|
- Cynthia fell about halfway through the race.
- Cynthia yarışın ortalarında düştü.
- You made a comparison, saying that the race you have run is a long-distance race.
- Koştuğunuz yarışın uzun mesafeli bir yarış olduğunu söyleyerek bir karşılaştırma yaptınız.
- It is unwise to treat the Balkan countries as if the race were already over.
- Balkan ülkelerine sanki yarış çoktan bitmiş gibi davranmak akıllıca değildir.
- We are facing a veritable obstacle race, in political and electoral terms, in the next two and a half years.
- Önümüzdeki iki buçuk yıl içerisinde siyasi ve seçimsel anlamda gerçek bir engel yarışı ile karşı karşıyayız.
- The main battle in this war is being fought with GM foods and a race is being run here with the Americans.
- Bu savaşta asıl mücadele GDO'lu gıdalarla veriliyor ve burada Amerikalılarla bir yarış yürütülüyor.
- You cannot but be aware that the race for profit in public transport leads to disasters.
- Toplu taşımacılıktaki kâr yarışının felaketlere yol açtığının farkında olamazsınız.
- I believe we are caught up in a race against the clock.
- Zamana karşı bir yarış içinde olduğumuza inanıyorum.
- You cannot but be aware that the race for profit in public transport leads to disasters.
- Toplu taşımacılıkta kâr yarışının felaketlere yol açtığını bilmemeniz mümkün değil.
- The talks in Bonn therefore represented a race against the clock.
- Bu nedenle Bonn'daki görüşmeler zamana karşı bir yarışı temsil ediyordu.
- It has to be said that 2002 was a race over hurdles.
- 2002'nin engellerin aşıldığı bir yarış olduğunu söylemek gerekir.
- Mr De Clercq made reference to the movement away from Spa of the Formula 1 championship race.
- Bay De Clercq, Formula 1 şampiyonluk yarışının Spa'dan uzaklaşmasına atıfta bulundu.
- Did Tom win the race?
- Tom yarışı kazandı mı?
- I had a race with Tom.
- Tom'la bir yarışımız vardı.
- She won the race.
- Yarışı kazandı.
- I'm so glad Tom won the race.
- Tom'un yarışı kazandığına çok sevindim.
- I haven't ever won a race.
- Ben hiç yarış kazanmadım.
- Tom dropped out of the race.
- Tom yarıştan çekildi.
- Nobody thinks Tom will win the race.
- Tom'un yarışı kazanacağını kimse düşünmüyor.
- Are you going to take part in the next race?
- Bir sonraki yarışa katılacak mısınız?
- Tom won the race easily.
- Tom yarışı rahat kazandı.
- Tom dropped out of the race.
- Tom yarışı bıraktı.
- Tom should've won the race.
- Tom yarışı kazanmalıydı.
- He won the race again.
- Yarışı yine kazandı.
- Tom dropped out of the race when he fell off his bike.
- Tom bisikletinden düşünce yarışı bıraktı.
- Tom won the race.
- Tom yarışı kazandı.
- Tom could hardly breathe after the race.
- Tom yarıştan sonra zor nefes alabiliyordu.
- I'd like to see another race.
- Bir yarış daha izlemek istiyorum.
- I want to be in the race.
- Yarışta olmak istiyorum.
- I'd like to see another race.
- Başka bir yarış izlemek istiyorum.
- Tom started the race as one of the favorites.
- Tom favorilerden biri olarak yarışa başladı.
- Language learning isn't a short distance race; it's a marathon.
- Dil öğrenmek kısa mesafeli bir yarış değildir; bir maratondur.
- Tom thinks he's going to win the race.
- Tom yarışı kazanacağını düşünüyor.
- Tom told Mary that he won the race, even though he didn't.
- Tom, Mary'ye yarışı kazanmadığı halde kazandığını söyledi.
- Tom lied when he told Mary that he had won the race.
- Tom Mary'ye yarışı kazandığını söylediğinde yalan söyledi.
- Who do you think is most likely to win the race?
- Sence yarışı kimin kazanma ihtimali daha yüksek?
- It looks like he won the race.
- Yarışı kazanmış gibi görünüyor.
- Tom asked me who I thought would win the race.
- Tom bana yarışı kimin kazanacağını düşündüğümü sordu.
- Each of the boys was eager to join in the race.
- Oğlanların her biri yarışa katılmaya hevesliydi.
