|
- Yet this is just a drop in the ocean.
- Yine de bu okyanusta sadece bir damla.
- That, though, will be but a drop in the ocean.
- Ancak bu, okyanusta sadece bir damla olacaktır.
- Global warming and the linked heating of our oceans are also considerations.
- Küresel ısınma ve buna bağlı olarak okyanuslarımızın ısınması da dikkate alınması gereken hususlardır.
- Are these merely drops in the ocean or do they make a substantial contribution?
- Bunlar okyanusta sadece damlalar mı yoksa önemli bir katkı mı sağlıyorlar?
- We are on an ocean without any rescue boats for the workers.
- İşçiler için kurtarma botlarının olmadığı bir okyanustayız.
- However, it remains a drop in the ocean.
- Bununla birlikte, okyanusta bir damla olarak kalmaktadır.
- LIFE is just a drop in the ocean of European policy.
- LIFE, Avrupa politikasının okyanusunda sadece bir damladır.
- However, for that to happen, a better foundation is required at this side of the ocean.
- Ancak bunun gerçekleşmesi için okyanusun bu tarafında daha iyi bir temele ihtiyaç vardır.
- We are on an ocean without any rescue boats for the workers.
- İşçiler için kurtarma botu olmayan bir okyanustayız.
- I urge you not to be deterred by this resistance from the other side of the ocean.
- Okyanusun diğer tarafından gelen bu direnişin sizi yıldırmamasını tavsiye ediyorum.
- I would not necessarily agree that the ocean is easier to control.
- Okyanusu kontrol etmenin daha kolay olduğu görüşüne katılmıyorum.
- It can be compared to a great ship sailing across a wide ocean.
- Büyük bir okyanusta seyreden büyük bir gemiye benzetilebilir.
- Our points of view are oceans apart.
- Bakış açılarımız okyanuslar kadar farklı.
- The Portuguese example of delocalising businesses is just a drop in the ocean, but it is representative.
- İşletmelerin yerlerinden edilmesine ilişkin Portekiz örneği okyanusta sadece bir damla olsa da temsili bir örnektir.
- There was no light and a whole ocean crushing down on you.
- Hiç ışık yoktu ve koca bir okyanus üzerinize çöküyordu.
- There was no light and a whole ocean crushing down on you.
- Hiç ışık yoktu ve koskoca okyanus üzerine abanıyordu.
- There was no light and a whole ocean crushing down on you.
- Hiç ışık yoktu ve koca bir okyanus üzerine çağlıyordu.
- I prefer the mountains to the ocean.
- Ben dağları okyanusa tercih ederim.
- The ocean is slightly alkaline.
- Okyanus hafifçe alkalidir.
- Mary is a pool type, and Tom is an ocean type.
- Mary bir havuz tipidir ve Tom bir okyanus tipidir.
- It's a mere drop in the ocean.
- Okyanusta sadece bir damla.
- How many oceans are there?
- Kaç tane okyanus var?
- Oceanographers study the ocean.
- Oşinograflar okyanusu inceler.
- Mary drowned in the ocean.
- Mary okyanusta boğuldu.
- The view of the ocean was wonderful.
- Okyanus manzarası harikaydı.
- We listened to the ocean.
- Biz okyanusu dinledik.
- She lives near the ocean, but she can't swim.
- Okyanusun yanında yaşar ama yüzemez.
- We drowned in the ocean.
- Biz okyanusta boğulduk.
- I want to see the ocean.
- Okyanusu görmek istiyorum.
- The view of the ocean from the road was spectacular.
- Yoldan okyanus manzarası muhteşemdi.
- After the storm, the ocean was calm.
- Fırtınadan sonra, okyanus sakindi.
- I sometimes go to the local pool to swim, but I prefer swimming in the ocean.
- Bazen yüzmek için yerel havuza gidiyorum ama okyanusta yüzmeyi tercih ediyorum.
- I know someone who has never seen the ocean.
