- Our guests will arrive in a few minutes.
- Misafirlerimiz birkaç dakika içinde gelecek.
- She got to the other side in 10 minutes.
- Diğer tarafa 10 dakikada geçti.
- They're 30 minutes behind schedule.
- Programın 30 dakika gerisindeler.
- Tom will be back in thirty minutes.
- Tom otuz dakika içinde dönecek.
- The meeting ended thirty minutes ago.
- Toplantı otuz dakika önce bitti.
- I just did that a few minutes ago.
- Bunu birkaç dakika önce yaptım.
- Tom drove the streets for ten minutes in search of a parking place.
- Tom park yeri bulmak için on dakika boyunca sokaklarda dolaştı.
- My watch is ten minutes late.
- Saatim on dakika ileri.
- I'm afraid your watch is two minutes slow.
- Korkarım saatiniz iki dakika geri kalmış.
- Tom is going to be there in thirty minutes.
- Tom otuz dakika içinde orada olacak.
- Tom arrived ten minutes ago, but I haven't yet seen him.
- Tom on dakika önce geldi ama onu henüz görmedim.
- A boxer regained his consciousness ten minutes after he was knocked-out.
- Bir boksör nakavt olduktan on dakika sonra kendine geldi.
- He'll be along in ten minutes.
- On dakika içinde gelecek.
- I'll be back in five minutes.
- Beş dakika içinde dönerim.
- You're thirty minutes late.
- Otuz dakika geciktin.
- Tom left for the concert hall about 30 minutes ago.
- Tom yaklaşık otuz dakika önce konser salonuna gitti.
- Would you give me a few minutes alone with Tom?
- Bana yalnız Tom'la birkaç dakika verir misin?
- I'll be there in 30 minutes.
- 30 dakika içinde orada olacağım.
- There is a bus every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir otobüs var.
- This class will be over in ten minutes.
- Bu dersin bitmesine 10 dakika kaldı.
- He says the room will be ready in twenty minutes, but I doubt it.
- O, odanın yirmi dakika içinde hazır olacağını söylüyor ama bundan şüpheliyim.
- It only takes thirty minutes by car.
- Arabayla sadece otuz dakika sürüyor.
- Tom can get there in ten minutes if he drives fast.
- Eğer hızlı sürerse, Tom on dakikada oraya varabilir.
- The airplane took off ten minutes ago.
- Uçak, on dakika önce kalktı.
- Tom waited outside for thirty minutes.
- Tom otuz dakika dışarıda bekledi.
- I can only give you ten minutes.
- Size yalnızca on dakika verebilirim.
- This should only take a few more minutes.
- Bu sadece birkaç dakika daha sürer.
- Do you shave every thirty minutes?
- Her otuz dakikada bir tıraş olur musun?
- He arrived five minutes after the specified time.
- O, belirtilen zamandan beş dakika sonra geldi.
- The library will be closing in ten minutes.
- Kütüphane on dakika içinde kapanacak.
- I saw her a few minutes ago.
- Onu birkaç dakika önce gördüm.
- Tom will be leaving for the airport in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde havaalanına gidecek.
- I'll be leaving in a few minutes.
- Birkaç dakikaya çıkıyorum.
- It's a few minutes before three o'clock.
- Saat üçe birkaç dakika var.
- It took slightly more than five minutes for Tom to read the pamphlet.
- Tom'un broşürü okuması beş dakikadan biraz daha fazla sürdü.
- I plan to be there thirty minutes before things start.
- İşler başlamadan otuz dakika önce orada olmayı planlıyorum.
- I expected you thirty minutes ago.
- Seni 30 dakika önce bekliyordum.
- I'd like to be alone for a few minutes please.
- Birkaç dakika yalnız kalmak istiyorum lütfen.
- Tom was exactly twelve minutes late.
- Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.
- We need only a few more minutes.
- Sadece birkaç dakikaya daha ihtiyacımız var.
- My watch is ten minutes slow.
- Saatim on dakika yavaş.
- Tom always makes a point of arriving at least five minutes ahead of time.
- Tom her zaman vaktinden en az beş dakika önce gelmeye özen gösterir.
- One can walk to school in ten minutes.
- Biri okula on dakika içinde yürüyebilir.
- I'm going out for about thirty minutes.
- Otuz dakikalığına dışarı çıkıyorum.
- Tom is going to be back in thirty minutes.
- Tom 30 dakika içinde dönecek.
- You'll get there in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede orada olursun.
- The crowd applauded for several minutes.
- Kalabalık birkaç dakika alkışladı.
- I'll be ready in about thirty minutes.
- Yaklaşık otuz dakika içinde hazır olacağım.
- I have a few minutes to spare.
- Ayıracak birkaç dakikam var.
- It will not last more than three minutes.
- Bu üç dakikadan daha fazla sürmeyecek.
- The train will be twenty minutes late.
- Tren yirmi dakika geç kalacak.
- The audience gave him an ovation for ten minutes.
- Seyirci on dakika boyunca onu alkışladı.
- Your thirty minutes are up.
- Otuz dakikan doldu.
- We've got three minutes.
- Üç dakikamız var.
- It's only ten minutes' walk from here.
- Buradan sadece on dakikalık yürüme mesafesinde.
- He should've been here ten minutes ago.
- O, on dakika önce burada olmalıydı.
- I'm going to be there in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde orada olacağım.
- She left home ten minutes ago.
- On dakika önce evden çıktı.
- This train left Aomori thirty minutes late, so we won't arrive at Tokyo before noon, I'm afraid.
- Bu tren Aomori'den otuz dakika geç kalktı, bu yüzden korkarım öğleden önce Tokyo'ya varamayacağız.
- Each speaker was allotted five minutes.
- Her konuşmacıya beş dakika ayrıldı.
- I'll be with you in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde seninle olacağım.
- Tom sat silently for 30 minutes.
- Tom 30 dakika boyunca sessizce oturdu.
- Her watch is ten minutes slow.
- Onun saati on dakika geridir.
- We seem to have arrived a few minutes early.
- Birkaç dakika erken gelmişiz gibi görünüyoruz.
- My watch is five minutes fast.
- Saatim beş dakika hızlı.
- My hometown is located about 20 minutes from a large city.
- Benim memleketim büyük bir şehre yaklaşık 20 dakika uzaklıkta.
- Tom told me that I was thirty minutes late.
- Tom bana 30 dakika geciktiğimi söyledi.
- It'll just take a few more minutes.
- Sadece birkaç dakika daha sürecek.
- Can you meet me in the cafeteria in ten minutes?
- On dakika içinde benimle kafeteryada buluşabilir misin?
- Go along this street about five minutes.
