kesin! - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

kesin!



Sens de "kesin!" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 1 résultat(s)

Turc Anglais
Idioms
kesin! I'll be bound! expr.

Sens de "kesin!" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
kesin karar vermek resolve v.
kesin exact adj.
kesin final adj.
kesin accurate adj.
kesin certain adj.
kesin olmayan indefinite adj.
kesin precise adj.
General
kesin olmama impreciseness n.
konu hakkında son ve kesin söz the last word on the matter n.
kesin karar exact decision n.
kesin tahmin definitive estimate n.
kesin deliller proof positive n.
kesin disipline dayalı bir hindu dini jainism n.
kesin olmama uncertainty n.
kesin olmayan cevap provisional reply n.
kesin bir delil proof positive n.
kesin başarı masterstroke n.
kesin delil positive proof n.
seyahatte, talep veya etkinliklerin kesin ve tanımlanabilir düzeyde olduğu yılın belli dönemleri season n.
kesin emir injunction n.
açık ve kesin ifade formulation n.
kesin hüküm res judicata n.
kesin miktar definite quantity n.
kesin şey positive n.
kesin hesap audit n.
kesin karar resolution n.
kesin hesap decompte definitif n.
kesin karar commitment n.
kesin belirtiler sure signs n.
kesin olmayan seçim sonuçları incomplete election results n.
kesin olmayan seçim sonuçları early election results n.
kesin olmama nonabsoluteness n.
kesin olmama nonconclusiveness n.
kesin rezervasyon definite reservation n.
kesin ayar accurate adjustment n.
kesin olmayan tahmini maliyet provisional estimate of costs n.
kesin olmayan tahmini maliyet provisional sum n.
kesin çözüm exact solution n.
kesin delil hard evidence n.
kesin olan şey certainty n.
kesin olay certain event n.
kesin kabul süresi defect liability period n.
kesin hesap final account n.
kesin kabul raporu final certificate n.
kesin proje final project n.
kesin kabul final acceptance n.
kesin proje final design n.
kesin kabul ölçümü final certificate measurement n.
kesin tamamlama final completion n.
kesin kabul general acceptance n.
kesin olmama inaccuracy n.
kesin şey cinch n.
kesin bilgi exact information n.
kesin hesap settlement n.
kesin önlemler strict measures n.
kesin önlemler stringent measures n.
benim kesin inancım my firm conviction n.
benim kesin kanım my firm conviction n.
kesin bilgi certain information n.
bir şeyin kesin işareti a sure sign of n.
kesin hüküm final judgment order n.
kesin cevap a definite answer n.
kesin bilgi precise information n.
kesin zafer decisive victory n.
kesin kayıt tarihi ve zamanı exact registration date and time n.
kesin sonuç decider n.
kesin fikir dogma n.
kesin tarih exact date n.
kesin açıklama absolute statement n.
kesin tarih firm date n.
kesin zaman exact time n.
kesin yargı absolute judgment/decision n.
kesin yargı final judgement n.
kesin yargı definite judgement n.
kesin yanıt decisive answer n.
kesin kanıt clear evidence n.
kesin kayıt işlemleri final registration procedures n.
kesin tespit/hüküm definitive determination n.
kesin olmama uncertainty n.
kesin olmama uncertainness n.
kesin olma ultimacy n.
son derece kesin olma ultraprecision n.
kesin olmama unaccurateness n.
kazanması veya başarılı olması kesin görünen kimse veya şey banker n.
kesin yenilgi bashing n.
kesin tarih epoch n.
kesin olmama unsureness n.
kesin olmama unsurety n.
kesin anlam value n.
kesin durum hard-line n.
iki cisim veya nokta arasındaki kesin mesafe measure n.
her bir aşamanın sonunda kesin çıktıları olan bir operasyonu belirli bir şekilde gerçekleştirme yolu methodology n.
abd'de büyük göller ve mississippi nehri vadisi'nin üst kısmını kapsayan kesin sınırları olmayan bölge middle west n.
en kesin yol highroad n.
yetersiz aydınlatma nedeniyle kesin olmama obscureness n.
kesin fikirli olma decision n.
kesin olarak belirli sorumlulukları bulunmayan genel otorite roving commission n.
kesin sonuç final result n.
kesin olmama imprecision n.
kesin hüküm committal n.
kesin kanıt disproof n.
kesin kanıt disproval n.
kesin kanıt sunan kimse disprover n.
kesin olma incisiveness n.
kesin olma inevitability n.
kesin şey inevitable n.
