|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
en sonunda |
finally adv.
|
|
Tom finally agreed to do that.
Tom bunu yapmayı en sonunda kabul etti.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
eninde sonunda |
eventually adv.
|
|
We have witnessed time and again that this is eventually fought by the majority of the people.
Buna eninde sonunda halkın çoğunluğu tarafından karşı çıkıldığına defalarca şahit olduk.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
önünde sonunda |
eventually adv.
|
|
Eventually you'll have to tell Tom.
Önünde sonunda Tom'a söylemek zorunda kalacaksın.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
tatlı (yemeğin sonunda yenilen) |
pudding n.
|
|
Peter remarked that the pudding was too sweet.
Peter pudingin çok tatlı olduğunu söyledi.
More Sentences
|
5 |
General |
sonunda |
last n.
|
|
He managed to finish his homework at last.
Sonunda ödevini bitirmeyi başardı.
More Sentences
|
6 |
General |
eninde sonunda |
in the end adv.
|
|
The government listens to the people in the end.
Hükümet eninde sonunda halkı dinler.
More Sentences
|
7 |
General |
sonunda |
after all adv.
|
|
Tom is going to need your help after all.
Tom'un sonunda senin yardımına ihtiyacı olacak.
More Sentences
|
8 |
General |
en sonunda |
in the end adv.
|
|
In the end, good will triumph over evil.
İyilik en sonunda kötülüğe karşı üstün gelecek.
More Sentences
|
9 |
General |
sonunda |
at the end adv.
|
|
We find ourselves at the end of the period of reflection.
Kendimizi düşünme döneminin sonunda bulduk.
More Sentences
|
10 |
General |
sonunda |
eventually adv.
|
|
I hope that will eventually emerge, so that what was actually decided will be known after the event.
Umarım sonunda bu ortaya çıkar ve böylece etkinlikten sonra gerçekte neye karar verildiği bilinir.
More Sentences
|
11 |
General |
sonunda |
at long last adv.
|
|
We must, at long last, move away from our non-vaccination policy.
Sonunda aşı karşıtı politikamızdan uzaklaşmalıyız.
More Sentences
|
12 |
General |
eninde sonunda |
sooner or later adv.
|
|
I'll find him sooner or later.
Ben onu eninde sonunda bulacağım.
More Sentences
|
13 |
General |
en sonunda |
eventually adv.
|
|
She eventually found out that it was her dog that broke the vase.
En sonunda öğrendi ki meğer vazoyu köpeği kırmış.
More Sentences
|
14 |
General |
sonunda |
yet adv.
|
|
Has the taxi come yet?
Taksi sonunda geldi mi?
More Sentences
|
15 |
General |
sonunda |
at length adv.
|
|
At length, he began to cry.
Sonunda ağlamaya başladı.
More Sentences
|
16 |
General |
en sonunda |
at last adv.
|
|
Therefore, why not make an effort to move from stability to growth, at last?
Bu nedenle, neden en sonunda istikrardan büyümeye geçmek için çaba sarf etmeyelim?
More Sentences
|
17 |
General |
eninde sonunda |
ultimately adv.
|
|
Good will ultimately triumph over evil.
İyilik eninde sonunda kötülüğe karşı zafer kazanacaktır.
More Sentences
|
18 |
General |
sonunda |
ultimately adv.
|
|
Ultimately, he ended up going to school.
Sonunda okula gitmeye karar verdi.
More Sentences
|
19 |
General |
sonunda |
in the end adv.
|
|
And it is always the farmer who suffers in the end.
Ve sonunda acı çeken her zaman çiftçi oluyor.
More Sentences
|
|
20 |
General |
en sonunda |
at long last adv.
|
|
So why should aircraft fuel not be taxed now, at long last?
Öyleyse neden uçak yakıtı şimdi, en sonunda vergilendirilmesin?
More Sentences
|
21 |
General |
en sonunda |
finally adv.
|
|
We considered going, but finally decided against it.
Gitmeyi düşünüyorduk, ama en sonunda vazgeçtik.
More Sentences
|
22 |
General |
sonunda |
at last adv.
|
|
Therefore - as I have said on other occasions - maybe we will have European filmmaking at last.
Dolayısıyla - başka vesilelerle de söylediğim gibi - belki de sonunda Avrupa film yapımcılığına kavuşacağız.
More Sentences
|
23 |
General |
sonunda |
finally adv.
|
|
A good and clear result has finally been achieved.
Sonunda iyi ve net bir sonuç elde edildi.
More Sentences
|
24 |
General |
en sonunda |
ultimately adv.
|
|
Good will ultimately triumph over evil.
İyilik en sonunda kötülüğe karşı üstün gelecek.
More Sentences
|
25 |
General |
en iyi dileklerimle (mektubun sonunda) |
all the best! interj.
|
|
All the best wishes on this wonderful day.
Bu harika günde bütün en iyi dileklerimle.
More Sentences
|
Idioms |
|
26 |
Idioms |
sonunda |
in the end expr.
|
|
That is to say that we cannot be sure that in the end the government of Prime Minister Sharon is going to accept it.
Yani sonunda Başbakan Sharon hükümetinin bunu kabul edeceğinden emin olamayız.
More Sentences
|
Speaking |
|
27 |
Speaking |
eninde sonunda |
eventually adv.
|
|
Those responsible must, eventually, be brought to justice.
Sorumlular eninde sonunda adalete teslim edilmelidir.
More Sentences
|
Technical |
|
28 |
Technical |
sonunda |
finally adv.
|
|
We finally said goodbye to the Europe of the Yalta Conference and the Cold War.
Sonunda Yalta Konferansı'nın Avrupa'sına ve Soğuk Savaş'a veda ettik.