- Yaklaşık beş dakika bu cadde boyunca git.
- You have ten minutes to make up your mind.
- Kararınızı vermek için on dakikanız var.
- It took him only a few minutes to realize his mistakes.
- Hatalarını fark etmek onun sadece birkaç dakikasını aldı.
- The distribution of the ballots took ten minutes.
- Oy pusulalarının dağıtılması on dakika sürdü.
- Tom went out for a few minutes.
- Tom birkaç dakikalığına dışarıya çıktı.
- I'll give you five minutes to work out this problem.
- Bu sorunu çözmen için sana beş dakika vereceğim.
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.
- Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak 12 dakikanızı alır.
- I'm thirty minutes late.
- Otuz dakika geç kaldım.
- On foot, you'll arrive within thirty minutes.
- Yürüyerek 30 dakika içinde varırsınız.
- Five or ten minutes would not have made any difference.
- Beş ya da on dakika fark etmezdi.
- You've got three minutes.
- Üç dakikan var.
- Tell Tom I'll be there in thirty minutes.
- Tom'a 30 dakika içinde orada olacağımı söyle.
- It took Tom fifteen minutes of googling before he found what he was looking for.
- Tom'un aradığı şeyi bulması on beş dakika sürdü.
- Our train was thirty minutes late.
- Trenimiz otuz dakika gecikti.
- Fadil's home was just five minutes away.
- Fadıl'ın evi sadece beş dakika uzaklıktaydı.
- Tom was expecting you fifteen minutes ago.
- Tom seni on beş dakika önce bekliyordu.
- Tom, can you stay still for five minutes?
- Tom beş dakika boyunca hareketsiz kalabilir misin?
- Tom will be here in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde burada olacak.
- She started ten minutes ago.
- On dakika önce başladı.
- She and her twin sister were born just five minutes apart.
- O ve ikiz kardeşi sadece beş dakika arayla doğmuşlar.
- Tom left a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce ayrıldı.
- She came back ten minutes after the explosion.
- Patlamadan on dakika sonra geri geldi.
- We talked for thirty minutes.
- Biz otuz dakika konuştuk.
- I stood in line for more than thirty minutes.
- Otuz dakikadan fazla sırada bekledim.
- Tom was about thirty minutes late.
- Tom yaklaşık otuz dakika geç kaldı.
- This clock loses three minutes a day.
- Bu saat günde üç dakika geri gidiyor.
- He called me about twenty minutes ago and said that he was on his way.
- Yirmi dakika önce beni aradı ve yolda olduğunu söyledi.
- It takes 10 minutes to solve this problem.
- Bu sorunu çözmek 10 dakika alır.
- It won't last more than three minutes.
- Üç dakikadan fazla sürmez.
- An egg should cook for at least 5 minutes.
- Bir yumurta en az 5 dakika pişmelidir.
- I'll return in ten minutes.
- On dakika içinde dönerim.
- My watch is five minutes fast.
- Benim saatim beş dakika ileri.
- Cook the peeled and chopped potatoes for 20 minutes in boiling water.
- Soyulmuş ve doğranmış patatesleri kaynayan su içinde 20 dakika pişir.
- Tom left thirty minutes ago.
- Tom otuz dakika önce ayrıldı.
- Dinner will be ready in a few minutes.
- Akşam yemeği birkaç dakika içinde hazır olacak.
- I can be there in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde orada olabilirim.
- I'll give you thirty minutes to get ready.
- Hazırlanman için sana otuz dakika veriyorum.
- You've only been on the job for about 15 minutes.
- Sadece yaklaşık 15 dakikadır iştesin.
- Angles are expressed in degrees and minutes.
- Açılar derece ve dakika cinsinden ifade edilir.
- Tom looked at his watch and saw that he only had five minutes left until lunchtime.
- Tom saatine baktı ve öğle yemeğine sadece beş dakika kaldığını gördü.
- You have to come back in 30 minutes.
- Otuz dakika içinde geri dönmelisin.
- With a bicycle, I could reach your house in 20 minutes.
- Bir bisikletle, senin evine 20 dakikada ulaşabilirdim.
- John will be here in five minutes.
- John beş dakika içinde burada olacak.
- Tom told me that I was thirty minutes late.
- Tom bana otuz dakika geç kaldığımı söyledi.
- Tom was only gone for fifteen minutes.
- Tom sadece on beş dakikalığına gitmişti.
- I'll be there in ten minutes.
- On dakika içinde orada olacağım.
- Please just give us a few minutes.
- Lütfen bize birkaç dakika verin.
- Tom should've been here thirty minutes ago.
- Tom 30 dakika önce burada olmalıydı.
- Give me a few minutes.
- Birkaç dakika ver.
- Let me be with you just five more minutes.
- Beş dakikacık daha seninle kalmama izin ver.
- You have three minutes to surrender.
- Teslim olmak için üç dakikanız var.
- I'm free in ten minutes.
- On dakika içinde boşum.
- I'm going to be ready in five minutes.
- Beş dakika içinde hazır olacağım.
- You've got five minutes.
- Beş dakikanız var.
- Tom is thirty minutes late.
- Tom otuz dakika gecikti.
- It began to rain five minutes after I left home.
- Evden ayrıldıktan beş dakika sonra yağmur yağmaya başladı.
- We just wasted 30 minutes.
- Az önce 30 dakikamızı boşa harcadık.
- If only I'd left home five minutes earlier.
- Keşke evden beş dakika önce çıksaydım.
- Can you spare me a few minutes?
- Bana birkaç dakika ayırabilir misin?
- The Lusitania sank in 18 minutes.
- Lusitania 18 dakika içinde battı.
- I only heard about it myself a couple of minutes ago.
- Ben de sadece birkaç dakika önce duydum.
- Ten minutes after the knockout, the boxer regained consciousness.
- Nakavttan on dakika sonra boksör kendine geldi.
- I almost always arrive on time or a few minutes early.
- Neredeyse hep zamanında veya birkaç dakika erken geliyorum.
- Tom will be back in less than thirty minutes.
- Tom otuz dakikadan daha az bir sürede geri dönecek.
- He was underwater for three minutes.
- Üç dakika boyunca su altındaydı.
- You were supposed to be here thirty minutes ago.
- Otuz dakika önce burada olman gerekiyordu.
- Do you do at least 60 minutes of exercise a day?
- Günde en azından 60 dakika egzersiz yapar mısın?
- Please let me sleep for another ten minutes.
- Lütfen on dakika daha uyumama izin ver.
- Due to the bad weather, the plane was ten minutes late.
- Kötü hava nedeniyle uçak 10 dakika gecikti.
- Tom is thirty minutes behind schedule.
- Tom programın 30 dakika gerisinde.
