tutan - Turco Inglés Diccionario
Historia

tutan



Significados de "tutan" en diccionario inglés turco : 7 resultado(s)

Turco Inglés
General
tutan engrosser n.
tutan catcher n.
tutan retainer n.
tutan retentive adj.
tutan pickup adj.
Technical
tutan retainer n.
tutan adsorbent adj.

Significados de "tutan" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
yerini tutan corresponding adj.
dilini tutan discreet adj.
sıcak tutan warm adj.
General
bitkiyi dik tutan çubuk stake n.
ayrı tutan exceptor n.
avustralya'da, toprakta yağmurdan sonra içindeki suyu tutan çukurluklara verilen isim clay pan n.
günlük tutan diarist n.
hariç tutan exceptor n.
mesleki başarıyı ön planda tutan kimse careerist n.
kayıt tutan kimse recorder n.
ipleri elinde tutan kimse wirepuller n.
günlük tutan diary keeper n.
bütün siyasi gücü elinde tutan grup oligarchy n.
günlük tutan kimse diarist n.
canlı balık tutan tekne smack n.
oltayla balık tutan kimse angler n.
ayakta tutan şey sustenance n.
dışta tutan exclusionist n.
elinde tutan withholder n.
mecbur tutan exactor n.
belli şartlar karşılanıncaya kadar kontrolü altında tutan escrowee n.
bahis defteri tutan bookmaker n.
deniz tutan kimse a bad sailor n.
olta ile balık tutan kimse angler n.
herhangi bir görevi masa başında yapıp değerlendirmeye tabi tutan kişi desk officer n.
başkasının yerini tutan (kimse) surrogate n.
bütün siyasi gücü elinde tutan kişiler oligarchy n.
günlük tutan kimse diary keeper n.
mecbur tutan exacter n.
dizilmiş harfleri tutan demir çerçeve chase n.
tutan şey holder n.
bahis defteri tutan bookie n.
kaza ve sert bir hareket durumunda yolcuları içinde oturdukları taşıtların koltuklarında tutan aygıt seat belt n.
matem tutan lamenter n.
tutan kimse captor n.
takan kişiyi su yüzünde tutan şişme kuşam life jacket n.
muaf tutan exonerator n.
zaman tutan kimse timekeeper n.
nefesini tutan gasper n.
ipleri elinde tutan (kadın) ballbreaker n.
dizginleri elinde tutan (kadın) ballbreaker n.
tarafını tutan defender n.
kafa tutan bakış defiant look n.
tüm hayvan ürünlerini hariç tutan diyet vegan diet n.
özellikle boks müsabakalarında boksörün şişesini tutan kimse bottle holder n.
olayların kaydını yıllık bazda tutan kişi annalist n.
sır tutan secret keeper n.
hesap tutan kimse tallyman n.
çetele tutan kimse tallyman n.
çetele tutan kişi tallier n.
bazı havai fişeklerde yanıcı malzemeleri tutan kağıttan kap cartouche n.
kafa tutan kimse recalcitrant n.
kendini tutan kimse refrainer n.
el üstünde tutan kimse cherisher n.
not tutan kimse noter n.
akılda tutan kimse rememberer n.
bir şeyi etkisi veya kontrolünde tutan insanlar the loop n.
iyi tempo tutan müzisyen timist [obsolete] n.
bardağı soğuk/sıcak tutan kılıf koozie n.
bardağı soğuk/sıcak tutan kılıf stubby holder n.
bir şeyi yerinde sabit tutan parça keep n.
(bir şeyi) dik tutan araç underpinning n.
(bir şeyi) sabit tutan alet underpinning n.
(bir şeyi) başkasına tabi olarak elinde tutan kimse underpossessor n.
köpek ırkları için birtakım standartlar belirleyen, soy kayıtlarını tutan ve köpek gösterilerinin kurallarını belirleyen kurum kennel club n.
çevresini kısıtlı tutan kimse exclusive n.
günlük veya jurnal tutan kimse journalist n.
yas tutan kimse wailer n.
yas tutan kadın waileress n.
ipleri elinde tutan kimse wire-puller n.
okul veya koleje katılımların kaydını tutan kimse marker n.
