| 1 |
wood |
odun |
n. |
|
- I'm going to look for more wood for the fire.
- Ateş için daha fazla odun aramaya gidiyorum.
- Will he still be able to see the wood for the trees?
- Hala ağaçlar için odunu görebilecek mi?
- It is a lot wiser ecologically if this wood is burnt as an energy source in people's houses.
- Bu odunun insanların evlerinde enerji kaynağı olarak yakılması ekolojik açıdan çok daha akıllıca olacaktır.
- To see the wood, which is safety at sea, not the tree, which is the Prestige.
- Prestij olan ağacı değil, denizde güvenlik olan odunu görmek için.
- We must not fail to see the wood for the trees.
- Ağaçlar için odunu görmekte başarısız olmamalıyız.
- We piled the wood in the backyard.
- Odunları arka bahçeye yığdık.
- You like to chop wood.
- Odun kesmeyi seviyorsun.
- Wood doesn't grow on trees.
- Ağaçta odun yetişmez.
- He chops wood every day.
- O her gün odun kesiyor.
- Tom added wood to the fire.
- Tom ateşe odun ekledi.
- Put some more wood on the fire.
- Ateşe biraz daha odun koy.
- Tom chopped wood for his woodburning cook stove.
- Tom odun sobası için odun doğradı.
- Mary likes to chop wood.
- Mary odun kesmeyi seviyor.
- Tom burns both wood and coal in his stove.
- Tom, sobasında hem odun hem de kömür yakar.
- I have to cut the wood.
- Odunu kesmek zorundayım.
- Each wood has its smoke.
- Her odunun bir dumanı vardır.
- All three of you chop wood every day, don't you?
- Üçünüz de her gün odun kesiyorsunuz, değil mi?
- Dry wood burns well.
- Kuru odun iyi yanar.
- Wood burns very easily.
- Odun çok kolay yanar.
- There's no need to add wood to the campfire.
- Kamp ateşine odun atmaya gerek yok.
- My father cut wood with a saw.
- Babam testere ile odun kesti.
- Their job is to cut up the wood.
- Onların işi odun kesmek.
- Why are you chopping the wood?
- Neden odun kesiyorsun?
- Wood may remain ten years in the water, but it will never become a crocodile.
- Odun suda on yıl kalabilir ama asla bir timsaha dönüşmez.
- Cut up the wood with an ax.
- Odunu balta ile kes.
- The squirrel made a nest in the wood pile.
- Sincap odun yığınına yuva yapmış.
- Their job is to chop the wood.
- Onların işi odun kırmak.
- I had to get the axes to chop the wood.
- Odunları kesmek için baltaları almak zorundaydım.
- Hick the woodcutter cuts wood.
- Oduncu Hick odun keser.
- They also sold wood and wood products.
- Ayrıca odun ve odun ürünleri satıyorlardı.
- I had to get the axes to chop the wood.
- Odun kırmak için baltaları almak zorundaydım.
- Could you go get some wood for the fire?
- Ateş için biraz odun getirebilir misin?
- The fire is going out; will you add some wood?
- Ateş sönüyor; biraz odun ilave eder misin?
- This wood won't burn.
- Bu odun yanmaz.
- Their job is to chop the wood.
- Onların işi odun kesmektir.
- He is buying some wood so that he can make a bookcase.
- Kitaplık yapmak için biraz odun alıyor.
- I'll use the wood I got from Tom to make a bookcase.
- Tom'dan aldığım odunları kitaplık yapmak için kullanacağım.
- It's easier to cut wood with the grain.
- Odunu damarlı kesmek daha kolaydır.
- The fire is going out; will you add some wood?
- Ateş sönüyor; biraz odun ekler misin?
- There's no need to add wood to the campfire.
- Kamp ateşine odun eklemeye gerek yok.
- Will you give me a piece of wood?
- Bana bir parça odun verir misin?
- What were you guys doing while Tom was chopping wood?
- Tom odun keserken siz ne yapıyordunuz?
- He chops wood every day.
- Her gün odun keser.
- Tom likes to chop wood.
- Tom odun kesmeyi seviyor.
- They like to chop wood.
- Odun kesmeyi severler.
- Could you go get some wood for the fire?
- Ateş için biraz odun almaya gider misin?
- We like to chop wood.
