|
- This should not be a Christmas gift shop.
- Bu bir Noel hediyesi alışverişi olmamalıdır.
- My own personal experience with Internet shopping has not inspired me with e-confidence.
- İnternet alışverişi ile ilgili kendi kişisel deneyimim bana e-güven konusunda ilham vermedi.
- If their confidence is damaged, this is reflected in their shopping decisions.
- Güvenleri zedelenirse, bu durum alışveriş kararlarına da yansır.
- One oft-quoted example of such a bad patent is Amazon's 'one-click' shopping method.
- Bu tür kötü patentlere sıkça verilen örneklerden biri Amazon'un "tek tıkla" alışveriş yöntemidir.
- One oft-quoted example of such a bad patent is Amazon's 'one-click' shopping method.
- Bu tür kötü patentlere sıkça verilen örneklerden biri Amazon'un 'tek tıkla' alışveriş yöntemidir.
- Finally, it contains no firm demand that Dublin II be used to prevent asylum shopping.
- Son olarak, Dublin II'nin sığınma alışverişini önlemek için kullanılması yönünde kesin bir talep içermemektedir.
- They cannot even go shopping any more, as for a long time many of the traders in Russia have been from other countries.
- Artık alışverişe bile gidemiyorlar, çünkü uzun zamandır Rusya'daki tüccarların çoğu başka ülkelerden.
- Often, girls go shopping because they want to like themselves in the mirror.
- Genelde kızlar alışverişe gider çünkü aynada kendilerini beğenmek isterler.
- Linda's got me shopping for the barbecue tonight.
- Linda bana bu akşamki mangal için alışverişe gönderdi.
- Linda's got me shopping for the barbecue tonight.
- Linda bu gece beni barbekü için alışverişe götürdü.
- I went food shopping.
- Yiyecek alışverişine gittim.
- Tom looked after Mary while her parents were out shopping.
- Ailesi alışverişteyken Tom Mary'ye baktı.
- Do you go shopping every week?
- Her hafta alışverişe gider misin?
- Tom decided to go shopping by himself.
- Tom alışverişe kendi başına gitmeye karar verdi.
- There is a shopping area nearby.
- Yakında bir alışveriş alanı vardır.
- Tom is out shopping for a birthday gift for Mary.
- Tom, Mary'ye doğum günü hediyesi almak için alışverişte.
- Tom didn't have time to go shopping today.
- Tom'un bugün alışverişe gidecek vakti yoktu.
- He hates shopping.
- O alışverişten nefret eder.
- Tom asked Mary where she usually went shopping.
- Tom, Mary'ye genellikle alışverişe nereye gittiğini sordu.
- My mother usually goes shopping with me.
- Annem genellikle benimle alışverişe gelir.
- We wandered aimlessly around the shopping district.
- Alışveriş bölgesinde amaçsızca dolaştık.
- I'd rather go shopping with you than with Tom.
- Alışverişe Tom'la gitmektense seninle gitmeyi tercih ederim.
- I usually go shopping by myself.
- Alışverişe genelde tek başıma giderim.
- She loves shopping.
- Alışverişi seviyor.
- For comfortable weekly shopping you have to have a car.
- Haftalık rahat alışveriş için bir araban olmalı.
- How much time do you spend shopping every week?
- Her hafta alışverişe ne kadar zaman ayırıyorsunuz?
- I usually do my shopping at this supermarket.
- Alışverişimi genellikle bu süpermarketten yaparım.
- There is a shopping district underground.
- Yer altında alışveriş bölgesi var.
- Will you go shopping with me?
- Benimle alışverişe gelir misin?
- Let's go shopping together.
- Alışverişe beraber gidelim.
- Tom has some shopping to do.
- Tom'un yapması gereken alışverişler var.
- Tom has to do a bit of shopping.
- Tom'un biraz alışveriş yapması gerekiyor.
- I blew my whole bonus on shopping and travel.
- Bütün ikramiyemi alışveriş ve seyahate yatırdım.
- Shopping around has become a burden to him.
- Çevrede alışveriş onun için bir yük haline gelmiştir.
- Do you go shopping at the weekend?
- Hafta sonu alışverişe gider misin?
- I love shopping for clothes.
- Kıyafet alışverişine bayılırım.
- Would you like to go shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmek ister misin?
- Do you want to come shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmek ister misin?
- You won't go shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmeyecek misin?
- I hate shopping.
- Alışverişten nefret ederim.
- Were they shopping?
- Alışveriş mi yapıyorlardı?
- Tom's mother relies heavily on him to do her shopping and household chores.
- Tom'un annesi alışveriş ve ev işleri konusunda ona çok güveniyor.
- Christmas shopping is stressful.
- Noel alışverişi streslidir.