çeşitli müsabakalarda skoru tutan kimse marker n.
kırbaç tutan el whip hand n.
bir kimseyi veya şirketi gösteri için tutan kimse booking agent n.
yas tutan kimse mourner n.
yayı tutan el bow hand n.
ata binerken dizgini tutan el bridle hand n.
dizgini tutan sol el bileği bridle wrist n.
yılan balığı yakalama sepetlerini tutan bir çerçeve buck [uk] n.
yerinde tutan şey hold fast n.
tutan veya kısıtlayan cihaz holdback n.
endüstriyel işlem sırasında eşya tutan işçi holder n.
bir şeyi sıcak tutan kumaş holder n.
yerinde tutan şey holdfast n.
tutan şey holding n.
beyzbolda topu tutan oyuncunun kullandığı eldiven mit n.
paspasın bezini bir arada tutan kelepçe mophead n.
kökeni bilinmese de bazı tarihi olaylarla ilişkilendirilebilen ve genellikle dini ritüel ve inançlara ışık tutan hikaye mythoi n.
varil çıtalarını bir arada tutan çelik çember gird [scotland] n.
bir arada tutan şey glue n.
sıkı tutan şey glue n.
şampanya mantarını yerinde tutan tel muselet n.
yas tutan kimse lamenter n.
anahtarları tutan kimse claviger n.
mücevherde taşı tutan narin bölüm claw n.
yemi hafifçe suya bırakarak balık tutan kimse dapper n.
hayatını gizli tutan kimse dark horse n.
atıp tutan kimse declaimer n.
yas tutan kimse deplorer n.
üstünlüğü elde tutan baskın üye despot n.
sıkıca tutan kimse grasper n.
matem tutan kimse griever n.
yas tutan kimse griever n.
kafa tutan kimse disobeyer n.
elde tutulan içeceği soğuk tutan yumuşak yapıdaki silindirik kap cozy n.
elektrik tellerini dik tutan direk pike pole n.
bir şeyi kapalı tutan alet fastener n.
oruç tutan kimse faster n.
taraf tutan kadın favoress n.
taraf tutan kadın favouress n.
düğünde gelinin duvağını tutan erkek çocuk page n.
diken üstünde tutan davranış pantaraxia n.
sıvıları soğuk tutan kap cooler n.
evrak klasöründeki kağıtları bir arada tutan dosya file folder n.
birinin tarafını tutan kimse partaker n.
taraf tutan kimse partialist n.
genellikle içyağı içeren ve dışı kabuk tutan baharatsız bir yemek pudding n.
yay tutan elde okun çekilirken dayandığı üst kenar shelf n.
yas tutan kimse sigher n.
miktarı belirli seviyede tutan kısıtlama freeze n.
atıp tutan kimse skite n.
koleksiyon sikkesi ile tanımlayıcı ekini tutan plastik aparat slab n.
bir hacmi tutan veya bırakan mekanizma sluice gate n.
bir hacmi tutan veya bırakan mekanizma sluicegate n.
ayakta tutan bearer n.
şehitlerin kaydını tutan katip prothonotary n.
zabıt tutan kimse protocolist n.
kağıtları ortadan delerek bir arada tutan sivri çelik gereç spike n.
(at arabasında) iki falakayı bir arada tutan çubuk spreader n.
karnavalda ortamı canlı tutan kimse stick n.
yerini tutan kimse surrogate n.
at sürerken dizgin tutan eli değiştirmek change a horse v.
at sürerken dizgin tutan eli değiştirmek change hand v.
tarafını tutan favouring v.
tarafını tutan favoring v.
kafa tutan recalcitrant adj.
hariç tutan exceptive adj.
iki tarafı da tutan bipartisan adj.
kafa tutan insubordinate adj.
kontrol altında tutan disposing adj.
tutan (sıvıyı) retentive adj.
kafa tutan insurgent adj.
suyu tutan retentive adj.
kendini tutan (özellikle yeme içme konusunda) abstemious adj.
nefesini uzun süre tutan long winded adj.
hatırda iyi tutan retentive adj.
herşeye kafa tutan recalcitrant adj.
yerini tutan corresponding adj.
insanı serin tutan (giysi) cool adj.
taraf tutan partial adj.
birbirini tutan clannish adj.
sıcak tutan (giysi/battaniye vb) warm adj.
birbirini tutan coherent adj.
sıcak tutan warm adj.
ayrı tutan exceptive adj.
yüzeyine tutan adsorbent adj.
kafa tutan heady adj.