- Odun kesmeyi seviyoruz.
- The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Odunlar tutuşturuldu, alevler yükseldi ve kısa bir süre sonra Bayan Askew ve diğer şehitlerden geriye sadece bir kül yığını kaldı.
- Please put some more wood on the fire.
- Lütfen ateşe biraz daha odun koyunuz.
- Please put some more wood on the fire.
- Lütfen ateşe biraz daha odun koyun.
- Tom chopped wood for the fire.
- Tom ateş için odun doğradı.
- He likes to chop wood.
- Odun kesmeyi seviyor.
- I like to chop wood.
- Odun kesmeyi severim.
- Tom added more wood to the fire.
- Tom ateşe biraz daha odun ekledi.
- She likes to chop wood.
- Odun kesmeyi seviyor.
- What happens to all the wood?
- Bütün o odunlara ne olacak?
- Tom felt exhausted after chopping wood all afternoon.
- Tom bütün öğleden sonra odun kestikten sonra kendini bitkin hissetti.
- My father cut wood with a saw.
- Babam testere ile odun keserdi.
- Tom put some branches into the wood chipper.
- Tom odun öğütücüye birkaç dal koydu.
- What were you doing while he was chopping wood?
- O odun keserken sen ne yapıyordun?
- Tom burns both wood and coal in his stove.
- Tom sobasında hem odun hem de kömür yakıyor.
- She chops wood every day.
- O her gün odun keser.
- I have to cut the wood.
- Odunları kesmeliyim.
- Tom spent the first half of the day chopping wood.
- Tom günün ilk yarısını odun keserek geçirdi.
- Tom didn't know what the wood was going to be used for.
- Tom odunun ne için kullanılacağını bilmiyordu.
- There's a squirrel in the wood pile.
- Odun yığınının içinde bir sincap var.
- I don't like chopping wood.
- Odun kesmeyi sevmiyorum.
- Hick the woodcutter cuts wood.
- Oduncu Hick odun kesiyor.
- According to the Chinese, the five elements are metal, earth, fire, water and wood.
- Çinlilere göre beş element, metal, toprak, ateş, su ve odundur.
- Termites eat wood.
- Termitler odun yer.
- I chop wood every day.
- Her gün odun kesiyorum.
- They chop wood every day.
- Onlar her gün odun keserler.
- We chop wood every day.
- Biz her gün odun kesiyoruz.
- You both chop wood every day, don't you?
- İkiniz de her gün odun kesiyorsunuz, değil mi?
- Mary chops wood every day.
- Mary her gün odun keser.
- Tom is chopping wood.
- Tom odun kesiyor.
- Tom cleared away the mossy, rotten wood.
- Tom yosun tutmuş, çürümüş odunları temizledi.
- You chop wood every day, don't you?
- Her gün odun kesiyorsun, değil mi?
- I'll be chopping wood all afternoon.
- Bütün öğleden sonra odun keseceğim.
- Carpenters cut wood.
- Marangozlar odun kesti.
- Could you please put some more wood on the fire?
- Lütfen ateşe biraz daha odun atar mısın?
- We mustn't add wood to this fire.
- Bu ateşe odun eklememeliyiz.
- Carpenters cut wood.
- Marangozlar odun keser.
- Their job is to cut up the wood.
- Onların işi odunları kesmek.
- Put more wood on the campfire.
- Kamp ateşine biraz daha odun koy.
Show More (82)
|
| 2 |
wood |
ahşap |
n. |
|
- In Austria, there is a policy for improving the status of wood.
- Avusturya'da ahşabın statüsünün iyileştirilmesine yönelik bir politika mevcuttur.
- Together, the forestry and wood industries provide millions of jobs in Europe.
- Ormancılık ve ahşap endüstrileri birlikte Avrupa'da milyonlarca kişiye iş imkanı sağlamaktadır.
- In the field of cosmetics, textiles, footwear, crystal glass and wood, no progress has been made.
- Kozmetik, tekstil, ayakkabı, kristal cam ve ahşap alanlarında ilerleme kaydedilmemiştir.
- Even the paper which surrounds packages, even wood and plastic can be reused and are good for something.
- Paketleri çevreleyen kağıt, ahşap ve plastik bile yeniden kullanılabilir ve bir işe yarar.
