|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
en sonunda |
finally adv.
|
|
2 |
Common Usage |
eninde sonunda |
eventually adv.
|
|
3 |
Common Usage |
önünde sonunda |
eventually adv.
|
|
|
General |
|
4 |
General |
amerikalı zencileri tarafından aralık ayının sonunda kutlanan bir bayram |
kwanza n.
|
|
5 |
General |
yemek sonunda yenen tuzlu şey |
savoury n.
|
|
6 |
General |
tatlı (yemeğin sonunda yenen) |
dessert n.
|
|
7 |
General |
havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı veya katı durumda yere düşmesi |
precipitation n.
|
|
8 |
General |
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek |
savory n.
|
|
9 |
General |
tatlı (yemeğin sonunda yenilen) |
sweet n.
|
|
10 |
General |
yemek sonunda yenen tuzlu şey |
savory n.
|
|
11 |
General |
tatlı (yemeğin sonunda yenilen) |
pudding n.
|
|
12 |
General |
bir olayın sonunda gerçekleşen |
after effect n.
|
|
13 |
General |
yemeğin sonunda yenen tatlı |
dessert n.
|
|
14 |
General |
film sonunda çıkan yazılar |
the credits at the end of a movie n.
|
|
15 |
General |
restoranda garson olarak çalışmaya başlayıp sonunda restoranın sahibi olmak |
start off as a waiter and end up as the owner of the restaurant n.
|
|
16 |
General |
zirve veya toplantı sonunda herkesin iştirak ettiği toplu fotoğraf çekimi |
family photo n.
|
|
17 |
General |
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek |
savoury n.
|
|
18 |
General |
(genelde konserin/gösterinin masraflarını karşılamak amacıyla) etkinliğin sonunda katılımcılardan toplanan para |
retiring collection n.
|
|
19 |
General |
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler |
take-home lessons n.
|
|
20 |
General |
program sonunda yapılan kısa açıklama |
tag n.
|
|
21 |
General |
bir akşam kampı ateşinde ya da toplantı sonunda söylenen kapanış şarkısı |
taps n.
|
|
22 |
General |
bir parçanın sonunda bulunan unsurları |
terminalia n.
|
|
23 |
General |
hasat sonunda yapılan şölen |
mell [dialect] n.
|
|
24 |
General |
her bir aşamanın sonunda kesin çıktıları olan bir operasyonu belirli bir şekilde gerçekleştirme yolu |
methodology n.
|
|
25 |
General |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy n.
|
|
26 |
General |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy hop n.
|
|
27 |
General |
çocukların çember oluşturup söyledikleri şarkının sonunda hep birlikte çömeldikleri bir oyun |
ring-a-ring-a-roses n.
|
|
28 |
General |
baharın sonunda, soğanlar ekildikten sonra yağan hafif kar |
onion snow [us] n.
|
|
29 |
General |
akşam yemeği davetinde masanın sonunda oturan yardımcı |
croupier n.
|
|
30 |
General |
sonunda varmak |
land up v.
|
|
31 |
General |
sonunda başarmak |
have the last laugh v.
|
|
32 |
General |
yarış sonunda tartılmak (cokey) |
weigh in v.
|
|
33 |
General |
son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda) |
have the last word v.
|
|
34 |
General |
olmak (yarışma sonunda belirli bir sırada) |
come in v.
|
|
35 |
General |
sonunda ... çıkmak |
prove v.
|
|
36 |
General |
sıranın sonunda olmak |
bring up the rear v.
|
|
37 |
General |
sonunda razı olmak |
come to agree v.
|
|
38 |
General |
karşısındakinin ne dediğini (sonunda) anlamak |
latch on v.
|
|
39 |
General |
sonunda onaylamak |
put the seal on v.
|
|
40 |
General |
sonunda onaylamak |
set the seal on v.
|
|
41 |
General |
sonunda sinir krizi geçirmek |
end up having a nervous breakdown v.
|
|
42 |
General |
ay sonunda/ay sonuna kadar ödemek |
pay by the end of the month v.
|
|
43 |
General |
maç sonunda formalarını değiştirmek |
swap shirts at the end v.
|
|
|
44 |
General |
bir şeyin sonunda veya iki tarafında da olmak |
bookend v.
|
|
45 |
General |
sonunda elde etmek |
glean v.
|
|
46 |
General |
en sonunda ulaşmak |
get round (to) v.
|
|
47 |
General |
en sonunda gelmek |
get round (to) v.
|
|
48 |
General |
en sonunda olan |
eventual adj.
|
|
49 |
General |
sonunda olan |
eventual adj.
|
|
50 |
General |
orta yaşların sonunda |
late-to-middle aged adj.
|
|
51 |
General |
(yarış sonunda) yarışmacıların birbirine çok yakın olduğu |
blanket adj.
|
|
52 |
General |
(mektuplarda) adresteki satırların arasında virgül, sonunda nokta olan |
closed adj.
|
|
53 |
General |
en sonunda |
in the end adv.
|
|
54 |
General |
eninde sonunda |
in the end adv.
|
|
55 |
General |
en sonunda |
at length adv.
|
|
56 |
General |
en sonunda |
eventually adv.
|
|
57 |
General |
uzun bir günün sonunda |
by the end of the day adv.
|
|
58 |
General |
eninde sonunda |
ultimately adv.
|
|
59 |
General |
eninde sonunda |
sooner or later adv.
|
|
60 |
General |
en sonunda |
at last adv.
|
|
61 |
General |
saygılarımla (yazı sonunda) |
sincerely yours adv.
