içinde olan - Turkish English Dictionary
History

içinde olan



Meanings of "içinde olan" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
General
içinde olan implicit in adj.
içinde olan ingredient adj.

Meanings of "içinde olan" with other terms in English Turkish Dictionary : 182 result(s)

Turkish English
General
bir araba içinde seyahat etmek için bir araya gelmiş olan insanlar carpool n.
saklı olan anlam (bir şeyin içinde) implication n.
bir insanın içinde olan cin ruhu familiar spirit n.
içinde gerçek payı olan kısa alegorik hikaye parable n.
ihtiyaç içinde olan needer n.
dünya içinde olan intramundane n.
çocuklara içinde sürpriz hediyeler olan toplar veren makine gacha n.
bir kutlama ya da yıldönümü için içinde not olan bir kutu dolusu şeker veya çikolata candygram n.
içinde kibrit yakmaya yarayan kav olan kutu touch-box n.
içinde kibrit yakmaya yarayan kav olan kutu touchbox n.
el işi projelerinde göz olarak kullanılan içinde oynar bir göz bebeği parçası olan plastik diskler googly eyes n.
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar üzerine yazılmış bilimsel eser megafauna n.
genellikle içinde küçük bir hediye veya şeker olan bir noel oyuncağı cracker bonbon n.
genellikle içinde küçük bir hediye veya şeker olan bir noel oyuncağı snapper n.
(blastuladan gastrula oluşumunda) önceden katı olan yapının içinde boşluk oluşacak şekilde katlanmak invaginate v.
acele içinde olan hurried adj.
gözyaşları içinde olan tearful adj.
ev içinde olan indoor adj.
merak içinde olan worried adj.
içinde var olan built in adj.
yıpranmış giysiler içinde olan threadbare adj.
darlık içinde olan narrow adj.
düğüm içinde olan tangly adj.
içinde balık tadı olan fishy adj.
gölgeler içinde olan shadowy adj.
içinde nikel olan nickeliferous adj.
içinde civciv olan hatchable adj.
içinde var olan inbuilt adj.
içinde var olan in-built adj.
büyük bir üzüntü içinde olan grief-stricken adj.
güç arayışı içinde olan power-seeking adj.
büyük acele içinde olan tearing adj.
beklenti içinde olan anticipative adj.
beklenti içinde olan prevenient adj.
sükûnet içinde olan asleep adj.
bir dizinin içinde olan en suite adj.
bir dizinin içinde olan en suite adj.
uyum içinde olan unisonant adj.
değişim içinde olan vicissitudinary adj.
değişim içinde olan vicissitudinous adj.
içinde boşluk olan hollow-hearted adj.
içinde bozulmuş bir nokta olan hollow-hearted adj.
düzen içinde olan right-side up adj.
düzen içinde olan right-side-up adj.
uyum ve bütünlük içinde olan one adj.
karışıklık içinde olan disordered adj.
gizli bir çalışma içinde olan closet adj.
manevi tatminsizlik veya eziyet içinde olan faustian adj.
ihtilaf içinde olan dichotomous adj.
işbirliği içinde olan cooperant adj.
ipek giysiler içinde olan silken adj.
utanç içinde olan smarting adj.
su içinde olan streamful adj.
zihin dışında var olan bir şeyin içinde in re adv.
zihin dışında var olan bir şeyin içinde in rebus adv.
Proverb
işin aslını içinde olan bilir only the wearer knows where the shoe pinches
işin içinde olan daha iyi bilir only the wearer knows where the shoe pinches
Colloquial
işin içinde olan down-and-dirty adj.
Idioms
içinde tavuk kanı olan torba cackle-bladder n.
kısa zaman içinde ölecek durumda olan sıska at ya da inek crow bait n.
hristiyanlık mezhepleriyle fikir ayrılığı içinde olan kişi autem cackler [obsolete] n.
hristiyanlık mezhepleriyle fikir ayrılığı içinde olan kişi autem prickear [obsolete] n.
içinde kötülük olan kimse a rotten egg n.
içinde bit yeniği olan fishy adj.
birinin avucunun içinde olan putty in someone's hands adj.
varlık içinde olan rolling in the dough expr.
gergin/kaygılı bir bekleyiş içinde olan on the anxious seat expr.
önemli olan insanın içinde sahip olduğudur it's what's inside that counts [cliché] expr.
önemli olan insanın içinde sahip olduğudur it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
Poetic/Literary
gölgeler içinde olan adumbral adj.
Trade/Economic
çeşitli alıcıların bir satıcıya olan ve bir yıl içinde tahsil edilmesi beklenen borçların toplamı accounts receivable n.
durgunluk içinde enflasyona neden olan durum stagflation n.
hala durgunluk/kriz içinde olan ekonomi still-depressed economy n.
içinde vergisi olan fiyat price inclusive of tax n.
yapılış özelliği dolayısıyla zaman içinde her an geçerli olan bir özdeşlik accounting identity n.
durgunluk içinde enflasyona neden olan stagflationary adj.
ev içinde olan indoor adj.
para sıkıntısı içinde olan embarrassed adj.
mümkün olan en kısa süre içinde as promptly as practicable expr.
