güçlük - Turkish English Dictionary
History

güçlük



Meanings of "güçlük" in English Turkish Dictionary : 43 result(s)

Turkish English
Common Usage
güçlük hassle n.
güçlük hardship n.
güçlük difficulty n.
General
güçlük asperity n.
güçlük knot n.
güçlük severity n.
güçlük morass n.
güçlük arduousness n.
güçlük complicacy n.
güçlük trouble n.
güçlük adversity n.
güçlük hangup n.
güçlük tieup n.
güçlük hardness n.
güçlük complexity n.
güçlük complex n.
güçlük difficulty n.
güçlük oppression n.
güçlük hurdle n.
güçlük complication n.
güçlük rub n.
güçlük inconvenience n.
güçlük austerity n.
güçlük rigour n.
güçlük drawback n.
güçlük fix n.
güçlük pitfall n.
güçlük suffering n.
güçlük rigor n.
güçlük uneasiness [obsolete] n.
güçlük logjam n.
güçlük fashiousness n.
güçlük disbenefit n.
Idioms
güçlük a catch to (something) n.
güçlük a closed door n.
güçlük closed door n.
güçlük a closed door n.
güçlük closed door n.
güçlük a bed of nails n.
güçlük a bed of thorns n.
Trade/Economic
güçlük inconvenience n.
Linguistics
güçlük difficulty n.
British Slang
güçlük sticky wicket n.

Meanings of "güçlük" with other terms in English Turkish Dictionary : 57 result(s)

Turkish English
General
güçlük ve eksiklere çare bulan kimse expediter n.
güçlük ve eksiklere çare bulan kimse expeditor n.
anlaşılmada güçlük depth n.
güçlük çıkarmak make difficulties v.
güçlük vermek inconvenience v.
güçlük çekmek have difficulty (in) v.
güçlük çıkarmak cause difficulties v.
güçlük çıkarmak cause problems v.
güçlük çıkarmak make barriers v.
güçlük çıkarmak raise difficulties v.
güçlük yaşamak have a difficulty v.
güçlük çıkartmak incumber v.
güçlük oluşturmak pose a challenge v.
güçlük çekmek have difficulty v.
ekonomik güçlük yaşamak have financial difficulties v.
ekonomik güçlük yaşamak have economic difficulties v.
hatırlamakta güçlük çekmek disremember v.
güçlük çekmek have difficulty v.
güçlük çekmek have difficulty in v.
güçlük çekmeden readily adv.
güçlük çıkarmadan unfazedly adv.
güçlük çekmeden without difficulty adv.
Phrases
bir güçlük karşısında kimi zorlanır kimi hemen ayağa kalkar the same fire that melts the butter hardens the egg expr.
güçlük çekmeden without ever being fully extended expr.
Colloquial
zorluk/güçlük blow n.
güçlük çekmemek/yaşamamak have it easy v.
hiç güçlük çekmeden hands down expr.
Idioms
birine sert davranmak ve güçlük çıkarmak give someone a hard time v.
güçlük içinde olmak be in a jam v.
güçlük içinde olmak be in deep water v.
zorluk/güçlük çekmek go through/hit a sticky patch v.
zorluk/güçlük çekmek hit a sticky patch v.
birçok güçlük/zorluk yaşamak go through hell and high water [uk] v.
önüne aşılamaz bir güçlük/engel çıkmak hit a stone wall v.
(duygu yoğunluğu sebebiyle) konuşmakta zorluk/güçlük çekmek be (all) choked up v.
(biri) anlamakta güçlük çekmek be scratching (one's) head v.
anlamakta güçlük çekmek be scratching your head v.
güçlük içerisinde batting on a sticky wicket adj.
hiç güçlük çekmeden as a duck takes to water expr.
rahatsızlık vermeyecek/güçlük çıkarmayacak şekilde out of (one's) road expr.
Trade/Economic
ekonomik güçlük dönemlerinde bazı nakit akımlarının giriş olasılığını artırmak düşüncesi ile çok uluslu şirketin yabancı ülke şubelerinden ana merkeze yapılan nakit akımlarını lisans ücretleri farklı bölümlere ayırmak unbundle v.
Technical
teşhis güçlük kodu diagnostic trouble code n.
Medical
ayağa kalkmada güçlük difficulty in standing n.
subaraknoid alana ulaşmada güçlük difficult access to subarachnoid space n.
yürümede güçlük difficulty in walking n.
yutkunmada güçlük dyscataposia n.
yürümede güçlük gait difficulty n.
Psychology
ses tonunu ayarlamakta güçlük dysprosody n.
ses tonunu ayarlamakta güçlük pseudo-foreign dialect syndrome n.
sözcükleri söylemede güçlük dysarthria n.
Mental Health
matematik becerilerinin kazanılmasında güçlük dyscalculia n.
Pathology
yenidoğanın meme emmesinde güçlük neonatal difficulty in feeding at breast n.
Linguistics
güçlük belirtkesi difficulty index n.
güçlük endeksi difficulty index n.
Slang
(zorluk, güçlük) kaşkaval booger [us] n.
(birine) güçlük çıkarmak break (one's) balls v.
(birine) güçlük çıkarmak break (someone's) balls v.