More Sentences
|
General |
|
29 |
General |
amerikalı zencileri tarafından aralık ayının sonunda kutlanan bir bayram |
kwanza n.
|
|
30 |
General |
tatlı (yemeğin sonunda yenen) |
dessert n.
|
|
31 |
General |
havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı veya katı durumda yere düşmesi |
precipitation n.
|
|
32 |
General |
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek |
savory n.
|
|
33 |
General |
tatlı (yemeğin sonunda yenilen) |
sweet n.
|
|
34 |
General |
yemek sonunda yenen tuzlu şey |
savory n.
|
|
35 |
General |
yemek sonunda yenen tuzlu şey |
savoury n.
|
|
36 |
General |
bir olayın sonunda gerçekleşen |
after effect n.
|
|
37 |
General |
yemeğin sonunda yenen tatlı |
dessert n.
|
|
38 |
General |
film sonunda çıkan yazılar |
the credits at the end of a movie n.
|
|
39 |
General |
restoranda garson olarak çalışmaya başlayıp sonunda restoranın sahibi olmak |
start off as a waiter and end up as the owner of the restaurant n.
|
|
|
40 |
General |
zirve veya toplantı sonunda herkesin iştirak ettiği toplu fotoğraf çekimi |
family photo n.
|
|
41 |
General |
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek |
savoury n.
|
|
42 |
General |
(genelde konserin/gösterinin masraflarını karşılamak amacıyla) etkinliğin sonunda katılımcılardan toplanan para |
retiring collection n.
|
|
43 |
General |
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler |
take-home lessons n.
|
|
44 |
General |
program sonunda yapılan kısa açıklama |
tag n.
|
|
45 |
General |
bir akşam kampı ateşinde ya da toplantı sonunda söylenen kapanış şarkısı |
taps n.
|
|
46 |
General |
bir parçanın sonunda bulunan unsurları |
terminalia n.
|
|
47 |
General |
hasat sonunda yapılan şölen |
mell [dialect] n.
|
|
48 |
General |
her bir aşamanın sonunda kesin çıktıları olan bir operasyonu belirli bir şekilde gerçekleştirme yolu |
methodology n.
|
|
49 |
General |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy n.
|
|
50 |
General |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy hop n.
|
|
51 |
General |
çocukların çember oluşturup söyledikleri şarkının sonunda hep birlikte çömeldikleri bir oyun |
ring-a-ring-a-roses n.
|
|
52 |
General |
baharın sonunda, soğanlar ekildikten sonra yağan hafif kar |
onion snow [us] n.
|
|
53 |
General |
akşam yemeği davetinde masanın sonunda oturan yardımcı |
croupier n.
|
|
54 |
General |
sonunda varmak |
land up v.
|
|
55 |
General |
sonunda başarmak |
have the last laugh v.
|
|
56 |
General |
yarış sonunda tartılmak (cokey) |
weigh in v.
|
|
57 |
General |
sonunda ... çıkmak |
prove v.
|
|
58 |
General |
son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda) |
have the last word v.
|
|
59 |
General |
olmak (yarışma sonunda belirli bir sırada) |
come in v.
|
|
60 |
General |
sıranın sonunda olmak |
bring up the rear v.
|
|
61 |
General |
sonunda razı olmak |
come to agree v.
|
|
62 |
General |
karşısındakinin ne dediğini (sonunda) anlamak |
latch on v.
|
|
63 |
General |
sonunda onaylamak |
put the seal on v.
|
|
64 |
General |
sonunda onaylamak |
set the seal on v.
|
|
65 |
General |
sonunda sinir krizi geçirmek |
end up having a nervous breakdown v.
|
|
66 |
General |
ay sonunda/ay sonuna kadar ödemek |
pay by the end of the month v.
|
|
67 |
General |
maç sonunda formalarını değiştirmek |
swap shirts at the end v.
|
|
68 |
General |
bir şeyin sonunda veya iki tarafında da olmak |
bookend v.
|
|
69 |
General |
sonunda elde etmek |
glean v.
|
|
70 |
General |
en sonunda ulaşmak |
get round (to) v.
|
|
71 |
General |
en sonunda gelmek |
get round (to) v.
|
|
72 |
General |
en sonunda olan |
eventual adj.
|
|
73 |
General |
sonunda olan |
eventual adj.
|
|
74 |
General |
orta yaşların sonunda |
late-to-middle aged adj.
|
|
75 |
General |
(yarış sonunda) yarışmacıların birbirine çok yakın olduğu |
blanket adj.
|
|
76 |
General |
(mektuplarda) adresteki satırların arasında virgül, sonunda nokta olan |
closed adj.
|
|
77 |
General |
en sonunda |
at length adv.
|
|
78 |
General |
sonunda |
at the end of adv.
|
|
79 |
General |
uzun bir günün sonunda |
by the end of the day adv.
|
|
|
80 |
General |
sonunda |
enfin (fr) adv.
|
|
81 |
General |
sonunda |
in the upshot adv.
|
|
82 |
General |
saygılarımla (yazı sonunda) |
sincerely yours adv.
|
|
83 |
General |
sonunda |
distad adv.
|
|
84 |
General |
sonunda |
last adv.
|
|
85 |
General |
sonunda |
in the long run adv.
|
|
86 |
General |
sonunda |
in fine adv.
|
|
87 |
General |
en sonunda |
in the long run adv.
|
|
88 |
General |
eninde sonunda |
at last adv.
|
|
89 |
General |
en sonunda |
at the latter end adv.
|
|
90 |
General |
sonunda |
through adv.
|
|
91 |
General |
eninde sonunda |
in the long run adv.
|
|
92 |
General |
en sonunda |
after all adv.
|
|
93 |
General |
yıl sonunda |
by the end of year adv.
|
|
94 |
General |
en sonunda |
broadly adv.
|
|
95 |
General |
ay sonunda |
end of month adv.
|
|
96 |
General |
yolun sonunda |
at the end of the road adv.
|
|
97 |
General |
uzun bir günün sonunda |
after a long day adv.
|
|
98 |
General |
önünde sonunda |
at last adv.
|
|
99 |
General |
belirli veya öngörülen bir süre sonunda |
at term adv.
|
|
100 |
General |
kaynaklarının sonunda |
on one's last legs adv.
|
|
101 |
General |
şakanın sonunda |
at the end of the joke adv.
|
|
102 |
General |
başında ya da sonunda |
first or last adv.
|
|
103 |
General |
sonunda |
over adv.
|
|
104 |
General |
eninde sonunda |
forward adv.
|
|
105 |
General |
nun sonunda |
by the end of prep.