özellikle yeme içme konusunda kendini tutan abstemious adj.
kaymak tutan curdling adj.
yerini tutan ersatz adj.
hariç tutan exclusive adj.
kendini tutan self-denying adj.
kendini geri planda tutan self-effacing adj.
-in tarafını tutan pro- adj.
kendisini araba tutan carsick adj.
verdiği sözü tutan as good as one's word adj.
kafa tutan refractory adj.
yas tutan mourning adj.
genel görüşe/düşünceye muhalif olan/kafa tutan recusant adj.
eli ayağı tutan able-bodied adj.
kendini ön planda tutan self-obsessed adj.
sözünü tutan trustworthy adj.
yüzeyi tutan grippy adj.
kendini tutan abstentious adj.
eli ayağı tutan abled adj.
kendini tutan abstinent adj.
kafa tutan refractary [obsolete] adj.
din ve dünya işlerini ayrı tutan laical adj.
hariç tutan eliminative adj.
nefesini tutan unbreathing adj.
birbirini tutan uncontradicted adj.
hariç tutan exclusionary adj.
nöbet tutan excubant adj.
kendini tutan hesitant adj.
alçalmaya yüz tutan descensive adj.
inmeye yüz tutan descensive adj.
kin tutan despiteful adj.
sıkıca tutan grasping adj.
bir hizibin veya demografik grubun tarafını tutan one-sided adj.
atıp tutan rodomontade adj.
basit tutan rural adj.
kontrol altında tutan imperative adj.
kurala tabi tutan kimse imponent adj.
kurala tabi tutan şey imponent adj.
günlük tutan kimse gibi diaristic adj.
birbirini tutan clubby adj.
kontrol altında tutan custodial adj.
(mal sahibi) elinde tutan domanial adj.
kendini tutan continent adj.
kendini tutan continent adj.
güncel tutan posted adj.
yerini tutan corresponsive adj.
yerinde tutan fixit adj.
yerinde tutan fixive adj.
kendini sorumlu tutan self-accused adj.
kendini tutan self-restrained adj.
kendini tutan self-restraining adj.
dört peni tutan fourpenny adj.
çürümeye yüz tutan sleepy adj.
(kapı) dumanı tutan smoketight adj.
kaşık tutan spoon adj.
yüzeyden uzak tutan standoff adj.
baskı altında tutan suppressive adj.
Phrases
(birinin/bir şeyin) tarafını tutan bir yazı yazmak slant in favor of (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) tarafını tutan bir şey sunmak slant in favor of (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) tarafını tutan bir yazı yazmak slant toward (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) tarafını tutan bir şey sunmak slant toward (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) zamanlaması tutan in time (with someone or something) expr.
Colloquial
başarılı/lider takımı tutan kimse glory hunter n.
deniz kıyısındaki kayalarda balık tutan balıkçı rockhopper [australia] n.
hesapları tutan eleman bean-counter n.
sır tutan tight-lipped adj.
atıp tutan biri full of it adj.
biri/bir şey hakkında atıp tutan off on someone or something adj.
birini tutan ne? what's keeping someone? expr.
tutan ne? what's keeping? expr.
Idioms
boş boş atıp tutan kimse paper tiger n.
boş boş atıp tutan kimse a paper tiger n.
eli ayağı tutan herkes all able-bodied people n.
oturduğu yerden atıp tutan kimse hurler on the ditch n.
bir şeye/meseleye ışık tutan şey white hole n.
(bir şeyi) ayakta tutan unsurlar bricks and mortar n.
suyun başını tutan (kurum/kişi) gatekeeper n.
kendi tarafını tutan birisi var olmak have someone in one's corner v.
kendi tarafını tutan birisi var olmak have in corner v.
eli ayağı tutan alive (live) and kicking (well) adj.
eli ayağı tutan alive (live) and kicking (well) adj.
sözünü tutan good as (one's) word adj.
(birinin) hayatında büyük yer tutan near and dear to (one) adj.
(birinin) hayatında büyük yer tutan near to (one's) heart adj.
sözünü tutan of word adj.
sözünü tutan true to word adj.
ağlamamak için kendini zor tutan all choked up expr.
eli ayağı tutan alive and kicking expr.
atıp tutan all mouth and trousers expr.
atıp tutan all mouth and trousers expr.