|
|
62 |
General |
en sonunda |
after all adv.
|
|
63 |
General |
en sonunda |
finally adv.
|
|
64 |
General |
en sonunda |
in the long run adv.
|
|
65 |
General |
eninde sonunda |
in the long run adv.
|
|
66 |
General |
eninde sonunda |
at last adv.
|
|
67 |
General |
en sonunda |
at the latter end adv.
|
|
68 |
General |
en sonunda |
at long last adv.
|
|
69 |
General |
yıl sonunda |
by the end of year adv.
|
|
70 |
General |
en sonunda |
broadly adv.
|
|
71 |
General |
en sonunda |
ultimately adv.
|
|
72 |
General |
ay sonunda |
end of month adv.
|
|
73 |
General |
yolun sonunda |
at the end of the road adv.
|
|
74 |
General |
uzun bir günün sonunda |
after a long day adv.
|
|
75 |
General |
önünde sonunda |
at last adv.
|
|
76 |
General |
belirli veya öngörülen bir süre sonunda |
at term adv.
|
|
77 |
General |
kaynaklarının sonunda |
on one's last legs adv.
|
|
78 |
General |
şakanın sonunda |
at the end of the joke adv.
|
|
79 |
General |
başında ya da sonunda |
first or last adv.
|
|
80 |
General |
eninde sonunda |
forward adv.
|
|
81 |
General |
nun sonunda |
by the end of prep.
|
|
82 |
General |
-nin sonunda |
by the end of prep.
|
|
83 |
General |
en iyi dileklerimle (mektubun sonunda) |
all the best! interj.
|
|
84 |
General |
madeni paraların sonunda kullanılan, rüşvet anlamına gelen payola kelimesinden alınmış bir son ek |
-ola suf.
|
|
85 |
General |
sözcük sonunda yer alan e veya ie sesi düşünce kullanılan bir son ek |
-ing suf.
|
|
86 |
General |
sözcük sonunda bulunan sessiz harfi pekiştirmek için kullanılan bir son ek |
-ing suf.
|
|
87 |
General |
gösteri sonunda alkış isteği |
plaudite expr.
|
|
Phrasals |
|
88 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up as (something) v.
|
|
89 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up (as)( something ) to become something v.
|
|
90 |
Phrasals |
(sıralamada/yarış sonunda birinden) daha alt sırada yer almak |
place behind (someone or something) v.
|
|
91 |
Phrasals |
(ameliyatın sonunda) yarayı kapatmak |
close someone up v.
|
|
92 |
Phrasals |
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek |
cash in v.
|
|
93 |
Phrasals |
gün sonunda işten çıkmak |
get off v.
|
|
94 |
Phrasals |
sonunda bir şeyle/biriyle ilgilenebilmek |
get (around) to someone or something v.
|
|
95 |
Phrasals |
sonunda bir konuya/birine geçiş yapabilmek |
get (around) to someone or something v.
|
|
96 |
Phrasals |
sonunda (bir şeyi) yapabilmek |
get around to (doing something) v.
|
|
97 |
Phrasals |
sonunda (bir şeyle) birleşmek |
tail into (something) v.
|
|
98 |
Phrasals |
sezon sonunda satılmayan malları ilerisi için saklamak |
carry over v.
|
|
99 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) elde etmek |
end up with (something) v.
|
|
100 |
Phrasals |
sonunda elinde (bir şeyle) kalmak |
wind up with (something) v.
|
|
Phrases |
|
101 |
Phrases |
günün sonunda |
at the end of the day adv.
|
|
102 |
Phrases |
dünya savaşının sonunda |
at the end of the world war expr.
|
|
103 |
Phrases |
güzel bir günün sonunda |
at the end of a beautiful day expr.
|
|
104 |
Phrases |
en sonunda |
at the very end expr.
|
|
105 |
Phrases |
iş mektubunun sonunda imzadan hemen önce yazılır |
very truly yours, expr.
|
|
106 |
Phrases |
kırklarının sonunda |
in his late forties expr.
|
|
107 |
Phrases |
oysa sonunda |
as it turned out expr.
|
|
108 |
Phrases |
kırklı yaşlarının sonunda |
in his late forties expr.
|
|
109 |
Phrases |
önünde sonunda |
at some point expr.
|
|
110 |
Phrases |
sonunda taşlar yerine oturdu |
all the pieces finally clicked into place expr.
|
|
111 |
Phrases |
seneler süren ihmalin sonunda |
after years of neglect expr.
|
|
112 |
Phrases |
toplantının sonunda aşağıdaki kararlar alınmıştır |
the followings are decided at the end of the meeting expr.
|
|
113 |
Phrases |
yıllarca süren ihmalin sonunda |
after years of neglect expr.
|
|
114 |
Phrases |
(mektubun sonunda) saygılarımla |
yours truly expr.
|
|
115 |
Phrases |
her şeyin sonunda |
after everything is said and done expr.
|
|
116 |
Phrases |
her şeyin sonunda |
after everything is said and done expr.
