sharp - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

sharp

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "sharp" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 118 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
sharp adj. sivri
sharp adj. keskin
General
sharp n. kaba kepek
sharp n. diyez nota
sharp n. dolandırıcı
sharp v. tizleştirmek
sharp v. oyunda hile yapmak
sharp adj. uyanık
sharp adj. hileli
sharp adj. hiddetli
sharp adj. ters (söz)
sharp adj. çok net
sharp adj. kılağılı
sharp adj. güzel
sharp adj. çabuk
sharp adj. ani (düşüş)
sharp adj. sert
sharp adj. tez canlı
sharp adj. keskin (gözler)
sharp adj. çok üstün (zeka)
sharp adj. tiz
sharp adj. sak
sharp adj. haşin
sharp adj. diri
sharp adj. kesici
sharp adj. zeki
sharp adj. sek
sharp adj. ağır
sharp adj. temiz
sharp adj. kibar
sharp adj. ince
sharp adj. eli çabuk
sharp adj. bariz
sharp adj. iğneli
sharp adj. zarif
sharp adj. şiddetli (sancı)
sharp adj. sert (vuruş/itiş)
sharp adj. zekası zehir gibi
sharp adj. coşkun
sharp adj. gözü açık
sharp adj. mükemmel
sharp adj. göze çarpan
sharp adj. şık
sharp adj. etkili
sharp adj. açıkgöz
sharp adj. şiddetli
sharp adj. istekli
sharp adj. pürüzsüz
sharp adj. seri
sharp adj. kurt
sharp adj. ani (dönüş)
sharp adj. tiz (ses)
sharp adj. ekşi
sharp adj. kurnaz
sharp adj. cimri
sharp adj. ani (yükseliş)
sharp adj. tesirli
sharp adj. sivri uçlu
sharp adj. zehir gibi
sharp adj. acı
sharp adj. dokunaklı
sharp adj. keskin
sharp adj. net
sharp adj. sert ve sivri parçacıklardan oluşan
sharp adj. kumlu
sharp adj. çakıllı
sharp adj. doymak bilmez
sharp adj. doyurulmayı talep eden
sharp adj. atardamarı aniden şişiren
sharp adj. inişli çıkışlı
sharp adj. parlak bir ışığın aniden ortaya çıktığı
sharp adj. belirgin değişim içeren
sharp adj. eğimde belirgin artış içeren
sharp adj. ince veya dar (pruva)
sharp adv. sertçe
sharp adv. dakikası dakikasına
sharp adv. tam
sharp adv. dikkatlice
sharp adv. birden
sharp adv. şiddetle
sharp adv. aniden
sharp adv. tam (tam 12:00'de)
sharp adv. hemen hemen rüzgara karşı
sharp adv. sert bir şekilde
sharp adv. keskin bir şekilde
sharp adv. biçimli şekilde
sharp adv. iyi görünerek
sharp adv. şıklığı ile öne çıkarak
Technical
sharp adj. keskin
sharp adj. seçik
Computer
sharp n. seçik görüntü
Radio
sharp adj. farklı frekanslara aniden değişen yanıtlar veren (radyo devresi)
Textile
sharp n. sivri uçlu ince iğne
Medical
sharp n. sivri uçlu veya keskin kenarlı tıbbi alet
Geometry
sharp adj. dar (açı)
Linguistics
sharp adj. diyezleşmiş
sharp adj. sert ünsüz olan
sharp adj. ötümsüz
sharp adj. titreşimsiz
sharp adj. ünsüz
sharp adj. sessiz
Music
sharp n. diyez
sharp v. doğru perdeden çalmak
sharp v. doğru perdeden söylemek
sharp adj. yarım aralık tizleştirilmiş (ses)
sharp adj. sesin doğru perdesinde daha tiz
sharp adj. majör (perde farkı)
sharp adj. tam aralıktan yarım ton fazla olan (perde farkı)
sharp adj. nota imi tiz olan
sharp adv. olması gereken perdeden daha tiz şekilde
Archaic
sharp v. hile ile elde etmek
sharp v. dolandırıcılıkla elde etmek
sharp v. araklamak
sharp v. çalmak
sharp v. dolandırıcılık yapmak
sharp adj. hızla akan (akarsu)
sharp adj. çalkantılı akan (akarsu)
Ornithology
sharp adj. hızlı avlanan (şahin)

Sens de "sharp" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 304 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
sharp-witted adj. cin gibi
sharp-tongued adj. keskin dilli
General
sharp answer n. sert cevap
sharp practices n. hileli işler
sharp shooter n. nokta atışçısı
sharp practices n. dalavere
sharp bend n. keskin viraj
sharp shooter n. keskin nişancı
sharp sudden sound n. şırak
sharp curve n. keskin dönüş
