yatan - Turco Inglés Diccionario

yatan

Significados de "yatan" en diccionario inglés turco : 4 resultado(s)

Turco Inglés
General
yatan recumbent adj.
yatan couchant adj.
yatan reclined adj.
yatan cumbent adj.

Significados de "yatan" con otros términos en diccionario inglés turco: 263 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
altında yatan underlying adj.
The situation underlying this number of reports is a matter of gravest concern.
Bu sayıdaki raporun altında yatan durum ciddi bir endişe konusudur.

More Sentences
General
altta yatan neden underlying cause n.
We should look at the situation fairly and consider the underlying causes.
Duruma adil bir şekilde bakmalı ve altta yatan nedenleri göz önünde bulundurmalıyız.

More Sentences
herkesle yatan promiscuous adj.
Mary is a promiscuous woman.
Mary herkesle yatan bir kadındır.

More Sentences
önüne gelenle yatan promiscuous adj.
Mary is a promiscuous woman.
Mary önüne gelenle yatan bir kadın.

More Sentences
temelinde yatan underlying adj.
I would like briefly to outline the underlying issues and the main points of my report.
Raporumun temelinde yatan konuları ve ana noktaları kısaca özetlemek istiyorum.

More Sentences
altta yatan underlying adj.
I fear that there is an underlying trend, and I think that our institution will have to be vigilant.
Altta yatan bir eğilim olduğundan korkuyorum ve kurumumuzun uyanık olması gerektiğini düşünüyorum.

More Sentences
Politics
altta yatan sorun underlying problem n.
We still have to solve the underlying problem.
Hala altta yatan sorunu çözmemiz gerekiyor.

More Sentences
Zoology
kış uykusuna yatan hibernating adj.
What animals hibernate?
Kış uykusuna yatan hayvanlar hangileridir?

