a whole - Turkish English Dictionary
History

a whole

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "a whole" in Turkish English Dictionary : 1 result(s)

English Turkish
General
a whole n. bütün

Meanings of "a whole" with other terms in English Turkish Dictionary : 169 result(s)

English Turkish
Common Usage
as a whole adv. bütün olarak
General
population as a whole n. toplam nüfus
the country as a whole n. ülkenin tamamı
the country as a whole n. ülkenin bütünü
a meaningful whole n. anlamlı bir bütün
a whole day n. bütün bir gün
handle something as a whole v. bütün olarak ele almak
turn a fractional number in a whole number v. paydadan kurtarmak
form a whole v. bütünü oluşturmak
form a whole v. bir bütün teşkil etmek
make (up) a whole v. bir bütün teşkil etmek
comprise a whole v. bir bütün teşkil etmek
constitute a whole v. bir bütün teşkil etmek
be a whole other person v. başka biri olup çıkmak
constitute a meaningful whole v. anlamlı bir bütün oluşturmak
create a meaningful whole v. anlamlı bir bütün oluşturmak
a whole of adj. bütünü
a whole lot adj. dünya kadar
a whole range of adj. birçok
as a whole adv. bir bütün olarak
as a whole adv. toplu şekilde
as a whole adv. genel olarak
as a whole adv. ceman
as a whole adv. topluca
as a whole adv. tamamen
in a whole skin adv. sıyrık bile almadan
in a whole skin adv. burnu bile kanamadan
as a whole adv. tümüyle
as a whole adv. tümü
for a whole year adv. tüm yıl boyunca
for a whole year adv. bütün bir yıl boyunca
as a whole adv. tüm olarak
as a whole adv. bütün olarak
a whole range of expr. bir dizi
a whole series of accidents expr. kaza üstüne kaza
Phrases
a whole bunch of expr. bir sürü
with a whole skin expr. burnu bile kanamadan
with a whole skin expr. sıyrık bile almadan
with a whole skin expr. sapasağlam
Proverb
half the truth is often a whole lie gerçeğin bir kısmını saklamak yalan söylemekle eşdeğerdir bazen
half the truth is often a whole lie olanın tümünü söylemeyen yalan söylemiş sayılır bazen
a bad apple spoils the (whole) barrel üzüm üzüme baka baka kararır
a rotten apple spoils the (whole) bunch üzüm üzüme baka baka kararır
a rotten apple spoils the (whole) bushel üzüm üzüme baka baka kararır
a bad apple spoils the (whole) barrel körle yatan şaşı kalkar
a rotten apple spoils the (whole) bunch körle yatan şaşı kalkar
a rotten apple spoils the (whole) bushel körle yatan şaşı kalkar
a bad apple spoils the (whole) barrel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
a rotten apple spoils the (whole) bunch kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
a rotten apple spoils the (whole) bushel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
a bad apple spoils the (whole) barrel itle yatan bitle kalkar
a rotten apple spoils the (whole) bunch itle yatan bitle kalkar
a rotten apple spoils the (whole) bushel itle yatan bitle kalkar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan bir kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel balık baştan kokar
a rotten apple spoils the (whole) bushel bir baş soğan bir kazanı kokutur
a rotten apple spoils the (whole) bushel balık baştan kokar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
a rotten apple spoils the (whole) bushel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
a rotten apple spoils the (whole) bushel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir korkak bir orduyu bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel balık baştan kokar
a bad apple spoils the (whole) barrel üzüm üzüme baka baka kararır
a bad apple spoils the (whole) barrel benzeye benzeye yaz benzeye benzeye kış olur
a bad apple spoils the (whole) barrel isin yanına varan is misin yanına varan mis kokar
a bad apple spoils the (whole) barrel karga ile gezen boka konar
a bad apple spoils the (whole) barrel kötü arkadaştan kötü iyi arkadaştan iyi
a bad apple spoils the (whole) barrel itle yatan bitle kalkar
a rotten apple spoils the whole barrel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
a rotten apple spoils the whole barrel bir baş soğan bir/tüm kazanı kokutur
a rotten apple spoils the whole barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
a rotten apple spoils the whole barrel bir kötünün bin iyiye zararı olur
an ant may well destroy a whole dam küçük bir problem kendi haline bırakılırsa büyük yıkımlara neden olabilir
an ant may well destroy a whole dam önemsizken çözülmeyen bir problem ileride büyük felaketlere yol açabilir
an ant may well destroy a whole dam önemsizken önüne geçilmeyen bir problem sonradan büyük bir yıkım yaratabilir