sharp sightedness n. keskin gözlülük
sharp edge n. keskin ağız
sharp practice n. hileli bir iş
sharp practice n. dalavere
sharp practice n. hileli iş
sharp pain n. akut ağrı
sharp drop n. keskin düşüş
sharp apple n. ekşi elma
sharp-pointedness n. sivrilik
sharp contrast n. keskin ayrım
sharp knife n. keskin bıçak
sharp criticism n. sert eleştiri
sharp criticism n. ağır eleştiri
sharp criticism n. acımasız eleştiri
a sharp break n. keskin bir dönüş
sharp tooth n. sivri/keskin diş
a sharp criticism n. sıkı bir eleştiri
a sharp stick n. keskin bir sopa
sharp pointed curve n. sivri uçlu eğri
razor-sharp skills n. keskin beceriler
sharp axe n. keskin balta
sharp edge n. kesici uç
b sharp n. si diyez
a sharp pain n. keskin bir ağrı
sharp increase n. keskin yükseliş
sharp rise n. keskin yükseliş
sharp claws n. keskin pençeler
sharp object n. kesici alet
sharp beak n. keskin gaga
a sharp slap n. okkalı bir tokat
razor sharp teeth n. jilet gibi keskin dişler
sharp scissors n. keskin makas
sharp-sightedness n. ince detayları görebilme
sharp-sightedness n. dikkatli ve canlı olma
sharp decline n. büyük düşüş
make a sharp sound v. keskin ses çıkarmak
give a sharp reply v. cevabı yapıştırmak
look sharp v. şık olmak
look sharp v. gözünü dört açmak
get sharp v. keskinleşmek
keep a sharp lookout v. kuş uçurtmamak
become sharp v. keskinleşmek
make sharp v. keskinleştirmek
look sharp v. dikkat etmek
sharp [dialect] v. keskinleştirmek
as sharp as a needle adj. zeki
as sharp as a needle adj. uyanık
sharp pointed adj. sivri
as sharp as adj. kadar keskin
very sharp adj. jilet gibi
sharp cornered adj. keskin köşeli
not sharp adj. kör
sharp enough adj. yeterince keskin
sharp witted adj. zeki
sharp sighted adj. keskin gözlü
very sharp adj. sipsivri
very sharp adj. çok keskin
sharp-cut adj. belirgin
sharp-eyed adj. gözü keskin
sharp-edged adj. keskin kenarlı
sharp-tongued adj. sivri dilli
sharp-witted adj. zeki
sharp-cut adj. keskin
sharp-edged adj. keskin
sharp-set adj. sert
sharp-witted adj. zekası zehir gibi
sharp-sighted adj. gözü keskin
razor-sharp adj. jilet gibi
sharp-sighted adj. keskin görüşlü
sharp-set adj. keskin
razor-sharp adj. çok keskin
sharp-pointed adj. keskin uçlu
sharp-eyed adj. keskin bakışlı
sharp as a sword adj. kılıç kadar keskin
sharp-eyed adj. keskin gözlü
sharp-eyed adj. gözleri keskin
sharp-sighted adj. keskin gözlü
sharp-sighted adj. gözleri keskin
sharp-witted adj. cin fikirli
needle-sharp adj. keskin zekalı
needle-sharp adj. uyanık
needle-sharp adj. sezgileri kuvvetli
sharp [obsolete] adj. seçici
sharp [obsolete] adj. fark gözeten
sharp [obsolete] adj. bilge
sharp [obsolete] adj. ciddi
sharp [obsolete] adj. konforsuz
sharp-angled adj. keskin köşeli
sharp-cornered adj. keskin köşeli
sharp-faced adj. yüz hatları belirgin olan
sharp-featured adj. yüz hatları belirgin olan
sharp-nosed adj. sivri burunlu
sharp-nosed adj. keskin ve çıkıntılı yüzlü
sharp-nosed adj. koku alma duyusu keskin olan
sharp-set adj. şiddetli açlık duyan
sharp-set adj. hevesli
sharp-set adj. istekli
sharp-tasting adj. acımsı
sharp-tasting adj. acımtırak
sharp-tempered adj. çabuk parlayan
sharp-tempered adj. kolay sinirlenen
sharp-toothed adj. sivri dişli
sharp-toothed adj. dişlerini geçirmeye hazır
sharp-worded adj. iğneleyici
sharp-worded adj. acımasızca konuşan
in a sharp voice adv. keskin bir sesle
at four o'clock sharp adv. saat tam dörtte
at one o'clock sharp adv. saat tam 1'de
at three o'clock sharp adv. tam saat üçte
at three o'clock sharp adv. saat tam üçte
sharp [obsolete] adv. cırtlak bir şekilde
sharp [obsolete] adv. acı acı bağırırcasına
in sharp contrast to prep. kesin/tam bir zıtlık/karşıtlık içinde
look sharp! interj. dikkat et!