- Everyone says Tom will win the race.
- Herkes Tom'un yarışı kazanacağını söylüyor.
- She had already won the race.
- O zaten yarışı kazanmıştı.
- Tom has the lead in the race.
- Tom yarışı önde götürüyor.
- Dan scored second place in the race.
- Dan yarışta ikinci oldu.
- Ben ran a 100-meter race with Carl.
- Ben, Carl ile, bir 100 metre yarışı koştu.
- The horse that won the race is owned by Tom Jackson.
- Yarışı kazanan at Tom Jackson'a aittir.
- We finished the race.
- Biz yarışı bitirdik.
- He must be very happy after winning the race.
- Yarışı kazanmasının ardından çok sevinçli olmalı.
- A new team was formed in order to take part in the race.
- Yarışa katılmak için yeni bir ekip oluşturuldu.
- Tom ran a good race today.
- Tom bugün iyi bir yarış çıkardı.
- I expected Tom to win the race.
- Tom'un yarışı kazanmasını bekliyordum.
- I challenged Tom to a race.
- Tom'u yarışa davet ettim.
- Tom wondered how Mary could be so sure that she'd win the race.
- Tom Mary'nin yarışı kazanacağından nasıl bu kadar emin olabildiğini merak ediyordu.
- He took part in the race.
- O, yarışa katıldı.
- Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazanmakla övündüğünü duymaktan bıkmıştı.
- Tom lied when he told Mary that he had won the race.
- Tom, Mary'ye yarışı kazandığını söylerken yalan söyledi.
- He won the race with ease.
- O kolaylıkla yarışı kazandı.
- It was a victory for the whole country when he finished first in the race.
- O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi.
- Tom told Mary that he won the race, even though he didn't.
- Tom yarışı kazanmamasına rağmen Mary'ye yarışı kazandığını söyledi.
- Even though Tom didn't win the race, he doesn't seem too disappointed.
- Tom yarışı kazanmamasına rağmen, çok hayal kırıklığına uğramış görünmüyor.
- Will they break the ten-second mark in the hundred-metre race?
- Yüz metre yarışında 10 saniye sınırını aşabilecekler mi?
- I think Tom is the one most likely to win the race.
- Bence yarışı kazanması en muhtemel kişi Tom.
- Tom should win this race, I think.
- Bence bu yarışı Tom kazanmalı.
- I have no horse in this race.
- Bu yarışta benim atım yok.
- He asked me who I thought would win the race.
- Bana yarışı kimin kazanacağını düşündüğümü sordu.
- He came in fifth in the race.
- O, yarışta beşinci geldi.
- Tom may win the race.
- Tom yarışı kazanabilir.
- You could've won the race if you'd run just a little bit faster.
- Sadece biraz daha hızlı koşabilseydin yarışı kazanabilirdin.
- He is training a horse for a race.
- Yarış için bir atı eğitiyor.
- I would like to see another race.
- Başka bir yarış görmek isterim.
- Tom watched the sled dog race.
- Tom kızak köpeği yarışını izledi.
- Tom finished third in the race.
- Tom yarışta üçüncü bitirdi.
- The winner of the 100m race is often called the world's fastest man.
- 100 metre yarışının kazananına genellikle dünyanın en hızlı adamı denir.
- I had a race with him.
- Onunla bir yarışım vardı.
- He got the first prize in a 100m race.
- O bir 100 metre yarışında birincilik ödülünü aldı.
- I don't care who wins the race.
- Yarışı kimin kazanacağı umurumda değil.
- Some famous foreign runners entered that race.
- Bazı ünlü yabancı koşucular o yarışa katıldı.
- You need at least four people for a three-legged race.
- Üç bacaklı bir yarış için en az dört kişi gerekir.
- Tom bet $300 on the race.
- Tom yarışta 300 dolarlık bahse girdi.
- This race is already won.
- Bu yarış çoktan kazanıldı.
- Tom failed to finish the race.
- Tom yarışı bitiremedi.
- He was lucky and won the race.
- Şanslıydı ve yarışı kazandı.
- It wasn't an easy race.
- Kolay bir yarış değildi.
- Tom is likely to win the race.
- Tom'un yarışı kazanması muhtemel.
- The race was a photo finish.
- Yarış ucu ucunaydı.
- I won the race.
- Yarışı kazandım.
- The United States had won the race to the moon.
