1 |
take effect |
yürürlüğe girmek |
v. |
|
- The European Council in Barcelona confirmed once again that the Treaty must take effect.
- Barselona'daki AB Konseyi, Antlaşmanın yürürlüğe girmesi gerektiğini bir kez daha teyit etmiştir.
- The European Council in Barcelona confirmed once again that the Treaty must take effect.
- Barselona'daki Avrupa Konseyi, Antlaşmanın yürürlüğe girmesi gerektiğini bir kez daha teyit etmiştir.
- It will take some time for the proposed measures to take effect.
- Önerilen tedbirlerin yürürlüğe girmesi biraz zaman alacaktır.
- The point must come when, again, it is the Treaty's ordinary instruments, rather than derogations, that take effect.
- Derogasyonlardan ziyade Antlaşma'nın olağan araçlarının yürürlüğe gireceği bir noktaya gelinmelidir.
- I would merely ask when this is likely to take effect.
- Ben sadece bunun ne zaman yürürlüğe gireceğini sormak istiyorum.
- As you know, the Korea-EU Framework Agreement took effect last April.
- Bildiğiniz üzere Kore-AB Çerçeve Anlaşması geçtiğimiz Nisan ayında yürürlüğe girdi.
- This regulation will take effect from next year.
- Bu düzenleme gelecek yıldan itibaren yürürlüğe girecek.
- This regulation will take effect next year.
- Bu düzenleme gelecek yıl yürürlüğe girecek.
- This regulation will take effect next year.
- Bu yönetmelik önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek.
- That law took effect today.
- O yasa bugün yürürlüğe girdi.
- Tom's resignation took effect immediately.
- Tom'un istifası hemen yürürlüğe girdi.
- Tom's appointment takes effect immediately.
- Tom'un ataması derhal yürürlüğe girer.
- Tom's resignation took effect immediately.
- Tom'un istifası derhal yürürlüğe girdi.
- This regulation will take effect from next year.
- Bu yönetmelik gelecek yıldan itibaren yürürlüğe girecek.
- That law took effect today.
- Bu yasa bugün yürürlüğe girdi.
- The new law will take effect in December.
- Yeni yasa aralık ayında yürürlüğe girecek.
- Tom's appointment takes effect immediately.
- Tom'un ataması hemen yürürlüğe girecek.
Show More (14)
|
2 |
take effect |
etkisini göstermek |
v. |
|
- Your body will feel the horror when this takes effect, in a few minutes.
- Bu birkaç dakika içinde etkisini gösterdiğinde vücudunuz dehşeti hissedecek.
- How long until the venom takes effect?
- Zehrin etkisini göstermesi ne kadar sürer?
- How long until the venom takes effect?
- Yılan zehrinin etkisini göstermesi ne kadar sürer?
- Sami's medication started to take effect.
- Sami'nin ilaçları etkisini göstermeye başladı.
- The medicine took effect.
- İlaç etkisini gösterdi.
- The sedative is taking effect.
- Sakinleştirici etkisini gösteriyor.
Show More (3)
|
3 |
take effect |
etkili olmak |
v. |
|
- Market forces must be allowed to take effect.
- Piyasa güçlerinin etkili olmasına izin verilmelidir.
- The point must come when, again, it is the Treaty's ordinary instruments, rather than derogations, that take effect.
- Mesele şudur ki, yeniden, etkili olacak olan derogasyonlar değil, Anlaşmanın olağan araçlarının devreye girmesidir.
- How quickly will it be possible, however, for the work on simplification to take effect?
- Bununla birlikte, sadeleştirme çalışmalarının etkili olması ne kadar çabuk mümkün olacaktır?
Show More (0)
|