|
|
106 |
General |
sonunda |
in prep.
|
|
107 |
General |
-nin sonunda |
by the end of prep.
|
|
108 |
General |
madeni paraların sonunda kullanılan, rüşvet anlamına gelen payola kelimesinden alınmış bir son ek |
-ola suf.
|
|
109 |
General |
sözcük sonunda yer alan e veya ie sesi düşünce kullanılan bir son ek |
-ing suf.
|
|
110 |
General |
sözcük sonunda bulunan sessiz harfi pekiştirmek için kullanılan bir son ek |
-ing suf.
|
|
111 |
General |
gösteri sonunda alkış isteği |
plaudite expr.
|
|
Phrasals |
|
112 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up as (something) v.
|
|
113 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up (as)( something ) to become something v.
|
|
114 |
Phrasals |
(sıralamada/yarış sonunda birinden) daha alt sırada yer almak |
place behind (someone or something) v.
|
|
115 |
Phrasals |
(ameliyatın sonunda) yarayı kapatmak |
close someone up v.
|
|
116 |
Phrasals |
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek |
cash in v.
|
|
117 |
Phrasals |
gün sonunda işten çıkmak |
get off v.
|
|
118 |
Phrasals |
sonunda bir şeyle/biriyle ilgilenebilmek |
get (around) to someone or something v.
|
|
119 |
Phrasals |
sonunda bir konuya/birine geçiş yapabilmek |
get (around) to someone or something v.
|
|
120 |
Phrasals |
sonunda (bir şeyi) yapabilmek |
get around to (doing something) v.
|
|
121 |
Phrasals |
sonunda (bir şeyle) birleşmek |
tail into (something) v.
|
|
122 |
Phrasals |
sezon sonunda satılmayan malları ilerisi için saklamak |
carry over v.
|
|
123 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) elde etmek |
end up with (something) v.
|
|
124 |
Phrasals |
sonunda elinde (bir şeyle) kalmak |
wind up with (something) v.
|
|
Phrases |
|
125 |
Phrases |
günün sonunda |
at the end of the day adv.
|
|
126 |
Phrases |
dünya savaşının sonunda |
at the end of the world war expr.
|
|
127 |
Phrases |
güzel bir günün sonunda |
at the end of a beautiful day expr.
|
|
128 |
Phrases |
en sonunda |
at the very end expr.
|
|
129 |
Phrases |
iş mektubunun sonunda imzadan hemen önce yazılır |
very truly yours, expr.
|
|
130 |
Phrases |
kırklarının sonunda |
in his late forties expr.
|
|
131 |
Phrases |
oysa sonunda |
as it turned out expr.
|
|
132 |
Phrases |
kırklı yaşlarının sonunda |
in his late forties expr.
|
|
133 |
Phrases |
önünde sonunda |
at some point expr.
|
|
134 |
Phrases |
sonunda taşlar yerine oturdu |
all the pieces finally clicked into place expr.
|
|
135 |
Phrases |
seneler süren ihmalin sonunda |
after years of neglect expr.
|
|
136 |
Phrases |
toplantının sonunda aşağıdaki kararlar alınmıştır |
the followings are decided at the end of the meeting expr.
|
|
137 |
Phrases |
yıllarca süren ihmalin sonunda |
after years of neglect expr.
|
|
138 |
Phrases |
(mektubun sonunda) saygılarımla |
yours truly expr.
|
|
139 |
Phrases |
sonunda |
an end expr.
|
|
140 |
Phrases |
sonunda |
once and for all expr.
|
|
141 |
Phrases |
her şeyin sonunda |
after everything is said and done expr.
|
|
142 |
Phrases |
sonunda |
after everything is said and done expr.
|
|
143 |
Phrases |
her şeyin sonunda |
after everything is said and done expr.
|
|
144 |
Phrases |
sonunda |
after everything is said and done expr.
|
|
Proverb |
|
145 |
Proverb |
kötülük eninde sonunda cezasını bulur |
mills of god grind slowly yet they grind exceeding small
|
|
146 |
Proverb |
başarısızlık sonunda başarıyı getirir |
failure teaches success
|
|
147 |
Proverb |
sonunda adalet yerini bulur |
justice triumphs in the end
|
|
148 |
Proverb |
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur |
mills of the gods grind slowly, but they grind exceedingly fine
|
|
149 |
Proverb |
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur |
mills of the gods grind slowly
|
|
150 |
Proverb |
yapacak işi olmayanlar önünde sonunda yanlış işler yapmaya başlarlar |
the devil makes work for idle ˈhands
|
|
151 |
Proverb |
vicdan azabı çeken biri dışarıdan birinin suçlaması olmadan da sonunda suçunu itiraf eder |
a guilty conscience needs no accuser
|
|
152 |
Proverb |
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan bir grup/kurum sonunda dağılır |
a house divided against itself cannot stand
|
|
153 |
Proverb |
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar |
absolute power corrupts absolutely
|
|
154 |
Proverb |
önünde sonunda kişinin gerçek yüzü ortaya çıkar |
breeding will tell
|
|
155 |
Proverb |
önünde sonunda kişinin iç yüzü ortaya çıkar |
breeding will tell
|
|
156 |
Proverb |
önünde sonunda kişi kendini belli eder |
breeding will tell
|
|
157 |
Proverb |
kişi kendini/karakterini önünde sonunda belli eder |
breeding will tell
|
|
158 |
Proverb |
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar |
power corrupts, and absolute power corrupts absolutely
|
|
Colloquial |
|
159 |
Colloquial |
gün sonunda yatakta uzanırken duyulan mutluluk hissi |
bedgasm n.
|
|
160 |
Colloquial |
kafa kafaya bitme (bir yarışın sonunda) |
a close finish n.
|
|
161 |
Colloquial |
gün sonunda kazanılan parayı saymak |
cash out v.
|
|
162 |
Colloquial |
bir şeyin sonunda bulunmak |
be in at the finish v.
|
|
163 |
Colloquial |
bir şeyin sonunda orada olmak |
be in at the finish v.
|
|
164 |
Colloquial |
sonunda yapabilmek |
get around to doing v.