- Okyanusu hiç görmemiş birini tanıyorum.
- Which ocean separates China and America?
- Çin ve Amerika'yı hangi okyanus ayırır?
- The ocean contains about 97% of all the water on Earth.
- Okyanus, Dünya'daki tüm suyun yaklaşık %97'sini içerir.
- The oceans are warming faster than scientists previously thought.
- Okyanuslar bilim adamlarının daha önce düşündüğünden daha hızlı ısınıyor.
- Tom lives near the ocean.
- Tom okyanusa yakın bir yerde yaşıyor.
- She has never seen the ocean.
- O hiç okyanus görmedi.
- The world's oceans are acidifying.
- Dünya okyanusları asitleniyor.
- Tom was sitting on a wall and looking out at the ocean.
- Tom bir duvarın üzerine oturmuş okyanusa bakıyordu.
- Japan is surrounded by the ocean.
- Japonya okyanusla çevrili.
- He drowned in the ocean.
- O okyanusta boğuldu.
- Japan is surrounded by the ocean.
- Japonya okyanusla çevrilidir.
- Tom sailed across the ocean in five days.
- Tom beş günde okyanusu geçti.
- The ocean was choppy because of the storm.
- Fırtına yüzünden okyanus dalgalıydı.
- It's a drop in the ocean.
- Okyanusta bir damla.
- Sailors spend weeks or months in the immense ocean.
- Denizciler engin okyanusta haftalar ya da aylar harcarlar.
- That lake looks like an ocean.
- Bu göl okyanusa benziyor.
- To swim in the ocean is my greatest pleasure.
- Okyanusta yüzmek benim en büyük zevkimdir.
- He drowned in the ocean.
- O, okyanusta boğuldu.
- My house is by the ocean.
- Evim okyanusun yanında.
- Europa and Enceladus are thought to have an ocean of liquid water beneath their surface.
- Europa ve Enceladus'un yüzeylerinin altında sıvı su okyanusu olduğu düşünülüyor.
- Japan is a country that is surrounded on all sides by the ocean.
- Japonya her tarafı okyanusla çevrili bir ülke.
- Tom lives near the ocean.
- Tom okyanusa yakın yaşıyor.
- She has never seen the ocean.
- Okyanusu hiç görmedi.
- The plane exploded and plunged into the ocean, killing all the people on board.
- Uçak patladı ve okyanusa düştü ve uçaktaki herkes öldü.
- Japan is a country that is surrounded on all sides by the ocean.
- Japonya her tarafından okyanus ile çevrili bir ülkedir.
- My house is by the ocean.
- Evim okyanus kıyısında.
- The parachutist fell into the ocean and drowned.
- Paraşütçü okyanusa düştü ve boğuldu.
- The ocean formed billions of years ago.
- Okyanuslar milyarlarca yıl önce oluştu.
- The ocean formed billions of years ago.
- Okyanus milyarlarca yıl önce oluşmuştur.
- He wanted his ashes spread over the ocean after he died.
- Öldükten sonra küllerinin okyanusa serpilmesini istedi.
- I grew up near the ocean.
- Okyanusa yakın büyüdüm.
- A frog in a well doesn't know the ocean.
- Kuyudaki bir kurbağa okyanusu bilmez.
- Fish abounds in the ocean.
- Okyanusta bolca balık var.
- Tom likes the ocean.
- Tom okyanusu seviyor.
- In some parts of the ocean, krill populations have dropped by over 80 percent.
- Okyanusun bazı bölgelerinde kril popülasyonu yüzde 80'in üzerinde azalmıştır.
- I closed my eyes and listened to the sound of the ocean.
- Gözlerimi kapattım ve okyanusun sesini dinledim.
- The ocean covers 70% of Earth's surface.
- Okyanuslar dünya'nın yüzeyinin % 70'ini kaplarlar.
- Tom went swimming in the ocean.
- Tom okyanusta yüzmeye gitti.
