fall on - Turkish English Dictionary
History

fall on

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "fall on" in Turkish English Dictionary : 42 result(s)

English Turkish
General
fall on v. tarihin belirli bir güne rastlaması
fall on v. düşmek
fall on v. rastlamak
fall on v. hücum etmek
fall on v. vurmak (piyango)
fall on v. gelmek
fall on v. saldırmak
fall on v. -e hücum etmek
Phrasals
fall on v. saldırmak
fall on v. üstüne çullanmak
fall on v. vurmak
fall on v. üstüne hücum etmek
fall on v. aniden ve acımasızca saldırmak
fall on v. dövmek
fall on v. karşılaşmak
fall on v. karşı karşıya kalmak
fall on v. ile karşılaşmak
fall on v. tesadüf eseri bulmak
fall on v. tesadüfen keşfetmek
fall on v. bir anda aklına gelmek
fall on v. birinin üstüne düşen bir görev olmak
fall on v. birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak
fall on v. aşağı düşmek
fall on v. bir şeyin üstüne düşmek
fall on v. bir yerden düşmek
fall on v. belirli bir zamana/tarihe gelmek
fall on v. belirli bir zamanda/tarihte olmak
fall on v. belirli bir zamana/tarihe denk gelmek
fall on v. bir iş üstüne kalmak
fall on v. bir görev/sorumluluk üstüne düşmek
fall on v. saldırmak
fall on v. üstüne çullanmak
fall on v. vurmak
fall on v. üstüne hücum etmek
fall on v. aniden ve acımasızca saldırmak
fall on v. dövmek
fall on v. (kötü bir durum) yaşamak
fall on v. (kötü bir durum) görmek
fall on v. (kötü bir durum) geçirmek
fall on v. (kötü bir durumla) karşılaşmak
fall on v. (kötü bir durum) başına gelmek
fall on v. (kötü bir döneme) girmek

Meanings of "fall on" with other terms in English Turkish Dictionary : 210 result(s)

