bırakan - Turkish English Dictionary

bırakan

Meanings of "bırakan" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
General
bırakan renouncer n.
bırakan relinquent adj.

Meanings of "bırakan" with other terms in English Turkish Dictionary : 226 result(s)

Turkish English
General
iz bırakan şey tracer n.
miras bırakan kimse legator n.
yumurtalarını ete bırakan kara sinek flesh fly n.
okulu bırakan öğrenci dropout n.
vasiyetle miras bırakan devisor n.
maruz bırakan exposer n.
yarı yolda bırakan quitter n.
açıkta bırakan decolletee n.
mülkünü vasiyetle bırakan kimse settlor n.
keçi sakal bırakan goatherder n.
serbest bırakan releaser n.
alçak, yoğun, koyu gri renkli ve sıklıkla yağış bırakan bulut türü nimbostratus n.
kendini bırakan yielder n.
pili devre dişi bırakan aygıt battery eliminator n.
miras bırakan kişi legator n.
çocuklarını aşırı serbest bırakan aile permissive parent n.
okulu yarım bırakan öğrenci dropout n.
okulu yarım bırakan kimse dropout n.
memnun bırakan pleaser n.
göbeği açıkta bırakan kıyafet bare-midriff n.
vasiyetle bırakan kişi devisor n.
kuzey afrika'da erkeklerin başlarına sardıkları ve yalnızca gözlerini açıkta bırakan sargı cheche n.
kuzey afrika'da erkeklerin başlarına sardıkları ve yalnızca gözlerini açıkta bırakan sargı tagelmust n.
kuzey afrika'da erkeklerin başlarına sardıkları ve yalnızca gözlerini açıkta bırakan sargı cheich n.
bırakan kimse abdicator n.
serbest bırakan kimse relinquent n.
başkasına bırakan kimse relinquent n.
bırakan kimse relinquent n.
serbest bırakan kimse relinquisher n.
başkasına bırakan kimse relinquisher n.
bırakan kimse relinquisher n.
özgür bırakan kimse enfranchiser n.
çiy tanesi bırakan şey bedewer n.
başkalarını cahil bırakan kimse benighter n.
kocalarını öldürerek kadınları dul bırakan kimse widow-maker n.
vasiyet yazarak miras bırakan kimse willer n.
kadınların abiye kıyafetlerle giydiği, parmakları açıkta bırakan ve genellikle dirsek ve üstüne kadar uzanan eldiven mit n.
faaliyeti bırakan kimse retreater n.
serbest bırakan şey loosener n.
serbest bırakan kimse loosener n.
ağzı açık bırakan şey gapeseed n.
ağzı açık bırakan kimse gapingstock n.
insanı çaresiz bırakan durum despair n.
aracıyla çocuğunu okula bırakan ve spor müsabakalarına götüren tipik orta sınıf amerikalı anne hockey mom n.
(bir şeyi) çok uzun süre boyama işlemine maruz bırakan kimse overdyer n.
gölgede bırakan şey overshadower n.
iz bırakan görsel impression n.
hayran bırakan kimse impressor n.
töhmet altında bırakan kimse imputer n.
töhmet altında bırakan kimse dispraiser n.
maruz bırakan kimse inflicter n.
diğerlerini gölgede bırakan şey colossus n.
her şeyi kadere bırakan kimse fatalist n.
sabit su veya çamurdan oluşan ve kuraklık sezonunda kuruyarak tuz çökeltisi bırakan havza pan n.
insanları tetikte bırakan hareket pantaraxia n.
hayran bırakan şey dazzle n.
okulu bırakan kimse dead ender n.
devre dışı bırakan cihaz disabler n.
zor durumda bırakan şey disadvantage n.
bırakan kimse discontinuer n.
(hücresel otomasyonda) iz bırakan sonlu örüntü puffer n.
kendini bırakan self-neglecting n.
tazının tasmasını bırakan kimse slipper n.
bir hacmi tutan veya bırakan mekanizma sluice gate n.
faaliyeti serbest bırakan şey sluice gate n.
bir hacmi tutan veya bırakan mekanizma sluicegate n.
faaliyeti serbest bırakan şey sluicegate n.
itibar zedeleyip zan altında bırakan sıfat smear word n.
leke bırakan şey smudger n.
mecbur bırakan şey stick n.
diğerlerini geride bırakan kimse superordinate n.
iz bırakan bir gerçeği öğrenmek imprint v.
iz bırakan persistent adj.