(bir şey hakkında bilinen) kesin bilgi bead n.
kesin kanıt satisfaction [obsolete] n.
kesin tayin fix n.
parçalar veya yüzeyler arasındaki kesin ve doğru temas seat n.
kesin kanıt self-evidence n.
kilise ve devletin birbirinden kesin şekilde ayrılması politikasını savunma separationism n.
kesin bir sonu olmayan uzun hikaye shaggy-dog story n.
kaçınılamaz/kesin sonucu the inevitable consequence of n.
kesin yanıt crusher n.
kesin karşılık crusher n.
kesin karar slockdologer n.
kesin karar slockdolager n.
kesin karar slockdoliger n.
kesin cevap definitive answer n.
kesin olan şey sure thing [us] n.
kesin olarak yerini belirtmek pinpoint v.
kesin karar vermek resolve v.
açık ve kesin ifade etmek formulate v.
kesin ve açık olarak belirtmek formulate v.
kesin bir dille söylemek dogmatize v.
kesin olarak fikrini söylemek dogmatise v.
kesin bir tavır almamak fudge v.
birşey hakkında kesin bir karara varamamak be in two minds about v.
birşey hakkında kesin bir karara varamamak be of two minds about v.
kesin olmak be certain v.
kesin olmak be absolute v.
kesin olmak be definite v.
kesin olmamak not be certain v.
kesin olmamak be indefinite v.
kesin olmamak be uncertain v.
kesin olmamak not be definite v.
kesin gözüyle bakmak take something for granted v.
kesin ifade etmek enunciate v.
kesin bilmek know for certain v.
kesin bilmek know for sure v.
kesin olarak bilmek know for sure v.
kesin olarak bilmek know for certain v.
kesin hüküm vermek (biri hakkında) place a final judgement on someone v.
birşey hakkında kesin bir karara varamamak be undecided about something v.
kesin adımlar atmak take irreversible steps v.
kesin olarak fikrini söylemek dogmatize v.
kesin bir dille söylemek dogmatise v.
başlayacağı kesin olmak be bound to start v.
net ve kesin bir duruş sergilemek cameo v.
kesin olmayan hale getirmek unfix v.
olması yakın ve kesin olmak brew v.
kesin olarak çözmek determinate v.
bir şeyin karakteri, konumu, büyüklüğü veya miktarı ile ilgili kesin ve doğrudan bilgi edinmek determine v.
kesin tanım getirmek pin (down) v.
kesin hale getirmek clench v.
kesin güvence altına almak clench v.
kesin olarak ayarlamak ink in v.
kesin şekilde belirtmek pitch [obsolete] v.
açık ve kesin şekilde ifade etmek platform [obsolete] v.
kesin onay vermek finalize v.
kesin onay vermek finalise v.
kesin olarak belirlemek perfix [obsolete] v.
kesin kabul etmek presume v.
kesin conclusive adj.
kesin sure as death adj.
kesin peremptory adj.
kesin assertive adj.
kesin scientific adj.
kesin crisp adj.
kesin mathematical adj.
kesin unequivocal adj.
kesin olarak kanıtlanmış well proven adj.
kesin round adj.
kesin indubitable adj.
kesin incontrovertible adj.
kesin flat adj.
kesin firm adj.
kesin bound adj.
kesin unambiguous adj.
kesin outright adj.
kesin dogmatic adj.
kesin olmayan indefinite adj.
kesin stark adj.
kesin precision adj.
kesin olmayan borderline adj.
kesin determinate adj.
kesin olarak ispatlayan demonstrative adj.
kesin determined adj.
kesin rigid adj.
kesin extreme adj.
kesin olmayan chancy adj.
kesin undoubted adj.
