| 1 |
shock |
şok |
n. |
|
- The reality was a shock to each of us.
- Gerçek hepimiz için bir şok oldu.
- The cat suffered from shock after losing a lot of blood.
- Kedi çok kan kaybettiği için şoka girdi.
- What I am proposing, then, is that we administer a real political shock.
- O halde benim önerim, gerçek bir siyasi şok uygulamamızdır.
- It was the result of the shock caused by the Nice process.
- Nice sürecinin yarattığı şokun bir sonucuydu.
- What a psychological shock, what a cause for concern to the self-righteous.
- Ne büyük bir psikolojik şok, kendini beğenmişler için ne büyük bir endişe kaynağı.
- This attack on the United States in September brought enormous shock and sorrow to all.
- Eylül ayında Amerika Birleşik Devletleri'nde meydana gelen bu saldırı herkeste büyük bir şok ve üzüntü yarattı.
- Or will she also establish a policy to support those economic sectors weakened by this terrible shock?
- Yoksa bu korkunç şokun zayıflattığı ekonomik sektörleri destekleyecek bir politika da oluşturacak mı?
- Suddenly the shock of the brutal terrorist attacks in New York profoundly shook its confidence and its hedonism.
- Aniden New York'taki acımasız terör saldırılarının şoku, kendine olan güvenini ve hedonizmini derinden sarstı.
- It was the result of the shock caused by the Nice process.
- Bu durum Nice sürecinin yarattığı şokun bir sonucuydu.
- He very helpfully reminded us that we had the Convention because of the shock of Nice.
- Kendisi bize çok yardımcı olarak Nice'in yarattığı şok nedeniyle Konvansiyon'a sahip olduğumuzu hatırlattı.
- We should not be using shock logic to invent legal rules that were allegedly broken.
- İhlal edildiği iddia edilen yasal kuralları icat etmek için şok mantığını kullanmamalıyız.
- We should not be using shock logic to invent legal rules that were allegedly broken.
- Şok mantığını kullanarak, çiğnendiği iddia edilen yasal kuralları icat etmemeliyiz.
- The response to the negative external shock demonstrated the flexibility and swift adaptability of the Turkish economy.
- Olumsuz dış şoka verilen yanıt, Türk ekonomisinin esnekliğini ve hızla uyarlanma yeteneğini gösterdi.
- The Commission mentions resistance to shocks as an example.
- Komisyon örnek olarak şoklara karşı dirençten bahsetmektedir.
- We do not think that this incident should cause any internal disruption, over and above sorrow and shock.
- Bu olayın üzüntü ve şokun ötesinde herhangi bir iç karışıklığa yol açmaması gerektiğini düşünüyoruz.
- We share the sense of shock and horror.
- Şok ve dehşet duygusunu paylaşıyoruz.
- I am unable to give out his response to this, as I awoke with something of a shock.
- Bir tür şokla uyandığım için buna verdiği yanıtı aktaramıyorum.
- The news of the death of his son was a shock.
- Oğlunun ölüm haberi şok etkisi yarattı.
- Tom is in for a shock.
- Tom bir şok içinde.
- Because of the shock, she gave birth too soon.
- Şok nedeniyle, o çok erken doğurdu.
- Get ready for a shock.
- Bir şoka hazır ol.
- We all shuddered from the great shock.
- Büyük şok nedeniyle tüylerimiz ürperdi.
- That was a shock.
- O bir şoktu.
- I'm over the shock.
- Ben şoku atlattım.
- We all shuddered from the great shock.
- Hepimiz büyük şoktan dolayı ürperdik.
- I'm in a state of shock.
- Şok geçiriyorum.
- She went mad because of the shock.
- Şok yüzünden delirdi.
- That was a horrible shock.
- O korkunç bir şoktu.
- Sami was in a state of shock.
- Sami şoktaydı.
- You're in a shock.
- Sen şoktasın.
- Right after the accident, I was in a state of shock.
- Kazadan hemen sonra şok geçirdim.
- I was still in a state of shock.
- Hâlâ şok halindeydim.
- Our country's infrastructure is fragile, and it may collapse entirely if it suffers an economic shock.
- Ülkemizin altyapısı kırılgandır ve ekonomik bir şok geçirirse tamamen çökebilir.
- Have you got over the shock?