- From kratos meaning strength for its strong, hard wood.
- Dayanıklı, sert ahşabı nedeniyle güçlü anlamına gelen kratos'tan.
- From kratos meaning strength for its strong, hard wood.
- Dayanıklı, sert ahşabı olduğu için güçlü anlamına gelen kratos'tan.
- That table is made of wood.
- Bu masa ahşaptır.
- In water, wood will float and stone will sink.
- Suda ahşap yüzecektir ve taş batacaktır.
- Wood is the raw material for making paper.
- Ahşap, kağıt yapmak için hammaddedir.
- Tom didn't know what the wood was going to be used for.
- Tom ahşabın ne için kullanılacağını bilmiyordu.
- Wood burns very easily.
- Ahşap çok kolay yanar.
- Traditional Russian cottages are built from wood.
- Geleneksel Rus evleri ahşaptan inşa edilir.
- My favorite floor is hard wood.
- Benim en sevdiğim zemin sert ahşaptır.
- My favorite floor is hard wood.
- En sevdiğim zemin sert ahşaptır.
- In California, most houses have frames of wood.
- Kaliforniya'da birçok evin ahşap çerçeveleri var.
- This bridge is made of wood.
- Bu köprü ahşaptır.
- This table is made of wood.
- Bu masa ahşaptır.
- A wood floor is beautiful.
- Ahşap zemin güzeldir.
- The sculptor carved wood into an image of Buddha.
- Heykeltıraş, ahşaptan Buda'nın bir görünümünü oydu.
- This is a wood table.
- Bu ahşap bir masa.
- He carved a Buddha statue from wood.
- O ahşap bir Buda heykeli yonttu.
- A carpenter is someone who works with wood.
- Marangoz ahşapla çalışan kişidir.
- Wood floats.
- Ahşap yüzer.
- He makes beautiful furniture out of wood.
- Ahşaptan çok güzel mobilyalar yapıyor.
- According to the Chinese, the five elements are metal, earth, fire, water and wood.
- Çinlilere göre beş element metal, toprak, ateş, su ve ahşaptır.
- The skyscrapers of the future will be made of wood.
- Geleceğin gökdelenleri ahşaptan yapılacaktır.
- A wood floor is beautiful.
- Ahşap bir zemin güzeldir.
- Tom makes beautiful furniture out of wood.
- Tom ahşaptan çok güzel mobilyalar yapar.
- The wood is rotten.
- Ahşap çürümüş.
- We made statues out of wood.
- Biz ahşaptan heykeller yaptık.
- The table is made of wood.
- Masa ahşap.
- If the door doesn't fit, you might have to shave off a bit of the wood until it closes properly.
- Kapı oturmazsa, düzgün kapanana kadar ahşabı biraz tıraşlamanız gerekebilir.
- My house is built of wood.
- Evim ahşaptan inşa edilmiştir.
- This table is made out of wood.
- Bu masa ahşaptandır.
- The house has two floors and a wood shingle roof.
- Evin iki katı ve ahşap kiremitli çatısı vardır.
- He makes beautiful furniture out of wood.
- Güzel ahşap mobilyalar yapıyor.
- The house has two floors and a wood shingle roof.
- Ev iki katlı ve ahşap kiremit çatılı.
- Woods burn easily.
- Ahşap kolayca yanar.
- Tom makes beautiful furniture out of wood.
- Tom ahşaptan güzel mobilya yapar.
- They used local wood to build the ships.
- Gemileri inşa etmek için yerel ahşap kullandılar.
- Teak is a tropical dark wood used for making furniture.
- Tik ağacı mobilya yapmada kullanılan koyu bir ahşaptır.
- This table is made of wood.
- Bu masa ahşaptandır.
- I'll be chopping wood all afternoon.
- Bütün öğleden sonra ahşap doğruyor olacağım.
- The skyscrapers of the future will be made of wood.
- Geleceğin gökdelenleri ahşaptan yapılacak.
- They also sold wood and wood products.
- Ayrıca ahşap ve ahşap ürünleri satıyorlardı.
- In California, most houses have frames of wood.
- Kaliforniya'da çoğu evin çerçevesi ahşaptır.
- Wood doesn't grow on trees.
- Ahşap ağaçlarda yetişmiyor.
- Most Japanese houses are built of wood.