kesin safe adj.
kesin olmayan inexact adj.
kesin olmayan imprecise adj.
kesin declared adj.
kesin olmayan in doubt adj.
kesin indisputable adj.
kesin sonuca ulaştıran decisive adj.
kesin rigorous adj.
kesin ve apaçık specific adj.
kesin decided adj.
kesin positive adj.
kesin irreversible adj.
kesin categorical adj.
kesin decisive adj.
kesin olmayan indecisive adj.
kesin clear adj.
kesin frozen adj.
kesin pronounced adj.
kesin unquestioning adj.
kesin crucial adj.
kesin değil not obvious adj.
kesin express adj.
kesin terminative adj.
kesin deciding adj.
kesin downright adj.
kesin ocular adj.
kesin olmayan tentative adj.
kesin irrevocable adj.
kesin (görüş) strong adj.
kadar kesin as sure as adj.
çok kesin hand and fast adj.
kesin uncompromising adj.
kesin square adj.
kesin unquestionable adj.
kesin unerring adj.
kesin direct adj.
kesin drastic adj.
kesin pointed adj.
kesin certain adj.
kesin unquestioned adj.
kesin slipt adj.
kesin absolute adj.
kesin definitive adj.
kesin definite adj.
kesin utter adj.
kesin specific adj.
kesin accurate adj.
kesin precise adj.
kesin olmayan nonabsolute adj.
kesin olmayan nonconclusive adj.
gibi kesin as sure as adj.
kesin olmayan dubious adj.
kesin clear-cut adj.
kesin clean-cut adj.
kesin spot-on adj.
kesin point-blank adj.
başaracağı kesin olan sure-fire adj.
kesin olmayan indeterminate adj.
kesin immutable adj.
kesin affirmative adj.
kesin olmayan doubtful adj.
kesin explicit adj.
kesin olmayan questionable adj.
kesin undeniable adj.
kesin truthful adj.
kesin to the letter adj.
kesin unconditional adj.
kesin ultimate adj.
kesin plenary adj.
kesin olmayan interlocutory adj.
kesin free from ambiguity adj.
kesin unmistakeable adj.
kesin stringent adj.
kesin net adj.
kesin olarak tanımlanmış precisely defined adj.
kesin unmistakable adj.
kesin bound to be adj.
kesin radical adj.
kesin değil/olmayan casual adj.
kesin real adj.
kesin categoric adj.
kesin olmayan chancey adj.
herhangi bir sonuca kesin bir etki etmeyen nondecisive adj.
kesin olmayan nonspecific adj.
kesin olmayan non-specific adj.
kesin total adj.
son derece kesin ultraprecise adj.
kesin olmayan unaccurate adj.
kesin unambivalent adj.
kesin olmayan unconcludent [obsolete] adj.
kesin uncontrovertible adj.
kesin olarak şekillenmemiş uncrystallised adj.
kesin olarak şekillenmemiş uncrystallized adj.
kesin undebatable adj.
kesin undoubtable adj.
kesin undubitable adj.
kesin olmayan unensured adj.
kesin unequivocable adj.
kesin olmayan unexact adj.
kesin olmayan unmathematical adj.
kesin unmitigated adj.
kesin last adj.
en kesin utterest adj.
kesin uttermore [obsolete] adj.
kesin lively adj.
kesin blank adj.
kesin wis [obsolete] adj.
kesin witter [obsolete] adj.
kesin hands-down adj.
daha kesin hale getirilmiş honed adj.
kesin jump [obsolete] adj.
kesin right-out [uk] adj.
kesin olan ringing adj.
tesir edeceği kesin olan cast-iron adj.
kesin karar veremeyen choiceful adj.
kesin kararlı decided adj.
kesin decretory [obsolete] adj.
kesin olarak karar verilmiş determinate adj.
kesin grand adj.
kesin olmayan iffy adj.