|
|
165 |
Colloquial |
bu ayın sonunda |
at the end of this month expr.
|
|
166 |
Colloquial |
günün sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
167 |
Colloquial |
gecenin sonunda |
at the end of the night expr.
|
|
168 |
Colloquial |
eninde sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
169 |
Colloquial |
o gecenin sonunda |
late that night expr.
|
|
170 |
Colloquial |
köprünün sonunda |
at the end of the bridge expr.
|
|
171 |
Colloquial |
sonunda yalnız kaldık |
alone at last expr.
|
|
172 |
Colloquial |
sonunda |
in the long run expr.
|
|
173 |
Colloquial |
sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
174 |
Colloquial |
şarkının sonunda |
at the end of the song expr.
|
|
175 |
Colloquial |
uzun bir günün sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
176 |
Colloquial |
sonunda |
for fair expr.
|
|
177 |
Colloquial |
hayat çok acımasız ve sonunda da ölüm var |
labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
|
|
178 |
Colloquial |
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin |
labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
|
|
179 |
Colloquial |
günün sonunda her şey iyi olacak |
it'll be all right on the night expr.
|
|
180 |
Colloquial |
sonunda, geç bile oldu/kaldı |
(it's) about time expr.
|
|
181 |
Colloquial |
sonunda, geç bile oldu/kaldı |
(it's) bout time expr.
|
|
182 |
Colloquial |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
iou (I owe you) expr.
|
|
183 |
Colloquial |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
iou1 (I owe you one) expr.
|
|
Idioms |
|
184 |
Idioms |
zevk ve sefanın sonunda yaşanan felaket |
the primrose path (to ruin, destruction) n.
|
|
185 |
Idioms |
ömrünün baharında olan ve ömrünün sonunda olan iki kişinin ilişkisi |
may and december n.
|
|
186 |
Idioms |
2010'ların sonunda televizyon programlarının yaygınlaştığı/zirveye çıktığı dönem |
peak tv n.
|
|
187 |
Idioms |
sonunda/önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up as (something) v.
|
|
188 |
Idioms |
sonunda bir karar vermek |
come off the fence v.
|
|
189 |
Idioms |
sonunda bir karar vermek |
get off the fence v.
|
|
190 |
Idioms |
sonunda bir karar vermek |
climb off the fence v.
|
|
191 |
Idioms |
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek |
cash (one's) chips in v.
|
|
192 |
Idioms |
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek |
cash (one's chips) in v.
|
|
193 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda olmak |
be at the end of one's rope v.
|
|
194 |
Idioms |
rastlantı sonunda bulmak |
light upon v.
|
|
195 |
Idioms |
sonunda birşey hakkında endişelenmeyi/üzülmeyi bırakmak |
lay the ghost of something to rest v.
|
|
196 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at the end of one's rope v.
|
|
197 |
Idioms |
sonunda başlayabilmek |
come round to v.
|
|
198 |
Idioms |
rastlantı sonunda bulmak |
light on v.
|
|
199 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
ring the curtain down on something v.
|
|
200 |
Idioms |
yolun sonunda olmak |
be the end of the road v.
|
|
201 |
Idioms |
yolun sonunda olmak |
be the end of the line v.
|
|
202 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring the curtain down on something v.
|
|
203 |
Idioms |
önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up (as) (something ) to become something v.
|
|
204 |
Idioms |
sonunda bir fikir belirtmek |
come off the fence v.
|
|
205 |
Idioms |
sonunda birinin tarafını seçmek |
come off the fence v.
|
|
206 |
Idioms |
sonunda kimi desteklediğini göstermek |
come off the fence v.
|
|
207 |
Idioms |
sonunda konuşabilmek |
find your voice/tongue v.
|
|
208 |
Idioms |
en sonunda (bir şey) olmak |
find (oneself) with (something) v.
|
|
209 |
Idioms |
sonunda (bir şeyle) kalakalmak |
find (oneself) with (something) v.
|
|
210 |
Idioms |
bahisleri alıp yarıl sonunda kazananların parasını vermek |
make a book v.
|
|
211 |
Idioms |
bahisleri alıp yarıl sonunda kazananların parasını vermek |
open a book v.
|
|
212 |
Idioms |
(birine) sonunda kararını verdirmek |
pull (one) off the fence v.
|
|
213 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda olmak |
be at the end of (one's) tether v.
|
|
214 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at the end of (one's) tether v.
|
|
215 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at the end of (one's) tether v.
|
|
216 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda olmak |
be at the end of your tether v.
|
|
217 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at the end of your tether v.
|
|
218 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at the end of your tether v.
|
|
219 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at (one's) wits' end v.
|
|
220 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at (one's) wits' end v.
|
|
221 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring down the curtain v.
|
|
222 |
Idioms |
(bir şeyin sonunda) perdeyi indirmek |
bring down the curtain (on something) v.
|
|
223 |
Idioms |
(bir şeyin sonunda) perdeyi indirmek |
ring down the curtain (on something) v.
|
|
224 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring down the curtain (on something) v.
|
|
225 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi kapatmak |
bring down the curtain (on something) v.
|
|
226 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring/ring down the curtain v.
|
|
227 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
ring down the curtain v.
|
|
228 |
Idioms |
önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up to become v.
|
|
229 |
Idioms |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up to become v.
|
|
230 |
Idioms |
en sonunda (bir şey) olmak |
find oneself with v.
|
|
231 |
Idioms |
sonunda konuşabilmek |
find your tongue v.
|
|
232 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at your wits' end v.
|
|
233 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at your wits' end v.
|
|
234 |
Idioms |
sonunda bir şey hakkında endişelenmeyi/üzülmeyi bırakmak |
lay the ghost of something v.
|
|
235 |
Idioms |
günün sonunda iyi olan |
all right on the night adj.
|
|
236 |
Idioms |
günün sonunda iyi olan |
all right on the night adj.
|
|
237 |
Idioms |
sürecin en sonunda olan |
down to the wire adj.
|
|
238 |
Idioms |
en sonunda |
in the end adv.
|
|
239 |
Idioms |
haziranın sonunda |
at the end of june adv.
