press - Turkish English Dictionary

press

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "press" in Turkish English Dictionary : 153 result(s)

English Turkish
Common Usage
press n. basın
This decision was the subject of a press release issued on the same day, 20 June.
Bu karar, aynı gün, 20 Haziran'da yayınlanan bir basın açıklamasına konu olmuştur.

More Sentences
press n. pres
The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press.
Meyveler prese girmeden önce ince parçalara ayrılmalı.

More Sentences
press v. basmak
If you find a good deal for a flight on an unfamiliar booking website, don't press the "check out" button just yet.
Bilmediğiniz bir rezervasyon sitesinde bir uçuş için iyi bir fırsat bulursanız, henüz "çıkış" düğmesine basmayın.

More Sentences
press v. bastırmak
What matters is that the Commission, with our help, is pressing on with the creation of the new ACP economic area.
Önemli olan, Komisyon'un bizim de yardımımızla yeni ACP ekonomik alanının oluşturulması için bastırmasıdır.

More Sentences
press v. baskı yapmak
I would advise great composure when faced with candidates pressing for deadlines.
Teslim tarihleri için baskı yapan adaylarla karşı karşıya kaldığınızda büyük bir soğukkanlılık tavsiye ederim.

More Sentences
General
press n. basın
This is a discerning way of ridiculing the Kremlin's authoritarian press policy.
Bu, Kremlin'in otoriter basın politikasını alaya almanın zeki bir yoludur.

More Sentences
press n. pres
The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press.
Meyve prese girmeden önce güzel parçalanmış olmalıdır.

More Sentences
press v. baskı yapmak
Regulators and market players themselves are pressing for further European cooperation and integration.
Düzenleyiciler ve piyasa oyuncularının kendileri daha fazla Avrupa işbirliği ve entegrasyonu için baskı yapmaktadır.

More Sentences
press v. zorlamak
I did press very hard indeed but unfortunately it was not achievable.
Gerçekten çok zorladım ama ne yazık ki başaramadım.

More Sentences
press v. ütülemek
He has his trousers pressed every day.
Pantolonunu her gün ütülüyor.

More Sentences
press v. bastırmak
This Parliament has, since Nice, been pressing forward with a Community process which must burst forth in Laeken.
Bu Parlamento, Nice'den bu yana, Laeken'de patlak vermesi gereken bir Topluluk süreci için bastırmaktadır.

More Sentences
press v. hücum etmek
The crowd pressed toward the gate.
Kalabalık kapıya hücum etti.

More Sentences
press v. vurgulamak
What I will do is to press my point of order.
Yapacağım şey, gündeme getirdiğim konuyu vurgulamaktır.

More Sentences
press v. ilerletmek
We consequently had no particular incentive to press ahead with recycling, as some countries did.
Sonuç olarak, bazı ülkelerin yaptığı gibi geri dönüşüm konusunda ilerlemek için özel bir teşvikimiz yok.

More Sentences
Media
press n. basın
As you know, Berlusconi controls a large part of the Italian press.
Bildiğiniz gibi Berlusconi İtalyan basınının büyük bir bölümünü kontrol ediyor.

More Sentences
Technical
press v. bastırmak
Russia has pressed home its desire to obtain the right to visa-free transit by train through Lithuania.
Rusya, Litvanya üzerinden trenle vizesiz transit geçiş hakkı elde etme arzusunu bastırdı.

More Sentences
press v. ütülemek
Tom asked the man at the front desk where he could get his suit pressed.
Tom ön masadaki adama takım elbisesini nerede ütületebileceğini sordu.

