|
- The public will thank us if we do not oblige their mayors to throw the money out of the window with both hands.
- Belediye başkanlarını parayı iki elleriyle pencereden dışarı atmaya mecbur bırakmazsak halk bize teşekkür edecektir.
- Secondly, a window has been opened for examining the coherence between social questions and trade rules.
- İkinci olarak, sosyal meseleler ile ticaret kuralları arasındaki tutarlılığın incelenmesi için bir pencere açılmıştır.
- The IMA was thrown out of the OECD window only to return through the WTO door.
- IMA, OECD penceresinden dışarı atılmıştı ancak DTÖ kapısından geri döndü.
- When labelling comes in the door, sense flies out the window.
- Yaftalama kapıdan girdiğinde, mantık pencereden dışarı uçar.
- In the upper part of the program window, select the USB flash drive with which to work.
- Program penceresinin üst kısmında, birlikte çalışacağınız USB flash sürücüyü seçin.
- In a web browser, this will make a new window.
- Bir web tarayıcısında, bu yeni bir pencere açacaktır.
- Avoid covering a shared application or web browser with another window on your computer's screen.
- Paylaşılan bir uygulamayı veya web tarayıcısını bilgisayarınızın ekranındaki başka bir pencereyle kapatmamaya çalışın.
- Side window was broken, there's this skinny kid in the parlor making off with my camera.
- Yandaki pencere kırılmıştı, sıska bir oğlan ise oturma odasından kameramla birlikte sıvışmaya çalışıyordu.
- There's a whole world ready to be explored right outside the window.
- Pencerenin dışında keşfedilmeyi bekleyen koskoca bir dünya var.
- There is a whole world to be discovered just outside the nearest window.
- En yakın pencerenin hemen dışında keşfedilecek koskoca bir dünya var.
- There is a whole world to be discovered just outside the nearest window.
- En yakın pencerenin hemen dışında keşfedilecek koca bir dünya var.
- Avoid covering a shared application or web browser with another window on your computer's screen.
- Paylaşılan bir uygulamayı veya web tarayıcısını bilgisayarınızın ekranında başka bir pencere ile kapatmaktan kaçının.
- There's a whole world ready to be explored right outside the window.
- Pencerenin hemen dışında keşfedilmeye hazır koca bir dünya var.
- There's a whole world ready to be explored right outside the window.
- Pencerenin hemen dışında keşfedilmeye hazır koskoca bir dünya var.
- Select the flash drive from the boot options window.
- Önyükleme seçenekleri penceresinden flash sürücüyü seçin.
- Have you ever read the old prophecy on the library window?
- Kütüphane penceresindeki eski kehaneti hiç okudun mu?
- Sami stood in front of the window.
- Sami pencerenin önünde durdu.
- Tom sat near the window.
- Tom pencerenin yanına oturdu.
- She opened a window.
- Bir pencere açtı.
- Tom went out the window.
- Tom pencereden dışarı gitti.
- Don't use the table next to the window.
- Pencerenin yanındaki masayı kullanma.
- Would you like a window seat or a seat on the aisle?
- Pencere kenarı mı yoksa koridorda mı oturmak istersiniz?
- Open the window, please.
- Pencereyi açın, lütfen.
- Tom hung a dark curtain over the window.
- Tom pencerenin üzerine koyu renk bir perde astı.
- I look out of the window.
- Ben pencereden dışarı bakarım.
- Is there a desk by the window?
- Pencerenin yanında bir masa var mı?
- Tom went out the window.
- Tom pencereden dışarı çıktı.
- Would you be so kind as to shut that window?
- Şu pencereyi kapatabilir misiniz?
- Tom entered the house through the window.
- Tom eve pencereden girdi.
- Open a window.
- Bir pencere aç.
- Do not lean out of the window.
- Pencereden eğilmeyin.
- Don't look out the window, focus on your studies.
- Pencereden dışarı bakma, derslerine odaklan.
- Look out your window.
- Pencerenden dışarı bak.
- She withdrew her head from a window.
- Başını pencereden çekti.
- When I am at home, I like to look at the mountains through the window.
- Evdeyken, pencereden dağlara bakmayı severim.
- The boy peeped in at the window.
- Çocuk pencereden içeri baktı.
- Can you please close that window?
- Lütfen şu pencereyi kapatır mısın?
- I want to know who broke this window.
- Pencereyi kimin kırdığını bilmek istiyorum.
- Tom is sitting over there next to the window.
- Tom orada, pencerenin yanında oturuyor.
- Tom nervously looked out of the window.
- Tom endişeyle pencereden dışarı baktı.
- Tom rushed over to the window and looked out.
- Tom pencereye doğru koştu ve dışarı baktı.
- The window needs to be close.
- Pencerenin yakın olması gerekiyor.
- This is the window he broke.
- Kırdığı pencere bu.
- The cowboy quickly jumped out the window.
- Kovboy hızla pencereden dışarı atladı.
- I saw a man's face inside the window.
- Pencerede bir adamın yüzünü gördüm.
- Be careful near the window.
- Pencerenin yanında dikkatli ol.
- Tom was the one who broke the window.
- Tom pencereyi kıran kişiydi.
- Tom looked out the window and saw Mary.
- Tom pencereden dışarıya baktı ve Mary'yi gördü.
- He left a window open.
- Pencereyi açık bırakmıştı.
- I wiped the window sill with a paper towel.
- Pencere pervazını kağıt havluyla sildim.
- Sami can fix this window.
- Sami bu pencereyi tamir edebilir.
- He stood an entire hour by the window.
- Bütün bir saat pencere kenarında durdu.
- Tom stared out of the window, watching the snow fall.
- Tom pencereden dışarı bakıp yağan karı izliyordu.
- Tom could hear birds chirping outside his window.
- Tom penceresinin dışında cıvıldayan kuşları duyabiliyordu.
- The window is open.
- Pencere açık.
- Don't put your head out of the window.
- Kafanı pencereden dışarı çıkarma.
- I always leave the window open while I sleep.
- Uyurken pencereyi hep açık bırakırım.
- Who left the window open?
- Pencereyi kim açık bıraktı?
- Tom painted the window sills white.
- Tom pencere pervazlarını beyaza boyadı.
- John sat looking out of the window.
- John oturup pencereden dışarı baktı.
- Bob entered the house through a window.
- Bob eve bir pencereden girdi.
- Tom's bedroom only has one small window.
- Tom'un yatak odasının sadece küçük bir penceresi var.
- Tom was staring out the window.
- Tom pencereden dışarı bakıyordu.
- There's only one window in my room.
- Odamda sadece bir pencere var.
- The burglar got in through a broken window.
- Hırsız kırık bir pencereden girmiş.
- A ball flew in through the window.
- Bir top uçarak pencereden içeri girdi.
- I just threw it out the window.
- Pencereden dışarı attım.
- All of us looked through the window.
- Hepimiz pencereden baktık.
- There were footprints outside Tom's bedroom window.
- Tom'un yatak odasının penceresinin dışında ayak izleri vardı.
- She prefers a window seat.
- Pencere kenarını tercih ediyor.
- Tom looked out the window and saw Mary's car in the parking lot.
- Tom pencereden dışarı baktı ve otoparkta Mary'nin arabasını gördü.
- Tom stepped back from the window.
- Tom pencereden geri çekildi.
- The girl opened her eyes, saw the bear, and fled toward the window.
- Kız gözlerini açtı, ayıyı gördü ve pencereye doğru kaçtı.
- He committed suicide by jumping out of a high window.
- Yüksek bir pencereden atlayarak intihar etti.
- I got up and walked over to the window.
- Kalktım ve pencereye doğru yürüdüm.
- A bee flew out of the window.
- Bir arı, pencereden dışarı uçtu.
- Tom wasn't the one who broke the window.
- Pencereyi kıran kişi Tom değildi.
- He left the window as it was, open.
- O, pencereyi olduğu gibi, açık bıraktı.
- Sami threw a chair through the window.
- Sami pencereden bir sandalye attı.
- The girl opened her eyes, saw the bear, and fled to the window.
- Kız gözlerini açtı, ayıyı gördü ve pencereye doğru kaçtı.
- He sat there looking out the window.
- Orada oturmuş pencereden dışarı bakıyordu.
- Mary stared distantly out the window.
- Mary soğuk bir şekilde pencereden dışarıya baktı.
- Do you think Tom is the one who broke the window?
- Sence pencereyi kıran kişi Tom mu?
- Tom shut one window and Mary shut the other.
- Tom bir pencereyi, Mary de diğerini kapattı.
- How do I open this window?
- Bu pencereyi nasıl açacağım?
- Tom sat near the window.
- Tom pencerenin yanında oturdu.
- Tom's window was open.
- Tom'un penceresi açıktı.
- Can someone open a window?
- Birisi bir pencere açabilir mi?
- Sami got the window open.
- Sami pencereyi açtı.
- Could you please crack open a window?
- Lütfen bir pencere açar mısın?
- Tom peered out of the window.
- Tom pencereden dışarıya baktı.
- He denies having broken the window.
- Pencereyi kırdığını reddediyor.
- Tom jumped out of his bedroom window.
- Tom yatak odasının penceresinden atladı.
- Dan looked out the window and saw Linda coming.
- Dan pencereden dışarıya baktı ve Linda'nın geldiğini gördü.
- Tom heard someone tapping on his window.
- Tom birinin penceresine tıklattığını duydu.
- Tom and Mary sat at a table for two near the window.
- Tom ve Mary pencerenin yanındaki iki kişilik masaya oturdular.
- Can you please close that window?
- Lütfen şu pencereyi kapatabilir misiniz?
- Tom walked to the window.
- Tom pencereye doğru yürüdü.
- I could hear birds singing outside my window.
- Penceremin dışında öten kuşları duyabiliyordum.
- She put her head out of the window.
- Başını pencereden çıkardı.
- The hungry cat kept meowing outside the window.
- Aç kedi pencerenin dışında miyavlamaya devam etti.
- She withdrew her head from a window.
- O, başını pencereden geri çekti.
- Both of them went to the window to look outside.
- İkisi de dışarı bakmak için pencereye gitti.
- Tom heard gunshots and looked out the window to see what was happening.
- Tom silah sesleri duydu ve ne olduğunu görmek için pencereden dışarı baktı.
- Tom never opens that window.
- Tom o pencereyi asla açmaz.
- Tom and Mary looked at each other through the window.
- Tom ve Mary pencereden birbirlerine baktılar.
- My room has only one window.
- Odamın sadece bir penceresi var.
- The biggest door is next to the window.
- En büyük kapı pencerenin yanında.
- Don't lean out the window.
- Pencereden dışarı bakma.
- While Tom looked out the window a shooting star crossed the sky.
- Tom pencereden dışarı bakarken, kayan bir yıldız, gökyüzünü geçti.
- What can you see from your window?
- Pencerenden ne görüyorsun?
- He went out the window.
- O, pencereden çıktı.
- Layla looked out the window.
- Leyla pencereden dışarı baktı.
- I was able to see him coming through the window.
- Pencereden geldiğini görebildim.
- Do you know who broke this window?
- Bu pencereyi kimin kırdığını biliyor musun?
- Wondering if she came, I looked out the window.
- Acaba geldi mi diye pencereden dışarı baktım.
- Tom looked out the window and saw Mary's car.
- Tom pencereden dışarı baktı ve Mary'nin arabasını gördü.
- Tom told Mary to look out the window.
- Tom Mary'ye pencereden dışarı bakmasını söyledi.
- The noise outside his window prevented him from sleeping.
- Onun penceresinin dışındaki gürültü onun uyumasını engelledi.
- There is a hole in the window.
- Pencerede bir delik var.
- Don't stand next to the window.
- Pencerenin yanında durma.
- Tom looked out the window at the ship that was coming into port.
- Tom pencereden limana yanaşan gemiye baktı.
