1 |
painful |
sancılı |
adj. |
|
- It has been a demanding and often painful process for these countries.
- Bu ülkeler için zorlu ve çoğu zaman sancılı bir süreç olmuştur.
- The key problem is that for this Presidency these last months have been a painful learning curve.
- Temel sorun, bu Başkanlık için son ayların sancılı bir öğrenme eğrisi olmasıdır.
- Another painful area is the financial perspectives for the multiannual budget.
- Bir diğer sancılı alan ise çok yıllı bütçeye ilişkin mali perspektifler.
- Those who are against cofinancing bring such painful economies a lot closer.
- Eş finansmana karşı olanlar, bu tür sancılı ekonomileri daha da yakınlaştırmaktadır.
- Far-reaching, often painful economic reforms were needed in all the countries which were to accede.
- Birliğe katılacak tüm ülkelerde geniş kapsamlı ve çoğu zaman sancılı ekonomik reformlara ihtiyaç duyulmuştur.
- The implementation of these measures is still painful and has sometimes even been extremely painful.
- Bu önlemlerin uygulanması hala sancılıdır ve hatta bazen son derece sancılı olmuştur.
- It has been a demanding and often painful process for these countries.
- Bu ülkeler için zorlu ve çoğu zaman sancılı bir süreç oldu.
- It's going to be painful.
- Bu sancılı olacak.
- That was painful to watch.
- Onu izlemek sancılıydı.
Show More (6)
|
2 |
painful |
ağrılı |
adj. |
|
- My back is painful after sitting all day at the office.
- Bütün gün ofiste oturmaktan sırtım ağrıyor.
- Bee stings can be very painful.
- Arı sokmaları çok ağrılı olabilir.
- Arthritis is a painful condition that affects the joints.
- Artrit, eklemleri etkileyen ağrılı bir durumdur.
- At times, he suffered from a painful headache.
- Zaman zaman ağrılı bir baş ağrısından muzdaripti.
- Arthritis is a painful condition that affects the joints.
- Artrit eklemleri etkileyen ağrılı bir durumdur.
- Tom woke up the next day with a painful headache.
- Tom ertesi gün ağrılı bir baş ağrısıyla uyandı.
- That's got to be painful.
- Bu ağrılı olmalı.
Show More (4)
|
3 |
painful |
acılı |
adj. |
|
- This is the latest painful chapter in the history of this young democracy.
- Bu, bu genç demokrasinin tarihindeki son acılı dönemdir.
- Smoking can cause a slow and painful death.
- Sigara içmek yavaş ve acılı bir ölüme neden olabilir.
- Throughout the five years of painful cancer treatments, he managed to keep a stiff upper lip.
- Beş yıl süren acılı kanser tedavisi boyunca metanetini korumayı başardı.
- Divorce is generally a painful parting.
- Boşanma genellikle acılı bir ayrılıktır.
- Layla had a very painful childhood.
- Leyla çok acılı bir çocukluk geçirdi.
Show More (2)
|
4 |
painful |
can sıkıcı |
adj. |
|
- I knew it would be painful.
- Bunun can sıkıcı olacağını biliyordum.
- The truth can be more painful than a lie.
- Gerçek bir yalandan daha can sıkıcı olabilir.
- At times, he suffered from a painful headache.
- Zaman zaman can sıkıcı baş ağrısı çekti.
- It's painful to be rejected.
- Reddedilmek can sıkıcı.
Show More (1)
|
5 |
painful |
acı verici |
adj. |
|
- The boxer sustained a painful blow on the head.
- Boksör kafasına acı verici bir darbe aldı.
- Change is good, even though it's sometimes painful.
- Değişim bazen acı verici olsa bile iyidir.
- Your death will be slow and painful.
- Ölümün yavaş ve acı verici olacak.
Show More (0)
|
6 |
painful |
acı |
adj. |
|
- Being rejected is painful.
- Reddedilmek acıdır.
- Change is good, even though it's sometimes painful.
- Değişim bazen acı olmasına rağmen iyidir.
Show More (-1)
|
7 |
painful |
acı veren |
adj. |
|
- A splinter of wood, barely visible to the naked eye, caused a very painful infection in one of Tom's fingers.
- Çıplak gözle zar zor görülebilen bir tahta parçası, Tom'un parmaklarından birinde çok acı veren bir enfeksiyona neden oldu.
- Tom had some really painful memories.
- Tom'un gerçekten acı veren anıları vardı.
Show More (-1)
|
8 |
painful |
katlanılmaz |
adj. |
|
- It was painful to listen to her new single.
- Yeni single'ını dinlemeye katlanamadım.
Show More (-2)
|
9 |
painful |
zor |
adj. |
|
- The journey to a new world has been painful for her.
- Yeni bir dünyaya açılmak onun için zor olmuştu.
Show More (-2)
|
10 |
painful |
ağrı veren |
adj. |
|
- Is it painful to move like this?
- Bu hareketi yapmak ağrı veriyor mu?
Show More (-2)
|
11 |
painful |
yorucu |
adj. |
|
- That looks really painful.
- O gerçekten yorucu görünüyor.
Show More (-2)
|
12 |
painful |
zahmetli |
adj. |
|
- That looks really painful.
- O gerçekten zahmetli görünüyor.
Show More (-2)
|