- Could you change my room to one with a view of the ocean?
- Odamı, okyanus manzaralı bir odayla değiştirebilir misiniz?
- Some children are swimming in the ocean.
- Bazı çocuklar okyanusta yüzüyor.
- The ocean contains about 97% of all the water on Earth.
- Okyanuslar yeryüzündeki tüm suyun yaklaşık % 97'sini içerirler.
- The ocean is a huge body of water that is constantly in motion.
- Okyanus sürekli hareket halinde olan büyük bir su kütlesidir.
- Some children swim in the ocean.
- Bazı çocuklar okyanusta yüzerler.
- I sometimes go to the local pool to swim, but I prefer swimming in the ocean.
- Bazen yüzmek için yerel havuza giderim ama okyanusta yüzmeyi tercih ederim.
- The ocean is really big.
- Okyanus gerçekten çok büyük.
- When the ocean absorbs a lot of CO₂, the water becomes more acidic.
- Okyanus çok fazla CO₂ emdiğinde, su daha asidik hale gelir.
- As far as we know, the earth is the only planet to have oceans.
- Bildiğimiz kadarıyla, dünya okyanusları olan tek gezegen.
- I grew up near the ocean.
- Okyanus kenarında büyüdüm.
- Tom listened to the sound of the ocean.
- Tom okyanusun sesini dinledi.
- Tom was sitting on a wall and looking out at the ocean.
- Tom bir duvarın üstünde oturuyordu ve okyanusa bakıyordu.
- We can hear the ocean from here.
- Buradan okyanusun sesini duyabiliyoruz.
- The world has five oceans.
- Dünyanın beş okyanusu var.
- I love the ocean.
- Okyanusu seviyorum.
- I'm swimming in the ocean.
- Okyanusta yüzüyorum.
- I closed my eyes and listened to the sound of the ocean.
- Gözlerimi kapadım ve okyanusun sesini dinledim.
- As far as we know, the earth is the only planet to have oceans.
- Bildiğimiz kadarıyla, dünya okyanusları olan tek gezegendir.
- The world has five oceans.
- Dünyada beş tane okyanus vardır.
- 96.5 percent of water on Earth is in our oceans.
- Dünya üzerindeki suyun yüzde 96,5'i okyanuslarımızdadır.
- When you go to the beach you see the immensity of the universe contained in the ocean.
- Sahile gittiğinizde okyanusun içindeki evrenin enginliğini görürsünüz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
- Okyanus çalışmalarının geleceğini geçmişine bakarak değerlendirecek olursak, heyecan verici keşifler yapacağımızdan emin olabiliriz.
- Whales are very large mammals that live in the ocean.
- Balinalar okyanusta yaşayan çok büyük memelilerdir.
- She lives near the ocean, but she can't swim.
- Okyanusa yakın yaşıyor ama yüzemiyor.
- I prefer the mountains to the ocean.
- Dağları okyanusa tercih ederim.
- I'd like a room facing the ocean instead.
- Bunun yerine okyanusa bakan bir oda istiyorum.
- The oceans are warming faster than scientists previously thought.
- Okyanuslar bilim adamlarının düşündüğünden daha hızlı ısınıyor.
- The water of this ocean is cold.
- Bu okyanusun suyu soğuktur.
- They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Köpekbalığının yüzgeçlerini kesip geri kalanını okyanusa geri attılar.
- The ocean covers more than 70 percent of the surface of our planet.
- Okyanus, gezegenimizin yüzeyinin yüzde 70'inden fazlasını kaplar.
- Tom sailed across the ocean in five days.
- Tom okyanusu beş günde geçti.
- Tom sailed across the ocean.
- Tom okyanus ötesine yelken açtı.
- Tom drowned in the ocean.
- Tom okyanusta boğuldu.
- I like the ocean.
- Okyanusu seviyorum.
- Tom and Mary live close to the ocean.
- Tom ve Mary okyanusa yakın yaşıyorlar.
