value - English Turkish Sentences
English Turkish
value değer n.
  • What is the value of the lake house in Denver?
  • Denver'daki göl evinin değeri nedir?
  • The nutritional value of avocados is very high.
  • Avokadoların besin değeri çok yüksektir.
  • We have to remember that information technology is a tool, not an absolute value.
  • Bilgi teknolojisinin mutlak bir değer değil, bir araç olduğunu unutmamalıyız.
Show More (67)
value değer vermek v.
  • We listen to our employees and value their input in all matters.
  • Çalışanlarımızı dinler ve her konuda onların görüşlerine değer veririz.
  • European youth policy, too, must attach great value to this.
  • Avrupa gençlik politikası da buna büyük değer vermelidir.
  • I therefore value this line of approach.
  • Bu nedenle bu yaklaşım tarzına değer veriyorum.
Show More (17)
value karşılık n.
  • We in Parliament need to ask ourselves whether we are getting value for money.
  • Parlamento'da bizler, paramızın karşılığını alıp almadığımızı kendimize sormalıyız.
  • Looking at this report, the phrase that stands out is 'best value for money'.
  • Bu rapora baktığımızda göze çarpan ifade "paranın karşılığını en iyi şekilde vermek".
  • We must ensure that the European citizens receive value for money.
  • Avrupa vatandaşlarının paralarının karşılığını almalarını sağlamalıyız.
Show More (0)
value önem vermek v.
  • Equal opportunities, addressed in Article 23 of the Charter, are a fundamental right and a value that we hold dear.
  • Şart'ın 23. Maddesinde ele alınan fırsat eşitliği, temel bir hak ve önem verdiğimiz bir değerdir.
  • My colleagues from Portugal also value the sensitivity of boxes, especially concerning the Azores.
  • Portekizli meslektaşlarım da özellikle Azor Adaları ile ilgili olarak kutuların hassasiyetine önem vermektedir.
Show More (-1)
value (iyi) fiyat n.
  • These crackers are good value at 10p a box.
  • Bu krakerlerin kutusu için 10 peni iyi fiyat.
Show More (-2)
value değer biçmek v.
  • We asked to get our car valued.
  • Arabamıza değer biçilmesini istedik.
Show More (-2)
value (mat.) değer n.
  • In this equation, X has the value 15.
  • Bu denklemde X'in değeri 15'tir.
Show More (-2)
value değerini bilmek v.
  • The criminals who destroyed the twin towers of the World Trade Center know the value of symbols.
  • Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerini yıkan suçlular sembollerin değerini bilirler.
Show More (-2)
value önem n.
  • I am one of those who value it highly, although some may disagree with me.
  • Bazıları benimle aynı fikirde olmasa da ben bu konuya büyük önem verenlerden biriyim.
Show More (-2)