bright - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
bright parlak adj.
  • Many in this Parliament do not spell a bright future for Europe.
  • Bu Parlamento'daki pek çok kişi Avrupa için parlak bir gelecek öngörmüyor.
  • Your task was, moreover, to become a part of Zimbabwe's history, of its bright and positive history.
  • Sizin göreviniz de Zimbabve'nin tarihinin parlak ve olumlu tarihinin bir parçası olmaktı.
  • There are nonetheless certain bright spots following Rio.
  • Rio'dan sonra yine de bazı parlak noktalar var.
Show More (54)
bright zeki adj.
  • Tom said you were bright.
  • Tom senin zeki olduğunu söyledi.
  • Tom is a bright kid.
  • Tom zeki bir çocuk.
  • You're a bright guy.
  • Sen zeki bir çocuksun.
Show More (27)
bright aydınlık adj.
  • Tom usually wears sunglasses even when it's not so bright.
  • Tom genellikle hava çok aydınlık olmadığında bile güneş gözlüğü takar.
  • It's still bright outside.
  • Dışarısı hala aydınlık.
  • My office is significantly brighter than yours.
  • Benim ofisim seninkinden çok daha aydınlık.
Show More (2)
bright ışıl ışıl adj.
  • Easy to handle, quick to the helm, fast, bright.
  • Kullanımı kolaydır, dümene çabuk geçer, hızlıdır, ışıl ışıldır.
  • Easy to handle, quick to the helm, fast, bright.
  • Kullanımı kolay, dümeni hızlı çalışıyor, süratli, ışıl ışıl.
  • In spring everything looks bright.
  • Baharda her şey ışıl ışıl görünür.
Show More (0)
bright pırıl pırıl adj.
  • Easy to handle, quick to the helm, fast, bright.
  • Kullanımı kolay, dümene çabuk geçiyor, hızlı, pırıl pırıl.
  • The moon was shining bright.
  • Ay pırıl pırıl parlıyordu.
Show More (-1)
bright akıllı adj.
  • Tom is brighter than you are.
  • Tom senden daha akıllı.
  • You're brighter than most of Tom's friends.
  • Tom'un arkadaşlarının çoğundan daha akıllısın.
Show More (-1)
bright ışıltılı adj.
  • Stars shine brighter in the darkness.
  • Yıldızlar karanlıkta daha ışıltılı parlar.
Show More (-2)