|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
cümle yapısı |
wording n.
|
|
2 |
General |
anafikri barındıran cümle |
thesis statement n.
|
|
3 |
General |
cümle tamamlama testi (olmayan kelimeler) |
cloze test n.
|
|
4 |
General |
konuşma ve hazır cümle kitapları |
conversation and phrase books n.
|
|
5 |
General |
cümle kapısı |
main door n.
|
|
6 |
General |
matematiksel cümle |
mathematical sentence n.
|
|
7 |
General |
cümle yapısı |
sentence structure n.
|
|
8 |
General |
cümle parçası |
phrase n.
|
|
9 |
General |
metne eklenmiş sözcük veya cümle |
interpolation n.
|
|
10 |
General |
cümle vurgusu |
sentence stress n.
|
|
11 |
General |
basit cümle |
simple sentence n.
|
|
|
12 |
General |
yazıya sözcük veya cümle ekleyerek asıl metni değiştirme |
interpolation n.
|
|
13 |
General |
anahtar cümle |
key phrase n.
|
|
14 |
General |
bir kelimenin bir cümle içerisinde iki farklı anlamda kullanılması |
zeugma n.
|
|
15 |
General |
cümle akışı |
flow of the sentence n.
|
|
16 |
General |
cümle kapısı |
front-entrance door n.
|
|
17 |
General |
kısa cümle |
short sentence n.
|
|
18 |
General |
cümle ortası |
mid-sentence n.
|
|
19 |
General |
örnek cümle |
example sentence n.
|
|
20 |
General |
olumlu cümle |
positive sentence n.
|
|
21 |
General |
cümle çeşidi |
sentence type n.
|
|
22 |
General |
cümle tipi |
sentence type n.
|
|
23 |
General |
özlü esprili cümle veya şaka |
one-liner n.
|
|
24 |
General |
geniş zamanlı cümle |
sentence in present tense n.
|
|
25 |
General |
iki anlamlı bir kelime yüzünden kolaylıkla yanlış anlaşılan bir cümle |
garden path sentence n.
|
|
26 |
General |
olumsuz cümle |
negative sentence n.
|
|
27 |
General |
çeşitli şekillerde ifade edilen ifade veya cümle |
amphibology n.
|
|
28 |
General |
çeşitli şekillerde ifade edilen ifade veya cümle |
amphiboly n.
|
|
29 |
General |
bileşik cümle |
complex sentence n.
|
|
30 |
General |
yan cümle |
consequent n.
|
|
31 |
General |
düşük cümle |
grammatically incorrect sentence n.
|
|
|
32 |
General |
gramer yönünden yanlış cümle |
grammatically incorrect sentence n.
|
|
33 |
General |
cümle tamamlama |
sentence completion n.
|
|
34 |
General |
bir dilin alfabesindeki tüm harflerin kullanılmasıyla oluşturulan cümle, mısra v.b. |
pangram n.
|
|
35 |
General |
bir dilin alfabesindeki tüm harflerin kullanılmasıyla oluşturulan cümle |
holoalphabetic sentence n.
|
|
36 |
General |
bağlaçsız birleşik cümle |
fused sentence n.
|
|
37 |
General |
bağlaçsız birleşik cümle |
run-on sentence n.
|
|
38 |
General |
karmaşık cümle |
complex sentence n.
|
|
39 |
General |
cümle şeması |
sentence diagram n.
|
|
40 |
General |
cümle diyagramı |
sentence diagram n.
|
|
41 |
General |
cümle kurma |
making sentence n.
|
|
42 |
General |
cümle kurma |
forming sentence n.
|
|
43 |
General |
cümle kurma |
building sentence n.
|
|
44 |
General |
akademik bir makalede ilk cümle |
attention getter n.
|
|
45 |
General |
muğlak cümle |
ambiguous sentence n.
|
|
46 |
General |
koşul bildiren bağlaçla kurulan bileşik cümle |
material implication n.
|
|
47 |
General |
paragrafın, bölümün başındaki kelime veya cümle |
headword n.
|
|
48 |
General |
tek satırlık cümle |
monogram [obsolete] n.
|
|
49 |
General |
popüler cümle |
buzz phrase n.
