yapması için - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

yapması için



Sens de "yapması için" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 1 résultat(s)

Turc Anglais
General
yapması için to prep.

Sens de "yapması için" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 202 résultat(s)

Turc Anglais
General
bir bireyin belirli bir eylemi yapması için gereken süre body clock n.
denge yapması için kullanılan ağırlık counterweight n.
konum bildirmesi veya rehberlik yapması için konmuş şey mark n.
kendine bakacak durumda olmayan kişilerin ev işlerini yapması için para ödenen kimse home help [uk] [new zealand] n.
dizgicinin düzeltme yapması için satır aralarına konan kart parçası veya uzun ince çizgi şeklindeki işaret flag n.
seyyar satıcının izleyiciler arasından ilk satın alımı yapması için tuttuğu kimse shill n.
(eskiden cambridge üniversitesi'nde) diploma töreninde hicivli konuşma yapması için seçilen sosyal bilimler öğrencisi prevaricator n.
birine bir şey yapması için baskı yapmak press someone to v.
birinin bir şey yapması için ısrar etmek press someone to v.
tuvaletini ev dışında yapması için eğitmek house-train v.
birisine doğru şeyi yapması için bir şans vermek give someone the chance to do the right thing v.
birine bir şey yapması için yetki vermek empower someone to do something v.
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak enable someone to do something v.
birine bir şey yapması için yalvarmak entreat someone to do something v.
(birinin bir şeyi yapması için) başının etini yemek push v.
Phrasals
birine sürekli bir şeyi yapması için dırdır etmek keep after someone (about something) v.
birine sürekli bir şeyi yapması için dırdır etmek keep at someone (about something) v.
birine sürekli bir şeyi yapması için dırdır etmek keep on someone (about something) v.
birine sürekli bir şeyi yapması için dırdır etmek stay after someone (about something) v.
(birini bir şey) yapması için kandırmak beguile (someone) into (doing something) v.
(birini bir şey) yapması için ayartmak beguile (someone) into (doing something) v.
(birini bir şey) yapması için kandırmak beguile someone into something v.
(birini bir şey) yapması için ayartmak beguile someone into something v.
birini bir şey yapması için aldatmak con (someone) into (something) v.
birini bir şey yapması için aldatmak con someone into something v.
birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak tempt someone to do something v.
birini bir şeyi yapması için kışkırtmak instigate someone to do something v.
birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak entice someone to do something v.
birine bir şey yapması için elle işaret etmek motion for someone to do something v.
birini (bir şey yapması için) kışkırtmak incite someone into doing something v.
birini bir şey yapması için kandırmak maneuver someone into something v.
birini (bir şey yapması için) kışkırtmak provoke someone into something v.
(birini birşey yapması için) kandırmak sucker somebody into something/into doing something v.
(birini bir şey yapması için) mahkemeye çağırmak subpoena (someone or something) to (do something) v.
(bir şey yapması için birine) mahkeme celbi göndermek subpoena (someone or something) to (do something) v.
(bir şey yapması için birine) çağrı belgesi göndermek subpoena (someone or something) to (do something) v.
(bir şey yapması için birine) çağrı kağıdı göndermek subpoena (someone or something) to (do something) v.
(birinin bir şey yapması için) aklını çelmek nudge (someone) into (doing) (something) v.
(birini bir şey yapması için) tatlı sözle kandırmak nudge (someone) into (doing) (something) v.
(birini bir şey yapması için) tatlılıkla ikna etmek nudge (someone) into (doing) (something) v.
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için harekete geçirmek stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için canlandırmak stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için kışkırtmak stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için kızıştırmak stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için heyecanlandırmak stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
(birini bir şey) yapması/vermesi için sıkıştırmak squeeze (something) out of (someone) v.
(birini) sürekli bir şey yapması için sıkıştırmak stay after (someone) v.
bir şey yapması için (birinin) tepesine binmek stay after (someone) v.
(birini bir şeyi) yapması için tahrik etmek tease (one) into (doing something) v.
(birini bir şeyi) yapması için galeyana getirmek tease (one) into (doing something) v.
(birini bir şeyi) yapması için ayartmak tease (one) into (doing something) v.
(birini bir şeyi) yapması için dolduruşa getirmek tease (one) into (doing something) v.
birini bir şeyi yapması için sürekli teşvik etmek keep on someone (about something) v.
birine bir şeyi yapması için sürekli dırdır etmek keep on someone (about something) v.
(bir şey yapması için birini) ayarlamak arrange for (someone to do something) v.
yapması için şantaj yapmak blackmail into doing v.
yapması için tehdit etmek blackmail into doing v.
(birine bir şey yapması) için rüşvet vermek bribe (someone) into (doing something) v.
(birine bir şey yapması) için para yedirmek bribe (someone) into (doing something) v.
yapması için rüşvet vermek bribe into doing v.
yapması için para yedirmek bribe into doing v.
(birini bir şey) yapması için kandırmak cajole (one) into (something) v.
(birini bir şey yapması için) seçmek call upon someone (to do something) v.
