yapıcı - Turkish English Dictionary

yapıcı

Meanings of "yapıcı" in English Turkish Dictionary : 30 result(s)

Turkish English
Common Usage
yapıcı constructive adj.
One of them relates to the link between EU aid and the parties' playing a constructive role.
Bunlardan biri, AB yardımı ile tarafların yapıcı bir rol oynaması arasındaki bağlantıyla ilgilidir.

More Sentences
General
yapıcı maker n.
The true makers of history are the masses.
Tarihin gerçek yapıcıları kitlelerdir.

More Sentences
yapıcı constructive adj.
I would also like to thank the Conciliation Committee for its constructive work.
Uzlaştırma Komitesine de yapıcı çalışmaları için teşekkür ederim.

More Sentences
Law
yapıcı constructive adj.
Once again, I should like to thank Parliament for its contribution, which has been most constructive.
Bir kez daha Parlamento'ya son derece yapıcı olan katkıları için teşekkür etmek istiyorum.

More Sentences
Technical
yapıcı constructive adj.
This has happened following constructive cooperation with the shadow rapporteurs, whom I would thank, one and all.
Bu, gölge raportörlerle yapıcı bir işbirliğinin ardından gerçekleşti; kendilerine tek tek teşekkür ediyorum.

More Sentences
Construction
yapıcı constructive adj.
We need here a balanced relationship between constructive cooperation and justified criticism of details.
Burada yapıcı işbirliği ile detaylara ilişkin haklı eleştiriler arasında dengeli bir ilişkiye ihtiyacımız var.

More Sentences
General
yapıcı constructor n.
yapıcı wright n.
yapıcı builder n.
yapıcı monger n.
yapıcı actuator n.
yapıcı extructor n.
yapıcı creative adj.
yapıcı constitutive adj.
yapıcı positive adj.
yapıcı astructive [obsolete] adj.
yapıcı extructive adj.
yapıcı healthy adj.
yapıcı helpful adj.
yapıcı -monger suf.
Trade/Economic
yapıcı maker n.
yapıcı builder n.
Law
yapıcı constitutive adj.
Technical
yapıcı builder n.
Telecom
yapıcı actuator n.
Construction
yapıcı constructor n.
yapıcı builder n.
Marine Biology
yapıcı anabolic adj.
Linguistics
yapıcı agentive role n.
yapıcı agent n.

Meanings of "yapıcı" with other terms in English Turkish Dictionary : 184 result(s)

Turkish English
General
kanun yapıcı lawmaker n.
Sami isn't a lawmaker.
Sami kanun yapıcı değil.

More Sentences
politika yapıcı policymaker n.
The policymaker announced a new initiative to promote renewable energy.
Politika yapıcı, yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek amacıyla yeni bir girişim başlattığını duyurdu.

More Sentences
yapıcı katkı constructive contribution n.
I want first of all to thank you for your interesting and constructive contributions to this debate.
Öncelikle bu tartışmaya yaptığınız ilginç ve yapıcı katkılar için teşekkür etmek istiyorum.

More Sentences
yapıcı eleştiri constructive criticism n.
The rapporteur analyses the common position in the spirit of constructive criticism.
Raportör ortak tutumu yapıcı eleştiri ruhu içinde analiz etmektedir.

More Sentences
yapıcı diyalog constructive dialogue n.
Once again I would express my sincere thanks for the constructive dialogue that we have enjoyed.
Keyifle sürdürdüğümüz yapıcı diyalog için bir kez daha içten teşekkürlerimi ifade etmek isterim.

More Sentences
politika yapıcı policy-maker n.
This proposal does not take away the national responsibilities of the national policy-makers.
Bu öneri, ulusal politika yapıcıların ulusal sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır.

More Sentences
Trade/Economic
yapıcı yaklaşım constructive approach n.
I should also like to thank the Danish Presidency for its extremely sober and constructive approach so far.
Ayrıca Danimarka Dönem Başkanlığına bugüne kadarki son derece sağduyulu ve yapıcı yaklaşımı için teşekkür etmek isterim.