|
|
50 |
General |
moda olan cümle |
buzz phrase n.
|
|
51 |
General |
ek cümle |
ryder [obsolete] n.
|
|
52 |
General |
amblemin yanında yer alan cümle |
impresa [obsolete] n.
|
|
53 |
General |
cümle parçası |
diction [obsolete] n.
|
|
54 |
General |
yazıda boşluk dolduran gereksiz cümle |
padding n.
|
|
55 |
General |
cümle veya konuşmada kapanış bölümü |
perclose [obsolete] n.
|
|
56 |
General |
hazır cümle kitabı |
phraseology [obsolete] n.
|
|
57 |
General |
son cümle |
concluding sentence n.
|
|
58 |
General |
cümle ögesi |
syntagma n.
|
|
59 |
General |
cümle yapısı |
construction n.
|
|
60 |
General |
yazıya sözcük veya cümle ekleyerek asıl metni değiştirmek |
interpolate v.
|
|
61 |
General |
cümle oluşturmak |
make a sentence v.
|
|
62 |
General |
cümle oluşturmak |
form a sentence v.
|
|
63 |
General |
cümle kurmak |
make a sentence v.
|
|
64 |
General |
cümle kurmak |
form a sentence v.
|
|
65 |
General |
cümle analizi yapmak |
analyse a sentence v.
|
|
66 |
General |
cümle veya kelimelerle anlatmak |
phrase v.
|
|
67 |
General |
bir kitapta (kelime, bilgi, cümle) aramak |
turn up [brit] v.
|
|
68 |
General |
tam cümle ile ifade edilen |
periodic adj.
|
|
69 |
General |
tam cümle ile ifade edilen |
periodical adj.
|
|
70 |
General |
cümle ile ilgili |
sentential adj.
|
|
71 |
General |
cümle ile ilgili |
clausular adj.
|
|
|
72 |
General |
az cümle ile |
in a nutshell adv.
|
|
73 |
General |
cümle alem |
everybody pron.
|
|
Phrases |
|
74 |
Phrases |
sekiz gezegenin ingilizce isimlerini (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
my very eager mother just served us nine pizzas expr.
|
|
75 |
Phrases |
sekiz gezegenin ingilizce isimlerini (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
my very educated mother just served us nine pizzas expr.
|
|
76 |
Phrases |
sekiz gezegenin ingilizce isimlerini (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
my very easy method just speeds up naming planets expr.
|
|
77 |
Phrases |
bir matematik denklemini hesaplarken izlenecek yolu (paretheses (parantezler), exponents (kuvvetler), multiplication (çarpma) ve division (bölme), addidition (toplama) ve subtraction (çıkartma)) hatırlamak için uydurulmuş anımsatıcı bir cümle |
please excuse my dear aunt sally expr.
|
|
78 |
Phrases |
sekiz gezegenin ingilizce isimlerini (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
my very eager mother just served us nine pumpkins expr.
|
|
79 |
Phrases |
ingilizce alfabenin tüm harflerini içeren bir hatırlatıcı cümle |
the quick brown fox jumps over the lazy do expr.
|
|
Proverb |
|
80 |
Proverb |
paran varsa cümle alem kulun paran yoksa tımarhane yolun |
them as has, gets
|
|
Colloquial |
|
81 |
Colloquial |
cem-i cümle |
each and every expr.
|
|
82 |
Colloquial |
cem-i cümle |
all together expr.
|
|
83 |
Colloquial |
kapak, vida gibi şeylerin hangi tarafa çevrildiğinde sıkıldığını ve hangi tarafa çevrildiğinde açıldığını unutmamak için kullanılan hatırlatıcı bir cümle |
lefty loosey, righty tighty expr.
|
|
84 |
Colloquial |
kapak, vida gibi şeylerin hangi tarafa çevrildiğinde sıkıldığını ve hangi tarafa çevrildiğinde açıldığını unutmamak için kullanılan hatırlatıcı bir cümle |
righty tighty, lefty loosey expr.
|
|
Idioms |
|
85 |
Idioms |
baş harflerinden ingilizce olarak gökkuşağının renklerini (red, orange, yellow, green, blue, indigo, violet) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
richard of york gave battle in vain n.