|
|
240 |
Idioms |
sonunda |
at the last adv.
|
|
241 |
Idioms |
sonunda |
at the long run adv.
|
|
242 |
Idioms |
şansın karşısında bütün oyuncular önünde sonunda kaybeder |
the cards beat all the players [obsolete] expr.
|
|
243 |
Idioms |
her şeyin sonunda |
after all is said and done expr.
|
|
244 |
Idioms |
sonunda |
after all is said and done expr.
|
|
245 |
Idioms |
sonunda anlaşıldı ki |
it turns out that expr.
|
|
246 |
Idioms |
suçlu eninde sonunda yakalanır |
crime doesn't pay expr.
|
|
247 |
Idioms |
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda |
in the home stretch expr.
|
|
248 |
Idioms |
yazın sonunda |
at the fag-end of the summer expr.
|
|
249 |
Idioms |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
I owe you one expr.
|
|
250 |
Idioms |
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda |
in the homestretch expr.
|
|
251 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of the line expr.
|
|
252 |
Idioms |
önünde sonunda herkes yakayı ele verecek |
and your little dog, too expr.
|
|
253 |
Idioms |
önünde sonunda herkes yakalanacak |
and your little dog, too expr.
|
|
254 |
Idioms |
bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma |
so near and yet so far expr.
|
|
255 |
Idioms |
(birinin) sabrının sonunda |
at (one's) wits' end expr.
|
|
256 |
Idioms |
(birinin) tahammülünün sonunda/sınırında |
at (one's) wits' end expr.
|
|
257 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at your wits' end expr.
|
|
258 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at your wits' end expr.
|
|
259 |
Idioms |
yolun sonunda |
at a dead end expr.
|
|
260 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
261 |
Idioms |
sabrının sonunda/sınırında |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
262 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
263 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
264 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
265 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
266 |
Idioms |
sabrının sonunda/sınırında |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
267 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
268 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
269 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
270 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
271 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
272 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at the end of rope expr.
|
|
273 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
274 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
275 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
276 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
277 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
278 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at the end of your tether expr.
|
|
279 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
280 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
281 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
282 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
283 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
284 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
285 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
286 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
287 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
288 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at wits' end expr.
|
|
289 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at wits' end expr.
|
|
290 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at wit's end expr.
|
|
291 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at wit's end expr.
|
|
292 |
Idioms |
suçlu eninde sonunda yakalanır |
crime does not pay expr.
|
|
293 |
Idioms |
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda |
in the stretch expr.
|
|
294 |
Idioms |
kaynaklarının sonunda |
on last legs expr.
|
|
295 |
Idioms |
bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma |
so close (and) yet so far expr.
|
|
Speaking |
|
296 |
Speaking |
günün sonunda |
by the end of the day expr.
|
|
297 |
Speaking |
eninde sonunda olacağını biliyordu |
had known it was coming expr.
|
|
298 |
Speaking |
filmin sonunda ne oluyor |
what happens at the end of the film? expr.
|
|
299 |
Speaking |
gün sonunda |
by the end of the day expr.
|
|
300 |
Speaking |
filmin sonunda ne oluyor? |
what happens at the end of the movie? expr.
|
|
301 |
Speaking |
her şey olacağına varır sonunda |
whatever will be will be expr.
|
|
302 |
Speaking |
eninde sonunda olacağını biliyordu |
knew it was coming expr.
|
|
303 |
Speaking |
eninde sonunda yağmur yağacak |
it's gonna rain sooner or later expr.
|
|
304 |
Speaking |
kariyerinizin sonunda kendinizi nerede görüyorsunuz? |
where do you see yourself at the end of your career? expr.
|
|
305 |
Speaking |
kariyerinin sonunda kendini nerede görüyorsun? |
where do you see yourself at the end of your career? expr.
|
|
306 |
Speaking |
o eninde sonunda aşk ve seksi öğrenmek zorunda |
he has to learn about love and sex eventually expr.
|
|
307 |
Speaking |
o eninde sonunda aşk ve seksin ne olduğunu öğrenecek |
he has to learn about love and sex eventually expr.
|
|
308 |
Speaking |
sonunda fikrini ne değiştirdi? |
what finally changed your mind? expr.
|
|
309 |
Speaking |
sonunda buradasın |
you're finally here expr.
|
|
310 |
Speaking |
parayı hafta sonunda alacaksın |
you get paid at the end of the week expr.
|
|
311 |
Speaking |
uzun bir günün sonunda |
by the end of a long day expr.
|
|
Trade/Economic |
|
312 |
Trade/Economic |
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme |
forward contract n.
|
|
313 |
Trade/Economic |
bir yılın sonunda ödenecek miktarlar |
amounts payable after one year n.
|
|
314 |
Trade/Economic |
bir yılın sonunda ticari borçluların borçlarından düşülen miktarlar |
amounts written off trade debtors receivable after one year n.
|
|
315 |
Trade/Economic |
dönem sonunda elde edilen yıllık gelir |
ordinary annuity n.
|
|
316 |
Trade/Economic |
duran varlıklar ve bir yıl sonunda alınacak miktarlar |
fixed assets and amounts receivable after one year n.
|
|
317 |
Trade/Economic |
istihsal veya satış sonunda kıymet artışı |
realized appreciation n.
|
|
318 |
Trade/Economic |
kira sonunda muayene |
off-hire survey n.
|
|
319 |
Trade/Economic |
ürün kullanım ömrü sonunda uygulanan iade programı |
product end-of-life return program n.
|
|
320 |
Trade/Economic |
yıl sonunda dağıtılan temettü |
year-end dividend n.
|
|
321 |
Trade/Economic |
dönem sonunda kapatılmış bir hesabın bakiyesini devretmek |
carry down v.
|
|
322 |
Trade/Economic |
dönem sonunda ödenebilir |
payable in arrears adj.
|
|
Law |
|
323 |
Law |
babalık davası sonunda neseb ilişkisinin kurulması |
affiliation n.
|
|
324 |
Law |
bir projenin sonunda ya da safha sonunda tamamlanıp teslim edilmesi taahhüt edilen, genelde basılı dökümandan oluşan çalışmalar bütünü |
deliverables n.