- The Sun smiled through the window every morning.
- Güneş her sabah pencereden gülümsedi.
- The rain is drumming on the window.
- Yağmur pencereye vuruyor.
- Tom managed to force the window open.
- Tom pencereyi zorlayarak açmayı başardı.
- Tom got out from behind his desk and went over to open a window.
- Tom masasından kalktı ve pencereyi açmaya gitti.
- I saw a man's face in the window.
- Pencerede bir adamın yüzünü gördüm.
- Tom went to the window and closed it.
- Tom pencereye gitti ve kapattı.
- Leave the window open for a while.
- Bir süre için pencereyi açık bırak.
- Everyone looked out the window to see what was happening.
- Herkes neler olduğunu görmek için pencereden dışarı baktı.
- My cat likes to look through the window.
- Kedim pencereden bakmayı sever.
- This window is a guillotine, I'm telling you.
- Bu pencere bir giyotin, söylemesi benden.
- Would you like a place by window or by passage?
- Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?
- She sat in the chair besides the window.
- Pencerenin yanındaki sandalyeye oturdu.
- I leaned out of the window.
- Pencereden dışarı eğildim.
- I saw a car through the window.
- Ben pencereden bir araba gördüm.
- Open your window.
- Pencereni aç.
- Tom is still looking out the window waiting for Mary.
- Tom hala pencereden dışarı bakıyor ve Mary'yi bekliyor.
- He told me to leave the window open.
- Bana pencereyi açık bırakmamı söyledi.
- Tom sleeps with his window open.
- Tom penceresi açık uyur.
- He pushed his nose against the window.
- Burnunu pencereye dayadı.
- I looked outside through the window.
- Pencereden dışarı baktım.
- Wondering if he came, I looked out the window.
- Geldi mi diye merak edip pencereden dışarı baktım.
- Does anyone here know how to get this window open?
- Burada biri bu pencerenin nasıl açılacağını biliyor mu?
- We all looked through the window.
- Hepimiz pencereden baktık.
- Tom put his head out of the window.
- Tom kafasını pencereden dışarı çıkardı.
- Tom was able to get into the house through a window.
- Tom eve pencereden girmeyi başardı.
- The Sun smiled through the window every morning.
- Güneş her sabah pencereden gülümserdi.
- Maybe we can sit at a table near the window.
- Belki pencereye yakın bir masaya oturabiliriz.
- The president was sitting in the chair with his back to the window.
- Başkan sandalyede oturuyordu ve sırtı pencereye dönüktü.
- The window is still broken.
- Pencere hala kırık.
- The soft afternoon sun came in through the branches of the tree and then the window.
- Yumuşak öğleden sonra güneşi önce ağacın dallarından sonra da pencereden içeri girdi.
- Would you like a window seat?
- Pencere kenarı koltuk ister misin?
- Tom saw Mary eating at a table near the window.
- Tom, Mary'yi pencerenin yanındaki masada yemek yerken gördü.
- That is a window.
- Bu bir pencere.
- We all looked out the window to see what was happening.
- Neler olduğunu görmek için hepimiz pencereden dışarı baktık.
- Would you please close that window?
- Lütfen şu pencereyi kapatır mısın?
- He always leaves the window open when he sleeps.
- Uyurken pencereyi hep açık bırakır.
- I'd like a table by the window.
- Pencere kenarında bir masa istiyorum.
- The cowboy quickly jumped out the window.
- Kovboy hemen pencereden atladı.
- The window opened.
- Pencere açıldı.
- Have you ever read the old prophecy on the library window?
- Kütüphane penceresindeki eski kehaneti okudun mu?
- Do you want a seat by the window?
- Pencere kenarında bir koltuk ister misiniz?
- Tom threw Mary's sunglasses out the window.
- Tom, Mary'nin güneş gözlüğünü pencereden attı.
- It looks like the thief came in through the window.
- Hırsız pencereden girmiş gibi görünüyor.
- Tom looked in through the window.
- Tom pencereden içeri baktı.
- He entered through the window.
- O, pencereden içeri girdi.
- He was looking out the window.
- Pencereden dışarı bakıyordu.
- Don't look out the window, focus on your studies.
- Pencereden dışarı bakma, çalışmana odaklan.
- Tom saw Mary eating at a table near the window.
- Tom, Mary'nin pencerenin yakınında bir masada yemek yediğini gördü.
- Tom deliberately broke the window.
- Tom bilerek pencereyi kırdı.
- Is the window open?
- Pencere açık mı?
- The only evidence was the fingerprints on the window.
- Tek kanıt pencere üzerindeki parmak izleriydi.
- Tom is the guy over there sitting near the window.
- Tom şurada pencerenin yanında oturan adam.
- Wouldn't you rather sit by the window?
- Pencerenin yanında oturmayı tercih etmez misiniz?
- After killing Tom, Mary escaped through the window.
- Tom'u öldürdükten sonra, Mary pencereden kaçtı.
- Would you like a place by window or by passage?
- Pencere kenarında mı yoksa geçit kenarında mı bir yer istersiniz?
- Tom broke the window.
- Tom pencereyi kırdı.
- Does this window open?
- Bu pencere açılır mı?
- Looking out the window, I saw a car coming.
- Pencereden dışarı bakarken, bir arabanın geldiğini gördüm.
- I looked out the window, but I didn't see anything interesting.
- Pencereden dışarı baktım ama ilginç bir şey görmedim.
- This window won't open.
- Bu pencere açılmaz.
- Don't leave the room with the window open.
- Odayı penceresi açıkken terk etme.
- The boy got in through the window.
- Çocuk pencereden içeri girdi.
- He knows how to close this window.
- Bu pencerenin nasıl kapatılacağını bilir.
- The eyes are the window into the soul.
- Gözler ruha açılan penceredir.
- The girl opened her eyes, saw the bear, and fled toward the window.
- Kız gözlerini açtı, ayıyı gördü ve pencereye doğru koştu.
- Does this window open?
- Bu pencere açılıyor mu?
- The girls grew tomatoes in the window.
- Kızlar pencerede domates yetiştirirler.
- I heard someone shout outside the window.
- Pencerenin dışında birinin bağırdığını duydum.
- Tom went over to the window and looked out.
- Tom pencereye gitti ve dışarı baktı.
- You got up and went to the window.
- Sen kalkıp pencereye gittin.
- The burglar broke in through the window.
- Hırsız pencereden girmiş.
- Tom got into the house through a window.
- Tom eve bir pencereden girdi.
- Look out the window.
- Pencereden dışarıya bak.
- Because of the heat, I slept with a window open.
- Sıcaktan dolayı pencereyi açık bırakarak uyudum.
- Tom escaped through the window.
- Tom pencereden kaçtı.
- We always leave that window closed.
- O pencereyi hep kapalı bırakırız.
- They broke in through the kitchen window.
- Mutfak penceresinden girmişler.
- Did you leave the window open?
- Pencereyi açık bıraktın mı?
- Tom sat on top of his desk, looking out the window.
- Tom masasının üstüne oturmuş, pencereden dışarı bakıyordu.
- Stop staring out the window.
- Pencereden bakmayı kes.
- It was yesterday that Jake broke this window.
- Dün Jake bu pencereyi kırdı.
- Tom stood up and walked to the window.
- Tom ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- Do you have a table near the window?
- Pencere yanında masanız var mı?
- Show me the stone that broke the window.
- Pencereyi kıran taşı bana göster.
- Tom shut one window and Mary shut the other.
- Tom bir pencereyi kapattı ve Mary diğerini kapattı.
- It's dangerous to lean out of the window.
- Pencereden sarkmak tehlikelidir.
- A window was broken.
- Bir pencere kırılmış.
- Tom rolled the window down.
- Tom pencereyi indirerek açtı.
- If you were really interested in what I'm saying you wouldn't be staring out of the window.
- Söylediğim şeyle gerçekten ilgilensen, pencereden dışarı bakmazsın.
- Tom walked to the window and looked out.
- Tom pencereye doğru yürüdü ve dışarı baktı.
- Tom opened the blinds and looked out the window.
- Tom panjurları açtı ve pencereden dışarı baktı.
- I came in through the window.
- Ben pencereden içeriye girdim.
- Tom slept with the window open.
- Tom pencere açıkken uyudu.
- Tom is the one who broke the window yesterday.
- Dün pencereyi kıran Tom'dur.
- She took the bottle from him and threw it out the window.
- Şişeyi ondan aldı ve pencereden dışarı fırlattı.
- He sat looking out of the window.
- Pencereden dışarı bakarak oturuyordu.
- He looked through the window.
- Pencereden baktı.
- The girls grew tomatoes in the window.
- Kızlar pencerede domates yetiştirirdi.
- Stop looking out the window.
- Pencereden bakmayı kes.
- She hung a curtain over the window.
- Pencerenin üzerine bir perde astı.
- Tom told Mary not to look out the window.
- Tom Mary'ye pencereden dışarı bakmamasını söyledi.
- The burglar broke in through the window.
- Hırsız pencereden girdi.
- Tom will probably tell Mary to look out the window.
- Tom muhtemelen Mary'ye pencereden dışarı bakmasını söyleyecek.
- Tom was standing outside the window, listening to Mary and John talking.
- Tom pencerenin dışında durmuş, Mary ve John'un konuşmalarını dinliyordu.
- Tom jumped out of bed and ran to the window.
- Tom yataktan fırladı ve pencereye koştu.
- The boy admitted breaking the window.
- Çocuk pencereyi kırdığını kabul etti.
- Don't look out of the window.
- Pencereden dışarı bakma.
- I thought we could put a sign in the window.
- Pencereye bir tabela koyabileceğimizi düşündüm.
- Tom looked like he was about to jump out the window.
- Tom pencereden atlayacakmış gibi görünüyordu.
- Tom got to his feet and walked over to the window.
- Tom ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- Is this the right window for cashing travelers' checks?
- Seyahat çeklerini bozdurmak için doğru pencere bu mu?
- Don't look out the window.
- Pencereden dışarı bakma.
- I'm the one who broke that window.
- O pencereyi kıran kişi benim.
- The eyes are the window into the soul.
- Gözler ruhun penceresidir.
- The girl broke the window.
- Kız, pencereyi kırdı.
- Tom kept the window closed.
- Tom pencereyi kapalı tuttu.
- She sat gazing out of the window.
- Pencereden dışarı bakarak oturdu.
- This window is a guillotine, I'm telling you.
- Bu pencere bir giyotin, sana söylüyorum.
- Tom injured himself when he jumped out of the window.
- Tom pencereden atladığında kendini yaraladı.
- I'd like a window seat, please.
- Pencere kenarı istiyorum, lütfen.
- Tom tried to pry open the window with a screwdriver.
- Tom bir tornavida ile pencereyi kırarak açmaya çalıştı.
- John sat looking out of the window.
- John oturmuş pencereden dışarı bakıyordu.
- Tom moved the chair closer to the window.
- Tom sandalyeyi pencereye yaklaştırdı.
- John broke the window.
- John, pencereyi kırdı.
- I minimized the window.
- Pencereyi küçülttüm.
- With the window broken, we could not keep the room warm.
- Kırılmış pencere nedeniyle odayı sıcak tutamadık.
- Do you have a table near the window?
- Pencerenin yanında masanız var mı?
- Tom got into the house through a window.
- Tom pencereden eve girdi.
- While Tom looked out the window a shooting star crossed the sky.
- Tom pencereden dışarı bakarken gökyüzünden bir yıldız kaydı.
- He always leaves the window open while he sleeps.
- O her zaman uyurken pencereyi açık bırakır.
- I saw a man's face inside the window.
- Pencerenin içinde bir adamın yüzünü gördüm.
- She stood and walked toward the window.
- O kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- Tom looked out the window.
- Tom pencereden dışarı baktı.
- This boy often breaks our window with his ball.
- Bu çocuk genellikle topuyla penceremizi kırar.
