... kadar ... olmak - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

... kadar ... olmak



Sens de "... kadar ... olmak" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 1 résultat(s)

Turc Anglais
General
... kadar ... olmak rival v.

Sens de "... kadar ... olmak" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 251 résultat(s)

Turc Anglais
General
arada dağlar kadar fark olmak be far apart v.
gırtlağına kadar borçlu olmak be up to one's eyes in debt v.
ağzına kadar dolu olmak brim with v.
ağzına kadar dolu olmak brim v.
kadar iyi olmak measure up to v.
gırtlağına kadar borçlu olmak be up to one's ears in debt v.
göz açıp kapayıncaya kadar olmak happen in the blinking of an eye v.
göz açıp kapayıncaya kadar olmak happen in a blink v.
aralarında dağlar kadar fark olmak be poles apart v.
ulaşılmayacak kadar uzakta olmak get out of reach v.
yerden göğe kadar haklı olmak be absolutely right v.
geri dönemeyecek kadar yol almış olmak be too far gone to go back now v.
araba kullanamayacak/süremeyecek kadar sarhoş olmak be too drunk to drive v.
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak be as different as night and day v.
kapıdan geçemeyecek kadar iri olmak not fit through the door v.
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak stay out until the early hours v.
dört işlem yapabilecek kadar matematik bilgisine sahip olmak numerate v.
bir dereceye kadar etkili olmak carry weight v.
ağzına kadar dolu olmak be stuffed v.
ağzına kadar dolu olmak burst v.
taşacak kadar dolu olmak overfill v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitize v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitise v.
iç bayacak kadar doyurucu olmak cloy v.
sağır edecek kadar gürültülü olmak deafen v.
taşacak kadar dolu olmak spill v.
rakip olacak kadar iyi olmak rival v.
Phrasals
sonuna kadar destek olmak see through v.
beklenildiği kadar başarılı olmak succeed as (something) v.
(bir ürününü veya hizmetin) fiyatı … kadar olmak charge (something) for (something) v.
yeteri kadar olmak go round (uk) v.
yeteri kadar olmak go around (us) v.
(birinin) beklediği kadar iyi olmak live up to (someone's) expectations v.
(birinin) umduğu kadar iyi olmak live up to (someone's) expectations v.
(belli bir zamana) kadar göz kulak olmak keep until (some point in time) v.
benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek stack up to someone or something v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak stack up to someone or something v.
(biri/bir şey) kadar saygıdeğer/değerli olmak stack up to someone or something v.
(bir şey) kadar olmak add up to (something) v.
kadar iyi olmak measure up (to) v.
(biri için bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak last (one) (up) until (something) v.
(bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak last (up) until (something) v.
(beklenen/umulan/tahmin edilen) kadar olmak live up to (something) v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak match up to (someone or something) v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak measure up (to someone or something) v.
(biri/bir şey) iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak nurse (someone or something) through (something) v.
iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak nurse through v.
kadar iyi olmak stack up to v.
kadar saygıdeğer/değerli olmak stack up to v.
Proverb
bazen sabırlı olup beklemek de ön saflarda olmak kadar önemlidir they also serve who (only) stand and wait
saygın bir isme sahip olmak maddi miras kadar önemlidir a good name is a second inheritance
Colloquial
ünlü olmak için ne kadar aşağılayıcı veya küçük düşürücü olduğuna bakılmaksızın, bir şeyi yapmaya istekli olan kişi fame whore n.
arada dağlar kadar fark olmak they're chalk and cheese v.
kadar iyi olmak touch v.
inanamayacağın kadar (sıcak, hızlı) olmak be as (something) as all get-out v.
(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de olmak be not so much (something) as (something else) v.
bir şey olduğu kadar/olmasının yanı sıra başka bir şey de olmak be not so much something as something v.
bir şeyden gerektiği kadar olmak be well off for something v.
bir şeyden istendiği kadar olmak be well off for something v.
(bir sürecin belli bir noktasına kadar) gelmiş/ulaşmış olmak be into v.
'-e kadar ulaşmış/gelmiş olmak be into v.