More Sentences
Common Usage
press n. baskı
General
press n. pres ütü
press n. sıkışıklık
press n. matbaa
press n. ütü (giyside)
press n. izdiham
press n. mengene
press n. acele
press n. sıkışma
press n. yığışma
press n. medya
press n. yayınevi
press n. baskı makinesi
press n. basın mensupları
press n. sıkacak
press n. dolap (elbise/çamaşır için)
press n. kalabalık
press n. yüklük (elbise/çamaşır için)
press n. basın yayın
press n. yazılı basın
press n. ütü
press n. cendere
press n. basımevi
press n. orta çağ'da bir işkence ve infaz aleti
press n. el cenderesi
press n. el presi
press n. spor malzemelerinin kullanılmadıklarında bükülmelerini önleyen gereç
press n. halterin omuz yüksekliğine getirildikten sonra yavaşça yukarı kaldırıldığı hareket
press n. (eskrimde) saldırılacak bir boşluk yaratmak amacıyla rakibin kılıcına baskı uygulama
press n. jimnastikçinin sadece kaslarını kullanarak elinin üzerinde durması
press n. (kağıt yapımında) ıslak kağıt tomarının nemini alıp sıkıştırmak için arasından geçirildiği bir çift silindir
press n. baskı yapılan yer
press n. baskı tesisi
press n. haberlerde fikir birliği şeklinde yapılan eleştiriler
press n. haberlerde yer alma miktarı
press n. yayıncı
press n. basımcı
press n. fermente edilmemiş katıksız üzüm suyu
press v. tazyik etmek
press v. zorla almak (askere)
press v. prese etmek
press v. dayanmak
press v. sıkıştırmak
press v. topluca ilerlemek
press v. suyunu çıkarmak
press v. preslemek (çelik/cam/tuğla vb'ni)
press v. ezmek
press v. preslemek
press v. sıkmak (limon)
press v. preste sıkıştırmak
press v. sıkmak
press v. çabuklaştırmak
press v. hızlandırmak
press v. sıkıp suyunu çıkarmak
press v. presle işkence etmek
press v. presle infaz etmek
press v. düşmanca saldırmak
press v. saldırmak
press v. etrafını sarmak
press v. kuşatmak
press v. taciz etmek
press v. sıkıntıya düşürmek
press v. eziyet etmek
press v. zulüm etmek
press v. fazla yüklenmek
press v. moralini bozmak
press v. sıkıp bastırarak düzleştirmek
press v. (kağıdı, kitapları) baskı makinesinde sıkıştırmak
press v. şiddetle ısrar etmek
press v. başının etini yemek
press v. yalvarmak
press v. (tutumu, fikri) şiddetle telkin etmek
press v. (iddiayı) ciddiyetle öne sürmek
press v. (eylem veya işlemi) ısrarla talep etmek
press v. (davranış biçimini) sürdürmek
press v. göğsüne batırmak
press v. kucaklamak
press v. (taş plağı) elektroform baskısından çoğaltmak
press v. (birine) karşı kalabalık oluşturmak
press v. etrafında toplanmak
press v. yığılmak
press v. kümelenmek
press v. bir araya gelmek
press v. kalabalığı yararak ilerlemek
press v. ileriye doğru çabalamak
press v. gayretle ilerlemek
press v. uğraşmak
press v. dakiklik gerektirmek
press v. eylem çağrısı yapmak
press v. aciliyet yaratmak
press v. ağırlık bindirmek
press v. ağırlık yapmak
press v. ütü tutmak
press v. golf topuna fazla sert vurmak
press v. sevgiyle kavramak
press v. (bir şeyi) ısrarla tutturmak
press v. zorluklara rağmen yolunda ilerlemek
press v. (düğmeye, tuşa) parmakla basmak
press v. (acil durumlarda) alışılmışın dışında kullanmak
press v. dayamak
press v. ittirmek
press v. itmek
Trade/Economic
press n. basımevi
press n. baskı
press v. sıkıştırmak
Media
press n. basın yayın
press n. basımevi
press n. matbaa
press n. matbuat
Technical
press n. basım
press n. pres tezgahı
press n. pres
press v. sıkmak
Computer
press n. bas
Mechanic
press n. cendere
press n. presle basma
Automotive
press n. kalıp
press n. mengene
press v. preslemek
Medical
press v. doğururken ıkınmak
Military
press n. zorla askere alma
press n. zorla donanmaya alma
press v. yetki ile almak
press v. askeri hizmette kullanmak üzere el koymak
press v. yardımını almak
Sport
press n. baskı
press v. (ağırlığı) bacakları oynatmadan baş üstüne kaldırmak
press v. halteri omuz yüksekliğine getirdikten sonra yavaşça yukarı kaldırmak
press v. (golfte) uzun mesafeden riskli atışlar yapmaya çalışmak
press v. (sporcu) baskı ve stres hissetmek
Basketball
press n. yoğun savunma
press v. yakın savunma yapmak
Wagering
press n. golf maçında mevcut bir bahsin iki katı olarak verilen ve bahis anında geçerli olmaya başlayan ek bahis
Printery
press n. matbaa makinesi
Archaic
press n. savaşta askerlerin ezilmesi
press n. yakın muharebe

Meanings of "press" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
press campaign n. basın kampanyası
The election was held in an open and almost professional manner, and included a press campaign.
Seçim açık ve neredeyse profesyonel bir şekilde yapıldı ve bir basın kampanyasını da içeriyordu.

