|
- We hope that the same patience and drive will be invested in the resolution of this case too.
- Aynı sabır ve azmin bu davanın çözümünde de gösterileceğini ümit ediyoruz.
- Our patience with this can run out too quickly, indeed, but patience can also degenerate into indifference.
- Bu konudaki sabrımız gerçekten de çok çabuk tükenebilir ancak sabır da kayıtsızlığa dönüşebilir.
- Our patience with this can run out too quickly, indeed, but patience can also degenerate into indifference.
- Bu konudaki sabrımız gerçekten de çok çabuk tükenebilir, ancak sabır da kayıtsızlığa dönüşebilir.
- It requires a great deal of patience to put up with the EU systems' inertia.
- AB sistemlerinin ataletine katlanmak büyük bir sabır gerektirmektedir.
- All of this will require a great deal of expenditure and, above all, patience.
- Tüm bunlar büyük miktarda harcama ve hepsinden önemlisi sabır gerektirecektir.
- All emphasise love, compassion, patience, tolerance, forgiveness, humility, self-discipline and so on.
- Hepsi sevgi, şefkat, sabır, hoşgörü, bağışlama, alçakgönüllülük, öz disiplin ve benzerlerini vurgular.
- They lack patience, they lack fear of tackling difficult and complex problems.
- Sabırdan yoksunlar, zor ve karmaşık sorunların üstesinden gelmekten korkuyorlar.
- Without her endurance and extreme patience we would not have achieved this compromise.
- Onun dayanıklılığı ve aşırı sabrı olmasaydı bu uzlaşmayı sağlayamazdık.
- We must employ a great deal of patience and determination to make a difference.
- Fark yaratmak için büyük bir sabır ve kararlılık göstermeliyiz.
- Actually, doing this, though, will require a great deal of patience.
- Ancak bunu gerçekten yapmak büyük bir sabır gerektirecektir.
- They have reacted to the currency change with enthusiasm and patience.
- Para birimi değişikliğine coşku ve sabırla tepki verdiler.
- As you know, this is a new type of debate, so I would thank you for your patience and cooperation.
- Bildiğiniz gibi bu yeni bir tartışma türü, bu nedenle sabrınız ve işbirliğiniz için teşekkür ederim.
- Well, if that situation lasts too long, nations and governments will begin to lose their patience.
- Eğer bu durum çok uzun sürerse, uluslar ve hükûmetler sabırlarını kaybetmeye başlayacaktır.
- The patience of European consumers has clearly reached its limit.
- Avrupalı tüketicilerin sabrı açıkça sınırına ulaşmıştır.
- Thanks once again to all the groups and the President for their patience.
- Tüm gruplara ve Başkan'a sabırları için bir kez daha teşekkür ediyorum.
- We must show that our patience is at an end.
- Sabrımızın sonuna geldiğimizi göstermeliyiz.
- They have reacted to the currency change with enthusiasm and patience.
- Para birimi değişikliğine coşku ve sabırla tepki gösterdiler.
- I congratulate the rapporteur on his patience.
- Raportörü sabrından dolayı kutluyorum.
- This is a daily chore that requires patience.
- Bu sabır gerektiren gündelik bir iştir.
- This takes practice and patience, but it is very powerful.
- Bu, pratik ve sabır gerektiriyor fakat çok etkili.
- To build trust with one another takes time and patience.
- Birbirlerine karşı güven inşa etmek zaman ve sabır gerektirir.
- That guard has the patience to sit with a person and listen.
- O gardiyanın bir insanın yanında oturup onu dinleyecek sabrı var.
- This takes practice and patience, but it is very powerful.
- Bu, pratik ve sabır gerektirir ama çok etkilidir.
- This takes practice and patience, but it is very powerful.
- Bu, pratik ve sabır gerektirir, ancak çok tesirlidir.
- The first step to correcting a mistake is patience.
- Bir hatayı düzeltmenin ilk adımı sabırdır.
- I have no patience for children.
