|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
bilimsel olarak özel öneme sahip görülen ve bu nedenli girişin kısıtlandığı alan |
site of special scientific interest n.
|
|
2 |
General |
daha çok filipinler'de görülen küçük otobüs |
jeepney n.
|
|
3 |
General |
bulut üzerinde görülen renkli halka |
anthelion n.
|
|
4 |
General |
kuşlarda görülen bir cilit hastalığı |
avian pox n.
|
|
5 |
General |
ılıman enlemlerde görülen alçak basınçlı hava döngüsü |
depression n.
|
|
6 |
General |
saygın görülen edebiyat |
canonized literature n.
|
|
7 |
General |
savaş görmüş kimselerde görülen ruhsal çöküntü |
battle fatigue n.
|
|
8 |
General |
tipik olarak kuzey amerika'nın batısında görülen toz gibi çok ince yağan kar |
champagne powder n.
|
|
9 |
General |
ufukta görülen parlak bir nokta |
fogdog n.
|
|
10 |
General |
mısır'da mart, nisan ve mayıs aylarında görülen sıkıntılı ve sıcak güney veya güneydoğu rüzgarı |
khamsin n.
|
|
11 |
General |
avuç içinde görülen yaşam çizgisi |
life line n.
|
|
12 |
General |
tezgah (üzerinde iş görülen) |
workbench n.
|
|
13 |
General |
sudan'da görülen şiddetli kum fırtınası |
haboob n.
|
|
14 |
General |
öğrenim görülen okul |
alma mater n.
|
|
15 |
General |
özellikle büyük şehirlerdeki kaymak tabakada görülen uçarı yaşam biçimi |
vanity fair n.
|
|
16 |
General |
bataklıklarda gece görülen ve yakamoza benzeyen bir parıltı |
will-o-the-wisp n.
|
|
17 |
General |
güney afrika'da görülen kuvvetli güneydoğu rüzgarı |
cape doctor n.
|
|
|
18 |
General |
ender görülen bir tür |
a rare species n.
|
|
19 |
General |
nadir görülen bir kan hastalığı |
a rare blood disease n.
|
|
20 |
General |
orta yaşlarda görülen vücudun orta kısmında oluşan yağlanma |
middle-aged spread n.
|
|
21 |
General |
eski tablolarda görülen ince çatlak |
craquelure n.
|
|
22 |
General |
mektupla öğretim görülen okul |
correspondence school n.
|
|
23 |
General |
ön veya arka bahçelerde görülen toprağa geçici olarak çakılan basit tabelalar |
yard signs n.
|
|
24 |
General |
ön veya arka bahçelerde görülen toprağa geçici olarak çakılan basit tabelalar |
lawn signs n.
|
|
25 |
General |
düşük görülen sınıf |
rabble n.
|
|
26 |
General |
hor görülen sınıf |
rabble n.
|
|
27 |
General |
havadan görülen manzara |
airscape n.
|
|
28 |
General |
havadan görülen deniz veya kara manzarası |
airscape n.
|
|
29 |
General |
alacakaranlıkta görülen aydınlık |
twilight glow n.
|
|
30 |
General |
açıkça görülen başarı |
éclat n.
|
|
31 |
General |
eylül ayında görülen pastırma yazı |
saint austin's summer [brit] n.
|
|
32 |
General |
eylül ayında görülen pastırma yazı |
saint augustine's summer n.
|
|
33 |
General |
önemsiz görülen kimse |
zilch n.
|
|
34 |
General |
ilkeler sembolü olarak görülen şey |
banner n.
|
|
35 |
General |
eski iskoçya'da serseri olarak görülen gezgin müzisyen veya ozan sınıfı |
bard [obsolete] n.
|
|
36 |
General |
(britanya'da) toplumsal sağlık, güvenlik ve eğitim için elzem görülen kamu çalışanı |
key worker n.
|
|
37 |
General |
esas olarak görülen öğretiler |
evangel n.
|
|
|
38 |
General |
bir kadında görülen öfkeli ve vahşi davranış |
maenadism n.
|
|
39 |
General |
bir grup olarak görülen ortalama işletme ve haneler |
main street n.
|
|
40 |
General |
vücuttaki uzuvlar arasında görülen orantısızlık |
maleconformation [obsolete] n.
|
|
41 |
General |
olayların akışı içerisinde meydana gelmesi mantıklı görülen veya doğal karşılanan şey |
matter-of-course n.
|
|
42 |
General |
ciddi olarak görülen kimse |
legitimate n.
|
|
43 |
General |
13. yüzyıl zırhlarında görülen baklava şekilli çelik levha |
mascle n.
|
|
44 |
General |
orta malı olarak görülen kadın |
quiff n.
|
|
45 |
General |
fahişe olarak görülen kadın |
quiff n.
|
|
46 |
General |
bazı bitkilerin üstünde görülen ağdamsı veya tozumsu tabaka |
bloom n.
|
|
47 |
General |
yeni basılmış madeni para üzerinde görülen ağdamsı veya tozumsu bir tabaka |
bloom n.
|
|
48 |
General |
cam yüzeyinde görülen sütsü görünüm |
bloom n.
|
|
49 |
General |
insan ve diğer memelilerde görülen, kemiklerin birbiriyle kaynaşık olduğu üst çene |
maxillae n.
|
|
50 |
General |
böceklerde, çokayaklılarda, kabuklularda ve bazı eklembacaklılarda görülen, alt çenenin arkasındaki ağız uzuvlarının ilk veya ikinci çifti |
maxillae n.
|
|
51 |
General |
mayıs ayının ilk gününün sabahında görülen ve birtakım doğaüstü özellikler atfedilen çiylenme |
may dew n.
|
|
52 |
General |
hareket ve tepki gibi doğa olaylarında görülen veya bu olayların oluşmasından sorumlu temel fiziksel veya kimyasal süreçler |
mechanism n.
|
|
53 |
General |
bir faaliyet veya ilgi alanının merkezi olarak görülen yer |
mekka n.
|
|
54 |
General |
zihinsel fonksiyonlarda görülen anormallik |
mental abnormality n.
|
|
55 |
General |
bazı orkidelerde görülen, çiçeğin çanakyaprağı ile ginostemyumundan oluşan çene benzeri çıkıntı |
mentum n.
|
|
56 |
General |
meridyene benzeyen çizgi veya halka (deniz kestanelerinin yuvarlak kabuklarında görülen) |
meridian n.
|
|
57 |
General |
meridyene benzeyen çizgi veya halka (deniz kestanelerinin yuvarlak kabuklarında görülen) |
meridian curve n.
|
|
58 |
General |
özellikle klasik yunan oyunlarında görülen, sahne dışında gerçekleşmiş bir olayı iletmek üzere sahneye gelen karakter |
messenger n.
|
|
59 |
General |
belirli bir etkinliğin merkezi olarak görülen kentsel alan |
metropolis n.
|
|
60 |
General |
orta boylu olup çayırlarda görülen ve yem olarak kullanılan çeşitli otlar |
midgrass n.
|
|
61 |
General |
amerika'da görülen büyük bir kano veya kayık |
bongo n.
|
|
62 |
General |
gök cisminin güneşin merkezinden görülen boylamı |
heliocentric longitude n.
|
|
63 |
General |
sahte olarak görülen inanca veya öğretiye inanan kimse |
miscreant n.
