|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
bir araba içinde seyahat etmek için bir araya gelmiş olan insanlar |
carpool n.
|
|
2 |
General |
saklı olan anlam (bir şeyin içinde) |
implication n.
|
|
3 |
General |
bir insanın içinde olan cin ruhu |
familiar spirit n.
|
|
4 |
General |
içinde gerçek payı olan kısa alegorik hikaye |
parable n.
|
|
5 |
General |
ihtiyaç içinde olan |
needer n.
|
|
6 |
General |
dünya içinde olan |
intramundane n.
|
|
7 |
General |
çocuklara içinde sürpriz hediyeler olan toplar veren makine |
gacha n.
|
|
8 |
General |
bir kutlama ya da yıldönümü için içinde not olan bir kutu dolusu şeker veya çikolata |
candygram n.
|
|
9 |
General |
içinde kibrit yakmaya yarayan kav olan kutu |
touch-box n.
|
|
10 |
General |
içinde kibrit yakmaya yarayan kav olan kutu |
touchbox n.
|
|
11 |
General |
el işi projelerinde göz olarak kullanılan içinde oynar bir göz bebeği parçası olan plastik diskler |
googly eyes n.
|
|
12 |
General |
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar üzerine yazılmış bilimsel eser |
megafauna n.
|
|
13 |
General |
genellikle içinde küçük bir hediye veya şeker olan bir noel oyuncağı |
cracker bonbon n.
|
|
14 |
General |
genellikle içinde küçük bir hediye veya şeker olan bir noel oyuncağı |
snapper n.
|
|
15 |
General |
(blastuladan gastrula oluşumunda) önceden katı olan yapının içinde boşluk oluşacak şekilde katlanmak |
invaginate v.
|
|
16 |
General |
acele içinde olan |
hurried adj.
|
|
17 |
General |
gözyaşları içinde olan |
tearful adj.
|
|
18 |
General |
ev içinde olan |
indoor adj.
|
|
|
19 |
General |
merak içinde olan |
worried adj.
|
|
20 |
General |
içinde var olan |
built in adj.
|
|
21 |
General |
yıpranmış giysiler içinde olan |
threadbare adj.
|
|
22 |
General |
darlık içinde olan |
narrow adj.
|
|
23 |
General |
düğüm içinde olan |
tangly adj.
|
|
24 |
General |
içinde balık tadı olan |
fishy adj.
|
|
25 |
General |
gölgeler içinde olan |
shadowy adj.
|
|
26 |
General |
içinde nikel olan |
nickeliferous adj.
|
|
27 |
General |
içinde civciv olan |
hatchable adj.
|
|
28 |
General |
içinde var olan |
inbuilt adj.
|
|
29 |
General |
içinde var olan |
in-built adj.
|
|
30 |
General |
büyük bir üzüntü içinde olan |
grief-stricken adj.
|
|
31 |
General |
güç arayışı içinde olan |
power-seeking adj.
|
|
32 |
General |
büyük acele içinde olan |
tearing adj.
|
|
33 |
General |
beklenti içinde olan |
anticipative adj.
|
|
34 |
General |
beklenti içinde olan |
prevenient adj.
|
|
35 |
General |
sükûnet içinde olan |
asleep adj.
|
|
36 |
General |
bir dizinin içinde olan |
en suite adj.
|
|
37 |
General |
bir dizinin içinde olan |
en suite adj.
|
|
38 |
General |
uyum içinde olan |
unisonant adj.
|
|
|
39 |
General |
değişim içinde olan |
vicissitudinary adj.
|
|
40 |
General |
değişim içinde olan |
vicissitudinous adj.
|
|
41 |
General |
içinde boşluk olan |
hollow-hearted adj.
|
|
42 |
General |
içinde bozulmuş bir nokta olan |
hollow-hearted adj.
|
|
43 |
General |
düzen içinde olan |
right-side up adj.
|
|
44 |
General |
düzen içinde olan |
right-side-up adj.
|
|
45 |
General |
uyum ve bütünlük içinde olan |
one adj.
|
|
46 |
General |
karışıklık içinde olan |
disordered adj.
|
|
47 |
General |
gizli bir çalışma içinde olan |
closet adj.
|
|
48 |
General |
manevi tatminsizlik veya eziyet içinde olan |
faustian adj.