- Çocuklara karşı hiç sabrım yok.
- I'm starting to lose patience with Tom.
- Tom'a karşı sabrımı kaybetmeye başlıyorum.
- Remember, patience and discipline.
- Unutma; sabır ve disiplin.
- Patience is the mother of science.
- Sabır, bilimin anasıdır.
- Man is an example of nature's incomparable patience.
- İnsan, doğanın benzersiz sabrına bir örnektir.
- Don't make me lose my patience.
- Sabrımı taşırma.
- You're trying my patience.
- Sabrımı taşırıyorsun.
- We need a lot of patience when we study.
- Çalışırken çok sabıra gerek duyarız.
- The source of many of our mistakes is a lack of patience.
- Hatalarımızın çoğunun kaynağı sabır eksikliğidir.
- Eventually, my patience is going to run out.
- Eninde sonunda sabrım tükenecek.
- I've always admired your patience.
- Sabrına her zaman hayran olmuşumdur.
- Remember, patience and discipline.
- Unutma, sabır ve disiplin.
- You need to learn what patience is.
- Sabrın ne olduğunu öğrenmelisin.
- I appreciate your patience.
- Senin sabrını takdir ediyorum.
- Thanks for your patience.
- Sabrın için teşekkürler.
- This kind of work requires a lot of patience.
- Bu tür iş sabır gerektirir.
- Some people have no patience.
- Bazı insanların hiç sabrı yoktur.
- God, give us patience!
- Tanrım, bize sabır ver!
- Patience is a virtue.
- Sabır bir erdemdir.
- A lot of our mistakes come from a lack of patience.
- Hatalarımızın çoğu sabır eksikliğinden kaynaklanır.
- Never take advantage of someone's patience, because sooner or later he'll grow tired.
- Asla birinin sabrından faydalanmayın, çünkü er ya da geç yorulacaktır.
- Tom's patience is being strained.
- Tom'un sabrı zorlanıyor.
- Patience is the most beautiful virtue.
- Sabır en güzel erdemdir.
- Translating this material calls for a lot of patience.
- Bu materyali çevirmek çok sabır gerektiriyor.
- Don't try my patience.
- Sabrımı zorlama.
- You should not lose your patience when dealing with kids.
- Çocuklarla uğraşırken sabrınızı kaybetmemelisiniz.
- I lost my patience.
- Ben sabrımı kaybettim.
- Lieutenant, my patience is shorter than my sword.
- Teğmen, benim sabrım kılıcımdan daha kısadır.
- It takes patience.
- Sabır ister.
- Tom is beginning to lose his patience.
- Tom sabrını kaybetmeye başlıyor.
- We should not lose patience.
- Sabrımızı kaybetmemeliyiz.
- My patience gave out.
- Sabrım tükendi.
- The only thing Tom needs now is a little patience.
- Tom'un şu anda tek ihtiyacı olan şey biraz sabır.
- Children sometimes lack patience.
- Çocuklar bazen sabırsızdır.
- The patient lost his patience.
- Hasta sabrını kaybetti.
- This requires patience.
- Bu sabır gerektirir.
- You're really starting to try my patience Jimmy!
- Gerçekten sabrımı zorlamaya başladın Jimmy!
- Patience is a rare virtue these days.
- Bugünlerde sabır nadir bulunan bir erdem.
- Do not mistake patience for forbearance.
- Sabrı hoşgörü ile karıştırmayın.
- I thank you for your patience.
- Sabrınız için size teşekkür ederim.
- Lieutenant, my patience is shorter than my sword.
- Teğmenim, sabrım kılıcımdan daha kısa.
- I'm losing patience.
- Sabrım tükeniyor.
- She doesn't have as much patience as you do.
- Senin sahip olduğun kadar çok sabra sahip değil.
- Patience is the mother of science.
- Sabır bilimin anasıdır.
- Tom lost patience.
- Tom sabrını kaybetti.
- I lost patience with him.
- Ona karşı sabrımı kaybettim.
- Their patience was about to give out.
