zamanlarda

Significados de "zamanlarda" en diccionario inglés turco : 1 resultado(s)

	Categoría	Turco	Inglés
General
1	General	zamanlarda	then adv.
These then were the problems that I confront when I decided to divorce. Boşanmaya karar verdiğim zamanlarda karşılaştığım sorunlar bunlardı. More Sentences

Significados de "zamanlarda" con otros términos en diccionario inglés turco: 162 resultado(s)

	Categoría	Turco	Inglés
Common Usage
1	Common Usage	son zamanlarda	lately adv.
Alongside this progress, however, it must be noted that things have not been going too well just lately. Ancak bu ilerlemenin yanı sıra, son zamanlarda işlerin pek de iyi gitmediğini belirtmek gerekir. More Sentences
2	Common Usage	son zamanlarda	recently adv.
Recently there has been much talk about the no-payment principle in particular. Son zamanlarda özellikle ödeme yapılmaması ilkesi hakkında çok konuşuluyor. More Sentences
General
3	General	son (zamanlarda)	recent adj.
The city has changed substantially in recent years. Şehir son yıllarda büyük ölçüde değişti. More Sentences
4	General	çeşitli zamanlarda	at various times adv.
This is an important subject and has been discussed at various places and at various times. Bu önemli bir konudur ve çeşitli yerlerde ve çeşitli zamanlarda tartışılmıştır. More Sentences
5	General	son zamanlarda	lately adv.
All sorts of inferences like these have been doing the rounds lately. Son zamanlarda bu türden çıkarımlar ortalıkta dolaşıyor. More Sentences
6	General	son zamanlarda	in recent years adv.
Chemistry has made notable progress in recent years. Kimya bilimi son zamanlarda dikkate değer bir gelişim gösterdi. More Sentences
7	General	eski zamanlarda	in old times adv.
It was the custom in old times that as soon as a Japanese boy reached manhood he should leave his home and roam through the land in search of adventures. Eski zamanlarda bir Japon delikanlısı erkekliğe erişir erişmez evinden ayrılır ve macera aramak için diyar diyar dolaşırdı. More Sentences
8	General	son zamanlarda	of late adv.
This area has been considerably built up of late. Bu bölge son zamanlarda oldukça yapılaştı. More Sentences
9	General	son zamanlarda	as of late adv.
Is he well, as of late? Son zamanlarda iyi mi? More Sentences
Phrases
10	Phrases	eski zamanlarda	earlier times expr.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs. Hepimiz eski zamanlardan kalan modası geçmiş yasaları duymuşuzdur, birçoğu birkaç kahkaha için iyidir. More Sentences
11	Phrases	zor zamanlarda	in tougher times expr.
I think that, in tough times, you can cry as much as you want. Zor zamanlarda, istediğiniz kadar ağlayabileceğinizi düşünüyorum. More Sentences
Speaking
12	Speaking	böyle zamanlarda	at such times expr.
At such times, I think of my family, not my friends. Böyle zamanlarda, ben ailemi düşünürüm, dostlarımı değil. More Sentences
13	Speaking	(olduğu vb) zamanlarda	time was (when...) expr.
Social dialogue must prove its worth, all the more so when times are hard. Sosyal diyalog, zor zamanlarda daha da değerli olduğunu kanıtlamalıdır. More Sentences
Technical
14	Technical	son zamanlarda	recently n.
Recently, it has taken systematic action against local stations, in particular. Son zamanlarda, özellikle yerel istasyonlara karşı sistematik önlemler almıştır. More Sentences
