|
- He was averse to hoo-ha, could be very obstinate, yet was at times almost shy.
- Gürültü patırtıdan hoşlanmazdı, çok inatçı olabilirdi, ancak zaman zaman neredeyse utangaçtı.
- I have heard it said on occasions that reality is obstinate and we cannot express our opinion on numbers.
- Zaman zaman gerçekliğin inatçı olduğunun ve rakamlar üzerinden görüş bildiremeyeceğimizin söylendiğini duydum.
- I have heard it said on occasions that reality is obstinate and we cannot express our opinion on numbers.
- Gerçekliğin inatçı olduğu ve rakamlar üzerinden fikir beyan edemeyeceğimizin zaman zaman söylendiğini duydum.
- As he grew older, he became more obstinate.
- Yaşlandıkça daha inatçı oldu.
- I didn't think Tom would be so obstinate.
- Tom'un bu kadar inatçı olacağını düşünmemiştim.
- She is an obstinate girl.
- O inatçı bir kız.
- Tom isn't usually this obstinate.
- Tom genellikle bu kadar inatçı değildir.
- Tom was obstinate.
- Tom inatçıydı.
- She is obstinate.
- İnatçı biridir.
- He is the most obstinate child I have ever seen.
- Gördüğüm en inatçı çocuk.
- I think Tom is obstinate.
- Bence Tom inatçı.
- Tom is obstinate, but Mary isn't.
- Tom inatçı ama Mary değil.
- Tom and Mary are both obstinate, aren't they?
- Tom ve Mary inatçıdırlar, değil mi?
- Tom is quite obstinate.
- Tom oldukça inatçı.
- Tom is very obstinate.
- Tom çok inatçı.
- I didn't think Tom would be so obstinate.
- Tom'un bu kadar inatçı olacağını sanmıyordum.
- He became more obstinate as he grew older.
- Büyüdükçe daha inatçı oldu.
- She is obstinate.
- O inatçı.
- Tom used to be obstinate.
- Tom inatçıydı.
- He became more obstinate as he grew older.
- Yaşlandıkça daha da inatçı oldu.
- Tom is very obstinate.
- Tom çok inatçıdır.
- He was too obstinate, but on the other hand he was reliable.
- Çok inatçıydı ama öte yandan güvenilirdi.
- Tom is obstinate.
- Tom inatçı.
- I think Tom is obstinate.
- Tom'un inatçı olduğunu düşünüyorum.
- Tom is quite obstinate, isn't he?
- Tom oldukça inatçı, değil mi?
- Tom is quite obstinate.
- Tom oldukça inatçıdır.
- Tom said Mary was likely to be obstinate.
- Tom, Mary'nin inatçı olabileceğini söyledi.
- Tom said Mary was likely to be obstinate.
- Tom Mary'nin muhtemelen inatçı olacağını söyledi.
- Tom is obstinate.
- Tom inatçıdır.
- Tom used to be obstinate.
- Tom eskiden inatçıydı.
- She is an obstinate girl.
- O inatçı bir kızdır.
- Tom is an obstinate boy.
- Tom inatçı bir çocuk.
- Do people ever accuse you of being obstinate?
- İnsanlar sizi hiç inatçı olmakla suçluyor mu?
- Tom is being quite obstinate, isn't he?
- Tom oldukça inatçı davranıyor, değil mi?
- Tom is obstinate, but Mary isn't.
- Tom inatçıdır ama Mary değildir.
- Tom says I'm obstinate.
- Tom inatçı olduğumu söylüyor.
- Tom is being quite obstinate, isn't he?
- Tom oldukça inatçı, değil mi?
- He was too obstinate, but on the other hand he was reliable.
- İnatçıydı ama diğer yandan güvenilirdi.
- As he grew older, he became more obstinate.
- Yaşlandıkça daha da inatçı oldu.
- He is the most obstinate child I have ever seen.
- Şu ana kadar gördüğüm en inatçı çocuk.
- Tom isn't usually this obstinate.
- Tom genellikle bu kadar inatçı değil.
- Tom is obstinate, isn't he?
- Tom inatçı, değil mi?
- You're obstinate.
- Sen inatçısın.
Show More (40)
|