(birini bir şey yapması için) seçmek call on someone (to do something) v.
(bir şey yapması için) işine ara verdirmek call away v.
(bir şey yapması için) yerinden kaldırmak call away v.
birini bir şey yapması için kandırmak coax someone to do something v.
birine bir şey yapması için ısrar etmek coax someone to do something v.
(birini bir şey yapması) için cesaretlendirmek encourage (one) to (do something) v.
(birini bir şey yapması) için desteklemek encourage (one) to (do something) v.
(birini bir şey yapması) için teşvik etmek encourage (one) to (do something) v.
(birini bir şey yapması) için gayretlendirmek encourage (one) to (do something) v.
yapması için cesaretlendirmek encourage to do v.
yapması için desteklemek encourage to do v.
yapması için teşvik etmek encourage to do v.
yapması için gayretlendirmek encourage to do v.
(birine bir şey yapması) için yalvarmak entreat (one) to (do something) v.
birini başka birinin işini yapması için göndermek farm someone out v.
(birini bir şey yapması için) kafeslemek/kandırmak/kafalamak hoodwink (someone) into (doing something) v.
(bir şey yapması için birinin) aklını çelmek hoodwink (someone) into (doing something) v.
(birinin bir şey) yapması için gözünü korkutmak intimidate (one) into (something) v.
(birini bir şey) yapması için tehdit etmek intimidate (one) into (something) v.
(bir şey yapması için birinin) aklını çelmek inveigle (someone) into (something) v.
yapması için dırdır etmek keep after v.
(birine/bir şeye) sürekli yapması için dırdır etmek keep after (someone or something) v.
yapması için (birine) dırdır etmek keep at (someone) v.
(bir şeyi) yapması için (birine) dırdır etmek keep on (one) about (something) v.
yapması için kandırmak maneuver into v.
(birini bir şey yapması) için kandırmak persuade (one) to (do something) v.
(birini bir şey yapması) için sıkıştırmak pester (one) into (doing) (something) v.
(birine bir şey yapması) için baskı yapmak pester (one) into (doing) (something) v.
(birini bir şey yapması) için taciz etmek pester (one) into (doing) (something) v.
(bir şey yapması) için (birinin) başının etini yemek pester (one) into (doing) (something) v.
(birini bir şey yapması) için kışkırtmak provoke (one) into (doing something) v.
(birini bir şey yapması) için körüklemek/tahrik etmek provoke (one) into (doing something) v.
yapması için kandırmak rope into doing v.
yapması için aklını çelmek rope into doing v.
bir şey yapması için mahkemeye çağırmak subpoena to do v.
bir şey yapması için mahkeme celbi göndermek subpoena to do v.
bir şey yapması için çağrı belgesi göndermek subpoena to do v.
bir şey yapması için çağrı kağıdı göndermek subpoena to do v.
(birini bir şey yapması) için kandırmak sucker (one) into (doing something) v.
(birini bir şey yapması) için seçmek/atamak tap (one) to (do something) v.
yapması için gaza getirmek tease into doing v.
yapması için tahrik etmek tease into doing v.
yapması için galeyana getirmek tease into doing v.
yapması için dolduruşa getirmek tease into doing v.
(birinin bir şey yapması için) aklını çelmek tempt (one) into (something) v.
(birinin bir şey yapması için) aklını çelmek tempt (one) to (do something) v.
(birini bir şey yapması) için taciz etmek torment (one) into (doing something) v.
(birine bir şey yapması) için musallat olmak torment (one) into (doing something) v.
(birini bir şey yapması) için bunaltmak/daraltmak torment (one) into (doing something) v.
(birine bir şey yapması) için eziyet/işkence etmek torment (one) into (doing something) v.
(birine bir şey yapması) için eziyet/işkence etmek torture (one) into (doing something) v.
(birini/bir şeyi bir şey yapması için) tuzağa düşürmek trap (someone or something) into (something) v.
(birini bir şey yapması) için kandırmak trick (one) into (doing something) v.
(birini bir şey yapması) için oyuna getirmek trick (one) into (doing something) v.
(birini bir şey yapması) için kandırmak wheedle (one) into (doing something) v.
Phrases
(birinin/bir şeyin bir şey yapabilmesi/yapması) için in order for (someone or something) to (do something) expr.
Colloquial
bir şeyi yapması için birini tutmak have something made v.
(birine) istediğini yapması için izin vermek let (one) have (one's) head v.
(birini) istediğini yapması için özgür bırakmak let (one) have (one's) head v.
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek be on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek go on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek keep on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması) için izin verilmek get to (do something) v.
yapması için kışkırtmak instigate to do v.
yapması için elle işaret etmek motion to do v.
yapması için kandırmak persuade to do v.
yapması için kışkırtmak tempt to do v.
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek keep on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek go on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek be on at somebody (to do something) v.
bu (birine bir şey yapması/yapmaması) için ders olsun/olacak that'll teach (one) ((not) to do something) expr.
Idioms
pis/kimsenin yapmak istemeyeceği işleri yapması için tutulmuş kimse a hatchet man n.
birini bir şey yapması için sıkıştırmak put the squeeze on (one) v.
birini bir şey yapması için sıkıştırmak put the squeeze on someone/something v.
politikacıların bir siyasi hedef veya amaç için muhalif parti veya üyeleriyle birleşmesi veya iş birliği yapması cross the aisle v.