- Amerika Birleşik Devletleri aya gitme yarışını kazanmıştı.
- She finished the race.
- Yarışı bitirdi.
- Tom said he knew that Mary wouldn't win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazanmayacağını bildiğini söyledi.
- A new team was formed in order to take part in the race.
- Yarışa katılmak için yeni bir takım kuruldu.
- Even though Tom didn't win the race, he doesn't seem too disappointed.
- Tom yarışı kazanamamış olsa da hayal kırıklığına uğramış görünmüyor.
- I should've won the race.
- Yarışı kazanmalıydım.
- Tom said he hoped Mary won the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazanmasını umduğunu söyledi.
- It looks like he won the race.
- Görünüşe göre yarışı o kazanmış.
- Is it true that Tom won the race?
- Tom'un yarış kazandığı doğru mu?
- I almost won the race.
- Neredeyse yarışı kazanıyordum.
- Yuko started the race very quickly.
- Yuko yarışa çok hızlı başladı.
- Tom didn't win the race, ruining his perfect record.
- Tom yarışı kazanamayarak mükemmel sicilini bozdu.
- The trouble with the rat race is that even if you win, you're still a rat.
- Fare yarışı ile ilgili sorun kazansan bile, hâlâ bir faresin.
- I am training hard so that I may win the race.
- Yarışı kazanabilmek için çok çalışıyorum.
- No one thinks Tom will win the race.
- Hiç kimse Tom'un yarışı kazanacağını düşünmüyor.
- The horse that won the race is owned by Tom.
- Yarışı kazanan at Tom'a aittir.
- Tom hasn't won a race since 2013.
- Tom 2013'ten beri yarış kazanamadı.
- When I got to school, the race had already finished.
- Okula gittiğimde yarış çoktan bitmişti.
- I think that Tom is the one most likely to win the race.
- Tom'un büyük ihtimalle yarışı kazanacak kişi olduğunu düşünüyorum.
- I am training a horse for the race.
- Yarış için bir at eğitiyorum.
- Tom doesn't know who Mary thought was going to win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü bilmiyor.
- His early start disqualified him from the race.
- Erken başlangıcı onu yarıştan diskalifiye etti.
- Tom is likely to win the race.
- Tom muhtemelen yarışı kazanacak.
- His bad leg prevented him from winning the race.
- Sakat bacağı yarışı kazanmasını engelledi.
- Mary took an ice bath after the race.
- Mary yarıştan sonra buz banyosu yaptı.
- Tom could hardly breathe after the race.
- Tom yarıştan sonra zor nefes alıyordu.
- There were fifty entries for the race.
- Yarışta elli tane katılımcı vardı.
- Whoever wins the race will receive the prize.
- Yarışı kim kazanırsa ödülü o alacak.
- I doubt very seriously that Tom will win the race.
- Tom'un yarışı kazanacağından çok ciddi olarak kuşkulanıyorum.
- Tom said he knew that Mary wouldn't win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazanamayacağını bildiğini söyledi.
- The horse that won the race is owned by Tom.
- Yarışı kazanan atın sahibi Tom'du.
- His early start disqualified him from the race.
- Onun erken başlaması onu yarıştan diskalifiye etti.
- Tom has confidence in Mary's ability to win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazanacağına güveniyor.
- I doubt very seriously that Tom will win the race.
- Tom'un yarışı kazanacağından çok ciddi şüphelerim var.
- We were all surprised that Tom won the race.
- Tom'un yarışı kazanmasına hepimiz şaşırdık.
- Having run the race, Jane had two glasses of barley tea.
- Yarışı koştuktan sonra, Jane iki bardak arpa çayı içti.
- Some famous foreign runners entered that race.
- Bazı ünlü yabancı koşucular o yarışa girdi.
- Tom only won one race.
- Tom sadece bir yarış kazandı.
- There were only three horses in the race.
- Yarışta sadece üç at vardı.
- Canada's Andre de Grasse won the bronze medal in the 100m race.
- Kanada'dan Andre de Grasse 100 metre yarışında bronz madalya kazandı.
- Tom is probably going to win the race.
- Tom muhtemelen yarışı kazanacak.
- The race was fixed.
- Yarışta rüşvet yoluyla hile yapıldı.
- He asked me who I thought would win the race.
- O bana yarışı kimin kazanacağını düşündüğümü sordu.
- Death is like a race in which everyone tries to finish last.