(davranış, görüş, niyet) kesin bir yanıtı olmayan open-end adj.
kesin olarak kararlaştırılmayan opinionable adj.
aşırı kesin overexquisite adj.
gereksiz ölçüde kesin overparticular adj.
kesin overprecise adj.
kesin olmayan rocky adj.
kesin implicit adj.
kesin olmayan imprecise adj.
kesin imprescriptible adj.
kesin disputeless adj.
kesin inevasible adj.
kesin olmayan inevident adj.
kesin tedavi eden infallible adj.
kesin infinite adj.
kesin inflexible adj.
kesin distinct adj.
belirli bir süre daha dayanması kesin olan good (for) adj.
belirli bir sonucu vermesi kesin olan good (for) adj.
kesin good adj.
sistematik, kesin ve güvenilir clocklike adj.
kesin bir şekilde yasaklanmış close-barred adj.
kesin diffinitive adj.
kesin doubtless adj.
kesin şekilde belirli inconfused adj.
aşırı kesin pinpoint adj.
kesin olarak belirlenmiş pinpoint adj.
kesin precisive adj.
kesin çözüm getirici clinching adj.
kesin constant [obsolete] adj.
kesin posed [obsolete] adj.
kesin sonuç veren cocksure [obsolete] adj.
sonucu kesin cocksure [obsolete] adj.
kesin dead adj.
kesin dead adj.
kesin deadly adj.
çok kesin deadly adj.
kesin finative [obsolete] adj.
(argüman, ayrım) kesin fine-drawn adj.
kesin perfect [obsolete] adj.
kesin predicatory adj.
kesin press [obsolete] adj.
(söylem) kesin ve net serried adj.
kesin shizzle adj.
kesin shunless adj.
kesin siccar [scotland] adj.
kesin sicker [scotland] adj.
kesin siker adj.
kesin simple adj.
kesin crystallized adj.
kesin crystallised adj.
kesin olmayan slipshod adj.
kesin olmayan squishy adj.
kesin olarak ocularly adv.
kesin olarak really adv.
kesin olarak rigorously adv.
kesin olarak flat adv.
kesin for sure adv.
çok kesin olarak very definitely adv.
kesin olarak certainly adv.
kesin olarak peremptorily adv.
kesin olarak decisively adv.
kesin olarak unquestioningly adv.
kesin olarak conclusively adv.
kesin olarak rightly adv.
kesin bir sonuç elde edemeden inconclusively adv.
kesin olarak indisputably adv.
kesin olarak indubitably adv.
kesin olarak categorically adv.
kesin olarak definitely adv.
kesin olmayarak imprecisely adv.
kesin olarak emphatically adv.
kesin olarak assertively adv.
kesin olarak for certain adv.
kesin olarak implicitly adv.
kesin bir şekilde categorically adv.
neredeyse kesin in all likelihood adv.
kesin olarak exactly adv.
kesin olarak once and for all adv.
kesin olarak downrightly adv.
kesin out of question adv.
kesin olarak accurately adv.
kesin olarak determinately adv.
kesin olarak determinedly adv.
kesin olarak firmly adv.
kesin olmayan bir şekilde inexactly adv.
kesin olmayan bir şekilde unsurely adv.
kesin olarak outright adv.
kesin olarak positively adv.
kesin bir şekilde crisply adv.
kesin sure adv.
kesin olarak decidedly adv.
kesin surette unequivocally adv.
kesin surette most certainly adv.
kesin surette strictly adv.
kesin surette very clearly adv.
kesin surette very definitely adv.
kesin doubtless adv.
kesin olarak point-blank adv.
açık ve kesin bir biçimde formulate adv.
kesin olarak finally adv.
kesin biçimde dogmatically adv.
kesin olmayan bir şekilde questionably adv.
kesin precisely adv.
kesin bir şekilde unambivalently adv.
kesin bir şekilde uncontrovertibly adv.
kesin bir şekilde undebatably adv.
kesin olarak just adv.
kesin bir şekilde head-on adv.
kesin olarak right-down adv.
kesin surette direct adv.
kesin olarak once [obsolete] adv.
kesin bir şekilde imprescriptibly adv.
kesin surette districtly adv.
kesin olmaksızın indecisively adv.
kesin olarak constantly [obsolete] adv.
kesin ve isabetli dead-on adv.
kesin olarak fine [scot] adv.