More Sentences
press release n. basın bildirisi
Two press releases were issued and sent to all complainants and petitioners.
İki basın bildirisi yayınlandı ve tüm şikayetçi ve dilekçe sahiplerine gönderildi.

More Sentences
the press n. basın
The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.

More Sentences
press conference n. basın toplantısı
As I said in my press conference today it is an au revoir, not a 'goodbye'.
Bugünkü basın toplantımda da söylediğim gibi bu bir 'elveda' değil, bir 'au revoir'dır.

More Sentences
press room n. basın odası
Last Friday, in the Polish press room, this was very clear.
Geçtiğimiz Cuma günü Polonya basın odasında bu çok açıktı.

More Sentences
international press n. uluslararası basın
This seems to me to be a silent genocide that is hardly mentioned in the international press.
Bu bana uluslararası basında neredeyse hiç bahsedilmeyen sessiz bir soykırım gibi görünüyor.

More Sentences
press cutting n. kupür
I shall send you some press cuttings, which are extremely enlightening and will, I believe, bring you up-to-date.
Size son derece aydınlatıcı ve sizi güncel tutacağına inandığım bazı basın kupürleri göndereceğim.

More Sentences
press release n. basın bülteni
The company released a press release.
Şirket bir basın bülteni yayınladı.

More Sentences
garlic press n. sarımsak ezici
The potato ricer, similar to the garlic press, is essential to making lefse.
Sarımsak ezicisine benzeyen patates ezici, lefse yapmak için çok önemlidir.

More Sentences
press down v. aşağı bastırmak
Press down on the lever.
Kolu aşağı bastırın.

More Sentences
press for v. baskı yapmak
But it is something we must press for.
Ancak bu, uğruna baskı yapmamız gereken bir şeydir.

More Sentences
go to press v. baskıya girmek
The reporter filed his story just before the paper went to press.
Muhabir haberini gazete baskıya girmeden hemen önce verdi.

More Sentences
press on v. devam etmek
We must determinedly press on with the social, cultural and economic reconstruction that has only just started.
Henüz yeni başlamış olan sosyal, kültürel ve ekonomik yeniden inşaya kararlılıkla devam etmeliyiz.

More Sentences
press for v. için baskı yapmak
It rightly presses for mediation and political consultation.
Haklı olarak arabuluculuk ve siyasi istişare için baskı yapmaktadır.

More Sentences
press the doorbell v. kapı ziline basmak
Tom pressed the doorbell three more times.
Tom üç kez daha kapı ziline bastı.

More Sentences
press the button v. düğmeye basmak
Just get over there and press the button.
Sadece oraya git, ve düğmeye bas.

More Sentences
press the button v. butona basmak
Tom didn't press the button.
Tom butona basmadı.

More Sentences
Phrasals
press down on v. bastırmak
Press down on the lever.
Kolun üstüne bastırınız.

More Sentences
press down on v. basmak
If something ridiculous occurs, then press down on the red button.
Eğer saçma bir şey olursa, kırmızı düğmeye bas.

More Sentences
Idioms
press charges v. suçlamada bulunmak
Sami decided not to press charges.
Sami suçlamada bulunmamaya karar verdi.

More Sentences
press charges v. şikayetçi olmak
Tom doesn't want to press charges.
Tom şikayetçi olmak istemiyor.

More Sentences
press charges v. dava açmak
Don't you want to press charges?
Dava açmak istemiyor musun?

More Sentences
Trade/Economic
press conference n. basın toplantısı
There was, though, no press conference, and that is an important distinction.
Ancak basın toplantısı yapılmadı ve bu önemli bir ayrımdır.

More Sentences
Politics
press conference n. basın konferansı
There's going to be a press conference tonight.
Bu gece bir basın konferansı olacak.

More Sentences
press conference n. basın toplantısı
Our monthly press conferences are key in this respect.
Aylık basın toplantılarımız bu açıdan kilit önem taşımaktadır.

More Sentences
press release n. basın açıklaması
I also welcome the fact that we have a press release from the Commission on this.
Ayrıca Komisyon'un bu konuda bir basın açıklaması yapmış olmasını da memnuniyetle karşılıyorum.

More Sentences
press statement n. basın açıklaması
The European Patent Office has issued a press statement to that effect.
Avrupa Patent Ofisi bu yönde bir basın açıklaması yayınlamıştır.