More Sentences
General
nerede olsa yatan kimse dosser n.
yatan kimse (yatakta) occupant n.
pusuya yatan skulker n.
hapishanede yatan kimse inmate n.
önüne gelenle yatan ahlaksız kadın skank n.
ardında yatan anlam overtone n.
yatan hasta hospital patient n.
(bir durumun vb) altında yatan nedenler underlying results n.
hastanede yatan hasta hospital patient n.
(bir durumun vb) altında yatan sonuçlar underlying results n.
hastanede yatan hasta in-patient n.
uzun süredir hastanede yatan hasta long-stay patient n.
altında yatan sebep underlying reason n.
altında yatan sır underlying secret n.
ardında yatan anlam underlying meaning n.
altında yatan anlam core meaning n.
altında yatan sebep the underlying reason n.
altında yatan neden the underlying reason n.
altında yatan sebep the underlying cause n.
altında yatan neden the underlying cause n.
problemin altında yatan sebep the underlying reason (for the problem) n.
altta yatan neden underlying reason n.
altta yatan sebep underlying reason n.
altında yatan/temelindeki mantık underlying logic n.
yatan para the money deposited n.
yoğun bakımda yatan hastalar patients in the intensive care unit n.
yatan kimse recliner n.
altında yatan anlam undermeaning n.
bilinçaltında yatan tutku underpassion n.
bilinçaltında yatan hırs underpassion n.
bilinçaltında yatan ihtiras underpassion n.
ardında yatan anlam undersense n.
altında yatan his undersense n.
ardında yatan anlam undersong n.
pusuya yatan lurker n.
bir şeyin altında yatan amaç meaning n.
pusuya yatan kimse micher n.
yaratıcı bir işin altında yatan veya sembolik olarak kendini gösteren tema mythoi n.
yan gelip yatan kimse loll n.
yatan hasta in-patient n.
pusuya yatan kimse insidiator [obsolete] n.
altta yatan neden root n.
çalıştığı yerde yatan kimse sleep-in n.
ilk kez hapis yatan hükümlü star [uk] n.
yatan birini oturtmak sit someone up v.
yan yatan recumbent adj.
yan yatan slanting adj.
yüzükoyun yatan prostrate adj.
sırtüstü yatan supine adj.
yerde yatan repent adj.
kuluçkaya yatan incubating adj.
yanında yatan lying beside adj.
toprağın altında yatan (ölü) belowground adj.
içinde yatan within adj.
pusuya yatan bushwhacking adj.
salağa yatan disingenuous adj.
altta yatan inferred adj.
(hanedan armalarında hayvan) ayaklar yukarıya bakacak şekilde karın üstü yatan couchant adj.
normal seviyenin altında yatan sea-level adj.
akla yatan skillful [obsolete] adj.
iş yerinde yatan sleep-in adj.
çalıştığı yerde yatan sleep-in adj.
hesaba yatan deposited into the account adj.
hesaba yatan deposited to the account adj.
sere serpe yatan spreadeagled adj.
altta yatan subjacent adj.
üzerinde yatan superincumbent adj.
yeryüzünde yatan superterranean adj.
yeryüzünde yatan superterraneous adj.
altında yatan behind adj.
altta yatan gerçekleri ortaya çıkararak home adv.
Phrasals
(bir şeyin) altında yatan neden/sebep olmak lay behind (something) v.
(bir şeyin) altında yatan anlamı bulmaya çalışmak read into (something) v.
Phrases
erken yatan sağlık bulur one hour's sleep before midnight is worth two after expr.
birinin görüşünün/bakış açısının altında yatan şey where one is coming from expr.
birinin görüşünün/bakış açısının altında yatan şey where someone is coming from expr.
birinin söylediği şeyin altında yatan inançları, fikirleri, kişiliği where somebody is coming from expr.
Proverb
itle yatan bitle kalkar those who sleep with dogs will rise with fleas
körle yatan şaşı kalkar those who sleep with dogs will rise with fleas
körle yatan şaşı kalkar if you lie down with dogs you will rise up with fleas
körle yatan şaşı kalkar rotten apple spoils the barrel
itle yatan pireyle kalkar When you lie down with dogs you get fleas
körle yatan şaşı kalkar When you lie down with dogs you get fleas
körle yatan şaşı kalkar a bad apple spoils the (whole) barrel
körle yatan şaşı kalkar a rotten apple spoils the (whole) bunch
körle yatan şaşı kalkar a rotten apple spoils the (whole) bushel
itle yatan bitle kalkar a bad apple spoils the (whole) barrel
itle yatan bitle kalkar a rotten apple spoils the (whole) bunch
itle yatan bitle kalkar a rotten apple spoils the (whole) bushel
düşman iyi davranıyorsa bunun altında yatan bit yeniğinden şüphelenmeli beware the greeks bearing gifts
düşmanın iyiliğinin altında yatan niyete dikkat edilmeli beware the greeks bearing gifts
düşman iyi davranıyorsa bunun altında yatan bit yeniğinden şüphelenmeli fear the greeks bearing gifts
düşmanın iyiliğinin altında yatan niyete dikkat edilmeli fear the greeks bearing gifts
itle yatan bitle kalkar a bad apple spoils the (whole) barrel
düşman iyi davranıyorsa bunun altında yatan bit yeniğinden şüphelenmeli fear the greeks bearing gifts
düşmanın iyiliğinin altında yatan niyete dikkat edilmeli fear the greeks bearing gifts