- Ölüm herkesin sonuncu bitirmek için çalıştığı bir yarış gibidir.
- We all hope Tom wins the race.
- Hepimiz Tom'un yarışı kazanmasını umuyoruz.
- Ferrari is the only company that has raced every season of formula one since the series began in 1950.
- Ferrari, Formula 1'in 1950'de başlamasından bu yana her sezon yarışan tek şirket.
- Tom thinks that if he had tried a little harder, he could have won the race.
- Tom, biraz daha çabalasaydı yarışı kazanabileceğini düşünüyor.
- His early start disqualified him from the race.
- Erken başlaması onu yarıştan diskalifiye etti.
- Tom didn't win the race, ruining his perfect record.
- Tom yarışı kazanamayıp mükemmel rekorunu mahvetti.
- None of us knew his decision to win the long-distance race.
- Hiçbirimiz, onun uzun mesafe yarışı kazanma kararını bilmiyordu.
- The race seemed to never end.
- Yarış hiç bitmeyecek gibiydi.
- Only three horses were in the race.
- Yarışta sadece üç at vardı.
- The weather will delay the start of the race.
- Hava yarışın başlamasını geciktirecek.
- Tom came in second in the race.
- Tom yarışta ikinci oldu.
- Tom has no chance of winning the race.
- Tom'un yarışı kazanma şansı yok.
- Death is like a race in which everyone tries to finish last.
- Ölüm, herkesin en son bitirmeye çalıştığı bir yarış gibidir.
- Tom asked Mary who she thought would be the most likely to win the race.
- Tom, Mary'ye yarışı kazanma olasılığının en yüksek olduğunu düşündüğü kişinin kim olduğunu sordu.
- Tom hasn't won a race.
- Tom bir yarış kazanmadı.
- I think that Tom is the one most likely to win the race.
- Bence yarışı kazanma ihtimali en yüksek olan Tom.
- Each of the boys was eager to join in the race.
- Erkek çocuklarından her biri yarışa katılmaya istekliydi.
- Tom is going to win the race.
- Tom yarışı kazanacak.
- Tom was a shoo-in for the race.
- Tom yarışın favorisiydi.
- Tom finished the race.
- Tom yarışı bitirdi.
- Ted Cruz dropped out of the presidential race.
- Ted Cruz başkanlık yarışından çekildi.
- Tom won the race easily.
- Tom yarışı kolayca kazandı.
- She was strong enough to run a 10-mile race.
- 10 millik bir yarışı koşmak için yeterince güçlüydü.
- The race is over.
- Yarış bitti.
- There's no way Tom will win the race.
- Tom'un yarışı kazanmasının imkanı yok.
- I was exhausted after running the race.
- Yarışta koştuktan sonra, bitkindim.
- I've got to win this race.
- Bu yarışı kazanmak zorundayım.
- A fast child may win the race, but even a slow child can compete.
- Hızlı bir çocuk yarışı kazanabilir fakat yavaş bir çocuk bile yarışabilir.
- He won the race easily.
- Yarışı kolayca kazandı.
- Did you win the race?
- Yarışı kazandın mı?
- I didn't think you would win the race.
- Yarışı kazanacağını düşünmemiştim.
- Tom didn't finish the race.
- Tom yarışı bitirmedi.
- Tom was disappointed that he didn't win the race.
- Tom yarışı kazanmadığı için hayal kırıklığına uğradı.
- A new team was formed in order to take part in the boat race.
- Tekne yarışına katılmak için yeni bir ekip kuruldu.
- He won the race with ease.
- Yarışı kolaylıkla kazandı.
- The race seemed to never end.
- Yarış asla sona ermeyecek gibi görünüyordu.
- Who do you think will win the race?
- Sence yarışı kim kazanacak?
- Tom is out of the race.
- Tom yarışın dışında.
- Mary finished the race.
- Mary yarışı bitirdi.
- He must be very happy after winning the race.
- Yarışı kazandıktan sonra çok mutlu olmalı.
- Everyone says Tom will win the race.
- Herkes Tom'un yarış kazanacağını söylüyor.
- She had already won the race.
- Yarışı çoktan kazanmıştı.
- We were all surprised that Tom didn't win the race.
- Tom'un yarışı kazanmamasına hepimiz şaşırdık.
- He has the lead in the race.
- Yarışta liderlik onda.
- Tom hasn't won a race since 2013.
- Tom, 2013'ten beri bir yarış kazanmadı.
