| 1 |
profoundly |
derinden |
adv. |
|
- European public opinion has been profoundly shocked by the unfolding tragedy.
- Avrupa kamuoyu yaşanan trajedi karşısında derin bir şok yaşamıştır.
- Suddenly the shock of the brutal terrorist attacks in New York profoundly shook its confidence and its hedonism.
- Aniden New York'taki acımasız terör saldırılarının şoku, kendine olan güvenini ve hedonizmini derinden sarstı.
- Those societies have indeed changed very profoundly in the last few years.
- Bu toplumlar gerçekten de son birkaç yılda çok derin bir şekilde değişti.
- Malta also has a profoundly European heritage.
- Malta aynı zamanda derin bir Avrupa mirasına sahiptir.
- I profoundly regret this and I would appeal to my colleagues' sense of responsibility.
- Bundan derin üzüntü duyuyorum ve meslektaşlarımın sorumluluk duygusuna hitap ediyorum.
- Those societies have indeed changed very profoundly in the last few years.
- Bu toplumlar son birkaç yılda gerçekten de çok derin bir şekilde değişti.
- With this in mind, we profoundly regret the terrorist attacks in Istanbul.
- Bu düşüncelerle İstanbul'da meydana gelen terör saldırılarından derin üzüntü duyuyoruz.
- European public opinion has been profoundly shocked by the unfolding tragedy.
- Avrupa kamuoyu yaşanan trajedi karşısında derin bir şok geçirmiştir.
- I think this would profoundly violate the rights of the deaf minority.
- Bunun sağır azınlığın haklarını derinden ihlal edeceğini düşünüyorum.
- I was profoundly disturbed by this news.
- Bu haber beni derinden rahatsız etti.
- Tom sighed profoundly.
- Tom derin bir iç çekti.
- I was profoundly disturbed by this news.
- Ben bu haberden derinden rahatsız oldum.
- This book profoundly impressed me.
- Bu kitap beni derinden etkiledi.
- Tom sighed profoundly.
- Tom derinden içini çekti.
Show More (11)
|
| 2 |
profoundly |
son derece |
adv. |
|
- We witnessed yesterday a profoundly shocking event.
- Dün son derece sarsıcı bir olaya tanık olduk.
- I cannot say that I find any alternative outlook anything other than profoundly disturbing.
- Son derece rahatsız edici olmaktan başka bir alternatif bakış açısı bulduğumu söyleyemem.
- These rules are profoundly democratic and promote dialogue and companionship.
- Bu kurallar son derece demokratiktir ve diyalog ve dostluğu teşvik eder.
- It embraces the profoundly militaristic NATO route tied to United States imperialism.
- Birleşik Devletler emperyalizmine bağlı, son derece militarist NATO rotasını benimsemektedir.
- It embraces the profoundly militaristic NATO route, tied to United States imperialism.
- Birleşik Devletler emperyalizmine bağlı, son derece militarist NATO rotasını benimsemektedir.
- Parliament's decision reflects a number of profoundly different expectations.
- Parlamentonun kararı son derece farklı bir dizi beklentiyi yansıtmaktadır.
Show More (3)
|
| 3 |
profoundly |
derinlemesine |
adv. |
|
- We have modified it profoundly.
- Biz bunu derinlemesine değiştirdik.
Show More (-2)
|
| 4 |
profoundly |
içtenlikle |
adv. |
|
- I therefore wish profoundly to retain that target date in Parliament's report.
- Bu nedenle, Parlamento raporunda bu hedef tarihin korunmasını içtenlikle diliyorum.
Show More (-2)
|