|
|
86 |
Idioms |
baş harflerinden ingilizce olarak gökkuşağının renklerini (red, orange, yellow, green, blue, indigo, violet) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
roy g. biv n.
|
|
87 |
Idioms |
(biriyle daha üstün bir başkasının) adını aynı cümle içinde kullanmak |
mention (someone or something) in the same breath v.
|
|
88 |
Idioms |
aynı cümle içinde hem (bir şeyi) hem de (onun zıddını) söylemek |
say something in the same breath v.
|
|
89 |
Idioms |
kuşun ötüş şeklinden anlamı bir cümle çıkarma |
a little bit of bread and no cheese [uk] expr.
|
|
90 |
Idioms |
oldu bil/baş üstüne/oldu farz et/lord's prayer'da geçen bir cümle |
thy will be done expr.
|
|
91 |
Idioms |
sekiz gezegenin ingilizce isimlerini (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
my very eager mother just served us nachos expr.
|
|
92 |
Idioms |
sekiz gezegenin ingilizce isimlerini (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
my very eager mother just served us noodles expr.
|
|
93 |
Idioms |
sekiz gezegenin ingilizce isimlerini (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
my very educated mother just served us nachos expr.
|
|
94 |
Idioms |
sekiz gezegenin ingilizce isimlerini (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
my very educated mother just served us nine pumpkins expr.
|
|
95 |
Idioms |
sekiz gezegenin ingilizce isimlerini (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
my very educated mother just served us noodles expr.
|
|
96 |
Idioms |
ana yönlerin ingilizce isimlerini (north, east, south, west) saat yönünde hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
never eat shredded wheat expr.
|
|
97 |
Idioms |
baş harflerinden ingilizce olarak gökkuşağının renklerini (red, orange, yellow, green, blue, indigo, violet) hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
roygbiv abrev.
|
|
Speaking |
|
98 |
Speaking |
cümle kur |
make a sentence expr.
|
|
99 |
Speaking |
cümle alem |
all the world expr.
|
|
100 |
Speaking |
iki cümle bile yazamıyorum |
I can't even write two sentences expr.
|
|
Trade/Economic |
|
101 |
Trade/Economic |
cümle kapısı |
gateway n.
|
|
Law |
|
102 |
Law |
vasiyetnameye vasiyet sahibi tarafından eklenen ve kelimesi kelimesine yer almadığında vasiyetnameyi geçersiz kılan gizli yapıdaki cümle |
derogatory clause in a testament n.
|
|
103 |
Law |
vasiyetnameye sahibi tarafından eklenen ve kelimesi kelimesine yer almadığında vasiyetnameyi geçersiz kılan (cümle) |
derogatory adj.
|
|
Advertising |
|
104 |
Advertising |
son cümle |
baseline n.
|
|
Technical |
|
105 |
Technical |
bileşik cümle |
compound sentence n.
|
|
Computer |
|
106 |
Computer |
görev belirtici cümle |
mission statement n.
|
|
107 |
Computer |
hedef belirtici cümle |
objective statement n.
|
|
108 |
Computer |
internet ortamında komiklik olsun diye kullanılan konu ile ilintili resim/söz/kavram veya kalıp cümle |
internet meme n.
|
|
Informatics |
|
109 |
Informatics |
cümle tabanlı bellek |
sentence-based memory n.
|
|
Psychology |
|
110 |
Psychology |
cümle tamamlama testi |
sentence completion test n.
|
|
Math |
|
111 |
Math |
bileşik cümle |
compound sentence n.
|
|
112 |
Math |
cümle veya cümlelerden oluşan matematik problemi |
word problem n.
|
|
113 |
Math |
matematiksel cümle |
mathematical sentence n.
|
|
114 |
Math |
açık cümle |
open sentence expr.
|
|
Logic |
|
115 |
Logic |
veya anlamını veren mantıksal işleç ile oluşturulmuş birleşik cümle |
disjunction n.
|
|
116 |
Logic |
veya anlamını veren mantıksal işleç ile birbirine bağlanan iki cümle arasındaki bağıntı |
disjunction n.
