Turkish - English
Turkish - English
German - English
French - English
Spanish - English
English Synonyms
Turkish - English Sentences
Synonyms
Sentences
Tools
Resources
About Us
Contact
Login / Register
Turn off the lights
Türkçe
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonyms
Tools
Resources
About Us
Contact
Login / Register
EN-TR
Turkish - English
German - English
Spanish - English
French - English
English Synonyms
Turkish - English Sentences
Turkish - English
French - English
Spanish - English
German - English
History
zamanlarda
Meanings of
"zamanlarda"
in English Turkish Dictionary : 1 result(s)
Category
Turkish
English
General
1
General
zamanlarda
then
adv.
Meanings of
"zamanlarda"
with other terms in English Turkish Dictionary : 162 result(s)
Category
Turkish
English
Common Usage
1
Common Usage
son zamanlarda
lately
adv.
2
Common Usage
son zamanlarda
recently
adv.
General
3
General
boş zamanlarda yapılan aktivite
leisure activity
n.
4
General
kullanımı son zamanlarda yaygınlaşmış dillere pelesenk olmuş yeni kelime
buzzword
n.
5
General
son zamanlarda yapılmış bir araştırma
a recent study
n.
6
General
son zamanlarda yapılan bir çalışma
a recent study
n.
7
General
eski zamanlarda kullanılan çamaşır karıştırma aleti
posser
n.
8
General
eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet
jakes
n.
9
General
eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet
earth-closet
n.
10
General
eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet
privy
n.
11
General
eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet
outhouse
n.
12
General
boş zamanlarda gidilen okul
continuation school
n.
13
General
feodal zamanlarda seferberlik ilanı
ban
n.
14
General
eski zamanlarda sıkça rastlanan, içindeki kişinin çıplak yattığı yatak
naked bed
n.
15
General
boş zamanlarda yapılan iş
bywork
n.
16
General
eski zamanlarda rağbet görmüş
oldie
n.
17
General
farklı zamanlarda meydana gelen ruhsal aydınlanma
interspiration [obsolete]
n.
18
General
eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan, misk kokan pahalı bir merhem
spikenard
n.
19
General
farklı zamanlarda meydana gelen olayların eş zamanlı gösterimi
synchronism
n.
20
General
son zamanlarda biraz garip davranmak
act a little strange lately
v.
21
General
farklı zamanlarda vuku bulmasına sebep olmak
desynchronize [us]
v.
22
General
farklı zamanlarda vuku bulmasına sebep olmak
desynchronise [uk]
v.
23
General
son zamanlarda olan
late
adj.
24
General
düşük talepli zamanlarda kullanılan
off-peak
adj.
25
General
son zamanlarda çok tartışılan
hotly-debated
adj.
26
General
son zamanlarda sıkça tartışılan
hotly-debated
adj.
27
General
farklı zamanlarda sergilenen
manifold
adj.
28
General
trafiğin sıkışık olmadığı zamanlarda meydana gelen
off-hour
adj.
29
General
farklı zamanlarda çıkan
polygenetic
adj.
30
General
son (zamanlarda)
recent
adj.
31
General
son zamanlarda
lately
adv.
32
General
gelecek zamanlarda
in days to come
adv.
33
General
belirli zamanlarda
periodically
adv.
34
General
tarihte son zamanlarda
much later in the history
adv.
35
General
ilk zamanlarda
early on
adv.
36
General
böyle zamanlarda
at times like these
adv.
37
General
çeşitli zamanlarda
at various times
adv.
38
General
son zamanlarda
latterly
adv.
39
General
boş zamanlarda
at leisure
adv.
40
General
belirli zamanlarda
at certain times
adv.
41
General
eski zamanlarda
of old
adv.
42
General
çok yakın zamanlarda
in more recent times
adv.
43
General
son zamanlarda
in recent years
adv.
44
General
yakın zamanlarda
newly
adv.
45
General
eski zamanlarda
in old times
adv.
46
General
bu zamanlarda
in our times
adv.
47
General
yakın zamanlarda
in recent years
adv.
48
General
muhtelif zamanlarda
from time to time
adv.
49
General
son zamanlarda
late
adv.
