beklenen - Turkish English Dictionary
History

beklenen



Meanings of "beklenen" in English Turkish Dictionary : 27 result(s)

Turkish English
Common Usage
beklenen expected adj.
General
beklenen expectable adj.
beklenen inevitable adj.
beklenen awaited adj.
beklenen in prospect adj.
beklenen prospective adj.
beklenen due adj.
beklenen sure to happen adj.
beklenen ex-ante adj.
beklenen due in adj.
beklenen anticipated adj.
beklenen anticipant adj.
beklenen anticipatable adj.
beklenen unsurprising adj.
beklenen looked-for adj.
beklenen inchoate adj.
beklenen supposed adj.
beklenen required adj.
beklenen expected to prep.
Colloquial
beklenen supposed to adj.
beklenen in prospect expr.
Idioms
beklenen on tap adv.
Trade/Economic
beklenen prospective adj.
beklenen expectant adj.
Technical
beklenen known adj.
Computer
beklenen pending adj.
Archaic
beklenen sperate adj.

Meanings of "beklenen" with other terms in English Turkish Dictionary : 287 result(s)

Turkish English
General
beklenen şey expectancy n.
beklenen standartlara çıkamamış lapser n.
beklenen rol anticipatory role n.
beklenen verim expected return n.
beklenen sosyalleşme anticipatory socialization n.
beklenen yaşam süresi life expectancy n.
doğması beklenen çocuk passenger n.
beklenen yaşama süresi life expectancy n.
beklenen kayıplar expected loss n.
beklenen maliyet expected cost n.
beklenen katkı expected contribution n.
beklenen sonuç expected result n.
beklenen yok satma miktarı expected sell-out rate n.
beklenen ölüm expected death n.
beklenen ilgi expected interest n.
beklenen sonuçlar expected results n.
beklenen performans expected performance n.
beklenen uygulama expected operation n.
tahmini (beklenen) bitiş tarihi expected end date n.
beklenen kayıplar expected losses n.
beklenen faydalar benefits sought n.
beklenen yararlar benefits sought n.
insanların genellikle göstermesi beklenen nezaket common courtesy n.
beklenen suçluluk duygusu anticipated guilt n.
ortalamanın üstünde satış başarısı göstermesi beklenen kitapların listesi (yayıncıya ait) midlist n.
beklenen seviyede performans göstermeyen kişi nonperformer n.
bir eylemin beklenen sonucu olarak kazanılan şey effect [obsolete] n.
birini/bir şeyi olmayacak bir yerden kurtarması beklenen hayali vinç kancası skyhook n.
beklenen sonucu vermeme lapse n.
(kazanması beklenen birini) mağlup eden kimse upsetter n.
yemekleri iyi olması beklenen mekan munch n.
beklenen ile gerçek arasındaki tutarsızlık irony n.
nezaketen uygun/beklenen davranış due decorum n.
beklenen gün the day n.
beklenen uyum preconformity n.
beklenen durumdan sapmak aberrate v.
beklenen ilgiyi çekememek cut a poor figure v.
beklenen kriterlere uymak measure up v.
beklenen ilgiyle karşılaşmamak not attract the expected attention v.
beklenen ilgiyi görmemek not attract the expected attention v.
bir erkekten geleneksel olarak beklenen şeyleri yerine getirmek man-up v.
beklenen şeyi yerine getirmemek fail v.
ümitle beklenen in prospect adj.
beklenen düzeyde olmayan poor adj.
uzun zamandır beklenen long-awaited adj.
çok beklenen much-awaited adj.
en çok beklenen most-awaited adj.
umutla beklenen hoped for adj.
umutla beklenen hoped-for adj.
çok beklenen much-anticipated adj.
umutla beklenen looked-for adj.
izleyicileri etkilemesi beklenen grandstand adj.
beklenen renkten farklı off-colour adj.
fazlasıyla uzun süredir beklenen overdue adj.
dört gözle beklenen (tarih, etkinlik) roll-on [uk] adj.
belirli bir davranış beklenen pegged adj.
en çok beklenen most anticipated adj.
bir üst modeli beklenen (ürün) starter adj.
(tarihe) beklenen due adj.
uzun süredir beklenen long-awaited adj.
beklenen bir şekilde expectedly adv.
beklenen şekilde prognosticatively adv.
tatmin edici açıklama beklenen on the spot adv.
beklenen şekilde inevitably adv.
Phrasals
beklenen tesiri yaratmak come across v.
bir yatırımın beklenen getirilerini kabaca hesaplamak pencil out v.
beklenen düzeye ulaşmak measure up v.
beklenen şekilde ilerlemek go off v.
beklenen plana bağlı kalmak go off v.
beklenen şekilde hareket etmek act up to (something) v.
beklenen kazancı elde edememek lose out v.
beklenen veya istenen yolu takip etmek go off v.