Law
füru hısımlığı içinde olan (aile) in the descending line expr.
Politics
kendi içinde yeni üye seçme hakkına sahip olan meclis self-perpetuating board n.
sistem içinde önemi olan gelişmiş ülkeler systemically important advanced countries n.
belirli günlere yayılmış olan tasarı görüşmesinin belirlenen gün içinde bitmesi gereken bölümünün gün sonunda müzakereye kapanması closure by compartment n.
içinde anarşi olan anarchal adj.
içinde anarşi olan anarchial adj.
içinde anarşi olan anarchistic adj.
Tourism
belirli bir dönem içinde seyahat için geçerli olan bilet season ticket n.
içinde banyo olan oda ensuite shower n.
Technical
dişli grubu ve üretici bölümü tek bir komponent içinde olan ve uçak motorundan aldığı dönüyle elektrik üreten jeneratör integrated drive generator n.
saat mekanizmasında içinde zemberek olan silindir barrel n.
sıvı içinde batma eğiliminde olan non-buoyant adj.
Informatics
içinde hesap numaraları ve şifreler olan belgeleri çöp kutusunda arama dumptruck n.
Mechanic
gaz konteynerleri kabin, gondol ve motorları içeren sabit kumaş kaplı çerçeve içinde olan rigid adj.
Construction
içinde boşluk olan hollow adj.
Lighting
içinde metalik tungsten filamanı olan akkor lamba tungsten lamp n.
Furniture
içinde biri kötü hava koşulları diğeri ise iyi hava koşullarını bildiren iki insan olan bir maket ev weather house n.
Automotive
içinde uzunlamasına oturma yerleri olan, üstü açık gezi aracı char-a-bancs n.
içinde oturma bankları olan uzun, iki yanı açık araç chars–á-bancs n.
Railway
içinde restoranı olan tren vagonu diner n.
Aeronautic
dişli grubu ve üretici bölümü tek bir komponent içinde olan ve uçak motorundan aldığı dönüyle elektr integrated drive generator n.
Marine
içinde su olan havuz wet dock n.
Mining
içinde fosil, metal, değerli taş, kristal veya çakıl gömülü olan doğal madde matrix n.
Medical
karın içinde biriken fazladan olan sıvı acites n.
gastrointestinal kanalın içinde olan enteral adj.
Anatomy
lenf damarının içinde olan endolymphangial adj.
Dentistry
kökleri alveol kemiği içinde dişleri olan thecodont n.
Physiology
vücut hücreleri içinde saklı olan antijenlere bağlı enfeksiyonları ortadan kaldırarak organizmayı koruyan bağışıklık yanıtı cell-mediated immune response n.
vücut hücreleri içinde saklı olan antijenlere bağlı enfeksiyonları ortadan kaldırarak organizmayı koruyan bağışıklık yanıtı cellular immune response n.
göz içinde olan entoptic adj.
Pathology
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon type I allergic reaction n.
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon immediate allergy n.
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon atopic allergy n.
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon atopy n.
kist içinde olan cysted adj.
Gastronomy
içinde kuru meyveler olan, somun şeklinde kek teabread n.
içinde kuru meyveler olan, somun şeklinde kek tea bread n.
içinde frenk üzümü, kuş üzümü ve şekerleme olan, üzerine çapraz şekil verilen hamur işi banbury cake n.
içinde çin mantısı olan çorba won ton n.
içinde çin mantısı olan çorba wonton n.
içinde çin mantısı olan çorba wonton soup n.
genellikle içinde küçük bir hediye veya şeker olan noel oyuncağı cracker n.
Math
aynı daire içinde olan concyclic adj.
aynı daire içinde olan cocyclic adj.
Biology
bazı birgözelilerde içinde kıl benzeri iğne olan küçük kese trichocyst n.
topluluk halinde yaşayıp üreme ve yavru bakımında işbirliği içinde olan eusocial adj.
hücre çekirdeğinin boyanabilen biyolojik esas maddesi içinde olan proteinlerin (histone) niteliğinde olmayan nonhistone adj.
belirli bir bölgede veya dönemde yaşamış, özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde bulunup çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar ile ilişkili megafaunal adj.
Marine Biology
balığın suyun içinde dengede durabilmesini sağlayan içinde gaz dolu olan organ air bladder n.
balığın suyun içinde dengede durabilmesini sağlayan içinde gaz dolu olan organ swim bladder n.
çift kabuklu bir kabuk içinde karides benzeri gövdesi olan küçük tuzlu ve tatlı su kabukluları mussel shrimp n.