körle yatan şaşı kalkar he that lieth with dogs riseth with fleas
itle yatan bitle kalkar he that lieth with dogs riseth with fleas
itle yatan bitle kalkar if you lie with dogs, you will get fleas
körle yatan şaşı kalkar if you lie with dogs, you will get fleas
körle yatan şaşı kalkar it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch
itle yatan bitle kalkar it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch
körle yatan şaşı kalkar it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel
itle yatan bitle kalkar it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel
körle yatan şaşı kalkar one bad apple spoils the (whole) barrel
itle yatan bitle kalkar one bad apple spoils the (whole) barrel
körle yatan şaşı kalkar one bad apple spoils the (whole) bunch
itle yatan bitle kalkar one bad apple spoils the (whole) bunch
körle yatan şaşı kalkar one bad apple spoils the (whole) bushel
itle yatan bitle kalkar one bad apple spoils the (whole) bushel
körle yatan şaşı kalkar one rotten apple spoils the (whole) barrel
itle yatan bitle kalkar one rotten apple spoils the (whole) barrel
körle yatan şaşı kalkar one rotten apple spoils the (whole) bunch
itle yatan bitle kalkar one rotten apple spoils the (whole) bunch
körle yatan şaşı kalkar one rotten apple spoils the (whole) bushel
itle yatan bitle kalkar one rotten apple spoils the (whole) bushel
Colloquial
(birinin) altta yatan düşüncesi (one's) game n.
yan gelip yatan kimse layabout n.
aynı yatakta yatan kişiler bedfellows n.
yan yana yatan kişiler bedfellows n.
önüne gelenle yatan kadın chippie [us/canada] n.
bunun altında yatan bir durum/neden var that's saying something expr.
arkasında yatan neden ne? what's all this expr.
Idioms
altta yatan sebep the idea behind n.
gönüllerde yatan aslan one's wishful thinking n.
ününün altında yatan neden someone's claim to fame n.
sorunun/meselenin altında yatan neden the root of the issue n.
altında yatan temel/yapı warp and woof n.
altında yatan bir sıkıntı/problem a catch to it n.
televizyon karşısında yan gelip yatan kimse a couch potato n.
(birinin) yaptığı deliliğin altında yatan mantıklı/haklı neden/amaç method in (one's) madness n.
yan gelip yatan kimse sofa spud n.
görüneni değil altında yatan/içini/özünü görmeye/anlamaya çalışmak look beneath the surface v.
tilki uykusuna yatan birini gafil avlamak catch a weasel asleep v.
altında yatan anlamı anlamak read between the lines v.
(bir şeyi yapmanın) altında yatan nedeni anlamak see the point in (doing) (something) v.
(birinin) sözlerinin altında yatan imayı/kinayeyi anlamak catch (one's) drift v.
sözlerinin altında yatan imayı/kinayeyi anlamak catch/get somebody's drift v.
(hastalık yüzünden) evde yatan down with (an illness) adj.
yorgan döşek yatan down with (an illness) adj.
(hastalık yüzünden) evde yatan down with a disease adj.
yorgan döşek yatan down with a disease adj.
divana yatan on the couch adj.
yorgan döşek yatan flat on back adj.
yorgan döşek yatan flat on one's back adj.
gülmekten yerlere yatan rolling in the aisles adj.
itle yatan bitle kalkar if you lie down with dogs you will get up with fleas expr.
körle yatan şaşı kalkar if you lie down with dogs you will get up with fleas expr.
körle yatan şaşı kalkar the rotten apple injures its neighbours expr.
a'ya biraz yakından bakarsan içinde yatan b'yi göreceksin/görürsün scratch a and you’ll find b expr.
avantaya yatan in on the act expr.
bunun altında yatan bir hikaye var thereby hangs a tale expr.
bunun altında yatan bir hikaye var herein lies a tale expr.
bunun altında yatan bir hikaye var therein lies a tale expr.
bunun altında yatan bir hikaye var thereby lies a tale expr.
bunun altında yatan (bir neden) var therein lies (something) expr.
Trade/Economic
nakit yatan cash deposit n.
Law
suçlu davranışı altında yatan sebep motive n.
altta yatan underway adj.
Politics
altta yatan enflasyon underlying inflation n.
cezaevinde yatan hükümlü sayısını azaltmaya yönelik hükümet politikası decarceration n.
Technical
yatan hurda dormant scrap n.
Computer
bilgisayar ve ilgili yazılım ve donanımlarını kullanabilen ve altta yatan kavramları anlayabilen kimse computer-literate adj.
Automotive
arkaya yatan koltuk reclining seat n.
Marine
seyir halindeyken kolayca yana yatan (gemi) tender adj.
(tekne) öne veya arkaya yatan cranky adj.
Mining
altta yatan maden cevheri underset n.
Medical
hastanede yatan bir hastanın toplam sıvı ve elektrolit gereksinimlerinin, hastanın vücut ağırlığına, vücut sıcaklığına, hareketliliğine, ventilasyonuna ve diğer faktörlere dayanarak tahmin edilmesi caloric method n.
altta yatan tıbbi rahatsızlığın değerlendirilmesi evaluation of the associated underlying medical condition n.
altta yatan etyolojik faktör underlying etiological factor n.