Speaking
beni burada tutan bir şey yok artık there's nothing keeping me here anymore expr.
beni burada tutan bir şey yok artık there's nothing holding me here anymore expr.
Trade/Economic
büyük defter hesaplarını tutan görevli ledger clerk n.
bir veya birkaç şirketin denetimini elinde tutan şirket controlling company n.
bir şirketin yönetimini elinde tutan grup managing group n.
çok yer tutan mallar bulky goods n.
defteri tutan memur ledger clerk n.
defter tutan kimse bookkeeper n.
defter tutan kişi bookkeeper n.
elinde tutan possessor n.
kişileri hedef tutan eğitim individual training n.
mevduat olarak açılan hesapların belli oranında saklanan nakit para tutan bank reserves n.
muhasebe kayıtları tutan şirket veya işletme accounting entity n.
prestij için personel fazlası bir bilim insanını kadrosunda tutan veya bütçesinin bir bölümünü doğrudan kar getirmeyen işlere ayıran şirket gold plating company n.
rekabeti önlemek için fiyatları kontrol altında tutan tüccarlar birliği pool n.
satılmayan varlıkları piyasa değeri arttıktan sonra elinde tutan komisyoncu stale bull n.
satılmamış emtiaları fiyat artışı sonrası elinde tutan komisyoncu stale bull n.
alt kiracı tutan kimse subletter n.
(fiyat artışı beklentisi ile) elinde emtia tutan long adj.
Law
duruşma tutanağını tutan/yazan/kayda geçen kişi minute taker n.
öldürme niyetiyle kurbanı taşa tutan saldırgan lapidator n.
halk güvenliğini sağlamak amacıyla cinsel suçlardan hüküm giymiş kimselerin yaşadıkları topluluğa bildirilmesini zorunlu tutan çeşitli yasalar megans law n.
halk güvenliğini sağlamak amacıyla cinsel suçlardan hüküm giymiş kimselerin yaşadıkları topluluğa bildirilmesini zorunlu tutan çeşitli yasalar megan's law n.
deniz sigortası poliçesinde sigortacıyı bazı malların kaybına karşı mali sorumluluktan tamamen veya kısmen muaf tutan maddeyi oluşturan istisnalar memorandum n.
bir eylemde bulunmayı vicdani nedenle reddedenleri muaf tutan madde conscience clause n.
fiziksel durumu ağır olan yabancılara yardım edenleri mesuliyetten muaf tutan bir tür yasa good samaritan law n.
başkasına hediye verilmiş mülkün kontrolünü vasiyetname ile elinde tutan kimse fideicommissary n.
birbirini tutan consistent adj.
alkol satan işletmeleri sarhoş müşterilerinin verdiği hasardan sorumlu tutan (yasa) dramshop adj.
Politics
baskı altında tutan duressor n.
gündemde yer tutan mesele topical issue n.
proleteryanın iktidara gelmesini engelleyen ya da iktidarı elinde tutan sınıf class enemy n.
pasaportun yerini tutan passport substitute n.
sayısal çoğunluğu elinde tutan grubun iktidarda olduğu yönetim biçimi arithmocracy n.
kendisini diğer tüm ırklardan üstün tutan ırk herrenvolk n.
kendisini diğer ırklardan üstün tutan ve azınlıkların üzerinde hakimiyet kuracağına inanan milliyetçi grup herrenvolk n.
kamu görevlilerini maruz kalabilecekleri teknik cezalardan muaf tutan yasa indemnity n.
amerikan halkını her şeyin üzerinde/birinci sırada tutan, her konuda öncelik verilmesi gerektiğini savunan milliyetçi bir politika america-first n.
bir fikrin tarafını tutan advocate adj.
Industry
kitabı malzemeyi makineye doğru tutan ciltçilik mekanizması gripper n.
yazdırılan sayfayı tutan alet gripper n.
Insurance
bir yangın sigortası şirketinde, sigortalanan binaların yerlerini gösteren haritaları ve bu sigortaların kapsamları ile ilgili bilgileri tutan yazman mapper n.
Media
çok tutan bir dizinin farklı içerikte çekilen devamı spin-off n.
Advertising
(elinde sigara tutan) ahşap kızılderili heykeli cigar-store indian n.
