|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
saldırgan görünen ama aslında zararsız olan (ordu) |
paper tiger n.
|
|
2 |
General |
aslında koyu renk saçı olup boya ile açmış kadın |
bottle blonde n.
|
|
3 |
General |
aslında yapılmaması gereken ancak yapmaktan zevk alınan eylemler |
guilty pleasure n.
|
|
4 |
General |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı/durum |
potemkin village n.
|
|
5 |
General |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı/durum |
potyomkin village n.
|
|
6 |
General |
harika görünüp aslında aldananları gülünç duruma düşüren şaka |
mare's-nest n.
|
|
7 |
General |
değerli gibi görünüp aslında dandik olan şey |
goldbrick n.
|
|
8 |
General |
kaynakçada listelenip aslında var olmayan yayın |
ghost n.
|
|
9 |
General |
aslında var olmayıp hatayla kullanılan kelime |
ghost word n.
|
|
10 |
General |
aslında var olmayıp hatayla kullanılan kelime |
ghost name n.
|
|
11 |
General |
bir şeyin aslında var olmak |
be inherent in something v.
|
|
12 |
General |
aslında bulunan |
resident adj.
|
|
13 |
General |
aslında olan |
intrinsic adj.
|
|
14 |
General |
aslında hayır |
not necessarily adv.
|
|
Phrases |
|
15 |
Phrases |
yok aslında birbirlerinden farkları |
seen one, seen them all expr.
|
|
16 |
Phrases |
ama aslında |
but in fact expr.
|
|
Proverb |
|
17 |
Proverb |
alaycılık akıllıca yapılmış gibi görünse de aslında zekanın en etkisiz örneğidir |
sarcasm is the lowest form of wit
|
|
18 |
Proverb |
çirkin bir ördek yavrusu aslında güzel bir kuğu olabilir |
a ragged colt may make a good horse
|
|
Colloquial |
|
19 |
Colloquial |
dolu gibi görünüp aslında içi havadan oluşan cips paketi |
chiptease n.
|
|
20 |
Colloquial |
sağlam havası yaratıp aslında zayıf olan kimse |
hog on ice n.
|
|
21 |
Colloquial |
bağımsızlık havalarında olup aslında kontrolü sağlayamayan kimse |
hog on ice n.
|
|
22 |
Colloquial |
özgüvenli görünüp aslında güvensiz/tedirgin olan kimse |
hog on ice n.
|
|
23 |
Colloquial |
sağlam gibi görünüp aslında yalpalayarak/beceriksizce hareket eden kimse |
hog on ice n.
|
|
24 |
Colloquial |
halka açık forumlarda samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışan, ama aslında hizmetleri karşılığında para alan gizli reklamcı |
shill n.
|
|
25 |
Colloquial |
aslında kötü bir şey olmamak |
be no bad thing v.
|
|
26 |
Colloquial |
aslında çok da kötü olmamak |
be no bad thing v.
|
|
27 |
Colloquial |
aslında kötü olmamak |
be no bad thing v.
|
|
28 |
Colloquial |
aslında kötü bir şey olmamak |
be no bad thing (that)... v.
|
|
29 |
Colloquial |
aslında çok da kötü olmamak |
be no bad thing (that)... v.
|
|
30 |
Colloquial |
aslında kötü olmamak |
be no bad thing (that)... v.
|
|
31 |
Colloquial |
aslında fena olmamak |
be no bad thing (that)... v.
|
|
32 |
Colloquial |
aslında iyi olmak |
be no bad thing (that)... v.
|
|
33 |
Colloquial |
aslında kötü bir şey olmamak |
be no bad thing... v.
|
|
34 |
Colloquial |
aslında fena olmamak |
be no bad thing... v.
|
|
35 |
Colloquial |
aslında çok da kötü olmamak |
be no bad thing... v.
|
|
36 |
Colloquial |
aslında kötü olmamak |
be no bad thing... v.
|
|
37 |
Colloquial |
aslında iyi olmak |
be no bad thing... v.
|
|
38 |
Colloquial |
değişmiş gibi gözükse de aslında aynı |
plus ça change (plus c'est la même chose) expr.
|
|
39 |
Colloquial |
kabadayılık yapan aslında korkağın ta kendisidir |
bully is always a coward expr.