More Sentences
General
yapıcı metabolizma anabolism n.
yastık yapıcı bed former n.
bukle yapıcı curler n.
yapıcı hile constructive fraud n.
ilmek yapıcı looper n.
yapıcı matematik constructive mathematics n.
yapıcı ihlal constructive breach n.
kanun yapıcı lawgiver n.
eski düzeni tam anlamıyla yıkmadan, buna ek olarak yapıcı yenilikler getirmek isteyen reformist n.
yağ yapıcı seborrhoea n.
balya veya paket yapıcı wrapper n.
yapıcı övgü constructive compliment n.
yapıcı iltifat constructive compliment n.
yağ yapıcı seborrhea n.
endeks yapıcı index provider n.
yapıcı eleştiri constructive feedback n.
politika yapıcı kimse wonk n.
alkollü veya bağımlılık yapıcı maddelerden arınma detox n.
politika yapıcı policymaker n.
bakım yapıcı fixer-upper n.
yapıcı teoloji systematic theology n.
daha kafa yapıcı winier adj.
gaz yapıcı flatulent adj.
yapıcı metabolizmaya ait anabolic adj.
yağ yapıcı sebiparous adj.
yağ yapıcı seborrhoeic adj.
kanser yapıcı carcinogenic adj.
yapıcı olmayan nonconstructive adj.
yağ yapıcı seborrheic adj.
yapıcı olmayan unconstructive adj.
hastalık yapıcı contagious [obsolete] adj.
kan yapıcı sanguigenous adj.
yapıcı şekilde constructively adv.
gaz yapıcı bir nitelikte flatulently adv.
yapıcı anlamı veren son ek -factor suf.
yapıcı anlamı veren son ek -fex suf.
Phrases
sadece yapıcı düşünceler good vibes only expr.
Proverb
herkes hata bulabilir, önemli olan/zor olan yapıcı olmaktır everyone can find fault, few can do better
herkes eleştirir, önemli olan/zor olan yapıcı olmaktır everyone can find fault, few can do better
eleştirmek/hata bulmak kolaydır, önemli olan/zor olan yapıcı olmaktır everyone can find fault, few can do better
Colloquial
top yapıcı baller n.
(eroin gibi yasadışı veya bağımlılık yapıcı maddeleri) ana damara doğrudan enjekte etmek mainline v.
Idioms
savaştan/şiddetten kaçınıp barışa/yapıcı aktivitelere yönelme swords to plowshares n.
savaşa/şiddete son verip barışa/yapıcı olmaya yönelme swords to plowshares n.
barışçıl ve yapıcı eylemlere/çözümlere yönelme swords into ploughshares n.
barışçıl ve yapıcı eylemlere/çözümlere yönelme swords into plowshares n.
barışçıl ve yapıcı eylemlere/çözümlere yönelme swords to ploughshares n.
barışçıl ve yapıcı eylemlere/çözümlere yönelme swords to plowshares n.
savaştan/şiddetten kaçınıp barışa/yapıcı aktivitelere yönelmek beat swords into plowshares v.
savaşa/şiddete son verip barışa/yapıcı olmaya yönelmek beat swords into plowshares v.
Speaking
yapıcı eleştirilere her zaman açığım constructive criticism is always welcome expr.
Trade/Economic
iktisat politikası yapıcı fiscal policy maker n.
piyasa yapıcı market maker n.
piyasa yapıcı marketmaker n.
piyasa yapıcı banka primary dealer n.
piyasa yapıcı kurum primary dealer n.
piyasa yapıcı market maker n.
yapıcı eleştiride bulunan kişiler devil's advocates n.
yapıcı yükümlülük constructive obligation n.
anlaşma yapıcı dealmaker n.
bütçe yapıcı budgeteer n.
bütçe yapıcı budgeter n.
Law
kanun yapıcı nomothete n.
kanun yapıcı meclis legislature n.
yapıcı mahiyet constitutive effect n.
yasa yapıcı law-maker n.
kanun yapıcı kurum legislative n.
kanun yapıcı meclis forendihaz [hungary] n.
bilge kanun yapıcı solon n.
yatırım yapıcı investive adj.
Politics
kanun yapıcı lawmaker n.
politika yapıcı ya da karar alıcı policy wonk n.
yapıcı güvensizlik oyu constructive vote of no confidence n.
yapıcı kararlar building decisions n.
yapıcı görüşmeler constructive conversation n.
yapıcı çekimserlik constructive abstention n.
Technical
buz yapıcı ice-maker n.
bıçak yapıcı knifemaker n.
cam yapıcı glass former n.
cam yapıcı oksit glass forming oxide n.
dalga yapıcı aparat wave making apparatus n.
dalga yapıcı düzenek wave making apparatus n.
gama yapıcı gamma former n.
gama yapıcı element gamma forming element n.
işlem yapıcı processor n.
kazan yapıcı boilersmith n.
köpük yapıcı foaming agent n.
kompleks yapıcı complexing agent n.
köpük yapıcı madde foaming agent n.
köpük yapıcı foam maker n.
kompleks yapıcı sequestering agent n.