- Japon evlerinin çoğu ahşaptan inşa edilir.
- The chairs are made of wood.
- Sandalyeler ahşap.
- I made a wood table.
- Ben ahşap bir masa yaptım.
- I made a wood table.
- Ahşap bir masa yaptım.
Show More (48)
|
| 3 |
wood |
tahta |
n. |
|
- This table is made out of wood.
- Bu masa tahta.
- This table is made from reclaimed wood.
- Bu masa kullanılmış tahtadan yapılır.
- That has never happened to me, touch wood.
- Bu hiç başıma gelmedi, tahtaya dokun.
- A splinter of wood, barely visible to the naked eye, caused a very painful infection in one of Tom's fingers.
- Çıplak gözle zar zor görülebilen bir tahta parçası, Tom'un parmaklarından birinde çok acı veren bir enfeksiyona neden oldu.
- We are cutting the wood.
- Tahtaları kesiyoruz.
- I knew it was plastic but it tasted like wood.
- Plastik olduğunu biliyordum ama tadı tahta gibiydi.
- Is it made of wood or metal?
- Tahtadan mı yoksa metalden mi yapılmış?
- We made statues out of wood.
- Tahtadan heykeller yaptık.
- Wood floats.
- Tahta yüzer.
- The wood is rotten.
- Tahta çürümüş.
- Termites eat wood.
- Termitler tahta yer.
- It's easier to cut wood with the grain.
- Tahtayı damar yönünde kesmek daha kolaydır.
- Wood is flammable.
- Tahta yanıcıdır.
- This is a wood table.
- Bu tahta bir masa.
- Tom's toys are all made of wood.
- Tom'un oyuncaklarının hepsi tahtadan.
- 2015 is the year of the wood goat.
- 2015 tahta keçi yılıdır.
- In water, wood will float and stone will sink.
- Suda tahta yüzer, taş batar.
- He carved a Buddha statue from wood.
- Tahtadan bir Buda heykeli oymuş.
Show More (15)
|
| 4 |
wood |
orman |
n. |
|
- They say that the wood is haunted.
- Ormanın perili olduğunu söylüyorlar.
- The wood is alive with birds.
- Orman kuşlarla dolup taşıyor.
- Tom claims to have encountered supernatural creatures in that wood.
- Tom o ormanda doğaüstü yaratıklarla karşılaştığını iddia ediyor.
- Mary's house lay hidden in a small wood.
- Mary'nin evi küçük bir ormanın içinde gizlidir.
- Mary's house lay hidden in a small wood.
- Mary'nin evi küçük bir ormanın içinde saklıydı.
- There is a path through the wood.
- Ormanda bir patika var.
- Dan often went to take a walk in that wood.
- Dan sık sık o ormanda yürüyüş yapmaya giderdi.
- Tom claims to have encountered supernatural creatures in that wood.
- Tom o ormanda doğaüstü yaratıklarla karşılaştığını iddia etti.
- There is a path through the wood.
- Ormanın içinden geçen bir yol var.
Show More (6)
|
| 5 |
wood |
ağaç |
n. |
|
- Teak is a tropical dark wood used for making furniture.
- Tik, mobilya yapımında kullanılan tropikal koyu renkli bir ağaçtır.
- The wood is alive with birds.
- Ağaç kuşlarla dolu.
- Pine is a resinous wood.
- Çam, reçineli bir ağaçtır.
- Paper is made from wood.
- Kağıt ağaçtan yapılır.
- Pine is a resinous wood.
- Çam reçineli bir ağaçtır.
Show More (2)
|
| 6 |
wood |
kereste |
n. |
|
- Tom cleared away the mossy, rotten wood.
- Tom yosunlu, çürümüş keresteleri temizledi.
- He is buying some wood so that he can make a bookcase.
- O, bir kitaplık yapabilmesi için biraz kereste satın alıyor.
Show More (-1)
|
| 7 |
wood |
tahta golf sopası |
n. |
|
- You should prefer a wood; that's a long-distance shot.
- Tahta golf sopası tercih etmelisin; bu uzun mesafeli bir atış.
Show More (-2)
|
| 8 |
wood |
koru |
n. |
|
- He went for a walk in the woods.
- Koruda yürüyüşe çıktı.
Show More (-2)
|