- It is ten minutes before eleven.
- Saat 11'e 10 dakika var.
- Tom is thirty minutes late already.
- Tom zaten otuz dakika geç kaldı.
- The buses run every ten minutes.
- Otobüsler, her on dakikada bir çalışır.
- We have 30 minutes.
- 30 dakikamız var.
- Tom lives about twenty minutes away from Mary.
- Tom Mary'den yaklaşık yirmi dakika uzakta yaşamaktadır.
- I've got an exam in a few minutes, and I'm going to fail for sure.
- Birkaç dakika içinde bir sınavım var, kesin başarısız olacağım.
- The movie starts in thirty minutes.
- Film 30 dakika içinde başlıyor.
- This watch is ten minutes fast.
- Bu saat on dakika ileri.
- Tom invited Mary out just minutes after they met.
- Tom onlarla bir araya geldikten sadece birkaç dakika sonra Mary'yi dışarı davet etti.
- Our plane is thirty minutes late.
- Uçağımız 30 dakika gecikti.
- That shouldn't take more than thirty minutes.
- Otuz dakikadan fazla sürmez.
- The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs, on dakika geç geldi.
- My watch loses ten minutes a day.
- Saatim günde on dakika geri kalıyor.
- She spoke for 30 minutes without a break.
- O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.
- Tom can hold his breath for five minutes.
- Tom beş dakika boyunca nefesini tutabilir.
- We have a homeroom meeting for ten minutes every morning.
- Her sabah on dakikalık oda toplantısı yaparız.
- Every day has 1440 minutes.
- Her günde 1440 dakika vardır.
- He should've been here ten minutes ago.
- On dakika önce burada olmalıydı.
- Tom said he only needed a few more minutes.
- Tom sadece birkaç dakikaya daha ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom arrived minutes later.
- Tom dakikalar sonra geldi.
- Tell Tom I'll be there in 30 minutes.
- Tom'a 30 dakika içinde orada olacağımı söyle.
- The solution of the problem took me five minutes.
- Sorunun çözümü beş dakikamı aldı.
- We only have a few minutes before Tom gets here.
- Tom buraya gelmeden önce sadece birkaç dakikamız var.
- She got to the other side in 10 minutes.
- O, 10 dakika içinde diğer tarafa vardı.
- The plane takes off in ten minutes.
- Uçak on dakika içinde hareket eder.
- You have thirty minutes left.
- Otuz dakikan kaldı.
- This class will be over in ten minutes.
- Bu ders on dakika içinde bitecek.
- If only I'd left home five minutes earlier.
- Keşke evden beş dakika daha erken çıksaydım.
- The train is supposed to arrive in ten minutes.
- Trenin on dakika içinde gelmesi gerekiyor.
- The Hikari runs between Tokyo and Shin-Osaka in three hours and ten minutes.
- Tokyo ve Shin-Osaka arasını Hikari üç saat ve on dakika içinde koşar.
- I don't know when the meeting started, but it started at least thirty minutes ago.
- Toplantının ne zaman başladığını bilmiyorum ama en az otuz dakika önce başladı.
- She was able to get there in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede oraya varabildi.
- I got to my plane five minutes before takeoff.
- Kalkıştan beş dakika önce uçağıma bindim.
- The train is 30 minutes late.
- Tren 30 dakika gecikti.
- Tom and I want to talk to Mary alone for a few minutes.
- Tom ve ben Mary ile birkaç dakika yalnız konuşmak istiyoruz.
- The new subway enables me to get to school in 20 minutes.
- Yeni metro 20 dakika içinde okula gitmemi sağlamaktadır.
- The train will remain at this station for approximately 2 minutes.
- Tren bu istasyonda yaklaşık 2 dakika kalacak.
- She started ten minutes ago.
- O, on dakika önce başladı.
- We ordered 40 minutes ago.
- Kırk dakika önce sipariş verdik.
- This shouldn't take more than 30 minutes.
- Bu 30 dakikadan fazla sürmemeli.
- We're still thirty minutes away.
- Biz hâlâ otuz dakika uzaktayız.
- Tom is going to be here in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde burada olacak.
- I got here about thirty minutes ago.
- Yaklaşık 30 dakika önce geldim.
- The train runs every thirty minutes.
- Tren her otuz dakikada bir çalışır.
- The baby has been crying for almost ten minutes.
- Bebek, neredeyse on dakikadır ağlıyor.
- Tom spent more than thirty minutes there.
- Tom orada otuz dakikadan fazla geçirdi.
- Tom arrived at school ten minutes late today.
- Tom bugün okula on dakika geç geldi.
- Tom's father made him practice the piano every day for at least thirty minutes.
- Tom'un babası ona her gün en az otuz dakika piyano alıştırması yaptırırdı.
- I'd like to talk to Tom for a few minutes.
- Tom'la birkaç dakika konuşmak istiyorum.
- We'll call back in thirty minutes.
- Otuz dakika sonra tekrar ararız.
- He'll be back in a few minutes.
- O, birkaç dakika içinde dönecek.
- We've got less than three minutes.
- Üç dakikadan az zamanımız var.
- It took Tom fifteen minutes of googling before he found what he was looking for.
- Aradığını bulmadan önce internet'te arama yapmak Tom'un on beş dakikasını aldı.
- Within a couple of minutes, she had eaten up all the bread and cheese.
- O, birkaç dakika içinde tüm ekmek ve peynir yemiş.
- Tom showed up fifteen minutes late.
- Tom on beş dakika geç geldi.
- See you in a few minutes.
- Birkaç dakikaya görüşürüz.
- Let's relax for a few minutes.
- Birkaç dakika rahatlayalım.
- Money can change a person in a few minutes.
- Para bir kişiyi birkaç dakika içinde değiştirebilir.
- It'll take about thirty minutes to get to the station by taxi.
- Taksiyle istasyona gelmek yaklaşık otuz dakika alır.
- I've got a class in a few minutes.
- Birkaç dakika sonra dersim var.
- Our school is within ten minutes' walk of my house.
- Okulumuz evime on dakikalık yürüme mesafesinde.
- She'll be back in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde dönecek.
- They got to the station only a few minutes apart.
- Onlar istasyona birkaç dakika arayla geldiler.
- We ordered 40 minutes ago.
- 40 dakika önce sipariş verdik.
- Tom can't be in the car more than ten minutes without getting sick.
- Tom hastalanmadan on dakikadan fazla arabada kalamaz.
- Tom called Mary every ten minutes.
- Tom, Mary'yi on dakikada bir aradı.
- Give me two minutes.
- Bana iki dakika ver.
- One can walk to school in ten minutes.
- Okula yürüyerek on dakikada gidilebilir.