|
|
325 |
Law |
kira süresi sonunda kiralayan tarafa kiralanan mülkün satın alınabilmesi konusunda seçme hakkı tanıyan kira sözleşmesi |
lease with option to purchase n.
|
|
326 |
Law |
mahkeme vb. gibi bir karar merciinin incelemeye konu teşkil eden bir konunun veya davanın temel noktaları hakkındaki değerlendirmeleri sonunda vardığı sonuçlar |
findings of fact n.
|
|
327 |
Law |
kira süresinin sonunda ihmal nedeniyle mülkün bakımsız kalması |
dilapidation n.
|
|
328 |
Law |
amerikan devriminin sonunda abd'de düzenlenen borç senedi |
indent n.
|
|
Politics |
|
329 |
Politics |
1970'lerin sonunda dünya komünist hareketindeki bölünme sonucunda ortaya çıkan marksizm-leninizm'in revizyonizm karşıtı bir türü |
hoxhaism n.
|
|
330 |
Politics |
belirli günlere yayılmış olan tasarı görüşmesinin belirlenen gün içinde bitmesi gereken bölümünün gün sonunda müzakereye kapanması |
closure by compartment n.
|
|
331 |
Politics |
sembolü çiçek olup barış ve sevgiyi savunan, 1960'ların sonunda ortaya çıkmış bir gençlik hareketi |
flower power n.
|
|
332 |
Politics |
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü |
sendero luminoso n.
|
|
333 |
Politics |
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü |
shining path n.
|
|
334 |
Politics |
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü |
sl (sendero luminoso) abrev.
|
|
Insurance |
|
335 |
Insurance |
devre sonunda yürürlüğe giren irat |
immediate annuity n.
|
|
336 |
Insurance |
hayat sigorta mukavelesinin vade sonunda ödenen ikramiyesi |
maturity bonus n.
|
|
337 |
Insurance |
belirli bir süre sonunda hak sahibine belirli bir tutarın ödenmesini temin eden hayat sigortası |
endowment assurance n.
|
|
338 |
Insurance |
belirli bir süre sonunda hak sahibine belirli bir tutarın ödenmesini temin eden hayat sigortası |
endowment policy n.
|
|
Advertising |
|
339 |
Advertising |
haberle ilgili yazıların hemen sonunda reklam için ayrılan yer |
following to reading matter n.
|
|
Technical |
|
340 |
Technical |
zincirin sonunda bloke alkil |
terminally blocked alkyl n.
|
|
341 |
Technical |
kazı sürecinde kaplayıcı malzemeleri desteklemesi için tünel veya kanalın sonunda ileri hareket ettirilen destekleyici metal çerçeve |
shield n.
|
|
342 |
Technical |
su oluğunun sonunda yer alıp suyu dışarı tahliye eden parça |
shoe n.
|
|
343 |
Technical |
en sonunda |
ultimately adv.
|
|
Computer |
|
344 |
Computer |
sayfanın sonunda tek başına kalan satır |
orphan line n.
|
|
345 |
Computer |
kullanıcının satır sonunda tire konabilecek kelimeleri otomatik tanımlamasını sağlayan bir sözcük işlem işlevi |
hyphen help n.
|
|
346 |
Computer |
(video oyunlarında) oyun sonunda yenilmesi gereken düşman |
boss n.
|
|
347 |
Computer |
1980'lerin sonunda carneige mellon üniversitesi'nde geliştirilen bir dağıtık dosya sistemi |
coda n.
|
|
348 |
Computer |
sayfa sonunda |
at end of sheet expr.
|
|
349 |
Computer |
sonunda |
in the last expr.
|
|
Telecom |
|
350 |
Telecom |
semaforun 18. yüzyıl sonunda piyasaya sürülen değişikliklere uğramış sürümü |
telelograph n.
|
|
Mechanic |
|
351 |
Mechanic |
genişleme strokunun sonunda akışkanın silindirden serbest bırakmak |
release n.
|
|
Television |
|
352 |
Television |
programın sonunda yukarı veya aşağı hareket eden altyazı |
roller caption n.
|
|
Architecture |
|
353 |
Architecture |
1800'lerin sonunda ingiltere ve amerika'da uygulanan mimari tarz |
queen anne n.
|
|
354 |
Architecture |
16. yüzyılın sonunda ispanya'da abartılı rönesans süslemelerine tepki olarak ortaya çıkan bir mimari ve mobilya tarzı |
desornamentado style n.
|
|
Woodworking |
|
355 |
Woodworking |
merdiven korkuluğunun sonunda bulunan sarmal bir süs |
volute n.
|
|
Furniture |
|
356 |
Furniture |
on sekizinci yüzyılın sonunda ingiltere ve abd'nin kırsal kesimlerinde görülen bir mobilya tarzı |
country chippendale n.
|
|
Transportation |
|
357 |
Transportation |
demiryolu veya ulaşım hattının sonunda yer alan kasaba |
terminal n.
|
|
Medical |
|
358 |
Medical |
hücrelerin sonunda ölümüyle sonuçlanan kademeli bozunması |
necrobiosis n.
|
|
Psychology |
|
359 |
Psychology |
sonunda bir şeyin elde edildiği zihinsel süreçlerin birleşimi |
mechanism n.
|
|
Pathology |
|
360 |
Pathology |
kemiklerin yumuşadığı ve sonunda büküldüklerinde kırılmaz hale geldiği özel bir kemik hastalığı |
malacosteon n.
|
|
Printing |
|
361 |
Printing |
satır sonunda kelimenin bölündüğü yer |
break n.
|
|
Math |
|
362 |
Math |
(ondalık kesrin sonunda) devretmek |
recur v.
|
|
Biology |
|
363 |
Biology |
yaz sonunda gelişme |
serotiny n.
|
|
364 |
Biology |
yaz sonunda görünme |
serotiny n.
|
|
365 |
Biology |
yaz sonunda olgunlaşma |
serotiny n.
|
|
366 |
Biology |
yaz sonunda çiçeklenme |
serotiny n.
|
|
367 |
Biology |
yaz sonunda gelişen |
serotinal adj.