More Sentences
General
press pot n. kahve demleme aparatı
hat press n. şapka kalıbı
press agent n. basın sözcüsü
fruit press n. meyve sıkacağı
the press n. baskı
press stud n. çıtçıt
press association n. basın kurumu
press association n. basın birliği
freedom of the press n. basın özgürlüğü
freedom of press n. basın özgürlüğü
corrector of the press n. düzeltmen
liberty of the press n. basın ve yayın özgürlüğü
french press n. kahve demleme aparatı
press agent n. basın danışmanı
press law n. basın hukuku
press corps n. gazeteciler
press cloth n. ütü bezi
the tabloid press n. boyalı basın
press gallery n. basın locası
permanent press n. ütü istemez
partisan press n. yandaş medya
the press n. matbuat
speech on press n. basında söylev
general staff press release n. genelkurmay basın açıklaması
police and the press n. polis ve basın
press world n. basın dünyası
press member n. basın mensubu
press box n. basın mensuplarına ayrılan yer
press coverage n. basında ayrılan yer
government and press n. devlet ve basın
tabloid press n. magazin
world press n. dünya basını
disasters in the press n. basında afetler
ethnic press n. etnik basın
national press n. ulusal basın
local press n. yerel basın
foreign press n. yabancı basın
national press n. yerli basın
press and public relations n. basın ve halkla ilişkiler
vanity press n. yazarın bütün masrafları karşılaması şartıyla kitabı yayınlayan yayınevi
press release n. basın duyurusu
press interest n. basının ilgisi
press interest n. medyanın ilgisi
printed press n. yazılı basın
press organ n. basın organı
digital press n. dijital basın
yellow press n. magazin basını
yellow press n. boyalı basın
freedom of press and expression n. basın ve ifade özgürlüğü
clothes press n. elbise dolabı
clothes press n. çamaşır dolabı
responsibility of press n. basının sorumluluğu
responsibility of press n. basının mesuliyeti
linen-press n. çamaşır dolabı
hot-press n. sıcak pres
non-turkish press n. türkçe dışı basın
press-up n. şınav
press-stud n. çıtçıt
press clipping n. kupür
press clipping n. gazete kupürü
press bulletin n. basın bülteni
a full-court press n. büyük uğraş
press tour n. basın gezisi
press organs n. basın organları
press association (pa) n. basın birliği
press clippings n. gazete küpürleri
press invitation n. basın daveti
press credential n. basın kartı
press card n. basın kartı
free press n. özgür basın
press corrector n. musahhih
press office n. basın bürosu
coffee press n. kahve demleme aparatı
press kit n. basın kiti
press statement n. basın bülteni
press language n. basın dili
popular press n. popüler basın
all-court press n. büyük çaba
wine press n. içinde üzümün ayakla basılarak suyunun çıkarıldığı tekne
wine press n. içinde üzümün pistonla ezilerek suyunun çıkarıldığı tekne
gauffering press n. yaprakları plili hale getirmek için kullanılan pres
press bed n. katlanıp dolaba kapatılabilen yatak
press lord n. güçlü gazete sahibi kimse
press lord n. medya baronu
press money [obsolete] [uk] n. kamu hizmetine girmiş bir erkeğe ödenen para
press work n. basın danışmanlığı
press work n. basın sözcülüğü
press someone for something v. ısrarla birinden bir şey istemek
press someone's hand v. birinin elini sıkmak
press home v. saldırmak
press into v. zorlamak (işe vb)
hold a press conference v. basın toplantısı düzenlemek
press somebody close v. baskı altında tutmak
press someone into service v. birini seferber etmek
press a charge v. dava açmak
press somebody close v. sıkıştırmak
press one's advantage v. avantajından mümkün mertebe yararlanmak
press home v. ileri sürmek
press forward v. hızla ilerlemek
press for v. sıkıştırmak
press something into service v. bir şeyi hizmete sokmak
press in upon v. sınırına dayanmak
press one's luck v. şansına fazla güvenmek
press on v. üşüşmek
press someone to v. birinin bir şey yapması için ısrar etmek
press one's luck v. şansını zorlamak
press for v. ısrarla istemek
go to press v. gazete vb baskıya girmek
infiltrate the press v. basına sızmak
press into thin sheets v. ince kağıtlara basmak
press into v. zorlamak
press someone into service v. birini işe koşmak
press money into someone's hand v. birinin eline para sıkıştırmak
press something on someone v. birine bir şeyi ısrarla kabul ettirmeye çalışmak