- Your thirty minutes are almost up.
- Otuz dakikan dolmak üzere.
- We'll be back in twenty minutes.
- Biz yirmi dakika içinde dönüyor olacağız.
- In about 20 minutes she made up her face.
- Yaklaşık 20 dakikada makyaj yaptı.
- It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
- Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
- Please spend a few minutes thinking about this.
- Lütfen bunu düşünmek için birkaç dakikanızı ayırın.
- I want you to stay quiet for a few minutes.
- Birkaç dakika için sessiz kalmanı istiyorum.
- We should be there in about thirty minutes.
- Yaklaşık otuz dakika içerisinde orada olmalıyız.
- Somebody was talking to Tom just a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce biri Tom'la konuşuyordu.
- I just woke up a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce uyandım.
- It takes me ten minutes to walk to school.
- Okula yürümek on dakikamı alır.
- This watch is ten minutes slow.
- Bu saat on dakika geri.
- I'll finish it in two or three minutes.
- İki ya da üç dakika içinde bitireceğim.
- He'll be back in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde dönecek.
- You have exactly thirteen minutes to finish this.
- Bunu bitirmek için tam on üç dakikan var.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
- Dersin sonuna kadar on dakika kaldı.
- She came back in about thirty minutes.
- Yaklaşık otuz dakikada geri döndü.
- I'll be there in about thirty minutes.
- Yaklaşık otuz dakika içinde orada olacağım.
- It'll just take about three minutes.
- Sadece üç dakika sürecek.
- I thought you might want to know that Tom arrived a few minutes ago.
- Tom'un birkaç dakika önce geldiğini bilmek isteyebileceğini düşündüm.
- Our plane was about thirty minutes late.
- Uçağımız yaklaşık otuz dakika gecikmişti.
- It'll probably take you about 10 minutes to solve this problem.
- Bu sorunu çözmeniz muhtemelen 10 dakikanızı alacaktır.
- I'll call her in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde onu arayacağım.
- Ten minutes later, our car ran out of gas.
- On dakika sonra arabamızın benzini bitti.
- I plan to finish it in two or three minutes.
- İki ya da üç dakika içerisinde onu bitirmeyi planlıyorum.
- Tom left ten minutes ago.
- Tom on dakika önce çıktı.
- It is only a few minutes away.
- O sadece birkaç dakika uzaklıktadır.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
- Beş dakika boyunca kapıyı çaldık ama boşunaydı.
- Tom is three minutes behind schedule.
- Tom programın üç dakika gerisinde.
- We'll meet Tom in thirty minutes.
- Biz otuz dakika içinde Tom'la buluşacağız.
- I'll only be a few more minutes.
- Sadece birkaç dakika daha kalacağım.
- Tom got here about fifteen minutes after Mary.
- Tom buraya Mary'den yaklaşık on beş dakika sonra geldi.
- You were unlucky; I came back five minutes after you'd left.
- Şanssızdın; sen gittikten beş dakika sonra geri geldim.
- Please tell Tom to wait for about thirty minutes.
- Lütfen Tom'a otuz dakika kadar beklemesini söyleyin.
- The school is located within five minutes' walk of the station.
- Okul istasyona beş dakikalık yürüme mesafesinde.
- It took only ten minutes to walk there.
- Oraya yürümek sadece on dakika aldı.
- The new subway enables me to get to school in 20 minutes.
- Yeni metro okula 20 dakikada gitmemi sağlıyor.
- Akira went out for a few minutes.
- Akira birkaç dakikalığına dışarı çıktı.
- I'm meeting Tom in ten minutes.
- On dakika içinde Tom'la buluşacağım.
- I'll give you a couple more minutes.
- Sana birkaç dakika daha vereceğim.
- Tom just left about five minutes ago.
- Tom beş dakika önce çıktı.
- Give me a few minutes and I'll find out what's going on.
- Bana birkaç dakika verin, neler olduğunu öğreneyim.
- I've been here thirty minutes.
- Otuz dakikadır buradayım.
- Give them a couple of minutes.
- Onlara birkaç dakika ver.
- It'll take a few minutes.
- O birkaç dakika sürer.
- Tom will be all right in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde iyi olacak.
- We only have a few minutes before Tom gets here.
- Tom gelmeden önce sadece birkaç dakikamız var.
- Tom is twenty minutes early.
- Tom yirmi dakika erken geldi.
- Tom missed his train by three minutes.
- Tom üç dakikayla trenini kaçırdı.
- I'm thirty minutes late already.
- Zaten otuz dakika geç kaldım.
- I try to always arrive at least five minutes ahead of time.
- Her zaman vaktinden en az beş dakika önce gelmeye çalışırım.
- I'll be back in twenty minutes.
- Yirmi dakika içinde dönerim.
- Tom won't be home for another 20 minutes.
- Tom 20 dakika daha evde olmayacak.
- The train departs in five minutes.
- Tren beş dakika içinde kalkacak.
- We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.
- Karıştırma tesisinden şantiyeye beton taşımak için doksan dakikamız var.
- Tom says he can hold his breath for three minutes.
- Tom nefesini üç dakika tutabileceğini söylüyor.
- It takes about 15 minutes to get to my office.
- Ofisime gitmek yaklaşık 15 dakika sürüyor.
- I've been trying to get a hold of Tom for the last ten minutes.
- Son on dakikadır Tom'a ulaşmaya çalışıyorum.
- The city can be reached in less than 20 minutes by car from here.
- Kente buradan arabayla 20 dakikadan daha kısa bir sürede ulaşılabilir.
- We extended the meeting another 10 minutes.
- Toplantıyı 10 dakika daha uzattık.
- Tom left about three minutes after Mary.
- Tom, Mary'den yaklaşık üç dakika sonra çıktı.
- Be sure to check in at least 45 minutes prior to departure time.
- Kalkış saatinden en az 45 dakika önce giriş yaptığınızdan emin olun.
- Eighteen minutes later, the battle was over.
- On sekiz dakika sonra, savaş sona erdi.
- Tom showed up 15 minutes late.
- Tom on beş dakika geç geldi.
- That should only take me a few minutes.
- Bu sadece birkaç dakikamı alır.
- We'll be ready to start in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde başlamak için hazır olacağız.
- One and a half hours are ninety minutes.
- Bir buçuk saat doksan dakikadır.
- Tom called Mary every ten minutes.
- Tom her on dakikada bir Mary'yi aradı.
- Tell Tom we'll be there in thirty minutes.
- Tom'a otuz dakika içinde orada olacağımızı söyle.
- He says the room will be ready in twenty minutes, but I doubt it.
- Odanın yirmi dakika içinde hazır olacağını söylüyor, ama bundan şüpheliyim.
- Tom went out a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce dışarı çıktı.
- The airplane took off ten minutes ago.
- Uçak on dakika önce havalandı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
- Dersin bitmesine 10 dakika kaldı.
- I can be there in ten minutes.
- On dakika içinde orada olabilirim.
- Could you let them know it will be a few more minutes?
- Onlara birkaç dakika daha süreceğini söyler misin?
- We had to wait for him for ten minutes.
- On dakika onu beklemek zorunda kaldık.
- Tom has only been gone fifteen minutes.
- Tom gideli sadece 15 dakika oldu.
- I'll call you back in five minutes.
- Seni beş dakika içinde arayacağım.
- I'm a few minutes early.
- Birkaç dakika erken geldim.
- I'll be back in ten minutes.
- 10 dakika içinde döneceğim.
- Detroit police take about 58 minutes to answer 911 calls.
- Detroit polisinin 911 çağrılarına cevap vermesi yaklaşık 58 dakika sürüyor.
- Our train was thirty minutes late.
- Trenimiz otuz dakika geç kaldı.
- I'll call them in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde onları arayacağım.
- It's a ten minutes walk to the bus stop.
- Otobüs durağı, on dakika yürüme mesafesinde.
- Do you have a few minutes to spare?
- Ayıracak birkaç dakikan var mı?
- He was able to get there in less than ten minutes.
- On dakikadan az zamanda oraya varmayı başarmıştı.
- I plan on finishing that in two or three minutes.
- İki ya da üç dakika içerisinde onu bitirmeyi planlıyorum.
- Mary and the other women left thirty minutes ago.
- Mary ve diğer kadınlar 30 dakika önce ayrıldılar.
- Sami was calling Layla every five minutes.
- Sami her beş dakikada bir Leyla'yı arıyordu.
- I'll be back in twenty minutes or so.
- Yaklaşık yirmi dakika içinde döneceğim.
- There are only five minutes till the train starts, and she hasn't appeared.
- Trenin kalkmasına sadece beş dakika var ve o hala ortaya çıkmadı.
- He went out a few minutes ago.
- O, birkaç dakika önce dışarı çıktı.
- Tom woke up a few minutes before his alarm went off.
- Tom alarm çalmadan birkaç dakika önce uyandı.
- Tom came into the room a few minutes after Mary.
- Tom, Mary'den birkaç dakika sonra odaya geldi.
- I'll be done in five minutes.
- Beş dakika içinde işim bitecek.
- I'll call back in twenty minutes.
- Yirmi dakika içinde tekrar arayacağım.
- It takes 10 minutes to get to the station.
- İstasyona gitmek 10 dakika alır.
- I'll give you thirty minutes to get ready.
- Sana hazırlanman için otuz dakika süre vereceğim.
- After talking to Tom for a few minutes, it became obvious that his French wasn't very good, so Mary switched to English.
- Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra Fransızcasının çok iyi olmadığı anlaşıldı, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.
- Tom took a nap for thirty minutes.
- Tom otuz dakika kestirdi.
- I saw Tom a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce Tom'u gördüm.
- About ten minutes later, the bell rang for tea.
- Yaklaşık on dakika sonra çay için zil çaldı.
- We're going to eat in just a few minutes.
- Biz sadece birkaç dakika içinde yemek yiyeceğiz.
- If you're not here within five minutes, the deal is off.
- Beş dakika içinde burada olmazsan, anlaşma iptal olur.
- In this school, a period is fifty minutes long.
- Bu okulda bir ders saati elli dakika uzunluğundadır.
- Tom has been waiting for us for the past thirty minutes.
- Tom son otuz dakikadır bizi bekliyor.
- Tom was here just a few minutes ago.
- Tom sadece birkaç dakika önce buradaydı.
- He should have been here ten minutes ago.
- On dakika evvel burada olmalıydı.
- I might be a few minutes late.
- Birkaç dakika geç kalabilirim.
- The city can be reached in less than 20 minutes by car from here.
- Şehre buradan arabayla 20 dakikadan daha kısa bir sürede ulaşılabilir.
- I'll be ready to go in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde gitmeye hazır olacağım.
- My watch loses two minutes a day.
- Saatim bir günde iki dakika geri kalır.
- Give us three minutes.
- Bize üç dakika verin.
- You're fifteen minutes early.
- On beş dakika erken geldin.
- It only takes thirty minutes by car.
- Araba ile sadece otuz dakika sürer.
- It only takes about fifteen minutes to walk to the station from here.
- Buradan istasyona yürümek yaklaşık 15 dakika sürüyor.
- Let the tea draw for ten minutes.
- Çay on dakika demlensin.
- We have three minutes remaining.
- Üç dakikamız kaldı.
- Can I call you back in twenty minutes?
- Seni yirmi dakika içerisinde geri arayabilir miyim?
- From home to work, it takes 40 minutes.
- Evden işe gitmek 40 dakika sürüyor.
- Tom will be leaving in thirty minutes.
- Tom otuz dakika içinde ayrılacak.
- I'll need a few minutes.
- Birkaç dakikaya ihtiyacım var.
- Let the tea draw for ten minutes.
- Çayı on dakika demlenmeye bırakın.
- Would one of you be willing to lend me your bicycle for twenty minutes or so?
- Biriniz bana bisikletini yirmi dakikalığına ödünç verebilir mi?
- We have three minutes remaining.
- Kalan üç dakikamız var.
- I'll wait another five minutes.
- Beş dakika daha bekleyeceğim.
- I'll finish it in two or three minutes.
- İki ya da üç dakika içerisinde onu bitireceğim.
- Tom got there thirty minutes early.
- Tom oraya otuz dakika erken geldi.
- Give me a couple more minutes.
- Bana birkaç dakika daha ver.
- Tom calls Mary every night and talks with her for at least 45 minutes.
- Tom her gece Mary'yi arayıp onunla en az 45 dakika konuşuyor.
- I have about three minutes.
- Yaklaşık üç dakikam var.
- I spoke to Tom just a few minutes ago.
- Tom'la birkaç dakika önce konuştum.
- My house is only five minutes' walk from the station.
- Evim istasyona sadece beş dakikalık yürüme mesafesindedir.
- Do you have a few minutes?
- Birkaç dakikanız var mı?
- Just give me three more minutes.
- Sadece bana üç dakika daha ver.
- Just give me three more minutes.
- Bana üç dakika daha ver.
- The meeting ended thirty minutes ago.
- Toplantı otuz dakika önce sona erdi.
- Gate closes 20 minutes before departure.
- Kapı kalkıştan 20 dakika önce kapanıyor.
- I got here thirty minutes ago.
- Buraya otuz dakika önce geldim.