özgür bırakan emancipatory adj.
omuzları açıkta bırakan giysi strapless adj.
serbest bırakan releasing adj.
yoksun bırakan privative adj.
hayrette bırakan astonishing adj.
insanı huşu içinde bırakan awesome adj.
merakta bırakan worrisome adj.
her şeyi kadere bırakan fatalistic adj.
vasiyet bırakan testate adj.
insanı huşu içinde bırakan awe-inspiring adj.
kendi kendini maruz bırakan self-imposed adj.
iz bırakan vestigial adj.
derin iz bırakan soul-shattering adj.
hayran bırakan riveting adj.
hayran bırakan fascinating adj.
serbest bırakan relinquent adj.
başkasına bırakan relinquent adj.
olumsuz izlenim bırakan unpresentable adj.
nötr bir izlenim bırakan unpresentable adj.
(ayakkabı) bileği açıkta bırakan low-cut adj.
hayran bırakan grand adj.
içkiyi bırakan on the wagon adj.
gölgede bırakan overshadowy adj.
kapsam ve etki bakımından diğerlerini geride bırakan olympian adj.
görüşmeyi bırakan dismissive adj.
bağlantılı olmayı bırakan dismissive adj.
kişiyi güçsüz bırakan incapacitating adj.
(dövüş horozu) özellikle bacakları felç bırakan bir sırt yarası nedeniyle felç kalmış coupled adj.
boşluk bırakan discontinuous [obsolete] adj.
gölgede bırakan precellent [obsolete] adj.
kendi kendini maruz bırakan self-inflicted adj.
soruları cevapsız bırakan silent adj.
köleliği serbest bırakan slave adj.
köleliği serbest bırakan slaveholding adj.
aç bırakan starvation adj.
görevi bırakan stickit adj.
yarım bırakan stickit adj.
iz bırakan stigmal adj.
mahrum bırakan stricken adj.
aciz bırakan stricken adj.
diğerlerini geride bırakan superordinary adj.
diğerlerini geride bırakan superordinate adj.
diğerlerini geride bırakan superpersonal adj.
hayran bırakan bir şekilde admirably adv.
Colloquial
ciltte iz ya da leke bırakan öpücük monkey bite n.
kendine hayran bırakan kimse highbrow n.
okulu bırakan kimse dropout n.
kocası sık sık golf oynamaya gidip kendisini yalnız bırakan kadın golf widow n.
(sonrasında ciltte fermuar şeklinde iz bırakan kesi ile yapılan) ameliyat zipper job n.
Idioms
dul bırakan widowmaker n.
hepsini geriden bırakan başarı crowning glory n.
hepsini geriden bırakan başarı crown of glory n.
kendinden sonra gelenleri gölgede bırakan kimse/şey a hard act to follow n.
kendinden sonra gelenleri gölgede bırakan kimse/şey a tough act to follow n.
kalabalığı kendine hayran bırakan ses golden pipes n.
kendinden sonra gelenleri gölgede bırakan kimse/şey hard act to follow n.
kendinden sonra gelenleri gölgede bırakan kimse/şey tough act to follow n.
hepsini geride bırakan to end all adj.
ağzı açık bırakan jaw-dropping adj.
Trade/Economic
serbest bırakan kimse releaser n.
taşınmazı bir başkasına bırakan kimse releasor n.
taşınmazı bir başkasına bırakan kimse relessor n.
mülkünü emanet hesabı vasıtasıyla varisine bırakan vasi trustor n.
grafik üzerinde boşluk bırakan kur sıçramaları breakaway gap n.
rehin bırakan pawner n.
uzun vadeli faiz oranları belirli bir seviyeye düştüğünde yerini otomatik olarak sabit faizli uzun vadeli tahvile bırakan ve uluslararası pazarlarda kullanılan değişken oranlı banka kredisi droplock n.