|
|
64 |
General |
toplamda imha edilmesi gereken hedeflere ilişkin görevde gerekli görülen maddeler |
mission-oriented items n.
|
|
65 |
General |
bitki veya hayvanda görülen anomali |
monstrosity n.
|
|
66 |
General |
atların gözlerinde görülen bir hastalık |
moon-eye n.
|
|
67 |
General |
nadir görülen bir kadın ismi |
rhea n.
|
|
68 |
General |
bazı kumtaşlarında ve kumlu şeyllerde görülen küçük kil topağı |
gall n.
|
|
69 |
General |
bazı kumtaşlarında ve kumlu şeyllerde görülen küçük kil topağı |
clay gall n.
|
|
70 |
General |
hollanda'da görülen bir safra humması hastalığı |
gall sickness n.
|
|
71 |
General |
kıyı veya nehir boyunca görülen batık çamurdan sahil |
mudbank n.
|
|
72 |
General |
tropikal amerikan sularından görülen çeşitli balıklara verilen ad |
burrito n.
|
|
73 |
General |
avustralya'da görülen şiddetli fırtına |
burster n.
|
|
74 |
General |
kutsal görülen şeyin adının saygısızca kullanılması |
oath n.
|
|
75 |
General |
kutsal görülen bir şeyin adıyla aynı olan, ondan türetilmiş veya o şeyin adını içeren ifade |
oath n.
|
|
76 |
General |
aşırı alkol tüketiminden sonra görülen nahoş fiziksel etkiler (baş ağrısı, uyuşukluk, mide bulantısı) |
holdover n.
|
|
77 |
General |
(hasırotu mantarının büyümesi sonucu bazı otların çiçeklenmesinde görülen) gelişim durması |
choke n.
|
|
|
78 |
General |
düzgün bir yaşam için gerekli görülen şeyler |
decencies n.
|
|
79 |
General |
torun gibi görülen kimse |
grandchild n.
|
|
80 |
General |
sanat dalında büyük usta olarak görülen kimse |
great master n.
|
|
81 |
General |
iğrenç olarak görülen kimse |
gross out n.
|
|
82 |
General |
sakıncalı olarak görülen kimse |
gross out n.
|
|
83 |
General |
durumlar arasında görülen değişim |
gyration n.
|
|
84 |
General |
idol olarak görülen kimse |
idol n.
|
|
85 |
General |
cinsel sapkınlık olarak görülen davranışları olan kimse |
onanist n.
|
|
86 |
General |
eseri sanattan ziyade süs olarak görülen kimse |
omamentalist n.
|
|
87 |
General |
eseri sanattan ziyade süs olarak görülen kimse |
omamentist n.
|
|
88 |
General |
ortaklaşa görülen iş |
communion n.
|
|
89 |
General |
ikinci incelemeden sonra görülen şey |
deuteroscopy n.
|
|
90 |
General |
aşağı olarak görülen birini dengiymiş gibi kabul etme |
condescendence n.
|
|
91 |
General |
küçük görülen şey |
contempt [obsolete] n.
|
|
92 |
General |
parlak bir yüzeyde görülen morumsu siyah renk |
crow n.
|
|
93 |
General |
gece görülen ve ölüm habercisi olduğuna inanılan ışık |
fetch candle n.
|
|
94 |
General |
hor görülen kimse |
fink n.
|
|
95 |
General |
(armacılık) altın rengi olması gerekirken sarının farklı tonlarında görülen bir metal |
or n.
|
|
96 |
General |
evlenmesi uygun görülen kimse |
parti n.
|
|
97 |
General |
(gezegenden görülen) dünya-güneş arası açı |
phase angle n.
|
|
98 |
General |
içinden bakılarak görülen her şeyi yanlış aktaran ortam |
prism n.
|
|
99 |
General |
önceden görülen benzerlik |
prefigurement n.
|
|
100 |
General |
(bazı kiliselerdeki kabule göre) hz. isa'nın bedeni ve kanı olarak görülen komünyon unsurları |
presence n.
|
|
101 |
General |
(damar-duvar arasında veya fay boyu görülen) yumuşak killi madde |
pug n.
|
|
102 |
General |
hor görülen şey |
scoff n.
|
|
103 |
General |
(ortaçağ eserlerinde görülen) kavisli silme |
scroll n.
|
|
104 |
General |
sıçrayan okyanus suyunda görülen gökkuşağı |
sea bow n.
|
|
105 |
General |
seri şekilde görülen rüya |
serial dream n.
|
|
106 |
General |
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh |
silvan n.
|
|
107 |
General |
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh |
sylvan n.
|
|
108 |
General |
memeli postunda görülen beyaz veya açık renkli tüy tutamı |
silvering n.
|
|
109 |
General |
kız kardeş gibi görülen kadın |
sister n.
|
|
110 |
General |
hor görülen kimse |
foulmart n.
|
|
111 |
General |
hor görülen kimse |
foumart n.
|
|
112 |
General |
hem arkadaş hem rakip görülen kimse |
frenemy n.
|
|
113 |
General |
su üzerinde görülen esinti |
slant n.
|
|
114 |
General |
1950'lerde abd'de görülen gençlik alt kültürü |
beats n.
|
|
115 |
General |
navaho ve pueblo takılarında görülen dekoratif bir motif |
squash blossom n.
|
|
116 |
General |
(baskıda) harf arası boşluklarında görülen bir tipografi hatası |
staircase n.
|
|
117 |
General |
mevsimi dışında görülen bitki |
stray n.
|
|
118 |
General |
kalıtsal özellik aktarım kapasitesinde görülen azalma |
subpotency n.
|
|
119 |
General |
aynı anda görülen şeyler bütünü |
syndrome n.
|
|
120 |
General |
bir eserin açık saçık görülen yerlerini çıkarmak |
bowdlerize v.
|
|
121 |
General |
tehlikeli görülen bir kimseyi belirli yerde oturtmak |
intern v.
|
|
122 |
General |
bir eserin açık saçık görülen yerlerini çıkarmak |
bowdlerise v.
|
|
123 |
General |
sık görülen |
endemic adj.
|
|
124 |
General |
birlikte görülen |
coexisting adj.
|
|
125 |
General |
açıkça görülen |
overt adj.
|
|
126 |
General |
hor görülen |
held in contempt adj.
|
|
127 |
General |
sık görülen |
frequent adj.
|
|
128 |
General |
yapılması uygun görülen |
allowable adj.
|
|
129 |
General |
gerekli görülen |
considered necessary adj.
|
|
130 |
General |
belirli bir bölgede görülen |
vernacular adj.
|
|
131 |
General |
nadir görülen |
rarely seen adj.
|
|
132 |
General |
ender görülen |
rarely seen adj.
|
|
133 |
General |
boyunsuz, yüzü açıkça görülen canavar başı imgesi |
caboched adj.
|
|
134 |
General |
her yerden görülen |
all-points [us] adj.
|
|
135 |
General |
yazın ve sonbaharda görülen |
estivo-autumnal adj.
|
|
136 |
General |
yazın ve sonbaharda görülen (sıtma) |
estivo-autumnal adj.
|
|
137 |
General |
açıkça görülen |
uncoy adj.
|
|
138 |
General |
hor görülen |
undear adj.
|
|
139 |
General |
tek varlık olarak görülen |
entitative adj.
|
|
140 |
General |
zar zor görülen |
evanescent adj.