(birinin) baş edemeyeceği kadar çok olmak be too many for (someone) v.
zerre kadar umurunda olmak care a whit v.
zerre kadar umurunda olmak care a button v.
zerre kadar umurunda olmak care a jackstraw v.
(kavgada, tartışmada) rakibi kadar başarılı olmak hold own v.
Idioms
birinin alt edemeyeceği kadar çok sayıda veya daha güçlü olmak be (one) too many for someone n.
avuç içi kadar olmak not have room to swing a cat v.
aptallık yapacak kadar sarhoş olmak have drunk wine of ape v.
çocuk oyuncağı kadar kolay olmak be (as) easy as one-two-three v.
söylendiği/anlatıldığı/düşünüldüğü/adının çıktığı kadar kötü olmak (olmamak) be (not) as black as (someone or something) is painted v.
(bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v.
(bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v.
(bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak need (something) like a fish needs a bicycle v.
asil ya da övgüye değer olmak (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) be big of (one) v.
ne kadar şanslı olduğundan bihaber olmak not know (one is) born v.
hayat şartlarının geçmişe ya da başkalarının yaşamına nazaran ne kadar iyileştiğinden bihaber olmak not know (one is) born v.
ne kadar şanslı olduğundan bihaber olmak not know you are born v.
hayat şartlarının geçmişe ya da başkalarının yaşamına nazaran ne kadar iyileştiğinden bihaber olmak not know you are born v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to chin in (something) v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's chin in (something) v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to ears in (something) v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's ears in (something) v.
boğazına/gırtlağına kadar işlere gömülmüş/batmış durumda olmak be up to your ears in something v.
sonuna kadar/ardına kadar açık olmak be wide open v.
dünyalar kadar farklı olmak be worlds away v.
dünya/dünyalar kadar farklı olmak be a world away (from something) v.
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar belief v.
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar belief v.
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar belief v.
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar description v.
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar description v.
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar description v.
zorluklarla başa çıkabilecek kadar esnek ve dayanıklı olmak bend in the wind v.
dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak have (something) to burn v.
dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak have something to burn v.
aşikar çözümü seçecek kadar sağduyu sahibi olmak know enough to come in out of the rain v.
yapması gerekeni seçecek kadar aklı olmak know enough to come in out of the rain v.
çok basit bir işi bile yapamayacak kadar beceriksiz/güçsüz olmak can't punch one's way out of a paper bag v.
dünya kadar paraya mal olmak cost the earth v.
dünya kadar paraya mal olmak charge the earth v.
dünya kadar paraya mal olmak pay the earth v.
aç kalmayacak kadar parası olmak keep the wolf from the door v.
ağzına kadar dolu olmak be packed to the rim v.
birbirlerinden gece ile gündüz kadar farklı olmak be like oil and water v.
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak be like chalk and cheese v.
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak be as different as chalk and cheese v.
bir yere kadar yeterli/yararlı olmak go a long way v.
bir şeye boğazına kadar batmış olmak be knee-deep in something v.
bir şeye boğazına kadar batmış olmak stand knee-deep in something v.
dünya kadar paraya mal olmak cost the earth v.
duyamayacak kadar uzakta olmak be out of earshot v.
düşünüldüğü kadar kötü biri olmak be as black as one is painted v.
duyamayacak kadar uzak olmak be out of earshot v.
dünya kadar paraya mal olmak cost (somebody) a pretty penny v.
dünya kadar parası olmak have money to burn v.
dağlar kadar fark olmak be as different as chalk and cheese v.
dünya kadar vakti olmak have all the time in the world v.
gırtlağına kadar batakta olmak be in deep water v.
hiç şanssızlık yaşamayacak kadar şanslı olmak lead a charmed life v.
ekonomik sıkıntı çekmeden yaşayabilecek kadar parası olmak be comfortably off v.
gırtlağına kadar işe gömülmüş olmak be up to the elbows v.
işe yaramayacak kadar yaşlı olmak be over the hill v.
iliğine kadar ıslanmış olmak look like a drowned rat v.
işitilemeyecek kadar uzakta olmak be out of earshot of v.
istemediği kadar çok zamanı olmak have all the time in the world v.
kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak be as thin as a rake (brit/aus) v.