Technical
yüzeye tutan malzeme adsorbent material n.
kamış, saz, toz ve elyaf parçacıklarını ayırma makinesinden uzak tutan sepetçilik işçisi catcher n.
fırınlarda tavaları tutan tepsilerin asıldığı dikey döner tekerlek reel n.
el aletini sabit tutan ayarlanabilir bağlantı parçası toolhead n.
alaşımlama plakalarından çıkan cıva veya cıvalı alaşımı tutan cihaz trap n.
bir cismi sabit durumda tutan kuvvet constraining force n.
bir şeyi yerinde tutan bir alet holdfast n.
bir sistemi dengede tutan sıcaklık ve basınç gibi dış koşullar potential equilibrium n.
dümen tutan kişi helmsman n.
kendiliğinden tutan konikler self-holding tapers n.
kendini tutan zemin cohesive soil n.
matkap tezgahının, matkabın gövdesini tutan parçası drill stock n.
şöminelerin ocaklarında kütükleri tutan metal taşıyıcı firedog n.
tutan kerpeten nippers n.
uçak jeneratörünün devrini sabit tutan cihaz constant speed drive n.
yüzeye tutan su adsorbed water n.
saatin çarklarını bir arada tutan maşa parçası anchor n.
fırınlama sırasında seramik eşyayı dik tutan ayaklık cockspur n.
daktiloda kağıdı tutan parça bail n.
merdane baskı makinesinde tipman tabakasını sabit tutan metal bir kelepçe bail n.
kol saatinin üstünde kristali tutan yivli çerçeve bezel n.
(saat kadranı veya far üzerinde) bir cam veya plastik kaplamayı tutan yivli çerçeve bezel n.
kol saatinin üstünde kristali tutan yivli çerçeve bezil n.
(saat kadranı veya far üzerinde) cam veya plastik kaplamayı tutan yivli çerçeve bezil n.
kol saatinin üstünde kristali tutan yivli çerçeve bizel n.
(saat kadranı veya far üzerinde) cam veya plastik kaplamayı tutan yivli çerçeve bizel n.
alet veya makinenin tezgahı sıkıca tutan bölümü bite n.
frenin pabucu tutan bölümü brake block n.
bir makara dönerken diğerini sabit tutan slot makinesi özelliği hold n.
kapıyı, panjuru veya kanatlı pencereyi açık tutan cihaz holdback n.
olta makarasını yuvasında tutan metal bant hood n.
varil çıtalarını bir arada tutan çelik çember hoop n.
makine üzerindeki alet tutan ek parça monitor n.
karmaşık bir yapının çeşitli unsurlarını bir arada tutan şey lynchpin n.
ölçüm ekibinde tesviye çubuğu tutan kimse rodsman n.
çift bıçaklı sabanın arka ucunda bulunan ve saban demirini yönlendirip sabit tutan plaka veya çark rudder n.
bir dizi kütüğü bir arada tutan çivili ahşap çubuk lock-down n.
vagonların yan duvarlarını bir arada tutan halkalı çubuk wagon box rod n.
lavabo giderindeki kırıntıları tutan filtre drain basket n.
saat gövdesini tutan bir tür parça pillar n.
at arabasında vagonu geride tutan ve atların arasından geçen şaft pole [dialect] n.
mısır sap demetlerini sabit tutan hafif çerçeve corn horse n.
makine ile işleme sırasında çalışılan malzemeyi sabit tutan cıvata dogbolt n.
buhar kazanının su ve buharı tutan ve genellikle baca borusu ile ocağı içeren dış kısmı shell of a boiler n.
(direğin) makarasını boş tutan dirsekli çıkıntı spider n.
saat yayını içinde tutan yapı spring box n.
saat tutan (cihaz) telltale adj.
birbirini tutan coherent adj.
kıvılcım tutan spark-arresting adj.
yüzeye tutan adsorbent adj.
yüze tutan adsorbent adj.
Computer
süre tutan timekeeper n.
bilgisayar yanıt verinceye kadar basılan tuşların kaydını tutan ara bellek keyboard buffer n.
bellek adresini tutan yapı delegate n.
hizalanmamış metni tutan temel bilgisayar şeridi idiot tape n.
bir veya daha çok tipteki veriyi tutan veri yapısı container n.
(internette) mesaj yağmuruna tutan kimse flooder n.
Telecom
ekran görüntüsünü uygun konumda tutan kontrol cihazı hold n.