|
|
141 |
General |
çantada keklik görülen |
taken for granted adj.
|
|
142 |
General |
çift halinde görülen |
bigeminal adj.
|
|
143 |
General |
sabahları görülen |
matutinary adj.
|
|
144 |
General |
madeni para koleksiyoncuları tarafından madalya kadar değerli görülen (sikke) |
medallic adj.
|
|
145 |
General |
zar veya yalancı zar oluşumu beraberinde görülen |
membranaceous adj.
|
|
146 |
General |
zar veya yalancı zar oluşumu beraberinde görülen |
membraneous adj.
|
|
147 |
General |
haftanın ortasında görülen |
midweekly adj.
|
|
148 |
General |
sarhoşken görülen şeyleri andıran |
woozy adj.
|
|
149 |
General |
ay ışığı altında görülen/beliren/seçilen |
moon-splashed adj.
|
|
150 |
General |
(posta pulu) nadir görülen |
classic adj.
|
|
151 |
General |
her zaman görülen |
classical adj.
|
|
152 |
General |
fazlasıyla sık görülen |
overfrequent adj.
|
|
153 |
General |
köklü olan, bilinen veya kabul görülen ve artık avangart, deneysel veya yıkıcı olarak addedilmeyen |
overground adj.
|
|
154 |
General |
kışın görülen |
overwinter adj.
|
|
155 |
General |
nadiren görülen |
infrequent adj.
|
|
156 |
General |
dünyanın birçok yerinde görülen |
cosmopolitan adj.
|
|
157 |
General |
rüyada görülen |
dreamt adj.
|
|
158 |
General |
(alfabe çözümünde) karışık dizilerde görülen |
incoherent adj.
|
|
159 |
General |
tropikal bölgelerde görülen |
pantropic adj.
|
|
160 |
General |
sütten kesme sonrası görülen |
postweaning adj.
|
|
161 |
General |
farenkste görülen |
pharyngal adj.
|
|
162 |
General |
yutakta görülen |
pharyngal adj.
|
|
163 |
General |
şiddetli yağış görülen |
pluviose adj.
|
|
164 |
General |
krizden önce görülen |
precrisis adj.
|
|
165 |
General |
şafaktan önce görülen |
predawn adj.
|
|
166 |
General |
insanların atası olarak görülen bir hayvan ile ilgili |
prehuman adj.
|
|
167 |
General |
klasik varsayımlardan aşağı görülen |
semiclassical adj.
|
|
168 |
General |
kardeş olarak görülen |
sister adj.
|
|
169 |
General |
ormanda görülen |
silvan adj.
|
|
170 |
General |
ormanlık alanda görülen |
silvan adj.
|
|
171 |
General |
yer yer görülen |
sporadial adj.
|
|
172 |
General |
seyrek görülen |
sporadial adj.
|
|
173 |
General |
tek tük görülen |
sporadial adj.
|
|
174 |
General |
sokakta görülen |
street adj.
|
|
175 |
General |
yüzey altında görülen |
subjacent adj.
|
|
176 |
General |
makul görülen |
subrational adj.
|
|
177 |
General |
gereksiz görülen |
superseded adj.
|
|
178 |
General |
yer üstünde görülen |
superterrene adj.
|
|
179 |
General |
yeryüzünde görülen |
superterrene adj.
|
|
180 |
General |
yeryüzünde görülen |
superterrestrial adj.
|
|
181 |
General |
yer üstünde görülen |
superterrestrial adj.
|
|
182 |
General |
kaş üzerindeki bölgede görülen |
supraciliary adj.
|
|
183 |
General |
nadir görülen |
rare adj.
|
|
184 |
General |
sık görülen |
common adj.
|
|
185 |
General |
irlandalı, iskoç veya gal kökenli soy isimlerinde görülen bir ön ek |
mac- pref.
|
|
186 |
General |
irlandalı, iskoç veya gal kökenli soy isimlerinde görülen bir ön ek |
mc- pref.
|
|
187 |
General |
fransızca ve diğer roman dillerinden aktarma sözcüklerde görülen bir son ek |
-oon suf.
|
|
Phrases |
|
188 |
Phrases |
doğru veya gerçek olarak görülen ya da kabul edilen bir şey |
given expr.
|
|
189 |
Phrases |
kolayca görülen |
in plain sight expr.
|
|
190 |
Phrases |
değeri doğru olarak görülen |
in perspective expr.
|
|
Proverb |
|
191 |
Proverb |
sabaha yakın görülen rüya tez zamanda çıkar |
morning dreams come true
|
|
192 |
Proverb |
sabah görülen rüya gerçekleşir |
morning dreams come true
|
|
193 |
Proverb |
sabaha karşı görülen rüya tez zamanda çıkar |
(early) morning dreams come true
|
|
194 |
Proverb |
sabah erken görülen rüya gerçek olur |
(early) morning dreams come true
|
|
Colloquial |
|
195 |
Colloquial |
bar veya restorana alternatif olarak görülen kahve dükkanı |
third space n.
|
|
196 |
Colloquial |
seyrek görülen şey |
a sometime thing n.
|
|
197 |
Colloquial |
hoş görülen yalan |
white lie n.
|
|
198 |
Colloquial |
uyuşturucu nedeniyle görülen kötü halüsinasyonlar |
bad trip n.
|
|
199 |
Colloquial |
beceriksiz ve aptal olarak görülen kimse |
blunderbuss n.
|
|
200 |
Colloquial |
çin halk cumhuriyeti hükümetince zararlı görülen internet sitelerine erişimi önleyen bir sistem |
great firewall n.
|
|
201 |
Colloquial |
işçi sınıfının sembolü olarak da görülen önü siperli başlık |
cloth cap n.
|
|
202 |
Colloquial |
yaşlı kadınlarda görülen bir tür kamburluk |
dowagers hump n.
|
|
203 |
Colloquial |
ön görülen eleştiriye verilen hazır cevap |
prebuttal n.
|
|
204 |
Colloquial |
ne ihtiyaç ne de lüks olarak görülen ürünlerin vergisi |
sin tax n.
|
|
205 |
Colloquial |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be to be expected v.
|
|
206 |
Colloquial |
yüksek mahkemede görülen |
in chancery expr.
|
|
207 |
Colloquial |
olarak görülen |
meant to be expr.
|
|
Idioms |
|
208 |
Idioms |
seks objesi olarak görülen kadın |
a bit of crackling [brit] n.
|
|
209 |
Idioms |
cinsel obje olarak görülen kadın |
a bit of crackling [brit] n.
|
|
210 |
Idioms |
cinsel nesne olarak görülen çekici kadın |
a bit of crackling [old-fashioned] n.
|
|
211 |
Idioms |
ihtimal/olasılık olarak görülen şey |
a twinkle in someone's eye n.
|
|
212 |
Idioms |
potansiyel görülen şey |
a twinkle in someone's eye n.
|
|
213 |
Idioms |
muhtemel/olası görülen şey |
a twinkle in someone's eye n.
|
|
214 |
Idioms |
ihtimal/olasılık olarak görülen şey |
a gleam in someone's eye n.
|
|
215 |
Idioms |
potansiyel görülen şey |
a gleam in someone's eye n.
|
|
216 |
Idioms |
muhtemel/olası görülen şey |
a gleam in someone's eye n.