|
|
368 |
Biology |
yaz sonunda görülen |
serotinal adj.
|
|
369 |
Biology |
yaz sonunda gelişen |
serotine adj.
|
|
370 |
Biology |
yaz sonunda görülen |
serotine adj.
|
|
371 |
Biology |
yaz sonunda oluşan |
serotine adj.
|
|
372 |
Biology |
yaz sonunda çiçek açan |
serotine adj.
|
|
373 |
Biology |
yaz sonunda olgunlaşan |
serotine adj.
|
|
374 |
Biology |
yaz sonunda gelişim gösteren |
serotine adj.
|
|
375 |
Biology |
yaz sonunda gelişen |
serotinous adj.
|
|
376 |
Biology |
yaz sonunda görülen |
serotinous adj.
|
|
377 |
Biology |
yaz sonunda oluşan |
serotinous adj.
|
|
378 |
Biology |
yaz sonunda çiçek açan |
serotinous adj.
|
|
379 |
Biology |
yaz sonunda olgunlaşan |
serotinous adj.
|
|
380 |
Biology |
yaz sonunda gelişim gösteren |
serotinous adj.
|
|
Zoology |
|
381 |
Zoology |
kreaste döneminin sonunda yaşamış bir dinozor türü |
velociraptor n.
|
|
Botanic |
|
382 |
Botanic |
kokulu çiçeklerinin sonunda zeytin biçimli meyveleri olan bir pasifik kıyısı ağacı |
california olive n.
|
|
383 |
Botanic |
yaz sonunda açan parlak sarı çiçekleri olan çok yıllık bir kuzey amerika bitkisi |
autumn sneezeweed (helenium autumnale) n.
|
|
384 |
Botanic |
yaz sonunda açan parlak sarı çiçekleri olan çok yıllık bir kuzey amerika bitkisi |
helenium autumnale n.
|
|
385 |
Botanic |
kuzey amerika'nın doğu kesiminde yetişen ve pembe-mor çiçeklerini baharın sonunda doğru açan bir ormangülü |
rhododendron maxima n.
|
|
386 |
Botanic |
kuzey amerika'nın doğu kesiminde yetişen ve pembe-mor çiçeklerini baharın sonunda doğru açan bir ormangülü |
rosebay n.
|
|
Agriculture |
|
387 |
Agriculture |
(pakistan, hindistan'da) kış sonunda hasat edilen ürün |
rabi n.
|
|
Breeding |
|
388 |
Breeding |
soyu 17. yüzyıl sonunda ithal edilen arap aygırlarıyla karışmamış saf bir ingiliz yarış atı ırkı |
thoroughbred n.
|
|
Social Sciences |
|
389 |
Social Sciences |
bir neslin sonunda ve diğerinin başlangıcında doğan kişi |
cusper n.
|
|
Education |
|
390 |
Education |
ilköğretimin sonunda öğrencinin gideceği ortaöğretim türünün belirlendiği sınav |
eleven-plus n.
|
|
391 |
Education |
öğrencinin gelişiminin sadece müfredat programı sonunda ölçülmesi yerine süreç boyunca değerlendirilmesi |
continuous assessment n.
|
|
Literature |
|
392 |
Literature |
20 yüzyılın sonunda ortaya çıkan bir avangart şiir akımı |
flarf poetry n.
|
|
393 |
Literature |
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısra |
bob n.
|
|
394 |
Literature |
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısralardan oluşan nakarat |
bob wheel n.
|
|
395 |
Literature |
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısralardan oluşan nakarat |
bob and wheel n.
|
|
396 |
Literature |
birbirini takip eden cümle veya satırların sonunda kulağa benzer gelen ifadelerin kullanıldığı söz sanatı |
homoeoteleuton n.
|
|
397 |
Literature |
satır sonunda fazladan yer alan vurgusuz hece |
feminine ending n.
|
|
398 |
Literature |
(klasik şiir) sonunda ünsüz grubu bulunan ünlü ses ile ilgili |
long adj.
|
|
399 |
Literature |
mısra sonunda ölçüyü aşan hecesi olan |
rove-over adj.
|
|
Linguistics |
|
400 |
Linguistics |
kelime, ifade veya diğer dilsel birimlerin başı ya da sonunda gerçekleşen kaynaşma, ses değişimi gibi dilbilgisi olayları |
edge effect n.
|
|
401 |
Linguistics |
bazı alfabelerde görülen, bir harfin kelimenin başında veya sonunda değilken kullanılan formu |
medial n.
|
|
402 |
Linguistics |
kelime veya dizinin sonunda yer almayan |
nonfinal adj.
|
|
403 |
Linguistics |
(harf formu) sözcük sonunda gelen |
final adj.
|
|
Archaeology |
|
404 |
Archaeology |
dinozorların çoğunun kretase döneminin sonunda yok olduğuna dair bir paleontolojik teori |
alvarez theory n.
|
|
405 |
Archaeology |
dinozorların çoğunun kretase döneminin sonunda yok olduğuna dair bir paleontolojik teori |
alvarez hypothesis n.
|
|
Religious |
|
406 |
Religious |
papaz ve koronun tören sonunda çekilmesine eşlik eden ilahi |
recessional n.
|
|
407 |
Religious |
papaz ve koronun dini tören sonunda çekilmesine eşlik eden ilahi |
recessional hymn n.
|
|
408 |
Religious |
tüm ruhların tanrı'nın merhametiyle eninde sonunda kurtuluşa ereceği inancındaki dini doktrin |
universalism n.
|
|
409 |
Religious |
(roma katolik kilisesi'nde) 19. yüzyılın sonunda geliştirilip 1907'de papa pius x. tarafından yasaklanan bir hristiyan doktrini yorumlama sistemi |
modernism n.
|
|
410 |
Religious |
kilise ayini sonunda çalınan org |
postlude n.
|
|
411 |
Religious |
ayin girişlerinin sonunda söylenen hamd etme ilahisi |
sanctus n.
|
|
Philosophy |
|
412 |
Philosophy |
evrenin sürekli geliştiği ve sonunda iyi niyetin kötülüğe galip geleceği inancı |
optimism n.