Electric
elektrik kablosunda oluk veya kanallarını tutan porselen destek cleat n.
Mechanic
büküm ve eğirme tezgahlarında sargının çevresi arttıkça iplik hızını sabit tutan dişli sistemi compound n.
Television
dört adet lensi tutan ve kamera tüpü ile birlikte kullanılan bir televizyon cihazı turret n.
Textile
sıcak tutan elbise thermal n.
dikiş makinesinin dişli tutucusunu tutan düz plaka throat plate n.
içi hayvan tüylü (ayakları sıcak tutan) terlik fur slippers n.
örgü makinesinde bobinleri tutan çubuk seti jack n.
çift katlı dokumada kumaşın önünü ve arkasını bir arada tutan fazladan çözgü ve atkı iplik dizisi binder n.
yastık dantelinde ipi bir yerde tutan makara hanger n.
danteldeki desenleri destekleyen veya bir arada tutan ilmek ve düğümler ground n.
kadın eteğinin alt tarafında bulunup eteği temiz tutan fırfır dust ruffle n.
eskimo menşeli olup sıcak tutan kapüşonlu bir mont parkee n.
sıcak tutan su geçirmez bağcıklı bot shoepac n.
sıcak tutan su geçirmez bağcıklı bot shoepack n.
sıcak tutan dokuma kadın iç çamaşırı snuggies n.
sıcak tutan (elbise) thermals adj.
Architecture
kemeri iki yandan destekleyerek yerinde sağlam tutan kısımlar reins of vault n.
ağır bir duvarı tutan kemer through arch n.
destek sütunu olarak bir balkon veya saçaklığı tutan diz çökmüş adam figürü atlas n.
destek sütunu olarak bir balkon veya saçaklığı tutan diz çökmüş adam figürü telamon n.
sahne dekorunun bağlandığı halatların takozlarını tutan tırabzan pin rail n.
Construction
su tutan drenaj veya su yolu catchwater n.
su tutan hydrophilic n.
yapıyı tutan iskelet undercarriage n.
köprü halatının ucunu tutan tertibat anchor n.
barajı sağlam tutan kereste düzenlemesi anchor n.
bir dökümhanede kullanılan kalıbı oluşturan kumu tutan ahşap veya metal çerçeve box n.
dökümcülükte kum kalıbı tutan yapı flask n.
geçit kapılarını ayakta tutan kasa veya kemer gateway n.
Woodworking
alttan odun keserken testereyi yerinde tutan araç hootenanny n.
Furniture
(avustralya'da) yiyecekleri soğuk tutan bez duvarlı dolap coolgardie safe n.
(avustralya'da) yiyecekleri soğuk tutan bez duvarlı dolap coolgardie n.
yakmalık odunları tutan dekoratif stant firedog n.
Automotive
dingile tutturulmuş ve çerçeveye bağlı olarak salınan ve dingili şaşı çerçevesine göre dik konumda tutan rotlar radius rods n.
yakıtı atmosfer basıncında tutan ve yakıt deposu kapağında bulunan ince delik filler cap n.
arabaların pencere ve kapıları boyunca suyu tutan ve taşıyan yivli parça gutter n.
Transportation
24 saatlik süre boyunca limana gelip giden tüm ticari gemilerin kaydını tutan çizelge daily movement summary (shipping) n.
Traffic
zıt yönlerdeki trafiği birbirinden ayrı tutan otoyol refüjü divider n.
Railway
demiryolu makas raylarını belirli bir açıklıkta tutan çubuk tie bar n.
rayı hatta tutan ve bağı mekanik aşınmaya karşı koruyan metal plaka tie plate n.
Marine
yelken direklerini dik tutan, baştan kıça kadar olan desteklerden her biri cheeks of a mast n.
gemiyi dengede tutan malzemeler ballast n.
sereni direğe sıkıp tutan turusa çemberi parrel n.
gemi demir atmışken gece güvertede nöbet tutan denizci anchor watch n.
buz tutan göle balık ağı atmak için kullanılan alet jigger n.
geminin makine dairesindeki makineleri silip temiz tutan çalışan wiper n.
gemi demir atmışken gece güvertede nöbet tutan denizci harbor watch n.
dümen tutan mürettebat üyesi helm n.
demirleme şamandırasını veya kanal işaretleyiciyi sabit tutan bir tür çapa mooring anchor n.
gemide kayıt tutan katip yeoman n.
dalgıcı kuru tutan dalgıç kıyafeti dry suit n.
bumbayı sabit tutan palanga sistemine ait iplerden her biri fang [obsolete] n.
bumbayı sabit tutan palanga sistemine ait iplerden her biri vang n.
gemiyi rıhtımdan uzak tutan seren spur n.
gemiyi dengede tutan malzemeleri kaydırmak freshen ballast v.
gemiyi dengede tutan malzemeleri eski haline getirmek freshen ballast v.