|
|
117 |
Logic |
kapalı cümle |
closure n.
|
|
118 |
Logic |
kapalı cümle oluşturma |
closure n.
|
|
Education |
|
119 |
Education |
cümle tamamlama testi |
sentence completion test n.
|
|
Literature |
|
120 |
Literature |
bir cümle veya paragrafı takip eden cümle veya paragrafa bağlayan bölüm |
transition n.
|
|
121 |
Literature |
cümle sonlarında aynı hal eklerinin, çekimlerin tekrarından oluşan söz sanatı |
homoeoptoton n.
|
|
122 |
Literature |
birbirini takip eden cümle veya satırların sonunda kulağa benzer gelen ifadelerin kullanıldığı söz sanatı |
homoeoteleuton n.
|
|
123 |
Literature |
cümle veya dizenin tekrarı |
reprise n.
|
|
Linguistics |
|
124 |
Linguistics |
ara cümle |
parenthetical sentence n.
|
|
125 |
Linguistics |
cümlenin doğal sırasının dışına çıkılıp, doğal cümle yapısının bozularak kullanılması |
hyperbaton n.
|
|
126 |
Linguistics |
cümle ya da cümlecikte fiilin belirttiği olayda canlı varlığın semantik açıdan pasif olan rolü |
recipient role n.
|
|
127 |
Linguistics |
dilin konuşma ya da cümle gibi yapısal birimlerinden her biri |
category n.
|
|
128 |
Linguistics |
kelt dillerine özgü olup başka dilde yazılmış kelime, cümle veya deyim |
celticism n.
|
|
129 |
Linguistics |
bir kelimenin biçiminin ait olduğu cümle ya da söz içindeki bir başka kelimenin varlığı ile belirlenmesi |
rection n.
|
|
130 |
Linguistics |
nitelediği (veya tamladığı) isim cümlesinin anlamını sınırlamayan veya kısıtlamayan yan cümle |
nonrestrictive clause n.
|
|
131 |
Linguistics |
cümle oluşturmayan kelime dizisi (bazen aşağılama amaçlı kullanılır) |
nonsentence n.
|
|
132 |
Linguistics |
bağlaçlı yan cümle |
coordinate clause n.
|
|
133 |
Linguistics |
bağlılaşık cümle |
correlative clause n.
|
|
134 |
Linguistics |
birleşik cümle |
compound sentence n.
|
|
135 |
Linguistics |
cümle ortası |
mid-sentence n.
|
|
136 |
Linguistics |
cümle kalıbı |
sentence pattern n.
|
|
137 |
Linguistics |
cümle planı |
sentence planning n.
|
|
138 |
Linguistics |
cümle ortası |
midsentence n.
|
|
139 |
Linguistics |
cümle düşüklüğü |
sentence fragment n.
|
|
140 |
Linguistics |
devrik cümle |
inverted sentence n.
|
|
141 |
Linguistics |
dolaylı cümle |
indirect sentence n.
|
|
142 |
Linguistics |
edilgen cümle |
passive sentence n.
|
|
143 |
Linguistics |
ettirgen cümle |
causative form n.
|
|
144 |
Linguistics |
etken cümle |
active sentence n.
|
|
145 |
Linguistics |
girişik cümle |
embedded sentence n.
|
|
146 |
Linguistics |
girişik cümle |
complex sentence n.
|
|
147 |
Linguistics |
olay anlatan cümle |
eventive sentence n.
|
|
148 |
Linguistics |
sıfatların cümle içindeki diziliş sırası |
order of the adjectives n.
|
|
149 |
Linguistics |
yalın cümle |
simple sentence n.
|
|
150 |
Linguistics |
yan cümle |
dependent clause n.
|
|
151 |
Linguistics |
yan cümle |
clause n.
|
|
152 |
Linguistics |
yan cümle |
subclause n.
|
|
153 |
Linguistics |
yan cümle |
subordinate clause n.
|
|
154 |
Linguistics |
zarfların cümle içindeki diziliş sırası |
order of adverbs n.
|
|
155 |
Linguistics |
cümle içinde bir sözdizimsel yapıdan diğerine geçiş |
anacoluthia n.