press someone to v. birine bir şey yapması için baskı yapmak
press the starter v. marşa basmak
press home v. iddia etmek
press someone for something v. bir şey için birini sıkıştırmak
press in upon v. sınırını zorlamak
press something upon someone v. birine bir şeyi ısrarla vermeye çalışmak
press against v. yüklenmek
have a broad repercussion in press v. basında geniş yankı bulmak
make a statement to the press v. basın açıklaması yapmak
make a statement to the press v. basına açıklama yapmak
make a statement to the press v. basına demeç vermek
hold a press conference v. basın toplantısı yapmak
issue a statement to the press v. basına açıklama yapmak
make a press statement v. basına açıklama yapmak
be reflected in the press v. basına yansımak
press a sensitive spot v. can damarına basmak
press hands with v. tokalaşmak
issue a press statement v. basın açıklaması yapmak
press the bell v. zile basmak
press the doorbell v. zile basmak
(one's shoes) press against one's feet v. ayağını sıkmak
(one's shoes) press against one's feet v. ayakkabı ayağını vurmak
press a kiss v. öpücük kondurmak
make a press release v. basına açıklama yapmak
press-gang somebody into doing something v. zorlamak
press on v. presle basarak geçirmek
be leaked to the press v. basına sızdırılmak
leak to the press v. basına sızdırmak
disclose to the press v. basına servis etmek
leak to the press v. basına servis etmek
appear on press v. medyada yer almak
have press coverage v. medyada yer almak
have wide press coverage v. medyada geniş yer bulmak
have wide press coverage v. basında geniş yer bulmak
press upon someone v. birisine baskı yapmak
press on someone v. birisine baskı yapmak
press hands with v. el sıkışmak
press play v. oynat tuşuna basmak
(one's name) appear in the press v. adı basında yer almak
re-press v. yeniden basmak
re-press v. tekrar bastırmak
re-press v. yeniden preslemek
filter-press v. pres filtreden geçirmek
filter-press v. pres filtre ile işlem uygulamak
press-agent v. basın sözcülüğünü yapmak
press-agent v. basın danışmanlığını yapmak
press-agent v. tanıtım yapmak
press-agent v. reklamını yapmak
press-agent v. halka duyurmak
press-agent v. basın sözcülüğü yapmak
press-agent v. basın danışmanlığı yapmak
press gang v. (birini) özel müfreze ile orduya katılmaya zorlamak
press gang v. (birine) zorla görev yaptırmak
press home v. (avantaj) üzerine inşa etmek
press home v. ısrarla yapılmasını istemek
press home v. altından girip üstünden çıkmak
press home v. ikna etmeye çabalamak
press out v. (puro) ezerek söndürmek
press out v. (taş plak) plastikten üretmek
press out v. bir maddeden elde etmek
press-gang v. zorlamak
press-gang v. mecbur etmek
press-gang v. baskı yapmak
press-gang v. kabule zorlamak
off the press adj. baskıdan çıkmış
closed to the press adj. basına kapalı
press [obsolete] adj. özlü
press [obsolete] adj. kısa
press [obsolete] adj. az ve öz
press [obsolete] adj. kesin
press [obsolete] adj. belirli
press [obsolete] adj. doğru
press [obsolete] adj. tam
press [obsolete] adj. tamı tamına
press [obsolete] adj. hatasız
press [obsolete] adj. isabetli
in the press adv. basılmakta
in the press adv. baskıda
on press adv. baskıda
Phrasals
press ahead v. bir görevi veya işi kararlı bir şekilde sürdürmek
press something out v. bir şeyden basarak/baskı uygulayarak bir şey çıkarmak
press something down v. bir şeye bastırmak
press something out of something v. bir şeyden basarak/baskı uygulayarak bir şey çıkarmak
press ahead/on with v. kararlılıkla sürdürmek
press something in v. (sakız vb gibi) sertçe bastırmak
press something into something v. (sakız vb gibi) sertçe bastırmak
press something onto something v. (yapışması için) bir şeyin üstüne bastırmak
press down on v. (düğmeye vb) basmak
press something on v. (yapışması için) bir şeyin üstüne bastırmak
press forward v. birini veya bir şeyi bastırarak ilerletmek
press forward v. birini veya bir şeyi dayanarak ilerletmek
press forward v. birini veya bir şeyi ileri itmek
press forward v. birini veya bir şeyi öne itmek
press forward v. zorla ilerlemek
press forward v. zor da olsa ilerlemeye devam etmek
press forward v. zar zor ilerlemek
press forward v. güçlükle de olsa ilerlemek