50
General
son zamanlarda
of late
adv.
51
General
muhtelif zamanlarda
at different times
adv.
52
General
son zamanlarda
in the recent times
adv.
53
General
değişik zamanlarda
at different times
adv.
54
General
bütün diğer zamanlarda
at all other times
adv.
55
General
hemen hemen aynı zamanlarda
at about the same time
adv.
56
General
ilerleyen zamanlarda
later on
adv.
57
General
şimdiki zamanlarda
at present times
adv.
58
General
modern zamanlarda
in modern times
adv.
59
General
incil'in gönderildiği zamanlarda
in biblical times
adv.
60
General
eski zamanlarda
anciently
adv.
61
General
yalnız son zamanlarda (çok yakın geçmişte olmaya başlayan şeyler için)
only recently
adv.
62
General
klasik zamanlarda
in classical times
adv.
63
General
son zamanlarda
as of late
adv.
64
General
son zamanlarda
now
adv.
65
General
son zamanlarda
newly
adv.
66
General
eski zamanlarda
in former times
adv.
67
General
geçmiş zamanlarda
in former times
adv.
68
General
boş zamanlarda
leisurely
adv.
69
General
modern zamanlarda
modernly
adv.
70
General
çağdaş zamanlarda
modernly
adv.
71
General
yakın zamanlarda
contemporaneously
adv.
72
General
son zamanlarda
fresh
adv.
73
General
son zamanlarda
syne [dialect]
adv.
Phrasals
74
Phrasals
uygun olmayan zamanlarda araya bir şey sokmak
sound off (about something)
v.
Phrases
75
Phrases
aradaki zamanlarda
in between times
adv.
76
Phrases
geri kalan zamanlarda
in between times
adv.
77
Phrases
çetin zamanlarda
in tougher times
expr.
78
Phrases
geçmiş zamanlarda
in times gone
expr.
79
Phrases
eski zamanlarda
earlier times
expr.
80
Phrases
yarın bu zamanlarda
by this time tomorrow
expr.
81
Phrases
zor zamanlarda
in tougher times
expr.
Colloquial
82
Colloquial
gerçek jazz müziğin, sadece türün tarihindeki notanın kullanılmadığı ilk zamanlarda olduğu görüşünü benimseyen kimse
moldy fig
n.
83
Colloquial
son zamanlarda basında sıkça yer almak
get a lot of press lately
v.
84
Colloquial
zor zamanlarda mülkü elden çıkarıp paraya çevirmek
cash out
v.
85
Colloquial
(son zamanlarda çok) havalandı
biggity
adj.
86
Colloquial
son zamanlarda
in recent memory
expr.
Idioms
87
Idioms
(eski zamanlarda) asıl görevi gemideki toplara barut taşımak olan delikanlı veya genç erkek
powder boy
n.
88
Idioms
okuldan artan kalan zamanlarda yapılan şeyler
extracurricular activity
n.
89
Idioms
kendini farklı zamanlarda farklı cinsiyetlerle tanımlama durumu
gender fluidity
n.
90
Idioms
aynı evi farklı zamanlarda kullanmak
box and cox
v.
91
Idioms
anlaşmazlığın/gerginliğin olduğu zamanlarda ahlaklıca davranmak
take the high ground
v.
92
Idioms
eski zamanlarda
days of old
expr.
93
Idioms
kritik zamanlarda
when the chips are down
expr.
94
Idioms
yardıma gerek duyduğu anlarda/zamanlarda
in somebody's hour of need
expr.
95
Idioms
(birinin) yardıma gerek duyduğu anlarda/zamanlarda
in (one's) hour of need
expr.
96
Idioms
ilk zamanlarda
in the first flush
expr.
97
Idioms
taze zamanlarda
in the first flush
expr.
98
Idioms
yardıma gerek duyduğun anlarda/zamanlarda
in your hour of need
expr.
Speaking
99
Speaking
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz
you've been seeing a lot of her lately
expr.
100
Speaking
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz
you've been seeing a lot of him lately
expr.
101
Speaking
bu o zamanlarda iyi paraydı
this was a lot of money back then
expr.