- Tom rolled his window back up.
- Tom penceresini kapattı.
- The police couldn't find any footprints outside Tom's bedroom window.
- Polis Tom'un yatak odasının penceresinin dışında herhangi bir ayak izi bulamadı.
- A bee flew out of the window.
- Pencereden bir arı uçtu.
- Tom saw a vase of flowers on the table near the window.
- Tom pencerenin yanındaki masada bir vazo çiçek gördü.
- The woman asked why the window was broken.
- Kadın neden pencerenin kırıldığını sordu.
- I could hear birds chirping outside my window.
- Penceremin dışında kuş cıvıltıları duyabiliyordum.
- Tom is sitting over there next to the window.
- Tom orada pencerenin yanında oturuyor.
- Dan looked at Linda's apartment from his window.
- Dan, penceresinden Linda'nın evine baktı.
- I want a bed next to the window.
- Pencerenin yanında bir yatak istiyorum.
- While travelling on the train, I stuck my head out the window, and my cap flew off.
- Trende seyahat ederken kafamı pencereden dışarı uzattım ve şapkam uçtu.
- I see my reflection in the window.
- Penceredeki yansımamı gördüm.
- Do not lean out of the window.
- Pencereden dışarı sarkma.
- Maria went to the window and opened the curtains.
- Maria pencereye gitti ve perdeleri açtı.
- That is a window.
- O bir pencere.
- He broke the window intentionally.
- Pencereyi kasten kırdı.
- I wasn't the one who broke this window.
- Bu pencereyi kıran kişi ben değildim.
- Maybe we can sit at a table near the window.
- Belki pencerenin yanındaki bir masada oturabiliriz.
- I'll open the window a bit.
- Pencereyi biraz açacağım.
- I could hear the sound of children playing outside my window.
- Penceremin dışında oynayan çocukların sesini duyabiliyordum.
- This window overlooks the whole city.
- Bu pencere tüm şehre bakıyor.
- Don't leave the window open.
- Pencereyi açık bırakma.
- I used to be able to see the garden from this window.
- Eskiden bu pencereden bahçeyi görebiliyordum.
- We all looked through the window.
- Biz hepimiz pencereden baktık.
- She pushed him out the window.
- Pencereden dışarı itti.
- You can see the sun setting from the window.
- Pencereden güneşin batışını görebilirsin.
- Whenever I leave my window open, bugs fly into my room.
- Her ne zaman penceremi açık bıraksam, böcekler odama uçuyorlar.
- Look out your window.
- Pencerenden dışarıya bak.
- Layla looked out the window and saw Sami's car.
- Layla pencereden dışarı baktı ve Sami'nin arabasını gördü.
- He fell asleep with the window open.
- O pencere açıkken uykuya daldı.
- How cute she looked as she waved her handkerchief from the window!
- Pencereden mendilini sallarken ne kadar da şirin görünüyordu!
- Tom got up and walked over to the window.
- Tom kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- This is a window.
- Bu bir pencere.
- Tom saw Mary break the window.
- Tom, Mary'nin pencereyi kırdığını gördü.
- I looked through the garage window; what I saw surprised me.
- Garaj penceresinden baktım; gördüğüm şey beni şaşırttı.
- Tom leaned out the window.
- Tom pencereden dışarı eğildi.
- Don't stick your hand out of the window.
- Elini pencerenin dışına uzatma.
- The girl opened her eyes, saw the bear, and fled to the window.
- Kız gözlerini açtı, ayıyı gördü ve pencereye kaçtı.
- Just sit here and look out the window.
- Burada otur ve pencereden dışarı bak.
- Tom is standing near the window.
- Tom pencerenin yanında duruyor.
- The police suspect that the burglar got in through an unlocked window.
- Polis, hırsızın kilitli olmayan bir pencereden girdiğinden şüpheleniyor.
- Window or aisle?
- Pencerenin mi koridorun mu?
- Tom moved his desk closer to the window.
- Tom masasını pencereye yaklaştırdı.
- She hung beautiful curtains over the window.
- Pencereye güzel perdeler astı.
- Please close the window.
- Pencereyi bir kapatır mısın.
- Tom smashed the window.
- Tom pencereyi kırdı.
- Tom rolled down his window.
- Tom penceresini açtı.
- Do you know the girl standing by the window?
- Pencerenin yanında duran kızı tanıyor musun?
- I'd like a table by the window.
- Pencerenin yanında bir masa istiyorum.
- I heard birds singing outside my window.
- Penceremin dışında kuşların şarkı söylediğini duydum.
- The window was wide open.
- Pencere tamamen açıktı.
- I got into the house through a window.
- Pencereden eve girdim.
- A strong draft's blowing in through that window.
- Şu pencereden içeri güçlü bir hava akımı giriyor.
- Tom looked through the window.
- Tom pencereden baktı.
- Tom is looking out the window.
- Tom pencereden dışarı bakıyor.
- She spends a pretty good chunk of time just sitting there and looking out the window.
- Zamanının büyük bir bölümünü sadece oturup pencereden dışarı bakarak geçiriyor.
- Do you think Tom is the one who broke the window?
- Pencereyi kıran kişinin Tom olduğunu mu düşünüyorsun?
- Don't spit through the window.
- Pencereden tükürme.
- I can see mountains from my bedroom window.
- Yatak odamın penceresinden dağları görebiliyorum.
- The window in my room is dirty.
- Odamdaki pencere kirli.
- Tom looked through the window at the street.
- Tom pencereden sokağa baktı.
- She sat gazing out of the window.
- Pencereden dik dik dışarı bakarak oturdu.
- The boy broke the window with a baseball last weekend.
- Oğlan geçen hafta sonu beyzbol topuyla pencereyi kırdı.
- Roll down the window.
- Pencereyi aç.
- Clean the window with a damp cloth.
- Pencereyi nemli bir bezle temizle.
- The two went to the window to look outside.
- Dışarıya bakmak için ikisi de pencereye gitti.
- The window is still broken.
- Pencere hala bozuk.
- Tom and Mary sat at a table for two near the window.
- Tom ve Mary pencerenin yanında iki kişilik bir masaya oturdular.
- Tom says that he wasn't the one who broke the window.
- Tom pencereyi kıran kişi olmadığını söylüyor.
- I yelled out the window at Mary.
- Mary'ye pencereden bağırdım.
- It is this window that he broke.
- Onun kırdığı bu penceredir.
- Tom put a Jack-o'-lantern in the window.
- Tom pencereye bir Jack-o'-lantern koydu.
- Tom left the window open.
- Tom pencereyi açık bıraktı.
- Do not look out of the window.
- Pencereden dışarı bakma.
- Tom pushed Mary out the window.
- Tom, Mary'yi pencereden dışarı itti.
- I climbed in through the window.
- Pencereden içeri girdim.
- Tom stood up and went to the window.
- Tom ayağa kalktı ve pencereye gitti.
- Tom managed to force the window open.
- Tom pencereyi zorla açmayı başardı.
- Somebody threw a brick through my window.
- Biri benim pencereme tuğla attı.
- They charged me for the broken window.
- Kırılan pencere için beni suçladılar.
- She slept with the window open.
- Pencere açık uyudu.
- I look out of the window.
- Pencereden dışarı bakıyorum.
- My office used to be by the window and I could see the squirrels.
- Ofisim eskiden pencerenin yanındaydı ve sincapları görebiliyordum.
- They pushed him out of the window.
- Onu pencereden dışarı ittiler.
- Tom continued to stare out the window.
- Tom pencereden dışarı bakmaya devam etti.
- The window was open.
- Pencere açıktı.
- Tom looked out of the window.
- Tom pencereden dışarı baktı.
- He couldn't sleep because of the noise outside his window.
- Penceresinin dışındaki gürültü nedeniyle uyuyamadı.
- Tom walked right into the glass window.
- Tom cam pencereye doğru yürüdü.
- Tom stared out the passenger window.
- Tom yolcu penceresinden dışarı baktı.
- I thought we could put a sign in the window.
- Pencereye bir işaret koyabiliriz diye düşünmüştüm.
- When poverty comes in at the door, love flies out the window.
- Sefalet kapıdan girince aşk pencereden uçar gider.
- Tom went to the window.
- Tom pencereye gitti.
- My cat likes to look through the window.
- Kedim pencereden bakmayı seviyor.
- Don't put your hands out the window.
- Ellerini pencereden dışarı çıkarma.
- The only evidence was the fingerprints on the window.
- Tek kanıt penceredeki parmak izleriydi.
- The window was broken by Tom.
- Pencere Tom tarafından kırıldı.
- At the noise, a window opened and a lovely maiden looked out.
- Gürültü üzerine bir pencere açıldı ve güzel bir kız dışarı baktı.
- She spends a pretty good chunk of time just sitting there and looking out the window.
- O orada oturarak ve pencereden dışarı bakarak oldukça çok zaman harcamaktadır.
- Tom climbed out the window.
- Tom pencereden dışarı tırmandı.
- I yelled out the window at Mary.
- Ben pencereden Mary'ye bağırdım.
- They are happy, because they see the birds in the tree near the window.
- Mutlular, çünkü pencerenin yanındaki ağaçta kuşları görüyorlar.
- Tom tapped on the window.
- Tom pencereye vurdu.
- The thief snuck in through the window.
- Hırsız pencereden gizlice girmiş.
- I got into the house through a window.
- Eve pencereden girdim.
- Please don't open this window.
- Lütfen bu pencereyi açmayın.
- He slept with the window open.
- Pencere açık uyudu.
- They like to look out the window.
- Pencereden dışarı bakmayı severler.
- Dan looked at Linda's apartment from his window.
- Dan penceresinden Linda'nın dairesine baktı.
- Don't you want to sit near the window?
- Pencerenin yanına oturmak istemiyor musun?
- I looked outside through the window.
- Pencereden dışarıya baktım.
- Close the door and open the window!
- Kapıyı kapatın ve pencereyi açın!
- We always leave that window closed.
- Biz her zaman şu pencereyi kapalı bırakıyoruz.
- Tom nervously looked out of the window.
- Tom gergin bir biçimde pencereden dışarıya baktı.
- Tom stared out the passenger window.
- Tom yolcu penceresinden dışarıya baktı.
- Did you always sleep with the window open?
- Her zaman pencere açık mı uyurdun?
- I broke the window.
- Pencereyi kırdım.
- I took my shoes off and threw them out the window.
- Ayakkabılarımı çıkardım ve pencereden dışarı attım.
- He threatened to throw the diamond off the window.
- Elması pencereden atmakla tehdit etti.
- Tom looked out the window and saw Mary.
- Tom pencereden dışarı baktı ve Mary'yi gördü.
- Do you want this window opened?
- Bu pencerenin açılmasını istiyor musun?
- Tom rolled up the window.
- Tom pencereyi açtı.
- She stood and walked toward the window.
- Ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- The bee flew out of the window.
- Arı pencereden dışarı uçtu.
- I always sleep with my window open.
- Her zaman pencerem açık uyurum.
- Tom and Mary looked at each other through the window.
- Tom ve Mary pencereden birbirine baktı.
- It was yesterday that Jake broke this window.
- Jake bu pencereyi dün kırdı.
- Tom sat by the window.
- Tom pencerenin yanında oturdu.
- He put his head out of the window.
- Kafasını pencereden dışarı çıkardı.
- I looked through the garage window; what I saw surprised me.
- Garajın penceresinden baktım, gördüğüm beni şaşırttı.
- The thief entered through a broken window.
- Hırsız, kırık bir pencereden girdi.
- Could we have a table by the window?
- Pencere kenarında bir masa alabilir miyiz?
- I bought lace curtains for my bedroom window.
- Yatak odamın penceresi için dantel perdeler aldım.
- I like to look at the mountains from my window when I'm in my house.
- Evimdeyken penceremden dağlara bakmayı seviyorum.