- Tom's mother relies heavily on him to do her shopping and household chores.
- Tom'un annesi onun alışverişini ve ev işlerini yapması için ona çok güveniyor.
- Were they shopping?
- Onlar alışveriş mi yapıyorlardı?
- I love shopping!
- Alışverişe bayılırım!
- Layla took her daughter shopping.
- Layla kızını alışverişe götürdü.
- I'm appliance shopping.
- Beyaz eşya alışverişindeyim.
- Won't you go shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmez misin?
- I'm in charge of shopping.
- Alışverişten ben sorumluyum.
- Tom did the shopping.
- Alışverişi Tom yaptı.
- Then, we will go clothes shopping after five o'clock, alright?
- O zaman saat beşten sonra kıyafet alışverişine gideriz, tamam mı?
- There is a shopping district underground.
- Yeraltında bir alışveriş bölgesi var.
- Did you go shopping?
- Alışverişe mi gittin?
- Tom asked Mary where she usually went shopping.
- Tom Mary'ye alışverişe genellikle nereye gittiğini sordu.
- Does Tom still want to go shopping with us this afternoon?
- Tom hala bu öğleden sonra bizimle alışverişe gelmek istiyor mu?
- Tom pushed the shopping cart for his mother.
- Tom, annesi için alışveriş sepetini itti.
- I'm always in the mood for shopping.
- Her zaman alışveriş havasındayım.
- There is a shopping area nearby.
- Yakınlarda bir alışveriş bölgesi vardır.
- Where do you usually go shopping?
- Genelde alışverişe nereye gidersin?
- I have some shopping to do.
- Benim yapacak biraz alışverişim var.
- Smart shopping requires careful planning.
- Akıllı alışveriş dikkatli bir planlama gerektirir.
- She's addicted to shopping.
- O alışveriş bağımlısı.
- She's addicted to shopping.
- Alışveriş bağımlısı.
- She decided to go shopping by herself.
- Alışverişe tek başına gitmeye karar verdi.
- Shopping makes me happy!
- Alışveriş beni mutlu ediyor!
- Tom often goes shopping alone.
- Tom sık sık alışverişe yalnız gider.
- Tom hates shopping.
- Tom alışverişten nefret eder.
- Christmas shopping is stressful.
- Noel alışverişi stresli.
- Mother has just gone out shopping.
- Annem az önce alışverişe çıktı.
- Sami took Layla shopping.
- Sami, Layla'yı alışverişe götürdü.
- Do you want to go shopping with us this afternoon?
- Bu öğleden sonra bizimle alışverişe gelmek ister misin?
- Do you go shopping every day?
- Her gün alışverişe gider misin?
- I like shopping.
- Alışverişi severim.
- Do you ever go shopping with Tom?
- Tom'la hiç alışverişe gider misin?
- How much time do you spend shopping every week?
- Her hafta alışverişe ne kadar zaman harcıyorsunuz?
- I've done the shopping.
- Alışverişi ben yaptım.
- Tom loves shopping.
- Tom alışverişe bayılır.
- Tom took me shopping.
- Tom beni alışverişe götürdü.
- She loves shopping.
- O, alışverişi sever.
- Sami returned from a shopping trip.
- Sami alışverişten döndü.
- Tom goes shopping almost every morning.
- Tom neredeyse her sabah alışverişe gider.
- Tom went to shop with Mary.
- Tom, Mary ile alışverişe gitti.
- I'm in charge of shopping.
- Ben alışverişten sorumluyum.
- He hates shopping.
- O, alışverişten nefret eder.
- Who went shopping with Tom?
- Tom ile alışverişe kim gitti?
- My wife and I did our Christmas shopping in October.
- Eşim ve ben Noel alışverişimizi Ekim ayında yaptık.
- Would you like to come shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmek ister misin?
- Most women enjoy shopping.
- Birçok kadın alışverişi sever.
- Do you often go shopping?
- Sık sık alışverişe gider misiniz?
- My mother usually goes shopping with me.
- Annem genellikle benimle alışverişe gider.
- Would you like to come shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmek ister misiniz?
- Do you like shopping?
- Alışverişi sever misin?
- When do you expect to have your Christmas shopping done?
- Noel alışverişinizi ne zaman tamamlamayı düşünüyorsunuz?
- Sami returned home from shopping.
- Sami alışverişten eve döndü.
- Tom is Christmas shopping.
- Tom Noel alışverişinde.
- Tom knew where Mary usually went shopping.
- Tom, Mary'nin genellikle alışverişe nereye gittiğini biliyordu.
- I don't want to go shopping by myself.
- Alışverişe yalnız gitmek istemiyorum.
- I don't want to go shopping alone.
- Alışverişe yalnız gitmek istemiyorum.
Show More (96)
|