lunch - Turkish English Dictionary
History

lunch

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "lunch" in Turkish English Dictionary : 17 result(s)

English Turkish
Common Usage
lunch n. öğle yemeği
General
lunch n. tümsek
lunch n. öğlen yemeği
lunch n. hafif atıştırmalık
lunch n. ara öğün
lunch n. öğle vakti
lunch n. öğle yemeği vakti
lunch n. restoran
lunch n. lokanta
lunch n. hafif yemek
lunch v. öğle yemeği yemek
lunch v. gün ortasında yemek yemek
lunch v. öğle yemeği vermek
lunch v. öğle yemeği almak
lunch v. öğle yemeği ısmarlamak
Gastronomy
lunch n. öğle yemeği
Sport
lunch n. (kriket) devre arası

Meanings of "lunch" with other terms in English Turkish Dictionary : 258 result(s)

English Turkish
General
early lunch n. erken öğle yemeği
working lunch n. iş görüşmesi yapılan öğle yemeği
lunch break n. öğle tatili
lunch break n. öğle arası
basket lunch n. piknik
lunch hour n. öğle tatili
lunch box n. beslenme çantası
lunch counter n. büfe
lunch rooms n. restoranlar
lunch time n. öğle yemeği zamanı
potluck lunch n. davetlilerin kendi yiyeceklerini getirdikleri yemek
potluck lunch n. yardımlaşmalı yemek
packed lunch n. paketlenmiş öğle yemeği
sack lunch n. paketlenmiş öğle yemeği
lunch money n. öğle yemeği parası
lunch service n. öğle yemeği servisi
a big lunch n. zengin bir öğle yemeği
a rich lunch n. zengin bir öğle yemeği
lunch pail n. beslenme çantası
lunch kit n. beslenme çantası
lunch counter n. amerikan bar tarzı ufak amerikan restaurantı
bag lunch n. evde hazırlanıp getirilmiş öğle yemeği
bag lunch n. evden getirilmiş yemek
bag lunch n. evden getirilmiş öğle yemeği
bag lunch n. evde hazırlanıp getirilmiş yemek
bag lunch n. kesekağıdında öğle yemeği
lunch break n. yemek molası
ploughman's lunch n. genellikle ekmek peynir ve turşudan oluşan bir öğün
box lunch n. öğle yemeği kutusu
lunch [caribbean] n. beş çayı
lunch [caribbean] n. ikindi çayı
lunch [minnesota] n. küçük porsiyonlu yemek
lunch meat n. sosis
lunch meat n. jambon
lunch meat n. salam
lunch meat n. dilimlenerek soğuk servis edilen et ürünleri
lunch meat n. salam-sosis grubu ürünler
lunch meeting n. (öğle vakti gerçekleştirilen) yemekli iş toplantısı
lunch period n. öğle vakti
lunch period n. öğle yemeği vakti
play-lunch [new zealand] n. okul çocuklarının öğlene doğru yediği atıştırmalık
free lunch n. (eskiden bazı bar veya meyhanelerde) içki alanlara açık büfe şeklinde sunulan öğle yemeği
skip lunch v. öğle yemeğini yememek
have lunch v. öğle yemeği yemek
be out to lunch v. öğle yemeği yemeye çıkmış olmak
go out for lunch v. yemeğe çıkmak
have lunch together v. beraber öğle yemeği yemek
give lunch v. öğle yemeği vermek
offer lunch v. öğle yemeği vermek
hold a lunch v. öğle yemeği düzenlemek
be out to lunch v. öğle yemeği için dışarı çıkmak
take someone out to lunch v. birini öğle yemeğine götürmek/çıkarmak
pray over the dinner/lunch v. yemek için şükür duası etmek
eat lunch v. öğle yemeği yemek
have lunch break v. öğle tatiline girmek
have lunch break v. öğle arasına girmek
go on lunch break v. öğle tatiline girmek
go on lunch break v. öğle arasına girmek
take someone out to lunch v. birisini yemeğe çıkarmak
after-lunch adj. öğle yemeğinden sonra gerçekleşen
out to lunch adv. öğle yemeğinde
during lunch adv. öğle yemeği sırasında