- There is a window on your left.
- Solunda bir pencere var.
- That man standing near the door and that woman on the opposite side of the room next to the window have photographic memories.
- Kapının yanında duran adamın ve odanın karşı tarafında pencerenin yanında duran kadının fotoğrafik hafızaları var.
- I don't like sitting by the window.
- Pencere kenarında oturmayı sevmiyorum.
- Tom went to the window and opened it.
- Tom pencereye gitti ve açtı.
- Keep the window closed.
- Pencereyi kapalı tut.
- What do you see from your window?
- Pencerenizden ne görüyorsunuz?
- It was so hot that I slept with the window open.
- O kadar sıcaktı ki pencere açık uyudum.
- Do not look out the window.
- Pencereden dışarı bakma.
- Please open the window.
- Lütfen pencereyi açın.
- He stood an entire hour by the window.
- Pencerenin yanında tam bir saat durdu.
- Wouldn't you rather sit by the window?
- Pencere kenarında oturmak istemez misiniz?
- The cat pressed its nose against the window.
- Kedi burnunu pencereye dayadı.
- We looked out the window but saw nothing.
- Pencereden dışarı baktık ama hiçbir şey görmedik.
- They are happy, because they see the birds in the tree near the window.
- Mutlular, çünkü pencerenin kenarında ağaçtaki kuşları görüyorlar.
- I can see the castle from my bedroom window.
- Yatak odamın penceresinden kaleyi görebiliyorum.
- Tom opened a window.
- Tom bir pencere açtı.
- I used to be able to see the garden from this window.
- Bu pencereden bahçeyi görebilirdim.
- I can hear a cat scratching at the window.
- Bir kedinin pencereyi tırmaladığını duyabiliyorum.
- Somebody threw a brick through my window.
- Biri pencereme tuğla fırlattı.
- This is the window which was broken by the boy.
- Bu çocuk tarafından kırılan pencere.
- Tom slid the window open.
- Tom pencereyi açtı.
- Open the window and let some fresh air into the room, please.
- Pencereyi açın ve odaya biraz temiz hava girsin, lütfen.
- He left the window as it was, open.
- Pencereyi öylece açık bıraktı.
- The chair is not near the window.
- Sandalye pencereye yakın değil.
- Tom went to the window and opened it.
- Tom pencereye gitti ve onu açtı.
- The thieves entered by the window.
- Hırsızlar pencereden girdi.
- Tom is sitting by the window.
- Tom pencere kenarında oturuyor.
- Tom knocked on Mary's bedroom window.
- Tom, Mary'nin yatak odası penceresini tıklattı.
- We put the desk by that window.
- Biz masayı o pencerenin yanına koyduk.
- The burglar came in through a window.
- Hırsız pencereden girmiş.
- Stop staring out the window.
- Pencereden dışarı bakmayı kes.
- Would you like a window seat?
- Pencere kenarı ister misiniz?
- Sami was banging on Layla's window.
- Sami, Leyla'nın penceresine vuruyordu.
- The farmer's wife threw moldy bread out of kitchen window and the hungry farm cat ran out of the barn to eat it.
- Çiftçinin karısı küflenmiş ekmeği mutfak penceresinden dışarı attı ve aç çiftlik kedisi onu yemek için ahırdan dışarı koştu.
- Tom looked through the window and saw Mary.
- Tom pencereden baktı ve Mary'yi gördü.
- This is the window he broke.
- Bu onun kırdığı penceredir.
- Tom usually sleeps with the window open.
- Tom genellikle pencere açıkken uyur.
- Don't leave the room with the window open.
- Pencere açıkken odadan çıkmayın.
- Leave the window ajar.
- Pencereyi aralık bırak.
- She looked out of the window.
- O, pencereden dışarıya baktı.
- That's him at the window.
- Penceredeki o.
- Tom pushed his nose against the window.
- Tom burnunu pencereye dayadı.
- Who is responsible for leaving the window open?
- Pencerenin açık bırakılmasından kim sorumlu?
- What can you see from your window?
- Pencerenden ne görebiliyorsun?
- Tom opened the window a crack.
- Tom pencereyi biraz açtı.
- Tom smashed the window.
- Tom pencereyi parçaladı.
- I opened a window.
- Ben bir pencere açtım.
- Tom saw someone standing outside his window.
- Tom penceresinin dışında duran birini gördü.
- Tom's house has one stained glass window.
- Tom'un evinde bir vitray pencere var.
- The morning sun came in the window.
- Sabah güneşi pencereden girdi.
- I prefer to sit in the front row near the window next to Tom.
- Pencerenin yanında olan ön sırada Tom'un yanına oturmayı tercih ediyorum.
- The big window looks out on a garden.
- Büyük pencere bahçeye bakıyor.
- We never opened that window.
- Biz o pencereyi asla açmadık.
- A hammer was used to break the window.
- Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
- This is a dangerous window.
- Bu tehlikeli bir pencere.
- She hung beautiful curtains over the window.
- Pencerenin üzerine güzel perdeler astı.
- Tom asked someone sitting near the window to open it.
- Tom pencerenin yanında oturan birinden onu açmasını rica etti.
- If you press this button the window opens automatically.
- Bu düğmeye basarsanız pencere otomatik olarak açılır.
- Tom moved away from the window.
- Tom pencereden uzaklaştı.
- You've opened a window.
- Sen bir pencere açtın.
- We all looked out the window.
- Hepimiz pencereden dışarı baktık.
- The boy liked throwing eggs at people from the window of his flat.
- Çocuk dairesinin penceresinden insanlara yumurtalar atmayı seviyordu.
- He always leaves the window open while he sleeps.
- Uyurken pencereyi hep açık bırakır.
- Did you request a seat by the window?
- Pencere tarafından bir koltuk istedin mi?
- Tom told the waiter that he wanted sit by the window.
- Tom garsona pencere kenarında oturmak istediğini söyledi.
- Tom broke a window yesterday.
- Tom dün bir pencere kırdı.
- The bathroom window is open.
- Banyo penceresi açık.
- The thieves entered by the window.
- Hırsızlar pencereden girmişler.
- I saw my reflection in the window.
- Pencerede yansımamı gördüm.
- Look guys, the window and even the kitchen door have both been left open!
- Bakın çocuklar, pencere ve mutfak kapısı bile açık bırakılmış!
- She opened a window.
- O bir pencereyi açtı.
- Tom got into Mary's house through an open window.
- Tom açık bir pencereden Mary'nin evine girdi.
- They prefer a window seat.
- Onlar bir pencere koltuğu tercih ediyorlar.
- Don't open this window.
- Bu pencereyi açma.
- Even in the winter, Tom usually leaves the window open when he sleeps.
- Kışın bile, Tom uyurken genellikle pencereyi açık bırakır.
- Don't lean out the window.
- Pencereden dışarı sarkma.
- The chair is not near the window.
- Sandalye pencerenin yanında değil.
- This window won't fasten.
- Bu pencere kapanmıyor.
- It seems that the burglar broke in through an upstairs window.
- Hırsız bir üst kat penceresinden zorla girmiş gibi görünüyor.
- Is this the right window for cashing travelers' checks?
- Bu, seyahat çeklerini bozdurmak için doğru pencere mi?
- Is that person over there by the window your boss?
- Pencerenin yanındaki kişi patronunuz mu?
- Because of the heat, I slept with a window open.
- Sıcak yüzünden pencereyi açıp uyudum.
- I'd like a window seat.
- Pencere kenarı istiyorum.
- Do you want to sit next to the window?
- Pencerenin yanına oturmak ister misin?
- Tom went to the window and closed it.
- Tom pencereye gitti ve onu kapattı.
- The dress in the window caught Tom's eye.
- Penceredeki elbise, Tom'un dikkatini çekti.
- Who broke the window?
- Pencereyi kim kırdı?
- Be careful near the window.
- Pencerenin yanında dikkat et.
- The window is filthy.
- Pencere kirli.
- We know you're the one who broke the window.
- Pencereyi kıran kişinin sen olduğunu biliyorum.
- Tom isn't the one who broke the window.
- Tom pencereyi kıran kişi değil.
- Did you always sleep with the window open?
- Hep pencere açık mı uyurdun?
- They like to look out the window.
- Onlar pencereden dışarı bakmayı severler.
- It's dangerous to lean out of the window.
- Pencereden dışarı sarkmak tehlikelidir.
- We put the desk by that window.
- Masayı pencerenin yanına koyduk.
- The room didn't have a single window.
- Odanın tek bir penceresi bile yoktu.
- The noise outside his window prevented him from sleeping.
- Pencerenin dışındaki gürültü uyumasına engel oluyordu.
- Tom was looking out the window.
- Tom pencereden dışarı bakıyordu.
- A face appeared at the window.
- Pencerede bir yüz belirdi.
- I heard birds singing outside my window.
- Penceremin dışında öten kuşları duydum.
- I climbed in through the window.
- Pencereden tırmandım.
- There's only one window in my room.
- Odamda yalnızca tek bir pencere var.
- Don't you want to sit near the window?
- Pencerenin yanına oturmak istemez misin?
- It looks like somebody was trying to pry open this window.
- Birisi bu pencereyi zorla açmaya çalışmış gibi görünüyor.
- Can you please close that window?
- Lütfen şu pencereyi kapatabilir misin?
- The hail cracked the window.
- Dolu, pencereyi çatlattı.
- I can often hear pigeons cooing outside my bedroom window.
- Yatak odamın penceresinden sık sık güvercinlerin ötüşünü duyabiliyorum.
- I like to look at the mountains from my window when I'm in my house.
- Evimdeyken penceremden dağlara bakmak hoşuma gidiyor.
- I bumped into the window.
- Ben pencereye çarptım.
- Tom hurried to the window.
- Tom aceleyle pencereye gitti.
- I saw it from the window.
- Pencereden gördüm.
- I saw a car through the window.
- Pencereden bir araba gördüm.
- Tom smashed the window.
- Tom pencere camını kırdı.
- The pigeon flew in the window.
- Güvercin pencereden içeri uçtu.
- Tom looked absently out the window.
- Tom pencereden dışarıya dalgın dalgın baktı.
- Tom got out of bed, walked over to the window and looked out at the sunrise.
- Tom yataktan kalktı, pencereye doğru yürüdü ve güneşin doğuşuna baktı.
- Did you sleep with the window open?
- Pencere açıkken uyudun mu?
- How cute she looked as she waved her handkerchief from the window!
- Ne kadar da şirin görünüyordu pencereden mendilini sallarken!
- Do not throw anything out of the window.
- Pencereden dışarı bir şey atma.
- The hungry cat kept meowing outside the window.
- Aç kedi pencerenin dışında miyavlayıp duruyordu.
- I was able to see him coming through the window.
- Pencereden onun gelişini görebiliyordum.
- He came in through the window.
- Pencereden içeri girdi.
- We never opened that window.
- O pencereyi hiç açmadık.
- Don't put your head out of the window.
- Başını pencereden çıkarma.
- He broke the window on purpose.
- O kasıtlı olarak pencereyi kırdı.
- Tom is still looking out the window.
- Tom hâlâ pencereden dışarı bakıyor.
- I'm looking out the window right now.
- Şu anda pencereden dışarı bakıyorum.
- Sami was sitting in the window seat.
- Sami pencere kenarında oturuyordu.
- Through the window, I see a river.
- Pencereden bir nehir görüyorum.
- Tom opened the window a crack.
- Tom pencereyi birazcık araladı.
- Even in the winter, Tom usually leaves the window open when he sleeps.
- Tom kışın bile uyurken genellikle pencereyi açık bırakır.
- I can't get this window open.
- Bu pencereyi açamıyorum.
- Tom is over there standing by the window.
- Tom orada pencerenin yanında duruyor.
- Don't use the desk by that window.
- Pencerenin yanındaki masayı kullanma.
- The cat was lying stretched out at full length in the sunlight streaming through the window.