Law
vasiyetname bırakan kimse testate n.
mülkünü emanet hesabı vasıtasıyla varisine bırakan vasi truster [scottish] n.
bırakan kimse abandoner n.
mirasla taşınmaz bırakan devise n.
vasiyetle bırakan bequeather n.
vasiyetle bırakan legator n.
vasiyetle bırakan kimse devisor n.
vasiyetname bırakan bequeather n.
bir tarafı büyük ölçüde kısıtlarken diğer tarafı serbest bırakan bir sözleşme contract of adhesion n.
(eskiden) mahkumu belirli koşullar altında bir günlüğüne serbest bırakan mahkeme kararı day rule n.
mülkü bırakan kimse surrenderor n.
Politics
silah bırakan kimse capitulant n.
silah bırakan capitulator n.
başkasına mal bırakan kimse abandoner n.
1946'da kurulan ve 1958'de yerini fransız uluslar topluluğu'na bırakan siyasi bir birlik french union n.
Insurance
sigorta poliçelerinde sivil idare emrinin neden olduğu kayıpları kapsam dışı bırakan bir hüküm civil authority clause n.
Tourism
ziyaret edilen mahal üzerinde asgari doğal ve kültürel etki bırakan turizm sustainable tourism n.
Technical
hareketli barajda küçük kapı pervanesini serbest bırakan mekanizma tripper n.
çekme ipini serbest bırakan optik bağlantı elemanı lanyard release optical connection element n.
su basmış arazilere tortularını bırakan gelgit nehri suyunun çıkış savağı clow n.
demiryolu istasyonunda hareket halindeki trenlerden posta alıp bırakan vinç kolu crane n.
üretim sürecinde parçaları ait oldukları haznelere bırakan aygıt dropper n.
(mekanik cihaz) yayı serbest bırakan spring-release adj.
Computer
rastgelelik seçeneğini devre dışı bırakan özellik unrandomizer n.
Textile
omuzların hemen alt arkasını açıkta bırakan askılı tişört/üst racer-back tank n.
omuzların hemen alt arkasını açıkta bırakan askılı tişört/üst racerback tank n.
omzu açıkta bırakan (bluz veya elbise) off-the-shoulder adj.
omuzu açıkta bırakan (bluz veya elbise) off-the-shoulder adj.
Medical
(emzirmeyi bırakan kadınlarda vb.) süt salgısını azaltmaya yarayan etken madde lactifuge n.
gode bırakan ödem pitting edema n.
sonradan sigarayı bırakan ex-smoker n.
Psychology
uyuşturucu kullanmayı bırakan bağımlı withdrawer n.
Physiology
parçalanan hücrelerin ürünü olan salgıyı serbest bırakan (bez) holocrine adj.
salgıyı serbest bırakan bez tarafından salgılanan (salgı) holocrine adj.
Parasitology
atlara sirke bırakan parazit bir böcek nitter n.
mısır, pamuk domates ve tahıllara larvalarını bırakan iki tür baykuş güvesi corn earworm n.
Food Engineering
iz bırakan tracer n.
Chemistry
safdışı bırakan etmen incapacitating agent n.
Biology
sentromeri bir kromozom kolunu kısa bırakan submetacentric adj.
Zoology
larvalarını insan burun deliklerine veya açık yaralarına bırakan brezilya çiftkanatlısı berna fly n.
Botanic
sporlarının olgunlaşmasıyla siyahımsı sıvı bırakan lamelli bir mantar inky cap n.
sporlarının olgunlaşmasıyla siyahımsı sıvı bırakan lamelli bir mantar inky-cap mushroom n.
yaprakları kokulu yağ bırakan asya'ya özgü bir bitki cinsi genus pogostemon n.
yaprakları kokulu yağ bırakan asya'ya özgü bir bitki cinsi pogostemon n.
Agriculture
biçerdöverin toprağa tohum bırakan parçası dropper n.
Social Sciences
aracıyla çocuğunu okula bırakan ve spor müsabakalarına götüren tipik orta sınıf amerikalı anne soccer mom n.
çocuğunu özgür bırakan ebeveynlik free-range parenting n.