over lunch adv. öğle yemeği sırasında
Phrasals
lunch off something v. bir şeyi öğle yemeği niyetine yemek
lunch off something v. bir şeyi öğle yemeği yapmak
lunch out v. (öğle yemeğini) dışarıda yemek
eat somebody's lunch [us] v. başka bir şirketin işini/pazar payını almak/götürmek
eat somebody's lunch [us] v. birinin payını almak
lunch off v. (bir şeyi) öğle yemeği yapmak
lunch off v. (bir şeyi) öğle yemeği niyetine/olarak yemek
lunch off v. öğle yemeğinde (bir şey) yemek
lunch off v. öğle yemeğini (bir şeyin) üstünde yemek
lunch off v. öğle yemeğini (bir şeyden) yemek
Phrases
at lunch expr. öğle yemeğinde
Proverb
there's no such thing as a free lunch her şeyin bir bedeli vardır
there ain't no such thing as a free lunch her şeyin bir bedeli vardır
Colloquial
quick lunch n. çabuk öğle yemeği
quick lunch n. hızlı öğle yemeği
hot lunch n. bir kurumda verilen öğlen yemeği (okul, ofis)
hot lunch n. öğlen yemeği
break for lunch v. öğle yemeği tatili vermek
do lunch v. birlikte öğlen yemeği yemek
do lunch v. birlikte öğlen yemeğine çıkmak
do lunch v. birlikte öğlen yemeğine gitmek
do lunch v. öğlen yemeği için buluşmak
lunch-blocking adj. birinin öğle yemeğine gitmesine engel olan (kimse)
otl (out to lunch) adj. öğlen yemeğinde
otl (out to lunch) adj. öğlen yemeği için dışarı çıkmış
some lunch expr. öğle yemeği için birşeyler
in a restaurant having lunch expr. restoranda öğle yemeği yerken
let's do the lunch thing expr. bir ara bir öğle yemeği yiyelim
let's do the lunch thing expr. bir ara öğlen yemeğinde buluşalım
we must do lunch sometime expr. bir ara mutlaka görüşelim
we must do lunch sometime expr. bir ara mutlaka birlikte bir öğlen yemeği yiyelim
we must do lunch sometime expr. bir ara mutlaka buluşalım
we have to do lunch sometime expr. bir ara bir öğle yemeği yiyelim
we have to do lunch sometime expr. bir ara mutlaka görüşelim
we have to do lunch sometime expr. bir ara mutlaka birlikte bir öğlen yemeği yiyelim
we have to do lunch sometime expr. bir ara mutlaka buluşalım
Idioms
a spot of lunch n. atıştırmalık
spot of lunch n. atıştırmalık
a spot of lunch n. hafif bir şeyler (yiyecek)
spot of lunch n. hafif bir şeyler (yiyecek)
a spot of lunch n. ağza atmalık
spot of lunch n. ağza atmalık
power lunch n. (öğle vaktindeki) iş yemeği
power lunch n. öğle yemeği şeklinde yapılan iş toplantısı
out to lunch n. aklı başında olmayan
out to lunch n. ahmak
ladies who lunch n. bütün vaktini sosyalleşerek geçiren kadınlar
ladies who lunch n. sürekli birlikte sosyalleşerek vakit geçiren kadınlar
ladies who lunch n. birlikte sosyalleşerek boş vakit dolduran zengin kadınlar
ladies who lunch n. yapacak işi olmayıp birlikte takılan zengin kadınlar
ladies who lunch n. günlerde/kahvaltılarda/öğlen yemeklerinde vakit geçiren zengin kadınlar
ladies who lunch n. çalışmayan ve tüm vaktini arkadaşlarıyla geçiren zengin kadınlar
ladies who lunch n. boş gezen zengin kadınlar
ladies who lunch n. işi gücü olmayan zengin kadınlar
ladies who lunch n. öğlen yemeklerinde buluşup vakit geçiren zengin kadınlar
a free lunch n. bedava şey
a free lunch n. ücretsiz şey
a free lunch n. beleş şey
a free lunch n. karşılıksız şey
a free lunch n. bağış
a free lunch n. hibe
free lunch n. bedava şey
free lunch n. ücretsiz şey
free lunch n. beleş şey