- Kedi, pencereden giren güneş ışığında boylu boyunca gerinerek uzanıyordu.
- I'd like a window seat.
- Pencere yanında koltuk istiyorum.
- Can someone open a window?
- Biri pencereyi açabilir mi?
- He came in through the window.
- O, pencereden içeriye girdi.
- With the window broken, we could not keep the room warm.
- Pencere kırık olduğu için odayı sıcak tutamadık.
- I was wakened by a beam of light shining through my window.
- Penceremden giren bir ışık huzmesiyle uyandım.
- Is there a desk by the window?
- Pencerenin yanında bir masa var mıdır?
- Did you want this window closed?
- Bu pencerenin kapanmasını mı istiyordun?
- He broke the window intentionally.
- O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
- I spend my time looking out of the window when I should be working.
- Çalışmam gerekirken zamanımı pencereden dışarı bakarak geçiriyorum.
- By whom was this window broken?
- Bu pencere kim tarafından kırıldı?
- In case of fire, break this window.
- Yangın durumunda, bu pencereyi kırın.
- A window was broken.
- Bir pencere kırıktı.
- Tom told the waiter that he wanted sit by the window.
- Tom garsona pencerenin yanında oturmak istediğini söyledi.
- Tom usually sleeps with the window open.
- Tom genellikle pencere açık uyur.
- Is that your boss at the window?
- Penceredeki patronun mu?
- What they did was break the window.
- Onların yaptıkları şey pencereyi kırmaktı.
- Would you be so kind as to shut that window?
- O pencereyi kapatır mısınız?
- He was looking out the window.
- O, pencereden dışarı bakıyordu.
- Tom is the boy who broke the window.
- Pencereyi kıran çocuk Tom.
- Tom peered out of the window.
- Tom pencereden dışarı baktı.
- Layla looked out the window.
- Layla pencereden dışarı baktı.
- I can't believe you don't want to at least look out the window.
- En azından pencereden dışarı bakmak istemediğine inanamıyorum.
- Tom injured himself when he jumped out of the window.
- Tom pencereden dışarı atlarken kendini yaraladı.
- When I am at home, I like to look at the mountains through the window.
- Evde olduğum zaman pencereden dağlara bakmayı severim.
- It is this window that he broke.
- Kırdığı pencere bu.
- After killing Tom, Mary escaped through the window.
- Tom'u öldürdükten sonra Mary pencereden kaçtı.
- He always leaves the window open when he sleeps.
- O, uyurken pencereyi hep açık bırakır.
- I left the window open.
- Pencereyi açık bıraktım.
- Please open a window.
- Lütfen bir pencere açın.
- Tom peeked out the window to see if it was safe to leave.
- Tom ayrılmanın güvenli olup olmadığını görmek için pencereden dışarı baktı.
- Armin broke the window.
- Armin pencereyi kırdı.
- I suspect it was Tom who broke the window.
- Pencereyi kıranın Tom olduğunu sanıyorum.
- Don't put your hand out the window.
- Elinizi pencerenin dışına koymayın.
- I'd prefer a window seat.
- Ben pencere kenarını tercih ederdim.
- Do you want to sit next to the window?
- Pencerenin yanında oturmak ister misin?
- It was Jack that broke the window yesterday.
- Dün pencereyi kıran Jack'tı.
- Tom threw Mary's sunglasses out the window.
- Tom, Mary'nin güneş gözlüklerini pencereden dışarı attı.
- Don't leave the bedroom window open.
- Yatak odasının penceresini açık bırakma.
- There was a glimmer of light from the dark window.
- Karanlık pencereden bir ışık parıltısı geldi.
- The boy liked throwing eggs at people from the window of his flat.
- Çocuk evinin penceresinden insanlara yumurta atmayı seviyordu.
- Sami rolled his window down.
- Sami penceresini indirdi.
- It was Tom that broke the window.
- Pencereyi kıran Tom'du.
- Tom looked out the front window.
- Tom ön pencereden dışarı baktı.
- Sami can fix this window.
- Sami bu pencereyi onarabilir.
- The two went to the window to look outside.
- İkisi de dışarı bakmak için pencereye gitti.
- We have a good view of the sea from the window.
- Pencereden güzel bir deniz manzarası var.
- Keep this window closed.
- Bu pencereyi kapalı tut.
- If you were really interested in what I'm saying you wouldn't be staring out of the window.
- Söylediklerimle gerçekten ilgileniyor olsaydınız pencereden dışarı bakıyor olmazdınız.
- The rain is drumming on the window.
- Yağmur pencerede tıkırdıyor.
- Layla looked out the window and saw Sami's car.
- Leyla pencereden dışarı baktı ve Sami'nin arabasını gördü.
- Lock the window before going to bed.
- Yatmadan önce pencereyi kilitle.
- The bus driver warned the pupils not to stick their heads out the window.
- Otobüs şoförü öğrencileri başlarını pencereden dışarı çıkarmamaları için uyardı.
- Let's open a window to get some fresh air.
- Biraz temiz hava almak için pencereyi açalım.
- Does that window open?
- O pencere açılır mı?
- Looking out the window, I saw a car coming.
- Pencereden dışarıya bakarken gelen bir araba gördüm.
- Watch from the window.
- Pencereden izle.
- She rushed to the window to check what was going on outside.
- Dışarıda neler olup bittiğini kontrol etmek için pencereye koştu.
- We looked out the window but saw nothing.
- Biz pencereden dışarı baktık ama hiçbir şey görmedik.
- I want you to look out the window.
- Pencereden dışarı bakmanı istiyorum.
- Tom got up to open a window.
- Tom pencereyi açmak için kalktı.
- Smoke was coming out the window.
- Pencereden duman çıkıyordu.
- Tom will probably tell Mary to look out the window.
- Tom muhtemelen Mary'ye pencereden bakmasını söyleyecektir.
- Everyone looked out the window to see what was happening.
- Neler olduğunu görmek için herkes pencereden dışarı baktı.
- Tom looked like he was ready to jump out a window.
- Tom pencereden atlamaya hazır gibi görünüyordu.
- I opened a window.
- Bir pencere açtım.
- Since the weather is so good, can I open a window?
- Hava bu kadar güzel olduğuna göre, pencereyi açabilir miyim?
- Stop looking out the window.
- Pencereden dışarıya bakmayı bırak.
- Tom is sitting at the table near the window.
- Tom pencerenin yanındaki masada oturuyor.
- Tom threw the gun out of the window.
- Tom silahı pencereden dışarı attı.
- Tom is still looking out the window.
- Tom hala pencereden dışarı bakıyor.
- Tom put his head out of the window.
- Tom başını pencereden dışarı çıkardı.
- Tom came in through a window.
- Tom pencereden içeri girdi.
- There was a glimmer of light from the dark window.
- Karanlık pencereden gelen bir ışık pırıltısı vardı.
- Tom peeped in the window and saw that Mary was still sleeping.
- Tom pencereden baktı ve Mary'nin hâlâ uyuduğunu gördü.
- I put my desk by the window.
- Masamı pencerenin yanına koydum.
- Tom looked through the window in the door.
- Tom kapıdaki pencereden baktı.
- He sat looking out of the window.
- Pencereden dışarı bakarak oturdu.
- Did you always sleep with the window open?
- Hep açık pencere ile mi uyudun?
- Tom was sitting at a table near the window with his date.
- Tom, flörtüyle birlikte pencereye yakın bir masada oturuyordu.
- Stay away from the window.
- Pencereden uzak durun.
- You got up and went to the window.
- Kalktın ve pencereye gittin.
- We could see the sunset from the window.
- Pencereden gün batımını görebiliyorduk.
- She put her head out of the window.
- Başını pencereden dışarı çıkardı.
- Tom jumped out of his bedroom window.
- Tom yatak odası penceresinden dışarı atladı.
- Someone must've left the window open.
- Birisi pencereyi açık bırakmış olmalı.
- The morning sun came in the window.
- Sabah güneşi pencereden içeri girdi.
- The old man is sitting at the window.
- Yaşlı adam pencerede oturuyor.
- I'd like a table near the window.
- Pencerenin yakınında bir masa istiyorum.
- She left the window open.
- O, pencereyi açık bıraktı.
- Please don't throw the bottle out the window.
- Lütfen şişeyi pencereden dışarı atmayın.
- Look out of the window.
- Pencereden dışarı bak.
- The next-door neighbor looked out the window when Tom yelled.
- Tom bağırdığında yan komşu pencereden dışarıya baktı.
- Tom looked absently out the window.
- Tom dalgın dalgın pencereden dışarı baktı.
- Tom looked out the window at the sky.
- Tom pencereden gökyüzüne baktı.
- Tom looked out the window at the snow while he was sitting in the hot bath.
- Tom sıcak banyoda otururken pencereden dışarıya, kara baktı.
- Tom jumped out the window.
- Tom pencereden atladı.
- I'd prefer a window seat.
- Bir pencere koltuğu tercih ederim.
- The boy must have broken the window.
- Pencereyi çocuk kırmış olmalı.
- Don't put your hands out the window.
- Ellerinizi pencerenin dışına koymayın.
- I saw a man's face in the window.
- Pencerede bir adam yüzü gördüm.
- The upstairs window opened.
- Üst kattaki pencere açıldı.
- Looking out of the window, I saw a rainbow.
- Pencereden dışarı bakarken, bir gökkuşağı gördüm.
- Watch from the window.
- Pencereden izleyin.
- He threatened to throw the diamond off the window.
- O, elması pencereden atmakla tehdit etti.
- I don't like sitting by the window.
- Pencerenin yanında oturmayı sevmem.
- Could we have a table near the window?
- Pencerenin yanında bir masa alabilir miyiz?
- Tom opened the window a crack to let in a bit of fresh air.
- Tom biraz temiz hava almak için pencereyi birazcık açtı.
- She was idly looking out of the window.
- O, aylak aylak pencereden dışarı bakıyordu.
- I saw it from the window.
- Ben onu pencereden gördüm.
- This is the window broken by John.
- Bu, John tarafından kırılan pencere.
- Don't leave your hands outside the window.
- Ellerinizi pencerenin dışında bırakmayın.
- The burglar gained access to the house through a window.
- Hırsız, eve bir pencereden girmişti.
- He couldn't sleep because of the noise outside his window.
- Penceresinin dışındaki gürültü yüzünden uyuyamadı.
- I wanted to meet and talk with the girl at the window.
- Penceredeki kızla tanışmak ve konuşmak istedim.
- He looked through the window.
- O, pencereden baktı.
- I came in through the window.
- Pencereden girdim.
- Mary stared out the window.
- Mary pencereden dışarı baktı.
- We all looked out the window to see what was happening.
- Neler olduğunu görmek için hepimiz pencereden dışarıya baktık.
- Something outside the window caught Tom's attention.
- Pencerenin dışındaki bir şey Tom'un dikkatini çekti.
- Don't use the desk by that window.
- O pencerenin yanındaki masayı kullanmayın.
- Tom looked in through the window.
- Tom pencereden baktı.
- The farmer's wife threw moldy bread out of kitchen window and the hungry farm cat ran out of the barn to eat it.
- Çiftçinin karısı, mutfak penceresinden küflü ekmek fırlattı ve aç çiftlik kedisi onu yemek için ahırdan dışarı koştu.
- Tom opened his window.
- Tom penceresini açtı.
- She has the hands on the window.
- Pencerede elleri var.
- It is forbidden to throw things out of the window.
- Pencereden dışarı bir şeyler atmak yasaktır.
- Someone broke the window.
- Biri pencereyi kırdı.
- A face appeared at the window.
- Pencerede bir yüz göründü.
- What do you see from your window?
- Pencerenden ne görüyorsun?
- He couldn't sleep because of the noise outside his window.
- Penceresinin dışındaki gürültüden dolayı o uyuyamadı.