- Şoku atlattın mı?
- Sooner or later, she'll get over the shock.
- Er ya da geç şoku atlatacak.
- She got over the shock of her father's death.
- Babasının ölümünün şokunu atlattı.
- At this second shock, I began to cry.
- Bu ikinci şokla ağlamaya başladım.
- It was a shock to hear about her divorce.
- Boşandığını duymak şok etkisi yarattı.
- Tom is in a state of shock.
- Tom şoka maruz kaldı.
- For Tom, getting fired was an unexpected shock.
- Tom için, kovulmak beklenmeyen bir şoktu.
- The estimate was a complete shock!
- Tahmin tam bir şoktu!
- That was a horrible shock.
- Korkunç bir şoktu.
- Several slight shocks followed the earthquake.
- Depremi çok sayıda hafif şoklar izledi.
- The news that her son was injured in the accident was a great shock to her.
- Oğlunun kazada yaralandığı haberi ona büyük bir şoktu.
- I'm in a state of shock.
- Şok halindeyim.
- He got over the shock of his father's death.
- Babasının ölümünün şokunu atlattı.
- He soon recovered from the shock.
- Şoku kısa sürede atlattı.
- She will get over the shock soon.
- Çok geçmeden şoku atlatacaktır.
- Local residents are in a state of shock.
- Bölge sakinleri şok halinde.
- I'm over the shock.
- Şoku atlattım.
- Tom went into hypovolemic shock.
- Tom kan kaybı şokuna girdi.
- I'm still in a state of shock.
- Hâlâ şoktayım.
- His death was great shock to his wife.
- Ölümü karısı için büyük şoktu.
- Sami was in complete shock.
- Sami tam bir şok içindeydi.
- Our country's infrastructure is fragile, and it may collapse entirely if it suffers an economic shock.
- Ülkemizin altyapısı kırılgan ve ekonomik bir şok yaşarsa tamamen çökebilir.
- The shock of her father's death lingered on and she didn't feel like going out at all.
- Babasının ölümünün şokunu atlatamamıştı ve hiç dışarı çıkmak istemiyordu.
- She got over a shock.
- Şoku atlattı.
- I still haven't gotten over the shock of Tom's death.
- Tom'un ölümünün şokunu hala atlatamadım.
- She got over the shock of her father's death.
- O, babasının ölümünün şokunu atlattı.
- The shock was terrible.
- Şok korkunçtu.
- Because of the shock, she gave birth too soon.
- Şok yüzünden çok erken doğum yaptı.
- He soon recovered from the shock.
- Kısa sürede şoktan çıktı.
- That was a shock.
- Bu bir şoktu.
- I'm still in a state of shock.
- Hâlâ şok halindeyim.
- It was a shock.
- Bu bir şoktu.
- Tom still hasn't gotten over the shock.
- Tom hala şoku atlatamadı.
- Prepare yourself for a shock, Tom.
- Kendini bir şoka hazırla, Tom.
- Sami was in total shock.
- Sami tamamen şoktaydı.
- For Tom, getting fired was an unexpected shock.
- Tom için kovulmak beklenmedik bir şoktu.
- He got over the shock of his father's death.
- Babasının ölümü ile ilgili şoku atlattı.
- Sami was in a state of shock.
- Sami şok halindeydi.
- Tom is in a state of shock.
- Tom şokta.
- Tom still hasn't gotten over the shock.
- Tom, hâlâ şoku atlatmış değil.
- She will get over the shock soon.
- Yakında şoku atlatacaktır.
- Sami was in complete shock.
- Sami tam bir şoktaydı.
- I got a horrible shock when I saw the car accident.
- Araba kazasını gördüğümde korkunç bir şok yaşadım.
- Betty got over the shock.
- Betty şoku atlattı.
- It's a huge shock to me.
- Bu benim için büyük bir şok.
- You've had quite a shock.
- Büyük bir şok geçirdin.
- After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Büyükbabasının ölümünü duymanın ilk şokundan sonra kız ağlamaya başladı.
- It's a huge shock to me.
- Benim için çok büyük bir şok.
- My grandmother's death was a big shock.
- Büyükannemin ölümü büyük bir şoktu.
- We were in total shock.
- Tam bir şok içindeydik.
- Dan was in a state of shock.
