1 |
respond to |
karşılık vermek |
v. |
|
- The Commission in Brussels responded to the victims'cries for help with a shrugging of shoulders.
- Brüksel'deki Komisyon, mağdurların yardım çığlıklarına omuz silkerek karşılık verdi.
- That means that the Union cannot respond to the terrorist threat.
- Bu, Birliğin terör tehdidine karşılık veremeyeceği anlamına gelmektedir.
- The European Union must respond to this aspiration and to those hopes.
- Avrupa Birliği bu arzuya ve bu umutlara karşılık vermelidir.
- We should avoid responding to this industrial catastrophe with a Seveso III directive.
- Bu endüstriyel felakete Seveso III direktifiyle karşılık vermekten kaçınmalıyız.
- I would therefore like to see Parliament respond to this unfair attack.
- Bu nedenle Parlamentonun bu haksız saldırıya karşılık verdiğini görmek istiyorum.
- We would like to respond to an offensive against the market by meeting our citizens' needs.
- Piyasaya yönelik saldırıya vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılayarak karşılık vermek istiyoruz.
- Can we respond to international threats by using international law and the mechanisms it provides?
- Uluslararası tehditlere uluslararası hukuku ve onun sağladığı mekanizmaları kullanarak karşılık verebilir miyiz?
- How do we respond to people who by their words trample our free and democratic system of government underfoot?
- Sözleriyle özgür ve demokratik hükümet sistemimizi ayaklar altına alan insanlara nasıl karşılık vereceğiz?
- I don't respond to accusations.
- Ben suçlamalara karşılık vermiyorum.
- A Florida city is responding to regular tidal flooding by sending out tanker trucks equipped with vacuum hoses to suck saltwater off the streets.
- Bir Florida şehri sokaklardaki tuzlu suyu emmek için vakum hortumları ile donatılmış tanker kamyonları göndererek düzenli gelgit sel baskınına karşılık veriyor.
- People respond to encouragement.
- İnsanlar cesaretlendirmeye karşılık verir.
- He responded to her offer with a laugh.
- Onun teklifine gülerek karşılık verdi.
- What are you responding to?
- Neye karşılık veriyorsun?
Show More (10)
|
2 |
respond to |
yanıtlamak |
v. |
|
- The major issue facing democratic leaders is how to respond to this latest atrocity.
- Demokratik liderlerin karşı karşıya olduğu en önemli sorun, bu son vahşete nasıl yanıt verileceğidir.
- Tom still hasn't responded to my email.
- Tom hâlâ e-postamı yanıtlamadı.
- Tom hasn't been responding to my texts.
- Tom benim mesajlarımı yanıtlamıyor.
- It was a cry for help, but it wasn't responded to.
- Bu bir yardım çığlığıydı ama yanıtlanmadı.
Show More (1)
|
3 |
respond to |
cevaplamak |
v. |
|
- You did not even respond to that.
- Buna cevap bile vermediniz.
- The company didn't immediately respond to requests for comment.
- Şirket yorum için olan talepleri hemen cevaplamadı.
- My sales ad wasn't responded to.
- Satış ilanıma cevap gelmedi.
- Can someone respond to my question?
- Biri benim sorumu cevaplayabilir mi?
Show More (1)
|
4 |
respond to |
tepki göstermek |
v. |
|
- That is an area that European citizens will respond to and will be happy about.
- Bu, Avrupa vatandaşlarının tepki göstereceği ve mutlu olacağı bir alandır.
Show More (-2)
|