|
|
40 |
Colloquial |
(biri) aslında kim |
who's (someone) when (he's/she's/they're) at home expr.
|
|
41 |
Colloquial |
aslında komik |
you have (got) to laugh expr.
|
|
42 |
Colloquial |
aslında komik değil mi? |
you have to laugh expr.
|
|
43 |
Colloquial |
aslında iyi (de/ama) |
all very fine expr.
|
|
44 |
Colloquial |
aslında güzel (de/ama) |
all very fine expr.
|
|
45 |
Colloquial |
aslında hoş (da/ama) |
all very fine expr.
|
|
46 |
Colloquial |
aslında iyi (de/ama) |
all very well expr.
|
|
47 |
Colloquial |
aslında güzel (de/ama) |
all very well expr.
|
|
48 |
Colloquial |
aslında hoş (da/ama) |
all very well expr.
|
|
49 |
Colloquial |
aslında iyi de/ama… |
all very well/fine but... expr.
|
|
50 |
Colloquial |
aslında güzel de/ama… |
all very well/fine but... expr.
|
|
51 |
Colloquial |
aslında hoş da/ama… |
all very well/fine but... expr.
|
|
52 |
Colloquial |
aslında iyi (de/ama) |
all very fine expr.
|
|
53 |
Colloquial |
aslında güzel (de/ama) |
all very fine expr.
|
|
54 |
Colloquial |
aslında hoş (da/ama) |
all very fine expr.
|
|
55 |
Colloquial |
aslında iyi (de/ama) |
all very well expr.
|
|
56 |
Colloquial |
aslında güzel (de/ama) |
all very well expr.
|
|
57 |
Colloquial |
aslında hoş (da/ama) |
all very well expr.
|
|
58 |
Colloquial |
aslında iyi de/ama… |
all very well/fine but... expr.
|
|
59 |
Colloquial |
aslında güzel de/ama… |
all very well/fine but... expr.
|
|
60 |
Colloquial |
aslında hoş da/ama… |
all very well/fine but... expr.
|
|
61 |
Colloquial |
aslında/nihayetinde (bir şeyle) ilgili |
it's a question of (something) expr.
|
|
62 |
Colloquial |
aslında baksana |
know what (you know what) expr.
|
|
63 |
Colloquial |
aslında düşündüm de |
know what (you know what) expr.
|
|
64 |
Colloquial |
aslında biliyor musun? |
know what (you know what) expr.
|
|
Idioms |
|
65 |
Idioms |
çevreye önemli ve varlıklı biri olarak görünülmek istendiğinde beraber gidilen ama aslında hoşlanılmayan partner |
arm candy n.
|
|
66 |
Idioms |
kovboy gibi davranan ama aslında hiçbir marifeti ya da deneyimi olmayan kişi |
drugstore cowboy [us/south africa] n.
|
|
67 |
Idioms |
bir iddiayı reddeder gibi görünse de aslında öyle olmayan beyan |
a non-denial denial n.
|
|
68 |
Idioms |
önemli görünen ama aslında bir meziyeti olmayan kişi |
empty suit n.
|
|
69 |
Idioms |
aslında pek bilmediği bir şey hakkında bilgi sahibi gibi davranan kişi |
guardhouse lawyer n.
|
|
70 |
Idioms |
insanların görüşlerini test etmek/insanları konuşturmak için aslında inandığı bir konunun tam tersini savunuyormuş gibi yapan kimse |
the devil’s advocate n.
|
|
71 |
Idioms |
insanların görüşlerini test etmek/insanları konuşturmak için aslında inandığı bir konunun tam tersini savunuyormuş gibi yapan kimse |
a devil’s advocate n.
|
|
72 |
Idioms |
birinin araması söylenen ama aslında var olmayan bir şey |
bucket of steam n.
|
|
73 |
Idioms |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan şey |
potemkin n.
|
|
74 |
Idioms |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help but notice (that) (something) v.
|
|
75 |
Idioms |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help noticing (that) (something) v.
|
|
76 |
Idioms |
aslında fena olmamak |
be no bad thing v.
|
|
77 |
Idioms |
aslında iyi olmak |
be no bad thing v.
|
|
78 |
Idioms |
(birine) aslında göründüğü kadar iyi olmayan bir şeyi iyiymiş gibi satmak/vermek |
hand (one) a lemon v.
