Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | alevler içinde | in flames adj. | ||
On TV we saw Mummy's office in flames. Televizyonda annemizin bürosunu alevler içinde gördük. More Sentences |
||||
General | alevler içinde | ablaze adv. | ||
Many of the traditional wooden houses are ablaze. Geleneksel ahşap evlerin çoğu alevler içinde. More Sentences |
||||
General | alevler içinde | aflame adj. | ||
General | alevler içinde | afire adj. |
Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Phrasals | alevler içinde kalmak | go up v. | ||
All of a sudden, the barn went up in flames. Birdenbire ahır alevler içinde kaldı. More Sentences |
||||
Idioms | ||||
Idioms | alevler içinde kalmak | burst into flames v. | ||
The car turned over and burst into flames. Araba ters döndü ve alevler içinde kaldı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | alevler içinde yaşayan ateş elementleri | salamanders n. | ||
General | alevler içinde kalmak | burn into flames v. | ||
General | alevler içinde kalmak | catch fire v. | ||
General | alevler içinde yanmakta | in flames adj. | ||
General | alevler içinde kalmış | on-air adj. | ||
General | alevler içinde yanan | in a blaze expr. | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | alevler içinde yok etmek | blaze away v. | ||
Phrasals | alevler içinde yok edilmek/olmak | blaze away v. | ||
Idioms | ||||
Idioms | alevler içinde kalmış yer/şey | blazing inferno n. | ||
Idioms | alevler içinde kalmak | burst into flame v. |