sharp [south africa] interj. kesinlikle
Phrases
with a sharp blow expr. küt diye
Colloquial
short sharp shock v. acil ve şiddetli bir şekilde cezalandırmak
sharp-sighted adj. keskin bakışlı
sharp-sighted adj. keskin gözlü
sharp as a razor expr. çok keskin
sharp as a razor expr. jilet kadar keskin
look sharp expr. acele et
look sharp expr. elini çabuk tut
Idioms
short, sharp shock [brit] n. kısa ve öz
a short, sharp shock [brit] n. kısa ve özlü/etkili ceza
short, sharp shock [brit] n. az ve öz
a short, sharp shock [brit] n. kısa ama sert ceza
short, sharp shock [brit] n. kısa ve yerinde
a short sharp shock n. iyi bir ders (vermek)
sharp wit n. keskin zeka
sharp wit n. pratik zeka
sharp tongue n. sivri dil
the sharp end (brit) n. (bir işin) en zor kısmı
short, sharp shock n. kısa fakat yoğun bir deneyim
throw something into sharp relief v. bir şeyi net/bariz bir biçimde ortaya koymak
have a mind as sharp as a steel trap v. çok zeki olmak
put/throw something into (sharp/stark) relief v. iyice belirginleştirmek
have a mind as sharp as a steel trap v. keskin bir zekaya sahip olmak
be as sharp as a needle v. leb demeden leblebiyi anlamak
throw something into sharp relief v. keskin biçimde görünür kılmak
have a sharp tongue v. sivri bir dili olmak
be at the sharp end of something v. topun ağzında olmak
stay sharp v. tetikte olmak
have a mind as sharp as a steel trap v. zehir gibi akıllı olmak
bring (something) into sharp relief v. (bir şeyi) net/bariz bir biçimde ortaya koymak
bring (something) into sharp relief v. (bir şeyi) net bir şekilde açığa çıkarmak
bring (something) into sharp relief v. (bir şeyi) keskin bir biçimde görünür kılmak
bring (something) into sharp relief v. (bir şeyi) iyice belirginleştirmek
be as sharp as a tack v. çok zeki olmak
be as sharp as a tack v. cin gibi olmak
be as sharp as a tack v. gözlerinden zeka fışkırmak
be as sharp as a tack v. keskin zekalı olmak
be as sharp as a tack v. kıvrak zekalı olmak
look sharp v. hızlı hareket etmek
keep a sharp lookout (for something or someone) v. (birine/bir şeye) bakar olmak
keep a sharp lookout (for something or someone) v. (birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak
keep a sharp lookout (for something or someone) v. (birine/bir şeye) karşı gözünü dört açmak
throw into sharp relief v. net/bariz bir biçimde ortaya koymak
throw into sharp relief v. iyice belirginleştirmek
throw into sharp relief v. keskin biçimde görünür kılmak
razor-sharp adj. jilet gibi keskin
sharp-eared adj. kulağı keskin
(as) sharp as a razor adj. hazırcevap
(as) sharp as a razor adj. kıvrak zekalı
(as) sharp as a steel trap adj. keskin zekalı
(as) sharp as a steel trap adj. kıvrak zekalı
(as) sharp as a steel trap adj. hızlı kavrayan
(as) sharp as a whip adj. keskin zekalı
(as) sharp as a whip adj. kıvrak zekalı
(as) sharp as a whip adj. hazırcevap
at the sharp end adj. topun ağzında olan
at the sharp end adj. kurtlar sofrasına düşmüş
as sharp as a tack expr. çok zeki
as sharp as a razor expr. çok keskin
sharp as a whip expr. cin gibi
as sharp as a whip expr. cin gibi
as sharp as a needle expr. cin gibi
as sharp as a tack expr. cin gibi
sharp as a needle expr. cin gibi
sharp as a tack expr. cin gibi
look sharp! expr. çabuk ol!
look sharp! expr. elini çabuk tut!
a sharp old bird expr. eşi bulunmaz
as sharp as a tack expr. gözlerinden zeka fışkıran
sharp as a razor blade expr. jilet gibi keskin
as sharp as a razor expr. jilet kadar keskin
as sharp as a tack expr. keskin zekalı
as sharp as a razor expr. keskin zekalı
as sharp as a needle expr. zehir gibi
as sharp as a needle expr. zehir zemberek
back in the knife drawer, miss sharp expr. lafına dikkat et
back in the knife drawer, miss sharp expr. ağzından çıkanı kulağın duysun
at (some time) sharp expr. tam (belirtilen saatte/zamanda)
at (some time) sharp expr. tam tamına (belirtilen saatte/zamanda)
at (some time) sharp expr. tam olarak (belirtilen saatte/zamanda)
at some time sharp expr. tam belirtilen saatte/zamanda
at some time sharp expr. tam tamına belirtilen saatte/zamanda
at some time sharp expr. tam olarak belirtilen saatte/zamanda
better than a poke in the eye (with a sharp stick) [cliché] expr. hiç yoktan iyidir
better than a poke in the eye (with a sharp stick) [cliché] expr. daha kötü olabilirdi
better than a poke in the eye (with a sharp stick) [cliché] expr. daha kötüsü de olabilirdi
Speaking
look sharp! expr. acele et!