- Tom was looking out of the window.
- Tom pencereden dışarı bakıyordu.
- The window was wide open.
- Pencere ardına kadar açıktı.
- A ball flew in through the window.
- Bir top pencereden içeri uçtu.
- Do not lean out of the window.
- Pencereden dışarı eğilmeyin.
- Tom got into Mary's house through an open window.
- Tom, Mary'nin evine açık bir pencereden girmiş.
- Tom looked out the window at the street.
- Tom pencereden sokağa baktı.
- Tom threw the gun out of the window.
- Tom silahı pencereden attı.
- Yesterday I put the gifts in the attic, today I put them under the bed and tomorrow I'll throw them out the window.
- Dün hediyeleri tavan artasına koydum, bugün onları yatağın altına koydum ve yarın onları pencereden dışarı atacağım.
- I'll open the window a bit.
- Ben pencereyi biraz açacağım.
- Tom came in through the window.
- Tom pencereden içeri girdi.
- He told me to leave the window open.
- Pencereyi açık bırakmamı söyledi.
- He kept the window closed.
- Pencereyi kapalı tuttu.
- Can I pick the desk by the window?
- Pencereye yakın masayı alabilir miyim?
- Is that your boss over there by the window?
- Pencerenin yanındaki patronun mu?
- Tom told me to leave the window open.
- Tom bana pencereyi açık bırakmamı söyledi.
- The thief snuck in through the window.
- Hırsız pencereden gizlice girdi.
- The police were forced to break into the apartment through the window.
- Polis daireye pencereden girmek zorunda kaldı.
- Tom jumped out of bed and ran to the window.
- Tom yataktan dışarıya fırladı ve pencereye doğru koştu.
- Tom stood near the window.
- Tom pencerenin yanında durdu.
- He went out the window.
- Pencereden dışarı çıktı.
- Tom climbed through the window.
- Tom pencereden tırmandı.
- The next-door neighbor looked out the window when Tom yelled.
- Tom bağırdığında kapı komşu pencereden dışarı baktı.
- Tom's bedroom only has one small window.
- Tom'un yatak odasında sadece küçük bir pencere var.
- Leave the window open for a while.
- Pencereyi bir süre açık bırak.
- Tom never opens that window.
- Tom o pencereyi hiç açmaz.
- This window won't fasten.
- Bu pencere kapanmaz.
- The cat was lying stretched out at full length in the sunlight streaming through the window.
- Kedi, pencereden giren güneş ışığının altında gerinebildiği kadar gerinerek yatıyordu.
- Tom looked through the window that was in the door.
- Tom kapıdaki pencereden baktı.
- Tom looked out the window at the ship that was coming into port.
- Tom pencereden limana gelen gemiye baktı.
- Dan looked out the window and saw Linda coming.
- Dan pencereden dışarı baktı ve Linda'nın geldiğini gördü.
- Tom stared blankly out the window.
- Tom pencereden dışarı boş boş baktı.
- Tom looked out the window to see what was happening.
- Tom ne olduğunu görmek için pencereden dışarıya baktı.
- Sami threw a chair through the window.
- Sami pencereden içeri bir sandalye fırlattı.
- Tom threw something out the window.
- Tom pencereden bir şey fırlattı.
- He put his head out of the window.
- Başını pencereden dışarı çıkardı.
- He knows how to close this window.
- Bu pencereyi nasıl kapatacağını biliyor.
- He broke a window.
- O bir pencere kırdı.
- This window is bulletproof.
- Bu pencere kurşun geçirmez.
- Tom stepped away from the window.
- Tom pencereden uzaklaştı.
- Let's open a window to get some fresh air.
- Biraz temiz hava almak için bir pencere açalım.
- Tom sat alone at a table near the window.
- Tom pencerenin yanındaki masada yalnız oturdu.
- Did you request a seat by the window?
- Pencere kenarı mı istemiştiniz?
- There are a bunch of kids playing on the street just outside my window.
- Penceremin hemen dışındaki sokakta oynayan bir grup çocuk var.
- Tom hung a dark curtain over the window.
- Tom pencereye koyu bir perde astı.
- Tom jumped out the window.
- Tom pencereden dışarı atladı.
- Tom opened the balcony window.
- Tom balkon penceresini açtı.
- Tom rolled his window down.
- Tom pencereyi indirdi.
- This window has been broken for a month.
- Bu pencere bir aydır kırık.
- Don't stick your hand out of the window.
- Elini pencereden dışarı çıkarma.
- Tom looked out the window to see what was happening.
- Tom neler olduğunu görmek için pencereden dışarı baktı.
- Tom looked out the front window.
- Tom ön pencereden dışarıya baktı.
- They broke in through the kitchen window.
- Mutfak penceresinden zorla girdiler.
- She has the hands on the window.
- Onun pencerede elleri var.
- I heard a loud noise coming from outside my window.
- Penceremin dışından gelen yüksek bir ses duydum.
- Tom looked at his reflection in the window.
- Tom penceredeki yansımasına baktı.
- Don't leave your hands outside the window.
- Ellerini pencerenin dışında bırakma.
- He left a window open.
- O, bir pencereyi açık bırakmış.
- Tom sat alone at a table near the window.
- Tom pencerenin yanındaki masada tek başına oturdu.
- Tom looked out the window and saw Mary playing with her dog.
- Tom pencereden dışarı baktı ve Mary'nin köpeğiyle oynadığını gördü.
- The thief broke the window.
- Hırsız pencereyi kırdı.
- Tom fell asleep with the window open.
- Tom pencere açıkken uyuyakaldı.
- Tom knocked on Mary's bedroom window.
- Tom, Mary'nin yatak odasının penceresine vurdu.
- I prefer to sit in the front row near the window next to Tom.
- Ön sırada, pencerenin yanında Tom'un yanında oturmayı tercih ederim.
- Tom jumped out of the window.
- Tom pencereden atladı.
- He fell asleep with the window open.
- Pencere açıkken uyuyakaldı.
- At night, Mary could see the stars through the window next to her bed.
- Mary geceleri yatağının yanındaki pencereden yıldızları görebiliyordu.
- He entered through the window.
- Pencereden girdi.
- Do you want a seat by the window?
- Pencere kenarında oturmak ister misin?
- The burglar got in through a broken window.
- Hırsız kırık bir pencereden içeriye girdi.
- Tom told Mary to look out the window.
- Tom, Mary'ye pencereden dışarı bakmasını söyledi.
- Tom crawled out of the window.
- Tom pencereden sürünerek çıktı.
- Yesterday I put the gifts in the attic, today I put them under the bed and tomorrow I'll throw them out the window.
- Dün hediyeleri tavan arasına koydum, bugün yatağın altına koydum ve yarın onları pencereden atacağım.
- He left the window as it was, open.
- Pencereyi olduğu gibi açık bıraktı.
- Tom always sleeps with his window open.
- Tom her zaman penceresi açık uyur.
- He left the window open.
- O, pencereyi açık bıraktı.
- Who was this window broken by?
- Kim bu pencereyi kırdı?
- Looking out of the window, I saw a rainbow.
- Pencereden dışarı baktığımda, bir gökkuşağı gördüm.
- The president was sitting in the chair with his back to the window.
- Başkan penceresine sırtını dönerek sandalyede oturuyordu.
- Tom peeped in the window and saw that Mary was still sleeping.
- Tom pencereden içeri baktı ve Mary'nin hâlâ uyuduğunu gördü.
- Tom peeked in the window and saw Mary and John kissing.
- Tom pencereden baktı ve Mary ile John'u öpüşürken gördü.
- Was Tom the one who broke the window?
- Pencereyi kıran kişi Tom muydu?
- I'd like a window seat, please.
- Pencerenin yanında bir koltuk istiyorum, lütfen.
- Tom sat on the window sill.
- Tom pencere pervazına oturdu.
- Tom asked for a table near the window.
- Tom pencereye yakın bir masa istedi.
- Just sit and look out the window.
- Oturup pencereden dışarı bak.
- Help me open this window.
- Şu pencereyi açmama yardım et.
- My office used to be by the window and I could see the squirrels.
- Ofisim pencerenin yanındaydı ve sincapları görebiliyordum.
- I always leave the window open while I sleep.
- Ben uyurken her zaman pencereyi açık bırakırım.
- Tom crawled in through the window.
- Tom pencereden içeri girdi.
- That's him at the window.
- Penceredeki odur.
- Tom got in through an unlocked window.
- Tom kilitsiz bir pencereden içeri girdi.
- She rushed to the window to check what was going on outside.
- Dışarıda ne olduğunu kontrol etmek için pencereye koştu.
- Tom told me he sleeps with the window open.
- Tom bana pencere açıkken uyuduğunu söyledi.
- Tom came in through a window.
- Tom bir pencereden girdi.
- I'd like a table near the window.
- Pencereye yakın bir masa istiyorum.
- I bumped into the window.
- Pencereye çarptım.
- Tom is over there standing by the window.
- Tom orada, pencerenin yanında duruyor.
- She broke the window on purpose.
- O, pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
- Tom is standing at the window.
- Tom pencerenin önünde duruyor.
- Tom told me he sleeps with the window open.
- Tom bana pencere açık uyuduğunu söyledi.
- I know you were the one who broke the window.
- Pencereyi kıran kişinin sen olduğunu biliyorum.
- I sat by the window.
- Pencerenin yanında oturdum.
- Stay away from the window.
- Pencereden uzak dur.
- Tom rolled down the car window.
- Tom araba penceresini açtı.
- Sami knew the window didn't lock.
- Sami pencerenin kilitli olmadığını biliyordu.
- Could we have a table by the window?
- Pencerenin yanında bir masa alabilir miyiz?
- Don't leave the window open.
- Pencereyi açık bırakmayın.
- Who broke the window yesterday?
- Pencereyi dün kim kırdı?
- Could we have a table near the window?
- Pencereye yakın bir masa alabilir miyiz?
- The sculptor said the work represented a window to the sky, but to me it looked like a senseless twisted piece of metal.
- Heykeltıraş, eserin gökyüzüne açılan bir pencereyi temsil ettiğini söylemişti ama bana anlamsızca bükülmüş bir metal parçası gibi göründü.
- You will please open the window.
- Lütfen pencereyi açın.
- Tom pushed Mary out the window.
- Tom Mary'yi pencereden dışarı itti.
- I looked out the window.
- Pencereden dışarı baktım.
- I'd like to sit by the window.
- Pencerenin yanında oturmak istiyorum.
- Tom looked out the window and saw Mary's car in the parking lot.
- Tom pencereden dışarı baktı ve Mary'nin arabasını park yerinde gördü.
- Tom got up and went to the window.
- Tom kalktı ve pencereye gitti.
- Don't use the table next to the window.
- Pencerenin yanındaki masayı kullanmayın.
- You've opened a window.
- Bir pencere açmışsın.
- The window is closed.
- Pencere kapalı.
- Did you always sleep with the window open?
- Hep pencere açıkken mi uyudun?
- We have a good view of the sea from the window.
- Pencereden güzel bir deniz manzaramız var.
- Do you want this window opened?
- Bu pencerenin açılmasını ister misin?
- He slept with the window open.
- Penceresi açıkken uyudu.
- When poverty comes in at the door, love flies out the window.
- Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.
- The cat was lying stretched out at full length in the sunlight streaming through the window.
- Kedi, pencereden giren güneş ışığında boylu boyunca uzanmış yatıyordu.
- Tom is standing at the window.
- Tom pencerede duruyor.
- He broke the window.
- O, pencereyi kırdı.
- It seems that the burglar broke in through an upstairs window.
- Görünüşe göre hırsız üst kattaki bir pencereden içeri girmiş.
- He kept the window closed.
- O, pencereyi kapalı tuttu.
- Clean that window.
- O pencereyi temizle.
- Tom is staring out of the window.
- Tom pencereden dışarı bakıyor.