- Our friend finished the race in second place.
- Arkadaşımız yarışı ikinci sırada bitirdi.
- I didn't finish the race.
- Yarışı bitiremedim.
- Tom was disappointed that he didn't win the race.
- Tom yarışı kazanamadığı için hayal kırıklığına uğradı.
- We finished the race.
- Yarışı bitirdik.
- Slow and steady wins the race.
- Yavaş ve istikrarlı olan yarışı kazanır.
- Slow but steady wins the race.
- Yavaş ama istikrarlı olan yarışı kazanır.
- A lot of people thought Tom was going to win the race.
- Birçok insan Tom'un yarışı kazanacağını düşünüyordu.
- Ferrari is the only company that has raced every season of formula one since the series began in 1950.
- Ferrari, 1950 yılında başlamasından bu yana Formula1'de her sezon yarışan tek şirkettir.
- As was expected, Tom won the race.
- Beklendiği gibi, Tom yarışı kazandı.
- Do you have any race shirts in extra small?
- Ekstra küçük beden yarış tişörtünüz var mı?
- A fast child may win the race, but even a slow child can compete.
- Hızlı bir çocuk belki yarışı kazanır, ancak yavaş bir çocuk da yarışabilir.
- I challenged Tom to a race.
- Tom'u bir yarışa davet ettim.
- I want to be in the race.
- Ben yarışta olmak istiyorum.
- He psyched himself up for the race.
- Yarışa kendini psikolojik olarak hazırladı.
- They finished the race.
- Onlar yarışı bitirdiler.
- Who did Tom think was going to win the race?
- Tom yarışı kimin kazanacağını düşünüyordu?
- Tom won the race by cheating.
- Tom yarışı hile yaparak kazandı.
- I would like to see another race.
- Bir yarış daha görmek isterim.
- Tom is the son of a race car driver.
- Tom bir yarış pilotunun oğlu.
- I would like to see another race.
- Başka bir yarış görmek istiyorum.
- It wasn't a race.
- Bu bir yarış değildi.
- Tom watched the race through binoculars.
- Tom yarışı dürbünle izledi.
- Tom said he knew that Mary would win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazanacağını bildiğini söyledi.
- Only four horses were in the race.
- Yarışta sadece dört at vardı.
- There was a boat race last night.
- Dün gece bir tekne yarışı vardı.
- I finished the race.
- Yarışı bitirdim.
- They are in the final part of the race.
- Onlar yarışın son bölümünde.
- I won the race.
- Yarışı ben kazandım.
- I've won the race.
- Yarışı kazandım.
- The horse that won the race was owned by Mr Johnson.
- Yarışı kazanan atın sahibi Bay Johnson'dı.
- There's absolutely no chance that Tom will win the race.
- Tom'un yarışı kazanma şansı kesinlikle yok.
- You finished the race, didn't you?
- Yarışı bitirdin, değil mi?
- Tom was surprised that Mary won the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazanmasına şaşırdı.
- Tom must be very happy after winning the race.
- Tom yarışı kazandıktan sonra çok mutlu olmalı.
- There's a good chance that Tom will win the race.
- Tom'un yarışı kazanma ihtimali yüksek.
- There's no way Tom will win the race.
- Tom'un yarışı kazanmasına imkan yok.
- Tom almost won the race.
- Tom neredeyse yarışı kazanıyordu.
- The race was fixed.
- Yarışın sonucuna önceden karar verilmişti.
- He psyched himself up for the race.
- O kendini yarışa hazırladı.
- Tom is the leader of the race.
- Tom yarışın lideri.
- I wish Tom could've seen Mary win the race.
- Keşke Tom, Mary'nin yarışı kazandığını görebilseydi.
- I could have won the race if I hadn't sprained my ankle.
- Bileğimi burkmasaydım yarışı kazanabilirdim.
- Tom isn't even in the race.
- Tom yarışta bile değil.
- Before the race, the runners have to warm up.
- Yarıştan önce, koşucular ısınmak zorundadır.
- Tom dropped out of the race when he fell off his bike.
- Tom bisikletten düşünce yarışı bıraktı.
- We were all surprised when Tom won the race.
- Tom yarışı kazandığında hepimiz şaşırdık.
- It was pure chance Tom won the race.
- Tom'un yarışı kazanması tamamen şanstı.
- The race is tomorrow.
- Yarış yarın.