çift kabuklu bir kabuk içinde karides benzeri gövdesi olan küçük tuzlu ve tatlı su kabukluları seed shrimp n.
Astronomy
içinde ikili yıldız sistemi olan gaz common envelope n.
merkür yörüngesi içinde olan intramercurial adj.
merkür yörüngesi içinde olan intramercurian adj.
Zoology
vücut ısısı içinde bulunduğu ortama tabi olan canlı poikilotherm n.
vücut ısısı içinde bulunduğu ortama tabi olan canlı ectotherm n.
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlara verilen ad megafauna n.
Botanic
mercan kırmızısı taç yaprakları içinde küme halinde sarı ercikleri olan güney afrika bitkisi cape tulip (haemanthus coccineus) n.
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki climbing bittersweet n.
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki false bittersweet n.
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki shrubby bittersweet n.
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki staff vine n.
sarı kapsüllerin içinde parlak kırmızı tohumları olan kuzey amerika'ya özgü bir bitki bittersweet n.
ot öbekleri içinde büyüyen ve yumuşak yaprakları olan bir amerikan yem bitkisi redtop (calamagrostis canadensis) n.
devon döneminden triyasik dönemine kadar olan türleri içinde bulunduran geniş bir fosilleşmiş eğrelti otu cinsi neuropteris n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki alehoof (nepeta hederaceae) n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki runaway robin n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki ground ivy n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki glechoma hederaceae n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki gill-over-the-ground n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki field balm n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki creeping charlie n.
doğu hindistan'a özgü bir ağacın pamuk kıyafet yapımında kullanılan ve içinde siyahımsı reçineli suyu olan kabuklu yemişi marking nut n.
erkeklik organı pistil içinde olan bitki gynander n.
erkeklik organı pistil içinde olan bir bitki sınıfı gynandria n.
tohum ve sporları kapsül içinde olan capsulate adj.
tohum ve sporları kapsül içinde olan capsulated adj.
erkeklik organı pistil içinde olan gynandrian adj.
Breeding
içinde hayvan beslenebilen ve kapısı olan üstü kapalı ahır loosebox n.
Forestry
içinde solucanlarca açılan küçük tüneller olan (ağaç) wormy adj.
içinde yapay olarak açılmış küçük tüneller olan (ağaç) wormy adj.
Social Sciences
bilgi açlığı içinde olan ve sürekli anlamda bilgi tüketen organizma informavore n.
History
19. yüzyılda popüler olan içinde şiir ve düzyazı parçaları ile gravür barındıran bir tür edebi albüm keepsake n.
Archaeology
içinde önemli bir kişinin gömüt bölmesi olan chambered adj.
Religious
tam görüş birliği içinde olan itibar sahibi kilise üyeleri faithful n.
Philosophy
doğal bir düzende uyum içinde yaşamaya karşı olan antilife adj.
Geography
içinde çok ada olan deniz archipelago n.
içinde az bitki ve organizma bulunup derin kısımları oksijen bakımından zengin olan (göl) oligotrophic adj.
Geology
katılaşmış lav içinde olup aynı püskürük kayacın parçası olan (volkanik parçacık) cognate adj.
Military
içinde keskin nişancının saklandığı, kamufle edilmiş bir kapağı veya örtüsü olan tek kişilik siper spider hole n.
Hunting
namlu içinde dönmemesi için çıkıntılı demir cıvatası olan yuvarlak mermi nail ball n.
Basketball
aynı sene içinde hem ülkesinin liginde şampiyon olan hem ulusal basketbol kupasını kazanan hem de avrupa'da euroleague'i kazanıp üçleme yapan basketbol takımı triple crown n.
Art
içinde resim malzemeleri olan küçük kutu thumb box n.
Archaic
(edebiyat) içinde gerçek payı olan kısa alegorik hikaye similitude n.
karşılıklı ilişki içinde olan relative adj.
Entomology
larvaları şarap, elma şarabı ve diğer fermente içkilerin içinde yaşayan, piophila cinsinden olan iki kanatlı küçük bir sinek wine fly n.
corrodentia şubesinden olan ağaç kabuklarının altında, duvarların içinde ve eski kitap ve kağıtların arasında yaşayan küçük kanatsız böcekler wood louse n.
corrodentia şubesinden olan, ağaç kabuklarının altında, duvarların içinde ve eski kitap ve kağıtların arasında yaşayan küçük kanatsız böcekler woodlouse n.
kanatlarında içinde farklı renkte iki nokta bulunan göz benzeri bir benek olan (kelebek) bipupillate adj.
Slang
pokerde içinde iki 9 olan ilk el german virgin n.
içinde eroin olan krek/taş kokain moonrock n.
British Slang
üstü başı pislik içinde olan kimse mucky pup n.