ölüyü diriltecek kadar yüksek sesli olmak wake the dead v.
kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak be as thin as a rail (us) v.
söylendiği kadar kötü biri olmak be as black as one is painted v.
rahatsız edecek kadar yakın olmak be too close for comfort v.
sakinleşemeyecek kadar sinirli olmak be like a cat on a hot tin roof v.
(bir şey için) yeteri kadar iyi olmak make the cut v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to your chin in something v.
(miktar para kadar) borçlu olmak be in the hole v.
yeteri kadar/çok zamanı olmak have too much time on one's hands v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to one's eyeballs in something v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to your eyes in something v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to one' ears in something v.
dünya kadar paraya mal olmak pay the earth v.
-ecek kadar saygılı olmak have the courtesy to do something v.
ölse daha iyi olacak kadar kötü durumda olmak be better off dead v.
gözünün önünü görmeyecek kadar sarhoş olmak have the sun in (one's) eyes v.
önünü göremeyecek kadar sarhoş olmak have the sun in (one's) eyes v.
(biri hakkında) söyledikleri sapına kadar doğru olmak get (one) bang to rights v.
(biri) sapına kadar (asker, savaşçı) olmak be a (something) to (one's) fingertips v.
(biri) tırnağına kadar (asker, savaşçı) olmak be a (something) to (one's) fingertips v.
(bir şeyden) dağlar kadar farklı olmak be far/further/furthest removed from (something) v.
(bir şeyle) aralarında dağlar kadar fark olmak be far/further/furthest removed from (something) v.
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak have the (good) grace to (do something) v.
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak have the (good) grace to do something v.
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak have the courtesy to (do something) v.
dünya kadar parası olmak have more money than god v.
(bir şey) boğazına kadar olmak have (something) up the yin-yang v.
dünya kadar farklı olmak be a world away v.
(bir şeyden) dünya/dünyalar kadar farklı olmak be worlds world away (from something) v.
(bir şeyden) dünya/dünyalar kadar farklı olmak be a world away (from something) v.
sonuna kadar bir şeyde var olmak be in something for the long haul v.
ne yaptığını/kendini bilmeyecek kadar sarhoş olmak be sloshed to the gills v.
ağzına kadar dolu olmak be stuffed to the gills v.
boğazına/gırtlağına kadar (bir şeyin) içinde olmak/kalmak be up to (one's) chin in (something) v.
boğazına/gırtlağına kadar bir şeyin içinde olmak/kalmak be up to your ears in something v.
geçinecek kadar parası olmak make buckle and tongue meet v.
karşısındakinin yaşı kadar deneyimi olmak (have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.
o kadar iyi olmak amount to much v.
o kadar iyi olmak amount to much v.
yarasa kadar kör olmak be (as) blind as a bat v.
boğa kadar güçlü olmak be (as) strong as an ox v.
öküz kadar güçlü olmak be (as) strong as an ox v.
sapına kadar (bir şey) olmak be a (something) through and through v.
sapına kadar (bir şey) olmak be a (something) to (one's) fingertips v.
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak be a world away (from something) v.
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak be worlds away (from something) v.
tüy kadar hafif olmak be as light as a feather v.
kuş gibi/kadar hafif olmak be as light as a feather v.
birbirinden gece ile gündüz kadar farklı olmak be as oil and water v.
birbirinden gece ile gündüz kadar farklı olmak be like oil and water v.
yarıya kadar çekilmiş olmak be at half-mast v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bursting at the seams (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bulging at the seams (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be full to bursting (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bursting at the seams (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bulging at the seams (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be full to bursting (with something) v.
rahatsız edecek kadar açık/doğru olmak be close to the bone v.
kristal kadar berrak olmak be crystal clear v.
son saniyeye kadar çözümlenmemiş olmak be down to the wire v.
bir şeyden dağlar kadar farklı olmak be far/further/furthest removed from something v.
bacak kadar olmak be knee-high to a grasshopper v.
(bir şeyi yapabilecek) kadar delikanlı olmak be man enough (to do something/for something) v.