- Dan şok halindeydi.
- It was a shock to hear about Tom's divorce.
- Tom'un boşandığını duymak şok etkisi yarattı.
- She died of shock.
- O şok nedeniyle hayatını kaybetti.
- It was such a shock.
- Büyük bir şoktu.
- I expect him to get over the shock of his failure.
- Başarısızlığının şokunu atlatmasını bekliyorum.
- Sami was in total shock.
- Sami tam bir şoktaydı.
- Sooner or later, she'll get over the shock.
- Er ya da geç, şoku atlatacak.
- Get ready for a shock.
- Bir şok için hazır olun.
- It was a great shock to me.
- O, benim için büyük bir şoktu.
- The news of his son's death was a great shock.
- Oğlunun ölüm haberi büyük bir şoktu.
- Have you got over the shock?
- Şoktan kurtuldun mu?
- At this second shock, I began to cry.
- Bu ikinci şokta ben ağlamaya başladım.
- She died of shock.
- Şoktan öldü.
- Tom still hasn't gotten over the shock.
- Tom hâlâ şoku atlatmadı.
- We were in total shock.
- Biz tamamiyle şoktaydık.
- You're in a shock.
- Şoka girmişsin.
- Tom is in for a shock.
- Tom'u bir şok bekliyor.
- Have you recovered from the shock?
- Şoktan çıktın mı?
- What a shock!
- Ne şok ama!
- Getting fired was an unexpected shock for him.
- Kovulmak onun için beklenmedik bir şoktu.
- The news came as a bit of a shock.
- Haber şok etkisi yaratmıştı.
- It was a shock, to be sure.
- Emin olmak için bir şoktu.
Show More (102)
|
| 2 |
shock |
şok etmek |
v. |
|
- Will Smith's slap to Chris Rock shocked the audience.
- Will Smith'in Chris Rock'a attığı tokat izleyenleri şoke etti.
- The first concerns the incident at Dover, which shocked us all.
- İlki hepimizi şok eden Dover'daki olayla ilgilidir.
- We were all shocked by the attacks on Bali.
- Bali'deki saldırılar hepimizi şoke etti.
- We were all shocked by the attacks on Bali.
- Bali'deki saldırılar hepimizi şok etti.
- Coming from the guardian of the Pact, these words are certainly likely to shock.
- Pakt'ın koruyucusundan gelen bu sözler kesinlikle şok edici olacaktır.
- The news from the USA that ACT has cloned a human embryo has probably shocked us all.
- ABD'den gelen ACT'nin bir insan embriyosu klonladığı haberi muhtemelen hepimizi şok etmiştir.
- These pieces of news traveled fast and shocked many people.
- Bu haberler hızla yayıldı ve birçok insanı şoke etti.
- These pieces of news traveled fast and shocked many people.
- Bu yeni haberler hızla yayılıyordu ve birçok insanı şok ediyordu.
- These pieces of news traveled fast and shocked many people.
- Bu haberler hızla yayıldı ve birçok insanı şok etti.
- The cost of repairing the roof shocked her.
- Çatıyı onarmanın maliyeti onu şok etti.
- Sami liked to shock people.
- Sami insanları şok etmeyi severdi.
- We were shocked by what happened.
- Olanlar bizi şok etti.
- Sami shocked Layla with that question.
- Sami bu soruyla Layla'yı şok etti.
- Tom's death shocked the community.
- Tom'un ölümü halkı şok etti.
- What he said then shocked me.
- O zaman söyledikleri beni şok etti.
- The cost of repairing the roof shocked her.
- Çatıyı tamir etmenin maliyeti onu şok etti.
- I think that shocked everybody.
- Bence bu herkesi şok etti.
- Sami's silence shocked the police.
- Sami'nin sessizliği polisi şok etti.
- The idea shocked Tom.
- Fikir Tom'u şok etti.
- It shocked me.
- Beni şok etti.
- It was a shock.
- Şok ediciydi.
- I think that shocked everybody.
- Sanırım o herkesi şok etti.
- It shocked me.
- O beni şok etti.
- Tom's death shocked the community.
- Tom'un ölümü toplumu şok etti.
- The news shocked the public.
- Haber halkı şok etti.
- I was shocked by yesterday's news.
- Dünkü haber beni şok etti.