|
|
217 |
Idioms |
ele geçirilmediği için hor görülen şey |
sour grapes n.
|
|
218 |
Idioms |
vücuttan ayrı olarak görülen/düşünülen zihin |
the ghost in the machine n.
|
|
219 |
Idioms |
hayranları tarafından çok sevilen/idol olarak görülen yıldız aktör |
matinée idol [old-fashioned] n.
|
|
220 |
Idioms |
yüz yüze görüşülen/görülen (insan) |
flesh and blood n.
|
|
221 |
Idioms |
sevgilisi/partneri yanında yetersiz görülen kimse |
a bit of rough [uk] n.
|
|
222 |
Idioms |
sarhoşluktan/alkol krizi esnasında görülen halüsinasyon |
pink elephants n.
|
|
223 |
Idioms |
sarhoşluktan/alkol krizi esnasında görülen halüsinasyon |
pink spiders n.
|
|
224 |
Idioms |
sarhoşluktan/alkol krizi esnasında görülen halüsinasyon |
pink spiders n.
|
|
225 |
Idioms |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be (only) to be expected v.
|
|
226 |
Idioms |
yalnız kalmaları uygunsuz olarak görülen genç çifte eşlik eden üçüncü kişi olmak |
pick gooseberry [obsolete] v.
|
|
227 |
Idioms |
benzersiz/nadir görülen türde (bir şey) |
(something) in a million expr.
|
|
228 |
Idioms |
benzersiz/nadir görülen türde (biri) |
(someone) in a million expr.
|
|
229 |
Idioms |
benzersiz/nadir görülen türde bir ... |
a … in a million expr.
|
|
Formal |
|
230 |
Formal |
feodal avrupa gibi bazı toplumlarda görülen şeref kanunu |
honor n.
|
|
Trade/Economic |
|
231 |
Trade/Economic |
belirli bir iş için ödenen ücretler arasında birden fazla fabrika ve müeessede görülen farklar |
wage differentials n.
|
|
232 |
Trade/Economic |
fiyatlarda görülen dalgalanma |
volatility n.
|
|
233 |
Trade/Economic |
gözle görülen hasar |
apparent damage n.
|
|
234 |
Trade/Economic |
görülen iş |
turnover n.
|
|
235 |
Trade/Economic |
kağıt üzerinde kurulmuş görülen şirket |
paper company n.
|
|
236 |
Trade/Economic |
kalite kontrolü için alınan mal partileri arasında görülen değişme |
batch variation n.
|
|
237 |
Trade/Economic |
kayıtlarda görülen değerlerin gerçekte sahip olunandan yüksek olması |
book surplus n.
|
|
238 |
Trade/Economic |
mevcut şartlarda fiyatlanamayan ve bankaların bilançolarında zehirli atık olarak görülen kredi |
toxic debt n.
|
|
Law |
|
239 |
Law |
temyiz mahkemesi tarafından aşırı görülen tazminatın bir kısmının davalıya geri ödenmesi kararı |
remittitur n.
|
|
240 |
Law |
acele görülen adalet |
summary justice n.
|
|
241 |
Law |
birlikte görülen davalar |
joined cases n.
|
|
242 |
Law |
denizcilik mahkemesince görülen dava |
admiralty action n.
|
|
243 |
Law |
görülen dava |
pending action n.
|
|
244 |
Law |
ilk bakışta haklı görülen dava |
prima facie case n.
|
|
245 |
Law |
tanığı geçersiz kılmak için görülen tek seferlik adli işlem |
reprobator [scotland] n.
|
|
246 |
Law |
hukukla yönetilmeyen bir mahkemenin başı olan charles lynch tarafından 1780'de acele görülen adalet |
lynch's law n.
|
|
247 |
Law |
görülen davayla tamamen uyumlu içtihat |
on all fours n.
|
|
248 |
Law |
askeri mahkemede görülen (dava) |
court martialed adj.
|
|
249 |
Law |
mahkeme sonrası görülen |
posttrial adj.
|
|
Politics |
|
250 |
Politics |
insan hakları ve ana hürriyetlerin korunmasına dair sözleşmeye sözleşmeyle ön görülen takip mekanizmasının yeniden yapılanmasına ilişkin ek 11. protokol |
protocol no. 11 to the convention for the protection of human rights and fundamental freedoms restructuring the control machinery established thereby n.
|
|
251 |
Politics |
uygun görülen |
deemed appropriate n.
|
|
252 |
Politics |
solcu, özgürlükçü ve politik doğrucu olarak görülen the guardian okuru |
guardian reader [uk] n.
|
|
253 |
Politics |
solcu, özgürlükçü ve politik doğrucu olarak görülen the guardian okuru |
guardianista [uk] n.
|
|
254 |
Politics |
yalnızca kısa vadede gerçekleşmesi mümkün görülen hedefler için çalışan siyasi parti üyesi |
possibilist n.
|
|
Industry |
|
255 |
Industry |
iplik veya kumaşta görülen siyah leke |
mote n.
|
|
256 |
Industry |
istihdam yerine geçici yerleştirme için uygun görülen aday |
placeable n.
|
|
Technical |
|
257 |
Technical |
elektrolitli pillerin çalışması sırasında anotta görülen ince bir kızarma |
galvanoluminescence n.
|
|
258 |
Technical |
gözle görülen kusurların tayini |
determination of visible defects n.
|
|
259 |
Technical |
kömür madenlerinde zehirli gaz olarak görülen karbon monoksit |
white damp n.
|
|
260 |
Technical |
yumurta sarısında görülen bir protein |
vitellin n.
|
|
261 |
Technical |
(kristalografide) dikdörtgen kristallerde görülen oktahedral bir piramit formu |
zirconoid n.
|
|
262 |
Technical |
manyetik fırtınaların şiddetli aşamalarında görülen ciddi radyo sinyali kaybı |
blackout n.
|
|
263 |
Technical |
kısa ve güçlü bir darbe sonrası valflerde görülen geçici hassasiyet kaybı |
blackout n.
|
|
264 |
Technical |
deri üzerinde görülen elajik asit tortusu |
bloom n.
|
|
265 |
Technical |
top ile homeomorfik olup iki alt boyutlu topun ürünü olarak görülen topolojik uzay |
handle n.
|
|
266 |
Technical |
porselen veya cam eşyalarda görülen spiral veya dairesel kusur |
wreath n.
|
|
267 |
Technical |
iki eksenli kristale mikroskopla bakıldığında görülen koyu renkli fırça şeklinde alan |
brush n.
|
|
268 |
Technical |
uçaksavar mermi patladıktan sonra görülen duman: kozmik ışın veya partiküllerin neden olduğu yoğun iyonlaşma |
burst n.
|
|
269 |
Technical |
metalde görülen bir tür toplu delokalize elektron salınımı |
plasmon n.
|
|
270 |
Technical |
volkanik kayaçlarda kahverengi veya yeşil katmanlı kitleler halinde görülen bir enstatit |
schiller spar n.
|
|
271 |
Technical |
(camda görülen) tohum izi |
skim n.
|
|
272 |
Technical |
pusula kartı üzerinden görülen ufuk bölümü |
point n.
|
|
273 |
Technical |
birlikte görülen |
coactive adj.
|
|
Computer |
|
274 |
Computer |
bir portalın çogu web sitesi üzerinde görülen bileşenlerinin her biri |
portlet n.