|
|
49 |
General |
ihtilaf içinde olan |
dichotomous adj.
|
|
50 |
General |
işbirliği içinde olan |
cooperant adj.
|
|
51 |
General |
ipek giysiler içinde olan |
silken adj.
|
|
52 |
General |
utanç içinde olan |
smarting adj.
|
|
53 |
General |
su içinde olan |
streamful adj.
|
|
54 |
General |
zihin dışında var olan bir şeyin içinde |
in re adv.
|
|
55 |
General |
zihin dışında var olan bir şeyin içinde |
in rebus adv.
|
|
Proverb |
|
56 |
Proverb |
işin aslını içinde olan bilir |
only the wearer knows where the shoe pinches
|
|
57 |
Proverb |
işin içinde olan daha iyi bilir |
only the wearer knows where the shoe pinches
|
|
Colloquial |
|
58 |
Colloquial |
işin içinde olan |
down-and-dirty adj.
|
|
Idioms |
|
59 |
Idioms |
içinde tavuk kanı olan torba |
cackle-bladder n.
|
|
60 |
Idioms |
kısa zaman içinde ölecek durumda olan sıska at ya da inek |
crow bait n.
|
|
61 |
Idioms |
hristiyanlık mezhepleriyle fikir ayrılığı içinde olan kişi |
autem cackler [obsolete] n.
|
|
62 |
Idioms |
hristiyanlık mezhepleriyle fikir ayrılığı içinde olan kişi |
autem prickear [obsolete] n.
|
|
63 |
Idioms |
içinde kötülük olan kimse |
a rotten egg n.
|
|
64 |
Idioms |
içinde bit yeniği olan |
fishy adj.
|
|
65 |
Idioms |
birinin avucunun içinde olan |
putty in someone's hands adj.
|
|
66 |
Idioms |
varlık içinde olan |
rolling in the dough expr.
|
|
67 |
Idioms |
gergin/kaygılı bir bekleyiş içinde olan |
on the anxious seat expr.
|
|
68 |
Idioms |
önemli olan insanın içinde sahip olduğudur |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
69 |
Idioms |
önemli olan insanın içinde sahip olduğudur |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
Poetic/Literary |
|
70 |
Poetic/Literary |
gölgeler içinde olan |
adumbral adj.
|
|
Trade/Economic |
|
71 |
Trade/Economic |
çeşitli alıcıların bir satıcıya olan ve bir yıl içinde tahsil edilmesi beklenen borçların toplamı |
accounts receivable n.
|
|
72 |
Trade/Economic |
durgunluk içinde enflasyona neden olan durum |
stagflation n.
|
|
73 |
Trade/Economic |
hala durgunluk/kriz içinde olan ekonomi |
still-depressed economy n.
|
|
74 |
Trade/Economic |
içinde vergisi olan fiyat |
price inclusive of tax n.
|
|
75 |
Trade/Economic |
yapılış özelliği dolayısıyla zaman içinde her an geçerli olan bir özdeşlik |
accounting identity n.
|
|
76 |
Trade/Economic |
durgunluk içinde enflasyona neden olan |
stagflationary adj.
|
|
77 |
Trade/Economic |
ev içinde olan |
indoor adj.
|
|
78 |
Trade/Economic |
para sıkıntısı içinde olan |
embarrassed adj.
|
|
|
79 |
Trade/Economic |
mümkün olan en kısa süre içinde |
as promptly as practicable expr.
|
|
Law |
|
80 |
Law |
füru hısımlığı içinde olan (aile) |
in the descending line expr.
|
|
Politics |
|
81 |
Politics |
kendi içinde yeni üye seçme hakkına sahip olan meclis |
self-perpetuating board n.
|
|
82 |
Politics |
sistem içinde önemi olan gelişmiş ülkeler |
systemically important advanced countries n.
|
|
83 |
Politics |
belirli günlere yayılmış olan tasarı görüşmesinin belirlenen gün içinde bitmesi gereken bölümünün gün sonunda müzakereye kapanması |
closure by compartment n.
|
|
84 |
Politics |
içinde anarşi olan |
anarchal adj.
|
|
85 |
Politics |
içinde anarşi olan |
anarchial adj.
