English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | forbidden adj. | yasak | ||
Radio and television broadcasting in any of the Kurdish languages is forbidden. Herhangi bir Kürtçe dilde radyo ve televizyon yayını yapılması yasaktır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | forbidden adj. | yasak | ||
Lawyers are forbidden to do anything that is not strictly legal. Avukatların kesinlikle yasal olmayan herhangi bir şey yapmaları yasaktır. More Sentences |
||||
General | forbidden adj. | yasaklanmış | ||
For example, they are now forbidden to talk to the press and to make statements. Örneğin, artık basınla konuşmaları ve açıklama yapmaları yasaklanmıştır. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | forbidden adj. | yasak | ||
Women are now forbidden to be presenters on radio or television, which some of them were doing successfully. Kadınların radyo veya televizyonda sunuculuk yapmaları artık yasak, ki bazıları bunu başarıyla yapıyordu. More Sentences |
||||
Law | forbidden adj. | yasaklanmış | ||
Terrorism, killing, robbery and the destruction of property are to be forbidden, Well, they are already forbidden. Terörizm, öldürme, soygun ve mülke zarar verme yasaklanmalıdır ki Zaten bunlar yasaklanmıştır. More Sentences |
||||
Law | forbidden adj. | men edilmiş | ||
Law | forbidden adj. | memnu | ||
Chemistry | ||||
Chemistry | forbidden adj. | izinsiz |