- On Earth there are five oceans.
- Dünya üzerinde beş okyanus vardır.
- A wind from the ocean blows at this time of the year.
- Okyanustan gelen bir rüzgâr, yılın bu zamanında eser.
- After the storm, the ocean was calm.
- Fırtınadan sonra okyanus sakinleşti.
- Tom climbed a nearby tree to see if he could see the ocean.
- Tom okyanusu görebilmek için yakındaki bir ağaca tırmandı.
- The child dipped his toes into the ocean to see if the water was cold.
- Çocuk suyun soğuk olup olmadığını görmek için ayak parmaklarını okyanusa daldırdı.
- Large areas of the ocean are polluted.
- Okyanusun geniş alanları kirlenmiş durumda.
- I don't like the ocean.
- Okyanustan hoşlanmam.
- How much oil is spilled into the ocean every year?
- Her yıl okyanusa ne kadar petrol dökülür?
- There is sand at the bottom of the ocean.
- Okyanusun dibinde kum vardır.
- You have to cross the ocean to get to America.
- Amerika'ya gitmek için okyanusu geçmen gerek.
- Sewage often pollutes the ocean.
- Kanalizasyon genellikle okyanusu kirletir.
- Today is hot so we can swim in the ocean.
- Bugün sıcak olduğu için okyanusta yüzebiliriz.
- I can see the ocean from here.
- Okyanusu buradan görebiliyorum.
- The upper ocean has warmed up much more than deeper layers.
- Üst okyanus derin katmanlardan çok daha fazla ısındı.
- How many oceans are there in the world?
- Dünyada kaç tane okyanus var?
- You have to cross the ocean to get to America.
- Amerika'ya gitmek için okyanusu geçmeniz gerekiyor.
- I want to submerge myself in the ocean depths, and to disappear there so as to never be seen again.
- Kendimi okyanusun derinliklerine bırakmak ve orada bir daha hiç görülmemek üzere kaybolmak istiyorum.
- Even though Tom grew up near the ocean, he never learned how to swim.
- Tom okyanus kenarında büyümüş olmasına rağmen yüzmeyi hiç öğrenmedi.
- About 97 percent of Earth's water is in the ocean.
- Dünya'daki suyun yaklaşık yüzde 97'si okyanusta.
- I don't like the ocean.
- Okyanusu sevmiyorum.
- The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans.
- Güney Yarımküre, çoğunlukla okyanuslardan oluşur.
- Today is hot so we can swim in the ocean.
- Bugün sıcak bu yüzden okyanusta yüzebiliriz.
- Tom lives near the ocean, but he can't swim.
- Tom okyanusa yakın bir yerde yaşıyor ama yüzme bilmiyor.
- There is sand at the bottom of the ocean.
- Okyanusun dibinde kum var.
- It is very pleasant to cross the ocean by ship.
- Okyanusu gemiyle geçmek çok keyifli.
- The ocean is becoming more acidic.
- Okyanus daha asidik hale geliyor.
- My parents' house is located high on a hill from which one can see the mountains in the east and the ocean in the north.
- Ailemin evi, doğuda dağları ve kuzeyde okyanusu görebileceğiniz bir tepenin üzerinde yer alıyor.
- Is it really true that 30% of the people who live here have never seen the ocean?
- Burada yaşayan insanların %30'unun okyanusu hiç görmediği gerçekten doğru mu?
- When I was a boy, I'd go to the ocean every summer.
- Çocukken her yaz okyanusa giderdim.
- He sailed across the ocean in five days.
- Okyanusun ötesine beş günde geçti.
- The ocean was choppy because of the storm.
- Okyanus fırtına yüzünden dalgalıydı.
- The plane landed in the ocean.
- Uçak okyanusa indi.
- We have a magnificent view of the ocean from our hotel room.
- Otel odamızdan muhteşem bir okyanus manzarası var.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary okyanusun üzerinde güneşin doğuşunu izlediler.