|
|
79 |
Idioms |
farklı görünen fakat aslında birbiriyle ilişkili iki şey olmak |
be different sides of the same coin v.
|
|
80 |
Idioms |
farklı gibi görünen ama aslında birbirine çok yakın iki şey olmak |
be two sides of the same coin v.
|
|
81 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) aslında nasıl biri/bir şey olduğunu bilmek |
know (someone or something) for what (they or it) is v.
|
|
82 |
Idioms |
bir şeyin aslında ne şekilde yapıldığını/işlediğini/üretildiğini bilmek |
know how the sausage gets made v.
|
|
83 |
Idioms |
aslında/normalde olması gereken |
in an ideal world expr.
|
|
84 |
Idioms |
aslında kötü biri değil |
not a bad sort expr.
|
|
85 |
Idioms |
aslında iyi biri |
not a bad sort expr.
|
|
86 |
Idioms |
o kadar saçma ki aslında işe yarayabilir |
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
87 |
Idioms |
o kadar sıra dışı bir fikir ki aslında işe yarayabilir |
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
88 |
Idioms |
aslında işe yarayabilecek kadar saçma |
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
89 |
Idioms |
aslında işe yarayabilecek kadar uçuk |
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
90 |
Idioms |
aslında işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında |
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
91 |
Idioms |
aslında işe yarayabilecek kadar çılgınca |
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
92 |
Idioms |
çılgınca/saçma olsa da aslında işe yarama olasılığı olan |
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
93 |
Idioms |
sıra dışı/alışılmamış olsa da aslında işe yaraması muhtemel |
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
94 |
Idioms |
o kadar saçma ki aslında işe yarayabilir |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
95 |
Idioms |
o kadar sıra dışı bir fikir ki aslında işe yarayabilir |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
96 |
Idioms |
aslında işe yarayabilecek kadar saçma |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
97 |
Idioms |
aslında işe yarayabilecek kadar uçuk |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
98 |
Idioms |
aslında işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
99 |
Idioms |
aslında işe yarayabilecek kadar çılgınca |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
100 |
Idioms |
çılgınca/saçma olsa da aslında işe yarama olasılığı olan |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
101 |
Idioms |
sıra dışı/alışılmamış olsa da aslında işe yaraması muhtemel |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
102 |
Idioms |
o kadar alışılmışın dışında ki aslında işe bile yarayabilir |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
103 |
Idioms |
o kadar alışılmadık bir fikir ki aslında işe yarama olasılığı bile var |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
104 |
Idioms |
aslında/normalde olması gereken |
in a perfect world expr.
|
|
105 |
Idioms |
aslında/normalde olması gereken |
in an ideal world expr.
|
|
106 |
Idioms |
kişi aslında olduğu kişiyi değiştiremez |
cannot change one's stripes expr.
|
|
107 |
Idioms |
kişi aslında olduğu kişiyi değiştiremez |
cannot change one's spots expr.
|
|
Speaking |
|
108 |
Speaking |
aslında göründüğünden de kötü |
it's actually worse than it looks n.
|
|
109 |
Speaking |
aslında var ya |
actually you know what expr.
|
|
110 |
Speaking |
aslında ondan bahsetmiyordum |
actually I wasn't talking about him expr.
|
|
111 |
Speaking |
aslında eve gitsem daha iyi olur |
you know what I'd better be getting home expr.
|
|
112 |
Speaking |
aslında o kadar aç değilim |
I'm not really that hungry expr.
|
|
113 |
Speaking |
aslında bir hayli çoktu |
it was quite a lot actually expr.
|
|
114 |
Speaking |
aslında bunda yanıldığım da söylenemez |
I don't think I was far off expr.
|
|
115 |
Speaking |
aslında ikimiz de bir şey bilmiyoruz |
your guess is as good as mine expr.
|
|
116 |
Speaking |
aslında ondan hoşlanmaya başlamıştım |
I kinda started to like him expr.
|
|
117 |
Speaking |
aslında şehrin sınırları dışında |
it's outside the city proper expr.
|
|
118 |
Speaking |
çok değil aslında |
not much actually expr.
|
|
119 |
Speaking |
oldukça sık aslında |
quite often actually expr.