102
Speaking
bu o zamanlarda büyük paraydı
this was a lot of money back then
expr.
103
Speaking
bence son zamanlarda çok baskı altında kaldın
i think you've been under a lot of pressure recently
expr.
104
Speaking
böyle zamanlarda
at such times
expr.
105
Speaking
stresli olduğum zamanlarda
when I feel stressed
expr.
106
Speaking
son zamanlarda pek uyumuyorsun
you haven't been sleeping much
expr.
107
Speaking
son zamanlarda hangi haber sizi üzdü?
what news recently upset you?
expr.
108
Speaking
son zamanlarda biraz meşgulüm
I have been a bit busy lately
expr.
109
Speaking
son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsun
you've been seeing a lot of him lately
expr.
110
Speaking
son zamanlarda gerçekten çok yoğun çalışmak
been working really hard lately
expr.
111
Speaking
son zamanlarda kendimi pek iyi hissetmiyorum
I haven't been feeling so great
expr.
112
Speaking
son zamanlarda çok iyi
he has been doing real well lately
expr.
113
Speaking
(olduğu vb) zamanlarda
time was (when...)
expr.
Trade/Economic
114
Trade/Economic
özellikle grevlerin yasak olduğu zamanlarda polislerin operasyonları kesintiye uğratmak için yakalandıklarını söyledikleri hayali/uydurma hastalık
blue flu
n.
115
Trade/Economic
belirli üretim hacminde ya da belirli zamanlarda kullanılan makine ve teçhizat
standby equipment
n.
116
Trade/Economic
düşük navlun tarifesi ile taşınan kargo gemi tam yükünü alamadığı zamanlarda
distress cargo
n.
117
Trade/Economic
makul zamanlarda ve makul ölçülerde erişim imkanı
reasonable access at reasonable times
n.
118
Trade/Economic
tahvil gibi değerli kağıtların üzerinde bulunan ve belirli zamanlarda sahibine faiz veya kazanç payı sağlayan kesilmiş parça
coupon
n.
119
Trade/Economic
farklı zamanlarda ödenecek birkaç meblağın ortalama ödeme zamanını bulma
equation of payments
n.
120
Trade/Economic
yalnızca belirli zamanlarda içki satmak için verilen ruhsat
occasional licence [uk]
n.
Law
121
Law
kandaki alkol oranının yasal sınırı geçmediği zamanlarda (araba kullanımı)
drink-drive [uk]
adj.
Insurance
122
Insurance
tekne poliçesinde geminin battığı zamanlarda ödenen prim iadeleri
hull returns
n.
Tourism
123
Tourism
oda sahibinin mülkünü kullanmadığı zamanlarda otel tarafından işletilmesine izin verdiği sistem
condominium resort system
n.
124
Tourism
oda sahibinin mülkünü kullanmadığı zamanlarda otel tarafından işletilmesine izin verdiği sistem
condo resort system
n.
Technical
125
Technical
fotoğrafçılığın kullanılmadığı zamanlarda metal (çinko) üzerine asitle gravür oyma işlemi
chemigraphy
n.
126
Technical
son zamanlarda
recently
n.
Computer
127
Computer
aynı anda veya farklı zamanlarda giriş yapan web-sitesi ziyaretçiler
unique visitors
n.
128
Computer
çok fazla kişinin kullandığı zamanlarda internet hızının yavaşlaması
brownout
n.
129
Computer
son zamanlarda kullanılan
recently used
adj.
Television
130
Television
renk aydınlık ses ve eş zamanlama işaretlerinin sıkıştırılarak bir satır boyunca ayrı ayrı zamanlarda gönderildiği yayın sistemi
multiplexed analog components
n.
Textile
131
Textile
eski zamanlarda popüler olan yüksek bir yaka
band
n.
132
Textile
(eski zamanlarda yas sembolü olarak giyilen) ince dokulu ipek bir kumaş
love [obsolote]
n.
Traffic
133
Traffic
(trafiğin yoğun olduğu zamanlarda) kestirme yolları kullanma/trafik olmayan sokaklardan gitme
cut-through driving
n.