- We can hear the ocean from here.
- Okyanusu buradan duyabiliriz.
- It is very pleasant to cross the ocean by ship.
- Gemi ile okyanusu geçmek çok güzel.
- I haven't swum in the ocean since I left Florida.
- Florida'dan ayrıldığımdan beri okyanusta yüzmedim.
- Japan is a country that is completely surrounded by oceans.
- Japonya tamamen okyanuslarla çevrili bir ülke.
- You want to go to the ocean.
- Okyanusa gitmek istiyorsun.
- In Hawaii, we can enjoy swimming in the ocean all year round.
- Hawaii'de biz okyanusta tüm yıl boyunca yüzmenin keyfini çıkarabiliriz.
- Filiberto died by drowning during a bath in the ocean.
- Filiberto okyanusta banyo yaparken boğularak öldü.
- He sailed across the ocean in five days.
- Okyanusu beş günde geçti.
- In Hawaii, we can enjoy swimming in the ocean all year round.
- Hawaii'de tüm yıl boyunca okyanusta yüzmenin tadını çıkarabiliriz.
- I'd like a room facing the ocean instead.
- Onun yerine okyanusa bakan bir oda istiyorum.
- We like swimming in the ocean.
- Biz okyanusta yüzmeyi severiz.
- The ocean was calm.
- Okyanus sakindi.
- I can smell the ocean.
- Okyanusun kokusunu alabiliyorum.
- The view of the ocean from the road was spectacular.
- Okyanusun yoldan görünümü muhteşemdi.
- Fish abounds in the ocean.
- Okyanusta balık doludur.
- Tom's holiday bungalow has panoramic views of the ocean.
- Tom'un tatil bungalovu okyanusun panoramik manzarasına sahiptir.
- After their fins have been removed, the sharks are thrown back alive into the ocean.
- Yüzgeçleri çıkarıldıktan sonra köpekbalıkları canlı olarak okyanusa geri atılır.
- The scientists used a bathysphere to explore the depths of the ocean.
- Bilim insanları okyanusun derinliklerini keşfetmek için bir batisfer kullandılar.
- Sewage often pollutes the ocean.
- Kanalizasyon çoğunlukla okyanusu kirletir.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary güneşin okyanus üzerinden doğuşunu izlediler.
- The ocean is slightly alkaline.
- Okyanus hafif alkalidir.
- When the ocean absorbs a lot of CO₂, the water becomes more acidic.
- Okyanus çok CO2 emdiği zaman, su daha asidik hale gelir.
- The plane exploded and plunged into the ocean, killing all the people on board.
- Uçak patladı ve okyanusa düşerek içindeki tüm insanları öldürdü.
- The ocean covers 70% of Earth's surface.
- Okyanus, Dünya yüzeyinin %70'ini kaplar.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde yükselişini izledi.
- At least 15 percent of the ocean is covered by sea ice some part of the year.
- Okyanusun en az yüzde 15'i yılın bir bölümünde deniz buzuyla kaplıdır.
- Tom likes the ocean.
- Tom okyanusu sever.
- Tom looked out at the ocean.
- Tom okyanusa baktı.
- The ocean is dirty.
- Okyanus kirli.
- Japan is a country that is completely surrounded by oceans.
- Japonya tamamen okyanuslarla çevrili bir ülkedir.
- How many oceans are there in the world?
- Dünyada kaç tane okyanus vardır?
- We listened to the ocean.
- Okyanusu dinledik.
- A wind from the ocean blows at this time of the year.
- Yılın bu zamanında okyanustan bir rüzgar eser.
- The view of the ocean was wonderful.
- Okyanusun manzarası harikaydı.
- The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans.
- Güney Yarımküre çoğunlukla okyanuslardan oluşur.
- Tom's holiday bungalow has panoramic views of the ocean.
- Tom'un tatil bungalovu panoramik okyanus manzarasına sahip.
- There was nothing but the ocean as far as the eye could see.