press forward v. fiziksel bir engele rağmen ilerlemek
press forward v. ilerlemeye gayret göstermek
press forward v. bir gayret ilerlemeye devam etmek
press forward v. kendini ilerlemeye/devam etmeye zorlamak
press forward v. her şeye rağmen devam etmek
press forward v. tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek
press forward v. zorluklara rağmen gelişme göstermek
press forward v. zor da olsa ilerlemek/devam etmek
press forward v. inatla devam etmek/ilerlemek
press forward v. üstüne gitmek
press forward v. yılmadan devam etmek/ilerlemek
press against (someone or something) v. (birini/bir şeyi birine veya bir şeye) bastırmak
press against (someone or something) v. (birini/bir şeyi birine veya bir şeye) sıkıştırmak
press something against someone or something v. bir şeyi birine veya bir şeye bastırmak
press something against someone or something v. bir şeyi birine veya bir şeye dayamak
press something against someone or something v. bir şeyle birini veya bir şeyi zorlamak
press something against someone or something v. bir şeyle birini veya bir şeyi ittirmek
press against someone or something v. birine/bir şeye baskı yapmak
press against someone or something v. birine/bir şeye yüklenmek
press against someone or something v. birini/bir şeyi sıkıştırmak
press against someone or something v. birini/bir şeyi ittirmek
press against someone or something v. birine/bir şeye abanmak
press on v. -e basmak
press on v. '-e bastırmak
press on v. -e yüklenmek
press on v. '-e baskı yapmak
press on v. '-e dayanmak
press on v. '-e yaslanmak
press on v. '-e abanmak
press on v. basmak
press on v. izini çıkarmak
press on v. azimle devam etmek
press on v. yılmadan ilerlemek
press on v. kendini zorlamak
press on v. sıkıştırmak
press on v. zorlamak
press on v. zorla/baskıyla kabul ettirmek
press on v. bir şeyi itmek
press on v. bir şeye bastırmak
press on v. bir şeye basmak
press on v. -e bastırmak
press on v. '-e abanmak
press on v. '-e yüklenmek
press on v. azimle devam etmek
press on v. yılmadan ilerlemek
press on v. kendini zorlamak
press together v. birbirine bastırmak
press together v. birbirine basmak
press together v. birbirine/bir araya sıkıştırmak
press something together v. bir şeyi baskı uygulayarak bir araya getirmek
press something together v. birbirine kenetlemek
press something together v. bir araya getirmek
press in v. bir yerin/çatlağın içine bastırmak
press in v. bir boşluğun içine bastırmak/ittirmek
press in v. bir çatlağa/boşluğa sıvamak
press in v. -e basmak
press in v. -i ittirmek
press in v. içine ittirmek
press onward v. kararlılıkla devam etmek
press onward v. zorluklara göğüs gererek ilerlemek
press onward v. zor da olsa ilerlemeye devam etmek
press onward v. güçlükle de olsa ilerlemeye devam etmek
press onward v. gayretle ilerlemeye devam etmek
press onward v. her şeye rağmen devam etmek/ettirmek
press onward v. inatla ilerlemek
press onward v. üstüne gitmek
press onward v. kararlılıkla üstüne gitmek
press onward v. yılmadan devam etmek/ilerlemek
press (something) (up)on (one) v. (birine bir şeyi) ısrarla/zorla vermeye çalışmak
press (something) onto (something else) v. (bir şeyi başka bir şeyin) üstüne bastırmak
press (something) out of (something else) v. (bir şeyi bir şeyden) bastırarak/baskı uygulayarak/sıkarak çıkarmak
press down on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) ittirmek
press down on (someone or something) v. (birine/bir şeye) dayanmak
press down on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sıkıştırmak
press down on (someone or something) v. (birine/bir şeye) basmak
press down on (someone or something) v. (birine/bir şeye) bastırmak
press onto v. -in üstüne bastırmak
press out of v. -den basarak/baskı uygulayarak çıkarmak
press out of v. -den sıkarak çıkarmak
Phrases
in press expr. baskıda
in press expr. basılmakta
ladies and gentlemen of the press expr. değerli bay ve bayan basın üyeleri
any press is good press expr. reklamın/tanıtımın iyisi kötüsü olmaz
any press is good press expr. reklamın/tanıtımın kötüsü olmaz
Colloquial
press someone's buttons v. damarına basmak
get a lot of press lately v. son zamanlarda basında sıkça yer almak
hot off the press adj. taze (haberler)
hot off the press adj. yeni (haberler)