- She was strong enough to run a 10-mile race.
- On millik bir yarışı koşacak kadar güçlüydü.
- The car burned up in the race.
- Araba, yarışta yanıp kül oldu.
- I finished the race.
- Ben yarışı bitirdim.
- Before the race, the runners have to warm up.
- Yarıştan önce, koşucuların ısınması gerekir.
- I've got to win this race.
- Bu yarışı kazanmalıyım.
- A new team was formed in order to take part in the boat race.
- Tekne yarışına katılmak için yeni bir takım oluşturuldu.
- Tom didn't win the race, ruining his perfect record.
- Tom yarışı kazanmadı, mükemmel rekorunu mahvetti.
- You finished the race, didn't you?
- Sen yarışı bitirdin, değil mi?
- He's ahead in the race.
- O, yarışta önde gidiyor.
- It was a good race.
- O iyi bir yarıştı.
- To our surprise, Emi won the 400-meter race with ease.
- Emi'nin 400 metre yarışını kolaylıkla kazanması bizi şaşırttı.
- Tom was surprised that Mary won the race.
- Tom, Mary'nin yarış kazanmasına şaşırdı.
- Tom has dropped out of the race.
- Tom yarıştan çekildi.
- It looks like Tom won the race.
- Tom yarışı kazanmış gibi görünüyor.
- Tom felt he had no chance to win the race.
- Tom yarışı kazanmak için hiç şansı olmadığını hissetti.
- I hope I can win the race.
- Umarım yarışı kazanabilirim.
- There's absolutely no chance that Tom will win the race.
- Tom'un yarışı kazanma ihtimali kesinlikle yok.
- They finished the race.
- Yarışı bitirdiler.
- I ran a race with Tom.
- Tom ile bir yarış koştum.
- Who do you think is most likely to win the race?
- Yarışı büyük ihtimalle kimin kazanacağını düşünüyorsun?
- The winner of the 100m race is often called the world's fastest man.
- 100 metre yarışının galibi genellikle dünyanın en hızlı adamı olarak adlandırılır.
- She was disqualified from the race for two false starts.
- İki kez yanlış kalkış yaptığı için yarıştan diskalifiye edildi.
- Nobody thinks Tom will win the race.
- Kimse Tom'un yarışı kazanacağını düşünmüyor.
- Tom is out of the race.
- Tom yarış dışı kaldı.
- Tom finished third in the race.
- Tom yarışı üçüncü bitirdi.
- Are you ready for the race?
- Yarışa hazır mısın?
- You could've won the race if you'd run just a little bit faster.
- Biraz daha hızlı koşsaydın yarışı kazanabilirdin.
- It was pure chance Tom won the race.
- Tom'un yarışı kazanması tamamen şans eseriydi.
- I was exhausted after running the race.
- Yarışı koştuktan sonra, çok yorulmuştum.
- Tom took part in the race.
- Tom yarışa katıldı.
- Tom thought he had a chance to win the race.
- Tom yarışı kazanma şansı olduğunu düşündü.
- No one thinks Tom will win the race.
- Kimse Tom'un yarışı kazanacağını düşünmüyor.
- Tom didn't expect to win the race.
- Tom yarışı kazanmayı beklemiyordu.
- Dan scored second place in the race.
- Dan yarışta ikinci sırada yer aldı.
- A lot of people thought Tom was going to win the race.
- Birçok kişi Tom'un yarışı kazanacağını düşündü.
- Tom was a shoo-in for the race.
- Tom yarışı kazanacaktı.
- He came in fifth in the race.
- O, yarışta beşinci oldu.
- Have you ever seen Tom win a race?
- Tom'un hiç yarış kazandığını gördün mü?
- The horse that won the race is owned by Tom Jackson.
- Yarışı kazanan atın sahibi Tom Jackson'dı.
- Some athletes believe that taking an ice bath after a workout or a race allows their body to recover more quickly.
- Bazı sporcular bir egzersiz veya yarıştan sonra bir buz banyosu almanın vücutlarının daha çabuk iyileşmesine izin verdiğine inanmaktadırlar.
- It was a victory for the whole country when he finished first in the race.
- Adayın yarışı birinci bitirmesi tüm ülke için bir zaferdi.
- Tom had expected to win the race.
- Tom yarışı kazanmayı bekliyordu.
- Tom knew who Mary thought was going to win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü biliyordu.