- Onların sabrı tükenmek üzereydi.
- Don't try the patience of God!
- Tanrı'nın sabrını zorlamayın!
- Patience is a rare virtue these days.
- Bugünlerde sabır nadir bir erdemdir.
- Learning English requires patience.
- İngilizce öğrenmek sabır gerektirir.
- The work calls for patience.
- Bu iş sabır gerektirir.
- This sort of work calls for a lot of patience.
- Bu tür bir iş çok sabır gerektirir.
- Mastering a foreign language involves a lot of patience.
- Yabancı bir dilde ustalaşmak çok sabır gerektirir.
- Tom's patience was exhausted.
- Tom'un sabrı tükenmişti.
- Thanks for your patience.
- Sabrınız için teşekkürler.
- The two most powerful warriors are patience and time.
- En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.
- Sami's patience reached a breaking time.
- Sami'nin sabrı taşma noktasına geldi.
- All you need is a little patience.
- Tek ihtiyacın olan biraz sabır.
- Tom showed a lot of patience.
- Tom çok sabır gösterdi.
- You're testing my patience!
- Sabrımı sınıyorsun!
- You're trying my patience.
- Sabrımı deniyorsun.
- Raising a child demands patience.
- Bir çocuk yetiştirmek sabır gerektirir.
- This requires patience.
- Bu, sabır gerektirir.
- He showed a lot of patience.
- Çok sabır gösterdi.
- My patience is coming to an end.
- Sabrımın sonuna geliyorum.
- The only thing Tom needs now is a little patience.
- Tom'un şu anda ihtiyacı olan tek şey biraz sabır.
- Mountaineering can teach people patience and tolerance.
- Dağcılık insana sabır ve hoşgörüyü öğretebilir.
- He has reached the end of his patience.
- Sabrının sonuna geldi.
- The passengers' patience is running out.
- Yolcuların sabrı tükeniyor.
- Patience is the key.
- Sabır işin anahtarı.
- This sort of work calls for great patience.
- Bu tür işler büyük sabır gerektirir.
- Don't abuse my patience.
- Sabrımı suistimal etmeyin.
- My patience has run out.
- Sabrım tükendi.
- Don't try the patience of God!
- Tanrı'nın sabrını sınama!
- Mastering a foreign language involves a lot of patience.
- Yabancı dilde ustalaşmak çok sabır gerektirir.
- He displayed a great deal of patience.
- Büyük bir sabır gösterdi.
- Tom has a lot of patience.
- Tom çok sabırlı.
- I've lost my patience with you.
- Sabır bırakmadın adamda.
- Let's not lose our patience.
- Sabrımızı kaybetmeyelim.
- Tom is losing his patience.
- Tom sabrını kaybediyor.
- Patience is essential for a teacher.
- Sabır bir öğretmen için gereklidir.
- It takes patience to do this.
- Bunu yapmak sabır ister.
- Patience is bitter, but its fruit is sweet.
- Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.
- Sami's patience reached the breaking point.
- Sami'nin sabrı taşma noktasına geldi.
- Tom's patience has run out.
- Tom'un sabır tükendi.
- I have no more patience.
- Artık sabrım kalmadı.
- Mountaineering can teach people patience and tolerance.
- Dağcılık insanlara sabır ve hoşgörüyü öğretebilir.
- His patience reached its limit.
- Onun sabrı sınırına ulaştı.
- Tom has a lot of patience.
- Tom'un çok sabrı var.
- Tom's patience has finally run out.
- Tom'un sabrı sonunda tükendi.
- I am losing my patience with you.
- Sana karşı sabrımı kaybediyorum.
- Violence begins where patience ends.
- Sabrın bittiği yerde şiddet başlar.
- The work calls for great patience.
- Bu iş, büyük sabır gerektiriyor.
- His patience is worn out.
- Onun sabrı kalmamış.
- Don't lose your patience!
- Sabrını yitirme!
- Patience is a virtue that I don't possess.