|
|
Proverb |
|
117 |
Proverb |
kötülük eninde sonunda cezasını bulur |
mills of god grind slowly yet they grind exceeding small
|
|
118 |
Proverb |
başarısızlık sonunda başarıyı getirir |
failure teaches success
|
|
119 |
Proverb |
sonunda adalet yerini bulur |
justice triumphs in the end
|
|
120 |
Proverb |
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur |
mills of the gods grind slowly, but they grind exceedingly fine
|
|
121 |
Proverb |
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur |
mills of the gods grind slowly
|
|
122 |
Proverb |
yapacak işi olmayanlar önünde sonunda yanlış işler yapmaya başlarlar |
the devil makes work for idle ˈhands
|
|
123 |
Proverb |
vicdan azabı çeken biri dışarıdan birinin suçlaması olmadan da sonunda suçunu itiraf eder |
a guilty conscience needs no accuser
|
|
124 |
Proverb |
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan bir grup/kurum sonunda dağılır |
a house divided against itself cannot stand
|
|
125 |
Proverb |
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar |
absolute power corrupts absolutely
|
|
126 |
Proverb |
önünde sonunda kişinin gerçek yüzü ortaya çıkar |
breeding will tell
|
|
127 |
Proverb |
önünde sonunda kişinin iç yüzü ortaya çıkar |
breeding will tell
|
|
128 |
Proverb |
önünde sonunda kişi kendini belli eder |
breeding will tell
|
|
129 |
Proverb |
kişi kendini/karakterini önünde sonunda belli eder |
breeding will tell
|
|
130 |
Proverb |
mutlak güç önünde sonunda insanı bozar |
power corrupts, and absolute power corrupts absolutely
|
|
Colloquial |
|
131 |
Colloquial |
gün sonunda yatakta uzanırken duyulan mutluluk hissi |
bedgasm n.
|
|
132 |
Colloquial |
kafa kafaya bitme (bir yarışın sonunda) |
a close finish n.
|
|
133 |
Colloquial |
gün sonunda kazanılan parayı saymak |
cash out v.
|
|
134 |
Colloquial |
bir şeyin sonunda bulunmak |
be in at the finish v.
|
|
135 |
Colloquial |
bir şeyin sonunda orada olmak |
be in at the finish v.
|
|
136 |
Colloquial |
sonunda yapabilmek |
get around to doing v.
|
|
137 |
Colloquial |
bu ayın sonunda |
at the end of this month expr.
|
|
138 |
Colloquial |
günün sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
139 |
Colloquial |
gecenin sonunda |
at the end of the night expr.
|
|
140 |
Colloquial |
eninde sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
141 |
Colloquial |
o gecenin sonunda |
late that night expr.
|
|
142 |
Colloquial |
köprünün sonunda |
at the end of the bridge expr.
|
|
143 |
Colloquial |
sonunda yalnız kaldık |
alone at last expr.
|
|
144 |
Colloquial |
şarkının sonunda |
at the end of the song expr.
|
|
145 |
Colloquial |
uzun bir günün sonunda |
at the end of the day expr.
|
|
146 |
Colloquial |
hayat çok acımasız ve sonunda da ölüm var |
labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
|
|
147 |
Colloquial |
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin |
labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
|
|
148 |
Colloquial |
günün sonunda her şey iyi olacak |
it'll be all right on the night expr.
|
|
149 |
Colloquial |
sonunda, geç bile oldu/kaldı |
(it's) about time expr.
|
|
150 |
Colloquial |
sonunda, geç bile oldu/kaldı |
(it's) bout time expr.
|
|
151 |
Colloquial |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
iou (I owe you) expr.
|
|
152 |
Colloquial |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
iou1 (I owe you one) expr.
|
|
Idioms |
|
153 |
Idioms |
zevk ve sefanın sonunda yaşanan felaket |
the primrose path (to ruin, destruction) n.
|
|
154 |
Idioms |
ömrünün baharında olan ve ömrünün sonunda olan iki kişinin ilişkisi |
may and december n.
|
|
155 |
Idioms |
2010'ların sonunda televizyon programlarının yaygınlaştığı/zirveye çıktığı dönem |
peak tv n.
|
|
156 |
Idioms |
sonunda/önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up as (something) v.
|
|
157 |
Idioms |
sonunda bir karar vermek |
come off the fence v.
|
|
158 |
Idioms |
sonunda bir karar vermek |
get off the fence v.
|
|
159 |
Idioms |
sonunda bir karar vermek |
climb off the fence v.
|
|
160 |
Idioms |
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek |
cash (one's) chips in v.
|
|
161 |
Idioms |
oyun sonunda elindeki fişleri nakde çevirmek |
cash (one's chips) in v.
|
|
162 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda olmak |
be at the end of one's rope v.
|
|
163 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at the end of one's rope v.
|
|
164 |
Idioms |
rastlantı sonunda bulmak |
light upon v.
|
|
165 |
Idioms |
sonunda birşey hakkında endişelenmeyi/üzülmeyi bırakmak |
lay the ghost of something to rest v.
|
|
166 |
Idioms |
sonunda başlayabilmek |
come round to v.
|
|
167 |
Idioms |
rastlantı sonunda bulmak |
light on v.
|
|
168 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
ring the curtain down on something v.
|
|
169 |
Idioms |
yolun sonunda olmak |
be the end of the road v.
|
|
170 |
Idioms |
yolun sonunda olmak |
be the end of the line v.
|
|
171 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring the curtain down on something v.
|
|
172 |
Idioms |
önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up (as) (something ) to become something v.
|
|
173 |
Idioms |
sonunda bir fikir belirtmek |
come off the fence v.
|
|
174 |
Idioms |
sonunda birinin tarafını seçmek |
come off the fence v.
|
|
175 |
Idioms |
sonunda kimi desteklediğini göstermek |
come off the fence v.
|
|
176 |
Idioms |
sonunda konuşabilmek |
find your voice/tongue v.