|
|
156 |
Linguistics |
cümle içinde bir sözdizimsel yapıdan diğerine geçiş |
anacoluthon n.
|
|
157 |
Linguistics |
devrik cümle yapma |
anastrophe n.
|
|
158 |
Linguistics |
devrik cümle yapma |
inversion n.
|
|
159 |
Linguistics |
ayrılma halindeki kelime ya da cümle ögesi |
elative n.
|
|
160 |
Linguistics |
eksiltili cümle |
elliptical clause n.
|
|
161 |
Linguistics |
ardışık cümle, ifade veya dizelerin başlangıcında bir kelime veya ifadenin tekrar edildiği söz sanatı |
epanophora n.
|
|
162 |
Linguistics |
ek cümle |
epexegesis n.
|
|
163 |
Linguistics |
yan cümle içeren temel cümle |
matrix n.
|
|
164 |
Linguistics |
bir kelimenin veya başka bir cümle öğesinin sesletimle ilgili bileşenlerinin çevre etkisiyle değişmesi |
modification n.
|
|
165 |
Linguistics |
sözcük, cümle gibi birimlerin öğelerinin analizi |
representation n.
|
|
166 |
Linguistics |
temel cümlenin tamamlanması ile bitmeyip bir veya daha fazla sayıda yan cümle veya niteleyici ile devam eden cümle |
loose sentence n.
|
|
167 |
Linguistics |
eski cümle |
obsoletism n.
|
|
168 |
Linguistics |
kullanılmayan cümle |
obsoletism n.
|
|
169 |
Linguistics |
kullanımdan düşmüş cümle |
obsoletism n.
|
|
170 |
Linguistics |
nitelediği ismin anlamını sınırlamayan yan cümle |
descriptive clause n.
|
|
171 |
Linguistics |
virgül hatalı cümle |
run-on sentence n.
|
|
172 |
Linguistics |
ayrı cümlelerin noktalama kullanılmaksızın birbirine bağlandığı cümle |
run-on sentence n.
|
|
173 |
Linguistics |
noktalamasız birleşik cümle |
run-on sentence n.
|
|
174 |
Linguistics |
öznenin, dolaysız tümlecin veya fiile ait bir edatsal nesnenin işlevini gören yan cümle |
complement clause n.
|
|
175 |
Linguistics |
öznenin, dolaysız tümlecin veya fiile ait bir edatsal nesnenin işlevini gören yan cümle |
complement sentence n.
|
|
176 |
Linguistics |
kısa cümle |
comma n.
|
|
177 |
Linguistics |
en az iki sıralı bağımsız tümceden ve birkaç bağlı tümceden oluşan cümle |
compound-complex sentence n.
|
|
178 |
Linguistics |
gramer açısından doğru olup sözdizimi birden fazla şekilde yorumlanmaya açık cümle |
garden path n.
|
|
179 |
Linguistics |
destekleyici cümle |
supporting sentence n.
|
|
180 |
Linguistics |
iki sözcük, ifade veya cümle arasındaki sözdizimsel ilişki |
construction n.
|
|
181 |
Linguistics |
bağlaç ve bağlı cümle kullanımıyla temel cümlenin anlamının değiştirilmesi |
contingency n.
|
|
182 |
Linguistics |
cümle öğesi |
feature of speech n.
|
|
183 |
Linguistics |
cümle veya pasajdaki en önemli ifade |
focus n.
|
|
184 |
Linguistics |
temsil edici simge içeren cümle |
phraseograph n.
|
|
185 |
Linguistics |
cümle tertibinde ihtisası olan kimse |
phraseologist n.
|
|
186 |
Linguistics |
(sözcük, ifade veya cümle) pozitif veya negatif özellik |
polarity n.
|
|
187 |
Linguistics |
(sözcük, ifade veya cümle) iki uçluluk |
polarity n.
|
|
188 |
Linguistics |
yan cümle bağlacı |
subordinate clause n.
|
|
189 |
Linguistics |
yan cümle |
subordination n.
|
|
190 |
Linguistics |
tam cümle yapısı |
surface structure n.
|
|
191 |
Linguistics |
cümle analizi yapmak |
construe v.