free lunch n. karşılıksız şey
free lunch n. bağış
free lunch n. hibe
fix (something) for breakfast/lunch/dinner v. kahvaltı/öğle yemeği/akşam yemeği için bir şeyler hazırlamak
be out to lunch v. aptalca davranmak
eat someone's lunch v. birisine karşı kazanmak
eat someone's lunch v. dövmek
have a liquid lunch v. öğle yemeğini içkiyle geçiştirmek
have a liquid lunch v. öğle yemeğinde yemek yemeden sadece içki içmek
be out to lunch v. tuhaf davranmak
eat someone's lunch v. yenmek
fix (something) for breakfast, lunch, dinner v. kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği için (bir şeyler) yapmak/ayarlamak
fix (something) for breakfast, lunch, dinner v. kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği için (bir şeyler) hazırlamak
fix (something) for breakfast, lunch, dinner v. kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği için (bir şeyler) yapıvermek
toss one’s lunch v. kusmak
toss one’s lunch v. yediklerini kusmak/çıkarmak
toss one’s lunch v. midesi/içi dışına çıkmak
out to lunch adj. kafasız
out to lunch adj. mecnun
out to lunch adj. kaçık
out to lunch adj. sersem
out to lunch adj. salak
otl (out to lunch) adj. dalgın
otl (out to lunch) adj. dikkatsiz
otl (out to lunch) adj. bihaber
otl (out to lunch) adj. aklı havada
otl (out to lunch) adj. aklı başka yerde
otl (out to lunch) adj. yok gibi
otl (out to lunch) adj. gerçek/dış dünyayla bağlantısı kesilmiş gibi
(there) ain't no free lunch expr. öyle bedavaya yok
(there) ain't no free lunch expr. öyle beleşe yok
(there) ain't no free lunch expr. her şeyin bir bedeli vardır
(there) ain't no free lunch expr. ne kadar ekmek o kadar köfte
(there) ain't no free lunch expr. yok öyle üç kuruşa beş köfte
out to lunch expr. dengesiz
out to lunch expr. deli
out to lunch expr. çılgın
out to lunch expr. çatlak
out to lunch expr. çıldırmış
there ain't no such thing as a free lunch expr. öyle beleşe/bedavaya olmaz
out to lunch expr. kalın kafalı
there's no such thing as a free lunch expr. öyle beleşe/bedavaya olmaz
out to lunch expr. üşütük
(there) ain't no free lunch expr. bedavaya yemek olmaz
(there) ain't no free lunch expr. emeksiz yemek olmaz
there is no free lunch expr. bedavaya yemek olmaz
there is no free lunch expr. emeksiz yemek olmaz
let's do lunch expr. buluşalım
let's do lunch expr. beraber öğlen yemeği yiyelim
let's do lunch expr. bir ara bir öğle yemeği yiyelim
let's do lunch expr. bir öğlen yemeğinde bir araya gelelim
tinstaafl (there is no such thing as a free lunch) expr. her şeyin bir bedeli var
tinstaafl (there is no such thing as a free lunch) expr. hayatta hiçbir şey bedava değildir
Informal
be out to lunch v. aklı başka yerde olmak
be out to lunch v. aklı yerinde olmamak
be out to lunch v. kafası pek çalışmamak
Speaking
enjoy your lunch interj. afiyet olsun
come by for lunch sometime expr. bir ara öğle yemeğine gel
there's no such thing as a free lunch expr. bedava yemek olmaz
what is for lunch today? expr. bugün öğle yemeğinde ne var?
there is no free lunch expr. bedava yemek olmaz
let's do lunch sometime expr. bir ara bir öğle yemeği yiyelim
there ain't no such thing as a free lunch expr. bedava yemek olmaz
I think that we should get lunch sometime expr. bir ara öğle yemeği yiyelim
what is for lunch today? expr. bugün yemekte ne var?