hot off the press adj. yeni yayınlanmış
Idioms
a bad press n. kötü eleştiri
bad press n. kötü eleştiri
a good press n. iyi haber
good press n. iyi haber
a bad press n. kötü haber
bad press n. kötü haber
a good press n. iyi eleştiri
good press n. iyi eleştiri
a good press n. övgü dolu haber
good press n. övgü dolu haber
a good press n. olumlu reklam
good press n. olumlu reklam
a full-court press n. büyük gayret
a full-court press n. büyük bir çaba
a full-court press n. büyük çaba
a full-court press n. büyük bir gayret
dead-tree press n. ölü ağaç basını
dead-tree press n. kağıt baskı olarak çıkan gazeteler
dead-tree press n. genel olarak gazetecilik
full-court press n. büyük gayret
full-court press n. büyük çaba
press home (one's) advantage v. birinin avantajlarından sonuna kadar yararlanmak/faydalanmak
press home (one's) advantage v. birinin avantajlarından sonuna kadar menfaat sağlamak
press home your advantage v. gücünü kullanmak
press home your advantage v. üstünlüğünü kullanmak
press charges against someone v. aleyhinde dava açmak
press someone to the wall v. birini köşeye sıkıştırmak
go to press with something v. bir şeyi baskıya/basına vermek
press the right buttons v. doğru olanı yapmak
press the right button v. doğru olanı yapmak
press the right button v. doğru adımları atmak
press the right buttons v. doğru adımı atmak
press the right button v. doğru adımı atmak
press the panic button v. eteği tutuşmak
press the panic button v. etekleri tutuşmak
press charges against someone v. hakkında şikayetçi olmak
press the right button v. gerekli şeyleri yapmak
press the right button v. gerekli adımı atmak
get a bad press v. medya tarafından eleştirilmek
press the panic button v. paçası tutuşmak
press one's luck v. şansını zorlamak
press the panic button v. paniğe kapılmak
be in press v. (kitap vb) baskıda olmak
go to press v. (gazete/kitap vb) baskıya girmek
press the issue v. (bir sorunun) üstüne gitmek
press the issue v. (bir sorunu çözmede) ısrarcı olmak
get/have a good press v. medya tarafından beğenilmek
get/have a good press v. medyada iyi yer almak
get/have a good press v. medyada hakkında iyi bahsedilmek
get/have a bad press v. medyada kötü yer almak
get/have a bad press v. medyada hakkında kötü bahsedilmek
get (a) good press v. medyada iyi yer almak
get (a) good press v. medyada hakkında iyi bahsedilmek
get (a) good press v. medyada iyi haberlerle yer almak
have (a) bad press v. medyada kötü yer almak
have (a) bad press v. medyada hakkında kötü bahsedilmek
have (a) bad press v. medyada kötülenmek
have (a) bad press v. medyada kötü eleştirilmek
have (a) good press v. medyada iyi/olumlu yer almak
have (a) good press v. medyada hakkında iyi bahsedilmek
have (a) good press v. medya tarafından beğenilmek
have (a) good press v. medyada iyi eleştirilmek
press (someone's) buttons v. (birinin) bamteline basmak
press (someone's) buttons v. (birini) kızdırmak
press (someone's) buttons v. (birini) sinirlendirmek
press (someone's) buttons v. (birini) cinsel olarak uyarmak
press (someone's) buttons v. (birini) azdırmak
be hot off the press v. yeni basılmış olmak
be hot off the press v. matbaadan yeni çıkmış olmak
be hot off the press v. yeni bir dedikodu olmak
be hot off the press v. taze haber olmak
be hot off the press v. taze dedikodu olmak
be hot off the press v. son dedikodu olmak
go to press with v. -i baskıya/basına vermek
press (all) the right buttons v. doğru adımı atmak
press (all) the right buttons v. doğru olanı yapmak
press (all) the right buttons v. doğru yerlere dokunmak
press (all) the right buttons v. doğru hamleler yapmak
press (one) to the wall v. (birini) köşeye sıkıştırmak
press (someone or something) into service v. (birini/bir şeyi) işe koşmak
press (someone or something) into service v. (birini/bir şeyi) hizmete sokmak
press (someone or something) into service v. (birini/bir şeyi) seferber etmek
press (someone or something) into service v. (birini/bir şeyi) bir işte görevlendirmek
press (someone or something) into service v. (birini/bir şeyi) bir şeyi yapmaya zorlamak/mecbur etmek
press charges v. davacı olmak
press into service v. işe koşmak
press into service v. hizmete sokmak
press into service v. seferber etmek
