Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | kararmış | darkened adj. | ||
At the end of April, the water of the Yellow River had darkened. Nisan ayının sonunda Sarı Nehir'in suyu kararmıştı. More Sentences |
||||
General | kararmış | blackened adj. | ||
Other unhealthy results of smoking included blackened smokers' lungs and rotten teeth. Sigaranın diğer sağlıksız sonuçları arasında sigara içenlerin kararmış akciğerleri ve çürümüş dişleri yer alıyordu. More Sentences |
||||
General | kararmış | dimmed adj. | ||
General | kararmış | nighted adj. | ||
General | kararmış | infuscate adj. | ||
General | kararmış | infuscated adj. | ||
General | kararmış | corked adj. | ||
Technical | ||||
Technical | kararmış | ustulate adj. | ||
Computer | ||||
Computer | kararmış | highlighted adj. | ||
Computer | kararmış | dimmed adj. |