açıkça ve kesin olarak flat-footed adv.
kesin olarak plum adv.
kesin ve doğruca plumply adv.
kesin preciso adv.
kesin olarak four-square adv.
kesin olarak pressly [obsolete] adv.
kesin bir dille categorically adv.
kesin olarak unquestionably adv.
kesin sure to prep.
kesin/tam bir zıtlık/karşıtlık içinde in sharp contrast to prep.
kesin anlamı veren ön ek ortho- pref.
iyi veya kötü olan bir şeyi yaşaması kesin in for expr.
sahip olması kesin in for expr.
kesin olarak by the square [obsolete] expr.
Phrasals
kesin olmayan bir randevu zamanı belirlemek/vermek pencil in n.
kesin bir sonuç alana kadar kavga etmek fight it out v.
kesin bir sonuç alana kadar tartışmak fight it out v.
bir şeyi kesin olarak doğrulamak ink something in v.
birinden bir konunda kesin bir cevap vermesini talep etmek pin someone down on something v.
birinden bir konunda kesin bir cevap vermesini talep etmek nail someone down on something v.
kesin olarak ifade etmek lay down something v.
kesin olarak ifade etmek lay something down v.
kesin olarak (bir konuma) geri dönmek sweep back into (something) v.
kesin olarak (bir konuma) geri döndürmek sweep back into (something) v.
kesin olarak (bir konuma) geri dönmek sweep back to (something) v.
kesin olarak (bir konuma) geri döndürmek sweep back to (something) v.
kesin karar vermek rule in v.
kesin karara bağlamak rule in v.
görevine kesin olarak son vermek sweep out of (something or some place) v.
kesin bir şekilde görev/pozisyon dışı bırakmak sweep out of (something or some place) v.
(birine/bir şeye) kesin sınır koymak crack down (on someone or something) v.
(biri/bir şey üzerinde) kesin kurallar uygulamak crack down (on someone or something) v.
(bir şeye) kesin sınır koymak crack down on (something) v.
(bir şey üzerinde) kesin kurallar uygulamak crack down on (something) v.
kesin bir sonuç alana kadar kavga etmek fight out v.
kesin bir sonuç alana kadar tartışmak fight out v.
kesin bir sonuç alana kadar kavga etmek fight something out v.
kesin bir sonuç alana kadar tartışmak fight something out v.
kendi ülkesine kesin dönüş yapmak repatriate to (some place) v.
(bir şeyi) kesin olarak bırakmak swear off (something) v.
Phrases
bir şeyin kesin göstergesi a sure sign of n.
kesin/belirgin/inkar edilemez bir şekilde by all odds [us] adv.
belki olabilir (kesin olmayan) how about maybe expr.
daha kesin olmak gerekirse to be more precise expr.
hemen hemen kesin as good as expr.
kesin olmasa da although not yet certain expr.
kesin konuşursak to be precise expr.
kesin as sure as I'm sitting here expr.
kesin olan şu ki what's certain that expr.
kesin olmamakla birlikte although not yet certain expr.
kesin konuşmak gerekirse to be precise expr.
kesin olmasa da muhtemel possible but not necessarily expr.
kesin short and to the point expr.
kesin olmamakla birlikte mümkün possible but not necessarily expr.
kesin olarak without fail expr.
kesin bir şekilde in no uncertain terms expr.
kesin bir dille in no uncertain terms expr.
kesin bir şekilde in no uncertain manner expr.
kesin bir dille in no uncertain manner expr.
Proverb
kişinin gerçek babasını kesin olarak bilmesi zordur it is a wise child that knows its own father
asla gerçek babanın kim olduğunu kesin olarak bilemezsin It is a wise child that knows its own father
Colloquial
kesin olarak good bet n.
başarılı/iyi/uygun olacağı kesin kişi veya şey good bet n.
başarısızlığın kesin kanıtı a death-warrant n.
kesin kazançlı bir iş a surefire business n.
kesin yadsıma flat contradiction n.
kesin inkar flat denial n.
kesin inkar flat contradiction n.
kesin yadsıma flat denial n.
kesin çözüm sure cure n.