Petrol
daha kaliteli yakıt üretmek için hidrokarbonları kırılma işlemine tabi tutan aparat reformer n.
Mining
kuyudan akan suyu tutan metal oluk garland n.
Medical
heterojen kontrast tutan heterogeneously enhancing n.
kemiğin yerini tutan materyal bone substitute n.
mide duvarını yaygın şekilde tutan mide kanseri linitis plastica n.
nazal kavite ve maksiller sinüsü tutan erozif kitle erosive mass involving the nasal cavity and maxillary sinus n.
servikal özofagusu tutan hipofarinks kanseri hypopharyngeal cancer invading cervical oesophagus n.
yumurtayı yerinde tutan periton kıvrımı mesoarium n.
göz içi basıncını azaltarak glokom hastalığını ve oküler hipertansiyonu kontrol altında tutan bir prostaglandin analoğu latanoprost n.
boya tutan tingible adj.
iki eklemi tutan diarticular adj.
su tutan hygroscopic adj.
Anatomy
tamamlayıcı öğeleri birbirine bağlayıp bir arada tutan bağ dokusu sheath n.
tamamlayıcı yapıları bağlayıp bir arada tutan bağ dokusu sheth n.
Pathology
immün mekanizmayı tutan bozukluk disorder involving immune mechanism n.
dört günde bir nöbeti tutan sıtma quartan n.
Pharmaceutics
su tutan bir tozdan imal edilen, hızlı etki eden güçlü bir uyku hapı thiopental n.
su tutan bir tozdan imal edilen, hızlı etki eden güçlü bir uyku hapı pentothal® n.
su tutan bir tozdan imal edilen, hızlı etki eden güçlü bir uyku hapı thiopental sodium n.
su tutan bir tozdan imal edilen, hızlı etki eden güçlü bir uyku hapı thiopentobarbital sodium n.
su tutan bir tozdan imal edilen, hızlı etki eden güçlü bir uyku hapı thiopentone n.
Printing
baskı mumlu bezini tutan iç ve dış çerçeve tympan n.
baskı mumlu bezini tutan iç ve dış çerçeve timpan n.
baskı mumlu bezini tutan iç ve dış çerçeve tympan frame n.
Veterinary
hasta hayvanı dik tutan kemer sling n.
Food Engineering
askıda tutan madde suspending agent n.
yüzeyinde tutan adsorbent adj.
Gastronomy
kekleri sıcak tutan tabak muffineer n.
pikniklerde yiyecekleri serin tutan yalıtımlı kap cool bag n.
Chemistry
madde bileşenlerini bir arada tutan moleküllerarası çekim cohesion n.
Biology
mikroskopta çeşitli lensleri tutan döner cihaz turret n.
insan veya hayvan davranışında belirleyici faktör olarak kalıtımın rolünü çevresel etkenlerden üstün tutan kimse hereditist n.
dinlenen yumurtayı tutan ephippial adj.
işlevini kaybetmeye yüz tutan (organ) obsolescent adj.
ovül tutan ovuliferous adj.
Biochemistry
bir hücrede yüksek potasyum iyon ve düşük sodyum iyon konsantrasyonunu tutan moleküler bir mekanizma sodium pump n.
Marine Biology
yüzgeç zarlarını tutan sert ince kemikler ray n.
Zoology
başını dik tutan at stargazer n.
yırtıcı hayvanları uzak tutan antipredator adj.
Botanic
bazı meyveleri tutan kalıcı çiçek zarfı hool [scotland] n.
su tutan hücreleri olan endochylous adj.
Agriculture
saksı bitkilerini ya da toprağı tutan yükseltilmiş platform bench n.
ısı tutan heat-trapping adj.
Tobacco
filtrenin dışındaki hem filtre birimini sararak bir arada tutan hem de sigarayla bağlantısını sağlayan kağıt kısım tipping paper n.