|
|
86 |
Politics |
içinde anarşi olan |
anarchistic adj.
|
|
Tourism |
|
87 |
Tourism |
belirli bir dönem içinde seyahat için geçerli olan bilet |
season ticket n.
|
|
88 |
Tourism |
içinde banyo olan oda |
ensuite shower n.
|
|
Technical |
|
89 |
Technical |
dişli grubu ve üretici bölümü tek bir komponent içinde olan ve uçak motorundan aldığı dönüyle elektrik üreten jeneratör |
integrated drive generator n.
|
|
90 |
Technical |
saat mekanizmasında içinde zemberek olan silindir |
barrel n.
|
|
91 |
Technical |
sıvı içinde batma eğiliminde olan |
non-buoyant adj.
|
|
Informatics |
|
92 |
Informatics |
içinde hesap numaraları ve şifreler olan belgeleri çöp kutusunda arama |
dumptruck n.
|
|
Mechanic |
|
93 |
Mechanic |
gaz konteynerleri kabin, gondol ve motorları içeren sabit kumaş kaplı çerçeve içinde olan |
rigid adj.
|
|
Construction |
|
94 |
Construction |
içinde boşluk olan |
hollow adj.
|
|
Lighting |
|
95 |
Lighting |
içinde metalik tungsten filamanı olan akkor lamba |
tungsten lamp n.
|
|
Furniture |
|
96 |
Furniture |
içinde biri kötü hava koşulları diğeri ise iyi hava koşullarını bildiren iki insan olan bir maket ev |
weather house n.
|
|
Automotive |
|
97 |
Automotive |
içinde uzunlamasına oturma yerleri olan, üstü açık gezi aracı |
char-a-bancs n.
|
|
98 |
Automotive |
içinde oturma bankları olan uzun, iki yanı açık araç |
chars–á-bancs n.
|
|
Railway |
|
99 |
Railway |
içinde restoranı olan tren vagonu |
diner n.
|
|
Aeronautic |
|
100 |
Aeronautic |
dişli grubu ve üretici bölümü tek bir komponent içinde olan ve uçak motorundan aldığı dönüyle elektr |
integrated drive generator n.
|
|
Marine |
|
101 |
Marine |
içinde su olan havuz |
wet dock n.
|
|
Mining |
|
102 |
Mining |
içinde fosil, metal, değerli taş, kristal veya çakıl gömülü olan doğal madde |
matrix n.
|
|
Medical |
|
103 |
Medical |
karın içinde biriken fazladan olan sıvı |
acites n.
|
|
104 |
Medical |
gastrointestinal kanalın içinde olan |
enteral adj.
|
|
Anatomy |
|
105 |
Anatomy |
lenf damarının içinde olan |
endolymphangial adj.
|
|
Dentistry |
|
106 |
Dentistry |
kökleri alveol kemiği içinde dişleri olan |
thecodont n.
|
|
Physiology |
|
107 |
Physiology |
vücut hücreleri içinde saklı olan antijenlere bağlı enfeksiyonları ortadan kaldırarak organizmayı koruyan bağışıklık yanıtı |
cell-mediated immune response n.
|
|
108 |
Physiology |
vücut hücreleri içinde saklı olan antijenlere bağlı enfeksiyonları ortadan kaldırarak organizmayı koruyan bağışıklık yanıtı |
cellular immune response n.
|
|
109 |
Physiology |
göz içinde olan |
entoptic adj.
|
|
Pathology |
|
110 |
Pathology |
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon |
type I allergic reaction n.
|
|
111 |
Pathology |
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon |
immediate allergy n.
|
|
112 |
Pathology |
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon |
atopic allergy n.
|
|
113 |
Pathology |
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon |
atopy n.
|
|
114 |
Pathology |
kist içinde olan |
cysted adj.
|
|
Gastronomy |
|
115 |
Gastronomy |
içinde kuru meyveler olan, somun şeklinde kek |
teabread n.
|
|
116 |
Gastronomy |
içinde kuru meyveler olan, somun şeklinde kek |
tea bread n.
|
|
117 |
Gastronomy |
içinde frenk üzümü, kuş üzümü ve şekerleme olan, üzerine çapraz şekil verilen hamur işi |
banbury cake n.
|
|
118 |
Gastronomy |
içinde çin mantısı olan çorba |
won ton n.
