(bir şey) kadar - Turkish English Dictionary
History

(bir şey) kadar



Meanings of "(bir şey) kadar" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
Phrases
(bir şey) kadar every bit as (something) expr.
Colloquial
(bir şey) kadar as good as (something) expr.

Meanings of "(bir şey) kadar" with other terms in English Turkish Dictionary : 148 result(s)

Turkish English
General
(başka bir şey kadar) iyi performans gösterememek underperform v.
Phrasals
(belirli bir şey için) gerçekleşene kadar beklemek wait out v.
biri/bir şey kadar iyi performans göstermek fare up v.
(birini bir şey yapacak kadar) korkutmak frighten (one) into (something) v.
(bir şey) olana kadar karıştırmak stir to (something) v.
(bir şey) haline gelene kadar karıştırmak stir to (something) v.
toplayabildiği kadar bir şey toplamak snatch something up v.
alabildiği kadar bir şey almak snatch something up v.
doyana kadar (bir şey) yemek/içmek load up on (something) v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak stack up to someone or something v.
(biri/bir şey) kadar saygıdeğer/değerli olmak stack up to someone or something v.
(birini/bir hayvanı) bir şey yapacak kadar korkutmak frighten (someone or an animal) into doing something v.
(bir şey) kadar olmak add up to (something) v.
(bir şey) kadar etmek add up to (something) v.
(bir şey) kadar tutmak add up to (something) v.
bir şey kadar etmek amount to something v.
bir şey kadar etmek amount to something v.
(bir şey/konu) hakkında bıktırana kadar konuşmak bang away about (something) [uk] v.
(bir şey/konu) hakkında bıktırana kadar konuşmak bang on about (something) v.
(biri/bir şey hakkında) bıktırana kadar konuşmak go on (and on) (about someone or something) v.
(bir şey) olana kadar buharlaşmak boil down to (something) v.
(bir şey) kalana kadar buharlaşmak boil down to (something) v.
bir şey için verilen zamanı (bir noktaya kadar) uzatmak extend something to something v.
kendini (bir şey) yapacak kadar güçlü, enerjik hissetmek feel up to (something) v.
bir şey yapacak kadar korkutmak frighten into doing v.
(bir şey) çıkana kadar vurmak knock out of v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak match up to (someone or something) v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak measure up (to someone or something) v.
(biri/bir şey) iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak nurse (someone or something) through (something) v.
(bir şey olana kadar) yuvarlanmak roll to (someone or something) v.
(birine bir şey yaptırana) kadar rahat vermemek torment (one) into (doing something) v.
bir şeye/bir şey yapmaya varacak kadar to the point of something/of doing something expr.
Phrases
(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de not so much (something) as (something else) adv.
(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de not so much something as something adv.
bir şey ne kadar ertelenirse o kadar arzulanır desires are nourished by delays expr.
hiçbir şey bir kalp kadar kırılmaz nothing breaks like a heart expr.
hiçbir şey bir kalp kadar kırılmaz nothing breaks like a heart expr.
Colloquial
ufacık/minicik/zerre kadar bir şey blip n.
kötü bir şey bitene kadar dayanmak sweat it out v.
(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de olmak be not so much (something) as (something else) v.
bir şey olduğu kadar/olmasının yanı sıra başka bir şey de olmak be not so much something as something v.
(bir şey) hakkında bıktırana kadar konuşmak go on (and on) about (something) v.
o kadar da iyi (bir şey) olmamak be not much of a (something) v.
(biri/bir şey) zerre kadar umurunda olmamak not care a rap (for someone or something) v.
(biri/bir şey) zerre kadar umurunda olmamak not give a rap (for someone or something) v.
işi bir şey yapacak kadar ileri götürmek go as far as to do something v.
bir şey yapacak kadar ileri gitmek go as far as to do something v.
işi bir şey yapacak kadar ileri götürmek go so far as to do something v.
bir şey yapacak kadar ileri gitmek go so far as to do something v.