- Gözün görebildiği kadarıyla okyanustan başka bir şey yoktu.
- Although most islands in the ocean have been mapped, the ocean floor is generally unknown.
- Okyanustaki çoğu adanın haritası çıkarılmış olsa da, okyanus tabanı genellikle bilinmemektedir.
- Although most islands in the ocean have been mapped, the ocean floor is generally unknown.
- Okyanusta çoğu ada haritalanmış olmasına rağmen, okyanus tabanı genellikle bilinmemektedir.
- Are there oceans on other planets?
- Başka gezegenlerde okyanuslar var mı?
- In some places, the ocean is deeper than the tallest mountains are high!
- Bazı yerlerde, okyanus en yüksek dağların yüksekliğinden daha derindir!
- In some places, the ocean is deeper than the tallest mountains are high!
- Bazı yerlerde okyanus, en yüksek dağların yüksekliğinden daha derindir!
- I used to live near the ocean.
- Eskiden okyanusa yakın yaşardım.
- The scientists used a bathysphere to explore the depths of the ocean.
- Bilim adamları okyanusun derinliklerini keşfetmek için bir batisfer kullandılar.
- The upper ocean has warmed up much more than deeper layers.
- Okyanusun üst kısımları daha derin katmanlara göre çok daha fazla ısındı.
- The ocean covers more than 70 percent of the surface of our planet.
- Okyanuslar gezegenimiz yüzeyinin yüzde 70'inden fazlasını kaplar.
- Tom has never seen the ocean.
- Tom okyanusu hiç görmedi.
- I also want to see the ocean.
- Ben de okyanusu görmek istiyorum.
- The submarine hid in the depths of the ocean.
- Denizaltı, okyanusun derinliklerinde saklandı.
- Why is the ocean blue?
- Okyanus neden mavidir?
- She drowned in the ocean.
- Okyanusta boğuldu.
- Do you like swimming in the ocean?
- Okyanusta yüzmeyi sever misin?
- The submarine hid in the depths of the ocean.
- Denizaltı okyanusun derinliklerinde saklandı.
- Tom and Mary watched the sun set over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde batışını izledi.
- Do you have a table with a view of the ocean?
- Okyanus manzaralı bir masanız var mı?
- 96.5 percent of water on Earth is in our oceans.
- Dünyadaki suyun yüzde 96,5'i okyanuslarımızdadır.
- I would swim through the ocean just to see your smile again.
- Gülüşünü tekrar görebilmek için okyanusu yüzerek geçerdim.
- Tom has never seen the ocean.
- Tom hiç okyanus görmedi.
- To swim in the ocean is my greatest pleasure.
- Okyanusta yüzmek benim en büyük zevkim.
- We like swimming in the ocean.
- Okyanusta yüzmeyi severiz.
- In some parts of the ocean, krill populations have dropped by over 80 percent.
- Okyanusun bazı bölgelerinde, kril popülasyonları yüzde 80'in üzerinde düştü.
- Oceans are expected to rise by 50 centimeters by the end of the next century.
- Okyanusların önümüzdeki yüzyılın sonuna kadar 50 santimetre yükselmesi bekleniyor.
- Why is the ocean blue?
- Okyanus neden mavi?
- The average ocean depth is 2.3 miles.
- Ortalama okyanus derinliği 2.3 mil.
- Sailors spend weeks or months in the immense ocean.
- Denizciler uçsuz bucaksız okyanusta haftalar ya da aylar geçirirler.
- I drowned in the ocean.
- Ben okyanusta boğuldum.
- A severe ocean storm hit the West Indies.
- Şiddetli bir okyanus fırtınası Batı Hint Adaları'nı vurdu.
- Look at this grand view of the ocean.
- Şu muazzam okyanus manzarasına bir bak.
- You can smell the ocean from here.
- Buradan okyanusun kokusunu alabilirsin.
- The Arctic ice is shrinking because the ocean under the ice is warming.