press into service v. bir işte görevlendirmek
press into service v. bir şeyi yapmaya zorlamak/mecbur etmek
press something home v. bir şey iddia etmek
press something home v. ısrarla bir şeyin üzerinde durmak
press something home v. ısrarla bir şey ileri sürmek
hot off the press expr. henüz basılmış
hot off the press expr. matbaadan yeni çıkmış
hot off the press expr. yeni basılmış/çıkmış kitap/yayın
Speaking
distinguished members of the press expr. değerli basın mensupları
dear press members expr. değerli basın mensupları
for english press nine expr. ingilizce için 9'a basın
for english press 9 expr. ingilizce için 9'u tuşlayın
for english press 9 expr. ingilizce için 9'a basın
for english press 9 expr. ingilizce için 9'a basınız
for english press nine expr. ingilizce için 9'a basınız
for english press nine expr. ingilizce için 9'u tuşlayın
don't press your luck expr. şansını fazla zorlama
Trade/Economic
press&public relations specialist n. basın ve halkla ilişkiler uzmanı
noted press n. banknot basımı
press counsellor n. basın müşaviri
press agent n. basın danışmanı
press meeting n. basın toplantısı
press release n. basın bülteni
financial press n. ekonomi basını
financial press n. iş ve ticaret basını
business press n. mesleki yayın
joint press meeting n. ortak basın toplantısı
press launch of the project n. projenin basın lansmanı
business press n. ticari yayın organı
financial press n. ticaret basını
business press n. ticaret yayın organı
business press n. ticari faaliyetlerle ilgili yayın
Law
press code n. basın ahlak yasası
laws governing the press n. basın hukuku
freedom of the press n. basın hürriyeti
press law n. basın kanunu
freedom of press n. basın hürriyeti
liberty of press n. basın özgürlüğü
laws governing the press n. matbuat hukuku
crime and the press n. suç ve basın
press charges against someone v. birinden davacı olmak
press charges against v. şikayetçi olmak
Politics
online press accreditation n. basın akreditasyon/ online basın akreditasyonu
press secretary n. basın sözcüsü
press adviser n. basın müşaviri
press briefing n. basın açıklaması
press schedule n. basın takvimi
press release n. basın bülteni
government and the press n. hükümet ve basın
armistice press n. mütareke basını
joint press conference n. ortak basın toplantısı
joint press statement n. ortak basın açıklaması
joint press declaration n. ortak basın açıklaması
Institutes
directorate general of press and information n. basın yayın ve enformasyon genel müdürlüğü
prime ministry directorate general of press and information n. basın-yayın enformasyon genel müdürlüğü
office of press counsellor n. basın müşavirliği
directorate general of press and information (dgp) n. basın-yayın ve enformasyon genel müdürlüğü
office of press and public relations n. basın ve halkla ilişkiler müşavirliği
bureau of press and public relations n. basın ve halkla ilişkiler bürosu
press and public relations unit n. basın ve halkla ilişkiler birimi
office of press and public relations counsellor n. basın ve halkla ilişkiler müşavirliği
office of the press and public relations counsellor n. basın ve halkla ilişkiler müşavirliği
coordination office of press, public relations and promotion n. basın, halkla ilişkiler ve tanıtım koordinatörlüğü
general directorate of press and information n. basın ve enformasyon genel müdürlüğü
office of senior press counsellor of the presidency n. cumhurbaşkanlığı basın başdanışmanlığı
united press international n. uluslararası basın birliği
Industry
cotton press n. pamuk balyalama tesisi
Media
associated press n. abd haber ajansı
press release n. basın ilanı
press agency n. basın ajansı
press-association n. basın birliği
press agentry n. basın sözcülüğü
press and propaganda n. basın ve propaganda
press council n. basın konseyi
press releases n. basın bültenleri
press law n. basın hukuku
press announcement n. basın ilanı
freedom of the press n. basın hürriyeti
press and politics n. basın ve politika
press offences n. basın suçları
press photographer n. basın fotoğrafçısı
directorate general of press and information n. basın yayın enformasyon genel müdürlüğü
press club n. basın kulübü
the news in the press n. basında çıkan haberler
bad press n. basında çıkan kötü haber