|
- Far too often Parliament passes amendments on important legislation with no consideration for its impact.
- Parlamento çok sık olarak önemli mevzuat değişikliklerini, etkilerini dikkate almadan kabul etmektedir.
- Unfortunately, I come across these far too often in most countries.
- Ne yazık ki çoğu ülkede bunlara çok sık rastlıyorum.
- This is an important point which, unfortunately, is far too often overlooked.
- Bu, ne yazık ki çok sık göz ardı edilen önemli bir noktadır.
- All too often, I hear talk about the risks and costs of enlargement.
- Büyümenin riskleri ve maliyetleri hakkında çok sık konuşulduğunu duyuyorum.
- Far too often in the past, the WTO has ruled against us.
- Geçmişte DTÖ çok sık olarak aleyhimize karar vermiştir.
- I have heard such hollow phrases all too often, and I do not welcome them.
- Bu tür içi boş ifadeleri çok sık duyuyorum ve bunları hoş karşılamıyorum.
- There is too often a tendency to criticise state aid harshly as a measure causing distortion in competition.
- Devlet yardımlarını rekabeti bozan bir tedbir olarak sert bir şekilde eleştirme eğilimi çok sık görülmektedir.
- Resolutions of this Parliament have too often been ignored by the Council.
- Bu Parlamentonun kararları Konsey tarafından çok sık göz ardı edilmiştir.
- All too often, we have seen accidents caused by tired drivers.
- Yorgun sürücülerin neden olduğu kazalara çok sık şahit oluyoruz.
- Too often we miss the opportunity to intervene and prevent conflict.
- Müdahale etme ve çatışmayı önleme fırsatını çok sık kaçırıyoruz.
- Unfortunately, I come across these far too often in most countries.
- Ne yazık ki çoğu ülkede bu tür değişikliklerle çok sık karşılaşıyorum.
- The emphasis in the past has all too often been on spending large sums of money on health care.
- Geçmişte sağlık hizmetlerine büyük miktarlarda para harcanmasına çok sık vurgu yapılmıştır.
- Resolutions of this Parliament have too often been ignored by the Council.
- Bu Parlamento'nun kararları Konsey tarafından çok sık göz ardı edilmiştir.
- He got fired for making waves too often.
- Çok sık dalga geçtiği için kovuldu.
- Tom does that too often.
- Tom onu çok sık yapar.
- Tom tends to apologize too often.
- Tom çok sık özür dileme eğiliminde.
- That's happening far too often.
- O çok sık oluyor.
- Tom does that too often.
- Tom bunu çok sık yapıyor.
- That's happening far too often.
- Bu çok sık oluyor.
- Tom tends to apologize too often.
- Tom çok sık özür dileme eğilimindedir.
- For the time being we two had better not meet too often.
- Şimdilik biz ikimiz çok sık buluşmasak iyi olur.
- You must not fight too often with one enemy, or you will teach him all your art of war.
- Aynı düşmanla çok sık savaşmamalısın, yoksa ona bütün savaş sanatını öğretirsin.
- This is happening too often.
- Bu çok sık oluyor.
- Tom skips class too often.
- Tom dersi çok sık asıyor.
- She imposes on her friends too often.
- Arkadaşlarına çok sık baskı yapıyor.
- Tom skips class too often.
- Tom çok sık dersi asar.
- You must not fight too often with one enemy, or you will teach him all your art of war.
- Tek bir düşmanla çok sık savaşmamalısınız, yoksa ona tüm savaş sanatınızı öğretirsiniz.
- You do such a thing once too often and get punished.
- Böyle bir şeyi çok sık yaparsan cezalandırılırsın.
- For the time being we two had better not meet too often.
- Şimdilik ikimiz çok sık görüşmesek iyi olur.
Show More (26)
|