altta yatan hastalık underlying disease n.
altta yatan hastalık triggering disease n.
altta yatan kronik akciğer hastalığı underlying chronic lung disease n.
altta yatan nöromüsküler geçiş bozukluğu underlying neuromuscular transport disorder n.
altta yatan olağan patolojiler common underlying pathologies n.
altta yatan önemli bir hastalığın belirtisi manifestation of significant underlying disease n.
altta yatan patoloji underlying pathology n.
altta yatan santral sinir sistemi bozukluğu underlying central nervous system disorder n.
altta yatan sebebin tedavisi treatment of underlying cause n.
hastanede yatan hastalar hospitalized patients n.
hastanın altta yatan karakteristik özellikleri underlying host characteristics n.
hastanede yatan hasta inpatient n.
hastanede yatan hastalarda gelişen akut böbrek yetmezliği hospital-acquired acute kidney failure n.
yatan hasta inmate n.
yatan hastalar hospitalized patients n.
yatan hasta inpatient n.
kısa süre yatan hastalara ait short-stay adj.
kısa süre yatan hastalar için olan short-stay adj.
Logic
altta yatan anlam implicature n.
altta yatan anlam conversational implicature n.
Biology
kış uykusuna yatan varsayımsal bir mantar formu mycoplasm n.
Biochemistry
bir organizmanın temelinde yatan jeneratif kod wetware n.
Zoology
kış uykusuna yatan hayvanlar hibernating animals n.
kış uykusuna yatan hibernator n.
bir mevsimde birçok kez kuluçkaya yatan polygoneutic adj.
kuluçkaya yatan sitting adj.
Social Sciences
erkeklerle yatan ama kendini mutlaka eşcinsel olarak tanımlamayan erkek men who have sex with men n.
Education
hastanede yatan çocukların eğitimi education of hospitalized children n.
Literature
zola'nın romancılığının temelinde yatan tarafsız natüralizm ve determinizm zolaism n.
yaratıcı bir işin altında yatan veya sembolik olarak kendini gösteren tema mythos n.
altta yatan anlamı olan subtextual adj.
Linguistics
altta yatan soyut formlardan dilbilgisi formları oluşturma kurallarını kullanan generative adj.
Philosophy
metafiziğin altında yatan felsefi veya kuramsal ilke metaphysic n.
altta yatan maddenin tezahür ettiği görünüm, biçim veya tarz mode n.
ahlaki sorumluluğun temelinde yatan seçim özgürlüğü moral liberty n.
Geology
tortul kayaçlar ve altında yatan aşınmış magmatik ya da metamorfik kayaçlar arasındaki temas yüzeyi nonconformity n.
altta yatan zayıf kayaç tabakası üzerinde gelişen subsequent adj.
kireç taşının üzerinde yatan supercretaceous adj.
Military
pusuya yatan kimse bushwhacker n.
Hunting
pusuya yatan avcıyı saklamak üzere eğitilen av atı stalking-horse n.
Sport
jimnastik ve dövüş sporlarında sırt üstü yatan kimsenin bacaklarından ve ellerinden kuvvet alarak doğrudan ayağa kalkarken yaptığı manevra kip n.
Art
(armacılık) yatan (hayvan figürü) lodged adj.
Archaic
altta yatan subject adj.
altta yatan subjected adj.
Engineering
altta yatan toprağı su erozyonuna karşı korumak için kullanılan beton vb. zemin kaplaması apron n.
Ornithology
yuvada yatan nidulant adj.
Entomology
dönem başına üç kere kuluçkaya yatan trivoltine adj.
Slang
cezaevinde yatan mahkumun eşiyle ilişki kuran kimse sancho n.
ikinci derece cinayetten yatan mahkum serving a second n.
motor/önüne gelenle yatan kız scrubber n.
önüne gelenle yatan broad n.
önüne gelenle yatan kadın hoochie n.
önüne gelen herkesle yatan kimse hoe n.
önüne gelenle yatan kadın spunk bucket n.
önüne gelenle yatan kadın spunk dustbin n.
önüne gelenle yatan kadın hoochies n.
uzun senedir söz konusu hapishanede yatan mahkum old school n.
üstü başı kirli sokaklarda yatan kadın ragamuffin n.
uzun senedir söz konusu hapishanede yatan mahkum old-timer n.
uzun senedir söz konusu hapishanede yatan mahkum old head n.
yolda yatan ceset road kill n.
herkesle yatan kadın garden tool n.
önüne gelenle yatan kadın garden tool n.
buz hokeyi oyuncularıyla yatan kadın hockey whore n.
buz hokeyi oyuncularıyla yatan kadın puck bunny n.
herkesle yatan kimse poon hound n.
önüne gelenle yatan kadın loslyf [south africa] n.
önüne gelenle yatan ahlaksız kadın scank n.
hastanede komada yatan hasta veggy n.
hastanede komada yatan hasta veggie n.
dokuz aydan fazla hapis yatan çocuk suçlu sleeper n.
herkesle yatan trampy adj.
önüne gelenle yatan round heels adj.
önüne gelenle yatan round-heeled adj.
hapis yatan/yatma jailin' expr.
British Slang
askerlerle yatan kadın squaddie mattress (military use) n.
mahallede önüne gelenle yatan kadın town bike n.
motor/önüne gelenle yatan kadın bike n.
motor/önüne gelenle yatan kadın town bike n.
önüne gelenle yatan kadın scrubber n.
önüne gelenle yatan kadın slapper n.
önüne gelenle yatan tip cum bucket n.
önüne gelenle yatan kadın spunk bucket n.
önüne gelenle yatan kadın scut n.
Anthropology
(antik yunan'da) yatan ölü insan temsili prothesis n.