an ant may well destroy a whole dam küçük bir problem kendi haline bırakılırsa büyük yıkımlara neden olabilir
an ant may well destroy a whole dam önemsizken çözülmeyen bir problem ileride büyük felaketlere yol açabilir
an ant may well destroy a whole dam önemsizken önüne geçilmeyen bir problem sonradan büyük bir yıkım yaratabilir
Colloquial
a whole thing n. büyük olay
a whole thing n. büyük mesele
a whole thing n. büyük hadise
a whole thing n. büyük sorun
a whole thing n. büyük problem
a whole thing n. büyük sıkıntı
a whole lot of expr. pek çok
a whole heap expr. çok fazla
a whole heap expr. dünya kadar
a whole heap expr. bir sürü
a whole heap expr. pek çok
a whole heap expr. çok büyük oranda/ölçüde
not a (whole) lot expr. pek bir şey yok
not a (whole) lot expr. pek ilginç/eğlenceli/değişik bir şey yok
not a (whole) lot expr. kayda değer bir şey yok
Idioms
a whole new ball game n. bambaşka bir durum
a whole new ball game n. bambaşka bir alem
a whole nother story n. perde arkasındaki lider
a whole team and the dog under the wagon n. üstün yetenekli kimse
a whole team and the dog under the wagon n. elinden her iş gelen kimse
a whole team and the dog under the wagon n. mahir
a whole team and the dog under the wagon n. on parmağında on marifet kimse
a whole team and the dog under the wagon n. olağanüstü kabiliyetli kimse
a (whole) different/new ball game n. (tamamen) farklı/yeni bir durum
a (whole) new ballgame n. hiç alışık olunmayan bir durum
a (whole) new ballgame n. tamamen farklı bir durum
a whole new ball game n. bambaşka bir şey
a whole new ball game n. apayrı bir konu
a whole new ball game n. çok farklı/çok daha zor bir konu
a whole new ball game n. çok daha karmaşık bir şey/durum
a whole nother story n. bambaşka bir hikaye/konu
a whole nother story n. apayrı bir hikaye/konu
a whole nother story n. çok farlı bir hikaye/konu
a whole other ball of wax n. bambaşka bir şey
a whole other ball of wax n. apayrı bir konu
a whole other ball of wax n. çok farklı/çok daha zor bir konu
a whole other ball of wax n. çok daha karmaşık bir şey/durum
a whole team and the dog under the wagon [us] n. işin ustası
a whole team and the dog under the wagon [us] n. elinden her iş gelen kimse
a whole team and the dog under the wagon [us] n. on parmağında on marifet kimse
a whole team and the dog under the wagon [us] n. aşırı kabiliyetli kimse
a whole team and the dog under the wagon [us] n. üstün yetenekli kimse
a whole team and the dog under the wagon [us] n. doğuştan yetenekli kimse
a whole team and the dog under the wagon [us] n. çok marifetli kimse
be a whole other kettle of fish v. tamamen ayrı bir hikaye olmak
be a whole other kettle of fish v. bambaşka bir mesele olmak
be a whole other kettle of fish v. tamamen farklı bir konu olmak
be a whole other kettle of fish v. tümüyle farklı bir sorun olmak
be a whole other kettle of fish v. tamamen ayrı bir vaka olmak
a (whole) host of (something) adj. bir sürü
a (whole) raft of (something) adj. bir sürü
a whole raft of adj. bir sürü
a (whole) host of (something) adj. fazla sayıda
a (whole) raft of (something) adj. fazla sayıda
a whole raft of adj. fazla sayıda
a (whole) host of (something) adj. aşırı
a (whole) raft of (something) adj. aşırı
a whole raft of adj. aşırı
a (whole) host of (something) adj. çokça
a (whole) raft of (something) adj. çokça
a whole raft of adj. çokça
there's a whole heap more work to be done expr. daha yapılacak çok iş var
there's a whole lot more work to be done expr. daha yapılacak çok iş var
a whole bunch expr. çok
a whole bunch expr. pek
a whole bunch expr. pek çok
a whole bunch expr. çok fazla
a whole lot expr. büyük ölçüde
a whole lot expr. pek
a whole lot expr. çok
a whole lot more expr. çok daha fazla
a whole lot more expr. daha bir sürü
a whole lot of (something) expr. çok fazla (bir şey)
a whole lot of (something) expr. pek çok (bir şey)
a whole lot of (something) expr. bir sürü (bir şey)
a whole lot (of something) expr. çok sayıda (bir şey)
a whole lot (of something) expr. çok miktarda (bir şey)
Speaking
that's a whole new kettle of fish expr. bambaşka bir konu
day and night for a whole month expr. bütün bir ay gece gündüz
this whole thing was a setup expr. hepsi düzmeceydi
there's a whole lot more work to be done expr. daha yapılacak dünya kadar iş var
Trade/Economic
partly or as a whole expr. kısmen veya tamamen
Ottoman Turkish
as a whole adv. kâffeten
Slang
looking like a whole meal n. çekici görünme
looking like a whole meal n. cazibeli görünme
looking like a whole meal n. hoş görünme
looking like a whole meal n. göz alıcı görünme