- Buzun altındaki okyanus ısınıyor olduğu için Arktik buzlar küçülüyor.
- Look at this grand view of the ocean.
- Okyanusun şu muhteşem manzarasına bakın.
- Some children are swimming in the ocean.
- Bazı çocuklar okyanusta yüzüyorlar.
- Could you change my room to one with a view of the ocean?
- Odamı okyanus manzaralı bir oda ile değiştirebilir misiniz?
- Tom and Mary live close to the ocean.
- Tom ve Mary okyanusa yakın yaşarlar.
- Tom looked down at the ocean.
- Tom okyanusa baktı.
- They drowned in the ocean.
- Okyanusta boğuldular.
- The ship capsized in the middle of the ocean.
- Gemi okyanusun ortasında alabora oldu.
- I can see the ocean from here.
- Buradan okyanusu görebiliyorum.
- The soul of man is larger than the sky and deeper than the ocean.
- İnsanın ruhu gökyüzünden daha büyük ve okyanustan daha derindir.
- Tom and Mary watched the sun set over the ocean.
- Tom ve Mary okyanus üzerinde güneşin batışını izlediler.
- The ocean is becoming more acidic.
- Okyanus daha fazla asidik hale gelmektedir.
- Tom lives near the ocean, but he can't swim.
- Tom okyanusa yakın yaşıyor ama yüzemiyor.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde doğuşunu izledi.
- The Arctic ice is shrinking because the ocean under the ice is warming.
- Kuzey Kutbu'ndaki buzlar küçülüyor çünkü buzların altındaki okyanus ısınıyor.
- The ocean is really big.
- Okyanus gerçekten büyük.
- She lives near the ocean, but she can't swim.
- Okyanusun yanında yaşar ama yüzmeyi bilmez.
- Tom sailed across the ocean.
- Tom okyanusu aştı.
- I drowned in the ocean.
- Okyanusta boğuldum.
- My home town is adjacent to the ocean.
- Memleketimin okyanusa kıyısı var.
- It's a mere drop in the ocean.
- Bu, okyanusta sadece bir damla.
- Glorify the ocean, but stay on the ground.
- Okyanusu yüceltin, ama yerde kalın.
- Evaporation from oceans, lakes, and rivers creates 90% of the water in air.
- Okyanuslardan, göllerden ve nehirlerden buharlaşma havadaki suyun %90'ını oluşturur.
- The deepest part of the ocean is called the Challenger Deep and is located beneath the western Pacific Ocean in the southern end of the Mariana Trench.
- Okyanusun en derin kısmı Challenger Deep olarak adlandırılır ve Mariana Çukuru'nun güney ucunda Batı Pasifik Okyanusu'nun altında yer alır.
- Some children swim in the ocean.
- Bazı çocuklar okyanusta yüzüyor.
- There are islands in the ocean.
- Okyanusta adalar var.
- That lake looks like an ocean.
- Şu göl bir okyanus gibi görünüyor.
- The Hawaiian ocean is so beautiful.
- Hawaii okyanusu çok güzeldir.
- The oceans are not in good health.
- Okyanusların sağlığı iyi değil.
- Is it really true that 30% of the people who live here have never seen the ocean?
- Burada yaşayan insanların %30'unun hiç okyanus görmediği gerçekten doğru mu?
- They drowned in the ocean.
- Onlar okyanusta boğuldular.
- When I was a boy, I'd go to the ocean every summer.
- Ben bir çocukken, her yaz okyanusa giderdim.
- We drowned in the ocean.
- Okyanusta boğulduk.
- Glorify the ocean, but stay on the ground.
- Okyanusu öv ama karada kal.
- How much oil is spilled into the ocean every year?
- Her yıl okyanusa ne kadar petrol dökülüyor?
- Are there oceans on other planets?
- Diğer gezegenlerde okyanus var mı?
- The room looks out on the ocean.
- Oda okyanusa bakıyor.
Show More (242)
|