General
15	General	boş zamanlarda yapılan aktivite	leisure activity n.
16	General	kullanımı son zamanlarda yaygınlaşmış dillere pelesenk olmuş yeni kelime	buzzword n.
17	General	son zamanlarda yapılmış bir araştırma	a recent study n.
18	General	son zamanlarda yapılan bir çalışma	a recent study n.
19	General	eski zamanlarda kullanılan çamaşır karıştırma aleti	posser n.
20	General	eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet	jakes n.
21	General	eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet	earth-closet n.
22	General	eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet	privy n.
23	General	eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet	outhouse n.
24	General	boş zamanlarda gidilen okul	continuation school n.
25	General	feodal zamanlarda seferberlik ilanı	ban n.
26	General	eski zamanlarda sıkça rastlanan, içindeki kişinin çıplak yattığı yatak	naked bed n.
27	General	boş zamanlarda yapılan iş	bywork n.
28	General	eski zamanlarda rağbet görmüş	oldie n.
29	General	farklı zamanlarda meydana gelen ruhsal aydınlanma	interspiration [obsolete] n.
30	General	eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan, misk kokan pahalı bir merhem	spikenard n.
31	General	farklı zamanlarda meydana gelen olayların eş zamanlı gösterimi	synchronism n.
32	General	son zamanlarda biraz garip davranmak	act a little strange lately v.
33	General	farklı zamanlarda vuku bulmasına sebep olmak	desynchronize [us] v.
34	General	farklı zamanlarda vuku bulmasına sebep olmak	desynchronise [uk] v.
35	General	son zamanlarda olan	late adj.
36	General	düşük talepli zamanlarda kullanılan	off-peak adj.
37	General	son zamanlarda sıkça tartışılan	hotly-debated adj.
38	General	son zamanlarda çok tartışılan	hotly-debated adj.
39	General	farklı zamanlarda sergilenen	manifold adj.
40	General	trafiğin sıkışık olmadığı zamanlarda meydana gelen	off-hour adj.
41	General	farklı zamanlarda çıkan	polygenetic adj.
42	General	belirli zamanlarda	periodically adv.
43	General	gelecek zamanlarda	in days to come adv.
44	General	boş zamanlarda	at leisure adv.
45	General	çok yakın zamanlarda	in more recent times adv.
46	General	böyle zamanlarda	at times like these adv.
47	General	son zamanlarda	latterly adv.
48	General	belirli zamanlarda	at certain times adv.
49	General	eski zamanlarda	of old adv.
50	General	tarihte son zamanlarda	much later in the history adv.
51	General	ilk zamanlarda	early on adv.
52	General	yakın zamanlarda	newly adv.
53	General	bu zamanlarda	in our times adv.
54	General	yakın zamanlarda	in recent years adv.
55	General	muhtelif zamanlarda	from time to time adv.
56	General	son zamanlarda	late adv.
57	General	muhtelif zamanlarda	at different times adv.
58	General	son zamanlarda	in the recent times adv.
59	General	değişik zamanlarda	at different times adv.
60	General	bütün diğer zamanlarda	at all other times adv.
61	General	hemen hemen aynı zamanlarda	at about the same time adv.
62	General	ilerleyen zamanlarda	later on adv.
63	General	şimdiki zamanlarda	at present times adv.
64	General	modern zamanlarda	in modern times adv.
65	General	incil'in gönderildiği zamanlarda	in biblical times adv.
66	General	eski zamanlarda	anciently adv.
67	General	yalnız son zamanlarda (çok yakın geçmişte olmaya başlayan şeyler için)	only recently adv.
68	General	klasik zamanlarda	in classical times adv.
69	General	son zamanlarda	now adv.
70	General	son zamanlarda	newly adv.
71	General	eski zamanlarda	in former times adv.
72	General	geçmiş zamanlarda	in former times adv.
73	General	boş zamanlarda	leisurely adv.
74	General	modern zamanlarda	modernly adv.
75	General	çağdaş zamanlarda	modernly adv.
76	General	yakın zamanlarda	contemporaneously adv.
77	General	son zamanlarda	fresh adv.
78	General	son zamanlarda	syne [dialect] adv.
Phrasals
79	Phrasals	uygun olmayan zamanlarda araya bir şey sokmak	sound off (about something) v.
Phrases
80	Phrases	aradaki zamanlarda	in between times adv.
81	Phrases	geri kalan zamanlarda	in between times adv.
82	Phrases	çetin zamanlarda	in tougher times expr.
83	Phrases	geçmiş zamanlarda	in times gone expr.
84	Phrases	yarın bu zamanlarda	by this time tomorrow expr.
Colloquial
85	Colloquial	gerçek jazz müziğin, sadece türün tarihindeki notanın kullanılmadığı ilk zamanlarda olduğu görüşünü benimseyen kimse	moldy fig n.