Forestry
ormanda geniş bir alanı gözlemlemek üzere yangın kulesinde nöbet tutan ormancı towerman n.
ormanda geniş bir alanı gözlemlemek üzere yangın kulesinde nöbet tutan ormancı fire lookout n.
Fishery
gelgitte ağla balık tutan kimse halver n.
mantarlı oltayla balık tutan kimse bobber n.
olta ile balık tutan kimse rodfisher n.
olta ile balık tutan kimse rodman n.
sürüklenme ağıyla balık tutan kimse drifter n.
sürüklenme ağıyla balık tutan kimse drifterman n.
sürüklenme ağıyla balık tutan kimse drift netter n.
balık tutan kimse fleeter n.
renkli misina sallandırarak yasa dışı balık tutan kimse flosser n.
olta ile gelişigüzel balık tutan kimse plunker [us] n.
Social Sciences
canlı varlıkları ait oldukları türlerinden dolayı ayrımcılığa tabi tutan kişi speciesist n.
(çin'de) kişisel ilişkileri yasaların önünde tutan karşılıklı yardıma dayalı toplumsal bir kavram guanxi n.
Education
özel durumlarda okulları veya kişileri ulusal müfredat gerekliliklerinden muaf tutan bir hüküm disapplication [uk] n.
Literature
zamanı sembolize eden kel, sakallı ve kum saati tutan yaşlı adam figürü time n.
dilin veya edebi formun teknik mükemmelliğini ön planda tutan alexandrian adj.
düşünce pahasına üslubu önde tutan rhetoric adj.
düşünce yerine üslubu önde tutan rhetorical adj.
Linguistics
yer tutan biçimlik replacive morph n.
History
(eskiden) derebeyine ödenen ve her türlü görevden muaf tutan kira quitrent n.
karanlık sokaklarda yayalara fener tutan erkek çocuk linkboy n.
karanlık sokaklarda yayalara fener tutan erkek çocuk linkman n.
(ingiltere'de) kraliyete ilişkin dava kayıtlarını tutan resmi görevli coroner n.
Archaeology
sunakta yakılacak odunları tutan nesne fire-dog n.
sunakta yakılacak odunları tutan nesne firedog n.
Religious
yıkılmış bir manastırda başrahip unvanını elinde tutan kimse titular abbot n.
(yahudilikte) sünnet töreni sırasında bebeği tutan kimse sandek n.
(yahudilikte) sünnet töreni sırasında bebeği tutan kimse sandik n.
(musevilik) ölümden sonraki bir hafta boyunca yas tutan kimse ovel n.
Geology
kendini tutan zemin cohesive soil n.
Military
birkaç mermiyi bir arada tutan aparat ammunition clip n.
bölgeyi yoğun ateş altında tutan silah area saturation weapon n.
düşmanı tutan enemy sympathizer n.
flama tutan kimse ensign bearer n.
eli silah tutan herkesin silah altına alınması levy in mass n.
eli silah tutan herkesin savaşa çağrılması landsturm n.
birlik ve teçhizatın kaydını tutan kimse muster master n.
oku yay üzerinde tutan alet cradle n.
hastaneye tahliye etmeden önce hafif yaralıları tedavi eden ve ağır yaralıların durumunu stabil tutan mobil bir sağlık birimi field ambulance n.
Hunting
sürgüyü son atışta açık tutan eleman slide stop n.
tazıların başıboş dolaşmasını önleyip bir arada tutan avcı whipperin n.
tazıları bir arada tutan avcı yardımcısı whipperin n.
Sport
çentik atarak puan tutan kimse notcher n.
maçın kaydını tutan kimse marker n.
(yarışta veya yarışmada) dövüş horozunu, köpeği tutan veya kışkırtan kimse handler n.
vücudu kuru tutan dalgıç kıyafeti dry-suit n.
(disk sporlarında) diski tutan kolun tarafından orta parmağın kontrolünde yapılan atış forehand n.
yayı tutan çentikli çubuğu doğru miktarda germek tiller v.
Basketball
maçta süreyi tutan görevli timekeeper n.
top sürme hakkını kullanıp topu tutan oyuncunun tekrar driplinge başlaması double dribble n.
topu tutan oyuncunun potaya doğru hızla atılması drive n.