Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | batılı | westerner n. | ||
Angola's sudden and promising recovery has taught despairing Westerners an unexpected lesson. Angola'nın ani ve umut verici toparlanması, umutsuzluğa kapılan Batılılara beklenmedik bir ders verdi. More Sentences |
||||
General | batılı | occidental n. | ||
The conference brought together scholars from Occidental. Konferans batılı akademisyenleri bir araya getiriyordu. More Sentences |
||||
General | batılı | western adj. | ||
At the moment western military forces are operational in Bosnia, Kosovo and Macedonia, as well as in Afghanistan. Şu anda Batılı askeri güçler Bosna, Kosova ve Makedonya'nın yanı sıra Afganistan'da da operasyonel durumdadır. More Sentences |
||||
General | batılı | occident adj. | ||
General | batılı | occidental adj. | ||
General | batılı | occasive adj. | ||
General | batılı | occiduous adj. |