pack - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
pack paket (sigara için) n.
  • She bought herself a pack of briefs.
  • Kendine bir paket külot aldı.
  • There was a health warning on the pack of cigarettes.
  • Sigara paketinin üzerinde bir sağlık uyarısı yer alıyordu.
  • Look, I had a whole pack, and it's gone.
  • Bak, elimde koca bir paket vardı ve hepsi gitti.
Show More (24)
pack toplamak v.
  • I'll pack my bag before checkout.
  • Çıkış yapmadan önce çantamı toplayayım.
  • As soon as my bags are packed I'll check out of the motel.
  • Çantalarımı toplar toplamaz motelden ayrılacağım.
  • Darling, please pack it as fast as you can.
  • Sevgilim, lütfen olabildiğince hızlı topla.
Show More (23)
pack toplanmak v.
  • Checkout is at 11 AM, so you guys need to start packing now!
  • Çıkış saat 11'de, bu yüzden hemen toplanmaya başlamalısınız!
  • We must check out in an hour, so you guys need to start packing!
  • Bir saat içinde çıkış yapmamız gerekiyor, bu yüzden toplanmaya başlamalısınız!
  • I've just finished packing.
  • Toplanmayı yeni bitirdim.
Show More (22)
pack eşyalarını toplamak v.
  • I want you to go to your room and pack your things.
  • Odana gidip eşyalarını toplamanı istiyorum.
  • Pack your gear.
  • Eşyalarını topla.
  • Tom is packing up for the day.
  • Tom bugünlük eşyalarını topluyor.
Show More (19)
pack paketlemek v.
  • These glass objects need to be packed in small boxes.
  • Bu cam nesnelerin küçük kutularda paketlenmesi gerekir.
  • The mirror was packed in foam beads.
  • Ayna boncuk şeklinde köpüklerle paketlenmişti.
  • Darling, please pack it as fast as you can.
  • Sevgilim, lütfen mümkün olduğu kadar çabuk paketle.
Show More (18)
pack toparlanmak v.
  • Darling, please pack it as fast as you can.
  • Tatlım, lütfen mümkün olduğu kadar çabuk toparla.
  • I kept packing.
  • Toparlanmaya devam ettim.
  • Tom is packing.
  • Tom toparlanıyor.
Show More (16)
pack hazırlamak v.
  • Tom's mother forgot to pack his lunch.
  • Tom'un annesi öğle yemeğini hazırlamayı unuttu.
  • Would you like me to pack you a lunch?
  • Size bir öğle yemeği hazırlamamı ister misiniz?
  • I packed her suitcase for her.
  • Bavulunu onun için hazırladım.
Show More (15)
pack bavul hazırlamak v.
  • We packed their suitcases for them.
  • Onlar için bavullarını hazırladık.
  • I packed their suitcases for them.
  • Onlar için bavullarını hazırladım.
  • My suitcase is packed.
  • Bavulum hazır.
Show More (4)
pack valizlerini toplamak v.
  • Layla packed her bags and moved to Cairo.
  • Leyla valizlerini topladı ve Kahire'ye taşındı.
  • Will you help me pack my suitcase?
  • Valizimi toplamama yardım eder misin?
  • It took me ages to pack up my suitcases.
  • Valizlerimi toplamak uzun zamanımı aldı.
Show More (3)
pack valiz hazırlamak v.
  • I must start packing.
  • Valizimi hazırlamaya başlamalıyım.
  • Tom hastily packed his suitcase.
  • Tom aceleyle valizini hazırladı.
  • She was able to be ready early this morning, because she finished packing last night.
  • O dün gece valizini hazırlamayı bitirdiğinden dolayı bu sabah erken hazırlanabildi.
Show More (3)
pack sırt çantası n.
  • I have water and snacks in my pack.
  • Sırt çantamda su ve atıştırmalıklar var.
  • Is your pack waterproof?
  • Sırt çantan su geçiriyor mu?
  • I put my books in my pack.
  • Kitaplarımı sırt çantama koydum.
Show More (2)
pack valiz toplamak v.
  • I guess I'd better start packing.
  • Sanırım valizimi toplamaya başlasam iyi olur.
  • Tom is packing up.
  • Tom valizini topluyor.
  • Why are you packing?
  • Neden valizlerini topluyorsun?
Show More (2)
pack doldurmak v.
  • Tom's mother packed the picnic basket with sandwiches.
  • Tom'un annesi piknik sepetini sandviçlerle doldurdu.
  • Tom packed all of his things into his car and left for Boston.
  • Tom, tüm eşyalarını arabasına doldurup Boston'a doğru yola çıktı.
  • Tom packed some essentials into his knapsack.
  • Tom sırt çantasına bazı gerekli şeyleri doldurdu.
Show More (1)
pack yük n.
  • He fastened the horse's pack with a rope.
  • Atın yükünü bir iple bağladı.
  • He fastened the horse's pack with a rope.
  • O, atın yükünü iple bağladı.
  • The donkeys were carrying heavy packs.
  • Eşekler ağır yükler taşıyordu.
Show More (0)
pack kütle n.
  • Remember that, when sailing there, there can be pack ice 20 metres high!
  • Unutmayın ki, orada yelken açarken 20 metre yüksekliğinde buz kütleleri olabilir!
  • Remember that, when sailing there, there can be pack ice 20 metres high!
  • Unutmayın ki orada yelken açarken 20 metre yüksekliğinde buz kütleleri olabilir!
Show More (-1)
pack tıka basa doldurmak v.
  • I thought I was going to suffocate on that train, which was absolutely packed.
  • Tıka basa dolu olan o trende havasızlıktan öleceğimi düşündüm.
  • I thought I was going to suffocate on that train, which was absolutely packed.
  • Tıka basa dolu olan trende boğulacağımı sandım.
Show More (-1)
pack bavul toplamak v.
  • Tom is in his room packing right now.
  • Tom şimdi odasında bavul topluyor.
  • I'm packed and ready to go.
  • Bavulumu topladım ve gitmeye hazırım.
Show More (-1)
pack deste n.
  • We need two packs to play this card game.
  • Bu kart oyununu oynamak için bize iki deste lazım.
Show More (-2)
pack sürü (köpek veya kurtlardan oluşan) n.
  • They came across a pack of wolves.
  • Bir kurt sürüsüyle karşılaşmışlar.
Show More (-2)
pack pansuman n.
  • Apply a pack to the wound and seek medical advice.
  • Yaraya pansuman uygulayın ve tıbbi yardım alın.
Show More (-2)
pack doluşmak v.
  • Hundreds of students packed into the hall.
  • Yüzlerce öğrenci salona doluştu.
Show More (-2)
pack grup n.
  • She walked past the pack of reporters and photographers.
  • Gazeteci ve fotoğrafçı grubunun yanından geçti.
Show More (-2)
pack bastırarak sıkıştırmak v.
  • He planted a single seed and packed the soil down.
  • Tek bir tohum ekti ve toprağı bastırarak sıkıştırdı.
Show More (-2)
pack bavuluna koymak v.
  • Tom packed his things up.
  • Tom eşyalarını bavula koydu.
Show More (-2)
pack (yük hayvanını) yüklemek v.
  • Tom packed all of his things into his car and left for Boston.
  • Tom her şeyini arabasına yükledi ve Boston'a gitti.
Show More (-2)
pack bırakmak v.
  • Tom is seriously considering packing his job in.
  • Tom işini bırakmayı ciddi ciddi düşünüyor.
Show More (-2)