English | Turkish | |
---|---|---|
Music | ||
Music | a major n. | a majör perdesi |
English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | a major role n. | önemli bir rol | ||
What path, then, can we follow to give Europe a major role? O halde Avrupa'ya önemli bir rol vermek için nasıl bir yol izleyebiliriz? More Sentences |
||||
General | a major role n. | büyük bir rol | ||
The National Security Council continues to play a major role in political life. Milli Güvenlik Kurulu, politik yaşamda büyük bir rol oynamaya devam etmektedir. More Sentences |
||||
General | a major part n. | büyük bir kısım | ||
I believe that a major part of the European Parliament's proposals were included. Avrupa Parlamentosunun önerilerinin büyük bir kısmının dahil edildiğine inanıyorum. More Sentences |
||||
General | a major risk n. | büyük bir risk | ||
General | a major step forward n. | ileriye doğru büyük bir adım | ||
General | a major health problem n. | önemli bir sağlık sorunu | ||
General | make a major contribution v. | büyük katkı sağlamak | ||
General | take a major blow v. | büyük darbe almak | ||
General | a major part of adj. | önemli bir bölümü | ||
Speaking | ||||
Speaking | it's a major embarrassment expr. | çok utanç verici | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | play a major role v. | başrol oynamak | ||
Medical | ||||
Medical | a major public health problem n. | önemli bir halk sağlığı sorunu | ||
Psychology | ||||
Psychology | patient with a diagnosis of major depressive disorder n. | majör depresyon tanısı almış hasta | ||
Education | ||||
Education | do a double major v. | çift anadal yapmak |