race - English Turkish Sentences
English Turkish
race yarış n.
  • Cynthia fell about halfway through the race.
  • Cynthia yarışın ortalarında düştü.
  • You made a comparison, saying that the race you have run is a long-distance race.
  • Koştuğunuz yarışın uzun mesafeli bir yarış olduğunu söyleyerek bir karşılaştırma yaptınız.
  • It is unwise to treat the Balkan countries as if the race were already over.
  • Balkan ülkelerine sanki yarış çoktan bitmiş gibi davranmak akıllıca değildir.
Show More (334)
race yarışmak v.
  • Razi, you tell them how I race.
  • Razi, onlara nasıl yarıştığımı anlat.
  • Come on, Tom, I'll race you.
  • Hadi Tom, seninle yarışacağım.
  • I'll race you to the tree over there.
  • Oradaki ağaca kadar seninle yarışacağım.
Show More (27)
race ırk n.
  • Our community welcomes people of all races.
  • Toplumumuz her ırktan insana kucak açmaktadır.
  • Our Europe must be a safe place for everyone, regardless of ethnic identity, race, religion or sexual orientation.
  • Avrupa'mız etnik kimliği, ırkı, dini ya da cinsel yönelimi ne olursa olsun herkes için güvenli bir yer olmalıdır.
  • Difference in religion, nationality and race.
  • Din, milliyet ve ırk farklılığı.
Show More (12)
race koşmak v.
  • Tom raced home from school.
  • Tom okuldan eve koştu.
  • Tom raced home from work.
  • Tom işten eve kadar koştu.
  • Police raced to the suspect's house.
  • Polis şüphelinin evine koştu.
Show More (5)
race yarış ortamı n.
  • Remote working created a race of digital nomads.
  • Uzaktan çalışma, dijital göçmenlerin oluşturduğu bir yarış ortamı yaratmıştır.
Show More (-2)
race yarışma n.
  • In a race against the clock, we rushed the wounded to the hospital.
  • Zamana karşı bir yarış halinde yaralıları hastaneye yetiştirdik.
Show More (-2)
race yarışa katılmak v.
  • He raced a Lamborghini Miura in his youth.
  • Gençliğinde bir Lamborghini Miura ile yarışlara katılmış.
Show More (-2)
race (kalp) hızla çarpmak v.
  • I'm out of breath, and my heart is racing.
  • Nefesim kesildi ve kalbim hızla çarpıyor.
Show More (-2)
race (seçilmek için) mücadele n.
  • She decided to join the race for the presidency.
  • Başkanlık mücadelesine katılmaya karar verdi.
Show More (-2)
race (motor) hızla çalışmak v.
  • The engine raced wildly as I released the brake.
  • Freni bıraktığımda motor çılgınca ve hızla çalıştı.
Show More (-2)
race yarış halinde olmak v.
  • Tech-savvy teens are racing to get the new smartphone.
  • Teknoloji meraklısı gençler yeni akıllı telefonu almak için yarış halindeler.
Show More (-2)
race apar topar götürmek v.
  • They raced me to the emergency room.
  • Beni apar topar acil servise götürdüler.
Show More (-2)
race (biriyle) yarışmak v.
  • She will be racing against her biggest rival.
  • En büyük rakibine karşı yarışıyor olacak.
Show More (-2)
race (ilk olmak için) mücadele n.
  • Our company has joined the race to develop the car of the future.
  • Şirketimiz geleceğin otomobilini geliştirme mücadelesine katıldı.
Show More (-2)