(bir şeyi yapabilecek) kadar erkek olmak be man enough (to do something/for something) v.
(bir şeyi yapabilecek kadar) babayiğit olmak be man enough (to do something/for something) v.
(bir şeyi yapabilecek) kadar yürekli/taşaklı olmak be man enough (to do something/for something) v.
aralarında dağlar/dünyalar kadar fark olmak be poles apart v.
aralarında dağlar/dünyalar kadar fark olmak be worlds apart v.
(bir şey yapacak kadar) cesur olmak be so bold as to (do something) v.
yapacak kadar cesur olmak be so bold as to do v.
gırtlağına kadar (bir şeye) batmak/(bir şeyin) içinde olmak be up to (one's) eyes in (something) v.
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak be up to your eyes in something v.
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak be up to your eyeballs in something v.
dünyalar/dünya kadar farklı olmak be worlds away v.
dünyalar/dünya kadar farklı olmak be a world away v.
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak be worlds away (from something) v.
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak be a world away (from something) v.
zorluklarla başa çıkabilecek kadar esnek ve dayanıklı olmak bend with the wind v.
adı kadar emin olmak bet (one's) boots v.
ağzına kadar (bir şey) dolu olmak brim with (something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bursting/bulging at the seams (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be full to bursting (with something) v.
(kavgada, tartışmada) rakibi kadar başarılı olmak hold one's own v.
ağzına kadar dolu olmak be chock-a-block v.
atı bile yiyecek kadar aç olmak could eat a horse v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to (one's) eyebrows in (something) v.
(bir şeye) boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to (one's) eyebrows in (something) v.
gırtlağına kadar gömülmüş olmak be up to one's ears in v.
gırtlağına kadar batmış olmak be up to one's ears in v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's ears in v.
gırtlağına kadar gömülmüş olmak be up to one's eyes in v.
gırtlağına kadar batmış olmak be up to one's eyes in v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's eyes in v.
gırtlağına kadar gömülmüş olmak be up to one's eyebrows in v.
gırtlağına kadar batmış olmak be up to one's eyebrows in v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's eyebrows in v.
incir çekirdeğini bile doldurmayacak kadar az bilgisi olmak fit on the back of a postage stamp v.
bir şeyi yapacak kadar iyi olmak have the grace to do something v.
(bir şey yapacak kadar) duygusuz olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) kalpsiz olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) taş kalpli olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) katı yürekli olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) acımasız olmak have the heart (to do something) v.
yapacak kadar soğukkanlı olmak have the presence of mind to do v.
dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak have to burn v.
diğerleri kadar iyi/başarılı olmak hold your own v.
-i yapmayacak kadar akıllı/kültürlü/terbiyeli olmak know better than v.
'-den kaçınacak kadar akıllı/kültürlü/terbiyeli olmak know better than v.
denildiği/söylendiği kadar olmak live up to one's reputation v.
denildiği/söylendiği kadar olmak live up to its reputation v.
bir şeyden bahse girecek kadar emin olmak make book on something v.
(biri) kadar iyi olmak match (one) stride for stride v.
(birinin) beklediği kadar başarılı olmak measure up to (someone's) expectations v.
(birinin) beklediği/umduğu kadar iyi olmak meet (someone's) expectations v.
kendisinden beklendiği kadar başarılı olmak punch (one's) weight v.
kendisinden beklendiği kadar başarılı olmak punch your weight [uk] v.
Speaking
arada dağlar kadar fark olmak there’s a world of difference v.
arada dağlar kadar fark olmak there is a world of difference v.
Slang
bahse girecek kadar emin olmak make book on v.
bu kadar pislik olmak don't be that asshole v.
güvenilmez kişilerle vakit geçirecek kadar yalnız olmak be hard up v.
her şeyi yiyebilecek kadar (aç olmak) could eat the arse out of a low-flying duck [australia] v.
her şeyi yiyebilecek kadar (aç olmak) could eat the crotch out of a low-flying duck v.
her şeyi yiyebilecek kadar (aç olmak) could eat the crutch out of a low-flying duck v.