(bir şey yapmaya) kadar gitmek go so far as (doing something) v.
işi (bir şey yapmaya) kadar vardırmak go so far as (doing something) v.
(bir şey yapacak) kadar ileri gitmek go so far as (doing something) v.
(biri/bir şey) burasına kadar getirmek/gelmek have had enough (of somebody/something) v.
(biri/bir şey) burasına kadar getirmek/gelmek have had it with (someone or something) v.
o kadar da bir şey olmamak not be much of a something v.
(biri/bir şey) kadar önemli değil subordinate to (someone or something) adj.
nasıl bu kadar (bir şey) olunur/olunabilir? how (something) can you be? expr.
nasıl bu kadar (bir şey) olunur/olunabilir anlamıyorum! how (something) can you be? expr.
ancak bu kadar (bir şey) olunabilir! how (something) can you be? expr.
bu kadar (bir şey) de olunmaz ki canım! how (something) can you be? expr.
o kadar da önemli bir şey yapmadı didn't invent gunpowder expr.
(biri/bir şey) ne kadar iyiydi how good is (someone or something)? expr.
(biri/bir şey) ne kadar güzeldi how good is (someone or something)? expr.
(biri bir şey hakkında) sonsuza kadar konuşabilir (one) could go (on) all day (about something) expr.
o kadar da (bir şey) değil not as (something) as all that expr.
istediğin kadar (bir şey) any amount of (something) expr.
istediğin kadar çok (bir şey) any amount of (something) expr.
istediğin kadar çok sayıda (bir şey) any amount of (something) expr.
yeteri kadar çok sayıda biri/bir şey any number of someone or something expr.
(bir şey) kadar (bir şey) as (something) as (something) expr.
biri/bir şey kadar iyi as well as someone or something expr.
hiç bu kadar (bir şey) …? did you ever (something) expr.
(biri/bir şey) burama kadar getirdi I've had it (up to here) (with someone or something) expr.
(biri/bir şey) burama kadar geldi I've had it (up to here) (with someone or something) expr.
anlatılamayacak kadar (bir şey) too (something) for words expr.
anlatmaya kelimelerin yetmeyeceği kadar (bir şey) too (something) for words expr.
kelimelerle anlatılamayacak/ifade edilemeyecek kadar (bir şey) too (something) for words expr.
Idioms
bir sonrakini görene kadar insanı oyalayan/vaktini alan şey bright shiny object n.
ağzına kadar (bir şey) ile dolu full to the brim with (something) n.
dünya kadar (bir şey) a hundred and one (something) n.
gerektiği kadar bir şey your fair share of something n.
söylendiği/denildiği kadar (bir şey) olmamak be not as (something) as all that v.
yarısı kadar bile (bir şey) olmamak be not half as (something) (as someone or something) v.
o kadar da (bir şey) olmamak be not as (something) as all that v.
bir şey ya da biri kadar iyi olmamak have nothing on someone or something v.
(bir şey için) yeteri kadar iyi olmak make the cut v.
(bir şey/biri) kadar iyi olmamak have got nothing on (someone or something) v.
(bir şey) boğazına kadar olmak have (something) up the yin-yang v.
bir şey olana kadar beklemek hold one's breath v.
(biri/bir şey) eskisi kadar iyi olmamak be past (someone's or something's) best v.
biri/bir şey eskisi kadar iyi, güçlü, genç, güzel olmamak be past your/its best v.
sapına kadar (bir şey) olmak be a (something) through and through v.
sapına kadar (bir şey) olmak be a (something) to (one's) fingertips v.
eskisi kadar iyi (bir şey) olmamak be half the (something) (one) used to be v.
biri/bir şey kadar iyi olmamak be no match for somebody/something v.
(bir şey yapacak kadar) cesur olmak be so bold as to (do something) v.
birini bıktırana kadar (bir şey hakkında) konuşmak bend somebody's ear (about something) v.
(bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek put a bold face on (something) v.
(bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek put a good face on (something) v.
ağzına kadar (bir şey) dolu olmak brim with (something) v.
göründüğü kadar iyi olmayan bir şey satın almak buy a lemon v.
(biri/bir şey) için sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek go to the mat for (someone or something) v.
(biriyle beraber biri/bir şey) için sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek go to the mat (with somebody) (for somebody/something) [us] v.
(bir şey yapacak kadar) duygusuz olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) kalpsiz olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) taş kalpli olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) katı yürekli olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) acımasız olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey) hiç/zerre kadar umurunda olmamak not care a hoot (about something) v.
(bir şey) hiç/zerre kadar umurunda olmamak not care two hoots (about something) v.
(bir şey) zerre kadar umurunda olmamak not give a hang (about something) v.
(biri/bir şey) zerre kadar umurunda olmamak not give a rap about (someone or something) v.
(biri/bir şey) zerre kadar umurunda olmamak not give two hoots about (someone or something) v.
(bir şey) zerre kadar umurunda olmamak not give two pins (about something) v.
bir şey yapacak kadar alçalmak stoop to doing something v.
bir şey yapacak kadar küçülmek stoop to doing something v.
(bir şey) yapmaya kadar vardırmamak stop short of (something) v.
bir şey yapmaya kadar vardırmamak stop short of doing something v.
(bir şey) kadar kötü olmayan little better than adv.
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar yoğun you could cut (something) with a knife expr.
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar belirgin you could cut (something) with a knife expr.
(bir şey) olmaktan birinin ölümü kadar uzak a heartbeat away from being (something) [cliché] expr.
(bir şey) olmaktan bir yöneticinin düşüşü/ölümü kadar uzak a heartbeat away from being (something) [cliché] expr.
dünya kadar (bir şey) a wealth of (something) expr.
dünya kadar (bir şey) a world of (something) expr.
dağlar kadar (bir şey) a world of (something) expr.
herkes kadar (bir şey) as (something) as the next man/woman/person expr.
ortalama bir birey kadar (bir şey) as (something) as the next man/woman/person expr.
tam (biri/bir şey) kadar iyi every bit as good (as somebody/something) expr.
(biri/bir şey) kadar iyi every bit as good (as somebody/something) expr.
(bir şey yapacak) kadar delikanlı man enough to (do something) expr.
ne kadar (bir şey) yapılsa da no amount of (something) expr.
istendiği kadar (bir şey) yapılsın, yine de no amount of (something) expr.
ne kadar (bir şey) yapılırsa yapılsın no amount of (something) expr.
zerre kadar bile (bir şey) yok not a glimmer (of something) expr.
(biri/bir şey) kadar iyi değil not in the same league as (someone or something) expr.
(biri/bir şey) kadar iyi değil not in the same league with (someone or something) expr.
(bir şey) sadece bu kadar değil not the half of (something) expr.
Speaking
aptalca bir şey yapmayacak kadar zekisin you're too smart to do anything stupid expr.
bir şey hakkında sonsuza kadar konuşup durma you'll never hear the end of it expr.
bu kadar abartılacak bir şey değil it's not that big of a deal expr.
bir şey hakkında sonsuza kadar konuşup durma never hear the end of it expr.
hayatımda daha önce hiç bu kadar güzel bir şey görmemiştim I had never seen anything so beautiful in my life expr.
o kadar kötü bir şey değil nothing that bad expr.
o kadar abartılacak bir şey değil it's not that big of a deal expr.
şu ana kadar bir şey bulamadım I haven't found anything so far expr.
yabancı bir yerde yalnız hissetmek kadar kötü bir şey olamaz nothing worse than feeling all alone somewhere foreign expr.
Slang
(biri/bir şey) zerre kadar umurunda olmamak not give a tinker's damn about (someone or something) v.