yönünden - Turkish English Dictionary
History

yönünden



Meanings of "yönünden" in English Turkish Dictionary : 7 result(s)

Turkish English
General
yönünden from the point of prep.
yönünden in terms of prep.
yönünden for prep.
yönünden with regard prep.
yönünden from the standpoint of prep.
yönünden with respect prep.
Colloquial
yönünden fo prep.

Meanings of "yönünden" with other terms in English Turkish Dictionary : 180 result(s)

Turkish English
Common Usage
hız yönünden alt etmek outspeed v.
General
petrol yönünden zengin bölge oil field n.
petrol yönünden zengin bölge oilfield n.
petrol yönünden zengin oil rich n.
içerdiği yağ yönünden zengin oil rich n.
gramer yönünden yanlış cümle grammatically incorrect sentence n.
uygunluk sertifikası (yangın yönünden) certificate of fitness n.
(itibar veya şeref yönünden) düşkünlük fallenness n.
eşeysellik yönünden hem kadın hem erkek işlevi gösterebilme bipotentiality n.
sıra, yapı veya etki yönünden ters çevrilmiş şey opposite n.
taşıtların zarafet ve güzellikleri yönünden değerlendirildiği halka açık sergi ve yarışma concours délégance n.
vitamin yönünden zengin olmak be rich in vitamin v.
yönünden şanslı olmak be lucky about v.
yönünden zengin olmak abound in v.
yönünden şanslı olmak be lucky in respect of v.
yönünden şanslı olmak be lucky in terms of v.
besin yönünden zenginleştirmek enrich v.
yönünden sapmış deflected adj.
saat aksi yönünden dönerek çalışan lefthanded adj.
oksijen yönünden zengin oxygen-rich adj.
sağlık açısından/yönünden health-wise adj.
kaynak yönünden zengin resource-rich adj.
personel yönünden eksik veya yetersiz understrength adj.
vitamin yönünden zengin rich in vitamin adj.
lif yönünden zengin fiber-rich adj.
kaynak yönünden fakir resource-poor adj.
kaynak yönünden zayıf resource-poor adj.
yönünden sapmamış undeflected adj.
boyutu ve yapım biçimi yönünden bir yere uygun cabinet adj.
kireç yönünden zengin lime-rich adj.
protein yönünden zengin (yem) narrow adj.
besin yönünden zengin nutrient-rich adj.
gıda yönünden zengin nutrient-rich adj.
iş gücü yönünden yetersiz undermanned adj.
vitamin yönünden zengin vitamin-rich adj.
yakıt yönünden fakir lean adj.
altın yönünden zengin golden adj.
karmaşıklık yönünden gordion düğümü'ne benzer gordian adj.
parlaklık, renk veya biçim yönünden alevi andıran flaming adj.
av yönünden zengin preyful [obsolete] adj.
açısından yönünden from the stand point of adv.
kendi yönünden from one's perspective adv.
kendi yönünden from one's point of view adv.
sağlık açısından/yönünden healthwise adv.
besin açısından/yönünden nutritionally adv.
kalite yönünden in terms of quality adv.
kaynak yönünden zengin biçimde resourcefully adv.
çevrebilim yönünden ecologically adv.
Phrasals
yönünden zengin olmak teem in v.
yönünden zengin olmak pullulate with v.
tekneyi rüzgarın yönünden uzaklaştırmak bear off v.
tekneyi (bir şeyin) yönünden uzaklaştırmak bear off from (something) v.
bir şey açısından/yönünden zengin olmak abound in something v.
biri/bir şey açısından/yönünden zengin olmak abound with someone or something v.
yönünden yükselmek rise in v.
yönünden büyümek rise in v.
yönünden artmak rise in v.
(bir şey) yönünden yükselmek rise in (something) v.
(bir şey) yönünden büyümek rise in (something) v.
(bir şey) yönünden artmak rise in (something) v.
(gemi) rüzgar yönünden yaklaşmak bear down v.
(başka bir gemiye) rüzgar yönünden yaklaşmak bear down on v.
Phrases
kendi yönünden from one's viewpoint expr.
(bir şey) açısından/yönünden in terms of (something) expr.
… yönünden in terms of... expr.
… yönünden in ... terms expr.
Colloquial
bir şey yönünden ağır basmak heavy on v.
bir şey yönünden zengin strong on adj.
bir şey yönünden/bakımından güçlü strong on adj.
işe olumlu yönünden bakarsak to look at a positive side expr.
olaya iyi yönünden bakarsak to look at a positive side expr.
Idioms
ekonomi yönünden bağlılık/zorunluluk golden handcuffs n.
ekonomi yönünden bağlılık/zorunluluk velvet handcuffs n.