134
Traffic
(trafiğin yoğun olduğu zamanlarda) kestirme yolları kullanma/trafik olmayan sokaklardan gitme
rat running
n.
Marine
135
Marine
ayın hilal halinde olduğu zamanlarda görünen küçük gel-git
neap tide
n.
Medical
136
Medical
değişik zamanlarda oluşan
heterochronic
adj.
Physiology
137
Physiology
farklı zamanlarda döllenen iki fetüsün tek bir rahimde bulunması durumu
superfetation
n.
Pharmaceutics
138
Pharmaceutics
eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan, misk kokan pahalı bir merhem
nard
n.
Chemistry
139
Chemistry
eski zamanlarda unları ağartmak ve yaşlandırmak için kullanılan sarı, keskin ve uçucu bir yağ
nitrogen trichloride
n.
Biology
140
Biology
erkek ve dişi organları farklı zamanlarda olgunlaştığı için kendi kendine döllenememe
dichogamy
n.
141
Biology
yapıtaşını oluşturan parçaların düzensizliği ve farklı zamanlarda olgunlaşması ile karakterize bir üreme biçimi
dysmerogenesis
n.
142
Biology
erkek ve dişi organları farklı zamanlarda olgunlaştığı için kendi kendine döllenemeyen
dichogamous
adj.
Astronomy
143
Astronomy
güneşle benzer zamanlarda doğan bir gök cisminin şafak vakti gökyüzünde ilk göründüğü zaman
heliacal rising
n.
144
Astronomy
astronomik alanın farklı zamanlarda çekilen stereoskopik fotoğrafları ile küçük hareket ve parlaklık değişimlerini tespit eden bir stereoskop
comparator
n.
Botanic
145
Botanic
erkek-dişi çiçeklerin farklı zamanlarda olgunlaşması
dichogamy
n.
146
Botanic
erkek ve dişi üreme organları farklı zamanlarda olgunlaşan (bitki)
dichogamous
adj.
Social Sciences
147
Social Sciences
eski zamanlarda ölü deniz'in doğusunda yaşayan bir halkın üyesi
moabite
n.
148
Social Sciences
eski zamanlarda ölü deniz'in doğusunda yaşayan bir halkın konuştuğu, ibranice'nin lehçesi olan bir sami dili
moabite
n.
149
Social Sciences
bazı kültürlerde kişinin sosyal durumunun değiştiği zamanlarda gerçekleştirilen tören
rite de passage
n.
History
150
History
eski zamanlarda dilekçe ve taleplere kraliyet adına cevap yazıp gönderen kişilere verilen unvan
referendary [obsolete]
n.
151
History
çok eski zamanlarda taksi olarak kullanılan ulaşım aracı
hackney carriage
n.
152
History
eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan misk kokulu değerli bir merhem
sambul
n.
153
History
eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan misk kokulu değerli bir merhem
sumbal
n.
154
History
eski zamanlarda parfüm olarak kullanılan misk kokulu değerli bir merhem
sumbul
n.
Archaeology
155
Archaeology
önceki zamanlarda yıldırımla düştüğüne inanılan taş
thunderstone
n.
Religious
156
Religious
yahudilerin belirli zamanlarda yaptığı ritüelistik bir arınma banyosu
mikvah
n.
157
Religious
incil'in gönderildiği zamanlarda başka adaklarla birlikte toprağa dökülen şarap, süt veya yağ
drink offering
n.
Geology
158
Geology
eski zamanlarda yumurtadan oluştuğu düşünülen silüryen fosili
nidulite
n.
159
Geology
eski zamanlarda boya olarak kullanılan tuğla rengi bir kil çeşidi
sinopite
n.
160
Geology
farklı jeolojik zamanlarda meydana gelen
allochronic
adj.
Sport
161
Sport
özellikle kritik zamanlarda çok iyi performans gösteren atlet
money player
n.
Cinema
162
Cinema
modern zamanlarda çekildiği halde olay örgüsü veya stil bakımından siyah-beyaz film özelliği gösteren
neo-noir
adj.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of zamanlarda
×
Term Options
Correct / Suggest
French English Dictionary
Spanish English Dictionary
German English Dictionary
English Synonyms Dictionary
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy