|
- In our opinion the indiscriminate nature of this amendment is not good.
- Bize göre bu değişikliğin ayrım gözetmeyen yapısı iyi değildir.
- But that there is, to all intents and purposes, only an American system is not good at all.
- Ama tüm niyet ve amaçlar için sadece bir Amerikan sistemi olması hiç de iyi değil.
- We are making progress and you are gradually retracting, and that is not good.
- Biz ilerleme kaydediyoruz ve siz yavaş yavaş geri çekiliyorsunuz ve bu iyi değil.
- That is not strictly in compliance with European law and, therefore, the situation is not good.
- Bu, Avrupa hukuku ile tam olarak uyumlu değildir ve bu nedenle durum iyi değildir.
- Once again that is not good.
- Bu bir kez daha iyi değil.
- In our opinion, the indiscriminate nature of this amendment is not good.
- Bize göre, bu değişikliğin ayrım gözetmeyen yapısı iyi değildir.
- It is not good to want a thing too much.
- Bir şeyi çok fazla istemek iyi değildir.
- It is not good to want a thing too much.
- Bir şeyi çok istemek iyi değildir.
- I'm not good at tennis.
- Teniste iyi değilim.
- It's not good for anybody.
- Kimse için iyi değil.
- Mary is not good at masking her emotions.
- Mary duygularını maskelemekte iyi değildir.
- It's not good.
- O iyi değil.
- This is not good at all.
- Bu hiç iyi değil.
- It's not good for my heart.
- Bu kalbim için iyi değil.
- I'm not good at telling jokes.
- Fıkra anlatmakta iyi değilimdir.
- It's not good for anybody.
- Bu hiç kimse için iyi değil.
- He's not good at remembering names.
- O, isimleri hatırlamada iyi değildir.
- It's not good to count all the things that you have already given.
- Vermiş olduğunuz her şeyin hesabını yapmak iyi değildir.
- I'm not good with kids.
- Çocuklarla aram iyi değildir.
- Even in paradise it is not good to be alone.
- Cennette bile yalnız kalmak iyi değildir.
- Smoking is not good for the health.
- Sigara içmek sağlık için iyi değildir.
- It's not good to overeat.
- Aşırı yemek iyi değildir.
- Potato chips are not good for you.
- Patates cipsi senin için iyi değil.
- Excitement is not good for a man of my age.
- Heyecan benim yaşımdaki bir adam için iyi değil.
- I'm not good at Russian.
- Rusçada iyi değilim.
- I'm not good at driving.
- Araba kullanmakta iyi değilim.
- As a rule, Japanese people are not good at foreign languages.
- Genel olarak, Japonlar yabancı dil konusunda iyi değildir.
- I'm not good at it.
- O işte iyi değilim.
- Even though I studied French for three years in school, I'm not good at speaking it.
- Okulda üç yıl Fransızca öğrenmeme rağmen, onu konuşmada iyi değilim.
- I'm not good at dancing.
- Dans etmekte iyi değilim.
- I'm not good at doing that because I never practice.
- Bunu yapmakta iyi değilim çünkü asla pratik yapmıyorum.
- He is not good at putting his thoughts into words.
- Düşüncelerini kelimelere dökme konusunda iyi değil.
- I'm really not good at that kind of thing.
- Gerçekten bu tarz işlerde iyi değilim.
- I'm not good at doing that.
- Bunu yapmakta iyi değilim.
- I'm not good at multitasking.
- Çoklu görevlerde iyi değilimdir.
- I'm not good at public speaking.
- Topluluk önünde konuşmakta iyi değilimdir.
- I'm not good at making jokes.
- Şaka yapmakta iyi değilimdir.
- Indeed you know a lot of things, but you're not good at teaching them.
- Doğrusu çok şey biliyorsunuz ama onları öğretmede iyi değilsiniz.
- Mary is not good at masking her emotions.
- Mary duygularını maskelemede iyi değildir.
- Today is not good for me.
- Bugün benim için iyi değil.
- She's just not good at dancing.
- Dans etmekte iyi değil.
- It is not good for you to break your promise.
- Sözünü tutmaman iyi değil.
- It is not good for the health to smoke too much.
- Çok fazla sigara içmek, sağlık için iyi değil.
- Mary is not good at reading maps.
- Mary harita okumakta iyi değildir.
- It is not good to borrow money from him.
- Ondan para ödünç almak iyi değildir.
- I'm not good at swimming.
- Yüzmede iyi değilim.
- It is not good for the health to smoke too much.
- Çok fazla sigara içmek, sağlık için iyi değildir.
- My English is not good at all.
- İngilizcem hiç iyi değil.
- It is not good to tell a lie.
- Yalan söylemek iyi değildir.
- Gaining too much weight is not good for your health.
- Çok fazla kilo almak sağlığınız için iyi değil.
- It's not good to stay up late at night.
- Gece geç saatlere kadar ayakta kalmak iyi değildir.
- But the coffee's not good.
- Ama kahve iyi değil.
- That's not good for your health.
- O, sağlığın için iyi değil.
- That's not good at all.
- Bu hiç iyi değil.
- I'm not good at reading maps.
- Ben haritaları okumada iyi değilim.
- I can read French, but I'm not good at speaking it.
- Fransızca okuyabiliyorum ama konuşmada iyi değilim.
- This weather is not good for the crops.
- Bu hava ekinler için iyi değil.
- Tom is not good at hiding his emotions.
- Tom duygularını saklamada iyi değildir.
- It's not good.
- İyi değil.
- Monday's not good.
- Pazartesi iyi değil.
- I'm not good at drawing.
- Çizim konusunda iyi değilim.
- I'm not good with names.
- İsimlerle aram iyi değildir.
- Frequent sex is not good.
- Sık seks iyi değildir.
- Even though I studied French for three years in school, I'm not good at speaking it.
- Okulda üç yıl Fransızca çalışmış olmama rağmen konuşmada iyi değilim.
- I'm not good at Russian.
- Rusça'da iyi değilim.
- I'm not good at piano.
- Piyanoda iyi değilimdir.
- They're not good.
- İyi değiller.
- I'm not good at fishing.
- Balık tutmada iyi değilim.
- I'm not good at singing.
- Ben şarkı söylemede iyi değilim.
- I'm not good at self-promotion.
- Kendimi tanıtmakta iyi değilimdir.
- This is not good.
- Bu iyi değil.
- It is not good to borrow money from him.
- Ondan borç para almak iyi değil.
- I'm not good at negotiating.
- Pazarlıkta iyi değilimdir.
- The bus service is not good between nine and ten.
- Otobüs servisi dokuz ve on arasında iyi değil.
- I'm not good at cooking.
- Yemek pişirmede iyi değilim.
- I am not good at German at all.
- Almanca'da hiç de iyi değilim.
- You're not good at telling scary stories.
- Korkutucu hikayeler anlatmada iyi değilsin.
- Idling away your time is not good.
- Zamanını boşa harcaman iyi değildir.
- I'm really not good at that kind of thing.
- Bu tür şeylerde gerçekten iyi değilim.
- It is not good to ridicule him in public.
- Toplum içinde onunla alay etmek iyi değil.
- What kinds of things are you not good at doing?
- Ne tür şeyleri yapmakta iyi değilsin?
- I'm not good at cooking.
- Aşçılıkta iyi değilimdir.
- That's not good for your health.
- Bu sağlığınız için iyi değil.
- I'm not good at math.
- Matematikte iyi değilim.
- The weather outlook for tomorrow is not good.
- Yarın için hava durumu iyi değil.
- Tom is pretty good at baseball, but he's not good enough to play on our team.
- Tom beyzbolda oldukça iyi ama bizim takımda oynayacak kadar iyi değil.
- I'm not good at giving advice.
- Tavsiye vermekte iyi değilimdir.
- These boys are not good at speaking to girls.
- Bu çocuklar kızlarla konuşmada iyi değiller.
- It is not good to eat between meals.
- Öğün aralarında yemek yemek iyi değildir.
- I can understand French fairly well, but I'm not good at speaking it.
- Fransızcayı oldukça iyi anlıyorum ama konuşmakta iyi değilim.
- I'm not good at giving advice.
- Ben tavsiye vermede iyi değilim.
- Tom is not good at keeping secrets.
- Tom sır saklamada iyi değildir.
- That's not good for your health.
- Sağlığınız için iyi değil.
- I'm not good at driving.
- Ben araba kullanmada iyi değilim.
- I'm not good at doing that.
- Bunu yapmada iyi değilim.
- I can read French, but I'm not good at speaking it.
- Fransızca okuyabilirim fakat onu konuşmakta iyi değilim.
- I'm not good at small talk.
- Geyik muhabbeti yapmakta iyi değilimdir.
- Excitement is not good for a man of my age.
- Benim yaşımdaki bir erkek için heyecan iyi değil.
- I'm not good at eating Japanese food with chopsticks.
- Çubukla Japon yemeği yemekte iyi değilim.
- I'm not good at dancing.
- Dans etmede iyi değilim.
- I speak Japanese a little, but I'm not good at it, yet.
- Biraz Japonca konuşabiliyorum ama henüz iyi değilim.
- I'm not good at pretending.
- Rol yapmakta iyi değilimdir.
- I'm not good at carpentry.
- Marangozlukta iyi değilim.
- I am not good at sports.
- Sporda iyi değilim.
- I'm not good at public speaking.
- Ben halkın önünde konuşmakta iyi değilim.
- I'm not good at sports.
- Sporda iyi değilim.
- I'm not good at this sort of thing.
- Bu tür şeylerde iyi değilimdir.
- It is not good for a scientist to get emotional.
- Bir bilim adamının duygusallaşması iyi değildir.
- Potato chips are not good for you.
- Patates cipsi senin için iyi değildir.
- Sitting all day is not good for you.
- Bütün gün oturmak sizin için iyi değil.
- However, I'm not good at speaking English.
- Yine de İngilizce konuşmakta iyi değilim.
- It is not good for her to live alone.
- Yalnız yaşamak onun için iyi değil.
- Mary is not good at reading maps.
- Mary haritaları okumada iyi değildir.
- As a rule, Japanese people are not good at foreign languages.
- Genellikle, Japon halkı yabancı dillerde iyi değil.
- I'm not good at thinking logically.
- Mantıklı düşünmek konusunda iyi değilim.
- I am not good at mathematics.
- Ben matematikte iyi değilim.
- You're not good at this.
- Bu işte iyi değilsin.
- She is not good at cooking.
- Yemek pişirmede iyi değildir.
- Gaining too much weight is not good for your health.
- Çok fazla kilo almak sağlığınız için iyi değildir.
- My English is not good at all.
- Benim İngilizcem hiç iyi değil.
- I'm not good at piano.
- Piyanoda iyi değilim.
- The river water is not good.
- Nehir suyu iyi değil.
- Tom is not good at hiding his emotions.
- Tom duygularını saklamakta iyi değil.
- The prognosis is not good.
- Tahminler iyi değil.
- I'm not good at Latin.
- Latince'de iyi değilim.
- Monday's not good.
- Pazartesi iyi değildir.
- You are not good for my health!
- Sen sağlığım için iyi değilsin!
- I'm not good at speaking French.
- Fransızca konuşmada iyi değilim.
- The food is not good.
- Yemekler iyi değil.
- You are not good for my health!
- Sağlığım için iyi değilsin!
- Becoming too fat is not good for one's health.
- Çok şişmanlamak, insanın sağlığı için iyi değildir.
- I'm not good at playing the piano because I never practice.
- Piyano çalmakta iyi değilim çünkü hiç pratik yapmıyorum.
- That's not good for business.
- Bu iş için iyi değil.
- I'm not good at keeping secrets.
- Sır saklamakta iyi değilimdir.
- I can understand French fairly well, but I'm not good at speaking it.
- Fransızcayı oldukça iyi anlayabiliyorum ama onu konuşmakta iyi değilim.
- I am not good at mathematics.
- Matematikte iyi değilimdir.
- I'm not good at lying.
- Yalan söylemekte iyi değilimdir.
- Tom is just not good at dancing.
- Tom dans etmekte iyi değil.
- I'm not good with names.
- İsimlerle aram iyi değil.
- I'm not good at speaking French yet.
- Henüz Fransızca konuşmakta iyi değilim.
- What kinds of things are you not good at doing?
- Ne tür şeyler yapmakta iyi değilsin?
- That's probably not good.
- O muhtemelen iyi değil.
- Doing this is not good.
- Bunu yapmak iyi değil.
- But coffee is not good.
- Ama kahve iyi değil.
- I'm not good at anything.
- Hiçbir şeyde iyi değilim.
- I'm not good at reading maps.
- Ben de harita okumakta iyi değilim.
- That's probably not good.
- Bu muhtemelen iyi değil.
- Staying up late is not good for the health.
- Geç saatlere kadar ayakta kalmak sağlık için iyi değildir.
- The barbers around here are not good.
- Bu çevredeki berberler iyi değildirler.
- My German is still not good.
- Almancam hâlâ iyi değil.
- These boys are not good at speaking to girls.
- Bu çocuklar kızlarla konuşmakta iyi değiller.
- It is not good to eat between meals.
- Öğünler arasında yemek yemek iyi değildir.
- I'm not good at French.
- Fransızcam iyi değil.
- It's not good to do that.
- Bunu yapmak iyi değil.
- It is not good that you did not ask her name.
- Onun adını sormamış olman iyi değil.
- I'm not good at French and neither is Tom.
- Fransızcada iyi değilim, Tom da öyle.
- Idling away your time is not good.
- Zamanınızı boşa harcamak iyi değildir.
- This mushroom is not good to eat.
- Bu mantarın yenmesi iyi değildir.
- He is not good at mathematics.
- Matematikte iyi değil.
- It's not good to sleep with him on the first date.
- İlk buluşmada onunla yatmak iyi değil.
- I'm not good at keeping secrets.
- Sır saklamakta iyi değilim.
- I speak French a little, but I'm not good at it yet.
- Ben biraz Fransızca konuşuyorum ama henüz bunda iyi değilim.
- It is not good for her to live alone.
- Onun yalnız yaşaması iyi değil.
- I'm not good at speaking English yet.
- Henüz İngilizce konuşmakta iyi değilim.
- I'm not good at playing the piano because I never practice.
- Asla pratik yapmadığım için piyano çalmakta iyi değilim.
- They went to the mountain, but the weather was not good.
- Onlar dağa gittiler fakat hava iyi değildi.
- They went to the mountain, but the weather was not good.
- Dağa gittiler ama hava iyi değildi.
- It's not good to stay up late at night.
- Gece geç saatlere kadar yatmamak iyi değildir.
- I'm not good at singing.
- Şarkı söylemekte iyi değilim.
- Doing this is not good.
- Bunu yapmak iyi değildir.
- I'm not good at cooking.
- Yemek yapmada iyi değilim.
- I'm not good at doing that because I never practice.
- Bunu yapmakta iyi değilim çünkü hiç pratik yapmıyorum.
- However, I'm not good at speaking English.
- Ancak İngilizce konuşmada iyi değilim.
- I'm not good at meeting people.
- İnsanlarla tanışmakta iyi değilim.
- I'm not good at multitasking.
- Çoklu görevde iyi değilim.
- It's not good to read in a dark room.
- Karanlık bir odada okumak iyi değildir.
- I'm not good at this.
- Bu işte iyi değilim.
- The light here's not good for reading.
- Buradaki ışık okumak için iyi değil.
- I'm not good at French and neither is Tom.
- Fransızcam iyi değil, Tom da öyle.
- It is not good to laugh at others.
- Başkalarına gülmek iyi değildir.
- He's not good at remembering names.
- İsimleri hatırlamakta iyi değil.
- I'm not good at making jokes.
- Şaka yapmakta iyi değilim.
- It is not good for a scientist to get emotional.
- Duygusal olmak bir bilim adamı için iyi değil.
- I am not good.
- Ben iyi değilim.
- I'm not good at small talk.
- Havadan sudan konuşmakta iyi değilim.
- I'm not good at speaking French.
- Fransızca konuşmakta iyi değilim.
- The barbers around here are not good.
- Buradaki berberler iyi değil.
- You're not good at telling scary stories.
- Korkunç hikayeler anlatmakta iyi değilsin.
- Computer games are not good for one's health.
- Bilgisayar oyunları sağlık için iyi değil.
- I'm not good at thinking logically.
- Mantıklı düşünme konusunda iyi değilimdir.