|
|
413 |
Philosophy |
evrenin sürekli geliştiği ve sonunda iyi niyetin kötülüğe galip geleceğine inanan kimse |
optimist n.
|
|
Environment |
|
414 |
Environment |
bir ortamdaki aynı kritik kaynak için rekabet eden iki türden birinin sonunda diğerine üstün gelip o türü yerinden edeceği ilkesi |
competitive exclusion principle n.
|
|
415 |
Environment |
bir ortamdaki aynı kritik kaynak için rekabet eden iki türden birinin sonunda diğerine üstün gelip o türü yerinden edeceği ilkesi |
gause's law n.
|
|
Military |
|
416 |
Military |
bir nehrin karşısında da iletişim sağlamak üzere düşmana en yakın köprünün sonunda mevzilenme |
tete-de-pont n.
|
|
417 |
Military |
(2. dünya savaşı'nın sonunda) terhis edilmiş askerlere verilen sivil kıyafet takımı |
demob suit [uk] n.
|
|
Sport |
|
418 |
Sport |
müsabaka sonunda üç hakemden ikisinin birbirinden farklı kararlar alması sonrası üçüncü hakemin verdiği nihai karar |
split decision n.
|
|
419 |
Sport |
vuruş sırasının sonunda kalede olmak |
die v.
|
|
Basketball |
|
420 |
Basketball |
dripling sonunda aniden atılan şut |
pop shot n.
|
|
421 |
Basketball |
turnike sonunda topu çembere bırakmak |
layup v.
|
|
Boxing |
|
422 |
Boxing |
her bir round sonunda boksörleri ayırıp birbirlerine zarar vermelerini engelleyen görevli |
cutman n.
|
|
Chess |
|
423 |
Chess |
(oyun sonunda) şahların hamle sırası gelen oyuncuya dezavantaj getirecek şekilde konumlanması |
opposition n.
|
|
Card |
|
424 |
Card |
(oyuna başlamadan önce) oyunun sonunda ulaşılanın üzerinde bir hedef açıklama |
overbid n.
|
|
425 |
Card |
(iskambil oyunlarında) oyun sonunda yapıldığı için sayı kazandıran bir hile |
stich n.
|
|
426 |
Card |
(oyuna başlamadan önce) oyunun sonunda ulaşılanın üzerinde bir hedef açıklamak |
overbid v.
|
|
Art |
|
427 |
Art |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
outro n.
|
|
428 |
Art |
sonunda eritilecek mumdan bir modelin kil ile kaplanması ile elde edilen kalıp |
mantle n.
|
|
Music |
|
429 |
Music |
kilise törenlerinin sonunda okunan bereket duası |
benediction n.
|
|
430 |
Music |
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü |
shoegazing n.
|
|
431 |
Music |
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü |
shoegaze n.
|
|
432 |
Music |
abd'de 1950'lin sonunda popüler olmuş hızlı tempolu bir caz türü |
hard bop n.
|
|
433 |
Music |
1970'lerin sonunda disko müziğinden esinlenerek ortaya çıkan bir müzik türü |
post disco n.
|
|
Theatre |
|
434 |
Theatre |
bürlesk veya minstrelin sonunda oynanan vodvil oyunları |
oglio n.
|
|
435 |
Theatre |
sahne veya oyun sonunda perdenin indirilmesi |
curtain n.
|
|
Cinema |
|
436 |
Cinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
blooper n.
|
|
437 |
Cinema |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
end credits n.
|
|
438 |
Cinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
gag reel n.
|
|
439 |
Cinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
boner n.
|
|
440 |
Cinema |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
closing credits n.
|
|
441 |
Cinema |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
final credits roll n.
|
|
442 |
Cinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
outtake n.
|
|
Printery |
|
443 |
Printery |
sayfa sonunda bulunduğu için paragrafın geri kalan bölümünden ayrılan ilk satır |
club line n.
|
|
Latin |
|
444 |
Latin |
kesin bir kanıtın sonunda kullanılan ifade |
qed (quod erat demonstrandum) n.
|
|
445 |
Latin |
sonunda |
in fine adv.
|
|
446 |
Latin |
sonunda |
ad finem adv.
|
|
447 |
Latin |
kesin bir kanıtın sonunda kullanılan ifade |
q.e.d (quod erat demonstrandum) abrev.
|
|
Archaic |
|
448 |
Archaic |
sonunda |
on the whole adv.
|
|
Slang |
|
449 |
Slang |
gün sonunda içilen içki |
sundowner n.
|
|
450 |
Slang |
önünde sonunda bir araya gelen çift |
endgame n.
|
|
451 |
Slang |
önünde sonunda bir araya gelen çift |
(someone) is endgame n.
|
|
452 |
Slang |
(bir şeyden) sonunda kurtulmak |
kick the (something) v.
|
|
453 |
Slang |
yarış sonunda ilk üçte olmak |
be in the money v.
|
|
454 |
Slang |
hayat çok acımasız ve sonunda da ölüm var |
life’s a bitch, then you die expr.
|
|
455 |
Slang |
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin |
life’s a bitch, then you die expr.
|
|
456 |
Slang |
kolay oyundu (video oyunlarının sonunda kullanılan bir ifade) |
ggez (good game easy) expr.
|
|
457 |
Slang |
seni yenmek kolay oldu (video oyunlarının sonunda kullanılan bir ifade) |
ggez (good game easy) expr.
|
|
British Slang |
|
458 |
British Slang |
amacı çok içip kadınlara sarkmak olan ve gecenin sonunda genelde kavga eden erkek |
shirt n.
|
|
459 |
British Slang |
yorgun bir günün sonunda rahatlamak amacıyla içilen içki |
livener n.
|
|
Modern Slang |
|
460 |
Modern Slang |
sonunda da işte herkes ölüyor/öldü (sıkıcı bir hikayeyi hızlıca bitirmek için kullanılan bir ifade) |
and then everyone died... expr.
|
|
461 |
Modern Slang |
sonra üstüne bir de yağmur yağdı (üzücü bir hikayenin sonunda hikâyeyi daha üzücü bir hale getirmek için kullanılan bir ifade) |
and then it rained.... expr.
|
|