(beklenen/umulan/tahmin edilen) kadar olmak live up to (something) v.
Phrases
tam senden beklenen şey! that’s typical of you expr.
Proverb
başında kaynasın diye beklenen su asla kaynamaz watched pot never boils
başında beklenen su kaynamaz a watched pot never boils
başında beklenen tencere kaynamaz a watched kettle never boils
dört gözle beklenen tatlı gelir desires are nourished by delays
Colloquial
beklenen heyecanı yaratmayan a damp squib n.
beklenen randımanı verememek not cut the mustard v.
(bir şeyi) beklenen şekilde yapmamak not so much as (do something) v.
(bir şeyi) birinden beklenen şekilde yapmamak not so much as (do something) v.
beklenen bir şey olmak be to be expected v.
beklenen şeyler olmak be to be expected v.
merakla beklenen hotly-anticipated adj.
bir şey yapması beklenen supposed to do something adj.
beklenen (olumsuz bir şey için) par for the course expr.
Idioms
beklenen kadar başarılı olmayan müessese problem child n.
beklenen sonuç/olağan sonuç all hollow [obsolete] n.
beklenen sonuç foregone conclusion n.
beklenen gün the day of days n.
beklenen kişi man of the hour n.
beklenen sonuç a foregone conclusion n.
cevabı merakla beklenen soru the burning question n.
cevabı merakla beklenen soru burning question n.
uzun süredir/zamandır beklenen para long-awaited money n.
büyük hasılat beklenen film tentpole film n.
(bir şeyin) beklenen/istenen ürünleri veya sonuçları the fruits of (something) n.
(bir şeyin) beklenen/istenen ürün veya sonuç the fruit of (something) n.
beklenen büyük sıkıntı the deuce to pay n.
beklenen büyük bela the deuce to pay n.
beklenen kaza an accident waiting to happen n.
beklenen felaket a disaster waiting to happen n.
büyük hasılat beklenen film tentpole movie n.
beklenen hareket a matter of course n.
beklenen kaza an accident waiting to happen n.
beklenen kaza an accident waiting to happen n.
beklenen felaket a disaster waiting to happen n.
beklenen kaza an accident waiting to happen n.
beklenen felaket a disaster waiting to happen n.
beklenen an big moment n.
beklenen heyecanı yaratmayan şey damp squib n.
beklenen bebek one in the oven n.
büyük hasılat beklenen filmler tentpole cinema n.
gerçekte olan veya olacak/olması beklenen the score n.
beklenen bir şey olmak be (only) to be expected v.
kendisinden beklenen performansı sergileyememek hit below (one's) weight v.
kendisinden beklenen performansı sergileyememek punch below (one's) weight v.
beklenen zorlukla karşılaşmamak get off easy v.
beklenen zorlukla karşılaşmamak get off lightly v.
beklenen/ideal sonucu yaratmak drop into place v.
beklenen zorlukla karşılaşmamak get off light v.
(zaten) beklenen şeyler olmak be (only) to be expected v.
gereken/beklenen satış kotasını doldurmak make (one's) number v.
gereken/beklenen satış kotasına ulaşmak make (one's) number v.
boks maçında beklenen sürede/nakavt sayımı süresince yerden kalkamayıp kaybetmek/nakavt olmak take the long count [dated] v.
istenilen/beklenen düzeyde olmak be up to the mark v.
beklenen düzeyde olmak be up to par v.
beklenen düzeyde olmak be above par v.
beklenen şekilde ilerlemek keep on (the right) track v.
kendinden beklenen performansı sergilemek punch (one's) weight v.
kendisinden beklenen performansı sergileyememek punch below your weight v.
kendinden beklenen performansı sergilemek punch your weight [uk] v.
beklenen tutara yakın in the ballpark adv.
beklenen sonucun aksine against the run of play expr.
beklenen durumda up to scratch expr.
beklenen veya istenilen durumda up to scratch expr.
beklenen hızda up to speed expr.
(bir şeyde) beklenen seviye up to speed (on something) expr.
(bir şeyde) beklenen/istenen düzey up to speed (on something) expr.
istenen/beklenen düzeyin altında below par expr.
beklenen görevin üzerinde beyond the call of duty expr.
beklenen/gereken düzeyde değil not up to par expr.
beklenen/gereken düzeyde değil not up to the mark expr.