- Tom was shocked and humiliated.
- Tom şoke edildi ve küçük düşürüldü.
- Did the test results shock you?
- Test sonuçları sizi şok etti mi?
- The news came as a bit of a shock.
- Haberler biraz şok edici oldu.
- It's not really a shock.
- Pek de şok edici değil.
- The news shocked the public.
- Haber kamuoyunu şok etti.
- Tom's confession shocked everybody.
- Tom'un itirafı herkesi şok etti.
- The news that he died was a shock to me.
- Onun ölüm haberi beni şok etti.
- Sami's response shocked Layla.
- Sami'nin cevabı Layla'yı şok etti.
- It was such a shock.
- Amma şok ediciydi.
- Her decision shocked everyone.
- Onun kararı herkesi şok etti.
- We were shocked by what Tom did.
- Tom'un yaptığı şey bizi şok etti.
- Layla's testimony shocked the court.
- Layla'nın ifadesi mahkemeyi şoke etti.
- What we saw shocked us.
- Gördüklerimiz bizi şok etti.
- Layla's testimony shocked the court.
- Leyla'nın ifadesi mahkemeyi şok etti.
- The terrorist attack in Paris has shocked the world.
- Paris'teki terörist saldırı dünyayı şok etti.
- Did the test results shock you?
- Test sonuçları seni şok etti mi?
- I was shocked by the price.
- Fiyat beni şok etti.
- Her decision shocked everyone.
- Kararı herkesi şok etti.
- Tom's decision shocked everyone.
- Tom'un kararı herkesi şok etti.
- I was shocked by the dog that sprang out of the darkness.
- Karanlığın içinden fırlayan köpek beni şok etti.
- The news that he died was a shock to me.
- Öldüğü haberi beni şok etti.
- The idea shocked Tom.
- Bu fikir Tom'u şok etti.
Show More (45)
|
| 3 |
shock |
şaşırtmak |
v. |
|
- The child's bad language shocked all of us.
- Çocuğun bozuk ağzı hepimizi şaşırttı.
- I hope this does not shock you if you join us on that extraordinary day.
- Umarım o olağanüstü günde bize katılırsanız bu sizi şaşırtmaz.
- I was a little shocked by what Tom did.
- Tom'un yaptığı şey beni biraz şaşırttı.
- A midnight telephone call gives us both shock and displeasure.
- Gece yarısı gelen bir telefon bizi hem şaşırtır hem de keyfimizi kaçırır.
- It shocked me significantly.
- O beni önemli ölçüde şaşırttı.
Show More (2)
|
| 4 |
shock |
çok şaşırtmak |
v. |
|
- I was quite shocked by this.
- Bu beni çok şaşırttı.
- It gave me quite a shock.
- Bu beni çok şaşırttı.
- We were quite shocked by her sudden death.
- Ani ölümü bizi çok şaşırttı.
- It shocked me significantly.
- Beni çok şaşırttı.
Show More (1)
|
| 5 |
shock |
darbe |
n. |
|
- The shock absorber doesn't work well.
- Darbe emici düzgün çalışmıyor.
- The shock absorber of the truck doesn't work well.
- Kamyonun darbe emicisi düzgün çalışmıyor.
Show More (-1)
|
| 6 |
shock |
sarsıntı |
n. |
|
- Looking at the history, not all foreshocks are within just a few days of the main shock.
- Geçmişe baktığımızda, tüm ön sarsıntıların ana sarsıntıdan sadece birkaç gün sonra gerçekleşmediğini görüyoruz.
- He can't shake off the shock of the accident.
- Kazanın sarsıntısını üstünden atamıyor.
Show More (-1)
|
| 7 |
shock |
ani kriz |
n. |
|
- Currently, the stock markets can't take another shock.
- Şu anda borsalar başka bir ani krizi kaldıramaz.
Show More (-2)
|
| 8 |
shock |
elektrik çarpması |
n. |
|
- CPR can be necessary if an electric shock is severe.
- Elektrik çarpması şiddetli ise kalp masajı gerekebilir.
Show More (-2)
|
| 9 |
shock |
sarsmak |
v. |
|
- I can only say that these remarks have shocked me deeply.
- Sadece bu sözlerin beni derinden sarstığını söyleyebilirim.
Show More (-2)
|