- I'm not good at playing the piano because I never practice.
- Piyano çalmakta iyi değilim çünkü asla pratik yapmıyorum.
- If you know that something unpleasant will happen, that you will go to the dentist for example, or to France, then that is not good.
- Hoş olmayan bir şey olacağını, örneğin dişçiye ya da Fransa'ya gideceğinizi biliyorsanız, bu iyi değildir.
- Even in paradise it is not good to be alone.
- Cennette bile yalnız olmak iyi değildir.
- Green water is not good to drink.
- Yeşil su içmek için iyi değildir.
- I'm not good at fishing.
- Balık tutmakta iyi değilim.
- I'm not good at lying.
- Yalan söylemede iyi değilim.
- Tom is not good at keeping secrets.
- Tom sır saklamakta iyi değildir.
- My English is not good enough to explain my trouble.
- İngilizcem derdimi anlatacak kadar iyi değil.
- It's not good to sleep in the car.
- Arabada uyumak iyi değil.
- It is not good to ridicule him in public.
- Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil.
- I'm not good at basketball.
- Basketbolda iyi değilim.
- I speak French a little, but I'm not good at it yet.
- Biraz Fransızca konuşabiliyorum ama henüz iyi değilim.
- She is not good at cooking.
- Yemek yapmakta iyi değil.
- I'm not good at eating Japanese food with chopsticks.
- Japon yemeklerini çubuklarla yemekte iyi değilim.
- His idea is not good.
- Onun fikri iyi değil.
- The food is not good.
- Yiyecek iyi değil.
- That's not good.
- Bu iyi değil.
- Sleeping with the television on is not good for the brain.
- Açık televizyonla uyumak beyin için iyi değildir.
- Computer games are not good for one's health.
- Bilgisayar oyunları insan sağlığı için iyi değildir.
- It's not good to sleep in the car.
- Araba da uyumak iyi değildir.
- Even though I studied English for 6 years in school, I'm not good at speaking it.
- Okulda 6 yıl İngilizce eğitimi almış olmama rağmen, konuşmada iyi değilim.
- Sleeping with the television on is not good for the brain.
- Televizyon açıkken uyumak beyin için iyi değildir.
- It is not good for your health to shut yourself in all day.
- Bütün gün kendinizi eve kapamak sağlığınız için iyi değildir.
- I am not good at German at all.
- Almancam hiç iyi değildir.
- You're not good at this, are you?
- Bu işte iyi değilsin, değil mi?
- My eyesight is not good.
- Görme yeteneğim iyi değil.
- Today's broccoli is not good because it has been boiled for too long.
- Bugünkü brokoli iyi değil çünkü çok uzun süre haşlanmış.
- It's not good to sleep with him on the first date.
- İlk randevuda onunla yatmak iyi değildir.
- I'm not good at cooking.
- Yemek yapmakta iyi değilim.
- It is not good for your health to shut yourself in all day.
- Bütün gün kendinizi eve kapatmanız sağlığınız için iyi değil.
- Tom is not good at talking about his emotions.
- Tom duyguları hakkında konuşmakta iyi değildir.
- Even though I have studied English at school for the past six years, I'm still not good at speaking it.
- Son altı yıldır okulda İngilizce öğrenmeme rağmen, hâlâ onu konuşmada iyi değilim.
- I'm not good at French.
- Fransızcada iyi değilim.
- My French is not good at all.
- Fransızcam hiç iyi değil.
- The prognosis is not good.
- Prognoz iyi değil.
- I'm not good at small talk.
- Havadan sudan konuşmada iyi değilimdir.
- I'm not good at negotiating.
- Ben pazarlık etmekte iyi değilim.
- They're not good.
- Onlar iyi değil.
- You're not good at this, are you?
- Bu konuda iyi değilsin, değil mi?
- I'm not good at telling jokes.
- Fıkra anlatmada iyi değilim.
- I speak Japanese a little, but I'm not good at it, yet.
- Biraz Japonca konuşuyorum ama henüz onda iyi değilim.
- I'm not going to tell you because you're not good at keeping secrets.
- Sana söylemeyeceğim çünkü sır saklamakta iyi değilsin.
- The prognosis is not good.
- Hastalığın seyri iyi değil.
Show More (230)
|