|
|
192 |
Linguistics |
yanlış cümle veya sözcüklerle anlatmak |
misword v.
|
|
193 |
Linguistics |
sözcükleri veya morfemleri anlamlı dizerek cümle oluşturmak |
construct v.
|
|
194 |
Linguistics |
dilin ifade tarzına göre düzenlenebilen (cümle) |
construe v.
|
|
195 |
Linguistics |
amaç bildiren (fiil, cümle, ifade) |
telic adj.
|
|
196 |
Linguistics |
cümle üzerinde |
suprasentential adj.
|
|
197 |
Linguistics |
cümle içi |
intrasentence adj.
|
|
198 |
Linguistics |
cümle içi |
intra-sentence adj.
|
|
199 |
Linguistics |
cümle üzeri |
suprasentential adj.
|
|
200 |
Linguistics |
tek kelime içeren (cümle) |
holophrastic adj.
|
|
201 |
Linguistics |
iki anlamlı sözcük yüzünden yanlış anlaşılmaya meyilli (cümle) |
garden-path adj.
|
|
202 |
Linguistics |
cümle ile ilgili |
clausal adj.
|
|
203 |
Linguistics |
cümle işlevi gösteren |
clausal adj.
|
|
204 |
Linguistics |
cümle başında kullanılmadığı sürece küçük harfle başlayan (isim) |
common adj.
|
|
205 |
Linguistics |
bir tümcenin diğerine bağlı olmasıyla oluşturulan (cümle) |
complex adj.
|
|
206 |
Linguistics |
bağlı (cümle) |
complex adj.
|
|
207 |
Linguistics |
birleşik (cümle) |
compound adj.
|
|
208 |
Linguistics |
cümle bileşenlerine ait |
intrasentential adj.
|
|
209 |
Linguistics |
cümle bileşenleriyle ilgili |
intrasentential adj.
|
|
210 |
Linguistics |
(yan cümle) amacı açıklayan |
final adj.
|
|
211 |
Linguistics |
(yan cümle) niyeti gösteren |
final adj.
|
|
212 |
Linguistics |
yan cümle içermeyen |
simple adj.
|
|
213 |
Linguistics |
(dizgeci dilbilgisinde cümle) kendi başına anlam ifade eden |
freestanding adj.
|
|
214 |
Linguistics |
ana cümle olan |
freestanding adj.
|
|
215 |
Linguistics |
cümle öznesi ile ilgili |
subjective adj.
|
|
216 |
Linguistics |
cümle öznesi teşkil eden |
subjective adj.
|
|
217 |
Linguistics |
cümle öznesi oluşturan |
subjective adj.
|
|
218 |
Linguistics |
yan cümle getiren |
subordinating adj.
|
|
219 |
Linguistics |
alt cümle |
embedded sentence expr.
|
|
Religious |
|
220 |
Religious |
kilise töreninde papaz tarafından okunup koro veya cemaat tarafından yanıtlanan kısa cümle |
versicle n.
|
|
Philosophy |
|
221 |
Philosophy |
kelime, cümle veya sembolün işaret ettiği nesne veya fikirle olan bağlantısı |
reference n.
|
|
Music |
|
222 |
Music |
cümle veya pasajın her seferinde bir adım veya yarım adım daha yüksekte art arda tekrarlandığı bir melodi |
rosalia n.
|
|
223 |
Music |
kontrpuntal müzikte cümle |
point n.
|
|
224 |
Music |
kontrpuntal besteye cümle girişi |
point n.
|
|
Modern Slang |
|
225 |
Modern Slang |
sonra da 20 dolar buldum (sıkıcı/kötü bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle) |
and then I found 20 dollars expr.
|
|
226 |
Modern Slang |
sonra da 5 dolar buldum (sıkıcı/kötü/anlamsız bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle) |
and then I found 5 dollars expr.
|
|
227 |
Modern Slang |
sonra da beş dolar buldum (sıkıcı/kötü/anlamsız bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle) |
and then I found five dollars expr.
|
|
228 |
Modern Slang |
sonra da on dolar buldum (sıkıcı/kötü/anlamsız bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle) |
and then I found ten dollars! expr.
|
|