|
|
275 |
Computer |
video sinyalinde siyah/gri/beyaz olarak görülen bilgi |
luma n.
|
|
276 |
Computer |
yazı tipi boyutu çok küçük olduğunda ekranda gri çizgiler şekilde görülen kelimeler |
greeked text n.
|
|
Television |
|
277 |
Television |
aydınlanmış tv ekranında işaret olmadığı zaman görülen beyaz çizgiler |
raster n.
|
|
278 |
Television |
(ekranın köşesinde görülen) televizyon kanalı işareti |
bug n.
|
|
Textile |
|
279 |
Textile |
özellikle denizci pantolonlarında görülen önden sarkan geniş parça |
fall n.
|
|
280 |
Textile |
kadın ayakkabılarında görülen yüksek ve öne eğimli bir topuk modeli |
french heel n.
|
|
Architecture |
|
281 |
Architecture |
güney italya'da görülen konik çatılı taş bina stili |
trullo n.
|
|
282 |
Architecture |
eskiden iskoçya'nın dağlık bölgelerinde ve adalarında görülen, çimen ve topraktan yapılan bir ev tipi |
black house [scotland] n.
|
|
283 |
Architecture |
yüzey araştırmasında önemli görülen noktaya yerleştirilen dayanıklı işaret |
hub n.
|
|
284 |
Architecture |
19 yüzyıl mimarisinde görülen gotik dokunuşların yeniden görünürlük kazanması |
revival n.
|
|
285 |
Architecture |
19. yüzyılın ortasında görülen mimari bir tarz |
louis xvi revival n.
|
|
286 |
Architecture |
orta çağ kiliselerinde yaygın görülen özgün bir pencere tasarımı |
low side window n.
|
|
287 |
Architecture |
hindistan'ın orta çağ tapınak mimarisinde görülen kule |
shikara n.
|
|
288 |
Architecture |
hindistan'ın orta çağ tapınak mimarisinde görülen kule |
sikhara n.
|
|
289 |
Architecture |
hindistan'ın orta çağ tapınak mimarisinde görülen kule |
sikar n.
|
|
290 |
Architecture |
17. ve 18. yüzyıl fransası'nın eyaletlerindeki mimaride veya mobilyalarda görülen tarz |
french provincial n.
|
|
Construction |
|
291 |
Construction |
(göl üstü yerleşim yerlerinde görülen) yığınlı yapı |
pilework n.
|
|
Furniture |
|
292 |
Furniture |
on yedinci yüzyıl mobilyalarında görülen büyük ters bir mobilya ayağı |
ball foot n.
|
|
293 |
Furniture |
on sekizinci yüzyılın sonunda ingiltere ve abd'nin kırsal kesimlerinde görülen bir mobilya tarzı |
country chippendale n.
|
|
294 |
Furniture |
on yedinci yüzyıl fransız mobilyalarında görülen kakma türü süslemelerle ilgili |
boulle adj.
|
|
Aeronautic |
|
295 |
Aeronautic |
uçaksavar mermi patladıktan sonra görülen duman |
burst n.
|
|
296 |
Aeronautic |
uçakta görülen sürükleme kuvveti |
parasite resistance n.
|
|
Marine |
|
297 |
Marine |
fırtınadan sonra görülen uzun tepeli büyük dalga |
roller n.
|
|
298 |
Marine |
güvertenin seviyesinde görülen batma veya yükselme |
fall n.
|
|
299 |
Marine |
suda görülen kabarma |
floodtide n.
|
|
300 |
Marine |
bahama adaları'nda yaygın görülen bir yelkenli |
sharpshooter n.
|
|
Mining |
|
301 |
Mining |
bazı değerli taşlarda görülen optik yansıma etkisi |
aventurescence n.
|
|
302 |
Mining |
camsı volkanik kayalarda görülen küçük kristal şekiller |
belonite n.
|
|
303 |
Mining |
ingiltere'de görülen bir kil demir taşı türü |
blond metal n.
|
|
304 |
Mining |
feldispat mineralinin nadir görülen doğal polimorfu |
paracelsian n.
|
|
305 |
Mining |
kuvvetli ışık altında bakıldığında kızıl yansımalar görülen, yarı saydam ve mavimsi beyaz (taş) |
girasol adj.
|
|
306 |
Mining |
kuvvetli ışık altında bakıldığında kızıl yansımalar görülen, yarı saydam ve mavimsi beyaz (taş) |
girasole adj.
|
|
307 |
Mining |
kuvvetli ışık altında bakıldığında kızıl yansımalar görülen, yarı saydam ve mavimsi beyaz (taş) |
girosol adj.
|
|
Medical |
|
308 |
Medical |
ameliyat sonrasında görülen komplikasyonlar |
postoperative complications n.
|
|
309 |
Medical |
astım atakları sırasında görülen subkütan amfizem |
subcutaneous emphysema during asthmatic attacks n.
|
|
310 |
Medical |
ateşli hastada görülen yüz kızarıklığı |
hectic flush n.
|
|
311 |
Medical |
ayaklarda görülen kırmızı şişlikler |
erythema nodosum n.
|
|
312 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
honeycomb disease n.
|
|
313 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
crusta lactea n.
|
|
314 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
cradle cap n.
|
|
315 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
neonatal seborrhoeic dermatitis n.
|
|
316 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
milk crust n.
|
|
317 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
infantile seborrhoeic dermatitis n.
|
|
318 |
Medical |
bebeklerde görülen bir tür böbrek kaynaklı tümör |
congenital mesoblastic nephroma n.
|
|
319 |
Medical |
başlangıç tanısında en sık görülen semptom |
most frequent symptom at initial diagnosis n.
|
|
320 |
Medical |
çocuklarda sık görülen bir sorun |
a frequent problem in children n.
|
|
321 |
Medical |
cüzamda görülen granülomatöz deri kabarmaları |
lepromata n.
|
|
322 |
Medical |
çocukluk çağlarında görülen bir karaciğer tümörü |
hepatoblastoma n.
|
|
323 |
Medical |
çoçukluk çağında görülen otonom sinir sistemi tümörü |
neuroblastoma n.
|
|
324 |
Medical |
çeşitli göz hareket bozuklukları içeren ve pineal tümörlerde görülen semptom kompleksi |
parinaud’s syndrome n.
|
|
325 |
Medical |
dudak sesleriyle görülen konuşma bozukluğu |
labialism n.
|
|
326 |
Medical |
diyaliz esnasında sıklıkla görülen komplikasyon hipotansiyon |
intradialytic n.
|
|
327 |
Medical |
ender görülen bir keratinizasyon bozukluğu |
an uncommon disorder of keratinization n.
|
|
328 |
Medical |
en sık görülen kanser türü |
the most frequent type of cancer n.
|
|
329 |
Medical |
ender görülen tümörler |
rarely seen tumors n.
|
|
330 |
Medical |
genelde doğu avrupa'daki yahudi kökenli kişilerde görülen bir hastalık |
tay-sachs disease n.
|
|
331 |
Medical |
genelde golf oyuncularında görülen humerusun içyan epikondil periostu ve ön kol fleksör kaslarının iltihabı ile belirgin ağrılı durum |
medial epicondylitis n.
|
|
332 |
Medical |
genelde golf oyuncularında görülen humerusun içyan epikondil periostu ve ön kol fleksör kaslarının iltihabı ile belirgin ağrılı durum |
golfer’s elbow n.