86	Colloquial	son zamanlarda basında sıkça yer almak	get a lot of press lately v.
87	Colloquial	zor zamanlarda mülkü elden çıkarıp paraya çevirmek	cash out v.
88	Colloquial	(son zamanlarda çok) havalandı	biggity adj.
89	Colloquial	son zamanlarda	in recent memory expr.
Idioms
90	Idioms	(eski zamanlarda) asıl görevi gemideki toplara barut taşımak olan delikanlı veya genç erkek	powder boy n.
91	Idioms	okuldan artan kalan zamanlarda yapılan şeyler	extracurricular activity n.
92	Idioms	kendini farklı zamanlarda farklı cinsiyetlerle tanımlama durumu	gender fluidity n.
93	Idioms	aynı evi farklı zamanlarda kullanmak	box and cox v.
94	Idioms	anlaşmazlığın/gerginliğin olduğu zamanlarda ahlaklıca davranmak	take the high ground v.
95	Idioms	eski zamanlarda	days of old expr.
96	Idioms	kritik zamanlarda	when the chips are down expr.
97	Idioms	yardıma gerek duyduğu anlarda/zamanlarda	in somebody's hour of need expr.
98	Idioms	(birinin) yardıma gerek duyduğu anlarda/zamanlarda	in (one's) hour of need expr.
99	Idioms	ilk zamanlarda	in the first flush expr.
100	Idioms	taze zamanlarda	in the first flush expr.
101	Idioms	yardıma gerek duyduğun anlarda/zamanlarda	in your hour of need expr.
Speaking
102	Speaking	anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz	you've been seeing a lot of her lately expr.
103	Speaking	anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz	you've been seeing a lot of him lately expr.
104	Speaking	bence son zamanlarda çok baskı altında kaldın	i think you've been under a lot of pressure recently expr.
105	Speaking	bu o zamanlarda iyi paraydı	this was a lot of money back then expr.
106	Speaking	bu o zamanlarda büyük paraydı	this was a lot of money back then expr.
107	Speaking	son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsun	you've been seeing a lot of him lately expr.
108	Speaking	son zamanlarda gerçekten çok yoğun çalışmak	been working really hard lately expr.
109	Speaking	son zamanlarda çok iyi	he has been doing real well lately expr.
110	Speaking	son zamanlarda pek uyumuyorsun	you haven't been sleeping much expr.
111	Speaking	son zamanlarda kendimi pek iyi hissetmiyorum	I haven't been feeling so great expr.
112	Speaking	son zamanlarda biraz meşgulüm	I have been a bit busy lately expr.
113	Speaking	son zamanlarda hangi haber sizi üzdü?	what news recently upset you? expr.
114	Speaking	stresli olduğum zamanlarda	when I feel stressed expr.
Trade/Economic
115	Trade/Economic	özellikle grevlerin yasak olduğu zamanlarda polislerin operasyonları kesintiye uğratmak için yakalandıklarını söyledikleri hayali/uydurma hastalık	blue flu n.
116	Trade/Economic	belirli üretim hacminde ya da belirli zamanlarda kullanılan makine ve teçhizat	standby equipment n.
117	Trade/Economic	düşük navlun tarifesi ile taşınan kargo gemi tam yükünü alamadığı zamanlarda	distress cargo n.
118	Trade/Economic	makul zamanlarda ve makul ölçülerde erişim imkanı	reasonable access at reasonable times n.
119	Trade/Economic	tahvil gibi değerli kağıtların üzerinde bulunan ve belirli zamanlarda sahibine faiz veya kazanç payı sağlayan kesilmiş parça	coupon n.
120	Trade/Economic	farklı zamanlarda ödenecek birkaç meblağın ortalama ödeme zamanını bulma	equation of payments n.
121	Trade/Economic	yalnızca belirli zamanlarda içki satmak için verilen ruhsat	occasional licence [uk] n.
Law
122	Law	kandaki alkol oranının yasal sınırı geçmediği zamanlarda (araba kullanımı)	drink-drive [uk] adj.
Insurance
123	Insurance	tekne poliçesinde geminin battığı zamanlarda ödenen prim iadeleri	hull returns n.
Tourism
124	Tourism	oda sahibinin mülkünü kullanmadığı zamanlarda otel tarafından işletilmesine izin verdiği sistem	condo resort system n.
125	Tourism	oda sahibinin mülkünü kullanmadığı zamanlarda otel tarafından işletilmesine izin verdiği sistem	condominium resort system n.
Technical
126	Technical	fotoğrafçılığın kullanılmadığı zamanlarda metal (çinko) üzerine asitle gravür oyma işlemi	chemigraphy n.
Computer
127	Computer	aynı anda veya farklı zamanlarda giriş yapan web-sitesi ziyaretçiler	unique visitors n.
128	Computer	çok fazla kişinin kullandığı zamanlarda internet hızının yavaşlaması	brownout n.
129	Computer	son zamanlarda kullanılan	recently used adj.
Television
130	Television	renk aydınlık ses ve eş zamanlama işaretlerinin sıkıştırılarak bir satır boyunca ayrı ayrı zamanlarda gönderildiği yayın sistemi	multiplexed analog components n.