|
|
177 |
Idioms |
en sonunda (bir şey) olmak |
find (oneself) with (something) v.
|
|
178 |
Idioms |
sonunda (bir şeyle) kalakalmak |
find (oneself) with (something) v.
|
|
179 |
Idioms |
bahisleri alıp yarıl sonunda kazananların parasını vermek |
make a book v.
|
|
180 |
Idioms |
bahisleri alıp yarıl sonunda kazananların parasını vermek |
open a book v.
|
|
181 |
Idioms |
(birine) sonunda kararını verdirmek |
pull (one) off the fence v.
|
|
182 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda olmak |
be at the end of (one's) tether v.
|
|
183 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at the end of (one's) tether v.
|
|
184 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at the end of (one's) tether v.
|
|
185 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda olmak |
be at the end of your tether v.
|
|
186 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at the end of your tether v.
|
|
187 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at the end of your tether v.
|
|
188 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at (one's) wits' end v.
|
|
189 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at (one's) wits' end v.
|
|
190 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring down the curtain v.
|
|
191 |
Idioms |
(bir şeyin sonunda) perdeyi indirmek |
bring down the curtain (on something) v.
|
|
192 |
Idioms |
(bir şeyin sonunda) perdeyi indirmek |
ring down the curtain (on something) v.
|
|
193 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring down the curtain (on something) v.
|
|
194 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi kapatmak |
bring down the curtain (on something) v.
|
|
195 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
bring/ring down the curtain v.
|
|
196 |
Idioms |
(oyunun sonunda) perdeyi indirmek |
ring down the curtain v.
|
|
197 |
Idioms |
önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up to become v.
|
|
198 |
Idioms |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up to become v.
|
|
199 |
Idioms |
en sonunda (bir şey) olmak |
find oneself with v.
|
|
200 |
Idioms |
sonunda konuşabilmek |
find your tongue v.
|
|
201 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında olmak |
be at your wits' end v.
|
|
202 |
Idioms |
sabrının sonunda olmak |
be at your wits' end v.
|
|
203 |
Idioms |
sonunda bir şey hakkında endişelenmeyi/üzülmeyi bırakmak |
lay the ghost of something v.
|
|
204 |
Idioms |
günün sonunda iyi olan |
all right on the night adj.
|
|
205 |
Idioms |
günün sonunda iyi olan |
all right on the night adj.
|
|
206 |
Idioms |
sürecin en sonunda olan |
down to the wire adj.
|
|
207 |
Idioms |
en sonunda |
in the end adv.
|
|
208 |
Idioms |
haziranın sonunda |
at the end of june adv.
|
|
209 |
Idioms |
şansın karşısında bütün oyuncular önünde sonunda kaybeder |
the cards beat all the players [obsolete] expr.
|
|
210 |
Idioms |
her şeyin sonunda |
after all is said and done expr.
|
|
211 |
Idioms |
sonunda anlaşıldı ki |
it turns out that expr.
|
|
212 |
Idioms |
suçlu eninde sonunda yakalanır |
crime doesn't pay expr.
|
|
213 |
Idioms |
yazın sonunda |
at the fag-end of the summer expr.
|
|
214 |
Idioms |
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda |
in the home stretch expr.
|
|
215 |
Idioms |
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda |
in the homestretch expr.
|
|
216 |
Idioms |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
I owe you one expr.
|
|
217 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of the line expr.
|
|
218 |
Idioms |
önünde sonunda herkes yakayı ele verecek |
and your little dog, too expr.
|
|
219 |
Idioms |
önünde sonunda herkes yakalanacak |
and your little dog, too expr.
|
|
220 |
Idioms |
bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma |
so near and yet so far expr.
|
|
221 |
Idioms |
sonunda! |
(and) not before time! expr.
|
|
222 |
Idioms |
(birinin) sabrının sonunda |
at (one's) wits' end expr.
|
|
223 |
Idioms |
(birinin) tahammülünün sonunda/sınırında |
at (one's) wits' end expr.
|
|
224 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at your wits' end expr.
|
|
225 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at your wits' end expr.
|
|
226 |
Idioms |
yolun sonunda |
at a dead end expr.
|
|
227 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
228 |
Idioms |
sabrının sonunda/sınırında |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
229 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
230 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
231 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of (one's) rope expr.
|
|
232 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
233 |
Idioms |
sabrının sonunda/sınırında |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
234 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
235 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
236 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of (one's) tether expr.
|
|
237 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
238 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
239 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at the end of rope expr.
|
|
240 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
241 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
242 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
243 |
Idioms |
dayanma gücünün sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
244 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
245 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at the end of your tether expr.
|
|
246 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
247 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
248 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
249 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
250 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
251 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of rope expr.
|
|
252 |
Idioms |
enerjisinin sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
253 |
Idioms |
yolun sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
254 |
Idioms |
sınırlarının sonunda |
at the end of your tether expr.
|
|
255 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at wits' end expr.
|
|
256 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at wits' end expr.
|
|
257 |
Idioms |
sabrının sonunda |
at wit's end expr.
|
|
258 |
Idioms |
tahammülünün sonunda/sınırında |
at wit's end expr.
|
|
259 |
Idioms |
suçlu eninde sonunda yakalanır |
crime does not pay expr.
|
|
260 |
Idioms |
(bir şeyin/sürecin/evrenin) sonunda |
in the stretch expr.
|
|
261 |
Idioms |
kaynaklarının sonunda |
on last legs expr.
|
|
262 |
Idioms |
bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma |
so close (and) yet so far expr.