- Did you leave the window open?
- Pencereyi açık mı bıraktın?
- Whenever I leave my window open, bugs fly into my room.
- Ne zaman penceremi açık bıraksam, odama böcekler giriyor.
- Don't put your hand out the window.
- Elini pencereden dışarı çıkarma.
- Clean that window.
- Temizle şu pencereyi.
- They stole her lunchbox and threw it out the window.
- Onun beslenme çantasını çalıp pencereden attılar.
- I wiped the window sill with a paper towel.
- Bir kağıt havluyla pencere pervazını sildim.
- Tom's the one who broke the window.
- Pencereyi kıran kişi Tom'dur.
- She stood up and walked to the window.
- Ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- He left the window open.
- Pencereyi açık bırakmış.
- Marie jumped from the window into the river.
- Marie pencereden nehre atladı.
- Tom rose to his feet and walked to the window.
- Tom ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- Open the window.
- Pencereyi açın.
- It looks like somebody was trying to pry open this window.
- Biri bu pencereyi manivela ile açmaya çalışıyor gibi görünüyor.
- Tom got up to open a window.
- Tom bir pencere açmak için kalktı.
- Tom looked through the small window in the door.
- Tom kapıdaki küçük pencereden baktı.
- Tom was sitting at a table near the window with Mary.
- Tom, Mary ile pencereye yakın bir masada oturuyordu.
- Tom heard gunshots and looked out the window to see what was happening.
- Tom silah sesleri duydu ve neler olduğunu görmek için pencereden dışarı baktı.
- Did you sleep with the window open?
- Pencere açık mı uyudun?
- Tom managed to escape through the window.
- Tom pencereden kaçmayı başardı.
- Just sit and look out the window.
- Otur ve pencereden dışarı bak.
- There was a light burning in the window.
- Pencerede yanan bir ışık vardı.
- The police couldn't find any footprints outside Tom's bedroom window.
- Polisler Tom'un yatak odası penceresinin dışında herhangi bir ayak izi bulamadılar.
- Tom walked to the window and looked out.
- Tom pencereye yürüdü ve dışarıya baktı.
- Did you break the window on purpose or by accident?
- Pencereyi kasıtlı olarak mı kırdın yoksa kazara mı?
- Does that window open?
- Şu pencere açılıyor mu?
- I minimized the window.
- Pencereyi simge durumuna küçülttüm.
- When did she break the window?
- O, pencereyi ne zaman kırdı?
- A large bird landed on the window sill.
- Pencerenin pervazına büyük bir kuş kondu.
- Tom kept staring out the window.
- Tom pencereden dışarı bakmaya devam etti.
- Tom sat by the window.
- Tom pencerenin yanına oturdu.
- Smoke was coming out the window.
- Duman pencereden dışarı geliyordu.
- She was idly looking out of the window.
- Boş boş pencereden dışarı bakıyordu.
- A hammer was used to break the window.
- Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanılmış.
- The window is here.
- Pencere burada.
- Mary stared distantly out the window.
- Mary uzaktan pencereden dışarı baktı.
- Tom got in through an unlocked window.
- Tom kilitli olmayan bir pencereden içeri girdi.
- The foreign tourists sat on the bus and looked out the window.
- Yabancı turistler otobüste oturup pencereden dışarı baktılar.
- Help me open this window.
- Bu pencereyi açmama yardım et.
- They prefer a window seat.
- Pencere kenarını tercih ediyorlar.
- I can't believe you don't want to at least look out the window.
- Hiç olmazsa pencereden dışarıya bakmak istemediğine inanamıyorum.
- I'd like to sit by the window.
- Pencere kenarında oturmak istiyorum.
- Since the weather is so good, can I open a window?
- Hava çok iyi olduğu için bir pencere açabilir miyim?
- I leaned out of the window.
- Pencereden dışarı sarktım.
- Tom sleeps with his window open.
- Tom penceresi açık uyuyor.
- Tom looked out of the window at the snow falling.
- Tom pencereden yağan kara baktı.
- How do I open this window?
- Bu pencereyi nasıl açarım?
- The table at which I dined was close to the window.
- Yemek yediğim masa pencereye yakındı.
- Does anyone here know how to get this window open?
- Bu pencerenin nasıl açılacağını bilen var mı burada?
- This window won't open.
- Bu pencere açılmıyor.
- Tom sat by the window, reading a book.
- Tom pencere kenarında oturmuş kitap okuyordu.
Show More (831)
|
|
- Side window was broken, there's this skinny kid in the parlor making off with my camera.
- Yan cam kırılmıştı, salonda sıska bir çocuk da kameramı almış kaçıyordu.
- John broke the window.
- John, camı kırdı.
- This boy often breaks our window with his ball.
- Bu çocuk sık sık topuyla camımızı kırıyor.
- He opened the window to get some fresh air.
- İçeri temiz hava girmesi için camı açtı.
- We know you're the one who broke the window.
- Camı kıranın sen olduğunu biliyoruz.
- Tom is the one who broke the window.
- Camı kıran Tom'du.
- Clean the windows.
- Camları temizle.
- I can't get this window open.
- Bu camı açamıyorum.
- Which windows are broken?
- Hangi camlar kırık?
- Someone broke all the bus shelter windows.
- Birisi tüm otobüs duraklarının camlarını kırdı.
- She left the window open.
- Camı açık bırakmış.
- Who broke the window yesterday?
- Dün camı kim kırdı?
- Are you positive it was Tom who broke the window?
- Camı kıranın Tom olduğundan emin misin?
- I think it must've been Tom who broke the window.
- Sanırım camı kıran Tom olmalı.
- My car has power windows and power door locks.
- Arabamın elektrikli camları ve elektrikli kapı kilitleri var.
- Tom did a really good job cleaning the windows.
- Tom camları temizleyerek gerçekten iyi bir iş çıkardı.
- Show me the stone that broke the window.
- Bana camı kıran taşı göster.
- Everyone knows Tom was the one who broke the window.
- Camı kıran kişinin Tom olduğunu herkes biliyor.
- Tom rolled the window down.
- Tom camı indirdi.
- These windows are bulletproof.
- Bu camlar kurşun geçirmez.
- My friend was very angry when he saw the driver of the car in front of him throw a cigarette butt out the window.
- Arkadaşım önündeki arabanın sürücüsünün camdan dışarı sigara izmariti attığını görünce çok sinirlendi.
- The vandals smashed all the windows and knocked all the trash cans over.
- Vandallar bütün camları kırdı ve bütün çöp kutularını devirdi.
- When did she break the window?
- Camı ne zaman kırdı?
- Tom apologized for breaking the window.
- Tom camı kırdığı için özür diledi.
- We know it was you that broke the window.
- Camı kıranın sen olduğunu biliyoruz.
- Tom is washing the windows in the kitchen right now.
- Tom şu an mutfaktaki camları yıkıyor.
- The asteroid injured over a thousand people and broke many windows.
- Asteroit binden fazla insanı yaraladı ve birçok camı kırdı.
- Tom wrote something on the dirty window.
- Tom kirli cama bir şeyler yazmış.
- I'm not the one who broke the window.
- Camı kıran kişi ben değilim.
- The singer broke the windows.
- Şarkıcı camları kırdı.
- The boy must have broken the window.
- Çocuk camı kırmış olmalı.
- Someone broke the window.
- Birisi camı kırmış.
- The window in my room is dirty.
- Odamın camı kirli.
- Please don't throw the bottle out the window.
- Lütfen şişeyi camdan dışarı atma.
- I used my windshield wiper to clean the snow on my window.
- Camımdaki karı temizlemek için sileceğimi kullandım.
- Do you know who broke the window?
- Camı kimin kırdığını biliyor musun?
- The vandals smashed all the windows and knocked all the dustbins over.
- Vandallar bütün camları kırıp çöp kutularını devirmişler.
- I sat by the window.
- Cam kenarına oturdum.
- I'm here to fix the broken window.
- Kırık camı onarmak için buradayım.
- Roll down the window.
- Camı indir.
- I'm the one who broke that window.
- O camı kıran bendim.
- I wasn't the one who broke the window.
- Camı kıran kişi ben değildim.
- All the windows were closed.
- Tüm camlar kapalıydı.
- They broke the car's window.
- Arabanın camını kırdılar.
- You can have the seat by the window if you want.
- İstersen cam kenarındaki koltuğu alabilirsin.
- Tom is the boy who broke the window.
- Tom camı kıran çocuk.
- He rolled down his window.
- Camını indirdi.
- Tom wasn't the one who broke the window.
- Camı kıran Tom değildi.
- It was Tom that broke the window.
- Camı kıran Tom'du.
- Can I pick the desk by the window?
- Cam kenarındaki masayı seçebilir miyim?
- Tom's car has tinted windows.
- Tom'un arabasının camları renkli.
- Everyone knows Tom was the one who broke the window.
- Herkes camı kıranın Tom olduğunu biliyor.
- He broke the window.
- Camı kırdı.
- Tom smashed the window.
- Tom camı kırdı.
- Sami was banging on Layla's window.
- Sami Layla'nın camına vuruyordu.
- Tom might possibly have been the one who broke the window.
- Camı kıran muhtemelen Tom'du.
- Who was this window broken by?
- Bu cam kim tarafından kırıldı?
- He denies having broken the window.
- Camı kırdığını inkar ediyor.
- Tom rolled his window back up.
- Tom camını tekrar açtı.
- Tom's car has electric windows.
- Tom'un arabasının elektrikli camları var.
- Tom was looking out of the window.
- Tom camdan bakıyordu.
- The woman asked why the window was broken.
- Kadın camın neden kırıldığını sordu.
- Tom rolled his window down.
- Tom camını indirdi.
- Tom rolled down both windows.
- Tom iki camı da indirdi.
- Tom might possibly have been the one who broke the window.
- Camı kıran kişi muhtemelen Tom olabilir.
- Tom broke three windows.
- Tom üç cam kırdı.
- A window was broken.
- Bir cam kırıktı.
- I rolled down both windows.
- İki camı da açtım.
- Does Tom help you wash windows?
- Tom camları yıkamana yardım ediyor mu?
- I doubt seriously that it was Tom who broke the window.
- Camı kıranın gerçekten Tom olduğundan şüpheliyim.
- Tom's window was open.
- Tom'un camı açıktı.
- It was Jack that broke the window yesterday.
- Dün camı kıran Jack'ti.
- The old man opened the car window and aimed his gun at the bird.
- Yaşlı adam arabanın camını açtı ve silahını kuşa doğrulttu.
- The thief smashed the window.
- Hırsız camı kırdı.
- He is the one who broke the window yesterday.
- Dün camı kıran oydu.
- I'm not the one who broke the window.
- Camı kıran ben değilim.
- My friend was very angry when he saw the driver of the car in front of him throw a cigarette butt out the window.
- Arkadaşım, önündeki arabanın sürücüsünün camdan dışarıya bir sigara izmariti attığını görünce çok sinirlendi.
- How do you know it was Tom who broke the window?
- Camı kıranın Tom olduğunu nereden biliyorsun?
- Tom rolled down the window.
- Tom camı indirdi.
- Sami finished washing the windows.
- Sami camları yıkamayı bitirdi.
- Could you open the car window?
- Arabanın camını açabilir misin ?
- The thief broke the window.
- Hırsız camı kırdı.
- Tom scraped the ice off his car windows.
- Tom arabasının camlarındaki buzları kazıdı.
- I went to bed after locking all the doors and windows.
- Tüm camları ve kapıları kitledikten sonra uyudum.
- Tom's car has tinted windows.
- Tom'un arabasının camları film kaplı.
- Could you open the car window?
- Arabanın camını açabilir misiniz?
- The window was broken by Tom.
- Cam Tom tarafından kırıldı.
- She tore away the stickers from the window.
- O, camdaki stickerları yırtıp çıkarttı.
- They broke the car's window and took the bag.