Education
geçer not alıp dersi bırakan öğrenciye verilen not wp n.
okulu bırakan bir kişinin staj yaparken mesleki nitelikler kazanmasını sağlayan bir uygulama modern apprenticeship n.
History
mülk sahibini derebeyine daimi olarak hizmete mecbur bırakan feodal düzen castle-guard n.
mülk sahibini derebeyine daimi olarak hizmete mecbur bırakan feodal düzen castleward n.
Meteorology
alçak, yoğun, koyu gri renkli ve genellikle yağış bırakan bulut nimbostratus cloud n.
alçak, yoğun, koyu gri ve genellikle yağış bırakan bulut türü anlamı veren önek nimbo- pref.
Military
zırh delici sabot bırakan armor-piercing discarding sabot n.
etkiyle bırakan ağırlık influence release sinker n.
düşmanı saf dışı bırakan strategic adj.
düşmanı saf dışı bırakan strategical adj.
Sport
diğer topları ideal konumda bırakan (vuruş) deadweight adj.
Baseball
iki hücum oyuncusunu oyun dışı bırakan bir oyun double play n.
Printery
kuruduğunda derin ve parlak siyah iz bırakan bir tür yazı mürekkebi japan ink n.
Ornithology
(kuş) yumurtalarını başka yuvaya bırakan parasitic adj.
(kuş) yumurtalarını başka yuvaya bırakan parasitical adj.
Entomology
elmalara ve cevizlere larva bırakan küçük gri güve türü codlin moth (carpocapsa pomonella) n.
elmalara ve cevizlere larva bırakan küçük gri güve türü codling moth n.
şekli sivrisineğe benzediği halde ısırmayan, larvalarını göllere bırakan uçucu bir sinek lake fly (chironomus) n.
genellikle ağaçlarda larva bırakan bir güve tentmaker (ichthyura inclusa) n.
genellikle ağaçlarda larva bırakan bir güve poplar tentmaker n.
bitkilere delik açarak yumurta bırakan zar kanatlıları içeren bir alttakım terebrantia n.
atın ağzı ve tüylerine yumurta bırakan paslı kırmızımsı tüylü bir sinek throat botfly (gasterophilus nasalis) n.
atın ağzı ve tüylerine yumurta bırakan paslı kırmızımsı tüylü bir sinek chin fly n.
yaprak bükenler familyasına mensup, ağaç dallarına larva bırakan bir güve tip moth n.
şalgam yapraklarının kenarlarına yarıklar açarak larva bırakan bir avrupa sineği turnip fly (athalia spinarum) n.
ağaçlara dairesel delikler açarak larva bırakan bir böcek twig girdler (oncideres cingulata) n.
ağaçlara dairesel delikler açarak larva bırakan bir böcek girdler n.
amerika'ya özgü, çeşitli meşe ağaçlarının dallarına larva bırakan bir böcek twig pruner (elaphidionoides villosum) n.
buğday çiçeklerine yumurtasını bırakan zararlı bir sinek wheat midge n.
yumurtlamayıp doğurduğu larvalarını taze ete bırakan sarcophaga cinsi çeşitli sineklere verilen ad meat fly n.
büyüyen pamuk tohumlarıyla beslenip onlar üzerinde leke bırakan ince ve uzun bacaklı bir böcek cinsi dysdercus n.
büyüyen pamuk tohumlarıyla beslenip onlar üzerinde leke bırakan ince ve uzun bacaklı bir böcek cinsi genus dysdercus n.
yumurtalarını arı yuvalarına bırakan bir sinek bee fly (heterostylum robustum) n.
Slang
işini son dakikaya bırakan kimse deadlinejunkie n.
herkesi geride bırakan kişi piss-cutter n.
herkesi geride bırakan kişi piss-whiz n.
diğerlerini gölgede/geride bırakan şey butt-kicker n.
internette her yere kendi sitesinin linkini bırakan kimse link whore n.
iki hücum oyuncusunu oyun dışı bırakan bir oyun (beyzbol) turn two n.
bir heves sonrası spor yapmaya başlayıp çok kısa süre sonra bırakan kimse resolutionary adj.