|
|
119 |
Gastronomy |
içinde çin mantısı olan çorba |
wonton n.
|
|
120 |
Gastronomy |
içinde çin mantısı olan çorba |
wonton soup n.
|
|
121 |
Gastronomy |
genellikle içinde küçük bir hediye veya şeker olan noel oyuncağı |
cracker n.
|
|
Math |
|
122 |
Math |
aynı daire içinde olan |
concyclic adj.
|
|
123 |
Math |
aynı daire içinde olan |
cocyclic adj.
|
|
Biology |
|
124 |
Biology |
bazı birgözelilerde içinde kıl benzeri iğne olan küçük kese |
trichocyst n.
|
|
125 |
Biology |
topluluk halinde yaşayıp üreme ve yavru bakımında işbirliği içinde olan |
eusocial adj.
|
|
126 |
Biology |
hücre çekirdeğinin boyanabilen biyolojik esas maddesi içinde olan proteinlerin (histone) niteliğinde olmayan |
nonhistone adj.
|
|
127 |
Biology |
belirli bir bölgede veya dönemde yaşamış, özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde bulunup çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar ile ilişkili |
megafaunal adj.
|
|
Marine Biology |
|
128 |
Marine Biology |
balığın suyun içinde dengede durabilmesini sağlayan içinde gaz dolu olan organ |
air bladder n.
|
|
129 |
Marine Biology |
balığın suyun içinde dengede durabilmesini sağlayan içinde gaz dolu olan organ |
swim bladder n.
|
|
130 |
Marine Biology |
çift kabuklu bir kabuk içinde karides benzeri gövdesi olan küçük tuzlu ve tatlı su kabukluları |
mussel shrimp n.
|
|
131 |
Marine Biology |
çift kabuklu bir kabuk içinde karides benzeri gövdesi olan küçük tuzlu ve tatlı su kabukluları |
seed shrimp n.
|
|
Astronomy |
|
132 |
Astronomy |
içinde ikili yıldız sistemi olan gaz |
common envelope n.
|
|
133 |
Astronomy |
merkür yörüngesi içinde olan |
intramercurial adj.
|
|
134 |
Astronomy |
merkür yörüngesi içinde olan |
intramercurian adj.
|
|
Zoology |
|
135 |
Zoology |
vücut ısısı içinde bulunduğu ortama tabi olan canlı |
poikilotherm n.
|
|
136 |
Zoology |
vücut ısısı içinde bulunduğu ortama tabi olan canlı |
ectotherm n.
|
|
137 |
Zoology |
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlara verilen ad |
megafauna n.
|
|
Botanic |
|
138 |
Botanic |
mercan kırmızısı taç yaprakları içinde küme halinde sarı ercikleri olan güney afrika bitkisi |
cape tulip (haemanthus coccineus) n.
|
|
139 |
Botanic |
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki |
climbing bittersweet n.
|
|
140 |
Botanic |
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki |
false bittersweet n.
|
|
141 |
Botanic |
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki |
shrubby bittersweet n.
|
|
142 |
Botanic |
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki |
staff vine n.
|
|
143 |
Botanic |
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki |
bittersweet n.
|
|
144 |
Botanic |
ot öbekleri içinde büyüyen ve yumuşak yaprakları olan bir amerikan yem bitkisi |
redtop (calamagrostis canadensis) n.
|
|
145 |
Botanic |
devon döneminden triyasik dönemine kadar olan türleri içinde bulunduran geniş bir fosilleşmiş eğrelti otu cinsi |
neuropteris n.
|
|
146 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
alehoof (nepeta hederaceae) n.
|
|
147 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
runaway robin n.
|
|
148 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
ground ivy n.
|
|
149 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
glechoma hederaceae n.
|
|
150 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
gill-over-the-ground n.
|
|
151 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
field balm n.
|
|
152 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
creeping charlie n.
|
|
153 |
Botanic |
doğu hindistan'a özgü bir ağacın pamuk kıyafet yapımında kullanılan ve içinde siyahımsı reçineli suyu olan kabuklu yemişi |
marking nut n.
|
|
154 |
Botanic |
erkeklik organı pistil içinde olan bitki |
gynander n.