- I'll give you thirty minutes.
- Sana 30 dakika veriyorum.
- You have five minutes to get dressed and come downstairs.
- Giyinip aşağı gelmek için beş dakikan var.
- Tom is only given fifteen minutes to eat his lunch.
- Öğle yemeğini yemesi için Tom'a sadece on beş dakika veriliyor.
- It is only 5 minutes left for New Year.
- Yeni yıla sadece 5 dakika kaldı.
- Because of the heavy snow, the train was 10 minutes late.
- Yoğun kar yağışı yüzünden, tren 10 dakika geç kaldı.
- I've some minutes left.
- Birkaç dakikam kaldı.
- Tom is three minutes behind schedule.
- Tom programın üç dakika gerisindedir.
- The next class starts in five minutes.
- Bir sonraki ders beş dakika içinde başlıyor.
- It is about ten minutes' walk to the station.
- İstasyon yaklaşık on dakikalık yürüme mesafesinde.
- Tom has only been gone fifteen minutes.
- Tom gideli sadece on beş dakika oldu.
- She got bored after fifteen minutes.
- O, on beş dakika sonra sıkıldı.
- It began to rain five minutes after I left home.
- Ben evden çıktıktan beş dakika sonra yağmur yağmaya başladı.
- We're only thirty minutes away.
- Sadece 30 dakika uzaktayız.
- Tom sat silently for 30 minutes.
- Tom, 30 dakika boyunca sessizce oturdu.
- I'll be at your place in about thirty minutes.
- Otuz dakika içinde senin evinde olacağım.
- Tom is only thirty minutes behind schedule.
- Tom programın yalnızca otuz dakika gerisindedir.
- It's a six minutes' walk to the bus stop.
- Otobüs durağına altı dakikalık bir yürüme mesafesi bulunuyor.
- Tom just left a few minutes ago.
- Tom sadece birkaç dakika önce ayrıldı.
- Tom will be here in five minutes.
- Tom beş dakika içinde burada olacak.
- I want a few more minutes.
- Birkaç dakika daha istiyorum.
- Boil chestnuts for at least 15 minutes.
- Kestaneleri en az on beş dakika boyunca kaynat.
- I was away for five minutes.
- Beş dakikalığına gitmiştim.
- The bus left five minutes ahead of time.
- Otobüs, vaktinden beş dakika önce kalktı.
- I was born just a few minutes before my brother Dan.
- Kardeşim Dan'den sadece birkaç dakika önce doğmuşum.
- We just rested thirty minutes ago.
- Daha otuz dakika önce dinlendik.
- Tom bought everything he needed in just thirty minutes.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi sadece otuz dakika içinde satın aldı.
- We're three minutes behind schedule.
- Programın üç dakika gerisindeyiz.
- My watch is ten minutes fast.
- Saatim on dakika ileridir.
- The school is located within five minutes' walk of the station.
- Okul istasyona beş dakikalık yürüyüş mesafesinde yer almaktadır.
- She put the tray in the oven for 10 minutes.
- Tepsiyi 10 dakika için fırına koydu.
- I'd like this meeting to last no more than twenty minutes.
- Bu toplantının yirmi dakikadan fazla sürmemesini istiyorum.
- Tom just left a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce çıktı.
- I will call you in a few minutes.
- Birkaç dakikaya seni arayacağım.
- The train is 10 minutes late today.
- Tren bugün 10 dakika gecikti.
- It's a few minutes before three o'clock.
- Saatin üç olmasına birkaç dakika kaldı.
- Tom was only three minutes late.
- Tom sadece üç dakika gecikti.
- We should be there in about thirty minutes.
- Otuz dakika içinde orada olmalıyız.
- My clock is five minutes fast.
- Saatim beş dakika ileri.
- Shepard remained in space only about 15 minutes.
- Shepard yalnızca 15 dakika kadar uzayda kaldı.
- The bus stop is five minutes' walk from here.
- Otobüs durağı, buradan beş dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- I think we'd better wait another thirty minutes.
- Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olur.
- Gate closes 20 minutes before departure.
- Kapı ayrılmadan 20 dakika önce kapatılır.
- It takes us thirty minutes to walk from here to the station.
- Buradan istasyona yürümek otuz dakikamızı alıyor.
- Can I come in for a few minutes?
- Birkaç dakikalığına içeri gelebilir miyim?
- They've been chanting for thirty minutes.
- Otuz dakikadır ilahi söylüyorlar.
- Tom escaped a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce kaçtı.
- With a bicycle, I could reach your house in 20 minutes.
- Bisikletle evinize 20 dakikada ulaşabilirim.
- Please remain seated for a few minutes.
- Lütfen birkaç dakika oturmaya devam edin.
- In ten minutes, the potatoes will be done.
- Patatesler on dakika içinde hazır olacak.
- Tom got here ten minutes ago.
- Tom buraya on dakika önce geldi.
- Will you notify me after 3 minutes?
- 3 dakika sonra bana bildirir misin?
- It's only four minutes from here by train.
- Buradan trenle sadece dört dakika uzaklıkta.
- There are only five minutes left till the train leaves and she hasn't appeared.
- Trenin kalkmasına sadece beş dakika kaldı ve o hala ortaya çıkmadı.
- If only I had left home five minutes earlier.
- Keşke evden beş dakika önce çıksaydım.
- The line has been busy for 30 minutes now.
- Hat 30 dakikadır meşgul.
- Tom spent more than thirty minutes there.
- Tom orada otuz dakikadan fazla zaman geçirdi.
- You only have six minutes to escape a modern home if it's on fire.
- Yangın varsa modern bir evden kaçmak için yalnızca altı dakikan var.
- He answered all the questions in ten minutes.
- Tüm soruları on dakika içinde cevapladı.
- Akira went out for a few minutes.
- Akira birkaç dakika için dışarı çıktı.
- Tom and some other men arrived fifteen minutes ago.
- Tom ve diğer bazı adamlar on beş dakika önce geldiler.
- His train left five minutes ago.
- Treni beş dakika önce kalktı.
- Then I can still have five more minutes of sleep.
- O zaman beş dakika daha uyuyabilirim.
- Tom was forty-five minutes late.
- Tom kırk beş dakika geç kaldı.
- There is a bus every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir otobüs vardır.
- Tom was here a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce buradaydı.
- The audience applauded for a full five minutes.
- Seyirciler tam beş dakika boyunca alkışladı.
- I was only five minutes late.
- Sadece beş dakika gecikmiştim.
- Every day has one-thousand four-hundred and forty minutes.
- Her gün bir bin dört yüz kırk dakikadır.
- It'll take at least thirty minutes longer.
- En az otuz dakika daha sürecek.