|
|
333 |
Medical |
hastalığın seyri boyunca görülen sorunlar |
problems during the course of a disease n.
|
|
334 |
Medical |
hayvanlarda görülen bulaşıcı hastalıkları ve salgınları konu alan bilim dalı |
epizoology n.
|
|
335 |
Medical |
hamilelerde görülen unutkanlık |
momnesia n.
|
|
336 |
Medical |
hayvanlarda görülen hastalık |
zoonotic disease n.
|
|
337 |
Medical |
ince bağırsağın en sık görülen doğumsal bozukluğu |
most common congenital abnormality of the gastrointestinal tract n.
|
|
338 |
Medical |
ikinci sıklıkta görülen malign germ hücreli tümörler |
the second most common form of malignant germ cell tumors n.
|
|
339 |
Medical |
ineklerde görülen meme iltihabı |
garget n.
|
|
340 |
Medical |
ileri evre meme kanserinde görülen meme cildinin içeri çekilmesi hali |
peau d’orange n.
|
|
341 |
Medical |
kan serumunda görülen yağ zerreciği |
chylomicron n.
|
|
342 |
Medical |
kadınlarda aybaşı (mens) öncesi görülen şişkinlik aşırı yemek yeme arzusu ve meme hassasiyeti gibi belirtiler |
moliminal symptoms n.
|
|
343 |
Medical |
kalbin elektrik sisteminde görülen bir bozukluk |
long qt syndrome n.
|
|
344 |
Medical |
kemoterapi ve radyoterapiden sonra beynin beyaz cevherinde görülen hasar |
leukoencephalopathy n.
|
|
345 |
Medical |
kolonda görülen crohn hastalığı |
granulomatous enteritis n.
|
|
346 |
Medical |
koyunlarda görülen kronik akciğer hastalığı |
jaagsiekte n.
|
|
347 |
Medical |
nadir görülen konjenital anomali |
rarely seen congenital anomaly n.
|
|
348 |
Medical |
nadir görülen hastalık |
rare disease n.
|
|
349 |
Medical |
migren ve epilepsi vakalarında görülen ve duyuları etkileyen belirti |
aura n.
|
|
350 |
Medical |
nadir görülen tümörler |
rarely seen tumours n.
|
|
351 |
Medical |
nadir görülen püstüler bir dermatoz |
a rare pustular dermatosis n.
|
|
352 |
Medical |
nadir görülen klinik bir tablo |
an uncommon clinical picture n.
|
|
353 |
Medical |
nadir görülen lezyonlar |
rarely encountered lesions n.
|
|
354 |
Medical |
nadir görülen hastalık |
rarely encountered disease n.
|
|
355 |
Medical |
nadir görülen bir bulgu |
a rare finding n.
|
|
356 |
Medical |
nadir görülen yumuşak doku tümörü |
rare soft tissue tumor n.
|
|
357 |
Medical |
nadir görülen bir sendrom |
a rare syndrome n.
|
|
358 |
Medical |
nadir görülen bir deri tümörü |
an uncommon skin tumor n.
|
|
359 |
Medical |
nadir görülen bir deri tümörü |
a rare skin tumor n.
|
|
360 |
Medical |
nadir görülen bir genodermatoz |
a rare genodermatosis n.
|
|
361 |
Medical |
nadir görülen klinik bir tablo |
a rare clinical picture n.
|
|
362 |
Medical |
nadir görülen nöroendokrin tümör |
a rare neuroendocrine tumor n.
|
|
363 |
Medical |
nadir görülen hastalık |
orphan disease n.
|
|
364 |
Medical |
nadir görülen bir komplikasyon |
rarely encountered complication n.
|
|
365 |
Medical |
nadiren görülen, sporadik, apokrin ter bezi retansiyonu sonucu oluşan, kaşıntılı, foliküler papüllerle karakterize bir dermatoz |
fox-fordyce disease n.
|
|
366 |
Medical |
nadir görülen herediter refrakter anemi |
rare hereditary refractory anemia n.
|
|
367 |
Medical |
nadir görülen bir infeksiyon hastalığı |
a rare infectious disease n.
|
|
368 |
Medical |
milyonda bir görülen bir hastalık |
one-in-a-million disease n.
|
|
369 |
Medical |
mukopolisakarit metabolizmasındaki bozukluklara bağlı olan ve az görülen kalıtsal bir yüz bozukluğu hastalığı |
gargoylism n.
|
|
370 |
Medical |
meksika ve diğer latin amerika ülkelerinde görülen tifo ya da tifüse benzer bir hastalık |
tabardillo n.
|
|
371 |
Medical |
nadir görülen otozomal resesif geçişli bir doğumsal metabolizma rahatsızlığı |
a rare autosomal recessive disorder of inborn errors of metabolism n.
|
|
372 |
Medical |
nadir görülen nöromüsküler hastalık |
rare neuromuscular disease n.
|
|
373 |
Medical |
orifisler çevresinde görülen ekzematize lezyonlar |
periorificial eczematous lesions n.
|
|
374 |
Medical |
Normal gözün iris tabakası periferinde görülen bağ doku birikimi ile karakterize küçük beyaz/grimsi/kahverengi lekeler |
brushfield spot n.
|
|
375 |
Medical |
organda görülen aşırı büyüme |
dysgeneses n.
|
|
376 |
Medical |
parkinson hastalığında görülen kas gerginliği |
cogwheel rigidity n.
|
|
377 |
Medical |
penil üretranın nadir görülen bir doğumsal bozukluğu |
a rare congenital malformation of penile urethra n.
|
|
378 |
Medical |
portakal kabuğu (ileri evre meme kanserinde görülen meme cildinin içeri çekilmesi hali) |
peau d’orange n.
|
|
379 |
Medical |
saçlı deride görülen seboreik dermatit |
crusta lactea n.
|
|
380 |
Medical |
saçlı deride görülen seboreik dermatit |
milk crust n.
|
|
381 |
Medical |
saçlı deride görülen seboreik dermatit |
cradle cap n.
|
|
382 |
Medical |
retinoblastoma tümörlerinde görülen gözde beyaz leke |
retinoblastoma leukocoria n.
|
|
383 |
Medical |
saçlı deride görülen seboreik dermatit |
infantile seborrhoeic dermatitis n.
|
|
384 |
Medical |
resesif geçiş gösteren ender görülen bir hastalık |
a rare recessively inherited syndrome n.
|
|
385 |
Medical |
sabahları görülen |
matutinal n.
|
|
386 |
Medical |
saçlı deride görülen seboreik dermatit |
neonatal seborrhoeic dermatitis n.
|
|
387 |
Medical |
saçlı deride görülen seboreik dermatit |
honeycomb disease n.
|
|
388 |
Medical |
serebellar hipoplazi ile birlikte görülen okronosis |
ochronosis with cerebellar hypoplasia n.
|
|
389 |
Medical |
sık görülen hastalıklar |
frequent diseases n.
|
|
390 |
Medical |
seyrek görülen hastalıklar |
rare diseases n.
|
|
391 |
Medical |
seyrek görülen hastalık |
rare disease n.
|
|
392 |
Medical |
seyrek görülen hastalık |
orphan disease n.
|
|
393 |
Medical |
seyrek görülen bir hastalık |
a rare disease n.
|
|
394 |
Medical |
şüpheli servikal lezyon görülen hasta |
patient with suspicious cervical lesion n.