- Some athletes believe that taking an ice bath after a workout or a race allows their body to recover more quickly.
- Bazı sporcular bir antrenman ya da yarıştan sonra buz banyosu yapmanın vücutlarının daha çabuk toparlanmasını sağladığına inanır.
- Tom failed to finish the race.
- Tom yarışı bitirmeyi başaramadı.
- Tom bet $300 on the race.
- Tom yarışa 300 dolar yatırdı.
- I didn't finish the race.
- Yarışı bitirmedim.
- We were all surprised that Tom won the race.
- Tom yarışı kazanınca hepimiz şaşırdık.
- Tom shouldn't have won the race.
- Tom yarışı kazanmamalıydı.
- We were all surprised that Tom didn't win the race.
- Tom'un yarışı kazanamamasına hepimiz şaşırdık.
- I started last in the race.
- Yarışta sonuncu başladım.
- The race was watched by a crowd of nearly a quarter of a million people.
- Yarış yaklaşık çeyrek milyonluk bir kalabalık tarafından izlendi.
- They are in the final part of the race.
- Yarışın son kısmındalar.
- Who do you think will win the race?
- Yarışı kimin kazanacağını düşünüyorsun?
- It was now a race against time.
- Artık zamana karşı bir yarış vardı.
- The race was a photo finish.
- Yarış foto finişti.
- Whoever wins the race will receive the prize.
- Yarışı kim kazanırsa ödülü alacak.
- Have you ever seen Tom win a race?
- Tom'un bir yarış kazandığını gördün mü?
- Tom hasn't won a race.
- Tom hiç yarış kazanmadı.
- Tom started the race as one of the favorites.
- Tom yarışa favorilerden biri olarak başladı.
- None of us knew his decision to win the long-distance race.
- Hiçbirimiz onun uzun mesafe yarışını kazanma kararını bilmiyorduk.
- Tom came in third in the race.
- Tom yarışta üçüncü oldu.
- I didn't know you'd won the race.
- Yarışı kazandığını bilmiyordum.
- She took first prize in the race.
- Yarışta birincilik ödülünü aldı.
- I'd like to see another race.
- Başka bir yarış görmek istiyorum.
- I think Tom will win the race.
- Tom'un yarışı kazanacağını düşünüyorum.
- I think Tom is the one most likely to win the race.
- Tom'un büyük ihtimalle yarışı kazanacak kişi olduğunu düşünüyorum.
- Tom almost won the race.
- Tom az kalsın yarışı kazanacaktı.
- He got the first prize in a 100m race.
- Bir 100 metre yarışında birincilik ödülü aldı.
- We all hope Tom wins the race.
- Hepimiz yarışı Tom'un kazanmasını umuyoruz.
- Is it true that Tom won the race?
- Tom'un yarışı kazandığı doğru mu?
- He's ahead in the race.
- Yarışta önde gidiyor.
- Are you going to take part in the next race?
- Bir sonraki yarışa katılacak mısın?
- Tom said he hoped Mary won the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazandığını umduğunu söyledi.
- Canada's Andre de Grasse won the bronze medal in the 100m race.
- Kanadalı Andre de Grasse 100 metre yarışında bronz madalya kazandı.
- Is it true that he won the race?
- Yarışı kazandığı doğru mu?
- I started last in the race.
- Yarışa sonuncu başladım.
- Tom ran a good race.
- Tom iyi bir yarış çıkardı.
- I expect to win today's race.
- Bugünkü yarışı kazanmayı umuyorum.
- The Brazilian is winning the race.
- Yarışı Brezilyalı kazanıyor.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
- Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I ran a race with Tom.
- Tom'la bir yarış koştum.
- He won the race easily.
- O, yarışı kolayca kazandı.
- His life is a neverending race against time.
- Hayatı zamana karşı bitmeyen bir yarış.
- I've won the race.
- Yarışı ben kazandım.
- Tom wondered how Mary could be so sure that she'd win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazanacağından nasıl bu kadar emin olabildiğini merak etti.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
- Yarışta seni Yoshida ile eşleştirmeyi düşünüyorum.
- Tom predicted Mary would win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kazanacağını tahmin etti.
- He has the lead in the race.
- O, yarışta liderliğe sahip.
- It was pure chance Tom won the race.
- Tom yarışı balına kazandı.
- She bowed out of the race before it was too late.
- O, çok geç olmadan önce yarıştan çekildi.
- He won the race once again.