English Turkish
General
fall flat on one's face v. kapaklanmak
fall back on v. başvurmak
fall back on v. müracaat etmek
fall on all fours v. dört ayak üzerine düşmek
fall on one's feet v. dört ayağının üstüne düşmek
fall on one's feet v. atlatmak
fall on one's knees v. dize gelmek
fall on one's feet v. sıyrılmak
fall on one's feet v. başarmak
fall back on v. son çare olarak başvurmak
fall back on v. el atmak
(burden) fall on somebody v. üzerine yük binmek
fall on deaf ear v. duymamazlıktan gelinmek
fall on deaf ear v. yok sayılmak
fall on evil days v. dara düşmek
fall asleep on the bed v. yatakta uyuyakalmak
need a career to fall back on v. sırtını dayayacağı bir kariyere ihtiyaç duymak
fall on monday v. pazartesi gününe rastlamak
fall on monday v. pazartesi gününe denk gelmek
fall on monday v. pazartesiye denk gelmek
fall on monday v. pazartesiye rastlamak
fall on deaf ear v. görmezlikten gelinmek
Phrasals
fall down on v. hayal kırıklığına uğratmak
fall down on v. beklentileri karşılayamamak
fall behind on (something) v. bir düzenli ödemeyi/görevi vaktinde/zamanında yapamamak
fall behind on (something) v. bir taksiti/kirayı vaktinde/zamanında ödeyememek
fall behind on (something) v. bir düzenli ödemeyi/görevi geç yapabilmek
fall behind on (something) v. bir borcu geç ödeyebilmek
fall behind on (something) v. bir düzenli ödemede/görevde geç kalmış olmak
fall behind on (something) v. bir düzenli ödemenin/görevin vaktini/zamanını geçirmek
fall (squarely) on (someone's) shoulders v. (birinin) omuzlarına/sırtına yüklenmek
fall (squarely) on (someone's) shoulders v. (birinin) omuzlarına/sırtına yük binmek
fall (squarely) on (someone's) shoulders v. (birinin) üstüne yüklenmek/kalmak
fall (squarely) on (someone's) shoulders v. (birine) yük olmak
fall (squarely) on (someone's) shoulders v. (birinin) omuzlarında/sırtında yük olmak
fall behind on (something) v. (bir şeyin) gerisinde kalmak
fall behind on (something) v. (bir şeyde) hedeflenen aşamada olmamak
fall behind on (something) v. (bir şeyde) planlananın gerisinde kalmak
fall behind on (something) v. (bir şeyde) olması gerekenin altında/gerisinde kalmak
fall behind on (something) v. (bir şeyi) çıkaramamak/yetiştirememek
fall on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne göçmek
fall on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne çökmek
fall on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne yıkılmak
fall on (someone or something) v. (birine/bir şeye) saldırmak
fall on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne çullanmak
fall on (someone or something) v. (birine/bir şeye) vurmak
fall on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne hücum etmek
fall on (someone or something) v. (bir şey/dönem) geçirmek
fall on (someone or something) v. (bir şeyden/dönemden) geçmek
fall on (someone or something) v. (bir şey/dönem) yaşamak
fall on (someone or something) v. (bir şey/dönem) görmek
fall on (someone or something) v. (bir şeye/döneme) girmek
fall on (someone or something) v. (bir şeye/döneme) düşmek
fall on (someone or something) v. başından (bir şey) geçmek
fall on (someone or something) v. (bir şey) tecrübe etmek
fall on (someone or something) v. (bir şey) deneyimlemek
fall on (someone or something) v. (bir şeyle) karşılaşmak
fall on (someone or something) v. başına (bir şey) gelmek
fall on (someone or something) v. (birinin) üstüne kalmak
fall on (someone or something) v. (birinin) sorumluluğuna kalmak
fall on (someone or something) v. (birinin) üstüne düşmek (iş)
fall on (someone or something) v. (birinin) sorumluluğu/görevi olmak
fall on (someone or something) v. ummadığı bir anda (bir şeyin) farkına varmak
fall on (someone or something) v. ummadığı bir anda (bir şeyi) bulmak
fall on (someone or something) v. birden aklına gelmek
fall on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne düşmek
fall on someone v. birinin üstüne düşmek (bir görev)
fall on someone v. birinin işi olmak
fall on someone v. birinin üstüne kalmak
fall down on someone or something v. birinin/bir şeyin üstüne düşmek
fall back on v. yedek olarak yönelmek
fall on (something) v. (belirli bir zamanda/tarihte) olmak
fall on (something) v. (belirli bir zamana/tarihe) denk gelmek
fall on (something) v. (tarihi/zamanı belirli bir güne) rastlamak
fall on (something) v. (bir şeyle) karşılanmak
fall on (something) v. (ilgisizlikle, ters) karşılanmak
fall on (something) v. dikkate alınmamak
fall on (something) v. kulak ardı edilmek
fall back on someone or something v. (geriye doğru) birinin/bir şeyin üstüne düşmek
fall back on someone or something v. yedek olarak ayrılan birini/bir şeyi kullanmaya başlamak
fall back on someone or something v. rezervleri kullanmaya başlamak
fall back on someone or something v. yedekte tutulan birini/bir şeyi kullanmaya başlamak
fall back on someone or something v. ihtiyat olarak saklanan birini/bir şeyi kullanmaya başlamak
fall back on someone or something v. birikimden harcamak/yemeye başlamak
fall back on (someone or something) v. (yedekte tutulan birine/bir şeye) güvenmek
fall back on (someone or something) v. (ihtiyat olarak saklanan birine/bir şeye) güvenmek
fall back on (someone or something) v. (yedekte tutulan birine/bir şeye) bel bağlamak
fall in on v. üzerine çökmek
fall in on v. üzerine göçmek
fall in on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üzerine çökmek
fall in on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üzerine göçmek
fall on someone v. birine düşmek
fall on someone v. birinin üstüne düşmek/kalmak
fall on someone v. birine kalmak
fall on someone v. birinin görevi/sorumluluğu olmak
fall on someone v. birinin sorumluluğuna kalmak
fall on someone v. birinin vazifesi olmak
fall on someone v. birinin üstüne vazife olmak
fall on someone v. birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak
fall on someone v. birinin üstüne düşen bir görev olmak
fall on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne düşmek
fall on (someone or something) v. (birine/bir şeye) düşmek
fall on (someone or something) v. (birine/bir şeye) saldırmak
fall on (someone or something) v. (birine/bir şeye) hücum etmek
fall on (someone or something) v. (birine/bir şeye) vurmak
fall on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne çullanmak
fall on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne hücum etmek
fall on (someone or something) v. (bir şey) yaşamak
fall on (someone or something) v. (bir şey) geçirmek
fall on (someone or something) v. (bir duruma/döneme) girmek/düşmek
fall on (someone or something) v. aniden (bir şeyin) farkına varmak
fall on (someone or something) v. umulmadık şekilde (bir şey) bulmak
fall on (someone or something) v. bir anda aklına (bir şey) gelmek
fall on (someone or something) v. (belirli bir zamanda/tarihte) olmak
fall on (someone or something) v. (belirli bir zamana/tarihe) denk gelmek
fall on (someone or something) v. (tarihi/zamanı belirli bir güne) rastlamak
fall on (someone or something) v. (bir şeyle) karşılanmak
fall on (someone or something) v. (ilgisizlikle, ters) karşılanmak
fall on (someone or something) v. dikkate alınmamak
fall on (someone or something) v. kulak ardı edilmek
fall on (someone) v. (birinin) üstüne düşmek
fall on (someone) v. (birinin) üstüne kalmak
fall on (someone) v. (birinin) görevi/sorumluluğu olmak
fall on (someone) v. (birinin) sorumluluğuna kalmak
fall on (someone) v. birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak
fall on (someone) v. birinin üstüne düşen bir görev olmak
fall on (someone) v. birinin vazifesi olmak
fall on (someone) v. birinin üstüne vazife olmak
Proverb
reed before the wind lives on while mighty oaks do fall rüzgara karşı kadim meşeler devrilirken incecik sazlar ayakta kalır
a reed before the wind lives on(, while mighty oaks do fall) rüzgara karşı kadim meşeler devrilirken incecik sazlar ayakta kalır
a reed before the wind lives on(, while mighty oaks do fall) değişime ayak uydurabilen ayakta kalır
Colloquial
fall asleep on the couch v. kanepede uyuyakalmak
Idioms
fall on stony ground v. boşa gitmek
fall flat on one's/its face v. bozum olmak
fall flat on its face v. başarısız olmak
fall flat on one's/its face v. bir işte (fena şekilde) başarısız olmak/başarısızlığa uğramak
fall on one's face v. başarısız olmak
fall flat on one's face v. başarısız olmak
fall back on something v. başarısız olduktan sonra farklı bir koz kullanmak
fall on stony ground v. bir kulağından girip öbüründen çıkmak
fall on deaf ears v. dikkate alınmamak
fall on one's feet v. dört ayak üstüne düşmek
fall flat on its face v. çuvallamak
fall on deaf ears v. duyulmamak
fall on hard times v. darda olmak
fall on deaf ears v. duymazdan gelinmek
fall on deaf ears v. dinlenmemek
fall on one's feet v. dört ayak üzerine düşmek
fall on stony ground v. dikkate alınmamak
fall flat on one's face v. çuvallamak
fall on one's knees v. dizleri üzerine çökmek
fall flat on one's/its face v. çuvallamak
fall down on the job v. işleri kötü gitmek
fall down on the job v. işin üzerine düşmemek
fall down on the job v. işinde başarısızlığa uğramak
fall on deaf ears v. kulak ardı edilmek
fall on deaf ears v. kulaklarını tıkamak
fall on deaf ears v. kulak asılmamak
fall on one's sword v. kazdığı kuyuya düşmek
fall on deaf ears v. söyledikleri havaya gitmek
fall on one's feet v. paçayı kurtarmak
fall flat on one's face v. sırtı yere gelmek
fall on one's knees v. (saygıdan vb) diz çökmek
fall on stony ground v. (öğüt vb) dinlenmemek
fall on one's sword v. yenilgiyi kabul etmek
fall on hard times v. zor günler yaşamak
fall in on someone v. (bir şeyin veya birinin) üzerine çökmek
fall on hard times v. zor günler geçirmek
fall on stony ground v. üzerinde durulmamak
fall down on someone v. üzerine düşmek
fall flat on the ground v. yere kapaklanmak
fall (flat) on (one's) face v. yüz üstü düşmek
fall (flat) on (one's) face v. yüzünün üstüne düşmek
fall (flat) on (one's) face v. yüz üstü yere yapışmak
fall (flat) on (one's) face v. yüz üstü kapaklanmak
fall (flat) on its face v. yüz üstü düşmek
fall (flat) on its face v. yüzünün üstüne düşmek
fall (flat) on its face v. yüz üstü yere yapışmak
fall (flat) on its face v. yüz üstü kapaklanmak
fall flat on your face v. başarısız olmak
fall flat on your face v. çuvallamak
fall flat on your face v. bir işte (fena şekilde) başarısız olmak/başarısızlığa uğramak
fall flat on your face v. yüz üstü düşmek
fall flat on your face v. yüzünün üstüne düşmek
fall flat on your face v. yüz üstü yere yapışmak
fall flat on your face v. yüz üstü kapaklanmak
fall on face v. yüz üstü düşmek
fall on face v. yüzünün üstüne düşmek
fall on face v. yüz üstü yere yapışmak
fall on face v. yüz üstü kapaklanmak
fall on face v. çuvallamak
fall on face v. başarısızlığa uğramak
fall on face v. başarısız olmak
fall on face v. bozum olmak
fall on knees v. dize gelmek
fall on knees v. dizleri üzerine çökmek
fall on knees v. (saygıdan vb) diz çökmek
fall on sword v. kazdığı kuyuya düşmek
fall on sword v. yenilgiyi kabul etmek
fall on your feet v. atlatmak
fall on your feet v. sıyrılmak
fall on your feet v. başarmak
fall on your feet v. dört ayağının üstüne düşmek
fall on your feet v. paçayı kurtarmak
fall on your feet v. başarmak
fall on your feet v. dört ayağının üstüne düşmek
fall on your feet v. paçayı kurtarmak
fall on your feet v. şansı yaver gitmek
Technical
guided type fall arrester on a flexible anchorage line n. esnek bir ankraj hattı üzerindeki kılavuz tip düşmeyi önleme tertibatı
guided type fall arrester on a rigid anchorage line n. sert bir ankraj hattı üzerindeki kılavuz tip düşmeyi önleme tertibatı