olaya iyi yönünden bakmak look on the bright side v.
(bir şey yönünden) zengin olmak pullulate with v.
(bir konunun anlaşılması yönünden) birini aşmak be over someone's head v.
(bir şey yönünden) zengin olmak abound in v.
yönünden zengin olmak teem in v.
(bir şey yönünden) zengin olmak teem in v.
(bir konunun anlaşılması yönünden) birini aşmak pass over someone's head v.
yönünden zengin olmak abound in v.
yönünden zengin olmak pullulate with v.
(bir konunun anlaşılması yönünden) birini aşmak go over someone's head v.
bir şey yönünden güçlü olmak be strong on something v.
bir şey yönünden dolu/bilgili olmak be strong on something v.
bir şey yönünden zengin olmak be strong on something v.
bir işin bir çok farklı yönünden sorumlu olmak be the chief cook and bottle washer v.
zeka yönünden yetersiz olmak have kangaroos in the top paddock [australia] v.
zeka yönünden yetersiz olmak have kangaroos one's the top paddock [australia] v.
...yönünden bol...yönünden dar/yetersiz long on something (and short on something else) adj.
...yönünden bol...yönünden dar/yetersiz long on one thing and short on another adj.
(bir şey) konusunda/yönünden zengin long on one thing and short on another adj.
(bir şey) konusunda/yönünden eksik kalmış long on one thing and short on another adj.
(bir şey) açısından/yönünden zengin rich in (something) adj.
(bir şey) yönünden eksik/yetersiz short on (something) (and long on something else) adj.
(bir şey) yönünden zengin/yeterli short on (something) (and long on something else) adj.
(sağlık yönünden) sapasağlam right as a trivet expr.
(sağlık yönünden) sapasağlam as right as a trivet expr.
Trade/Economic
bilgi yönünden etkin piyasa informationally efficient market n.
grevin işveren yönünden karşılığı lockout n.
gıda maddelerinin genel etiketleme ve beslenme yönünden etiketleme kuralları nutrition labelling for foodstuffs n.
kütlenin yaş, cinsiyet, eğitim gelir vb özellikleri yönünden bileşimi audience composition n.
şekil yönünden kontrol formal control n.
vergi yönünden sürekli yükümlü kişi ya da işletmenin sürekli bulunduğu ve işlerini yürüttüğü yer fiscal domicile n.
kabuklu deniz ürünlerini ekonomi yönünden inceleyen alan shellfishery n.
Law
zaman ve kişi yönünden sınırlayıcı kelimeler word of limitation n.
Insurance
sigortacı yönünden kötü riziko seçimi selection against the insurer n.
sigorta yönünden normal standardın altında düşünülen riziko under-average risk n.
geminin ağırlık yönünden kaldırma kapasitesi deadweight n.
Technical
elektronik donanımın güvenilirlik yönünden gerilme elemesi reliability stress screening of electronic hardware n.
karbonat yönünden zengin carbonate-rich n.
kara yönünden denize doğru esen rüzgar land breeze n.
oksijen yönünden zengin atmosfer oxygen-enriched atmosphere n.
vida veya dişlinin bir uçtan diğer uca bakıldığında eksenel yönünden sapması hand n.
silika yönünden zengin acid adj.
Marine
dalga yönünden esen rüzgar following wind n.
Mining
maden yönünden zengin yöre mining district n.
maden yönünden zengin yöre mining region n.
Medical
sellüloz yönünden zengin meyve ve sebzeler cellulose-rich fruits and vegetables n.
etkinlik yönünden opyuma veya türevlerine benzer opiate adj.
Physiology
fizyolojik veya farmakolojik etkileri yönünden morfine benzeyen ağrı giderici maddelere verilen ad opiate n.
Food Engineering
gıda maddelerinin genel etiketleme ve beslenme yönünden etiketleme kuralları nutrition labelling for foodstuffs n.
kalsiyum yönünden zengin rich in calcium adj.
kalsiyum yönünden zengin calcium-rich adj.
vitamin yönünden zengin vitamin-enriched adj.
Gastronomy
koyun veya sığırın omzuna yakın kısmında bulunan, kas dokusu yönünden zengin et mousepiece n.
Physics
azot ve fosfat yönünden zengin eutrophication n.
(diferansiyel) integrali yol yönünden bağımlı olan inexact adj.
Biology
bitkide uyaranın yönünden bağımsız gerçekleşen hareket nastic movement n.
şekil ve işlev yönünden gırtlağa benzeyen şey gullet n.
(protein) esas amino asit yönünden eksik incomplete adj.