- Yarışı bir kez daha kazandı.
- I'm so glad Tom won the race.
- Tom'un yarışı kazanmasına çok sevindim.
- I expected to win the race, but I lost.
- Yarışı kazanmayı bekliyordum ama kaybettim.
- He took part in the race.
- Yarışa katıldı.
- Tom has dropped out of the race.
- Tom yarıştan ayrıldı.
- Tom said he knew that Mary would win the race.
- Tom, Mary'nin yarış kazanacağını bildiğini söyledi.
- His bad leg prevented him from winning the race.
- Onun kötü bacağı yarışı kazanmasını engelledi.
- Mary took an ice bath after the race.
- Mary yarıştan sonra bir buz banyosu yaptı.
- Tom doesn't know who Mary thought was going to win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü bilmiyordu.
- The trouble with the rat race is that even if you win, you're still a rat.
- Fare yarışının sorunu, kazansanız bile hala bir fare olmanızdır.
- England is going to win the race.
- İngiltere yarışı kazanacak.
- Tom watched the sled dog race.
- Tom kızak köpeklerinin yarışını izledi.
- Tom came in last in the race.
- Tom yarışta sonuncu oldu.
- There's going to be a three-mile race tomorrow.
- Yarın üç millik bir yarış olacak.
- He finished the race.
- Yarışı bitirdi.
- At what time will the race finish?
- Yarış saat kaçta bitecek?
- Tom didn't know who Mary thought was going to win the race.
- Tom, Mary'nin yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü bilmiyordu.
- I am training hard so that I may win the race.
- Yarışı kazanabileyim diye çok antrenman yapıyorum.
- The Brazilian is winning the race.
- Brezilyalı yarışı kazanıyor.
- Tom hoped that he would win the race.
- Tom yarışı kazanacağını umuyordu.
- Tom had expected to win the race.
- Tom yarışı kazanmayı ummuştu.
- Tom will probably win the race.
- Tom muhtemelen yarışı kazanacak.
- I had a race with Tom.
- Tom ile bir yarışım vardı.
- The race went down to the wire.
- Yarış son dakikaya kadar başa baş devam etti.
- She bowed out of the race before it was too late.
- Çok geç olmadan yarıştan çekildi.
- I think Tom will win the race.
- Bence yarışı Tom kazanacak.
Show More (334)
|
|
- Our community welcomes people of all races.
- Toplumumuz her ırktan insana kucak açmaktadır.
- Our Europe must be a safe place for everyone, regardless of ethnic identity, race, religion or sexual orientation.
- Avrupa'mız etnik kimliği, ırkı, dini ya da cinsel yönelimi ne olursa olsun herkes için güvenli bir yer olmalıdır.
- Difference in religion, nationality and race.
- Din, milliyet ve ırk farklılığı.
- These terrorists have no authority to act on behalf of any people, race or religion.
- Bu teröristlerin herhangi bir halk, ırk ya da din adına hareket etme yetkileri yoktur.
- This applies overall, irrespective of race, religion or nationality.
- Bu, ırk, din veya milliyete bakılmaksızın genel olarak geçerlidir.
- I voted for the proposal for the race directive.
- Irk Eşitliği yönergesi için oy kullandım.
- The Ancestral race sent Adam to colony planet Earth with his seeds (the Angels).
- Ataların ırkı Adem'i tohumlarıyla (Melekler) birlikte Dünya gezegenine koloni kursun diye gönderdi.
- The Ancestral race sent Adam to colony planet Earth with his seeds (the Angels).
- Atasal ırk Adem'i tohumlarıyla (Melekler) birlikte Dünya gezegenine koloni kurması için gönderdi.
- Mentioning someone's race isn't racist.
- Birinin ırkından bahseden ırkçı değildir.
- I don't care about your race or age or religion.
- Irkın, yaşın ya da dinin umurumda değil.
- Mentioning someone's race isn't racist.
- Birinin ırkından bahsetmek ırkçılık değildir.
- I don't care about your race or age or religion.
- Irkınız, yaşınız ya da dininiz umurumda değil.
- I don't care what race you are.
- Hangi ırktan olduğun umurumda değil.
- I don't care what race you are.
- Hangi ırktan olduğunla ilgilenmiyorum.
- My parents don't like my boyfriend because of his race.
- Ailem erkek arkadaşımı ırkından dolayı sevmiyor.
Show More (12)
|