look sharp expr. canlanın
look sharp! expr. çabuk ol!
look sharp! expr. gözünü dört aç!
at 10 sharp expr. saat tam10'da
at one o'clock sharp expr. saat tam birde
Trade/Economic
sharp decrease n. büyük düşüş
sharp fall n. sert düşüş
start the day with a sharp fall v. güne sert bir düşüşle başlamak
Law
sharp practices n. dalavere
sharp practices n. hileli işler
Technical
brown and sharp gauge n. brown ve sharp ölçeği
sharp turns n. dönemeçler
sharp edge n. işlenmemiş kenar
sharp-crested weir n. ince kenarlı savak
sharp sands n. keskin kumlar
sharp image n. keskin imaj
sharp-crested weir n. keskin kenarlı savak
resistance to cutting by sharp objects n. keskin cisimler tarafından kesilmeye direnç
sharp-crested flood n. keskin pikli feyazan
sharp-edge n. keskin uç
sharp transition n. keskin tranzisyon
sharp corner n. keskin köşe
sharp curve n. keskin kurp
sharp transition n. kısa rakotman
sharp sand n. keskin köşeli kum
sharp edge n. keskin kenar
sharp notch n. keskin çentik
sharp fire n. kısa ve parlak alev
sharp-edged weir n. keskin kenarlı savak
sharp-edged objects n. keskin veya sivri uçlu nesneler
sharp sands n. köşeli kumlar
sharp-notch strength n. sivri çentik dayancı
sharp series n. sharp dizisi
sharp notch n. sivri çentik
sharp-edged adj. keskin ağızlı
sharp-edged adj. keskin köşeli
Computer
c sharp n. c# programlama dili
sharp av device n. sharp av aygıtı
sharp dv device n. sharp dv aygıtı
extra sharp adj. çok fazla keskin
Traffic
sharp turns n. keskin virajlar
Marine
brace sharp v. prasyaları mümkün olan en eğik konuma getirmek
brace up sharp v. (sereni) gemi donanımının izin verdiği kadar döndürmek
Medical
sharp object injury n. kesici delici alet yaralanması
sharp object injuries n. kesici delici alet yaralanmaları
sharp ache n. şiddetli sancı
sharp ache n. şiddetli acı
sharp ache n. şiddetli ağrı
Gastronomy
a very sharp and salty cheese wrapped in goatskin n. tulum peyniri
Zoology
sharp-tailed grouse n. dikkuyruklu bir kuzey amerika ördeği
sharp-tailed grouse n. kara başlı dikkuyruk
sharp-limbed adj. keskin uzuvlu
sharp-limbed adj. sivri uzuvlu
Botanic
sharp dock n. kuzukulağı
Linguistics
non-sharp adj. diyezleşmemiş
Military
sharp turns n. keskin dönüşler
Card
card sharp n. profesyonel iskambil oyuncusu
card sharp n. profesyonel kumarbaz
Music
c dople sharp n. do çift diyez
c sharp n. do diyez
f douple sharp n. fa çift diyez
f sharp n. fa diyez
a sharp n. la diyez
a douple sharp n. la çift diyez
e douple sharp n. mi çift diyez
e sharp n. mi diyez
d sharp n. re diyez
d douple sharp n. re çift diyez
g douple sharp n. sol çift diyez
b-sharp n. si diyez
b douple sharp n. si çift diyez
g sharp n. sol diyez
double sharp n. çift diyez işareti
double sharp n. çift diyezin incelttiği nota
double sharp adj. çift diyezli (nota)
Ornithology
sharp-shinned hawk n. kuzey amerika'da görülen kızıl çizgili bir atmaca
Slang
sharp cookie n. cin fikirli kimse
sharp cookie n. çok şey bilen kişi
sharp cookie n. elinden her iş gelen kişi
sharp cookie n. zeki
sharp cookie n. birçok işten anlayan kişi
have sharp elbows v. agresif, hırslı olmak
casket sharp adj. iyi giyinmiş
casket sharp adj. jilet gibi giyinmiş
casket sharp adj. güzel giyinmiş
casket sharp adj. çok şık giyinmiş
British Slang
half-sharp n. ahmak
half-sharp n. alık
half-sharp n. aptal
half-sharp n. salak
half-sharp adj. beyinsiz
half-sharp adj. mankafa