Trade/Economic
beklenen müşteri prospective buyer n.
beklenen masraf commitment n.
beklenen politikalar anticipated policies n.
beklenen verim expected yield n.
beklenen getiri expected return n.
beklenen net kar oranı expected rate of net profits n.
beklenen masraf encumbrance n.
beklenen vade expected maturity n.
beklenen kayıp expected loss n.
beklenen kar expected profit n.
beklenen fayda expected utility n.
beklenen enflasyon anticipated inflation n.
beklenen gelir teorisi anticipated income theory n.
beklenen hak contingent interest n.
beklenen değer expected value n.
beklenen parasal genişleme anticipated monetary expansion n.
beklenen alıcı prospective purchaser n.
beklenen reel faiz oranı ex ante real rate of interest n.
beklenen müşteri prospect n.
beklenen portföy getirisi expected portfolio return n.
beklenen başarı boşluğu performance-expectations gap n.
beklenen fiyat expected price n.
beklenen değer epected value n.
beklenen şey prospect n.
beklenen fiyat prospective price n.
beklenen maliyet anticipated cost n.
beklenen verim expected return n.
beklenen parasal değer expected monetary value n.
beklenen getiri epected return n.
beklenen maliyet deemed cost n.
beklenen uygulama prospective application n.
beklenen kıymet expected value n.
beklenen verim oranı required rate of return n.
beklenen anlamında sıfat ex ante n.
beklenen ömür expected life n.
beklenen enflasyon expected inflation n.
beklenen fayda expected returns n.
beklenen asgari getiri oranı required return n.
beklenen müşteri likely purchaser n.
bir menkul kıymetin beklenen getirisi market capitalization rate n.
bir varlığın beklenen ömrü expected life n.
çeşitli alıcıların bir satıcıya olan ve bir yıl içinde tahsil edilmesi beklenen borçların toplamı accounts receivable n.
gelecekte gerçekleşmesi beklenen maliyet anticipated cost n.
malın beklenen dayanma süresi probable life n.
tam bilginin beklenen değeri expected value of perfect information n.
tahmini/beklenen maliyet deemed cost n.
tahmini/beklenen kar prospective profit n.
tahmini/beklenen kar expected profit n.
tahmini/beklenen kar anticipated profit n.
yatırımdan beklenen getiri expected return n.
beklenen parasal değer emv (expected monetary value) n.
(şirket) yüksek getirmesi beklenen growth adj.
yüksek kar getirmesi beklenen şirketlere yatırım yapan growth adj.
Law
beklenen yararlanma hakkı estate in expectancy n.
beklenen haklar future estates n.
bir menkul üzerindeki beklenen mülkiyet hakkının vasiyet olunması executory bequest n.
karısı henüz yaşarken çocukları olması halinde kocanın karısının malları üzerinde sahip olduğu beklenen ayni hak curtesy initiate n.
vasiyetnamesinde borçlanan kişiye para bırakması beklenen bir kişinin vefatı sonrası borçlu olan kişinin söz konusu meblağı faiziyle geri ödeme taahhüdünde bulunduğu senet post obit bond n.
beklenen cezayı önleyen veya askıya alan resmi tebligat reprieve n.
menkul eşyaları borç alarak tüketip karşılığında ödeme yapması beklenen kimse mutuary n.
Politics
beklenen etki expected impact n.
beklenen büyüklük expected scale n.
beklenen hak expectant right n.
yalnızca bir dönemlik hizmet vermesi beklenen parlamento üyesi oncer [australia] n.
Insurance
beklenen azami hasar probable maximum loss n.
beklenen maksimum hasar probable maximum loss n.
Technical
beklenen mukavemet expected strength n.
beklenen değer expected value n.
süre ve sıcaklığın beklenen mukavemete etkisi effect of time and temperature on the expected strength n.
zaman ve sıcaklığın beklenen mukavemete etkisi (boru) effect of time and temperature on the expected strength n.
Computer
beklenen olay invited event n.
beklenen değer expected value n.
beklenen maliyet estimated cost n.
gereği beklenen öğe action item n.
gereği beklenen işlem action item n.
toplam beklenen kamu hizmetleri total anticipated utilities n.
toplam beklenen kredi kartı gideri total anticipated credit card expense n.
toplam beklenen eğlence gideri total anticipated entertainment expenses n.
toplam beklenen sabit ve diğer giderler total anticipated living and n.
toplam beklenen aylık sigorta total anticipated monthly insurance n.
Informatics
beklenen değer expected value n.
beklenen mesaj solicited message n.
Telecom
beklenen parasal genişleme anticipated monetary expansion n.
beklenen değer expected value n.
Automotive
beklenen çalışma süresi life expectancy n.
Aeronautic
beklenen sınırlar dahilinde gerçekleşen ya da erişilen nominal adj.
Marine
beklenen aşma oranı expected overtopping rate n.
gemilerde beklenen nöbet watch n.
belirli bir süreliğine düzenli olarak seyahat edilmesi beklenen yön mean line of advance n.