Astronomy
dikey yüzeyi bulunup pusulanın dört ana yönünden herhangi birine doğrudan dönük olan (güneş saati) direct adj.
Botanic
yaralanmaya yanıt olarak bitkide uyaranın yönünden bağımsız gerçekleşen hareket traumatonasty n.
kireç yönünden zengin topraklarda yetişen bitki calcicole n.
eski dünya'da yaygın olarak yetiştirilen tohumları yağ yönünden zengin bir bitki american saffron (carthamus tinctorius) n.
eski dünya'da yaygın olarak yetiştirilen tohumları yağ yönünden zengin bir bitki safflower n.
avustralya'ya özgü, özellikle mazı tozu yönünden zengin çeşitli okaliptüs ağaçlarına verilen ad mallet n.
avustralya'ya özgü, özellikle mazı tozu yönünden zengin çeşitli okaliptüs ağaçlarına verilen ad mallet bark n.
avustralya'ya özgü, özellikle mazı tozu yönünden zengin çeşitli okaliptüs ağaçlarına verilen ad mallet wood n.
yağ yönünden zengin tohum oil-rich seed n.
dış uyaranın yönünden bağımsız (hareket) nastic adj.
Agriculture
enerji yönünden zengin yem energy rich feed n.
(iskoçya'nın highlands bölgesinin batısında) otlak ve ekilebilir arazi olarak kullanılan kumlu, çimenlik, kireç yönünden zengin toprak parçası machair [scotland] n.
Education
içerik yönünden zengin eğitim content-rich education n.
eğitim yönünden educationally adv.
Linguistics
(dil) görece uzun sözcük yönünden baskın polysynthetic adj.
Religious
islam dini yönünden helal veya haram olup olmadığı belli olmayan yiyecek mushbooh n.
(vika dininde) boynuzlu tanrı'nın üç yönünden birini temsil eden, oğlan çocuğu veya genç adam şeklinde tasvir edilen bir tanrı master n.
Environment
çevre yönünden duyarlı alan environmentally sensitive area n.
çevre yönünden elverişli enerji seçenekleri environmentally favorable energy options n.
su yönünden kıtlık çeken water-scarce adj.
Geography
kuzey yönünden esen fırtına northerly n.
güneybatı zimbabve'de, bulawayo'nun güneyinde yer alan granit yönünden zengin tepeler matopo hills n.
güneybatı zimbabve'de, bulawayo'nun güneyinde yer alan granit yönünden zengin tepeler matopos n.
basra körfezi kıyısında yer alıp petrol yönünden zengin ülkelere verilen ad gulf states n.
yıldız-poyraz yönünden esen (rüzgar) north-northeast adj.
yıldız-karayel yönünden esen (rüzgar) north-northwest adj.
yıldız-poyraz yönünden north-northeast adv.
yıldız-karayel yönünden north-northwest adv.
Meteorology
yıldız-poyraz yönünden esen rüzgar north-northeasterly n.
yıldız-poyraz yönünden gelen fırtına north-northeasterly n.
yıldız-karayel yönünden esen rüzgar north-northwesterly n.
yıldız-karayel yönünden gelen fırtına north-northwesterly n.
rüzgarın genel yönünden lokal olarak sapması slant of wind n.
Geology
okyanus tabanında bulunan, alüminyum yönünden zengin, bazalt benzeri magmatik veya volkanik bir kaya türü tholeiite n.
alüminyum yönünden zengin ve potasyum bakımından zayıf bir bazalt kayaç tholeiite n.
kil yönünden çok zengin olan ve yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak vertisol soil n.
kil yönünden çok zengin olan ve yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak vertisol n.
okyanus tabanında bulunan, alüminyum yönünden zengin, bazalt benzeri magmatik veya volkanik kaya türüyle ilgili tholeiitic adj.
okyanus tabanında bulunan, alüminyum yönünden zengin, bazalt benzeri magmatik veya volkanik kaya türüne benzeyen tholeiitic adj.
demir ve magnezyum yönünden zengin ancak silika miktarı az ultrabasic adj.
Sport
(golf) topa vuruş duruşunun ters yönünden vurmak pull v.
Baseball
topun normal yönünden saptığı atış bender n.
Music
ses yönünden zengin tonous adj.
Photography
(görseli) keskinlik yönünden yumuşatmak feather v.
Archaic
yönünden sapmış etki glance n.
yönünden sapmış darbe glance n.
Slang
zeka yönünden yetersiz kangaroos loose in the top paddock expr.
bilim kurgu hayranları arasında bilim kurgu hayranlarının diğer türlerin hayranlarına kıyasla zeka ve hayal gücü yönünden daha üstün olduklarına dair bir görüş/ifade fans are slans [dated] expr.
British Slang
karda (para yönünden) quids-in expr.