ruling - English Turkish Sentences
English Turkish
ruling karar n.
  • So we need a ruling whereby those who are to blame can be held to account under the polluter-pays principle.
  • Bu nedenle kirleten öder ilkesi kapsamında suçu olanların hesap vermesini sağlayacak bir karara ihtiyacımız var.
  • This period should in fact allow sufficient leeway for the ECJ to hand down a clarificatory ruling.
  • Bu süre aslında ATAD'ın açıklayıcı bir karar vermesi için yeterli bir zaman aralığı tanımalıdır.
  • If your ruling is that I cannot explain the vote, I accept that but with reservations.
  • Oylamayı açıklayamayacağım yönünde bir kararınız varsa bunu çekincelerle kabul ediyorum.
Show More (12)
ruling mahkeme kararı n.
  • But anyone who says it is illegal is disregarding the rulings of our own European Court of Human Rights.
  • Ama bunun yasa dışı olduğunu söyleyen herkes, kendi Avrupa İnsan Hakları Mahkememizin kararlarını hiçe sayıyor demektir.
  • The rulings of these courts may be brought before the Appeals Court.
  • Bu mahkemelerin kararları Temyiz Mahkemesine götürülebilir.
  • However, the Court was not entirely negative in its ruling.
  • Bununla birlikte, Mahkeme kararında tamamen olumsuz değildi.
Show More (3)
ruling egemen adj.
  • The ruling class itself on the whole imagines this to be so.
  • Egemen sınıfın kendisi de genel anlamda bunun böyle olduğunu düşünüyor.
  • The ruling class itself on the whole imagines this to be so.
  • Egemen sınıfın kendisi genel olarak bunu böyle hayal etmektedir.
  • The ruling class will not surrender its power.
  • Egemen sınıf yetkilerinden vazgeçmez.
Show More (0)
ruling iktidardaki adj.
  • So it was a gross error for the ruling Big Three to set off before Ghent.
  • Dolayısıyla iktidardaki Üç Büyükler'in Gent'ten önce yola çıkmaları büyük bir hataydı.
  • The ruling coalition now has a solid majority in the Parliament.
  • İktidardaki koalisyon şimdi Parlamentoda sağlam bir çoğunluğa sahiptir.
Show More (-1)
ruling yöneten adj.
  • Fight back against the oppression of the ruling elite.
  • Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.
Show More (-2)
ruling yargı n.
  • His wife's second cousin was a member of the Jewish ruling council.
  • Karısının ikinci kuzeni, Yahudi yargı meclisinin üyesiydi.
Show More (-2)
ruling yönetim n.
  • His wife's second cousin was a member of the Jewish ruling council.
  • Karısının ikinci kuzeni, Yahudi yönetim konseyinin bir üyesiydi.
Show More (-2)