|
- I deeply regret that we were unable to deliver a joint response, but had to have a discussion instead.
- Ortak bir yanıt veremediğimiz, bunun yerine bir tartışma yapmak zorunda kaldığımız için derin üzüntü duyuyorum.
- Unfortunately, I am unable to make any of my other comments, but I shall do so in due course.
- Ne yazık ki diğer yorumlarımı yapamıyorum, ancak zamanı geldiğinde yapacağım.
- Those of us in the Danish People's Movement are unable to cooperate.
- Danimarka Halk Hareketi'nde yer alan bizler iş birliği yapamıyoruz.
- Tom tried to convince Mary not to do that, but he was unable to.
- Tom Mary'yi bunu yapmaması için ikna etmeye çalıştı ama başaramadı.
- Are you unable to do that?
- Bunu yapamıyor musun?
- I'm unable to do it.
- Bunu yapamıyorum.
- Tom is unable to get Mary to do anything.
- Tom, Mary'ye hiçbir şey yaptıramaz.
- Tom tried to convince Mary not to do that, but he was unable to.
- Tom Mary'yi onu yapmaması için ikna etmeye çalıştı ama edemedi.
- I'm unable to function alone.
- Tek başıma yapamıyorum.
- Tom was unable to help Mary do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmasına yardım edemedi.
- Tom is unable to get Mary to do anything.
- Tom Mary'ye hiçbir şey yaptıramıyor.
- Tom seemed to be unable to do that.
- Tom bunu yapamıyor gibiydi.
- Tom was unable to get Mary to do anything.
- Tom, Mary'ye hiçbir şey yaptıramadı.
- Tom was unable to do what we asked him to do.
- Tom onun yapmasını istediğimiz şeyi yapamadı.
- I was unable to sleep, so I made myself some coffee.
- Uyuyamadığım için kendime kahve yaptım.
- Tom is unable to help Mary do that.
- Tom Mary'ye bunu yapmasına yardım edemiyor.
- Tom was unable to produce any evidence to support his statement.
- Tom yaptığı açıklamayı destekleyecek herhangi bir kanıt elde edemedi.
- Tom is unable to help Mary do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmasına yardım edemez.
- I was unable to sleep, so I made myself some coffee.
- Uyuyamadım bu yüzden kendime bir kahve yaptım.
- Tom was unable to do what we asked him to do.
- Tom ondan yapmasını istediğimiz şeyi yapamadı.
- Tom was unable to help Mary do that.
- Tom, Mary'nin onu yapmasına yardım edemedi.
- Tom seemed to be unable to do that.
- Tom bunu yapamıyor gibi görünüyordu.
- Tom and Mary both seem unable to do that.
- Tom ve Mary bunu yapamıyor gibi görünüyor.
- Tom is unable to do this.
- Tom bunu yapamıyor.
- Tom was unable to get Mary to do anything.
- Tom Mary'ye hiçbir şey yaptıramadı.
- Tom and Mary were unable to help John do that.
- Tom ve Mary John'un bunu yapmasına yardım edemedi.
Show More (23)
|