- Sabır benim sahip olmadığım bir erdemdir.
- Patience has its rewards.
- Sabrın mükafatı vardır.
- Tom lost his patience and hit Mary.
- Tom sabrını kaybetti ve Mary'ye vurdu.
- Tom finally lost patience.
- Tom sonunda sabrını kaybetti.
- The source of many of our mistakes is a lack of patience.
- Hatalarımızın birçoğunun kaynağı sabır eksikliğidir.
- Exceptional patience is required.
- Olağanüstü sabır gerekiyor.
- He lost his patience and hit the boy.
- Sabrını kaybetti ve çocuğa vurdu.
- I've lost my patience with you.
- Sana karşı sabrımı kaybettim.
- I'm starting to lose my patience.
- Sabrımı kaybetmeye başlıyorum.
- I'm beginning to lose patience.
- Sabrımı kaybetmeye başlıyorum.
- Tom might lose patience.
- Tom sabrını kaybedebilir.
- Patience is the key.
- Sabır anahtardır.
- Patience is vital for a teacher.
- Sabır bir öğretmen için hayati önem taşır.
- Patience begins where it ends.
- Sabır bittiği yerde başlar.
- Patience wins out in the end.
- Sabır sonunda kazanır.
- I'm starting to lose my patience with you.
- Sana karşı sabrımı kaybetmeye başlıyorum.
- Your patience irritates me.
- Sabrınız beni rahatsız ediyor.
- My patience has run out.
- Benim sabrım tükendi.
- Tom's patience has run out.
- Tom'un sabrı tükendi.
- Patience begins when you think you don't have it.
- Sabır, onun sende olmadığını düşündüğün anda başlar.
- I don't really have the patience.
- Gerçekten sabrım yok.
- I have no patience for children.
- Çocuklar için hiç sabrım yoktur.
- I'm beginning to lose patience with Tom.
- Tom'a karşı sabrımı kaybetmeye başlıyorum.
- With a little more patience, you could succeed.
- Biraz daha sabırla, başarabilirdin.
- All we need is a little patience.
- Tek ihtiyacımız olan biraz sabır.
- Don't lose your patience!
- Sabrını kaybetme!
- I just asked you for a little patience.
- Senden sadece biraz sabır istedim.
- I'm losing my patience.
- Sabrımı kaybediyorum.
- With a little more patience, you could have succeeded.
- Biraz daha sabırla, başarabilirdin.
- Patience conquers all.
- Sabır her şeyi yener.
- His patience is worn out.
- Sabrı tükendi.
- He had reached the limits of his patience.
- Sabrının sınırlarına ulaşmıştı.
- This kind of work requires a lot of patience.
- Bu tür işler çok sabır gerektirir.
- I lost my patience.
- Sabrım taştı.
- This sort of work calls for great patience.
- Böylesi bir iş büyük sabır ister.
- I don't have the patience for this.
- Bunun için sabrım yok.
- Mastering a foreign language calls for patience.
- Yabancı bir dilde ustalaşmak sabır gerektirir.
- Patience is vital for a teacher.
- Sabır öğretmenler için olmazsa olmazdır.
- The work calls for patience.
- Bu iş sabır gerektiriyor.
- I'm beginning to lose my patience.
- Sabrımı kaybetmeye başlıyorum.
- I have no patience.
- Hiç sabrım yok.
- Please don't lose patience.
- Lütfen sabrını kaybetme.
- You're really starting to try my patience Jimmy!
- Sen gerçekten benim sabrımı denemeye başlıyorsun Jimmy!
- Some people have no patience.
- Bazı insanların sabrı yoktur.
- God, give me patience!
- Tanrım, bana sabır ver!
- I thank you for your patience.
- Sabrınız için teşekkürler.
- I ask for patience.
- Ben sabır istiyorum.
- Their patience was about to give out.
- Sabırları tükenmek üzereydi.
- I really don't have patience for this.
- Gerçekten bunun için sabrım yok.
- I just asked a little patience of you.