|
|
Speaking |
|
263 |
Speaking |
eninde sonunda |
eventually adv.
|
|
264 |
Speaking |
günün sonunda |
by the end of the day expr.
|
|
265 |
Speaking |
filmin sonunda ne oluyor? |
what happens at the end of the movie? expr.
|
|
266 |
Speaking |
eninde sonunda olacağını biliyordu |
had known it was coming expr.
|
|
267 |
Speaking |
gün sonunda |
by the end of the day expr.
|
|
268 |
Speaking |
her şey olacağına varır sonunda |
whatever will be will be expr.
|
|
269 |
Speaking |
filmin sonunda ne oluyor |
what happens at the end of the film? expr.
|
|
270 |
Speaking |
eninde sonunda yağmur yağacak |
it's gonna rain sooner or later expr.
|
|
271 |
Speaking |
eninde sonunda olacağını biliyordu |
knew it was coming expr.
|
|
272 |
Speaking |
o eninde sonunda aşk ve seksin ne olduğunu öğrenecek |
he has to learn about love and sex eventually expr.
|
|
273 |
Speaking |
o eninde sonunda aşk ve seksi öğrenmek zorunda |
he has to learn about love and sex eventually expr.
|
|
274 |
Speaking |
kariyerinizin sonunda kendinizi nerede görüyorsunuz? |
where do you see yourself at the end of your career? expr.
|
|
275 |
Speaking |
kariyerinin sonunda kendini nerede görüyorsun? |
where do you see yourself at the end of your career? expr.
|
|
276 |
Speaking |
sonunda fikrini ne değiştirdi? |
what finally changed your mind? expr.
|
|
277 |
Speaking |
parayı hafta sonunda alacaksın |
you get paid at the end of the week expr.
|
|
278 |
Speaking |
sonunda buradasın |
you're finally here expr.
|
|
279 |
Speaking |
uzun bir günün sonunda |
by the end of a long day expr.
|
|
Trade/Economic |
|
280 |
Trade/Economic |
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme |
forward contract n.
|
|
281 |
Trade/Economic |
bir yılın sonunda ödenecek miktarlar |
amounts payable after one year n.
|
|
282 |
Trade/Economic |
bir yılın sonunda ticari borçluların borçlarından düşülen miktarlar |
amounts written off trade debtors receivable after one year n.
|
|
283 |
Trade/Economic |
dönem sonunda elde edilen yıllık gelir |
ordinary annuity n.
|
|
284 |
Trade/Economic |
duran varlıklar ve bir yıl sonunda alınacak miktarlar |
fixed assets and amounts receivable after one year n.
|
|
285 |
Trade/Economic |
istihsal veya satış sonunda kıymet artışı |
realized appreciation n.
|
|
286 |
Trade/Economic |
kira sonunda muayene |
off-hire survey n.
|
|
287 |
Trade/Economic |
ürün kullanım ömrü sonunda uygulanan iade programı |
product end-of-life return program n.
|
|
288 |
Trade/Economic |
yıl sonunda dağıtılan temettü |
year-end dividend n.
|
|
289 |
Trade/Economic |
dönem sonunda kapatılmış bir hesabın bakiyesini devretmek |
carry down v.
|
|
290 |
Trade/Economic |
dönem sonunda ödenebilir |
payable in arrears adj.
|
|
Law |
|
291 |
Law |
babalık davası sonunda neseb ilişkisinin kurulması |
affiliation n.
|
|
292 |
Law |
bir projenin sonunda ya da safha sonunda tamamlanıp teslim edilmesi taahhüt edilen, genelde basılı dökümandan oluşan çalışmalar bütünü |
deliverables n.
|
|
293 |
Law |
kira süresi sonunda kiralayan tarafa kiralanan mülkün satın alınabilmesi konusunda seçme hakkı tanıyan kira sözleşmesi |
lease with option to purchase n.
|
|
294 |
Law |
mahkeme vb. gibi bir karar merciinin incelemeye konu teşkil eden bir konunun veya davanın temel noktaları hakkındaki değerlendirmeleri sonunda vardığı sonuçlar |
findings of fact n.
|
|
295 |
Law |
kira süresinin sonunda ihmal nedeniyle mülkün bakımsız kalması |
dilapidation n.
|
|
296 |
Law |
amerikan devriminin sonunda abd'de düzenlenen borç senedi |
indent n.
|
|
Politics |
|
297 |
Politics |
1970'lerin sonunda dünya komünist hareketindeki bölünme sonucunda ortaya çıkan marksizm-leninizm'in revizyonizm karşıtı bir türü |
hoxhaism n.
|
|
298 |
Politics |
belirli günlere yayılmış olan tasarı görüşmesinin belirlenen gün içinde bitmesi gereken bölümünün gün sonunda müzakereye kapanması |
closure by compartment n.
|
|
299 |
Politics |
sembolü çiçek olup barış ve sevgiyi savunan, 1960'ların sonunda ortaya çıkmış bir gençlik hareketi |
flower power n.
|
|
300 |
Politics |
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü |
sendero luminoso n.
|
|
301 |
Politics |
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü |
shining path n.
|
|
302 |
Politics |
peru'daki komünist parti'den ayrılıp 1960'ların sonunda kurulan bir terör örgütü |
sl (sendero luminoso) abrev.
|
|
Insurance |
|
303 |
Insurance |
devre sonunda yürürlüğe giren irat |
immediate annuity n.
|
|
304 |
Insurance |
hayat sigorta mukavelesinin vade sonunda ödenen ikramiyesi |
maturity bonus n.
|
|
305 |
Insurance |
belirli bir süre sonunda hak sahibine belirli bir tutarın ödenmesini temin eden hayat sigortası |
endowment assurance n.
|
|
306 |
Insurance |
belirli bir süre sonunda hak sahibine belirli bir tutarın ödenmesini temin eden hayat sigortası |
endowment policy n.
|
|
Advertising |
|
307 |
Advertising |
haberle ilgili yazıların hemen sonunda reklam için ayrılan yer |
following to reading matter n.
|
|
Technical |
|
308 |
Technical |
zincirin sonunda bloke alkil |
terminally blocked alkyl n.
|
|
309 |
Technical |
kazı sürecinde kaplayıcı malzemeleri desteklemesi için tünel veya kanalın sonunda ileri hareket ettirilen destekleyici metal çerçeve |
shield n.
|
|
310 |
Technical |
su oluğunun sonunda yer alıp suyu dışarı tahliye eden parça |
shoe n.
|
|
311 |
Technical |
en sonunda |
ultimately adv.
|
|
Computer |
|
312 |
Computer |
sayfanın sonunda tek başına kalan satır |
orphan line n.
|
|
313 |
Computer |
kullanıcının satır sonunda tire konabilecek kelimeleri otomatik tanımlamasını sağlayan bir sözcük işlem işlevi |
hyphen help n.
|
|
314 |
Computer |
(video oyunlarında) oyun sonunda yenilmesi gereken düşman |
boss n.
|
|
315 |
Computer |
1980'lerin sonunda carneige mellon üniversitesi'nde geliştirilen bir dağıtık dosya sistemi |
coda n.
|
|
316 |
Computer |
sayfa sonunda |
at end of sheet expr.
|
|
Telecom |
|
317 |
Telecom |
semaforun 18. yüzyıl sonunda piyasaya sürülen değişikliklere uğramış sürümü |
telelograph n.
|
|
Mechanic |
|
318 |
Mechanic |
genişleme strokunun sonunda akışkanın silindirden serbest bırakmak |
release n.
|
|
Television |
|
319 |
Television |
programın sonunda yukarı veya aşağı hareket eden altyazı |
roller caption n.
|
|
Architecture |
|
320 |
Architecture |
1800'lerin sonunda ingiltere ve amerika'da uygulanan mimari tarz |
queen anne n.
|
|
321 |
Architecture |
16. yüzyılın sonunda ispanya'da abartılı rönesans süslemelerine tepki olarak ortaya çıkan bir mimari ve mobilya tarzı |
desornamentado style n.
|
|
Woodworking |
|
322 |
Woodworking |
merdiven korkuluğunun sonunda bulunan sarmal bir süs |
volute n.
|
|
Furniture |
|
323 |
Furniture |
on sekizinci yüzyılın sonunda ingiltere ve abd'nin kırsal kesimlerinde görülen bir mobilya tarzı |
country chippendale n.
|
|
Transportation |
|
324 |
Transportation |
demiryolu veya ulaşım hattının sonunda yer alan kasaba |
terminal n.
|
|
Medical |
|
325 |
Medical |
hücrelerin sonunda ölümüyle sonuçlanan kademeli bozunması |
necrobiosis n.
|
|
Psychology |
|
326 |
Psychology |
sonunda bir şeyin elde edildiği zihinsel süreçlerin birleşimi |
mechanism n.
|
|
Pathology |
|
327 |
Pathology |
kemiklerin yumuşadığı ve sonunda büküldüklerinde kırılmaz hale geldiği özel bir kemik hastalığı |
malacosteon n.
|
|
Printing |
|
328 |
Printing |
satır sonunda kelimenin bölündüğü yer |
break n.
|
|
Math |
|
329 |
Math |
(ondalık kesrin sonunda) devretmek |
recur v.
|
|
Biology |
|
330 |
Biology |
yaz sonunda gelişme |
serotiny n.
|
|
331 |
Biology |
yaz sonunda görünme |
serotiny n.
|
|
332 |
Biology |
yaz sonunda olgunlaşma |
serotiny n.
|
|
333 |
Biology |
yaz sonunda çiçeklenme |
serotiny n.
|
|
334 |
Biology |
yaz sonunda gelişen |
serotinal adj.
|
|
335 |
Biology |
yaz sonunda görülen |
serotinal adj.
|
|
336 |
Biology |
yaz sonunda gelişen |
serotine adj.
|
|
337 |
Biology |
yaz sonunda görülen |
serotine adj.
|
|
338 |
Biology |
yaz sonunda oluşan |
serotine adj.
|
|
339 |
Biology |
yaz sonunda çiçek açan |
serotine adj.
|
|
340 |
Biology |
yaz sonunda olgunlaşan |
serotine adj.
|
|
341 |
Biology |
yaz sonunda gelişim gösteren |
serotine adj.
|
|
342 |
Biology |
yaz sonunda gelişen |
serotinous adj.
|
|
343 |
Biology |
yaz sonunda görülen |
serotinous adj.
|
|
344 |
Biology |
yaz sonunda oluşan |
serotinous adj.
|
|
345 |
Biology |
yaz sonunda çiçek açan |
serotinous adj.
|
|
346 |
Biology |
yaz sonunda olgunlaşan |
serotinous adj.
|
|
347 |
Biology |
yaz sonunda gelişim gösteren |
serotinous adj.
|
|
Zoology |
|
348 |
Zoology |
kreaste döneminin sonunda yaşamış bir dinozor türü |
velociraptor n.
|
|
Botanic |
|
349 |
Botanic |
kokulu çiçeklerinin sonunda zeytin biçimli meyveleri olan bir pasifik kıyısı ağacı |
california olive n.
|
|
350 |
Botanic |
yaz sonunda açan parlak sarı çiçekleri olan çok yıllık bir kuzey amerika bitkisi |
autumn sneezeweed (helenium autumnale) n.
|
|
351 |
Botanic |
yaz sonunda açan parlak sarı çiçekleri olan çok yıllık bir kuzey amerika bitkisi |
helenium autumnale n.
|
|
352 |
Botanic |
kuzey amerika'nın doğu kesiminde yetişen ve pembe-mor çiçeklerini baharın sonunda doğru açan bir ormangülü |
rhododendron maxima n.
|
|
353 |
Botanic |
kuzey amerika'nın doğu kesiminde yetişen ve pembe-mor çiçeklerini baharın sonunda doğru açan bir ormangülü |
rosebay n.
|
|
Agriculture |
|
354 |
Agriculture |
(pakistan, hindistan'da) kış sonunda hasat edilen ürün |
rabi n.
|
|
Breeding |
|
355 |
Breeding |
soyu 17. yüzyıl sonunda ithal edilen arap aygırlarıyla karışmamış saf bir ingiliz yarış atı ırkı |
thoroughbred n.
|
|
Social Sciences |
|
356 |
Social Sciences |
bir neslin sonunda ve diğerinin başlangıcında doğan kişi |
cusper n.
|
|
Education |
|
357 |
Education |
ilköğretimin sonunda öğrencinin gideceği ortaöğretim türünün belirlendiği sınav |
eleven-plus n.
|
|
358 |
Education |
öğrencinin gelişiminin sadece müfredat programı sonunda ölçülmesi yerine süreç boyunca değerlendirilmesi |
continuous assessment n.
|
|
Literature |
|
359 |
Literature |
20 yüzyılın sonunda ortaya çıkan bir avangart şiir akımı |
flarf poetry n.
|
|
360 |
Literature |
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısra |
bob n.
|
|
361 |
Literature |
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısralardan oluşan nakarat |
bob wheel n.
|
|
362 |
Literature |
kıta sonunda veya kıta sonundaki kafiyeli dörtlükten önce gelen çok kısa mısralardan oluşan nakarat |
bob and wheel n.
|
|
363 |
Literature |
birbirini takip eden cümle veya satırların sonunda kulağa benzer gelen ifadelerin kullanıldığı söz sanatı |
homoeoteleuton n.
|
|
364 |
Literature |
satır sonunda fazladan yer alan vurgusuz hece |
feminine ending n.
|
|
365 |
Literature |
(klasik şiir) sonunda ünsüz grubu bulunan ünlü ses ile ilgili |
long adj.
|
|
366 |
Literature |
mısra sonunda ölçüyü aşan hecesi olan |
rove-over adj.
|
|
Linguistics |
|
367 |
Linguistics |
kelime, ifade veya diğer dilsel birimlerin başı ya da sonunda gerçekleşen kaynaşma, ses değişimi gibi dilbilgisi olayları |
edge effect n.
|
|
368 |
Linguistics |
bazı alfabelerde görülen, bir harfin kelimenin başında veya sonunda değilken kullanılan formu |
medial n.
|
|
369 |
Linguistics |
kelime veya dizinin sonunda yer almayan |
nonfinal adj.
|
|
370 |
Linguistics |
(harf formu) sözcük sonunda gelen |
final adj.
|
|
Archaeology |
|
371 |
Archaeology |
dinozorların çoğunun kretase döneminin sonunda yok olduğuna dair bir paleontolojik teori |
alvarez theory n.
|
|
372 |
Archaeology |
dinozorların çoğunun kretase döneminin sonunda yok olduğuna dair bir paleontolojik teori |
alvarez hypothesis n.
|
|
Religious |
|
373 |
Religious |
papaz ve koronun tören sonunda çekilmesine eşlik eden ilahi |
recessional n.
|
|
374 |
Religious |
papaz ve koronun dini tören sonunda çekilmesine eşlik eden ilahi |
recessional hymn n.
|
|
375 |
Religious |
tüm ruhların tanrı'nın merhametiyle eninde sonunda kurtuluşa ereceği inancındaki dini doktrin |
universalism n.
|
|
376 |
Religious |
(roma katolik kilisesi'nde) 19. yüzyılın sonunda geliştirilip 1907'de papa pius x. tarafından yasaklanan bir hristiyan doktrini yorumlama sistemi |
modernism n.
|
|
377 |
Religious |
kilise ayini sonunda çalınan org |
postlude n.
|
|
378 |
Religious |
ayin girişlerinin sonunda söylenen hamd etme ilahisi |
sanctus n.
|
|
Philosophy |
|
379 |
Philosophy |
evrenin sürekli geliştiği ve sonunda iyi niyetin kötülüğe galip geleceği inancı |
optimism n.
|
|
380 |
Philosophy |
evrenin sürekli geliştiği ve sonunda iyi niyetin kötülüğe galip geleceğine inanan kimse |
optimist n.
|
|
Environment |
|
381 |
Environment |
bir ortamdaki aynı kritik kaynak için rekabet eden iki türden birinin sonunda diğerine üstün gelip o türü yerinden edeceği ilkesi |
competitive exclusion principle n.
|
|
382 |
Environment |
bir ortamdaki aynı kritik kaynak için rekabet eden iki türden birinin sonunda diğerine üstün gelip o türü yerinden edeceği ilkesi |
gause's law n.