plastik yapıcı plasticiser n.
plastik yapıcı plasticizer n.
paket yapıcı packer n.
ses yapıcı sounder n.
tabaka yapıcı aminler filming amines n.
tablo yapıcı tabulator n.
takım yapıcı mikroskobu toolmaker's microscope n.
yapıcı kuvvet actuating force n.
yapıcı çizgi generatrix n.
yeniden yapıcı dönüşüm reconstructive transformation n.
yapıcı girişim constructive interference n.
süt yapıcı lactogenic adj.
yeniden yapıcı reconstructive adj.
Computer
işlem yapıcı processor n.
kısayol yapıcı shortcut maker n.
tablo yapıcı tabulator n.
yapıcı karışma constructive interference n.
Construction
yapıcı karışma constructive interference n.
Marine
dalga yapıcı wave maker n.
Medical
hastalık yapıcı etkenlerden ari specific pathogen free n.
hastalık yapıcı pathogen n.
kan yapıcı kök hücre hematopoietic stem cell n.
kan yapıcı organların sistemi haematopoietic tissue n.
kan yapıcı dokular hemopoietic tissues n.
kanser yapıcı carcinogenous n.
kanser yapıcı maddeleri inceleyen bilim carcinology n.
kanser yapıcı özelliği olan genler oncogenes n.
kanser yapıcı carcinogen n.
kemik yapıcı tabaka osteogenic bed n.
kemik yapıcı osteogenous n.
kemik yapıcı hücreler osteoblasts n.
kan yapıcı ajan hematic n.
kan yapıcı madde hematic n.
kan yapıcı sanguifier n.
(konakçıya) hastalık yapıcı madde bulaştırmak ingraft v.
katarakt yapıcı cataractogenic adj.
kan yapıcı haematinic adj.
kan yapıcı hematinic adj.
spazm yapıcı spasmogenic adj.
kan yapıcı kök hücre hsc (hematopoietic stem cell) abrev.
Psychology
alışkanlık yapıcı madde addictive drug n.
Physiology
yapıcı metabolizma constructive metabolism n.
Pathology
kan yapıcı organlar blood-forming organs n.
Pharmaceutics
güçlü fiziksel ve psikolojik etkileri olan bağımlılık yapıcı ilaç hard drug n.
Food Engineering
buz yapıcı ice maker n.
hastalık yapıcı pathogen n.
kanser yapıcı carcinogen n.
sıvı asıltı yapıcı emulsifier n.
yapıcı metabolizma anabolism n.
Math
yapıcı çizgi generatrix n.
yapıcı çizgi describent n.
Chemistry
reçine, plastik yapıcı madde ve ilaç yapımında kullanılan ağaç ispirtosunda bulunan bir doymamış primer alkol allyl alcohol n.
reçine, plastik yapıcı madde ve ilaç yapımında kullanılan ağaç ispirtosunda bulunan bir doymamış primer alkol propenyl alcohol n.
kompleks yapıcı complexing agent n.
sıvı asıltı yapıcı disperser n.
solvat yapıcı madde solvating agent n.
Biology
virüs veya hastalık yapıcı madde ile enfekte olan hücre host n.
yapıcı metabolizmaya ait anastatic adj.
yapıcı metabolizmaya ait constructive-metabolic adj.
yapıcı metabolizma ile ilişkili constructive-metabolic adj.
Biochemistry
yapıcı (metabolizma) anabolic adj.
Agriculture
sırt yapıcı ridge rollers n.
sırt yapıcı ridger n.
tümsek yapıcı bedder n.
Social Sciences
kullanımı sonrası kokain veya eroin gibi daha tehlikeli ve bağımlılık yapıcı maddelere geçiş yapılacağı düşünülen uyuşturucu gateway drug n.
History
kanun yapıcı thesmothete n.
Philosophy
manevi şifa ve yapıcı düşüncenin gücünü merkeze alan bir akım new thought n.
Environment
gıda zehirlenmesine yol açan ve tifoya sebep olabilen hastalık yapıcı bakteriler salmonella n.
içme suyundaki hastalık yapıcı mikroorganizmalar disease-causing microorganisms in drinking water n.
küçük kemirgenlerde kanser yapıcı biyo-denemesi carcinogen bioassay in small rodents n.
kanser yapıcı oncogenic adj.
Geology
aeroallerji yapıcı aeroallergen n.
havada uçuşan allerji yapıcı aeroallergen n.
kanser yapıcı carcinogenes n.
resif yapıcı organizmalar reef forming organisms n.
alerci yapıcı allergenic adj.
allerci yapıcı allergenic adj.
Entomology
yeni zelanda mantar sineğinin ağ yapıcı larvaları glowworm n.
kuzey yarım kürede yaygın bulunan köle yapıcı bir karınca sanguinary ant n.
kuzey yarım kürede yaygın bulunan köle yapıcı bir karınca formica sanguinea n.
köle yapıcı karınca slave-maker n.
Slang
kafa yapıcı madde chemical n.
kafa yapıcı şey skull-popper n.
(ilk defa) kafa yapıcı madde kullanmak turn on v.
gaz yapıcı (besin) (fasülye gibi) flatogenic adj.
Star Wars
yapıcı'nın atölyesi maker's workshop n.