we'll have to do lunch sometime expr. bir ara bir öğle yemeği yiyelim
are we still on for lunch friday? expr. cuma günü öğle yemeğinde görüşüyoruz o zaman?
there is no such thing as a free meal/lunch expr. her şey karşılıklı
there ain't no such thing as a free lunch expr. hayatta hiçbir şey bedava değildir
tanstaafl (there ain't no such thing as a free lunch) expr. hayatta hiçbir şey bedava değildir
what do you have for lunch expr. öğle yemeğinde ne var?
what do you have for lunch expr. öğle yemeğinde ne yiyeceksin?
the lunch is ready expr. öğle yemeği hazır
what is for lunch? expr. ne yemek var?
where do you eat lunch? expr. öğle yemeğinizi nerede yiyorsunuz?
after the lunch expr. öğle yemeğinden sonra
where do you eat lunch? expr. öğle yemeğini nerede yiyorsun?
who did you have lunch with? expr. öğle yemeğini kiminle yedin?
what do you have for lunch expr. öğle yemeği olarak neyiniz var?
can I buy you lunch? expr. sana öğle yemeği ısmarlayabilir miyim?
can I buy you lunch? expr. sana öğle yemeği ısmarlayayım mı?
the lunch is ready expr. yemek hazır
how was the lunch? expr. yemek nasıldı?
what is for lunch? expr. yemekte ne var?
I'm going to have lunch with my friends expr. arkadaşlarımla öğle yemeği yiyeceğim
I usually eat chicken and potatoes for lunch expr. öğle yemeğinde genellikle tavuk ve patates yerim
I usually have chicken and potatoes for lunch expr. öğle yemeğinde genellikle tavuk ve patates yerim
Trade/Economic
working lunch n. çalışma yemeği
business lunch n. iş yemeği
working lunch n. iş yemeği
brown bag lunch n. resmi olmayan yemekli öğle toplantısı
Technical
lunch box n. sefer tası
lunch box n. yemek kabı
Computer
lunch box n. yemek kutusu
out to lunch expr. yemeğe çıktım
Food Engineering
lunch meats n. (salam gibi) yemeye hazır et
Gastronomy
lunch-box n. beslenme çantası
lunch box n. kumanya
lunch voucher n. yemek çeki
lunch ticket n. yemek fişi
the lunch was excellent expr. öğle yemeği mükemmeldi
Education
school lunch n. okul öğle yemeği
lunch lady [us] n. okul kafeteryası görevlisi (kadın)
Football
lunch time kick off n. öğlen maçı
Slang
liquid lunch mid-day n. gün ortası içki molası
liquid lunch mid-day n. günün ortasında içilen içki
cut lunch n. sandviç
counter lunch n. pub yemeği
three-martini lunch n. üç martinilik öğlen yemeği
three-martini lunch n. üç martinilik öğle yemeği
cut lunch commando n. yedek asker
eat someone's lunch v. birinin üstesinden gelmek
eat someone's lunch v. birini alt etmek
blow lunch v. kusmak
lose one's lunch v. kusmak
blow one's lunch v. kusmak
launch one's lunch v. kusmak
blow one's lunch v. yediklerini çıkarmak
lose one's lunch v. yediklerini çıkarmak
eat (one's) lunch v. (birini) yenmek
eat (one's) lunch v. (birini) mağlup etmek
eat (one's) lunch v. (birini) birini alt etmek
lose your lunch v. kusmak
lose your lunch v. yediklerini çıkarmak
who opened their lunch? expr. kim osurdu?
there ain't no such thing as a free lunch expr. yok öyle 3 kuruşa 5 köfte
British Slang
liquid lunch n. içki içmek için verilen öğle yemeği arası
out to lunch adj. kaçık
out to lunch expr. çılgın
out to lunch expr. deli
Modern Slang
a boxers lunch n. açlığını gidermek için kendi midesini yumruklama