- We'll take off in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde kalkacağız.
- Tom called me about thirty minutes ago and said he was on his way.
- Tom yaklaşık otuz dakika önce beni aradı ve yolda olduğunu söyledi.
- Can you spare me a few minutes of your time?
- Bana zamanınızdan birkaç dakika ayırır mısınız?
- I'm counting the minutes until I see you again.
- Seni tekrar görünceye kadar dakikaları sayıyorum.
- It takes twenty minutes to walk from the station to school.
- İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürer.
- Tom got here thirty minutes ago.
- Tom 30 dakika önce geldi.
- Tom has to leave in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde gitmek zorunda.
- I've been on hold for ten minutes.
- On dakikadır hatta bekliyorum.
- It took him only a few minutes to realize his mistakes.
- Hatalarını fark etmesi sadece birkaç dakikasını aldı.
- If there were no air, man could not live even ten minutes.
- Hava yoksa insan on dakika bile yaşayamaz.
- Because of heavy snow, the plane from Beijing arrived 20 minutes late.
- Yoğun kar yüzünden Pekin'den gelen uçak 20 dakika geç geldi.
- The bus was delayed for ten minutes.
- Otobüs on dakika gecikti.
- Please remain seated for a few minutes.
- Lütfen birkaç dakika oturduğunuz yerde kalın.
- The train arrived ten minutes late.
- Tren on dakika geç vardı.
- The first bus will leave 10 minutes behind time.
- İlk otobüs 10 dakika gecikmeli kalkacak.
- It could take a few minutes.
- Birkaç dakika sürebilir.
- Tom can hold his breath for five minutes.
- Tom nefesini beş dakika tutabilir.
- My watch is two minutes fast.
- Saatim iki dakika hızlı.
- We'll call back in thirty minutes.
- Otuz dakika içinde geri arayacağız.
- The bus leaves in about two minutes.
- Otobüs iki dakika içinde kalkıyor.
- I've got a few minutes left.
- Birkaç dakikam kaldı.
- Can you do it in thirty minutes?
- Otuz dakika içinde yapabilir misin?
- Tom is about thirty minutes behind schedule.
- Tom programın yaklaşık otuz dakika gerisinde.
- Money can change a person in a few minutes.
- Para bir insanı birkaç dakika içinde değiştirebilir.
- The train runs every thirty minutes.
- Tren her otuz dakikada bir hareket ediyor.
- Tom sat in silence for 30 minutes.
- Tom 30 dakika boyunca sessizce oturdu.
- Our plane is thirty minutes late.
- Uçağımız otuz dakika geç kaldı.
- He'll be there in ten minutes.
- On dakika içinde orada olacak.
- I just did that a few minutes ago.
- Bunu sadece birkaç dakika önce yaptım.
- At the most, you'll only be 30 minutes late.
- En fazla 30 dakikacık geç kalırsın.
- The bus passed five minutes ago.
- Otobüs beş dakika önce geçti.
- He left about 10 minutes ago.
- Yaklaşık 10 dakika önce ayrıldı.
- The bus leaves every ten minutes.
- Otobüs, her on dakikada bir kalkıyor.
- I'll call Tom up in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde Tom'u arayacağım.
- Mary runs the mile in 7 minutes.
- Mary 7 dakikada bir mil koşar.
- I'm going to stay here a few minutes.
- Burada birkaç dakika kalacağım.
- I saw her a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce onu gördüm.
- Do you have a few minutes to spare?
- Ayıracak birkaç dakikanız var mı?
- I'll meet you there in five minutes.
- Beş dakika içinde orada buluşalım.
- The electricity came on again in a few minutes.
- Elektrik birkaç dakika içinde tekrar geldi.
- Tom will be here in fifteen minutes.
- Tom 15 dakika içinde burada olacak.
- We'll wait thirty more minutes.
- Otuz dakika daha bekleyeceğiz.
- Tom showed up 15 minutes late.
- Tom 15 dakika geç geldi.
- Our school is ten minutes' walk from here.
- Okulumuz buradan yürüyerek on dakika uzaklıkta.
- Ready or not, we have to be on stage in five minutes.
- Hazır ol ya da olma, beş dakika içinde sahnede olmamız gerekiyor.
- Our school is ten minutes' walk from here.
- Okulumuz buradan on dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- I was gone for 45 minutes.
- Kırk beş dakikalığına gitmiştim.
- My new can opener is sturdier than the old one, so hopefully it won't take 2 minutes to get at my beans anymore.
- Yeni konserve açacağım eskisinden daha sağlam, umarım artık fasulyelerime ulaşmak 2 dakika sürmez.
- I'll be ready in ten minutes.
- On dakika içinde hazır olacağım.
- Tom has three minutes to do it.
- Tom'un bunu yapmak için üç dakikası var.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
- Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- Can you meet me in the cafeteria in ten minutes?
- On dakika sonra kafeteryada buluşabilir miyiz?
- I'll be back in 30 minutes.
- 30 dakika içinde dönerim.
- Minutes turned into hours.
- Dakika saatlere dönüştü.
- We had better leave her alone for a few minutes.
- Birkaç dakika onu yalnız bıraksak iyi olur.
- The bus will arrive at the station in fifteen minutes.
- Otobüs on beş dakika içinde istasyona varacak.
- It's only going to take a couple of minutes.
- Bu sadece birkaç dakika sürecek.
- This watch loses three minutes a day.
- Bu saat günde üç dakika kaybediyor.
- Tom kept me waiting for more than 30 minutes.
- Tom beni 30 dakikadan fazla bekletti.
- The bus will arrive in about thirteen minutes.
- Otobüs 13 dakika içinde varacak.
- Buses run every ten minutes.
- Otobüsler her on dakikada bir kalkıyor.
- I got here thirty minutes early.
- Buraya otuz dakika erken vardım.
- Tom can't be in the car more than ten minutes or he gets sick.
- Tom arabada on dakikadan fazla kalamaz yoksa hastalanır.
- We've got thirty minutes.
- Otuz dakikamız var.
- He came 30 minutes late.
- O 30 dakika geç geldi.
- He turned up 30 minutes late.
- Otuz dakika geç döndü.
- She was able to solve the problem in ten minutes.
- Sorunu on dakika içinde çözebildi.
- Tom and Mary are going to be here in ten minutes.
- Tom ve Mary on dakika içinde burada olacaklar.
- It's just going to take about three minutes.
- Sadece üç dakika sürecek.
- I've only got fifteen minutes.
- Sadece on beş dakikam var.
- You've still got thirty minutes.
- Hâlâ otuz dakikan var.
- She made up her face in 20 minutes.
- O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
- Tell Tom we'll be there in thirty minutes.