|
|
155 |
Botanic |
erkeklik organı pistil içinde olan bir bitki sınıfı |
gynandria n.
|
|
156 |
Botanic |
tohum ve sporları kapsül içinde olan |
capsulate adj.
|
|
157 |
Botanic |
tohum ve sporları kapsül içinde olan |
capsulated adj.
|
|
158 |
Botanic |
erkeklik organı pistil içinde olan |
gynandrian adj.
|
|
Breeding |
|
159 |
Breeding |
içinde hayvan beslenebilen ve kapısı olan üstü kapalı ahır |
loosebox n.
|
|
Forestry |
|
160 |
Forestry |
içinde solucanlarca açılan küçük tüneller olan (ağaç) |
wormy adj.
|
|
161 |
Forestry |
içinde yapay olarak açılmış küçük tüneller olan (ağaç) |
wormy adj.
|
|
Social Sciences |
|
162 |
Social Sciences |
bilgi açlığı içinde olan ve sürekli anlamda bilgi tüketen organizma |
informavore n.
|
|
History |
|
163 |
History |
19. yüzyılda popüler olan içinde şiir ve düzyazı parçaları ile gravür barındıran bir tür edebi albüm |
keepsake n.
|
|
Archaeology |
|
164 |
Archaeology |
içinde önemli bir kişinin gömüt bölmesi olan |
chambered adj.
|
|
Religious |
|
165 |
Religious |
tam görüş birliği içinde olan itibar sahibi kilise üyeleri |
faithful n.
|
|
Philosophy |
|
166 |
Philosophy |
doğal bir düzende uyum içinde yaşamaya karşı olan |
antilife adj.
|
|
Geography |
|
167 |
Geography |
içinde çok ada olan deniz |
archipelago n.
|
|
168 |
Geography |
içinde az bitki ve organizma bulunup derin kısımları oksijen bakımından zengin olan (göl) |
oligotrophic adj.
|
|
Geology |
|
169 |
Geology |
katılaşmış lav içinde olup aynı püskürük kayacın parçası olan (volkanik parçacık) |
cognate adj.
|
|
Military |
|
170 |
Military |
içinde keskin nişancının saklandığı, kamufle edilmiş bir kapağı veya örtüsü olan tek kişilik siper |
spider hole n.
|
|
Hunting |
|
171 |
Hunting |
namlu içinde dönmemesi için çıkıntılı demir cıvatası olan yuvarlak mermi |
nail ball n.
|
|
Basketball |
|
172 |
Basketball |
aynı sene içinde hem ülkesinin liginde şampiyon olan hem ulusal basketbol kupasını kazanan hem de avrupa'da euroleague'i kazanıp üçleme yapan basketbol takımı |
triple crown n.
|
|
Art |
|
173 |
Art |
içinde resim malzemeleri olan küçük kutu |
thumb box n.
|
|
Archaic |
|
174 |
Archaic |
(edebiyat) içinde gerçek payı olan kısa alegorik hikaye |
similitude n.
|
|
175 |
Archaic |
karşılıklı ilişki içinde olan |
relative adj.
|
|
Entomology |
|
176 |
Entomology |
larvaları şarap, elma şarabı ve diğer fermente içkilerin içinde yaşayan, piophila cinsinden olan iki kanatlı küçük bir sinek |
wine fly n.
|
|
177 |
Entomology |
corrodentia şubesinden olan ağaç kabuklarının altında, duvarların içinde ve eski kitap ve kağıtların arasında yaşayan küçük kanatsız böcekler |
wood louse n.
|
|
178 |
Entomology |
corrodentia şubesinden olan, ağaç kabuklarının altında, duvarların içinde ve eski kitap ve kağıtların arasında yaşayan küçük kanatsız böcekler |
woodlouse n.
|
|
179 |
Entomology |
kanatlarında içinde farklı renkte iki nokta bulunan göz benzeri bir benek olan (kelebek) |
bipupillate adj.
|
|
Slang |
|
180 |
Slang |
pokerde içinde iki 9 olan ilk el |
german virgin n.
|
|
181 |
Slang |
içinde eroin olan krek/taş kokain |
moonrock n.
|
|
British Slang |
|
182 |
British Slang |
üstü başı pislik içinde olan kimse |
mucky pup n.
|
|