- Senden sadece biraz sabır istedim.
- Patience is a virtue that I can't afford.
- Sabır, gücümün yetmediği bir erdemdir.
- Patience begins when you think you don't have it.
- Sabır ona sahip olmadığınızı düşündüğünüz zaman başlar.
- I ask for patience.
- Sabır istiyorum.
- Now, I've lost all my patience.
- Şimdi, tüm sabrımı kaybettim.
- Tom, someday I'll reward you for all your patience.
- Tom, bütün sabrın için bir gün seni ödüllendireceğim.
- This sort of work calls for a lot of patience.
- Bu tür iş çok sabır gerektirir.
- My patience is wearing thin.
- Sabrım tükeniyor.
- Tom seems to be losing patience.
- Tom sabrını kaybediyor gibi görünüyor.
- The two most powerful warriors are patience and time.
- En güçlü iki savaşçı, sabır ve zamandır.
- Tom, someday I'll reward you for all your patience.
- Tom, bir gün sabrın için seni ödüllendireceğim.
- Patience and hard work will conquer all.
- Sabır ve sıkı çalışma her şeyin üstesinden gelecektir.
- Thank you for your patience.
- Sabrınız için teşekkür ederim.
- Tom's patience was exhausted.
- Tom'un sabrı tükendi.
- Eventually, my patience is going to run out.
- Sonunda sabrım tükenecek.
- Patience isn't one of my virtues.
- Sabır benim erdemlerimden biri değildir.
- You could have solved this puzzle with a little more patience.
- Biraz daha sabırla bu bulmacayı çözebilirdin.
- He displayed a great deal of patience.
- O bir hayli sabır gösterdi.
- With a little more patience, you would have succeeded.
- Biraz daha sabır ile başarırdın.
- He showed a lot of patience.
- O çok sabır gösterdi.
- I appreciate your patience.
- Sabrınızı takdir ediyorum.
- Patience is a virtue that I can't afford.
- Sabır, gücümün yetmediği bir meziyettir.
- My patience is running out.
- Sabrım tükeniyor.
- I really don't have patience for this.
- Bunun için gerçekten sabrım yok.
- I've lost patience with Tom.
- Tom'a karşı sabrımı kaybettim.
- Don't try God's patience.
- Tanrı'nın sabrını sınama.
- I just asked you for a little patience.
- Ben sadece senden biraz sabır istedim.
- I have no more patience.
- Benim sabrım tükendi.
- His patience reached its limit.
- Sabrının sınırına ulaştı.
- Raising a child demands patience.
- Çocuk yetiştirmek sabır ister.
- The work calls for great patience.
- Bu iş, büyük bir sabır gerektirir.
- I have no patience.
- Benim sabrım yok.
- Man is an example of nature's incomparable patience.
- İnsan, doğanın eşsiz sabrının bir örneğidir.
- Now, above all, Tom must exercise patience.
- Şimdi, her şeyden önce, Tom sabır göstermeli.
- Don't abuse my patience.
- Sabrımı suistimal etme.
- Please don't lose patience.
- Lütfen sabrınızı kaybetmeyin.
- Now, I've lost all my patience.
- Artık tüm sabrımı kaybettim.
- Tom has lost patience.
- Tom sabrını kaybetti.
- Do not mistake patience for forbearance.
- Sabırla hoşgörüyü birbirine karıştırma.
- My patience is coming to an end.
- Sabrım sona eriyor.
- It takes patience.
- Bu sabır gerektirir.
- Tom is beginning to lose his patience.
- Tom sabrını kaybetmeye başladı.
- We appreciate your patience.
- Sabrınız için minnettarız.
- I've lost my patience with you.
- Sabrımı taşırdın artık.
- You need patience, Tom.
- Sabra ihtiyacın var, Tom.
- Patience is sometimes the most effective weapon.
- Sabır bazen en etkili silahtır.
- Mastering a foreign language calls for patience.
- Yabancı dil öğrenmek sabır gerektirir.
Show More (214)
|