başkalarını yapması için ikna ettiği şeyde aktif rol almak lead from the front v.
(birine) bir şey yapması için baskı yapmak have a gun to (one's) head v.
(birine) bir şey yapması için baskı yapmak hold a pistol to (one's) head v.
(birine) bir şey yapması için baskı yapmak put a pistol to (one's) head v.
bir şey yapması için (birinin) kafasını ütülemek ride (someone's) back v.
(bir şey yapması için) birinin üstüne gitmek/varmak be on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birini eleştirmek be on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birini üstelemek be on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin ensesinde boza pişirmek be on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birini sıkboğaz etmek be on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek be on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin üstüne gitmek/varmak go on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birini eleştirmek go on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birini üstelemek go on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin ensesinde boza pişirmek go on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birini sıkboğaz etmek go on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek go on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin üstüne gitmek/varmak keep on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birini eleştirmek keep on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birini üstelemek keep on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin ensesinde boza pişirmek keep on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birini sıkboğaz etmek keep on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek keep on at somebody (to do something) v.
(birine bir şey yapması) için olanak tanımak/imkan sağlamak enable (one) to (do something) v.
yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak enable to do v.
yapması için yetkilendirmek entitle to do v.
yapması için yalvarmak entreat to do v.
birini bir şey yapması için teşvik etmek exhort someone to do something v.
birini bir şey yapması için sıkıştırmak exhort someone to do something v.
birini bir şey yapması için zorlamak exhort someone to do something v.
birine bir şey yapması için baskı yapmak exhort someone to do something v.
yapması için teşvik etmek exhort to do v.
yapması için sıkıştırmak exhort to do v.
yapması için zorlamak exhort to do v.
birine bir şey yapması için baskı yapmak exhort to do v.
(birine bir şey yapması için) resmi olarak izin vermek give (one) (the) clearance to (do something) v.
(birine bir şey yapması için) izin çıkarmak give (one) (the) clearance to (do something) v.
(birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için resmi olarak izin vermek give (one) (the) clearance to have (something) v.
(birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için) izin çıkarmak give (one) (the) clearance to have (something) v.
(birine) yapması için izin/fırsat vermek give (one) a turn v.
(birine bir şey yapması için) küçük bir şans vermek give somebody half a chance (to do something) v.
birine (bir şey yapması için) yardım etmek give somebody a hand (with something) v.
(bir şeyi) yapması için (birine) dırdır etmek keep at (one) about (something) v.
birini tek başına yapması için bırakmak leave somebody to it v.
(birine bir şey yapması) için elle işaret etmek motion (for) (one) to (do something) v.
(bir şey yapması) için baskı altında hard-pressed to (do something) adj.
(bir şey yapması) için aşırı üstüne gidilmiş hard-pressed to (do something) adj.
(bir şey yapması) için sıkıştırılmış hard-pressed to (do something) adj.
Trade/Economic
tezgah açma izni için ödeme yapması gereken seyyar satıcı stallenger [uk/scotland] n.
tezgah açma izni için ödeme yapması gereken seyyar satıcı stallinger n.
abd'nin 1932'de demiryollarına, finansal kurumlara ve ticari işletmelere para yardımı yapması için kurduğu bir devlet kurumu rfc (reconstruction finance corporation) abrev.
Politics
yeni lidere değişiklik yapması için fırsat tanınan kısa süre honeymoon period n.
Insurance
(birini) mevcut sigortasını bozup başka şirketten sigorta yapması için kandırmak twist v.
Railway
tomruk gibi yük taşımak ve trenin manevra yapması için kullanılan küçük lokomotif dinkey n.
Marine
siste takip eden taşıtlara kılavuzluk yapması için bir gemi tarafından çekilen şamandıra veya direk sea pig n.
Pharmaceutics
tümörlerin büyümesi ve metastaz yapması için gereken kan damarlarını yok eden antiangiogenic adj.
Agriculture
malç görevi yapması için toprakta anız yakma trash farming [us] n.
malç görevi yapması için toprakta anız yakma stubble-mulch farming n.
Religious
(katolik kilisesi'nde) piskoposa yardımcı olması ve danışmanlık yapması için atanan kimse consultor n.
Military
tabur veya benzeri iniş takımının saldırı inişi yapması için belirlenmiş kıyı numbered beach n.
Sport
(krikette) topun zıplaması ve tahmin edilemez dönüşler yapması için kurutulup ufalanmış saha minefield n.
takımın top hakimiyetini sürdürmek için ya sayı yapması ya da topu en az on metre sürmesi gereken dört ardışık oyundan her biri down n.
yeni sezondaki antrenmanlara hazırlık yapması için sezon dışında sporcunun antrenman yoğunluğunu azaltmak detrain v.
Modern Slang
als hastalığı için bağış yapıp başından aşağı bir kova buz dökerek başka birine de aynısını yapması için meydan okumak suretiyle yayılan bir akım als ice bucket challenge n.