|
|
Military |
|
383 |
Military |
bir nehrin karşısında da iletişim sağlamak üzere düşmana en yakın köprünün sonunda mevzilenme |
tete-de-pont n.
|
|
384 |
Military |
(2. dünya savaşı'nın sonunda) terhis edilmiş askerlere verilen sivil kıyafet takımı |
demob suit [uk] n.
|
|
Sport |
|
385 |
Sport |
müsabaka sonunda üç hakemden ikisinin birbirinden farklı kararlar alması sonrası üçüncü hakemin verdiği nihai karar |
split decision n.
|
|
386 |
Sport |
vuruş sırasının sonunda kalede olmak |
die v.
|
|
Basketball |
|
387 |
Basketball |
dripling sonunda aniden atılan şut |
pop shot n.
|
|
388 |
Basketball |
turnike sonunda topu çembere bırakmak |
layup v.
|
|
Boxing |
|
389 |
Boxing |
her bir round sonunda boksörleri ayırıp birbirlerine zarar vermelerini engelleyen görevli |
cutman n.
|
|
Chess |
|
390 |
Chess |
(oyun sonunda) şahların hamle sırası gelen oyuncuya dezavantaj getirecek şekilde konumlanması |
opposition n.
|
|
Card |
|
391 |
Card |
(oyuna başlamadan önce) oyunun sonunda ulaşılanın üzerinde bir hedef açıklama |
overbid n.
|
|
392 |
Card |
(iskambil oyunlarında) oyun sonunda yapıldığı için sayı kazandıran bir hile |
stich n.
|
|
393 |
Card |
(oyuna başlamadan önce) oyunun sonunda ulaşılanın üzerinde bir hedef açıklamak |
overbid v.
|
|
Art |
|
394 |
Art |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
outro n.
|
|
395 |
Art |
sonunda eritilecek mumdan bir modelin kil ile kaplanması ile elde edilen kalıp |
mantle n.
|
|
Music |
|
396 |
Music |
kilise törenlerinin sonunda okunan bereket duası |
benediction n.
|
|
397 |
Music |
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü |
shoegaze n.
|
|
398 |
Music |
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü |
shoegazing n.
|
|
399 |
Music |
abd'de 1950'lin sonunda popüler olmuş hızlı tempolu bir caz türü |
hard bop n.
|
|
400 |
Music |
1970'lerin sonunda disko müziğinden esinlenerek ortaya çıkan bir müzik türü |
post disco n.
|
|
Theatre |
|
401 |
Theatre |
bürlesk veya minstrelin sonunda oynanan vodvil oyunları |
oglio n.
|
|
402 |
Theatre |
sahne veya oyun sonunda perdenin indirilmesi |
curtain n.
|
|
Cinema |
|
403 |
Cinema |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
final credits roll n.
|
|
404 |
Cinema |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
end credits n.
|
|
405 |
Cinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
gag reel n.
|
|
406 |
Cinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
boner n.
|
|
407 |
Cinema |
filmin sonunda oyuncuların ve ekibin isimlerinin geçtiği kısım |
closing credits n.
|
|
408 |
Cinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
outtake n.
|
|
409 |
Cinema |
filmin sonunda gösterilen çekim hataları bölümü |
blooper n.
|
|
Printery |
|
410 |
Printery |
sayfa sonunda bulunduğu için paragrafın geri kalan bölümünden ayrılan ilk satır |
club line n.
|
|
Latin |
|
411 |
Latin |
kesin bir kanıtın sonunda kullanılan ifade |
qed (quod erat demonstrandum) n.
|
|
412 |
Latin |
kesin bir kanıtın sonunda kullanılan ifade |
q.e.d (quod erat demonstrandum) abrev.
|
|
Slang |
|
413 |
Slang |
gün sonunda içilen içki |
sundowner n.
|
|
414 |
Slang |
önünde sonunda bir araya gelen çift |
endgame n.
|
|
415 |
Slang |
önünde sonunda bir araya gelen çift |
(someone) is endgame n.
|
|
416 |
Slang |
(bir şeyden) sonunda kurtulmak |
kick the (something) v.
|
|
417 |
Slang |
yarış sonunda ilk üçte olmak |
be in the money v.
|
|
418 |
Slang |
hayat çok acımasız ve sonunda da ölüm var |
life’s a bitch, then you die expr.
|
|
419 |
Slang |
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin |
life’s a bitch, then you die expr.
|
|
420 |
Slang |
kolay oyundu (video oyunlarının sonunda kullanılan bir ifade) |
ggez (good game easy) expr.
|
|
421 |
Slang |
seni yenmek kolay oldu (video oyunlarının sonunda kullanılan bir ifade) |
ggez (good game easy) expr.
|
|
British Slang |
|
422 |
British Slang |
amacı çok içip kadınlara sarkmak olan ve gecenin sonunda genelde kavga eden erkek |
shirt n.
|
|
423 |
British Slang |
yorgun bir günün sonunda rahatlamak amacıyla içilen içki |
livener n.
|
|
Modern Slang |
|
424 |
Modern Slang |
sonunda da işte herkes ölüyor/öldü (sıkıcı bir hikayeyi hızlıca bitirmek için kullanılan bir ifade) |
and then everyone died... expr.
|
|
425 |
Modern Slang |
sonra üstüne bir de yağmur yağdı (üzücü bir hikayenin sonunda hikâyeyi daha üzücü bir hale getirmek için kullanılan bir ifade) |
and then it rained.... expr.
|
|