|
|
120 |
Speaking |
pek bir şey fark ettirmiyor aslında |
it doesn't really matter much expr.
|
|
Trade/Economic |
|
121 |
Trade/Economic |
aslında bulunan kusur |
inherent defect n.
|
|
122 |
Trade/Economic |
bir şirket tarafından tamamı ödenmiş gibi çıkarılan fakat aslında tamamen ödenmemiş olan hisse senedi |
watered stock n.
|
|
Law |
|
123 |
Law |
aslında cezai yaptırımı olmayıp mahkeme tarafından çıkarım ve ima yoluyla isnat edilen suç |
constructive crimes n.
|
|
Politics |
|
124 |
Politics |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı |
potemkin village n.
|
|
125 |
Politics |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı |
potyomkin village n.
|
|
Computer |
|
126 |
Computer |
casus yazılım önlemek için gibi görünüp aslında kötü amaçlı olan aldatıcı yazılım |
rogue n.
|
|
Informatics |
|
127 |
Informatics |
bir şeyin aslında var olan özellik |
information n.
|
|
Psychology |
|
128 |
Psychology |
savaş sonrası travma yaşayan askerlerin bakması ama aslında görememesi |
thousand-yard stare n.
|
|
129 |
Psychology |
savaş sonrası travma yaşayan askerlerin bakması ama aslında görememesi |
two-thousand-yard stare n.
|
|
Math |
|
130 |
Math |
(aslında var olmayan ancak) sonsuzdaki sınırlar dahil edilince var kabul edilen |
ideal adj.
|
|
Botanic |
|
131 |
Botanic |
batı afrika ve tropikal amerika'da ekilen, aslında hint kökenli olan uzun boylu ve dayanıklı ağaç |
(teak) tectona grandis n.
|
|
Social Sciences |
|
132 |
Social Sciences |
aslında, normalde akıllı (mâkul) insanlar |
otherwise intelligent people n.
|
|
133 |
Social Sciences |
beyaz ırktanmış gibi görünüp aslında afrikalı, asyalı veya başka bir ırktan olan |
whitewashed [pejorative] adj.
|
|
Literature |
|
134 |
Literature |
shakespeare'e atfedilen oyunların aslında bacon tarafından yazıldığına inanan kimse |
baconian n.
|
|
135 |
Literature |
shakespeare'e atfedilen oyunların aslında bacon tarafından yazıldığını öne süren teori |
baconian theory n.
|
|
136 |
Literature |
shakespeare'e atfedilen oyunların aslında bacon tarafından yazıldığına inanan |
baconian adj.
|
|
137 |
Literature |
shakespeare'e atfedilen oyunların aslında bacon tarafından yazıldığına inanan |
baconic adj.
|
|
Philosophy |
|
138 |
Philosophy |
insanın manevi bir doğasının olmadığını ve aslında bir hayvan olduğunu savunan doktrin |
animalism n.
|
|
Geography |
|
139 |
Geography |
abd'nin iowa ve illinois eyaletlerindeki beş şehirden (aslında dört) oluşan bölge |
quad cities n.
|
|
Military |
|
140 |
Military |
bir devletin ikili casusu gibi davranıp aslında başka devletin casusu olan kimse |
triple agent n.
|
|
Cinema |
|
141 |
Cinema |
iyi sanılan karakterin aslında kötü, veya kötü sanılan karakterin aslında iyi olması |
plot twist n.
|
|
Entomology |
|
142 |
Entomology |
çiçeklere sık dadanmasına rağmen aslında etobur olan, yumuşak uzun gövdeli böcek |
cantharid n.
|
|
Slang |
|
143 |
Slang |
bakan ama aslında almaya niyeti olmayan müşteri |
lookie loo n.
|
|
144 |
Slang |
aslında kızılderili olup beyaz gibi davranan, giyinen, konuşan kimse |
apple n.
|
|
Modern Slang |
|
145 |
Modern Slang |
dışarıdan sert görünüp aslında yumuşak huylu olan kimse |
a watermelon n.
|
|
146 |
Modern Slang |
dış görünüşü şeytan gibi olan fakat aslında ruhu melek gibi olan kimse |
angelic devil n.
|
|
147 |
Modern Slang |
dışarıdan iyi görünüp aslında işe yaramayan kimse/şey |
all frosting, no cupcake expr.
|
|