- Tom'a 30 dakika içinde orada olacağımızı söyle.
- We have less than three minutes before the movie starts.
- Filmin başlamasına üç dakikadan az var.
- Tom is usually the last to leave, but last night Mary left ten minutes after he did.
- Genelde en geç Tom ayrılır, ama Mary dün gece ondan 10 dakika sonra ayrıldı.
- Tom can get there in ten minutes if he drives fast.
- Tom hızlı sürerse oraya on dakikada varabilir.
- The bus will arrive within ten minutes.
- Otobüs, on dakika içinde gelecektir.
- Shepard remained in space only about 15 minutes.
- Shepard uzayda sadece 15 dakika kaldı.
- I don't plan to wait for more than thirty minutes.
- Otuz dakikadan fazla beklemeyi planlamıyorum.
- I saw him a few minutes ago.
- Onu birkaç dakika önce gördüm.
- The train departs in five minutes.
- Tren beş dakika içinde kalkıyor.
- I will be back in less than five minutes.
- Beş dakikadan daha az bir sürede döneceğim.
- You've got five minutes.
- Beş dakikan var.
- It takes us thirty minutes to walk from here to the station.
- Buradan istasyona yürümemiz otuz dakikamızı alır.
- Because of the heavy snow, the train was 10 minutes late.
- Yoğun kar yüzünden tren 10 dakika rötar yaptı.
- We just have a few minutes.
- Sadece birkaç dakikamız var.
- Tom got there thirty minutes early.
- Tom oraya otuz dakika erken gitti.
- The speaker referred to his notes every few minutes.
- Konuşmacı birkaç dakikada bir notlarına atıfta bulundu.
- You're thirty minutes early, aren't you?
- Sen otuz dakika erken geldin, değil mi?
- Tom was only at Mary's party for a few minutes.
- Tom, Mary'nin partisinde sadece birkaç dakika kaldı.
- The movie started five minutes ago.
- Film beş dakika önce başladı.
- Do you do at least 60 minutes of exercise a day?
- Günde en az 60 dakika egzersiz yapıyor musunuz?
- I'm leaving in ten minutes.
- On dakika içinde gidiyorum.
- Why don't you stick around for a few minutes?
- Neden birkaç dakika kalmıyorsun?
- Tom ate the three apples in less than five minutes.
- Tom beş dakikadan daha az bir sürede üç elma yedi.
- It's only ten minutes' walk from here.
- O, buradan sadece 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- Can you spare me a few minutes of your valuable time?
- Bana değerli zamanınızdan birkaç dakika ayırabilir misiniz?
- What did I just tell you a few minutes ago?
- Birkaç dakika önce size ne söyledim?
- We will be landing in 15 minutes.
- 15 dakika içinde inmiş olacağız.
- My watch loses three minutes a day.
- Saatim bir günde üç dakika geri kalır.
- If you convert 48 hours into minutes, how many minutes does that make?
- 48 saati dakikaya çevirirseniz, kaç dakika eder?
- If you have a couple minutes, could you hear me out?
- Birkaç dakikanız varsa, beni dinler misiniz?
- I missed the bus by three minutes.
- Otobüsü üç dakika ile kaçırdım.
- I will call you in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde seni arayacağım.
- Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life.
- Birisi bana içtiğin her sigaranın hayatından yedi dakika götürdüğünü söylemişti.
- The TAM 224 will be 20 minutes delayed today.
- TAM 224 bugün 20 dakika gecikecek.
- It didn't last more than three minutes.
- Üç dakikadan fazla sürmedi.
- He arrived here ten minutes early.
- Buraya on dakika erken geldi.
- I was ten minutes late for school.
- Okula on dakika geç kaldım.
- It took him ten minutes to solve the problem.
- Problemi çözmesi on dakika sürdü.
- The electricity came on again in a few minutes.
- Elektrik birkaç dakika içerisinde tekrar geldi.
- I'll be with you in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde yanınızda olacağım.
- No sinner is ever saved after the first twenty minutes of a sermon.
- Bir vaazın ilk yirmi dakikasından sonra hiçbir günahkar kurtulmaz.
- The bomb was defused just minutes before it would have exploded.
- Bomba patlamadan sadece birkaç dakika önce etkisiz hale getirildi.
- I just woke up a few minutes ago.
- Sadece birkaç dakika önce uyandım.
- Tom sprang out of bed, threw on some clothes, ate breakfast and was out of the door within ten minutes.
- Tom yataktan fırladı, üzerine bir şeyler giydi, kahvaltısını yaptı ve on dakika içinde kapıdan çıktı.
- If only I had left home five minutes earlier.
- Keşke evden beş dakika erken çıksaydım.
- You said that thirty minutes ago.
- Bunu otuz dakika önce söylemiştin.
- The trouble is that my watch gains three minutes a day.
- Sorun saatimin günde üç dakika ileri gitmesi.
- It's only going to take three minutes.
- Bu sadece üç dakika sürecek.
- It is no more than ten minutes' walk from here.
- Buradan yürüyerek on dakikadan fazla tutmaz.
- Just give us a couple of minutes.
- Bize birkaç dakika ver.
- What has become of the book I put here a few minutes ago?
- Birkaç dakika önce buraya koyduğum kitaba ne oldu?
- The others will arrive in a few minutes.
- Diğerleri birkaç dakika içinde gelecek.
- I still have a few minutes.
- Benim hâlâ birkaç dakikam var.
- We'll be leaving in a few minutes.
- Biz birkaç dakika içinde ayrılıyor olacağız.
- It takes only three minutes for the water to boil.
- Suyu kaynatmak sadece üç dakika sürer.
- My hometown is located about 20 minutes from a large city.
- Benim doğduğum yer büyük bir şehre yaklaşık 20 dakikalık mesafede yer almaktadır.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
- Üzgünüm, muhtemelen 20 dakika geç kalacağım.
- I walk to school in 30 minutes.
- Okula yürüyerek 30 dakikada gidiyorum.
- Layla had thirty minutes to arrive there.
- Layla'nın oraya varmak için otuz dakikası vardı.
- We could've saved Tom if we'd arrived just a few minutes earlier.
- Birkaç dakika erken gelseydik Tom'u kurtarabilirdik.
- I'll give you five minutes.
- Sana beş dakika vereceğim.
- I'm counting the minutes until I see you again.
- Seni tekrar görmek için dakikaları sayıyorum.
- I asked for this thirty minutes ago.
- Ben bunu otuz dakika önce istedim.
- Tom got here ten to fifteen minutes after Mary.
- Tom Mary'den on ila on beş dakika sonra buraya geldi.
- I'll be leaving in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde çıkacağım.
Show More (1667)
|