Medical
beklenen doğum tarihi estimated due date (edd) n.
beklenen doğum tarihi estimated date of confinement (edc) n.
beklenen doğum tarihi expected date of delivery n.
doğumda beklenen yaşam süresi life expectancy at birth n.
iki şey arasında beklenen oranın kaybolmuş olması hali disproportion n.
(homeopatide) tedavi etmesi beklenen ilaç simillimum n.
Psychology
beklenen davranış expected behavior n.
beklenen sıklık expected frequency n.
öznel olarak beklenen yararlılık subjective expected utility n.
olağan yanıt uygunsuz olduğunda davranışın beklenen davranış ile değiştirilmesi displacement n.
olağan yanıt uygunsuz olduğunda davranışın beklenen davranış ile değiştirilmesi displacement behavior n.
olağan yanıt uygunsuz olduğunda davranışın beklenen davranış ile değiştirilmesi displacement activity n.
askeri operasyonlarda strese maruz kalan askerlerin beklenen ve tahmin edilebilir duygusal, entelektüel, fiziksel ve/veya davranışsal tepkileri combat and operational stress n.
Physiology
hücrelerin beklenen ölçü ve sürede yaşlanması catabiosis n.
hücrelerin beklenen ölçü ve sürede yaşlanmasına ilişkin catabiotic adj.
Pathology
beklenen fizyolojik gelişim expected physiological development n.
Math
beklenen değer expected value n.
beklenen değer mean n.
rastgele değişkenin sabit değerden beklenen sapma kuvveti değeri moment n.
Statistics
beklenen normal puanlar sınaması expected normal scores test n.
beklenen değerin tipik hatası standard error of estimate n.
beklenen probit expected probit n.
beklenen sıklıklar expected frequencies n.
beklenen değer predicted value n.
koşullu beklenen değer conditional expected value n.
parametre estimatörünün beklenen değeri bias n.
tahmin edilen miktar veya parametreden farklı bir beklenen değeri olan biased adj.
Biology
(bir türün taksonunda) polifiletik olması beklenen imperfect adj.
(embriyolojide) normal şartlarda belirli bir yönde gelişmesi beklenen presumptive adj.
Education
ulusal müfredatta bir öğrencinin elde etmesi beklenen genel yetenek seviyesi attainment target [brit] n.
History
(eski roma'da) roma kolonisi veya vatandaş olmamakla birlikte gerektiğinde asker göndermesi beklenen kabilelere verilen ad foederatus n.
Religious
(on iki imam inancında) okültasyon sırasında ortaya çıkıp görevini yapması beklenen on ikinci imam mahdi n.
tüm insanlığı islamiyet'e yönlendirmesi beklenen müslüman mesih mahdi n.
beklenen kurtarıcı messias n.
beklenen mesih messias n.
yahudilerin beklenen kralı ve kurtarıcısı messias n.
Environment
beklenen en şiddetli deprem maximum credible earthquake n.
beklenen ısıl gerilmenin hesaplanması calculation of the predicted heat strain n.
bir organizmanın beklenen yaşam süresi life expectancy n.
Geology
beklenen veya standart değerden sapan manyetik alan anomaly n.
beklenen veya standart değerden sapan manyetik alan magnetic anomaly n.
Military
beklenen zamandan veya şartlardan önce mühimmatın çalışmasına sebep olan bir çeşit arıza premature functioning n.
hedefe gönderilen nükleer bir silahın beklenen darbe ile fakat amaçlanandan daha yüksek bir irtifada infilak etmesi flare dud n.
nükleer silahın hedefi bulma ve beklenen düzeyde hasar verme olasılığı damage expectancy (nuclear) n.
Football
beklenen pasa karşı altı defans oyuncusundan oluşan (savunma) dime n.
oyuna beklenen kadro ile çıkmak start the match with the expected team v.
Baseball
(ikinci kalede beklenen kale vuruşunu, sayı vuruşunu) iyi başarmak slug v.
Card
oyunu kazandırması beklenen kart winner n.
Theatre
tiyatro oyununda güldürmesi beklenen ve sık tekrarlanan espri catchline n.
Abbreviation
ulusal müfredatta bir öğrencinin elde etmesi beklenen genel yetenek seviyesi at (attainment target) n.
Archaic
etki yaratması beklenen influencive adj.
Slang
yeni doktorların hasta bakmaya başladığı dönemde artması beklenen tıbbi hatalar the july effect n.
yeni doktorların hasta bakmaya başladığı dönemde artması beklenen tıbbi hatalar the killing season n.
beklenen etkiyi yaratmayan şey fizzer [australia] n.