|
|
395 |
Medical |
tiroit bezi hastalıklarında görülen göz ve orbita değişiklikleri |
ophthalmopathy n.
|
|
396 |
Medical |
torakotomi sonrası görülen klinik tablo |
postthoracotomy syndrome n.
|
|
397 |
Medical |
yeni görülen virus |
emerging virus n.
|
|
398 |
Medical |
yalnız erkeklerde görülen kanama istidadı |
hemophilia n.
|
|
399 |
Medical |
yeni görülen enfeksiyon |
emerging infection n.
|
|
400 |
Medical |
yalnız erkeklerde görülen kanama istidadı |
haemophilia n.
|
|
401 |
Medical |
yeni görülen virüs |
emerging virus n.
|
|
402 |
Medical |
yetersiz beslenme nedeniyle genellikle çocuklarda görülen bir hastalık |
kwashiorkor n.
|
|
403 |
Medical |
fabrikalarda çalışan çocuklarda görülen bir çarpık bacak türü |
factory leg n.
|
|
404 |
Medical |
ateş ve gut nöbetlerinin bitiminde idrarda görülen kiremit tozuna benzer tortu |
lateritious sediment n.
|
|
405 |
Medical |
özellikle dirsek ve dizlerde görülen yaygın ksantomlar |
cholesterosis cutis n.
|
|
406 |
Medical |
genellikle bebeklerde görülen rastgele veya nonspesifik yanıtlar |
mass action n.
|
|
407 |
Medical |
akalazya hastalarının yemek borularının alt kısmında görülen aşırı genişleme |
megaesophagus n.
|
|
408 |
Medical |
el yumruk yapıldığında görülen parmak eklemi |
metacarpophalangeal joint n.
|
|
409 |
Medical |
orta lob bronşundaki basıya bağlı olarak sağ akciğerin orta lobunda kronik pnömoniyle görülen atelektazi |
middle lobe syndrome n.
|
|
410 |
Medical |
konjestif kalp yetmezliğinde görülen venöz reflü |
hepatojugular reflux n.
|
|
411 |
Medical |
omuriliğin arka ve yan kısımlarında görülen, kas zayıflığı ve anormal ile karakterize skleroz |
hereditary spinal ataxia n.
|
|
412 |
Medical |
hamileliğin genellikle ilk üç ayında görülen şiddetli ve inatçı kusma |
hyperemesis gravidarum n.
|
|
413 |
Medical |
epilepsiyle birlikte görülen histeri |
hysteroepilepsy [obsolete] n.
|
|
414 |
Medical |
ameliyat veya tedavi sonrasında görülen komplikasyon |
morbidity n.
|
|
415 |
Medical |
genellikle frengiden kaynaklanıp ağız ve anüsün mukoza zarlarında görülen kabarık lezyonlar |
mucous patches n.
|
|
416 |
Medical |
vücudun fizyolojik veya yapısal elemanlarında görülen dengesizlik |
dyscrasia n.
|
|
417 |
Medical |
ateşliyken görülen tuhaf rüya |
fever dream n.
|
|
418 |
Medical |
(hastalıkta, semptomlarda veya tedavide görülen) tıbbi değişiklik |
metabola n.
|
|
419 |
Medical |
(hastalıkta, semptomlarda veya tedavide görülen) tıbbi değişiklik |
metabole n.
|
|
420 |
Medical |
yaşlı kadınlarda görülen bir tür kamburluk |
dowager's hump n.
|
|
421 |
Medical |
eksüda birikmesi görülen doku |
consolidation n.
|
|
422 |
Medical |
parkinson hastalarında görülen istemsiz adım hızlanması |
festination n.
|
|
423 |
Medical |
karın bölgesi yağının subkutan tabakasında görülen iltihaplanma |
panniculitis n.
|
|
424 |
Medical |
göğüs kafesinde kaburga parçalarının kopması şeklinde görülen ağır zedelenme |
flail chest n.
|
|
425 |
Medical |
organın duvarı boyunca görülen ülser |
perforated ulcer n.
|
|
426 |
Medical |
birleşik devletler'in kuzeyinde ve batısında görülen kaşıntı rahatsızlığı |
prairie itch n.
|
|
427 |
Medical |
birleşik devletler'in kuzeyinde ve batısında görülen kaşıntı rahatsızlığı |
swamp itch n.
|
|
428 |
Medical |
esas kanamanın durmasından daha sonra görülen kanama |
secondary hemorrhage n.
|
|
429 |
Medical |
genellikle yaşlılarda görülen bir kangren türü |
senile gangrene n.
|
|
430 |
Medical |
kalbin sol ve sağ bölümlerinin arasındaki septumda görülen genetik abnormalite |
septal defect n.
|
|
431 |
Medical |
alt bacaklarda görülen fil hastalığı |
podoconiosis n.
|
|
432 |
Medical |
röntgen üzerinde görülen kemik kaynama hattı |
symphysis n.
|
|
433 |
Medical |
yaygın görülen |
endemic adj.
|
|
434 |
Medical |
melanozda görülen |
melanoid adj.
|
|
435 |
Medical |
vücudu aynı tarafında görülen |
ipsilateral adj.
|
|
436 |
Medical |
vücudu aynı tarafında görülen |
ipselateral adj.
|
|
437 |
Medical |
vücudu aynı tarafında görülen |
ipsolateral adj.
|
|
438 |
Medical |
amputasyon sonrası görülen |
postamputation adj.
|
|
439 |
Medical |
adet sonrası görülen |
postmenstrual adj.
|
|
440 |
Medical |
ataksi öncesi görülen |
preataxic adj.
|
|
Anatomy |
|
441 |
Anatomy |
burnun dışardan görülen kısmı |
nasus n.
|
|
442 |
Anatomy |
birtakım amfibiler gibi bazı türlerin yumurtalarında görülen kalınlaşmış hücre zarı |
membrana striata n.
|
|
443 |
Anatomy |
birtakım amfibiler gibi bazı türlerin yumurtalarında görülen kalınlaşmış hücre zarı |
striated membrane n.
|
|
444 |
Anatomy |
birtakım amfibiler gibi bazı türlerin yumurtalarında görülen kalınlaşmış hücre zarı |
zona radiata n.
|
|
445 |
Anatomy |
splenik arter kollarında görülen adenoid doku kitleleri |
malpighian corpuscles of the spleen n.
|
|
446 |
Anatomy |
uyluk kemiğinin iç tarafının alt ucunda görülen kondil |
medial condyle n.
|
|
447 |
Anatomy |
bazı sinir liflerinde görülen kılıf |
medulla n.
|
|
448 |
Anatomy |
bazı hayvanlarda korakoidin ortasında görülen çıkıntı |
mesocoracoid n.
|
|
449 |
Anatomy |
bazı hayvanlarda skapulanın ortasında görülen çıkıntı |
mesoscapula n.
|
|
450 |
Anatomy |
kas liflerinde çift kırılma görülen diskleri oluşturan koyu renkli partikül |
disdiaclast n.
|
|
451 |
Anatomy |
çizgili kas fibrilinin temel kasılma birimi olarak görülen çapraz katmanı |
sarcomere n.
|
|
452 |
Anatomy |
bazı hayvanlarda skapulanın ortasında görülen çıkıntının önünde veya üzerinde bulunan kısım |
prescapula n.