- Arabanın camını kırıp çantayı aldılar.
- The thief smashed the window.
- Hırsız camı kırmış.
- I rolled down both windows.
- Her iki camı da açtım.
- Tom isn't the one who broke the window.
- Camı kıran Tom değil.
- How do you know it was Tom who broke the window?
- Camı kıranın Tom olduğunu nasıl biliyorsun?
- I have to close the windows.
- Camları kapatmalıyım.
- It was Tom that broke the window yesterday.
- Dün camı kıran Tom'du.
- Tom slept with the window open.
- Tom cam açık uyudu.
- She broke the window on purpose.
- Camı bilerek kırdı.
- Is that your boss over there by the window?
- Şu camın oradaki patronun mu?
- I'm going to find out who broke this window.
- Bu camı kimin kırdığını bulacağım.
- Tom says that he wasn't the one who broke the window.
- Tom camı kıranın kendisi olmadığını söylüyor.
- All the windows are open.
- Bütün camlar açık.
- Sami was sitting in the window seat.
- Sami cam kenarında oturuyordu.
- Just sit here and look out the window.
- Şurada oturup camdan bak.
- It's dangerous to clean the windows of an apartment building.
- Bir apartmanın camlarını temizlemek tehlikelidir.
- Tom is the one who broke the window.
- Camı kıran Tom'dur.
- Someone broke all the bus shelter windows.
- Birisi bütün otobüs duraklarının camlarını kırmış.
- The shop window was broken by a stone.
- Dükkanın camı bir taşla kırıldı.
- Tom was the one who broke the window.
- Camı kıran Tom'du.
- Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasında elektrikli camlar var.
- Are you saying Tom was the one who broke the window?
- Camı kıran kişinin Tom olduğunu mu söylüyorsun?
- I've locked myself out of my house, so I'm going to break a window to get in.
- Kendimi evin dışında kilitledim, bu yüzden içeri girmek için camı kıracağım.
- Tom is washing the windows in the kitchen right now.
- Tom şu anda mutfaktaki camları yıkıyor.
- She looked out of the window.
- Camdan dışarı baktı.
- I want to find out who broke the window.
- Camı kimin kırdığını bulmak istiyorum.
- Are you saying Tom was the one who broke the window?
- Camı kıranın Tom olduğunu mu söylüyorsunuz?
- Tom's windows were open.
- Tom'un camları açıktı.
- The hail cracked the window.
- Dolu, camı kırdı.
- Would you be so kind as to close the window?
- Size zahmet olacak ama camı kapatabilir misiniz?
- Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car.
- Tom kapının camını kırdı, içeri uzandı, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.
- I want to know who broke this window.
- Bu camı kimin kırdığını bilmek istiyorum.
- Tom is the one who broke the window yesterday.
- Dün camı kıran Tom'du.
- They broke the car's window and took the bag.
- Arabanın camını kırdılar ve çantayı aldılar.
- This window is bulletproof.
- Bu cam kurşun geçirmez.
- He is the one who broke the window yesterday.
- Dün camı kıran o.
- Who do you think broke the window?
- Camı kimin kırdığını düşünüyorsun?
- Tom might not be the one who broke the window.
- Camı kıran Tom olmayabilir.
- I opened the windows to let in some fresh air.
- Biraz temiz hava girsin diye camları açtım.
- I usually sleep with my windows open in the summer.
- Yazın genellikle camlar açık uyurum.
- One of the windows was broken.
- Camlardan biri kırıldı.
- When he asked who had broken the window, all the boys put on an air of innocence.
- Camı kimin kırdığını sorduğunda, tüm çocuklar masum bir havaya büründü.
- How did Tom find out it was me who broke the window?
- Tom camı kıranın ben olduğumu nasıl öğrendi?
- Tom's car has tinted windows.
- Tom'un arabasının camları filmli.
- Is that your boss at the window?
- Şu camın oradaki patronun mu?
- He broke the window on purpose.
- Camı bilerek kırdı.
- My car has power windows and power door locks.
- Arabamda elektrikli camlar ve elektrikli kapı kilitleri var.
- Armin broke the window.
- Armin camı kırdı.
- Tom confessed that he had broken the window.
- Tom camı kırdığını itiraf etti.
- How did Tom find out it was me who broke the window?
- Tom camı kıranın ben olduğumu nasıl anladı?
- I saw my reflection in the window.
- Camda yansımamı gördüm.
- When Michael is at home, his work is to clean the windows.
- Michael evdeyken, işi camları temizlemektir.
- Tom said it wasn't him who broke the window.
- Tom camı kıranın o olmadığını söyledi.
- He broke a window.
- Bir cam kırdı.
- I broke the window.
- Camı kırdım.
- It was yesterday that he broke the window.
- Dün camı kırdı.
- The wind was so strong that the windows rattled.
- Rüzgâr o kadar şiddetliydi ki camlar takırdadı.
- Sami rolled his window down.
- Sami camını indirdi.
- Do not lean out of the window.
- Camdan dışarı sarkma.
- He repaired the broken window of my house.
- Evimin kırık camını tamir etti.
- It was the window that Tom broke yesterday.
- O, Tom'un dün kırdığı camdı.
- Tom deliberately broke the window.
- Tom camı kasten kırdı.
- Tom wants you to help him wash windows.
- Tom camları yıkamasına yardım etmeni istiyor.
- Tom heard someone tapping on his window.
- Tom birinin camına vurduğunu duydu.
- The bee flew out of the window.
- Arı camdan uçup gitti.
- John broke the window yesterday.
- John dün camı kırdı.
- It was Tom that broke the window.
- Camı indiren Tom'du.
- Tom admitted that he broke the window.
- Tom camı kırdığını itiraf etti.
- Was it Jack that broke the window?
- Camı kıran Jack miydi?
- These windows need to be washed.
- Bu camların yıkanması lazım.
- I hope no one saw me break the window.
- Camı kırdığımı inşallah kimse görmemiştir.
- I used my windshield wiper to clean the snow on my window.
- Camımdaki karı temizlemek için cam sileceğimi kullandım.
- He broke six windows one after another.
- Birbiri ardına altı cam kırdı.
- Because of the heat, I slept with a window open.
- Sıcak yüzünden cam açık yattım.
- Do you know who broke this window?
- Bu camı kimin kırdığını biliyor musun?
- Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car.
- Tom kapı camını kırdı, içeriye girdi, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.
- By whom was the window broken?
- Cam kim tarafından kırıldı?
- Was Tom the one who broke the window?
- Camı kıran Tom muydu?
- I know you were the one who broke the window.
- Camı kıranın sen olduğunu biliyorum.
- Is that person over there by the window your boss?
- Şu camın oradaki patronun mu?
- I have no idea who might've broken the window.
- Camı kimin kırmış olabileceği hakkında hiçbir fikrim yok.
- The vandals smashed all the windows and knocked all the garbage cans over.
- Vandallar bütün camları kırdı ve çöp kutularını devirdi.
- It was Tom who broke the window.
- Camı kıran Tom'du.
- It was him that broke the window yesterday.
- Dün camı kıran oydu.
- Tom was looking out the window.
- Tom camdan bakıyordu.
- The bus driver warned the pupils not to stick their heads out the window.
- Otobüs şoförü öğrencileri kafalarını camdan dışarı çıkarmamaları konusunda uyardı.
- It may have been Tom who broke this window.
- Bu camı kıran Tom olabilir.
- Tom broke a window yesterday.
- Tom dün bir camı kırmış.
- It was yesterday that he broke the window.
- Camı dün kırmıştı.
- The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
- Öfkeli kalabalık arabaları devirdi ve vitrin camlarını kırdı.
- What they did was break the window.
- Yaptıkları şey camı kırmaktı.
- The vandals smashed all the windows and knocked all the trash cans over.
- Çapulcular bütün camları kırıp çöp konteynerlerini devirdi.
- The vandals smashed all the windows and knocked all the garbage cans over.
- Çapulcular bütün camları kırıp çöp konteynerlerini devirdi.
- I wasn't the one who broke this window.
- Bu camı kıran ben değildim.
- Tom didn't want to admit that he was the one who had broken the window.
- Tom camı kıranın kendisi olduğunu kabul etmek istemedi.
- Tom broke a window in the classroom.
- Tom sınıfın camını kırdı.
- Look out the window.
- Camdan dışarı bak.
- Do you think Tom is the one who broke the window?
- Sence camı kıran Tom muydu?
- Tom is the one who broke the window yesterday.
- Tom dün camı kıran kişidir.
- Possibly he knows who broke the windows.
- Muhtemelen, camları kimin kırdığını biliyordur.
- I want to find out who broke the window.
- Camı kimin kırdığını öğrenmek istiyorum.
- Who broke this window?
- Bu camı kim kırdı?
- It was the window that Tom broke yesterday.
- Dün Tom'un kırdığı camdı.
- Who was it that broke the window yesterday?
- Dün camı kıran kimdi?
- She saw him break the window.
- Camı kırdığını gördü.
- The boy admitted breaking the window.
- Çocuk camı kırdığını itiraf etti.
- He pressed his face against the shop window.
- Yüzünü dükkanın camına dayadı.
- Tom is helping his mother wash the windows.
- Tom annesine camları yıkamasında yardım ediyor.
- The vandals smashed all the windows and knocked all the dustbins over.
- Çapulcular bütün camları kırıp çöp konteynerlerini devirdi.
- Tom broke a window in the classroom.
- Tom sınıfta bir cam kırdı.
- I wasn't the one who broke the window.
- Camı kıran ben değildim.
- I have no idea who might've broken the window.
- Camı kimin kırmış olabileceğine dair hiçbir fikrim yok.
- I cleaned the windows in the spring but they're dirty again.
- İlkbaharda camları temizledim ama yine kirliler.
- Tom said it wasn't him who broke the window.
- Tom camı kıranın kendisi olmadığını söyledi.
- Tom might not be the one who broke the window.
- Camı kıran kişi Tom olmayabilir.
- The girl broke the window.
- Kız camı kırdı.
- I suspect it was Tom who broke the window.
- Camı kıranın Tom olduğundan şüpheleniyorum.
- I want to know who broke the window.
- Camı kimin kırdığını bilmek istiyorum.
- The rain was beating against the windows.
- Yağmur camları dövüyordu.
- It was yesterday that Tom broke the window.
- Tom camı dün kırdı.
- You can have the seat by the window if you want.
- İsterseniz cam kenarında oturabilirsiniz.
- In case of fire, break this window.
- Yangın durumunda, bu camı kır.
- One of the windows was broken.
- Camlardan biri kırılmış.
- Do you think he is the guy that broke the window?
- Camı kıran adamın o olduğunu mu düşünüyorsun?
- Tom rolled down the car window.
- Tom arabanın camını indirdi.
- I think it must've been Tom who broke the window.
- Bence camı kıran Tom olmalıydı.
- Roll down your window.
- Camını indir.
- Tom's the one who broke the window.
- Camı kıran Tom'du.
- You and I both know you were the one who broke the window.
- Sen de ben de camı kıranın sen olduğunu biliyoruz.
- Tom didn't want to admit that he was the one who broke the window.
- Tom camı kıranın kendisi olduğunu kabul etmek istemedi.
- None of the windows are open.
- Camların hiçbiri açık değil.
- Tom rolled down his window.
- Tom camını indirdi.
- She tore away the stickers from the window.
- Camdaki çıkartmaları yırtıp attı.
- They charged me for the broken window.
- Kırık cam için beni suçladılar.
- When he asked who had broken the window, all the boys put on an air of innocence.
- O, camı kimin kırdığını sorduğunda, bütün çocuklar masum havasına girdiler.
- That boy often breaks our windows with a ball.
- O çocuk sık sık topla camlarımızı kırıyor.
- I hope no one saw me break the window.
- Umarım kimse camı kırdığımı görmemiştir.
Show More (222)
|