Textile
131	Textile	eski zamanlarda popüler olan yüksek bir yaka	band n.
132	Textile	(eski zamanlarda yas sembolü olarak giyilen) ince dokulu ipek bir kumaş	love [obsolote] n.
Traffic
133	Traffic	(trafiğin yoğun olduğu zamanlarda) kestirme yolları kullanma/trafik olmayan sokaklardan gitme	cut-through driving n.
134	Traffic	(trafiğin yoğun olduğu zamanlarda) kestirme yolları kullanma/trafik olmayan sokaklardan gitme	rat running n.
Marine
135	Marine	ayın hilal halinde olduğu zamanlarda görünen küçük gel-git	neap tide n.
Medical
136	Medical	değişik zamanlarda oluşan	heterochronic adj.
Physiology
137	Physiology	farklı zamanlarda döllenen iki fetüsün tek bir rahimde bulunması durumu	superfetation n.
Pharmaceutics
138	Pharmaceutics	eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan, misk kokan pahalı bir merhem	nard n.
Chemistry
139	Chemistry	eski zamanlarda unları ağartmak ve yaşlandırmak için kullanılan sarı, keskin ve uçucu bir yağ	nitrogen trichloride n.
Biology
140	Biology	erkek ve dişi organları farklı zamanlarda olgunlaştığı için kendi kendine döllenememe	dichogamy n.
141	Biology	yapıtaşını oluşturan parçaların düzensizliği ve farklı zamanlarda olgunlaşması ile karakterize bir üreme biçimi	dysmerogenesis n.
142	Biology	erkek ve dişi organları farklı zamanlarda olgunlaştığı için kendi kendine döllenemeyen	dichogamous adj.
Astronomy
143	Astronomy	güneşle benzer zamanlarda doğan bir gök cisminin şafak vakti gökyüzünde ilk göründüğü zaman	heliacal rising n.
144	Astronomy	astronomik alanın farklı zamanlarda çekilen stereoskopik fotoğrafları ile küçük hareket ve parlaklık değişimlerini tespit eden bir stereoskop	comparator n.
Botanic
145	Botanic	erkek-dişi çiçeklerin farklı zamanlarda olgunlaşması	dichogamy n.
146	Botanic	erkek ve dişi üreme organları farklı zamanlarda olgunlaşan (bitki)	dichogamous adj.
Social Sciences
147	Social Sciences	eski zamanlarda ölü deniz'in doğusunda yaşayan bir halkın üyesi	moabite n.
148	Social Sciences	eski zamanlarda ölü deniz'in doğusunda yaşayan bir halkın konuştuğu, ibranice'nin lehçesi olan bir sami dili	moabite n.
149	Social Sciences	bazı kültürlerde kişinin sosyal durumunun değiştiği zamanlarda gerçekleştirilen tören	rite de passage n.
History
150	History	eski zamanlarda dilekçe ve taleplere kraliyet adına cevap yazıp gönderen kişilere verilen unvan	referendary [obsolete] n.
151	History	çok eski zamanlarda taksi olarak kullanılan ulaşım aracı	hackney carriage n.
152	History	eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan misk kokulu değerli bir merhem	sambul n.
153	History	eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan misk kokulu değerli bir merhem	sumbal n.
154	History	eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan misk kokulu değerli bir merhem	sumbul n.
Archaeology
155	Archaeology	önceki zamanlarda yıldırımla düştüğüne inanılan taş	thunderstone n.
Religious
156	Religious	yahudilerin belirli zamanlarda yaptığı ritüelistik bir arınma banyosu	mikvah n.
157	Religious	incil'in gönderildiği zamanlarda başka adaklarla birlikte toprağa dökülen şarap, süt veya yağ	drink offering n.
Geology
158	Geology	eski zamanlarda yumurtadan oluştuğu düşünülen silüryen fosili	nidulite n.
159	Geology	eski zamanlarda boya olarak kullanılan tuğla rengi bir kil çeşidi	sinopite n.
160	Geology	farklı jeolojik zamanlarda meydana gelen	allochronic adj.
Sport
161	Sport	özellikle kritik zamanlarda çok iyi performans gösteren atlet	money player n.
Cinema
162	Cinema	modern zamanlarda çekildiği halde olay örgüsü veya stil bakımından siyah-beyaz film özelliği gösteren	neo-noir adj.