|
|
453 |
Anatomy |
protozoon ve rotiferde görülen koruyucu dış kabuk veya kın |
sheath n.
|
|
454 |
Anatomy |
göz yuvasının üst bölümünde görülen kabartı |
superciliary ridge n.
|
|
455 |
Anatomy |
kaş bölümünde görülen kabartı |
superciliary ridge n.
|
|
456 |
Anatomy |
kaş bölümünde görülen kabartı |
supraorbital torus n.
|
|
457 |
Anatomy |
bazı hayvanlarda görülen, kulaktaki kolumelanın üzengi kemiğini kolumelanın diğer kısımlarıyla birleştiren kısmı ile ilişkili |
mediostapedial adj.
|
|
458 |
Anatomy |
ana safra kanalında görülen |
choledochal adj.
|
|
459 |
Anatomy |
ana safra kanalında görülen |
choledoch adj.
|
|
460 |
Anatomy |
ön lobun arkasına doğru görülen |
postfrontal adj.
|
|
Psychology |
|
461 |
Psychology |
birlikte görülen rahatsızlıklar |
co-existing disorders n.
|
|
462 |
Psychology |
uyanık görülen canlı rüya |
wake initiated lucid dream n.
|
|
463 |
Psychology |
malezya ve endonezya'da görülen, şaşırma tepkisinin taklit ve tüm emirlere itaat etme gibi anormal davranışlara yol açtığı kültüre özgü bir bozukluk |
latah n.
|
|
464 |
Psychology |
uykuya dalmadan hemen önce görülen halüsinasyon benzeri görüntü |
hypnagogic image n.
|
|
465 |
Psychology |
erkeklerde görülen, karşı cinsteki ebeveyni sahiplenip kendi cinsinden olan ebeveyni saf dışı etme isteği |
oedipal complex n.
|
|
466 |
Psychology |
erkeklerde görülen, karşı cinsteki ebeveyni sahiplenip kendi cinsinden olan ebeveyni saf dışı etme isteği |
oedipus complex n.
|
|
467 |
Psychology |
uyanıkken rüya ve halüsinasyon görülen anormal bilinçlilik durumu |
oneirism n.
|
|
468 |
Psychology |
algısal alanda arka plan ile bu arka planda öne çıkan nesneler şeklinde görülen ayrım |
figure-ground phenomenon n.
|
|
469 |
Psychology |
(çocuk cinselliğinde görülen) sapkın erotizm ile ilgili |
polymorphous perverse adj.
|
|
470 |
Psychology |
(çocuk cinselliğinde görülen) sapkın erotizm sergileyen |
polymorphous perverse adj.
|
|
Mental Health |
|
471 |
Mental Health |
başkalarına zarar verip tedavi ederek duygusal tatminini sağlayan bireylerde görülen ruhsal bozukluk |
munchausen's syndrome by proxy n.
|
|
Physiology |
|
472 |
Physiology |
sinir hücresi veya kas plazma membranının içi ile dışı arasındaki elektrik yükü farklılığında görülen kayıp |
depolarization [us] n.
|
|
473 |
Physiology |
sinir hücresi veya kas plazma membranının içi ile dışı arasındaki elektrik yükü farklılığında görülen kayıp |
depolarisation [uk] n.
|
|
474 |
Physiology |
vücudun herhangi bir yerinde görülen sempatik sinir sistemi etkisi |
deuteropathia n.
|
|
475 |
Physiology |
genellikle morumsu doğum lekesi olarak görülen bir tür hemanjiom |
port wine stain n.
|
|
476 |
Physiology |
genellikle morumsu doğum lekesi olarak görülen bir tür hemanjiom |
port-wine stain n.
|
|
477 |
Physiology |
genellikle morumsu doğum lekesi olarak görülen bir tür hemanjiom |
port-wine mark n.
|
|
Pathology |
|
478 |
Pathology |
mezotel dokuda görülen kötü huylu tümör |
celiothelioma n.
|
|
479 |
Pathology |
mezotel dokuda görülen kötü huylu tümör |
mesothelioma n.
|
|
480 |
Pathology |
yenidoğanın kafa derisi altında görülen, doğum esnasında baskıdan kaynaklı kan toplanması |
cephalhematoma n.
|
|
481 |
Pathology |
yenidoğanın kafa derisi altında görülen, doğum esnasında baskıdan kaynaklı kan toplanması |
cephalohematoma n.
|
|
482 |
Pathology |
rahim boynunda genellikle zararsız doku büyümesi şeklinde görülen tümörler |
cervical polyps n.
|
|
483 |
Pathology |
panama'nın chagres nehri bölgesinde görülen sıtma ateşi |
chagres fever n.
|
|
484 |
Pathology |
çocuklarda görülen bir tür alerjik deri hastalığı |
red gum n.
|
|
485 |
Pathology |
ince bağırsak ve çevresinde görülen iltihabi bir hastalık |
regional ileitis n.
|
|
486 |
Pathology |
genellikle yeterince pişirilmemiş et veya balık yendiğinde görülen parazitik tenya kaynaklı bağırsak enfeksiyonu |
tapeworm infection n.
|
|
487 |
Pathology |
özellikle yaşlı erkeklerde görülen gece çok sık idrara kalkma hastalığı |
nocturia n.
|
|
488 |
Pathology |
kısa boy, düşük kulaklar ve normalin altında üretkenlik gibi belirtileri olan, sadece erkeklerde görülen bir hastalık |
noonan's syndrome n.
|
|
489 |
Pathology |
bilhassa yaşlı erkeklerde görülen geceleri çok sık idrara çıkma bozukluğu |
nycturia n.
|
|
490 |
Pathology |
anne karnında veya doğumda bağımlılık yapan ilaçlara maruz kalmış bebekte görülen şiddetli ağlama, titreme, ateş, terleme ve kusma gibi yoksunluk semptomları |
neonatal abstinence syndrome n.
|
|
491 |
Pathology |
meksika, orta ve güney amerika'da görülen, cilt ve mukozada yaralar meydana getiren bir layşmanyaz |
new world leishmaniasis n.
|
|
492 |
Pathology |
sıklıkla testislerde görülen kötü huylu tümör |
teratocarcinoma n.
|
|
493 |
Pathology |
kadınlarda görülen, zihinsel gerilik, davranışsal bozukluklar ve dismenore ile karakterize bir kromozom defekti |
tetra-x syndrome n.
|
|
494 |
Pathology |
kas sertliği ile ayırt edilen, nadir görülen doğumsal bir myotoni formu |
thomsen's disease n.
|
|
495 |
Pathology |
trombositlerin normal pıhtı üretemediği, nadir görülen bir otozomal resesif hastalık |
thrombasthenia n.
|
|
496 |
Pathology |
bazı sinirsel bozukluklarda görülen sendelemeli yürüyüş |
titubation n.
|
|
497 |
Pathology |
tropikal bölgelerde görülen kronik bir absorpsiyon bozukluğu |
tropical sprue n.
|
|
498 |
Pathology |
tropikal bölgelerde görülen kronik bir absorpsiyon bozukluğu |
psilosis n.
|
|
499 |
Pathology |
tropikal bölgelerde görülen kronik bir absorpsiyon bozukluğu |
sprue n.
|
|
500 |
Pathology |
kronik alkol bağımlılığının son safhalarında görülen bunama |
alcohol amnestic disorder n.
|
|